İbrahim’e Selam olsun…

İbrahim’e Selam olsun…

İbrahim’e Selam olsun… İbrahim’e Selam olsun…

-Erzurum Lala Paşa Camii, Foto; Erzurum İl Kültür Müdürlüğü

İbrahim’e Selam olsun…

Güç sahibi elitlerin, küresel düzeni tekrardan kurguladığı ve hükümranlıklarını pekiştirmek için, insan kanını heder ettiği 21.Yüzyılda yani içerisinde yaşadığımız zaman diliminde, bir avuç insanın direnişi; insanlığı dirilişe taşıyacak.

Dünya düzeni üzerinde, jeopolitik konumun taşıdığı fırsat ve tehditleri iyi okumakla emperyal saldırıları savuşturmak kolaylaşacaktır. Tehdidin kaynağını bilmek yeterli değil. Tehdidin kapasitesini ve üretim mekanizmasını bilmek; savunmayı güçlendirecektir. Hayır, mesele savunmakta kalmak değil tehdidi kaynağında kurutmak olmalı.

Amacımız Hegemonik güç odakları ile yer değiştirmek değil. Zayıflatılmış devletlerin vatandaşı mı olacağız yoksa insan odaklı evrensel ortak payda etrafında bütünleşen salt coğrafyaya bağlı olmayan güçlendirilmiş sosyopolitik ekosistemlerin bireyi mi olacağız?

Dünya büsbütün açık Pazar haline dönüştü(rüldü); rekabeti ne coğrafya ne de demografi engellemiyor. Dijital veriler, akıllı stratejilerin kotarıldığı odakta milyonlarca üretiliyor ve milyarların alımına sunuluyor.

Pazarsa bu meydan; yola düşenlerin donanımları nasıl olmalı?

Kişinin kendisini tanıması ve derin farkındalığı algılaması; güçlü ve zayıf yönlerini bilerek eşitler arsında tanınırlığını arttırması donanım için başlangıçtır.

Yüzlerce sinyalin çakıştığı logaritmik ağlar üzerindeki ses titreşimleri arasında; aktif ve derin dinleme yapanlar başarılı olacaktır. Karşıdakinin yani alıcı konumundaki insanın ihtiyaçlarını anlayan ve bunu güvenli bir şekilde koruyan, liderliğini pekiştirecektir.

Sade insanları ve kurumları dönüştürebilmek onlara hizmet etmekle mümkün olabilir. Değişimi göze alabilen öncelikle dürüst, adil ve merhametli olmalıdır. Söylenilen erdemlere sahip olmadan yürümek; kişiyi ancak arızalı duraklara götürür.

Ortak hedef etrafında, iş birliğinin getirdiği sinerjiyi yakalayabilen başarılı olur. Bireylerin kendi egoları etrafında hareket etmesi; doğru sonuca ulaştırmayacaktır.

İnsan doğası gereği, bencillik ve kibir duyguları besler. Kendimizi başkalarından üstün görür, başarılarımızı abartır, hatalarımızı görmezden geliriz.

Bu ego, zamanla büyür ve hayatımızın her alanını ele geçirmeye başlar. Aşırı bir şekilde beslendiğimizde, ego hükümranlığımızı ele geçirir ve bizi gerçekliğimizden uzaklaştırır.

İnsana yüklenen kodların yani DNA’nın içerisinde taşınan egonun silinmesi/ kırılması nasıl olacak?

Küresel pazarın cengaverleri ile şeytan şebekesinin arasındaki yarış devam ederken kim ile iş birliğine gidersin?

İnsanın var oluş gayesi nedir?

Evrensel değerleri taşımak, iyiliği özünde taşımak mutluluğa ulaştırır mı?

İnsan olma becerisi yani hayatın kıymetini bilmek; toplumsal organizma içerisinde kaybolmayı engeller.

İnsanı kurban eden mekanik ve ruhsuz çetelerin arsızca dolaştığı meydanda; “biz buradayız, dimdik karşınızda dikildik” demenin eyleme dönüşmüş halidir Hz: İbrahim.

“(Oğluna karşılık) ona büyük bir kurbanlık (koç) fidye verdik.  ‘İbrahim’e selam olsun’ (denilmektir.)” Sâffât Suresi 107-109. ayet

Kurban, bu egoyu kontrol altına almak ve Yaradan'a boyun eğmenin bir yoludur. Bu, kendimize ve hayata karşı gerçekçi bir bakış açısı geliştirmemizi sağlar.

Kurban ibadeti, bir yandan gücü, diğer yandan da zayıflığı simgeler. Güç, Allah'a itaat etme ve O'nun emrine boyun eğme gücünü temsil eder. Zayıflık ise, kendimizi ve isteklerimizi Yaradan'ın önünde çaresiz hissetmemizi ifade eder.

Kurban'da, güç ve zayıflık bir araya gelir ve tam bir teslimiyet halini ortaya koyar. Bu teslimiyet; hem güç verir, hem de bizi zayıflığımızla yüzleştirir.

Kurban, insan ruhunun Yaradan'a olan bağlılığını ve teslimiyetini ifade eder. Kurban ibadetiyle; biz kendi bencilliklerimizden ve arzularımızdan vazgeçer, Allah'ın emrine boyun eğer ve O'nun lütfuna sığınıp, yardım dileriz.

Kurban, insan ruhunun dünyevi isteklerden arıtılması ve Allah'a yakınlaşma arzusunun bir ifadesidir. Kurban ibadeti yapan kişi, Allah'ın rahmetine ve merhametine layık olmak için çaba gösterir ve O'nun huzuruna giden yolda bir adım atmış olur.

Kurban Bayramı, sadece bir bayram değil, aynı zamanda bir içsel yolculuğun başlangıcı olabilir. Bu yolculuk, ‘ego'nun hükümranlığından kurtulma, bencillikten vazgeçme, şükran ve merhamet duygusunu geliştirme ve Allah'a yaklaşma şeklinde özetlenebilir.

Bu yolculuk, bizim içsel dünyamızı keşfetmemizi ve Allah'a olan bağlılığımızı derinleştirmemizi sağlar. Kurban Bayramı, bu yolculuğu başlatmak ve kendimizi gerçek anlamda Allah'a teslim etmek için bir fırsattır.

Evrensel pazarda gaflete dalarsak; Erzurum Lala Paşa Camisindeki hatta (*) yazıldığı gibi:

Gaflete dalanlar, devletten oldular!
Gafleti uzun olanın, devleti kısa olur!
” devletten oluruz.

Kıymetli okuyucu, Kurban Bayramınızı tebrik eder; afiyette kalmanızı isterim.

.

Mehmet Yıldırım, dikGAZETE.com

(*) “Men tâle gafletehu zâle devletehu”, “Gafleti uzun ve derin olanın devleti yok olur!”

.

-Erzurum Lala Paşa Camii, Foto; Erzurum İl Kültür Müdürlüğü

İbrahim’e Selam olsun…

Güç sahibi elitlerin, küresel düzeni tekrardan kurguladığı ve hükümranlıklarını pekiştirmek için, insan kanını heder ettiği 21.Yüzyılda yani içerisinde yaşadığımız zaman diliminde, bir avuç insanın direnişi; insanlığı dirilişe taşıyacak.

Dünya düzeni üzerinde, jeopolitik konumun taşıdığı fırsat ve tehditleri iyi okumakla emperyal saldırıları savuşturmak kolaylaşacaktır. Tehdidin kaynağını bilmek yeterli değil. Tehdidin kapasitesini ve üretim mekanizmasını bilmek; savunmayı güçlendirecektir. Hayır, mesele savunmakta kalmak değil tehdidi kaynağında kurutmak olmalı.

Amacımız Hegemonik güç odakları ile yer değiştirmek değil. Zayıflatılmış devletlerin vatandaşı mı olacağız yoksa insan odaklı evrensel ortak payda etrafında bütünleşen salt coğrafyaya bağlı olmayan güçlendirilmiş sosyopolitik ekosistemlerin bireyi mi olacağız?

Dünya büsbütün açık Pazar haline dönüştü(rüldü); rekabeti ne coğrafya ne de demografi engellemiyor. Dijital veriler, akıllı stratejilerin kotarıldığı odakta milyonlarca üretiliyor ve milyarların alımına sunuluyor.

Pazarsa bu meydan; yola düşenlerin donanımları nasıl olmalı?

Kişinin kendisini tanıması ve derin farkındalığı algılaması; güçlü ve zayıf yönlerini bilerek eşitler arsında tanınırlığını arttırması donanım için başlangıçtır.

Yüzlerce sinyalin çakıştığı logaritmik ağlar üzerindeki ses titreşimleri arasında; aktif ve derin dinleme yapanlar başarılı olacaktır. Karşıdakinin yani alıcı konumundaki insanın ihtiyaçlarını anlayan ve bunu güvenli bir şekilde koruyan, liderliğini pekiştirecektir.

Sade insanları ve kurumları dönüştürebilmek onlara hizmet etmekle mümkün olabilir. Değişimi göze alabilen öncelikle dürüst, adil ve merhametli olmalıdır. Söylenilen erdemlere sahip olmadan yürümek; kişiyi ancak arızalı duraklara götürür.

Ortak hedef etrafında, iş birliğinin getirdiği sinerjiyi yakalayabilen başarılı olur. Bireylerin kendi egoları etrafında hareket etmesi; doğru sonuca ulaştırmayacaktır.

İnsan doğası gereği, bencillik ve kibir duyguları besler. Kendimizi başkalarından üstün görür, başarılarımızı abartır, hatalarımızı görmezden geliriz.

Bu ego, zamanla büyür ve hayatımızın her alanını ele geçirmeye başlar. Aşırı bir şekilde beslendiğimizde, ego hükümranlığımızı ele geçirir ve bizi gerçekliğimizden uzaklaştırır.

İnsana yüklenen kodların yani DNA’nın içerisinde taşınan egonun silinmesi/ kırılması nasıl olacak?

Küresel pazarın cengaverleri ile şeytan şebekesinin arasındaki yarış devam ederken kim ile iş birliğine gidersin?

İnsanın var oluş gayesi nedir?

Evrensel değerleri taşımak, iyiliği özünde taşımak mutluluğa ulaştırır mı?

İnsan olma becerisi yani hayatın kıymetini bilmek; toplumsal organizma içerisinde kaybolmayı engeller.

İnsanı kurban eden mekanik ve ruhsuz çetelerin arsızca dolaştığı meydanda; “biz buradayız, dimdik karşınızda dikildik” demenin eyleme dönüşmüş halidir Hz: İbrahim.

“(Oğluna karşılık) ona büyük bir kurbanlık (koç) fidye verdik.  ‘İbrahim’e selam olsun’ (denilmektir.)” Sâffât Suresi 107-109. ayet

Kurban, bu egoyu kontrol altına almak ve Yaradan'a boyun eğmenin bir yoludur. Bu, kendimize ve hayata karşı gerçekçi bir bakış açısı geliştirmemizi sağlar.

Kurban ibadeti, bir yandan gücü, diğer yandan da zayıflığı simgeler. Güç, Allah'a itaat etme ve O'nun emrine boyun eğme gücünü temsil eder. Zayıflık ise, kendimizi ve isteklerimizi Yaradan'ın önünde çaresiz hissetmemizi ifade eder.

Kurban'da, güç ve zayıflık bir araya gelir ve tam bir teslimiyet halini ortaya koyar. Bu teslimiyet; hem güç verir, hem de bizi zayıflığımızla yüzleştirir.

Kurban, insan ruhunun Yaradan'a olan bağlılığını ve teslimiyetini ifade eder. Kurban ibadetiyle; biz kendi bencilliklerimizden ve arzularımızdan vazgeçer, Allah'ın emrine boyun eğer ve O'nun lütfuna sığınıp, yardım dileriz.

Kurban, insan ruhunun dünyevi isteklerden arıtılması ve Allah'a yakınlaşma arzusunun bir ifadesidir. Kurban ibadeti yapan kişi, Allah'ın rahmetine ve merhametine layık olmak için çaba gösterir ve O'nun huzuruna giden yolda bir adım atmış olur.

Kurban Bayramı, sadece bir bayram değil, aynı zamanda bir içsel yolculuğun başlangıcı olabilir. Bu yolculuk, ‘ego'nun hükümranlığından kurtulma, bencillikten vazgeçme, şükran ve merhamet duygusunu geliştirme ve Allah'a yaklaşma şeklinde özetlenebilir.

Bu yolculuk, bizim içsel dünyamızı keşfetmemizi ve Allah'a olan bağlılığımızı derinleştirmemizi sağlar. Kurban Bayramı, bu yolculuğu başlatmak ve kendimizi gerçek anlamda Allah'a teslim etmek için bir fırsattır.

Evrensel pazarda gaflete dalarsak; Erzurum Lala Paşa Camisindeki hatta (*) yazıldığı gibi:

Gaflete dalanlar, devletten oldular!
Gafleti uzun olanın, devleti kısa olur!
” devletten oluruz.

Kıymetli okuyucu, Kurban Bayramınızı tebrik eder; afiyette kalmanızı isterim.

.

Mehmet Yıldırım, dikGAZETE.com

(*) “Men tâle gafletehu zâle devletehu”, “Gafleti uzun ve derin olanın devleti yok olur!”

.