"İmkân versinler, imkânsızı başarırız.." diyen engelli sporcular ve “Evet…"

"İmkân versinler, imkânsızı başarırız.." diyen engelli sporcular ve “Evet…"

Savaşlar, felaketler ve dahi darbe girişimleri… 

Şahit olduklarımız tam bir hengâme, tam bir insanlık suçu… 

Hal böyle olunca da, insanı ister istemez ‘Dünya’nın sonu mu geliyor?’ endişesi kapılıyor. 

Madem biz inanan insanlar için ölüm ebediyete göç, yeniden diriliş anlamı taşıyor, geride bıraktıklarımızdan ders alma, öyle ise gelecek adına heybeyi doldurma kaçınılmaz.

Ama nasıl?

Mesaj ve yol haritası yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim ve Sevgili Peygamberimizin örnek hayatında mevcut. Halen gaflet içerisindeysek, bu da bizim acizlik ve tembelliğimizi gösterir. Bu duruma en önemli etken, nefsimizi kontrol altında tutamamaktır...

Dün, bugün ve yarın arasında, göz kapayıncaya kadar geçen bir hayat.

Bu süreç, hakkaniyet, Kur’an ve sünnetten uzaklaştırıldığında, kendisi ile pazarlık yaptırmayacak kadar kısa. Sonunu da siz tahmin edersiniz; felaket.

Bir afet olduğunda nasıl ki tedbir alma yolunu izleriz, biz inanan insanlar olarak ebedi hayata hazırlığı her aşamada göstermek zorundayız. AK Partinin İstanbul Yenikapı’da düzenlemiş olduğu 16 Nisan Referandumuna ‘Evet’ mitinginde toplanan yüzbinleri görünce, sahip olduğumuz dini ve milli değerlerin halkımızın iliklerine kadar nasıl hissedildiğini düşündük.

Bu yaklaşıma hak vermemek mümkün değil. Bu ülke, 15 Temmuz gibi hain darbe girişimini gördü.

İslam coğrafyasında ateşin, ülkemize de sıçraması için fırsat kollayanlara, bu tür meydan buluşmaları adeta tokat gibi cevap niteliği taşımakta. O nedenle, seçim günü yaklaşıp, kendilerini sandıktan ‘EVET’ çıkacağı korkusu sardıkça, kudurmuş gibi etrafa saldırmaya devam ediyorlar...  

Vatanımıza yan gözle bakanlara karşı elbette ki toplanalım.

Toplanırken de yapmamız gereken, kuru gürültü veya meydan okuma değil, görev ve sorumluğumuzu yerine getirelim ki, toplanmakta da bir yüzümüz olsun.

HAKKIN VE HALKIN YANINDA OLMA...

Hak aramanın coşkulu karesine girerken, makam derecesi ne olursa olsun, içinde yer aldığımız görev sorumluluğunun hakkını teslim ederek. ‘Önce hakkın sonra halkın yanında olma...’ sözüne sadık kalarak.

Bugün Ortadoğu’da faşist uygulamanın sonucu kan ve gözyaşı var ise, biz Müslümanlar olarak hangi görev ve sorumluluğumuzu göz ardı ettik ki, kimyasal silahların bombaladığı çocuklara, masum insanlara bir kalkan, hayâsızca akının durması için göğsümüzü siper edemedik.

Kendi adıma sosyal medyadan "İnsanlık Ölüyor... Sınav büyük, çaresizlik ise daha büyük... Harekete Geç..." diye yazmama da bir yere kadar diyor vicdanımın sesi. ‘Evet’, harekete geçmek, bir an önce...

Uygulama, söylendiği kadar kolay değil. Yapmamız gereken bir yerden başlamak, harekete geçmek ise bu nasıl olmalı?

Hayata bakış açımızı yazıya aktarıp siz değerli okuyucularımızla paylaşmak, bizim bu sorumluklarımız içerisinde titizliği de beraberinde getiriyor.

Her konuda değil, bildiğimiz konulardaki görüşlerimizi paylaşma anlayışıyla hareket etmeye çalışıyoruz. Bu bağlamda, her hafta olduğu gibi bugünde ‘Engelliler ve spor’ konusunu yazmamız gerekirken, bir kez daha vicdanımızın sesi, nefsimizin önüne geçti. Hamd ve şükrolsun.

Yazımızın giriş bölümü, milli duruş sergilememizi gerekli kıldı. Evet, madem hayat çarkı işlemeye devam ediyor, ülke menfaatleri adına nelerin yapılabileceği konusunda o çarkın dişlisini, bir zerresi olabilirsek, o zerre bizler için büyük bir mutluluk, onur nişanesi olur... 

ENGELLİ VATANDAŞLARIMIZ DA 15 TEMMUZ VE SONRASINDA MEYDANLARDAYDI...

Engelliler toplumun önemli bir parçası.

15 Temmuz hain darbe girişimine dur demek için minarelerden okunan selalar ve ay-yıldızlı bayrak altında tanka, tüfeğe, uçağa karşı koymak isteyen vatandaşlarımız arasında engelli vatandaşlarımız da vardı. 

Tıpkı Kurtuluş Savaşı’nda olduğu gibi, bu kez kendi içimizdeki hainlere karşı koymak için meydanlardaydılar. 

Görme, Bedensel, İşitme, Zihinsel engelli vatandaşlarımız Cumhurbaşkanımızın çağrısıyla ‘Engelli yaşarım ama bağımsız asla’ düşüncesiyle meydanlardaydılar. 

6 YIL ÖNCEKİ SÖYLEŞİ İLE DİLE GETİRİLENLER VE BUGÜNLER...

Vatan Engelliler Spor Kulübü Başkanı Sayın Halim Deliismail  kardeşimiz ile 2011 yılında yaptığımız röportajı, yıllar sonra bir kez daha hatırlarken, geçen süreçte engelli vatandaşlar için nelerin yapıldığı konusunu sorgulama gereği duydum. 

Görme engelli olmasına rağmen, başarı yolundaki azim ve kararlılığı takdire şayan Deliismail’in.

Altı yıl önce yaptığımız ve "Bize imkân versinler, imkânsızı başarırız.." altın sözü ile bitirdiği röportajda, engelli sporu için tesisleşme, eğitim, sponsorluk, büyük kulüplerin engelli branşı açması... gibi başlıklara vurgu yapıyordu başkan.

Her defasında ‘Neye layık iseniz, öyle idare edilirsiniz...’ sözüne muhatap oluyor isek, tekrar tekrar aynaya bakmak yerine, harekete geçmenin de önemi ortaya çıkıyor.

Sahi, engelli veya engelsiz. Niyetimizi halis kılıp, Allah’ın rızasını da kazanma adına, bu güzel ülkenin, değerli insanları için ne yapıyoruz?..

Ahmet Gülümseyen, dikGAZETE.com

Savaşlar, felaketler ve dahi darbe girişimleri… 

Şahit olduklarımız tam bir hengâme, tam bir insanlık suçu… 

Hal böyle olunca da, insanı ister istemez ‘Dünya’nın sonu mu geliyor?’ endişesi kapılıyor. 

Madem biz inanan insanlar için ölüm ebediyete göç, yeniden diriliş anlamı taşıyor, geride bıraktıklarımızdan ders alma, öyle ise gelecek adına heybeyi doldurma kaçınılmaz.

Ama nasıl?

Mesaj ve yol haritası yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim ve Sevgili Peygamberimizin örnek hayatında mevcut. Halen gaflet içerisindeysek, bu da bizim acizlik ve tembelliğimizi gösterir. Bu duruma en önemli etken, nefsimizi kontrol altında tutamamaktır...

Dün, bugün ve yarın arasında, göz kapayıncaya kadar geçen bir hayat.

Bu süreç, hakkaniyet, Kur’an ve sünnetten uzaklaştırıldığında, kendisi ile pazarlık yaptırmayacak kadar kısa. Sonunu da siz tahmin edersiniz; felaket.

Bir afet olduğunda nasıl ki tedbir alma yolunu izleriz, biz inanan insanlar olarak ebedi hayata hazırlığı her aşamada göstermek zorundayız. AK Partinin İstanbul Yenikapı’da düzenlemiş olduğu 16 Nisan Referandumuna ‘Evet’ mitinginde toplanan yüzbinleri görünce, sahip olduğumuz dini ve milli değerlerin halkımızın iliklerine kadar nasıl hissedildiğini düşündük.

Bu yaklaşıma hak vermemek mümkün değil. Bu ülke, 15 Temmuz gibi hain darbe girişimini gördü.

İslam coğrafyasında ateşin, ülkemize de sıçraması için fırsat kollayanlara, bu tür meydan buluşmaları adeta tokat gibi cevap niteliği taşımakta. O nedenle, seçim günü yaklaşıp, kendilerini sandıktan ‘EVET’ çıkacağı korkusu sardıkça, kudurmuş gibi etrafa saldırmaya devam ediyorlar...  

Vatanımıza yan gözle bakanlara karşı elbette ki toplanalım.

Toplanırken de yapmamız gereken, kuru gürültü veya meydan okuma değil, görev ve sorumluğumuzu yerine getirelim ki, toplanmakta da bir yüzümüz olsun.

HAKKIN VE HALKIN YANINDA OLMA...

Hak aramanın coşkulu karesine girerken, makam derecesi ne olursa olsun, içinde yer aldığımız görev sorumluluğunun hakkını teslim ederek. ‘Önce hakkın sonra halkın yanında olma...’ sözüne sadık kalarak.

Bugün Ortadoğu’da faşist uygulamanın sonucu kan ve gözyaşı var ise, biz Müslümanlar olarak hangi görev ve sorumluluğumuzu göz ardı ettik ki, kimyasal silahların bombaladığı çocuklara, masum insanlara bir kalkan, hayâsızca akının durması için göğsümüzü siper edemedik.

Kendi adıma sosyal medyadan "İnsanlık Ölüyor... Sınav büyük, çaresizlik ise daha büyük... Harekete Geç..." diye yazmama da bir yere kadar diyor vicdanımın sesi. ‘Evet’, harekete geçmek, bir an önce...

Uygulama, söylendiği kadar kolay değil. Yapmamız gereken bir yerden başlamak, harekete geçmek ise bu nasıl olmalı?

Hayata bakış açımızı yazıya aktarıp siz değerli okuyucularımızla paylaşmak, bizim bu sorumluklarımız içerisinde titizliği de beraberinde getiriyor.

Her konuda değil, bildiğimiz konulardaki görüşlerimizi paylaşma anlayışıyla hareket etmeye çalışıyoruz. Bu bağlamda, her hafta olduğu gibi bugünde ‘Engelliler ve spor’ konusunu yazmamız gerekirken, bir kez daha vicdanımızın sesi, nefsimizin önüne geçti. Hamd ve şükrolsun.

Yazımızın giriş bölümü, milli duruş sergilememizi gerekli kıldı. Evet, madem hayat çarkı işlemeye devam ediyor, ülke menfaatleri adına nelerin yapılabileceği konusunda o çarkın dişlisini, bir zerresi olabilirsek, o zerre bizler için büyük bir mutluluk, onur nişanesi olur... 

ENGELLİ VATANDAŞLARIMIZ DA 15 TEMMUZ VE SONRASINDA MEYDANLARDAYDI...

Engelliler toplumun önemli bir parçası.

15 Temmuz hain darbe girişimine dur demek için minarelerden okunan selalar ve ay-yıldızlı bayrak altında tanka, tüfeğe, uçağa karşı koymak isteyen vatandaşlarımız arasında engelli vatandaşlarımız da vardı. 

Tıpkı Kurtuluş Savaşı’nda olduğu gibi, bu kez kendi içimizdeki hainlere karşı koymak için meydanlardaydılar. 

Görme, Bedensel, İşitme, Zihinsel engelli vatandaşlarımız Cumhurbaşkanımızın çağrısıyla ‘Engelli yaşarım ama bağımsız asla’ düşüncesiyle meydanlardaydılar. 

6 YIL ÖNCEKİ SÖYLEŞİ İLE DİLE GETİRİLENLER VE BUGÜNLER...

Vatan Engelliler Spor Kulübü Başkanı Sayın Halim Deliismail  kardeşimiz ile 2011 yılında yaptığımız röportajı, yıllar sonra bir kez daha hatırlarken, geçen süreçte engelli vatandaşlar için nelerin yapıldığı konusunu sorgulama gereği duydum. 

Görme engelli olmasına rağmen, başarı yolundaki azim ve kararlılığı takdire şayan Deliismail’in.

Altı yıl önce yaptığımız ve "Bize imkân versinler, imkânsızı başarırız.." altın sözü ile bitirdiği röportajda, engelli sporu için tesisleşme, eğitim, sponsorluk, büyük kulüplerin engelli branşı açması... gibi başlıklara vurgu yapıyordu başkan.

Her defasında ‘Neye layık iseniz, öyle idare edilirsiniz...’ sözüne muhatap oluyor isek, tekrar tekrar aynaya bakmak yerine, harekete geçmenin de önemi ortaya çıkıyor.

Sahi, engelli veya engelsiz. Niyetimizi halis kılıp, Allah’ın rızasını da kazanma adına, bu güzel ülkenin, değerli insanları için ne yapıyoruz?..

Ahmet Gülümseyen, dikGAZETE.com