İran’ı Irak’tan vurmak nasıl bir şey?

İran’ı Irak’tan vurmak nasıl bir şey?

Irak kaynıyor. Bu gidişle dikiş tutmaz. Bölünme misyonunu Kürt bölgesi bir şekilde bugüne taşıdı. 

Ama etnik bölünme değil, din odaklı bölünme daha işlevsel. Bu bölünme Necef ulemasının, Kum ulemasına başkaldırısı. 

Necefli Şii liderlerin geçen yıl, Suudi Arabistan ziyaretlerine bir bakın. İsyanın da maliyeti var. 

Halkın, işini-gücünü bırakarak sokakları mesken tutmasının da maliyeti var.

Necef ulemasının topladığı ‘Humus', bu isyanın finansına yeter mi sanıyorsunuz?

Irak halkı neden isyan ediyor?

Irak'ta Şiiler, Şiiler’e karşı.

Ortada Ezidi, Nasturi, Kürt veya Türkmen etnisitesinden kaynaklı  olaylar zinciri yok.

Protestocular, baskın şekilde Şii nüfusundan. Talepler ekonomik ve siyasi. Protestolar, yönetimi tepeden tırnağa hem sarıyor hem de sarsıyor. 

Irak’taki siyasi istikrarsızlık, bölge ülkelerini yakından ilgilendiriyor. Çünkü Irak’taki yönetim değişikliği, İran’ın 1979 devrimi sonrasında bölgede oluşturmaya çalıştığı “Şii Kuşak” projesinin sonu demek. 

Velayeti Fakih rejiminin “Şii Kuşak” projesi, sadece İran’ı değil de bu projeye destek veren Irak, Suriye, Yemen ve Lübnan’ı bitirdi, zor durumda bıraktı.

Tahran, Şii Kuşak kapsamındaki ülkelerde etkisini artırmak için yıllar boyunca merkezi yönetimlere destek vermişti. Lübnan ve Irak’ta hükümet karşıtı protestolar, İran’ın bu Şii Kuşak projesinin sonu.

Irak, bir taraftan ABD emperyalizmi ile boğuşurken diğer yandan Pers yayılmacılığı ile mücadele ediyor. 

Saddam Hüseyin'in kanlı şekilde bastırdığı Iraklı Şiiler’in ayaklanmasını, kaderin cilvesine bakın ki şimdi de İranlı Şiiler aynı yöntemle önlemenin peşinde. 

Iraklılar, işsizlik, yolsuzluk ve kamu hizmeti yetersizliğini protesto amacıyla ülkenin çeşitli bölgelerinde gösteriler düzenliyor…

Irak’ta ortalama insan yaşamı bile kısaldı. 

Körfez Harbi öncesi ve sonrası Irak'a uygulanan ekonomik yaptırımlar ve ABD öncülüğündeki küresel emperyalist istila, Irak halk sağlığının en büyük tehdit unsuru. 

İşgal ve iç savaşı izleyen yıllarda Irak’ın sağlık sistemi yıkıma uğrayınca, bunun sonucunda ülkede ortalama yaşam süresi erkeklerde 58,7’ye, kadınlarda ise 62,9’a düştü. 

Günümüzde çoğu hane halkının düzenli ve sağlıklı bir su kaynağına erişimi yok. 

Sürekli kesintilerle karşı karşıya olan Iraklılar, su tankerlerinden ya da açık kuyulardan su ihtiyaçlarını karşılıyor. 

Salgın hastalıklar can alıyor. 

Viran olmuş, harabeye dönmüş Irak’ta, barınma koşulları içler acısı.

Neden mi?

Çünkü Haçlı hava kuvvetleri, evlerini başlarına göçürdü. 

ABD’nin açtığı savaş sırasında ve sonrasında yaşananlar yüz binlerce kişinin evini yok etti ve milyonlarca insan yerinden yurdundan oldu. 

Öyle ki halen yüzbinlerce Iraklı, oluklu saç çatısı bulunan ve rüzgarın içeride çalıp oynadığı derme-çatma barakalarda ikamet ediyor.

Irak halkının yüzde 51’i sıkış-tepiş, üst-üste yaşıyor. 

Düşünsenize; 10 kişi tek bir evde.

Hayat, parası olana güzel. 

Irak, OPEC’in en büyük ikinci petrol üreticisi ve dünyadaki en büyük beşince ham petrol rezervlerine sahip. Ama kazın ayağı öyle değil. 

Geçtiğimiz yıl, 100 milyar dolardan fazla petrol gelirine rağmen, bu paranın, Irak halkına beş kuruşluk yararı yok.

Bu paralar nereye gitti?” derseniz, uluslararası petrol şirketlerinin ve onların Iraklı siyaset ve iş dünyası çevrelerindeki rüşvetçi yerli işbirlikçilerinin cebine indi.

Nitekim Transparency International adlı kuruluşa göre Irak, dünyada yolsuzluğun en yaygın olduğu 12’nci devlet. 

Tam da “Allah’ın on pulunu bekleye dursun on kul; / Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul”luk bir durum.

Iraklılar, işsizlik, yolsuzluk ve kamu hizmetlerinin yetersizliğini protesto etmek amacıyla ülkenin çeşitli bölgelerinde gösteriler düzenliyor.

Protestolar, yaygın yoksulluğa, aşırı boyutlara ulaşan işsizliğe, en temel hizmetlerin yokluğuna, ABD’nin 2003’teki işgalinden beri Irak’ta sosyal gerçekliğe dönüşen sistemli yolsuzluğa karşı. 

Gösteriler; Obama döneminde Washington/Tahran konsarsiyumunun güzelim ülkeyi mahveden, “böl ve yönet” stratejisinin parçası olarak kışkırttığı, şiddetli mezhepsel çatışmalara yönelik, kitlesel meşru öfkeyi yansıtıyor. 

İranlılar ve Iraklı taşeronları, doğru okuma yapıyorlar mı?

Sanmıyorum 

General Kasım Süleymani, Bağdat’ta göstericilere ateş açılmasını yavsiye etti mi?

Zulümle abad olunmayacağını en iyi İranlı muktedirlerin bilmesi gerekiyor. 

Çünkü 1979 devriminde, tüm dünya Kur’an ayetlerinin makineli tüfek mermisinden daha tesirli olduğuna tanıklık etmişti. 

Şimdi Irak’ta kendileri, makineli tüfek mermileriyle Kur’an ayetlerinin donattığı halkı durdurmaya çalışıyor. 

Irak’ta hükümet karşıtı protestoların patlak vermesinden bir gün sonra, İran Devrim Muhafızları’na bağlı “Kudüs Gücü” komutanı Kasım Süleymani, gece geç saatlerde Bağdat'a giriş yaptı.

Irak’ın başkenti Bağdat’ta bakanlıkların ve büyükelçiliklerin bulunduğu sıkı güvenlik önlemleriyle korunan Yeşil Bölge’ye helikopterle inen Kasım Süleymani, sürpriz bir şekilde Başbakan yerine, bir grup üst düzey güvenlik yetkilisiyle buluştu. 

İran Devrim Muhafızları’nın elit birliği Kudüs Gücü’nün Komutanı ve İran’ın bölgesel güvenlik sisteminin mimarı Kasım Süleymani’nin, Bağdat’a gidişi, başkentte ve Irak’ta Şiiler’in merkezinde patlak veren, İran’ın, ülkenin işlerine müdahale etmemesi çağrılarının yapıldığı protestolarla ilgili Tahran’ın endişelerinin dışa vurumuydu. 

Lübnan’daki protestolar da İran için tehlike çanlarının çalması demek. 

Lübnan ve Irak’taki protestocular, söylem ve eylemlerinde, Tahran’la ilişkili hükümet ve grupları hedef alıyor.

İran’ın korkuya kapılması doğal, çünkü iki ülkedeki gösteriler sonucu İran’ın bölgesel nüfuzu her an tarih olabilir. 

Nitekim, İran dini lideri Ayetullah Ali Hamaney, Irak ve Lübnan'daki hükümet karşıtı gösterilerden, ABD ve Batılı istihbarat servisleri ile parasal destek veren bazı bölge ülkelerini sorumlu tuttu.

Kasım Süleymani’nin, Bağdat ziyaretinden bir gün sonra, Irak’ta göstericilerle güvenlik güçleri arasındaki çatışmalar daha da şiddetlendi. 

Kimliği belirsiz keskin nişancıların, göstericileri başından ve göğsünden vurduğu olaylarda ölenlerin sayısı 100’ü aştı. Bir haftadan daha kısa bir sürede yaklaşık 150 gösterici hayatını kaybetti. 

Bu hafta yeniden başlayan gösterilerde siyah giyimli ve maskeli şahıslar Bağdat Hükümeti askerlerinin önünde durarak göstericilere göz yaşartıcı gaz bombalarıyla müdahale ettiler.

Iraklılar, bu kişilerin kim olduğunu bilmediklerini bu şahısların İranlı olduklarını öne sürüyor. 

Ne yapsalar boş Necef’ten gelen karar vardır!.. 

Bağdat Hükümeti’nin orantısız  güç kullanması yalnızca halk öfkesini körüklemeye yaradı. 

On yılı aşkın bir süre önce milislerin, Amerikan askerleriyle karşı karşıya geldiği, Bağdat bölge kentinin parçası olan Sadr kentinin yoksul Şii mahallelerinde, kalabalıklar hem hükümet binalarını hem de hükümeti destekleyen Şii tabanlı partilerin bürolarını ateşe veriyor, yakıp yıkıyor.

“Bütün hükümeti devirmek ve hepsini söküp atmak için buradayız… Hiçbirini istemiyoruz. Ne Meclis Başkanı Muhammed Halbusi, ne Başbakan Adil Abdulmehdi. Hükümeti alaşağı etmek istiyoruz,…” sloganları, protestocuların sürekli dilinde. 

Göstericiler, Bağdat’ın Yeşil Bölgesi’ne yürümelerinin yanı sıra, güney Irak genelinde çeşitli milis merkezlerini de hedef aldılar. 

Amare’deki Bedr milisleri ve Divaniye’deki Asaib Ehl El Hak bunlar arasındaydı. Nasıriye’deki Seyyid El Şüheda’nın genel merkezi de ateşe verildi. 

Grubun bölgede ne kadar güçlü olduğu göz önünde bulundurulduğunda, bu, önemli bir gelişmeydi. 

Göstericiler, siyasi parti ve hükümet binalarına da saldırdılar. 

Divaniye’de Dava Partisi’nin, Samava’da Hikmet Partisi’nin genel merkezleri ve güneydeki Zi Kar, Kadisiye ve Vasit illerindeki yerel yönetim binaları yakıldı.

Yüzlerce gösterici Misan vilayetinin Meşru bölgesinde bulunan petrol kuyularına giden ana yolu trafiğe kapattı. 

Ayrıca petrol şirketleri çalışanlarının işe gitmesini engelledi.

“İmam Humeyni Caddesi”nin adı “Ekim Devrimi Şehitleri Caddesi” olarak değiştirildi…

Irak’ta hükümet karşıtı gösteri düzenleyen protestocular, Şiilerin merkezi olan Necef şehrindeki ‘İmam Humeyni Caddesi’nin adını ‘Ekim Devrimi Şehitleri Caddesi’ olarak değiştirdi.

Protestocular, ‘İmam Humeyni Caddesi’nin adını tabeladan silerek, aynı caddeye “Halkın emriyle: Ekim Devrimi Şehitleri Caddesi olarak değiştirildi” yazan bir afiş astılar.

Bu ikonik gösterge, İranKum” kökenli din anlayışının Irak topraklarında sonunun geldiğinin işareti. 

Necef'teki yerel yönetim, yerel konsey tarafından yapılan ‘Necef Uluslararası Havalimanı’na giden caddeye “İmam Humeyni Caddesi adını verme” teklifini Ağustos 2014'te onaylamıştı.

İran Cumhurbaşkanı Yardımcısı ise 18 Şubat 2015 tarihinde caddeyi resmen açmıştı.

İmam Humeyni, Şah rejimi tarafından sürgün edildikten sonra Irak’ın Necef şehrinde 14 yıl kalmıştı.

O köprünün altından çok sular aktı!.. Ne eski tas ne eski hamam var? 

Bağdat'ta ve güneydeki bazı şehirlerde yapılan gösterilerde, Irak'taki iktidar sahiplerine Tahran nüfuzunun egemenliği altında olduklarına ilişkin ithamlarda bulunan protestocular, İran bayrağı da yaktı.

Kerbela'daki İran Konsolosluğu taşlandı. Olay yerinden paylaşılan görüntülerde, konsolosluk binasından dumanlar yükseldiği görüldü.

Ülkenin güneyindeki Zikar vilayetinde ise göstericiler, Bakanlar Konseyi Genel Sekreteri Hamid el-Gazzi'nin inşaat halindeki evini ateşe verdi. 

Başkent Bağdat başta olmak üzere, ülkenin orta ve güney kentlerine yayılan eylemlerde, Ekim ayının başından bu yana 200'den fazla kişi hayatını kaybetti, 8 bine yakın kişi yaralandı. 

Birleşmiş Milletler ise Irak'ta protestoların başlamasından bu yana 229 göstericinin öldüğünü açıklamıştı.

Irak halkı, Irak yönetiminde ABD-İran çekişmesini istemediğini ve bağımsız bir Irak istediğini iradesiyle ortaya koyuyor. 

Yolun sonu görünüyor!..

Irak ve Lübnan'da haftalardır süren eylemlerde halk, canına tak ettiği için, yolsuzluğun son bulmasını ve hükümetlerinin istifasını istiyor. 

Oysa bu “de-facto” durum İran'a rahatsızlık verici. İran’ın güvenlik algısına göre bu eylemler, İran'ın Lübnan ve Irak'taki çıkarlarına yönelik tehdit. 

Lübnan ve Irak’ta milli karaktere sahip gösterilerin hedefinde İran destekli mevcut siyasi iktidarlar var. 

Neden göstericiler, ülkelerindeki iktidarı hedef alıyor hiç düşündünüz mü? 

Çünkü bu iktidarlar, yönetimler İran destekli gruplar sayesinde ayakta duruyor. 

İran, başında ABD belası varken, iki ülkede de yaşanan gerginlikten ve karmaşadan uzak durmak isteyebilir. 

Ama korkunun ecele faydası yok. Sokaklara kızgın lavlar gibi akan göstericilerin hedefinde İran'ın yerel müttefikleri olan silahlı kuvvetler de var.

Bush’a ayakkabı fırlatan gazeteci, eylemcilerin arasında… 

Amerika Birleşik Devletleri eski Başkanı George W. Bush'a basın toplantısı sırasında ayakkabılarını fırlatın Iraklı gazeteci, ülkeyi sarsan hükümet karşıtı gösterilerde yeniden sahneye çıktı. 

ABD eski Başkanı Bush, 2008 yılında Irak ziyareti sırasında Iraklı gazeteci el-Zeydi'nin ayakkabılı saldırısına uğramıştı.

Gazeteci, basın toplantısı sırasında dönemin Irak Başbakanı Nuri el-Maliki'nin yanında duran Bush’a, "Bu Irak halkının sana hoşçakal öpücüğü, seni köpek" diye bağırarak ayakkabısını fırlatmıştı. 

Bu hareketi nedeniyle yaklaşık 1 yıl hapis cezasına çarptırılan el-Zeydi, ülkedeki direniş hareketinin bir simgesi haline gelmişti.

Bağdat’ta Türk Lokantası, direnişin merkez üssü…

Irak'ın başkenti Bağdat'ta başlayan ve ülke geneline yayılan hükümet karşıtı gösterilerin ana merkezi başkentin göbeğinde ve "Türk Lokantası" adıyla bilinen terk edilmiş bir alışveriş merkezi oldu.

Saddam Hüseyin zamanında yapılan Dicle Nehri kıyısındaki 14 katlı metruk binada toplanan çoğunluğu gençlerden oluşan göstericiler, hükümet istifa edene kadar mekanı terk etmemekte kararlı olduklarını belirtiyor.

Iraklı yüzlerce gösterici, burada yatıp kalkarak, yemeklerini de burada yiyor. Birçok genç, ailelerini günlerdir görmediklerini, duş alamadıklarını ancak protestolara devam edeceklerini söylüyor.

Göstericiler "Türk Lokantası bizim kalemiz. Protestolar başladığından beri buradayız. Burada yiyor içiyor, kısaca burada yaşıyoruz. Halkını yok eden ve yolsuzluğa saplanmış hükümetin gitmesini istiyoruz" diyor.

Türk Lokantası Tahran'a verilen anlamlı bir mesaj. 

Çünkü Türk Silahlı Kuvvetleri’ne mensup askeri birlikler, son operasyonda, 2016'da İran ve Rus askeri uzmanlarının ortak çalışmasıyla kurulan Suriye ordusuna bağlı 5. Kolordu'nun paydaşları, Suriye, İran ve Hizbullah güçleriyle çatıştı. 

5. Kolordu’da komutanlık yapacak olanlar Hizbullah’ın özel birliklerinden seçilmişti. 

5. Kolordu’nun görev alanı Humus’un kuzeyi, İdlib ve RakkaSuriye rejim ordusundan rol çalan İranlı paramiliter güçler, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin öncü birliklerine saldırdılar. 

İran da, ne öncesinde ne sonrasında asla Türkiye’nin, Suriye politikasını tasvip etmedi. Çünkü Türkiye’yi, Doğu ve Güney sınırlarından muhasaraya alan bir “Şii terör kuşağı” inşa ediyordu.

Türkiye, şimdi İran'ı kendi tuzağına düşürdü. 

Irak Şiileri’yle hesap soruyor. “Türk Lokantası” ne anlama geliyormuş? Kasım Süleymani’ye sormalı. 

İran’a mesaj, sadece Bağdat'tan Beyrut'tan değil; Tebriz’de yüzbinlerce “Traktör” taraftarı Türk Ordusu’na selam durdu!..

İran Futbol Ligi'nde mücadele eden “Güney Azerbaycan Türkleri”nin temsilcisi “Traktör Tebriz” futbol takımının taraftarları, İstiklal maçında "Türkiye" sesleriyle Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyine düzenlediği harekatı destekledi.

İran'ın Tebriz bölgesinin takımı olan Traktör'ün yaklaşık 80 bin taraftarı “Asker selamı” da vererek Türkiye'nin “Barış Pınarı Harekatı'na destek verdi. Traktör takımının teknik direktörlüğünü Mustafa Denizli yapıyor.

Mustafa Denizli'nin çalıştırdığı Traktör Futbol Kulübü'nün İstiklal ile oynadığı futbol maçında 80 binin üzerinde Traktör taraftarı asker selamı verip Sehend Stadyumu'nu 'Türkiye' tezahüratlarıyla inletti. 

İzmirli teknik direktör Mustafa Denizli'ye sevgi gösterisinde bulunup hep bir ağızdan "Türkiye" diyerek tribünleri inleten taraftarlar, müthiş bir görsel şov sundu.

Maçı izlemek için Tahran, Erdebil başta olmak üzere, dört bir yandan gelen 80 bine yakın taraftar, statta tarihi görüntülere imza attı. 

Traktör taraftarları Tebriz'in sokaklarında birbirlerine asker selamı verdi. 

Sahi, Sadr Hareketi lideri Mukteda es-Sadr, bu maçı izledi mi? 

Türk askeri selamı verip, Türkiye tezahüratı yaptı mı?

Doğrusu merak ediyorum.

.

Ömür Çelikdönmez, dikGAZETE.com

Twitter'da bizi takip edin: @oc32oc39 , @dikgazete

Irak kaynıyor. Bu gidişle dikiş tutmaz. Bölünme misyonunu Kürt bölgesi bir şekilde bugüne taşıdı. 

Ama etnik bölünme değil, din odaklı bölünme daha işlevsel. Bu bölünme Necef ulemasının, Kum ulemasına başkaldırısı. 

Necefli Şii liderlerin geçen yıl, Suudi Arabistan ziyaretlerine bir bakın. İsyanın da maliyeti var. 

Halkın, işini-gücünü bırakarak sokakları mesken tutmasının da maliyeti var.

Necef ulemasının topladığı ‘Humus', bu isyanın finansına yeter mi sanıyorsunuz?

Irak halkı neden isyan ediyor?

Irak'ta Şiiler, Şiiler’e karşı.

Ortada Ezidi, Nasturi, Kürt veya Türkmen etnisitesinden kaynaklı  olaylar zinciri yok.

Protestocular, baskın şekilde Şii nüfusundan. Talepler ekonomik ve siyasi. Protestolar, yönetimi tepeden tırnağa hem sarıyor hem de sarsıyor. 

Irak’taki siyasi istikrarsızlık, bölge ülkelerini yakından ilgilendiriyor. Çünkü Irak’taki yönetim değişikliği, İran’ın 1979 devrimi sonrasında bölgede oluşturmaya çalıştığı “Şii Kuşak” projesinin sonu demek. 

Velayeti Fakih rejiminin “Şii Kuşak” projesi, sadece İran’ı değil de bu projeye destek veren Irak, Suriye, Yemen ve Lübnan’ı bitirdi, zor durumda bıraktı.

Tahran, Şii Kuşak kapsamındaki ülkelerde etkisini artırmak için yıllar boyunca merkezi yönetimlere destek vermişti. Lübnan ve Irak’ta hükümet karşıtı protestolar, İran’ın bu Şii Kuşak projesinin sonu.

Irak, bir taraftan ABD emperyalizmi ile boğuşurken diğer yandan Pers yayılmacılığı ile mücadele ediyor. 

Saddam Hüseyin'in kanlı şekilde bastırdığı Iraklı Şiiler’in ayaklanmasını, kaderin cilvesine bakın ki şimdi de İranlı Şiiler aynı yöntemle önlemenin peşinde. 

Iraklılar, işsizlik, yolsuzluk ve kamu hizmeti yetersizliğini protesto amacıyla ülkenin çeşitli bölgelerinde gösteriler düzenliyor…

Irak’ta ortalama insan yaşamı bile kısaldı. 

Körfez Harbi öncesi ve sonrası Irak'a uygulanan ekonomik yaptırımlar ve ABD öncülüğündeki küresel emperyalist istila, Irak halk sağlığının en büyük tehdit unsuru. 

İşgal ve iç savaşı izleyen yıllarda Irak’ın sağlık sistemi yıkıma uğrayınca, bunun sonucunda ülkede ortalama yaşam süresi erkeklerde 58,7’ye, kadınlarda ise 62,9’a düştü. 

Günümüzde çoğu hane halkının düzenli ve sağlıklı bir su kaynağına erişimi yok. 

Sürekli kesintilerle karşı karşıya olan Iraklılar, su tankerlerinden ya da açık kuyulardan su ihtiyaçlarını karşılıyor. 

Salgın hastalıklar can alıyor. 

Viran olmuş, harabeye dönmüş Irak’ta, barınma koşulları içler acısı.

Neden mi?

Çünkü Haçlı hava kuvvetleri, evlerini başlarına göçürdü. 

ABD’nin açtığı savaş sırasında ve sonrasında yaşananlar yüz binlerce kişinin evini yok etti ve milyonlarca insan yerinden yurdundan oldu. 

Öyle ki halen yüzbinlerce Iraklı, oluklu saç çatısı bulunan ve rüzgarın içeride çalıp oynadığı derme-çatma barakalarda ikamet ediyor.

Irak halkının yüzde 51’i sıkış-tepiş, üst-üste yaşıyor. 

Düşünsenize; 10 kişi tek bir evde.

Hayat, parası olana güzel. 

Irak, OPEC’in en büyük ikinci petrol üreticisi ve dünyadaki en büyük beşince ham petrol rezervlerine sahip. Ama kazın ayağı öyle değil. 

Geçtiğimiz yıl, 100 milyar dolardan fazla petrol gelirine rağmen, bu paranın, Irak halkına beş kuruşluk yararı yok.

Bu paralar nereye gitti?” derseniz, uluslararası petrol şirketlerinin ve onların Iraklı siyaset ve iş dünyası çevrelerindeki rüşvetçi yerli işbirlikçilerinin cebine indi.

Nitekim Transparency International adlı kuruluşa göre Irak, dünyada yolsuzluğun en yaygın olduğu 12’nci devlet. 

Tam da “Allah’ın on pulunu bekleye dursun on kul; / Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul”luk bir durum.

Iraklılar, işsizlik, yolsuzluk ve kamu hizmetlerinin yetersizliğini protesto etmek amacıyla ülkenin çeşitli bölgelerinde gösteriler düzenliyor.

Protestolar, yaygın yoksulluğa, aşırı boyutlara ulaşan işsizliğe, en temel hizmetlerin yokluğuna, ABD’nin 2003’teki işgalinden beri Irak’ta sosyal gerçekliğe dönüşen sistemli yolsuzluğa karşı. 

Gösteriler; Obama döneminde Washington/Tahran konsarsiyumunun güzelim ülkeyi mahveden, “böl ve yönet” stratejisinin parçası olarak kışkırttığı, şiddetli mezhepsel çatışmalara yönelik, kitlesel meşru öfkeyi yansıtıyor. 

İranlılar ve Iraklı taşeronları, doğru okuma yapıyorlar mı?

Sanmıyorum 

General Kasım Süleymani, Bağdat’ta göstericilere ateş açılmasını yavsiye etti mi?

Zulümle abad olunmayacağını en iyi İranlı muktedirlerin bilmesi gerekiyor. 

Çünkü 1979 devriminde, tüm dünya Kur’an ayetlerinin makineli tüfek mermisinden daha tesirli olduğuna tanıklık etmişti. 

Şimdi Irak’ta kendileri, makineli tüfek mermileriyle Kur’an ayetlerinin donattığı halkı durdurmaya çalışıyor. 

Irak’ta hükümet karşıtı protestoların patlak vermesinden bir gün sonra, İran Devrim Muhafızları’na bağlı “Kudüs Gücü” komutanı Kasım Süleymani, gece geç saatlerde Bağdat'a giriş yaptı.

Irak’ın başkenti Bağdat’ta bakanlıkların ve büyükelçiliklerin bulunduğu sıkı güvenlik önlemleriyle korunan Yeşil Bölge’ye helikopterle inen Kasım Süleymani, sürpriz bir şekilde Başbakan yerine, bir grup üst düzey güvenlik yetkilisiyle buluştu. 

İran Devrim Muhafızları’nın elit birliği Kudüs Gücü’nün Komutanı ve İran’ın bölgesel güvenlik sisteminin mimarı Kasım Süleymani’nin, Bağdat’a gidişi, başkentte ve Irak’ta Şiiler’in merkezinde patlak veren, İran’ın, ülkenin işlerine müdahale etmemesi çağrılarının yapıldığı protestolarla ilgili Tahran’ın endişelerinin dışa vurumuydu. 

Lübnan’daki protestolar da İran için tehlike çanlarının çalması demek. 

Lübnan ve Irak’taki protestocular, söylem ve eylemlerinde, Tahran’la ilişkili hükümet ve grupları hedef alıyor.

İran’ın korkuya kapılması doğal, çünkü iki ülkedeki gösteriler sonucu İran’ın bölgesel nüfuzu her an tarih olabilir. 

Nitekim, İran dini lideri Ayetullah Ali Hamaney, Irak ve Lübnan'daki hükümet karşıtı gösterilerden, ABD ve Batılı istihbarat servisleri ile parasal destek veren bazı bölge ülkelerini sorumlu tuttu.

Kasım Süleymani’nin, Bağdat ziyaretinden bir gün sonra, Irak’ta göstericilerle güvenlik güçleri arasındaki çatışmalar daha da şiddetlendi. 

Kimliği belirsiz keskin nişancıların, göstericileri başından ve göğsünden vurduğu olaylarda ölenlerin sayısı 100’ü aştı. Bir haftadan daha kısa bir sürede yaklaşık 150 gösterici hayatını kaybetti. 

Bu hafta yeniden başlayan gösterilerde siyah giyimli ve maskeli şahıslar Bağdat Hükümeti askerlerinin önünde durarak göstericilere göz yaşartıcı gaz bombalarıyla müdahale ettiler.

Iraklılar, bu kişilerin kim olduğunu bilmediklerini bu şahısların İranlı olduklarını öne sürüyor. 

Ne yapsalar boş Necef’ten gelen karar vardır!.. 

Bağdat Hükümeti’nin orantısız  güç kullanması yalnızca halk öfkesini körüklemeye yaradı. 

On yılı aşkın bir süre önce milislerin, Amerikan askerleriyle karşı karşıya geldiği, Bağdat bölge kentinin parçası olan Sadr kentinin yoksul Şii mahallelerinde, kalabalıklar hem hükümet binalarını hem de hükümeti destekleyen Şii tabanlı partilerin bürolarını ateşe veriyor, yakıp yıkıyor.

“Bütün hükümeti devirmek ve hepsini söküp atmak için buradayız… Hiçbirini istemiyoruz. Ne Meclis Başkanı Muhammed Halbusi, ne Başbakan Adil Abdulmehdi. Hükümeti alaşağı etmek istiyoruz,…” sloganları, protestocuların sürekli dilinde. 

Göstericiler, Bağdat’ın Yeşil Bölgesi’ne yürümelerinin yanı sıra, güney Irak genelinde çeşitli milis merkezlerini de hedef aldılar. 

Amare’deki Bedr milisleri ve Divaniye’deki Asaib Ehl El Hak bunlar arasındaydı. Nasıriye’deki Seyyid El Şüheda’nın genel merkezi de ateşe verildi. 

Grubun bölgede ne kadar güçlü olduğu göz önünde bulundurulduğunda, bu, önemli bir gelişmeydi. 

Göstericiler, siyasi parti ve hükümet binalarına da saldırdılar. 

Divaniye’de Dava Partisi’nin, Samava’da Hikmet Partisi’nin genel merkezleri ve güneydeki Zi Kar, Kadisiye ve Vasit illerindeki yerel yönetim binaları yakıldı.

Yüzlerce gösterici Misan vilayetinin Meşru bölgesinde bulunan petrol kuyularına giden ana yolu trafiğe kapattı. 

Ayrıca petrol şirketleri çalışanlarının işe gitmesini engelledi.

“İmam Humeyni Caddesi”nin adı “Ekim Devrimi Şehitleri Caddesi” olarak değiştirildi…

Irak’ta hükümet karşıtı gösteri düzenleyen protestocular, Şiilerin merkezi olan Necef şehrindeki ‘İmam Humeyni Caddesi’nin adını ‘Ekim Devrimi Şehitleri Caddesi’ olarak değiştirdi.

Protestocular, ‘İmam Humeyni Caddesi’nin adını tabeladan silerek, aynı caddeye “Halkın emriyle: Ekim Devrimi Şehitleri Caddesi olarak değiştirildi” yazan bir afiş astılar.

Bu ikonik gösterge, İranKum” kökenli din anlayışının Irak topraklarında sonunun geldiğinin işareti. 

Necef'teki yerel yönetim, yerel konsey tarafından yapılan ‘Necef Uluslararası Havalimanı’na giden caddeye “İmam Humeyni Caddesi adını verme” teklifini Ağustos 2014'te onaylamıştı.

İran Cumhurbaşkanı Yardımcısı ise 18 Şubat 2015 tarihinde caddeyi resmen açmıştı.

İmam Humeyni, Şah rejimi tarafından sürgün edildikten sonra Irak’ın Necef şehrinde 14 yıl kalmıştı.

O köprünün altından çok sular aktı!.. Ne eski tas ne eski hamam var? 

Bağdat'ta ve güneydeki bazı şehirlerde yapılan gösterilerde, Irak'taki iktidar sahiplerine Tahran nüfuzunun egemenliği altında olduklarına ilişkin ithamlarda bulunan protestocular, İran bayrağı da yaktı.

Kerbela'daki İran Konsolosluğu taşlandı. Olay yerinden paylaşılan görüntülerde, konsolosluk binasından dumanlar yükseldiği görüldü.

Ülkenin güneyindeki Zikar vilayetinde ise göstericiler, Bakanlar Konseyi Genel Sekreteri Hamid el-Gazzi'nin inşaat halindeki evini ateşe verdi. 

Başkent Bağdat başta olmak üzere, ülkenin orta ve güney kentlerine yayılan eylemlerde, Ekim ayının başından bu yana 200'den fazla kişi hayatını kaybetti, 8 bine yakın kişi yaralandı. 

Birleşmiş Milletler ise Irak'ta protestoların başlamasından bu yana 229 göstericinin öldüğünü açıklamıştı.

Irak halkı, Irak yönetiminde ABD-İran çekişmesini istemediğini ve bağımsız bir Irak istediğini iradesiyle ortaya koyuyor. 

Yolun sonu görünüyor!..

Irak ve Lübnan'da haftalardır süren eylemlerde halk, canına tak ettiği için, yolsuzluğun son bulmasını ve hükümetlerinin istifasını istiyor. 

Oysa bu “de-facto” durum İran'a rahatsızlık verici. İran’ın güvenlik algısına göre bu eylemler, İran'ın Lübnan ve Irak'taki çıkarlarına yönelik tehdit. 

Lübnan ve Irak’ta milli karaktere sahip gösterilerin hedefinde İran destekli mevcut siyasi iktidarlar var. 

Neden göstericiler, ülkelerindeki iktidarı hedef alıyor hiç düşündünüz mü? 

Çünkü bu iktidarlar, yönetimler İran destekli gruplar sayesinde ayakta duruyor. 

İran, başında ABD belası varken, iki ülkede de yaşanan gerginlikten ve karmaşadan uzak durmak isteyebilir. 

Ama korkunun ecele faydası yok. Sokaklara kızgın lavlar gibi akan göstericilerin hedefinde İran'ın yerel müttefikleri olan silahlı kuvvetler de var.

Bush’a ayakkabı fırlatan gazeteci, eylemcilerin arasında… 

Amerika Birleşik Devletleri eski Başkanı George W. Bush'a basın toplantısı sırasında ayakkabılarını fırlatın Iraklı gazeteci, ülkeyi sarsan hükümet karşıtı gösterilerde yeniden sahneye çıktı. 

ABD eski Başkanı Bush, 2008 yılında Irak ziyareti sırasında Iraklı gazeteci el-Zeydi'nin ayakkabılı saldırısına uğramıştı.

Gazeteci, basın toplantısı sırasında dönemin Irak Başbakanı Nuri el-Maliki'nin yanında duran Bush’a, "Bu Irak halkının sana hoşçakal öpücüğü, seni köpek" diye bağırarak ayakkabısını fırlatmıştı. 

Bu hareketi nedeniyle yaklaşık 1 yıl hapis cezasına çarptırılan el-Zeydi, ülkedeki direniş hareketinin bir simgesi haline gelmişti.

Bağdat’ta Türk Lokantası, direnişin merkez üssü…

Irak'ın başkenti Bağdat'ta başlayan ve ülke geneline yayılan hükümet karşıtı gösterilerin ana merkezi başkentin göbeğinde ve "Türk Lokantası" adıyla bilinen terk edilmiş bir alışveriş merkezi oldu.

Saddam Hüseyin zamanında yapılan Dicle Nehri kıyısındaki 14 katlı metruk binada toplanan çoğunluğu gençlerden oluşan göstericiler, hükümet istifa edene kadar mekanı terk etmemekte kararlı olduklarını belirtiyor.

Iraklı yüzlerce gösterici, burada yatıp kalkarak, yemeklerini de burada yiyor. Birçok genç, ailelerini günlerdir görmediklerini, duş alamadıklarını ancak protestolara devam edeceklerini söylüyor.

Göstericiler "Türk Lokantası bizim kalemiz. Protestolar başladığından beri buradayız. Burada yiyor içiyor, kısaca burada yaşıyoruz. Halkını yok eden ve yolsuzluğa saplanmış hükümetin gitmesini istiyoruz" diyor.

Türk Lokantası Tahran'a verilen anlamlı bir mesaj. 

Çünkü Türk Silahlı Kuvvetleri’ne mensup askeri birlikler, son operasyonda, 2016'da İran ve Rus askeri uzmanlarının ortak çalışmasıyla kurulan Suriye ordusuna bağlı 5. Kolordu'nun paydaşları, Suriye, İran ve Hizbullah güçleriyle çatıştı. 

5. Kolordu’da komutanlık yapacak olanlar Hizbullah’ın özel birliklerinden seçilmişti. 

5. Kolordu’nun görev alanı Humus’un kuzeyi, İdlib ve RakkaSuriye rejim ordusundan rol çalan İranlı paramiliter güçler, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin öncü birliklerine saldırdılar. 

İran da, ne öncesinde ne sonrasında asla Türkiye’nin, Suriye politikasını tasvip etmedi. Çünkü Türkiye’yi, Doğu ve Güney sınırlarından muhasaraya alan bir “Şii terör kuşağı” inşa ediyordu.

Türkiye, şimdi İran'ı kendi tuzağına düşürdü. 

Irak Şiileri’yle hesap soruyor. “Türk Lokantası” ne anlama geliyormuş? Kasım Süleymani’ye sormalı. 

İran’a mesaj, sadece Bağdat'tan Beyrut'tan değil; Tebriz’de yüzbinlerce “Traktör” taraftarı Türk Ordusu’na selam durdu!..

İran Futbol Ligi'nde mücadele eden “Güney Azerbaycan Türkleri”nin temsilcisi “Traktör Tebriz” futbol takımının taraftarları, İstiklal maçında "Türkiye" sesleriyle Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyine düzenlediği harekatı destekledi.

İran'ın Tebriz bölgesinin takımı olan Traktör'ün yaklaşık 80 bin taraftarı “Asker selamı” da vererek Türkiye'nin “Barış Pınarı Harekatı'na destek verdi. Traktör takımının teknik direktörlüğünü Mustafa Denizli yapıyor.

Mustafa Denizli'nin çalıştırdığı Traktör Futbol Kulübü'nün İstiklal ile oynadığı futbol maçında 80 binin üzerinde Traktör taraftarı asker selamı verip Sehend Stadyumu'nu 'Türkiye' tezahüratlarıyla inletti. 

İzmirli teknik direktör Mustafa Denizli'ye sevgi gösterisinde bulunup hep bir ağızdan "Türkiye" diyerek tribünleri inleten taraftarlar, müthiş bir görsel şov sundu.

Maçı izlemek için Tahran, Erdebil başta olmak üzere, dört bir yandan gelen 80 bine yakın taraftar, statta tarihi görüntülere imza attı. 

Traktör taraftarları Tebriz'in sokaklarında birbirlerine asker selamı verdi. 

Sahi, Sadr Hareketi lideri Mukteda es-Sadr, bu maçı izledi mi? 

Türk askeri selamı verip, Türkiye tezahüratı yaptı mı?

Doğrusu merak ediyorum.

.

Ömür Çelikdönmez, dikGAZETE.com

Twitter'da bizi takip edin: @oc32oc39 , @dikgazete