Ispartalı Halil Hamid Paşa (1736-1785)
Ispartalı Halil Hamid Paşa (1736-1785)
- 17-10-2022 01:02
- 7118
- 17-10-2022 01:02
- 7118
ISPARTALI HALİL HAMİD PAŞA (1736-1785)
-Resim 1: Halil Hamit Paşa (1736-1785)
-Resim 2: 1. Haydar Paşa, 2. Kemankeş Ali Paşa, 3. Halil Hamid Paşa, 4. Seyit Ali Paşa, 5. Hüseyin Avni Paşa ve 6. Süleyman Demirel
Yay. Haz. Ramazan Topraklı
Ispartalı Fuat Süreyya Oral (1914-2005), 1986’da neşrettiği “Türkiye’de ve Dünya’da yerlisinden 6 Başbakan yetiştiren tek şehir Isparta Şeref Kitabı” adlı eseri, s.18-24’de Ispartalı Sadrazam Halil Hamid Paşa için şöyle der:
Doğum yeri, yılı: Isparta 1736. Görevi: Sadrâzâm. Görev süresi: 31 Aralık 1782-31 Mart 1785 arası 2 yıl 3 ay.
Ölümü: 17 Mayıs 1785. Boğduruldu, baş Karacaahmet, gövde: Bozcaada olmak üzere iki mezarı vardır.
Isparta'nın merkez ilçesi evlâtlarından, milletimize en yüceden hizmet veren, Halil Hamid Paşa'nın torunları olarak soyunu sürdürenleri bulmak için araştırmaya başladım. 1969 Nisan ayı içinde, Ankara'da Petrol Ofisi Genel Müdürlüğünde görevli hemşehrilerimden Doğan Öke ve Mustafa Coşkun ile söyleşim sırasında kendilerinden, Halil Hamid Paşa ahfadından Dr. Asaf Derviş Paşa oğlu Celâl Derviş Bökey'in bulunduğunu öğrenmiş ve kendisinden ecdadı hakkında en geniş bilgiyi alabileceğim Dr. İlhami Masar'ın adresini aldım.
Birinci elden bilgi ricamı lütfen kabul buyurup gönderdikleri “Ceddim Halil Hamid Paşa” başlıklı pek değerli yazılarını, Isparta İli Kalkındırma Derneği'mizin yayın organı “Yeni Ün” dergisinde yayınlamıştım. 1969 tarih ve 39 sayılı Yeni Ün dergisinde aynen yayınladığım bu yazıyı, müsaadeleriyle buraya da aynen alıyorum:
A- “ISPARTA” şehriyle ilgili bilgiler gerekli olmadığı için buraya almadım (Ramazan Topraklı).
B- HALİL HAMİT PAŞANIN KİŞİLİĞİ
Isparta’nın yetiştirdiği bu nadir insan, 1736 senesinde Isparta’da doğmuştur. Babası Didebanoğlu (Gözcüoğlu) lâkabiyle mâruf Ispartalı Hacı Mustafa efendidir. Mustafa Efendi gençliğini Burdur’da geçirmiş, orada evlenmiş, fakat sonra tekrar Isparta’ya gelip, vezir Çelik Mehmet paşanın nezdinde kapu kethüdalığı vazifesini yapmıştır.
Halil Hamit, Isparta’da dünyaya gelmiştir. Orada ilk tahsilini yaptıktan sonra, genç yaşta babası ile İstanbul’a gitmiş ve tesadüfen Sadrazam Koca Ragıp paşanın nazarı dikkatini celbetmiştir.
Sadrazam kendisini Babiâli divan kalemine almıştır. Babıâli’de bir müddet çalıştıktan sonra, Eflâk voyvodası İstavraki beyin kâtipliğine tayin olunmuş ve bu esnada, Fransızca, öğrenmiştir. İstavraki bey ile Eflâk'da iken 1768 harbi çıkmıştır. Bu harp esnasında yeniçerilerin artık itimat edilir bir askerî kuvvet olmadığına kanaat getirmiştir.
İstanbul’a avdet ettikten sonra, Osmanlı devleti için pek fena şartları haiz olan ve Rus hegemonyasının başlangıcını teşkil eden Küçük Kaynarca (1774) muahedesinin akdine şahit olmuştur. Kendisi gerek Reisülküttap (Dışişleri Bakanı), gerekse Sadaret kethüdalığı (Bâşvekil muavini) vazifelerini ifa ettiği seneler zarfında yeni bir harbin önüne geçmek için elinden geleni yapmıştır.
Sadrazamlığı esnasında Rus Generali Potemkin, Kırım’a saldırdığı zaman da devleti büsbütün bir felâkete sürükleyecek olan bir harpten kaçınılması hakkında padişahı iknâ etmiştir. Fakat aynı zamanda, askeri kuvveti artırmak için her şeyi yapmıştır. Bilâhare, gerek Avusturyalılar ve gerekse Ruslar aleyhine açılan seferler bir hezimetle neticelenmemiş ve Devlet için müsait şartları haiz olan Yaş sulh muahedesi de akdedilebilmiştir (1792).
Halil Hamit Paşa 1782 yılında sadrazam olmuştur. Tarihçi Tülbentci ceddimi metheder; bakanlık ve sadrazamlık yaptığı uzun seneler esnasında yaptığı hizmetleri saymakla bitiremez. Bu hizmetleri şöyle sıralayabiliriz:
1- Dinyester ve Save nehirleri boyundaki kaleleri tamir etmiş ve buralara silâh ve erzak depo etmiştir.
2- Anadolu’daki isyanları azimle bastırmıştır. Bunun için kendi mevkiine göz koyduğunu bilmesine rağmen, haris fakat muktedir bir kumandan olan Cezayirli Hasan Paşadan istifade etmiştir ve bu zatı o zaman âdet olduğu veçhile bir bahane bulup öldürtmemiştir.
3- Tayin ettiği Yeniçeri ağaları mutad veçhile kendisine üçyüz kese para getirdikleri zaman bu parayı kabul etmemiş ve buna mukabil ağaların da rüşvet almalarına mâni olmuştur. Bilâhare, rüşveti tamamile yasak etmiştir.
4- İstanbul’da bulunan Yeniçerilerin yoklamasını yaptırmış, bunları sınırlardaki vazifelerine göndermiş, açıktan maaş alanların tahsisatını kesmiş ve ulûfe alım - satımını yasak etmiştir.
5- Yeniçerilerin dışında bir askeri kuvvet kurmak kastiyle tımarlı sipahiler kanununu neşrettirmiştir.
6- Eskiden tesis edilip Yeniçerilerin tazyiki ile kapatılan lağımcı, kumbaracı ve topçu ocaklarını tekrar açtırmıştır.
7- Halil Hamit, Avusturyalılar ve Rusların bilhassa modern topçu kuvveti sayesinde bizi mağlup etmekte olduklarını kavrayan ilk devlet adamlarından biridir. Fransa’dan uzmanlar getirtip, 2.000 gedikli topçu çavuşu yetiştirmiştir. Bunlar, dakikada on gülleye kadar atabilen mantilli topları kullanmayı orduda tâmim etmişlerdir.
8- Haliç'teki istihkâm okulunu tesis etmiş ve buraya kıymetli âlim, Gelenbevî İsmail efendiyi nâzır tayin etmiştir.
9- Softalar iki asırdan beri gâvur icadı diye matbaacılığın memlekete girmesine mâni olmuşlar ve İbrahim Müteferrikanın kurmak istediği ilk matbaayı da kapattırmışlardı. Halil Hamit matbaayı tekrar açtırmış ve ilk olarak vakanüvis Suphi Efendi tarihini bastırmıştır.
10- Birçok mali tedbirler almış ve bu meyanda bazı Yeniçeri kodamanlarının aldıkları fâhiş maaşları kesmiştir.
11- O devirde Avrupa da sanayileşme başlamıştı; memlekete endüstri mamulâtı ve lüks eşya girmekte idi. Dış ticaret muvazenesi menfileşmişti. Paşa kapitülâsyonlara rağmen, daha kethüdalığı zamanında, lüzumsuz ithalâtı kısıtlamış ve aldığı tedbirler, ta Sultan Mahmut zamanına kadar tatbik olunmuş ve dış ticaret muvazenesi ancak bu kıymetli Padişah öldükten sonra tekrar aleyhimize dönmüştür.
C- Ceddimin idâmının sebepleri
Birinci Hamit esasında gerici bir padişah değildi. Küçük Kaynarca gibi bir muahedenin akdedildiği 1774 senesinde tahta, çıktığı için ıslahat lüzumuna kaani olmuş bir padişahtı.
Veliaht Selim efendinin (Üçüncü Selim) gayet iyi yetiştirilmesine gayret etmişti. Bakanlığı zamanından itibaren ceddimi tutmuştur ve kendisini 1782 de Yeğen Ahmet Paşanın kısa süren sadaretinden sonra, daha 46 yaşında olmasın rağmen, Sadrazam tayin etmiştir. Ancak padişah hasta idi ve yakında ölmesi bekleniyordu. Ceddim de Selim Efendi ile çok iyi anlaştığı için, onunla devletin geleceği hakkında sık sık müşavere eder imiş. İdamının sebepleri şöyle özetlenebilir:
1- Ceddimin düşmanları padişaha, Sadrazamın veliaht ile el birliği yaparak kendisini tahttan indireceğini fitnelemişlerdir.
2- Nizamı cedit askerlerinin nüvesini kurduğu, tahsisatlarını kestiği ve rüşvet almayı menettiği için, Yeniçeriler kendisine düşman olmuşlardır.
3- Yeniliklere ve matbaa kurulmasına muhalefet ettiği için ceddim, Şeyhülislâm koyu Müslüman İvaz Paşa zade İbrahim Efendinin azline sebep olmuş ve onun düşmanlığını kazanmıştır.
4- Nihayet sadaret mevkiine göz koyan Cezayirli Hasan Paşa, Padişaha mütemadiyen, Halil Hamid’in Yeniçerileri çok kızdırdığını ve böyle giderse bunların kazan kaldırarak, kendisini tahttan indireceklerini söylemiştir.
Ceddim hakkında bir kitap neşretmiş olan tarihçi İ. H. Uzunçarşılı, idâm hakkında şunları yazmıştır:
“Bu idâm devlet için çok zararlı olmuştur. Bir asker olan yeni Sadrazam. Hasan Paşa, devlet idaresinde aynı kabiliyeti göstermemiştir. Her şey alt-üst olmuştur, Padişah da vicdan azabı içinde ölmüştür.”
Yeni Padişah büyük insan, üçüncü Selim, tahta geçtikten sonra, başlanılan yenilikleri azimle takibetmiş, fakat o da 1806 senesinde bir Yeniçeri isyânı sonunda hayatını kaybetmiştir.
Disiplini tamamen kaybeden Yeniçeri Ocağının ortadan kaldırılması Sultan İkinci Mahmud'a nasip olmuştur.
D- Halil Hamit Paşanın idâmı
Paşa 31.3.1785 tarihinde sadaretten azledilmiştir. Yeniçeriler arasında kargaşalıklar çıkması dolayısiyle Padişah, evvela Gelibolu sonra İstanköy’e sürülmesi için ferman çıkarır, bir ara da kendisine Cidde ve Habeş (Eritre) valiliği tevcih olunur.
Bindiği kadırga Bozcaada’ya vardığında, hava fırtınalı olduğundan, orada bir müddet kalır ve akabinde İstanbul’dan, adadan ayrılması bildirilir.
Ceddimin bindiği kadırgada, itimat ettiği adamlarının mevcut olması İstanbul’da dedikodulara sebep olur ve Paşanın o zaman Venedik işgali altında olan Mora’ya kaçacağı söylenir.
Hakikaten de kendisi istese idi pek âlâ Mora’ya gidebilirdi, bütün Avrupa'da dostları mevcut idi. Fakat buna tenezzül etmez ve 17.5.1785 tarihinde yeni sadrazam Hasan Paşanın adamı Ali Efendi bir çektirme ile Bozcaada’ya gelir.
İdâm fermanını getirdiği zaman, fermanı öpüp başına koyar, bir saat müsaade ister, namaz kılar ve beraberinde olan oğulları Arif ve Nurullah efendilere fermanı okur ve şöyle vasiyet eder:
“Görüyorsunuz, fermanda, devletin emektar hademelerine mahsus menafiin kendi etrafıma tahsis edildiğinden bahsedilmektedir. Bu bir iftiradır.
Ben haksız yere maaş alanların paralarını kestim ve bu paraları Orduyu islâh etmek için uzmanlara harcadım. Fakat siyaset böyledir.
Mevki işgal edenler devlete ne kadar iyi hizmetlerde bulunmak isteseler, yine böyle çirkin iftiralara hedef olurlar, size tavsiyem katiyen siyasetle uğraşmayınız.”
Ceddim Arif Efendi, babasının bu vasiyeti üzerine ilmiye mesleğine intisap etmiş ve Reisül ülemalığa yükselmiştir. Yeni padişah, üçüncü Selim, Halil Hamid’in hatırına hürmeten Arif Efendiyi himaye edermiş, Arif efendiyi takiben bana kadar gelen beş kuşakta da siyasetle uğraşan olmamıştır.
İşittiğime göre, Halil Hamid'in diğer çocukları Nurullah Paşa ve Ubeyde, Fatma, Zeynep hanımların ahfadı arasında da bu adet câri imiş.
-Resim 3. Halil Hamit Paşa'nın Bozcaada'daki Mezarı
Paşa, idam edildikten sonra, vücudu Bozcaada’da defnolunmuş ve başı Yeniçeri ağalarına gösterilmek üzere, İstanbul’a getirilmiştir.
Başının kabir taşı, Üsküdar'da, İbrahim ağa karakolundan Karacaahmet’e giden yolun sol tarafında set üstündedir.
Bozcaada’daki ikinci kabrin yeri malûm değildir. Halil Hamit Paşanın, ismi bilinmeyen bir Fransız ressamı tarafından yapılmış karakalem bir resmi mevcuttur (Resim 1).
Resim, hepimizin salonlarında baş mevkii işgal eder. Benim (Ramazan Topraklı) tesbitime göre Bozcaada, Alaybeyi Camii haziresinde yatıyor (Talha Uğurluel, 22 Haziran 2022, bk. Resim 3).
E- Halil Hamit Paşa Vakfı
Halil Hamit, namuslu bir devlet adamı olduğu için mühim bir servet bırakmamıştır ve düşmanları böyle bir serveti o zamanın âdeti veçhile cibi hümayun namına haczedip ondan istifade edememişlerdir.
Paşa, hayatında iken parasını hayrat için sarfetmiştir. Vakıfnâmesi hâlâ câridir. O zaman, vakıf varidatı sayesinde oğulları iyi bir tahsil görebilmişlerdir.
Ben hâlâ, senede 100 lira kadar para alırım. Paşanın genç kuşaklara bıraktığı en büyük kıymet kütüphanesidir. İçinde 800'den fazla kıymetli eser vardır. Ben kütüphaneyi İplik Pazarındaki eski binasında da, 1940 senesinde nakledildiği Halkevinde de ziyaret ettim ve içindeki bazı kıymetli eserlerin ilk sahifelerinin resmini çektim.
Bundan evvel, 1914 zelzelesinden sonra daha yüksek pahada eserlerin İstanbul ve Kayseri kütüphanelerine nakledildiği söylenir. Bunların bir kısmı şimdi Ankara devlet kitaplığında bulunuyormuş. 1940 senesinde Isparta’daki en kıymetli kitaplar şunlardı:
Tefsiri Ziyaettin, Kuran'ı Kerim (II. Beyazıt devri), Divan-ı Sultan Süleyman, Divan-ı Şevket, Kaside-i Bürde.
Paşanın bıraktığı binalar Isparta’yı mahveden 1914 zelzelesinde yıkılmıştır; zelzeleden sonra şunlar ayakta kalmış bulunuyordu:
İplik Pazarı külliyesi bakiyesi:
Bu mevkide 1554 senesinde Hacı Abdi Efendi tarafından basit minaresiz bir cami inşa edilmiş, fakat bu cami bir zelzele esnasında yıkılmış bulunuyordu. Ceddim, divanı hümayun beylikçisi olduğu zaman, evvelâ camiin tamiriyle işe başlamış ve zamanla bu mevkide bir mâmûre yaratmıştır.
Külliyede şu binalar mevcut idi:
Yeni bir minare ile câmi, şadırvan, kütüphane, muvakkıthane, kademhane, çırak mektebi.
Karpuz Pazarı Şadırvanı:
Ceddim, Reisülküttap (dış işleri bakanı) olduğu sırada, eskiden Hindi pazarı denilen Karpuz pazarında büyük bir şadırvan yaptırmıştır. Bu da 1914 yılında tamamile yıkılmış, yerine çok basit dört köşe bir çeşme oturtulmuştur. Çeşmenin üzerinde eski kitabe mevcuttur, bu kitabenin tarihi, Hicrî 1194 (M.1780-81) senesidir, Metni şöyledir:
Yapdı Hamidefendi, reisülküttab
Bir neveser bu yerde küllü teşnegâne
Bu âb-ı hayat oldukça manendi feyz câri
Bağı cennana döndü bazarı hinduvane
Dadaver oldu hame bu resme tarih
“Bu çeşmeyi mübareke her an ola revane”
Ceddimin ayakta durmayan gerek Isparta gerekse İstanbul’daki eserlerinden, okuyucularımı sıkmamak için bahsetmeyeceğim.
Kütüphanedeki kitapların ilk sahifelerindeki (Ex Libris) çok sanatkârane yapılmıştır. Metin Arapça olduğundan zikretmiyorum. Bu yazı için, Bibliyografya olarak kullandığım bazı eserleri kısaca ismini veriyorum: Böcüzade Süleyman Sami: Isparta Tarihi, Cevdet Paşa Tarihi, İ. H. Uzunçarşılı: Halil Hamit Paşa Tarihi (1936), Prof. Fuat Köprülü (Türkiyat Mecmuası, 5.Cilt.), (F. Fazıl) Tülbentci Tarihi.
.
Ramazan Topraklı, dikGAZETE.com
ISPARTALI HALİL HAMİD PAŞA (1736-1785)
-Resim 1: Halil Hamit Paşa (1736-1785)
-Resim 2: 1. Haydar Paşa, 2. Kemankeş Ali Paşa, 3. Halil Hamid Paşa, 4. Seyit Ali Paşa, 5. Hüseyin Avni Paşa ve 6. Süleyman Demirel
Yay. Haz. Ramazan Topraklı
Ispartalı Fuat Süreyya Oral (1914-2005), 1986’da neşrettiği “Türkiye’de ve Dünya’da yerlisinden 6 Başbakan yetiştiren tek şehir Isparta Şeref Kitabı” adlı eseri, s.18-24’de Ispartalı Sadrazam Halil Hamid Paşa için şöyle der:
Doğum yeri, yılı: Isparta 1736. Görevi: Sadrâzâm. Görev süresi: 31 Aralık 1782-31 Mart 1785 arası 2 yıl 3 ay.
Ölümü: 17 Mayıs 1785. Boğduruldu, baş Karacaahmet, gövde: Bozcaada olmak üzere iki mezarı vardır.
Isparta'nın merkez ilçesi evlâtlarından, milletimize en yüceden hizmet veren, Halil Hamid Paşa'nın torunları olarak soyunu sürdürenleri bulmak için araştırmaya başladım. 1969 Nisan ayı içinde, Ankara'da Petrol Ofisi Genel Müdürlüğünde görevli hemşehrilerimden Doğan Öke ve Mustafa Coşkun ile söyleşim sırasında kendilerinden, Halil Hamid Paşa ahfadından Dr. Asaf Derviş Paşa oğlu Celâl Derviş Bökey'in bulunduğunu öğrenmiş ve kendisinden ecdadı hakkında en geniş bilgiyi alabileceğim Dr. İlhami Masar'ın adresini aldım.
Birinci elden bilgi ricamı lütfen kabul buyurup gönderdikleri “Ceddim Halil Hamid Paşa” başlıklı pek değerli yazılarını, Isparta İli Kalkındırma Derneği'mizin yayın organı “Yeni Ün” dergisinde yayınlamıştım. 1969 tarih ve 39 sayılı Yeni Ün dergisinde aynen yayınladığım bu yazıyı, müsaadeleriyle buraya da aynen alıyorum:
A- “ISPARTA” şehriyle ilgili bilgiler gerekli olmadığı için buraya almadım (Ramazan Topraklı).
B- HALİL HAMİT PAŞANIN KİŞİLİĞİ
Isparta’nın yetiştirdiği bu nadir insan, 1736 senesinde Isparta’da doğmuştur. Babası Didebanoğlu (Gözcüoğlu) lâkabiyle mâruf Ispartalı Hacı Mustafa efendidir. Mustafa Efendi gençliğini Burdur’da geçirmiş, orada evlenmiş, fakat sonra tekrar Isparta’ya gelip, vezir Çelik Mehmet paşanın nezdinde kapu kethüdalığı vazifesini yapmıştır.
Halil Hamit, Isparta’da dünyaya gelmiştir. Orada ilk tahsilini yaptıktan sonra, genç yaşta babası ile İstanbul’a gitmiş ve tesadüfen Sadrazam Koca Ragıp paşanın nazarı dikkatini celbetmiştir.
Sadrazam kendisini Babiâli divan kalemine almıştır. Babıâli’de bir müddet çalıştıktan sonra, Eflâk voyvodası İstavraki beyin kâtipliğine tayin olunmuş ve bu esnada, Fransızca, öğrenmiştir. İstavraki bey ile Eflâk'da iken 1768 harbi çıkmıştır. Bu harp esnasında yeniçerilerin artık itimat edilir bir askerî kuvvet olmadığına kanaat getirmiştir.
İstanbul’a avdet ettikten sonra, Osmanlı devleti için pek fena şartları haiz olan ve Rus hegemonyasının başlangıcını teşkil eden Küçük Kaynarca (1774) muahedesinin akdine şahit olmuştur. Kendisi gerek Reisülküttap (Dışişleri Bakanı), gerekse Sadaret kethüdalığı (Bâşvekil muavini) vazifelerini ifa ettiği seneler zarfında yeni bir harbin önüne geçmek için elinden geleni yapmıştır.
Sadrazamlığı esnasında Rus Generali Potemkin, Kırım’a saldırdığı zaman da devleti büsbütün bir felâkete sürükleyecek olan bir harpten kaçınılması hakkında padişahı iknâ etmiştir. Fakat aynı zamanda, askeri kuvveti artırmak için her şeyi yapmıştır. Bilâhare, gerek Avusturyalılar ve gerekse Ruslar aleyhine açılan seferler bir hezimetle neticelenmemiş ve Devlet için müsait şartları haiz olan Yaş sulh muahedesi de akdedilebilmiştir (1792).
Halil Hamit Paşa 1782 yılında sadrazam olmuştur. Tarihçi Tülbentci ceddimi metheder; bakanlık ve sadrazamlık yaptığı uzun seneler esnasında yaptığı hizmetleri saymakla bitiremez. Bu hizmetleri şöyle sıralayabiliriz:
1- Dinyester ve Save nehirleri boyundaki kaleleri tamir etmiş ve buralara silâh ve erzak depo etmiştir.
2- Anadolu’daki isyanları azimle bastırmıştır. Bunun için kendi mevkiine göz koyduğunu bilmesine rağmen, haris fakat muktedir bir kumandan olan Cezayirli Hasan Paşadan istifade etmiştir ve bu zatı o zaman âdet olduğu veçhile bir bahane bulup öldürtmemiştir.
3- Tayin ettiği Yeniçeri ağaları mutad veçhile kendisine üçyüz kese para getirdikleri zaman bu parayı kabul etmemiş ve buna mukabil ağaların da rüşvet almalarına mâni olmuştur. Bilâhare, rüşveti tamamile yasak etmiştir.
4- İstanbul’da bulunan Yeniçerilerin yoklamasını yaptırmış, bunları sınırlardaki vazifelerine göndermiş, açıktan maaş alanların tahsisatını kesmiş ve ulûfe alım - satımını yasak etmiştir.
5- Yeniçerilerin dışında bir askeri kuvvet kurmak kastiyle tımarlı sipahiler kanununu neşrettirmiştir.
6- Eskiden tesis edilip Yeniçerilerin tazyiki ile kapatılan lağımcı, kumbaracı ve topçu ocaklarını tekrar açtırmıştır.
7- Halil Hamit, Avusturyalılar ve Rusların bilhassa modern topçu kuvveti sayesinde bizi mağlup etmekte olduklarını kavrayan ilk devlet adamlarından biridir. Fransa’dan uzmanlar getirtip, 2.000 gedikli topçu çavuşu yetiştirmiştir. Bunlar, dakikada on gülleye kadar atabilen mantilli topları kullanmayı orduda tâmim etmişlerdir.
8- Haliç'teki istihkâm okulunu tesis etmiş ve buraya kıymetli âlim, Gelenbevî İsmail efendiyi nâzır tayin etmiştir.
9- Softalar iki asırdan beri gâvur icadı diye matbaacılığın memlekete girmesine mâni olmuşlar ve İbrahim Müteferrikanın kurmak istediği ilk matbaayı da kapattırmışlardı. Halil Hamit matbaayı tekrar açtırmış ve ilk olarak vakanüvis Suphi Efendi tarihini bastırmıştır.
10- Birçok mali tedbirler almış ve bu meyanda bazı Yeniçeri kodamanlarının aldıkları fâhiş maaşları kesmiştir.
11- O devirde Avrupa da sanayileşme başlamıştı; memlekete endüstri mamulâtı ve lüks eşya girmekte idi. Dış ticaret muvazenesi menfileşmişti. Paşa kapitülâsyonlara rağmen, daha kethüdalığı zamanında, lüzumsuz ithalâtı kısıtlamış ve aldığı tedbirler, ta Sultan Mahmut zamanına kadar tatbik olunmuş ve dış ticaret muvazenesi ancak bu kıymetli Padişah öldükten sonra tekrar aleyhimize dönmüştür.
C- Ceddimin idâmının sebepleri
Birinci Hamit esasında gerici bir padişah değildi. Küçük Kaynarca gibi bir muahedenin akdedildiği 1774 senesinde tahta, çıktığı için ıslahat lüzumuna kaani olmuş bir padişahtı.
Veliaht Selim efendinin (Üçüncü Selim) gayet iyi yetiştirilmesine gayret etmişti. Bakanlığı zamanından itibaren ceddimi tutmuştur ve kendisini 1782 de Yeğen Ahmet Paşanın kısa süren sadaretinden sonra, daha 46 yaşında olmasın rağmen, Sadrazam tayin etmiştir. Ancak padişah hasta idi ve yakında ölmesi bekleniyordu. Ceddim de Selim Efendi ile çok iyi anlaştığı için, onunla devletin geleceği hakkında sık sık müşavere eder imiş. İdamının sebepleri şöyle özetlenebilir:
1- Ceddimin düşmanları padişaha, Sadrazamın veliaht ile el birliği yaparak kendisini tahttan indireceğini fitnelemişlerdir.
2- Nizamı cedit askerlerinin nüvesini kurduğu, tahsisatlarını kestiği ve rüşvet almayı menettiği için, Yeniçeriler kendisine düşman olmuşlardır.
3- Yeniliklere ve matbaa kurulmasına muhalefet ettiği için ceddim, Şeyhülislâm koyu Müslüman İvaz Paşa zade İbrahim Efendinin azline sebep olmuş ve onun düşmanlığını kazanmıştır.
4- Nihayet sadaret mevkiine göz koyan Cezayirli Hasan Paşa, Padişaha mütemadiyen, Halil Hamid’in Yeniçerileri çok kızdırdığını ve böyle giderse bunların kazan kaldırarak, kendisini tahttan indireceklerini söylemiştir.
Ceddim hakkında bir kitap neşretmiş olan tarihçi İ. H. Uzunçarşılı, idâm hakkında şunları yazmıştır:
“Bu idâm devlet için çok zararlı olmuştur. Bir asker olan yeni Sadrazam. Hasan Paşa, devlet idaresinde aynı kabiliyeti göstermemiştir. Her şey alt-üst olmuştur, Padişah da vicdan azabı içinde ölmüştür.”
Yeni Padişah büyük insan, üçüncü Selim, tahta geçtikten sonra, başlanılan yenilikleri azimle takibetmiş, fakat o da 1806 senesinde bir Yeniçeri isyânı sonunda hayatını kaybetmiştir.
Disiplini tamamen kaybeden Yeniçeri Ocağının ortadan kaldırılması Sultan İkinci Mahmud'a nasip olmuştur.
D- Halil Hamit Paşanın idâmı
Paşa 31.3.1785 tarihinde sadaretten azledilmiştir. Yeniçeriler arasında kargaşalıklar çıkması dolayısiyle Padişah, evvela Gelibolu sonra İstanköy’e sürülmesi için ferman çıkarır, bir ara da kendisine Cidde ve Habeş (Eritre) valiliği tevcih olunur.
Bindiği kadırga Bozcaada’ya vardığında, hava fırtınalı olduğundan, orada bir müddet kalır ve akabinde İstanbul’dan, adadan ayrılması bildirilir.
Ceddimin bindiği kadırgada, itimat ettiği adamlarının mevcut olması İstanbul’da dedikodulara sebep olur ve Paşanın o zaman Venedik işgali altında olan Mora’ya kaçacağı söylenir.
Hakikaten de kendisi istese idi pek âlâ Mora’ya gidebilirdi, bütün Avrupa'da dostları mevcut idi. Fakat buna tenezzül etmez ve 17.5.1785 tarihinde yeni sadrazam Hasan Paşanın adamı Ali Efendi bir çektirme ile Bozcaada’ya gelir.
İdâm fermanını getirdiği zaman, fermanı öpüp başına koyar, bir saat müsaade ister, namaz kılar ve beraberinde olan oğulları Arif ve Nurullah efendilere fermanı okur ve şöyle vasiyet eder:
“Görüyorsunuz, fermanda, devletin emektar hademelerine mahsus menafiin kendi etrafıma tahsis edildiğinden bahsedilmektedir. Bu bir iftiradır.
Ben haksız yere maaş alanların paralarını kestim ve bu paraları Orduyu islâh etmek için uzmanlara harcadım. Fakat siyaset böyledir.
Mevki işgal edenler devlete ne kadar iyi hizmetlerde bulunmak isteseler, yine böyle çirkin iftiralara hedef olurlar, size tavsiyem katiyen siyasetle uğraşmayınız.”
Ceddim Arif Efendi, babasının bu vasiyeti üzerine ilmiye mesleğine intisap etmiş ve Reisül ülemalığa yükselmiştir. Yeni padişah, üçüncü Selim, Halil Hamid’in hatırına hürmeten Arif Efendiyi himaye edermiş, Arif efendiyi takiben bana kadar gelen beş kuşakta da siyasetle uğraşan olmamıştır.
İşittiğime göre, Halil Hamid'in diğer çocukları Nurullah Paşa ve Ubeyde, Fatma, Zeynep hanımların ahfadı arasında da bu adet câri imiş.
-Resim 3. Halil Hamit Paşa'nın Bozcaada'daki Mezarı
Paşa, idam edildikten sonra, vücudu Bozcaada’da defnolunmuş ve başı Yeniçeri ağalarına gösterilmek üzere, İstanbul’a getirilmiştir.
Başının kabir taşı, Üsküdar'da, İbrahim ağa karakolundan Karacaahmet’e giden yolun sol tarafında set üstündedir.
Bozcaada’daki ikinci kabrin yeri malûm değildir. Halil Hamit Paşanın, ismi bilinmeyen bir Fransız ressamı tarafından yapılmış karakalem bir resmi mevcuttur (Resim 1).
Resim, hepimizin salonlarında baş mevkii işgal eder. Benim (Ramazan Topraklı) tesbitime göre Bozcaada, Alaybeyi Camii haziresinde yatıyor (Talha Uğurluel, 22 Haziran 2022, bk. Resim 3).
E- Halil Hamit Paşa Vakfı
Halil Hamit, namuslu bir devlet adamı olduğu için mühim bir servet bırakmamıştır ve düşmanları böyle bir serveti o zamanın âdeti veçhile cibi hümayun namına haczedip ondan istifade edememişlerdir.
Paşa, hayatında iken parasını hayrat için sarfetmiştir. Vakıfnâmesi hâlâ câridir. O zaman, vakıf varidatı sayesinde oğulları iyi bir tahsil görebilmişlerdir.
Ben hâlâ, senede 100 lira kadar para alırım. Paşanın genç kuşaklara bıraktığı en büyük kıymet kütüphanesidir. İçinde 800'den fazla kıymetli eser vardır. Ben kütüphaneyi İplik Pazarındaki eski binasında da, 1940 senesinde nakledildiği Halkevinde de ziyaret ettim ve içindeki bazı kıymetli eserlerin ilk sahifelerinin resmini çektim.
Bundan evvel, 1914 zelzelesinden sonra daha yüksek pahada eserlerin İstanbul ve Kayseri kütüphanelerine nakledildiği söylenir. Bunların bir kısmı şimdi Ankara devlet kitaplığında bulunuyormuş. 1940 senesinde Isparta’daki en kıymetli kitaplar şunlardı:
Tefsiri Ziyaettin, Kuran'ı Kerim (II. Beyazıt devri), Divan-ı Sultan Süleyman, Divan-ı Şevket, Kaside-i Bürde.
Paşanın bıraktığı binalar Isparta’yı mahveden 1914 zelzelesinde yıkılmıştır; zelzeleden sonra şunlar ayakta kalmış bulunuyordu:
İplik Pazarı külliyesi bakiyesi:
Bu mevkide 1554 senesinde Hacı Abdi Efendi tarafından basit minaresiz bir cami inşa edilmiş, fakat bu cami bir zelzele esnasında yıkılmış bulunuyordu. Ceddim, divanı hümayun beylikçisi olduğu zaman, evvelâ camiin tamiriyle işe başlamış ve zamanla bu mevkide bir mâmûre yaratmıştır.
Külliyede şu binalar mevcut idi:
Yeni bir minare ile câmi, şadırvan, kütüphane, muvakkıthane, kademhane, çırak mektebi.
Karpuz Pazarı Şadırvanı:
Ceddim, Reisülküttap (dış işleri bakanı) olduğu sırada, eskiden Hindi pazarı denilen Karpuz pazarında büyük bir şadırvan yaptırmıştır. Bu da 1914 yılında tamamile yıkılmış, yerine çok basit dört köşe bir çeşme oturtulmuştur. Çeşmenin üzerinde eski kitabe mevcuttur, bu kitabenin tarihi, Hicrî 1194 (M.1780-81) senesidir, Metni şöyledir:
Yapdı Hamidefendi, reisülküttab
Bir neveser bu yerde küllü teşnegâne
Bu âb-ı hayat oldukça manendi feyz câri
Bağı cennana döndü bazarı hinduvane
Dadaver oldu hame bu resme tarih
“Bu çeşmeyi mübareke her an ola revane”
Ceddimin ayakta durmayan gerek Isparta gerekse İstanbul’daki eserlerinden, okuyucularımı sıkmamak için bahsetmeyeceğim.
Kütüphanedeki kitapların ilk sahifelerindeki (Ex Libris) çok sanatkârane yapılmıştır. Metin Arapça olduğundan zikretmiyorum. Bu yazı için, Bibliyografya olarak kullandığım bazı eserleri kısaca ismini veriyorum: Böcüzade Süleyman Sami: Isparta Tarihi, Cevdet Paşa Tarihi, İ. H. Uzunçarşılı: Halil Hamit Paşa Tarihi (1936), Prof. Fuat Köprülü (Türkiyat Mecmuası, 5.Cilt.), (F. Fazıl) Tülbentci Tarihi.
.