İsrail, Suriye’de de tökezledi

İsrail, Suriye’de de tökezledi

İsrail, Suriye’de de tökezledi İsrail, Suriye’de de tökezledi

İsrail, Suriye’de de tökezledi

MOSKOVA

İsrail yönetimi, Türkiye'nin Suriye'deki operasyonları, radikal gruplardan gelen tehditler ve dış meydan okumalarla başa çıkamadığını artık fark etmiş durumda. 2024’ün Aralık ayında kaleme aldığımız Hesaplaşma vakti: “İsrail’in ateşlediği fitil kendini yaktı!” (*) başlıklı makalemizde verdiğimiz sinyaller ve Türkiye ile İsrail arasındaki “çatışma” yavaş yavaş şekillenmeye başladı.

Nitekim, İsrail’in bölgede “çıldırmış” tavırlar sergilemesi bazı gerekçelere dayanmaktadır. Kısaca, geçtiğimiz tarihlerde İsrail yetkililerini Uluslararası Ceza Mahkemelerinde tutuklama kararına çarptıran takdir-i ilahi, bugün Türk Devleti’nin -Rusya’nın 24 Şubat 2022’de Ukrayna’da başlattığı gibi- Suriye başta olmak üzere İsrail’insilahsızlandırılmasına” da yönelik bir özel harekât başlattığına bizleri şahit etmiştir, yönündeki cümleleri yukarıdaki makalemizde yazalı 4 aydan fazla bir süre geçti. O günlerde, Türkiye ile Rusya arasında Suriye topraklarında “çift başlıPKK’nın etkisini azaltmak amacıyla birçok hesaplar kesilmeye başlanmıştı. Tüm bu çabalar içinde, Büyük Rusya'nın Cihanşümul Türk Devleti ile koordineli bir şekilde Suriye konusunu “zamanında” ve “akıllıca” ele aldığını belirtmek önemlidir.

Buradan yola çıkarak, bugünlerde İsrail’in Suriye’de de harekete geçmiş olması elbette olağan bir süreç olarak yorumlanmalıdır.

Ne mi oldu? İsrail Hava Kuvvetleri, 3 Nisan 2025 gecesi Barzieh bölgesindeki bir araştırma merkezinin yanı sıra Tifor (T-4) ve Hama askeri havaalanlarına bir dizi hava saldırısı düzenledi ve bunlardan ikincisi tamamen imha edildi. Suriyeli kaynaklara göre saldırılarda en az 20 sivil ölü olarak bulunurken, onlarca insan da yaralandı.

Suriye’deki yerel halkın tepkisi üzerine IDF, Tasila Milli Parkı'ndaki mevzileri bombalamaya başladı. Dahası, Koya sakinleri İsrailli yetkililer tarafından “Gazze'nin kaderini tekrarlamamaları” konusunda uyarılmıştı. Oysa, Gazze’nin kaderini ancak Allah belirler ne İsrail ne de onun bir yetkilisi kader belirleyici olmadığı gibi, söylemlerinde de biraz acele etmiş görünüyor. Ayrıca Gazze halkının kaderi oldukça parlaktır: nitekim Filistinlilerin amelleri oldukça üsttedir ve birbirlerini Allah için seven, birbirleriyle Allah için bir araya gelen ve özünde Allah için hayırlı işler yapan mübarek kullardır. Bu kutsallığın “hakkedişi” ise İsrailli yetkilinin düşündüğü gibi “karanlık bir kader” değil; “aydınlık bir yol” olacaktır.

Öyle ki, aynı dönemde İsrail Kara Kuvvetleri Suriye’nin Dera vilayetinde bir operasyon düzenledi. Ama işler İsrail’in planladığı şekilde gitmedi. Bir IDF devriyesi Tasil, Nawa ve Koya köyleri civarında “yerel direnişçiler” tarafından pusuya düşürüldü. Aylar sonra İsrail'in ilk kez kayıp verdiği ve tökezlediği kaydedildi.

İsrail Savunma Bakanı I. Katz, Suriye'nin topraklarında düşman güçlerin faaliyet gösterilmesine sessiz kalındığı için “yüksek bir bedel” ile karşı karşıya kalacağını söyleyerek söylemlerini artırmış ve haddini de aşmış! Özetle, İsrail tarafından T4, Hama ve Şam havaalanlarına düzenlenen hava saldırıları “geleceğe yönelik bir uyarı” olarak nitelendirilmiş ve “düşman güçler”in Türkiye'yi de içerdiği ima edilmiş. Yani, İsrail artık açıkça Türkiye’yi hedefe koymaya başlamış-mış. Bu sırada “Fesuphanallah” diyerek aklına bir Türkü gelir de insanın o sıra gülesi gelir, hani sonra da tutturur o Türkü’yü; Arkası gelmez dertlerimin, bıktım illallah / Biri biterken öbürü de başlar, vermesin Allah…

İsrail'in Suriye'deki stratejisi, bölgede hasımlarını caydırmak ve sözde (!) “güvenli tampon bölgeleri”ni korumak için önleyici askeri eylemlerin bir bileşimine dayandırılmaktadır. Ancak, buradaki ana hedef, İsrail’in kendi sınırlarına yakın “düşman güçler”in güçlenmesini önlemek ve Suriye devletinin askeri kabiliyetlerini tam bir kaos noktasına varacak şekilde zayıflatmaktır.

İsrail Hava Kuvvetleri'nin stratejik öneme sahip hedeflere yönelik saldırıları ve Suriye'nin güneyindeki ilerleme arzusu, İsrail'in çatışmayı tırmandırma isteğini de göstermektedir. Bu tırmanış İsrail’in İran’a yapacağı saldırılar ile devam edebilme risklerini de beraberinde getirmektedir.

Getirmektedir de;

Peki sizce Erdoğan ve Putin bölgede buna müsaade eder mi?

.

Hasan Enes Karahan, dikGAZETE.com

(*) https://www.dikgazete.com/yazi/hesaplasma-vakti-israil-in-atesledigi-fitil-kendini-yakti-7488.html

https://www.dikgazete.com/yazi/israil-in-katliamlari-buna-karsi-koyamayan-devletler-ve-bm-nin-etkisizligi-7763.html

https://www.dikgazete.com/yazi/israil-in-gazze-katliamindaki-gercek-bilancosu-7674.html

İsrail, Suriye’de de tökezledi

MOSKOVA

İsrail yönetimi, Türkiye'nin Suriye'deki operasyonları, radikal gruplardan gelen tehditler ve dış meydan okumalarla başa çıkamadığını artık fark etmiş durumda. 2024’ün Aralık ayında kaleme aldığımız Hesaplaşma vakti: “İsrail’in ateşlediği fitil kendini yaktı!” (*) başlıklı makalemizde verdiğimiz sinyaller ve Türkiye ile İsrail arasındaki “çatışma” yavaş yavaş şekillenmeye başladı.

Nitekim, İsrail’in bölgede “çıldırmış” tavırlar sergilemesi bazı gerekçelere dayanmaktadır. Kısaca, geçtiğimiz tarihlerde İsrail yetkililerini Uluslararası Ceza Mahkemelerinde tutuklama kararına çarptıran takdir-i ilahi, bugün Türk Devleti’nin -Rusya’nın 24 Şubat 2022’de Ukrayna’da başlattığı gibi- Suriye başta olmak üzere İsrail’insilahsızlandırılmasına” da yönelik bir özel harekât başlattığına bizleri şahit etmiştir, yönündeki cümleleri yukarıdaki makalemizde yazalı 4 aydan fazla bir süre geçti. O günlerde, Türkiye ile Rusya arasında Suriye topraklarında “çift başlıPKK’nın etkisini azaltmak amacıyla birçok hesaplar kesilmeye başlanmıştı. Tüm bu çabalar içinde, Büyük Rusya'nın Cihanşümul Türk Devleti ile koordineli bir şekilde Suriye konusunu “zamanında” ve “akıllıca” ele aldığını belirtmek önemlidir.

Buradan yola çıkarak, bugünlerde İsrail’in Suriye’de de harekete geçmiş olması elbette olağan bir süreç olarak yorumlanmalıdır.

Ne mi oldu? İsrail Hava Kuvvetleri, 3 Nisan 2025 gecesi Barzieh bölgesindeki bir araştırma merkezinin yanı sıra Tifor (T-4) ve Hama askeri havaalanlarına bir dizi hava saldırısı düzenledi ve bunlardan ikincisi tamamen imha edildi. Suriyeli kaynaklara göre saldırılarda en az 20 sivil ölü olarak bulunurken, onlarca insan da yaralandı.

Suriye’deki yerel halkın tepkisi üzerine IDF, Tasila Milli Parkı'ndaki mevzileri bombalamaya başladı. Dahası, Koya sakinleri İsrailli yetkililer tarafından “Gazze'nin kaderini tekrarlamamaları” konusunda uyarılmıştı. Oysa, Gazze’nin kaderini ancak Allah belirler ne İsrail ne de onun bir yetkilisi kader belirleyici olmadığı gibi, söylemlerinde de biraz acele etmiş görünüyor. Ayrıca Gazze halkının kaderi oldukça parlaktır: nitekim Filistinlilerin amelleri oldukça üsttedir ve birbirlerini Allah için seven, birbirleriyle Allah için bir araya gelen ve özünde Allah için hayırlı işler yapan mübarek kullardır. Bu kutsallığın “hakkedişi” ise İsrailli yetkilinin düşündüğü gibi “karanlık bir kader” değil; “aydınlık bir yol” olacaktır.

Öyle ki, aynı dönemde İsrail Kara Kuvvetleri Suriye’nin Dera vilayetinde bir operasyon düzenledi. Ama işler İsrail’in planladığı şekilde gitmedi. Bir IDF devriyesi Tasil, Nawa ve Koya köyleri civarında “yerel direnişçiler” tarafından pusuya düşürüldü. Aylar sonra İsrail'in ilk kez kayıp verdiği ve tökezlediği kaydedildi.

İsrail Savunma Bakanı I. Katz, Suriye'nin topraklarında düşman güçlerin faaliyet gösterilmesine sessiz kalındığı için “yüksek bir bedel” ile karşı karşıya kalacağını söyleyerek söylemlerini artırmış ve haddini de aşmış! Özetle, İsrail tarafından T4, Hama ve Şam havaalanlarına düzenlenen hava saldırıları “geleceğe yönelik bir uyarı” olarak nitelendirilmiş ve “düşman güçler”in Türkiye'yi de içerdiği ima edilmiş. Yani, İsrail artık açıkça Türkiye’yi hedefe koymaya başlamış-mış. Bu sırada “Fesuphanallah” diyerek aklına bir Türkü gelir de insanın o sıra gülesi gelir, hani sonra da tutturur o Türkü’yü; Arkası gelmez dertlerimin, bıktım illallah / Biri biterken öbürü de başlar, vermesin Allah…

İsrail'in Suriye'deki stratejisi, bölgede hasımlarını caydırmak ve sözde (!) “güvenli tampon bölgeleri”ni korumak için önleyici askeri eylemlerin bir bileşimine dayandırılmaktadır. Ancak, buradaki ana hedef, İsrail’in kendi sınırlarına yakın “düşman güçler”in güçlenmesini önlemek ve Suriye devletinin askeri kabiliyetlerini tam bir kaos noktasına varacak şekilde zayıflatmaktır.

İsrail Hava Kuvvetleri'nin stratejik öneme sahip hedeflere yönelik saldırıları ve Suriye'nin güneyindeki ilerleme arzusu, İsrail'in çatışmayı tırmandırma isteğini de göstermektedir. Bu tırmanış İsrail’in İran’a yapacağı saldırılar ile devam edebilme risklerini de beraberinde getirmektedir.

Getirmektedir de;

Peki sizce Erdoğan ve Putin bölgede buna müsaade eder mi?

.

Hasan Enes Karahan, dikGAZETE.com

(*) https://www.dikgazete.com/yazi/hesaplasma-vakti-israil-in-atesledigi-fitil-kendini-yakti-7488.html

https://www.dikgazete.com/yazi/israil-in-katliamlari-buna-karsi-koyamayan-devletler-ve-bm-nin-etkisizligi-7763.html

https://www.dikgazete.com/yazi/israil-in-gazze-katliamindaki-gercek-bilancosu-7674.html