Kar yeryüzünü beyazlatırken bu duayı çokça edelim!..
Kar yeryüzünü beyazlatırken bu duayı çokça edelim!..
- 09-02-2020 09:29
- 2072
- 09-02-2020 09:29
- 2072
-Başka günahları konuştukça dilin kendi günahına tevbeyi unutur..
Kar nimetini seyrederken, her okuyuşumda yüzümde tebessüm bırakan bu ibareyi sizlerle de paylaşmak istedim..
Rabbim ashabdan razı olsun..
Bakın İbn Abbas ne demiş kar hakkında;
"Kar beyaz birşeydir, semadan iner.. Onu hiç görmedim!"
Gözleriniz belki hiç kar görmedi, hiç bizim sofralarımızı görmedi, hiç bizim evlerimizi görmedi, bizim nimet sandıklarımızı siz hiç görmediniz evet…
Ama siz Rasulullah'ın gözlerine doya doya baktınız ey ashab!..
Rabbim yeryüzünün tüm kirini, tozunu, lekesini örttüğü gibi, bizim de pişmanlıklarımızı, hatalarımızı, ayıplarımızı örtsün!..
Kar yeryüzünü beyazlatırken bu duayı kendimiz için çokça edelim, birbirimize de edelim..
Neden “birbirimize de dua edelim” vurgusu yaptım izah edeyim..
Nefs öyle bir beladır ki Mü’min olanın başına..
Öyle yerden yaklaşır ki anlamazsın seni neyin içine sürüklediğini.
Günümüzde insanlar, “hep kendilerine karşı merhameti, affı, toleransı bol bir Allah” isterken, başkalarına karşı "hemen cezalandırıcı yahut o kişiyi hiç affetmeden cehennemde yakıcı" bir ilah istiyor!
Hatta bazen haddi öyle aşıyor ki bizzat kendi, bu hale kendisi bürünüyor!
Sağda solda ya da bizzat muhatabına;
- Sen şunu yaptın!
- Sen içki içerdin!
- Sen mini etekle gezerdin!
- Sen yalancı ve gıybetkardın!
- Sen uyuşturucudan baş kaldırmazdın!
- Sen düne kadar şöyle şöyle yaşamıyor muydun!
Bu tarz ahkâmlar savuran insanlar, bugün fazlasıyla mevcut değil mi?
Korkmayın, onlar bugün oldukları gibi, dün de vardı.
Ömer bin Hattab’a; "Sen Muhammed’i öldürmeye geliyordun!"
Ya da Halid bin Velid'e "Uhud senin yüzünden kaybedildi!” demişler miydi?
Ya da tam zıttı olarak Yusuf Aleyhisselam, Züleyha'ya;
- Sen bana iftiralar atıp senelerce hapislerde süründürdün!
Rasulullah, Hind'e;
- Sen bu ellerle amcam Hamza'nın kalbini parçaladın, çekil Mü’min kadınlık senin neyine! dedi mi?
ASLA!
Peki biz bu haddi ve hakkı kendimizde nasıl buluyoruz?
Ya da ya da ya da..
Karısı Aişe'ye namus, ırz, zina iftirası atan sahabeye ne demişti?
Aksine Ebu Bekir RadıyAllahu-anh tevbe ettiği için kızına iftira edene nafakasını vermeye devam etmişti..
İslam bu iken; bugün yaptıklarını "Allah için" yaptığını iddia edenler...
Bu tarz insanlar başkalarının ayıp ve günahlarını dillerine dolayıp, o günahları, aslında kendilerine yüklerken asla birşeyin farkına varamazlar..
Başka günahları konuştukça dilin, kendi günahına tevbeyi unutur..
Bundan mahrum kaldıklarını keşke bilseler.
Yargıladıkları insanlara kafayı taktıkları kadar, keşke geçmişlerine ağlayabilseler, kendi günahlarına odaklanabilseler.
Ya da hakikaten niyetleri çok iyiyse, oturup düşen kardeşlerinin tevbe edip düzelebilmesi için gözyaşı dökebilseler..
Bak kıymetli kardeşim..
Bizim âlimlerimiz; "Sakalından alkol damlayan birini görsem dahi, belki üzerine dökülmüştür" diye düşünürüm demişlerdir.
Ama bugün; kendisi bırak ikinci şansı, belki Rabbi indinde ikibininci şansını tüketmiş insanlar, karşılarındaki kulun bir hatasında tevbe hevesini kırmak için ellerinden geleni yapar oldular.
Kendileri, hallerini düzeltmek yerine, tevbe edip düzelmek için niyetlenen kişilerin de temizlenip çıkma hallerini ellerinden almaya çalışırlar.
Oysa bu kişiler cenneti kendileri garantilemişçesine bir kişiyi daha dahil edebilseler cennette yerleri mi daralır!..
Ya da Peygamberimiz, mahşerde cennete adam kurtarmaya çalışırken, bunlar bir kişiyi daha kendi zihinlerinde cehennemlik edince kendi makamları mı artar!..
Melekler, bir kişi sebebinle cehennemlik oldu, zaten haketmişti diye madalya mı takarlar!..
Oysa değil miydi Ebu Bekir radıyaAllahu-anh "Keşke benim cesedim öyle büyük olsa ki, cehennemde bir Muhammed ümmetine yer kalmasa" diye ağlayan!
Bak kardeşim;
-Nefsin ya da nefsinin savunduğu haller sana bir insanı cehennemlik ilan etmeyi söylüyor olabilir.
Ama Allah ve Rasulu böyle söylemiyor.
“Hepiniz Allah’a tövbe edin, ey mü’minler! Belki böylece korktuğunuzdan kurtulur, umduğunuzu elde edebilirsiniz” diye her kulunu çağırıyor Rabbimiz..
“Allah Teâlâ, gündüz günah işleyenin tövbesini kabul etmek için geceleyin elini açar. Geceleyin günah işleyenin tövbesini kabul etmek için de gündüzün elini açar. Güneş battığı yerden doğuncaya kadar bu böyle devam edip gider” buyurarak kucak açıyor Peygamberimiz..
Peki sana ne oluyor?
Sen de Rabbine ve Peygamberine yardım et.
Tevbe edenin elinden tut, ona yardım et ki belki sen de affolunursun..
Ve sen;
-Kendini günahın içine batmış hisseden ve içinde bulunduğu halden çıkmak isteyen kardeşim!..
Bil ki senin Rabbin kızlarını diri diri gömen, su diye içki içen, Peygambere zulmedenleri tertemiz eden bir Rab'tir..
Sen yeter ki ağla, yeter ki o hatalara dönme, yeter ki acizliğini bil, yeter ki namazlarına devam et ve sabırla sebat et..
Ve kimseyi duyma..
Bırak konuşsunlar..
“Yapamaz” desinler, “dün neydi ki bugün ne olsun” desinler, “o şunu bunu yaptı” desinler..
Bu senin tevbeni daha da arttırsın..
Birbirimize dua edelim, ellerimizi daha sıkı tutalım..
Yazımın bir kaç yerinde alıntı yaptığım kardeşime de duacıyım..
Şu güzel istiğfarı bol bol okuyalım..
.
.
Rabbe emanet olasınız, Allah için çok seviyorum sizleri.
.
Yağmur İbiç, dikGAZETE.com
-Başka günahları konuştukça dilin kendi günahına tevbeyi unutur..
Kar nimetini seyrederken, her okuyuşumda yüzümde tebessüm bırakan bu ibareyi sizlerle de paylaşmak istedim..
Rabbim ashabdan razı olsun..
Bakın İbn Abbas ne demiş kar hakkında;
"Kar beyaz birşeydir, semadan iner.. Onu hiç görmedim!"
Gözleriniz belki hiç kar görmedi, hiç bizim sofralarımızı görmedi, hiç bizim evlerimizi görmedi, bizim nimet sandıklarımızı siz hiç görmediniz evet…
Ama siz Rasulullah'ın gözlerine doya doya baktınız ey ashab!..
Rabbim yeryüzünün tüm kirini, tozunu, lekesini örttüğü gibi, bizim de pişmanlıklarımızı, hatalarımızı, ayıplarımızı örtsün!..
Kar yeryüzünü beyazlatırken bu duayı kendimiz için çokça edelim, birbirimize de edelim..
Neden “birbirimize de dua edelim” vurgusu yaptım izah edeyim..
Nefs öyle bir beladır ki Mü’min olanın başına..
Öyle yerden yaklaşır ki anlamazsın seni neyin içine sürüklediğini.
Günümüzde insanlar, “hep kendilerine karşı merhameti, affı, toleransı bol bir Allah” isterken, başkalarına karşı "hemen cezalandırıcı yahut o kişiyi hiç affetmeden cehennemde yakıcı" bir ilah istiyor!
Hatta bazen haddi öyle aşıyor ki bizzat kendi, bu hale kendisi bürünüyor!
Sağda solda ya da bizzat muhatabına;
- Sen şunu yaptın!
- Sen içki içerdin!
- Sen mini etekle gezerdin!
- Sen yalancı ve gıybetkardın!
- Sen uyuşturucudan baş kaldırmazdın!
- Sen düne kadar şöyle şöyle yaşamıyor muydun!
Bu tarz ahkâmlar savuran insanlar, bugün fazlasıyla mevcut değil mi?
Korkmayın, onlar bugün oldukları gibi, dün de vardı.
Ömer bin Hattab’a; "Sen Muhammed’i öldürmeye geliyordun!"
Ya da Halid bin Velid'e "Uhud senin yüzünden kaybedildi!” demişler miydi?
Ya da tam zıttı olarak Yusuf Aleyhisselam, Züleyha'ya;
- Sen bana iftiralar atıp senelerce hapislerde süründürdün!
Rasulullah, Hind'e;
- Sen bu ellerle amcam Hamza'nın kalbini parçaladın, çekil Mü’min kadınlık senin neyine! dedi mi?
ASLA!
Peki biz bu haddi ve hakkı kendimizde nasıl buluyoruz?
Ya da ya da ya da..
Karısı Aişe'ye namus, ırz, zina iftirası atan sahabeye ne demişti?
Aksine Ebu Bekir RadıyAllahu-anh tevbe ettiği için kızına iftira edene nafakasını vermeye devam etmişti..
İslam bu iken; bugün yaptıklarını "Allah için" yaptığını iddia edenler...
Bu tarz insanlar başkalarının ayıp ve günahlarını dillerine dolayıp, o günahları, aslında kendilerine yüklerken asla birşeyin farkına varamazlar..
Başka günahları konuştukça dilin, kendi günahına tevbeyi unutur..
Bundan mahrum kaldıklarını keşke bilseler.
Yargıladıkları insanlara kafayı taktıkları kadar, keşke geçmişlerine ağlayabilseler, kendi günahlarına odaklanabilseler.
Ya da hakikaten niyetleri çok iyiyse, oturup düşen kardeşlerinin tevbe edip düzelebilmesi için gözyaşı dökebilseler..
Bak kıymetli kardeşim..
Bizim âlimlerimiz; "Sakalından alkol damlayan birini görsem dahi, belki üzerine dökülmüştür" diye düşünürüm demişlerdir.
Ama bugün; kendisi bırak ikinci şansı, belki Rabbi indinde ikibininci şansını tüketmiş insanlar, karşılarındaki kulun bir hatasında tevbe hevesini kırmak için ellerinden geleni yapar oldular.
Kendileri, hallerini düzeltmek yerine, tevbe edip düzelmek için niyetlenen kişilerin de temizlenip çıkma hallerini ellerinden almaya çalışırlar.
Oysa bu kişiler cenneti kendileri garantilemişçesine bir kişiyi daha dahil edebilseler cennette yerleri mi daralır!..
Ya da Peygamberimiz, mahşerde cennete adam kurtarmaya çalışırken, bunlar bir kişiyi daha kendi zihinlerinde cehennemlik edince kendi makamları mı artar!..
Melekler, bir kişi sebebinle cehennemlik oldu, zaten haketmişti diye madalya mı takarlar!..
Oysa değil miydi Ebu Bekir radıyaAllahu-anh "Keşke benim cesedim öyle büyük olsa ki, cehennemde bir Muhammed ümmetine yer kalmasa" diye ağlayan!
Bak kardeşim;
-Nefsin ya da nefsinin savunduğu haller sana bir insanı cehennemlik ilan etmeyi söylüyor olabilir.
Ama Allah ve Rasulu böyle söylemiyor.
“Hepiniz Allah’a tövbe edin, ey mü’minler! Belki böylece korktuğunuzdan kurtulur, umduğunuzu elde edebilirsiniz” diye her kulunu çağırıyor Rabbimiz..
“Allah Teâlâ, gündüz günah işleyenin tövbesini kabul etmek için geceleyin elini açar. Geceleyin günah işleyenin tövbesini kabul etmek için de gündüzün elini açar. Güneş battığı yerden doğuncaya kadar bu böyle devam edip gider” buyurarak kucak açıyor Peygamberimiz..
Peki sana ne oluyor?
Sen de Rabbine ve Peygamberine yardım et.
Tevbe edenin elinden tut, ona yardım et ki belki sen de affolunursun..
Ve sen;
-Kendini günahın içine batmış hisseden ve içinde bulunduğu halden çıkmak isteyen kardeşim!..
Bil ki senin Rabbin kızlarını diri diri gömen, su diye içki içen, Peygambere zulmedenleri tertemiz eden bir Rab'tir..
Sen yeter ki ağla, yeter ki o hatalara dönme, yeter ki acizliğini bil, yeter ki namazlarına devam et ve sabırla sebat et..
Ve kimseyi duyma..
Bırak konuşsunlar..
“Yapamaz” desinler, “dün neydi ki bugün ne olsun” desinler, “o şunu bunu yaptı” desinler..
Bu senin tevbeni daha da arttırsın..
Birbirimize dua edelim, ellerimizi daha sıkı tutalım..
Yazımın bir kaç yerinde alıntı yaptığım kardeşime de duacıyım..
Şu güzel istiğfarı bol bol okuyalım..
.
.
Rabbe emanet olasınız, Allah için çok seviyorum sizleri.
.
Yağmur İbiç, dikGAZETE.com