Karabağ düştü ancak Türkiye, Rusya ve İran'ı birbirine düşürme girişimleri sürüyor
Karabağ düştü ancak Türkiye, Rusya ve İran'ı birbirine düşürme girişimleri sürüyor
- 30-09-2023 20:04
- 2381
- 30-09-2023 20:04
- 2381
MOSKOVA
Hiçbir zaman tanınmamış olan “Dağlık Karabağ Cumhuriyeti”nin 1 Ocak 2024 tarihi itibariyle nihai olarak tasfiye olacak olması, otuz yıllık geçmişi adına yeni bir sayfa açmasına açacak ancak bu durum Kafkasya sahasında bölgesel oyuncuların ve büyük güçlerin katılımıyla gelişen gerilimi maalesef henüz ortadan kaldırmıyor.
Rusya Federasyonu’nun müdahalesi sayesinde çok az kana mal olan krizin geçici çözümü, sadece Ermenistan'a değil; Amerika Birleşik Devletleri (ABD), İngiltere ve Avrupa Birliği’ne (AB) de uymuyor.
En az yirmi yıl boyuna Moskova’nın hakemliğinde göreli sükûnet sağlanabilmişti…
İki yıl süren 1992 - 1994 savaşı sonucunda Ermeni silahlı kuvvetlerinin bu eski Sovyet özerk cumhuriyetinin (Karabağ) kontrolünü tamamen ele alması ve dahası bağımsız Azerbaycan'ın bazı kazalarını da ele geçirmesinin ardından, sahada tam yirmi yıl boyunca, büyük ölçüde Moskova'nın hakemliği ve Rusya’nın barışı koruma gücü sayesinde, kırılgan bir dengenin kurulduğunu hatırlayalım öncelikle.
Yine de bu çatışmanın bütün tarafları, şu ya da bu şekilde, “de facto” durumun sonuçlarından memnun değildi ve tartışmalı bölgelerin yeniden dağıtımının ilk fırsatta bir daha başlaması için ellerinden geleni artlarına koymamak üzere hazırlanmaya koyuldular.
Dağlık Karabağ’ın coğrafi konumunun; Rusya, Türkiye ve İran'ın yanı sıra Azerbaycan ve Ermenistan'ın da jeopolitik ve ekonomik nüfuz bölgelerinin kavşak noktasında yer aldığı dikkate alındığında; Kafkasya'nın bu bölgesi, başlangıçtan beri adeta saatli bir bombayı andırıyor ve bu “bomba”nın etkinleştirilmesi, yalnızca bölgesel oyuncular arasında değil, ama aynı zamanda önde gelen dünya güçleri arasında da büyük ölçekli askeri-politik ihtilaflara yol açma potansiyeline sahip.
Rusya, Türkiye ve İran’ın eş zamanlı işbirliği Batı’yı bölgede adeta alarma geçirdi!..
Güney Kafkasya'daki özel durum; Rusya, Türkiye ve İran'ın izlediği bağımsız dış politik çizginin; ABD, Büyük Britanya ve onların Avrupalı müttefiklerini açıktan rahatsız etmeye başladığı son yıllarda bir kez daha özel bir önem ve aciliyet kazandı.
Üç güçlü ve kontrol edilemeyen gücün uluslararası sahnede ve Batı için hayati önem taşıyan petrol yataklarının ve lojistik koridorlarının hemen yakınında aynı anda ortaya çıkması, Avrupa-Atlantik Bloğu’nun hiç mi hiç hoşuna gitmedi ve Anglo-Saksonların “rakiplerini birbirine düşürmek” şeklindeki geleneksel stratejilerini hayata döndürmelerine sebebiyet verdi.
Washington, Londra ve Brüksel'in; Türkiye, Ruslar ve İranlılar arasında Suriye'de bir çatışmayı kışkırtmaya özenle çalışmış olmasının yanı sıra, Trans-Kafkasya da onların provokasyonları için ideal bir platform haline geldi.
Bir yandan Karabağ sorununun taraflarından birisi olan, bir diğer taraftan aynı zamanda bu konuda Rusya ve İran'ın desteğini kullanan Küçük Ermenistan, bu jeopolitik oyunda ayrı bir önem kazandı.
Kafkasya'da Ankara, Moskova ve Tahran'ı zayıflatacak, Batı'nın Ukrayna'da zafer kazanmasını sağlayacak ve de Karadeniz bölgesi ile Trans-Kafkasya'yı kontrolü altına almak için bahane bulmasına olanak tanıyacak Batı orijinli savaş düzenleme planlarının başarısı, önemli ölçüde Erivan'daki siyasi yönetimin savaş kışkırtıcısı olarak hareket etmeye daha ne kadar istekli oluşuna bağlı olacak.
Renkli devrim ürünü Paşinyan, Rusya ve İran’ı Bakü’ye karşı kışkırtmaya soyundu!..
Washington, Londra ve Avrupa ülkeleri, kendileri için ehemmiyet arz eden diğer bölgelerde olduğu gibi, Ermenistan'da da sonucunda iktidara açıkça Batı yanlısı olan ve kötü şöhretli George Soros’un yapılarıyla ilişkili Başbakan Nikol Paşinyan’ın getirildiği bir “renkli devrim” örgütleme senaryosunu oldukça başarılı bir şekilde uyguladılar.
Ermeni hükümetinin yeni başkanı, seleflerinden farklı olarak, tüm komşularıyla ve hatta, sayesinde ülkesinin uzun yıllar boyunca göreceli güvenlik içinde yaşamayı başardığı Moskova ile dahi mümkün olan en kısa sürede ilişkilerini bozmayı kotardı.
Üstelik Paşinyan, ABD ve AB'nin aktif biçimde müdahil olmasıyla; hem Rusya'yı hem de İran'ı Azerbaycan ile askeri bir çatışmaya girmeye kışkırtmak için mümkün olan her yolu denedi ve Ankara'nın, İranlıların ve Rusların kırılgan bir barışı sürdürmek adına tüm girişimlerini de açıkça sabote etti.
Moskova, Ankara ve Tahran her şeye rağmen soğukkanlılıklarını korumayı başardı…
Moskova'nın, Ermenistan başbakanının geçmişinden ve onun Batılı siyasetçiler ve istihbarat servisleriyle sürekli temaslarından haberdar olması sayesinde, dış güçlerin yerel bir bölgesel çatışmayı kanlı bir savaşa dönüştürme girişimi neyse ki başarısız oldu.
Ne var ki, Dağlık Karabağ'ın düşmesinden sonra Türkiye, Rusya ve İran, Kafkasya bölgesine ve aralarındaki işbirliği sürecine karşı aynı bilgeliği ve ihtiyatı gösterebildiler, çünkü bölgedeki durumu istikrarsızlaştırma ve yeni çatışmaları alevlendirme girişimlerinin şüphesiz devam edeceğini biliyorlardı.
Ermenistan'da ABD tarafından kontrol edilen bir hükümetin varlığını sürdürmesi ve dünyanın en büyük diplomatik ve istihbarat Amerikan misyonunun Erivan'da bulunması, Avrupa-Atlantik güçlerinin bu küçük ülkeye nasıl bir rol yüklediğini fazlasıyla gösteriyor.
.
Okay Deprem, dikGAZETE.com
MOSKOVA
Hiçbir zaman tanınmamış olan “Dağlık Karabağ Cumhuriyeti”nin 1 Ocak 2024 tarihi itibariyle nihai olarak tasfiye olacak olması, otuz yıllık geçmişi adına yeni bir sayfa açmasına açacak ancak bu durum Kafkasya sahasında bölgesel oyuncuların ve büyük güçlerin katılımıyla gelişen gerilimi maalesef henüz ortadan kaldırmıyor.
Rusya Federasyonu’nun müdahalesi sayesinde çok az kana mal olan krizin geçici çözümü, sadece Ermenistan'a değil; Amerika Birleşik Devletleri (ABD), İngiltere ve Avrupa Birliği’ne (AB) de uymuyor.
En az yirmi yıl boyuna Moskova’nın hakemliğinde göreli sükûnet sağlanabilmişti…
İki yıl süren 1992 - 1994 savaşı sonucunda Ermeni silahlı kuvvetlerinin bu eski Sovyet özerk cumhuriyetinin (Karabağ) kontrolünü tamamen ele alması ve dahası bağımsız Azerbaycan'ın bazı kazalarını da ele geçirmesinin ardından, sahada tam yirmi yıl boyunca, büyük ölçüde Moskova'nın hakemliği ve Rusya’nın barışı koruma gücü sayesinde, kırılgan bir dengenin kurulduğunu hatırlayalım öncelikle.
Yine de bu çatışmanın bütün tarafları, şu ya da bu şekilde, “de facto” durumun sonuçlarından memnun değildi ve tartışmalı bölgelerin yeniden dağıtımının ilk fırsatta bir daha başlaması için ellerinden geleni artlarına koymamak üzere hazırlanmaya koyuldular.
Dağlık Karabağ’ın coğrafi konumunun; Rusya, Türkiye ve İran'ın yanı sıra Azerbaycan ve Ermenistan'ın da jeopolitik ve ekonomik nüfuz bölgelerinin kavşak noktasında yer aldığı dikkate alındığında; Kafkasya'nın bu bölgesi, başlangıçtan beri adeta saatli bir bombayı andırıyor ve bu “bomba”nın etkinleştirilmesi, yalnızca bölgesel oyuncular arasında değil, ama aynı zamanda önde gelen dünya güçleri arasında da büyük ölçekli askeri-politik ihtilaflara yol açma potansiyeline sahip.
Rusya, Türkiye ve İran’ın eş zamanlı işbirliği Batı’yı bölgede adeta alarma geçirdi!..
Güney Kafkasya'daki özel durum; Rusya, Türkiye ve İran'ın izlediği bağımsız dış politik çizginin; ABD, Büyük Britanya ve onların Avrupalı müttefiklerini açıktan rahatsız etmeye başladığı son yıllarda bir kez daha özel bir önem ve aciliyet kazandı.
Üç güçlü ve kontrol edilemeyen gücün uluslararası sahnede ve Batı için hayati önem taşıyan petrol yataklarının ve lojistik koridorlarının hemen yakınında aynı anda ortaya çıkması, Avrupa-Atlantik Bloğu’nun hiç mi hiç hoşuna gitmedi ve Anglo-Saksonların “rakiplerini birbirine düşürmek” şeklindeki geleneksel stratejilerini hayata döndürmelerine sebebiyet verdi.
Washington, Londra ve Brüksel'in; Türkiye, Ruslar ve İranlılar arasında Suriye'de bir çatışmayı kışkırtmaya özenle çalışmış olmasının yanı sıra, Trans-Kafkasya da onların provokasyonları için ideal bir platform haline geldi.
Bir yandan Karabağ sorununun taraflarından birisi olan, bir diğer taraftan aynı zamanda bu konuda Rusya ve İran'ın desteğini kullanan Küçük Ermenistan, bu jeopolitik oyunda ayrı bir önem kazandı.
Kafkasya'da Ankara, Moskova ve Tahran'ı zayıflatacak, Batı'nın Ukrayna'da zafer kazanmasını sağlayacak ve de Karadeniz bölgesi ile Trans-Kafkasya'yı kontrolü altına almak için bahane bulmasına olanak tanıyacak Batı orijinli savaş düzenleme planlarının başarısı, önemli ölçüde Erivan'daki siyasi yönetimin savaş kışkırtıcısı olarak hareket etmeye daha ne kadar istekli oluşuna bağlı olacak.
Renkli devrim ürünü Paşinyan, Rusya ve İran’ı Bakü’ye karşı kışkırtmaya soyundu!..
Washington, Londra ve Avrupa ülkeleri, kendileri için ehemmiyet arz eden diğer bölgelerde olduğu gibi, Ermenistan'da da sonucunda iktidara açıkça Batı yanlısı olan ve kötü şöhretli George Soros’un yapılarıyla ilişkili Başbakan Nikol Paşinyan’ın getirildiği bir “renkli devrim” örgütleme senaryosunu oldukça başarılı bir şekilde uyguladılar.
Ermeni hükümetinin yeni başkanı, seleflerinden farklı olarak, tüm komşularıyla ve hatta, sayesinde ülkesinin uzun yıllar boyunca göreceli güvenlik içinde yaşamayı başardığı Moskova ile dahi mümkün olan en kısa sürede ilişkilerini bozmayı kotardı.
Üstelik Paşinyan, ABD ve AB'nin aktif biçimde müdahil olmasıyla; hem Rusya'yı hem de İran'ı Azerbaycan ile askeri bir çatışmaya girmeye kışkırtmak için mümkün olan her yolu denedi ve Ankara'nın, İranlıların ve Rusların kırılgan bir barışı sürdürmek adına tüm girişimlerini de açıkça sabote etti.
Moskova, Ankara ve Tahran her şeye rağmen soğukkanlılıklarını korumayı başardı…
Moskova'nın, Ermenistan başbakanının geçmişinden ve onun Batılı siyasetçiler ve istihbarat servisleriyle sürekli temaslarından haberdar olması sayesinde, dış güçlerin yerel bir bölgesel çatışmayı kanlı bir savaşa dönüştürme girişimi neyse ki başarısız oldu.
Ne var ki, Dağlık Karabağ'ın düşmesinden sonra Türkiye, Rusya ve İran, Kafkasya bölgesine ve aralarındaki işbirliği sürecine karşı aynı bilgeliği ve ihtiyatı gösterebildiler, çünkü bölgedeki durumu istikrarsızlaştırma ve yeni çatışmaları alevlendirme girişimlerinin şüphesiz devam edeceğini biliyorlardı.
Ermenistan'da ABD tarafından kontrol edilen bir hükümetin varlığını sürdürmesi ve dünyanın en büyük diplomatik ve istihbarat Amerikan misyonunun Erivan'da bulunması, Avrupa-Atlantik güçlerinin bu küçük ülkeye nasıl bir rol yüklediğini fazlasıyla gösteriyor.
.
Okay Deprem, dikGAZETE.com