Kerametler mi selametler mi
Kerametler mi selametler mi
- 25-05-2021 08:57
- 4582
- 25-05-2021 08:57
- 4582
1964, Ülkü Erakalın filminde geçer; kerametler ve selametler…
Kıyasıya rekabet eden minibüsçüler…
Keramet ve selamet rekabet eder amma…
“Ya sabır… Ya selamet… Ya akıl… Ya keramet…” sülüs yazısında, ahenk ile gözümüze sürülür.
Ya sabır ya selamet vardır her işte; keramet, anane atasözü gibi peşi sıra takip eder birbirini.
En çok sabr etmesi gerekenlerin çağında bizler selametin sabretmeden gelmemesini, akıl çağında yaşayan bizler, kerametin zuhur etmesini anlayamıyoruz.
Zira selamet ve keramet gibi bir derdimiz yok.
Lakin akıl ve sabırla imtihanımız çok.
Bu giriftlik içinde selameti de kerameti de ihsan eden rabbimiz, akıl ve sabırla yönelmemizi şart koşar.
Bu; “daha ne kadar sabr edeceğim” yahut “aklımı yitiriyorum” cümlelerinin sosyal medyada sık telaffuz edilmesine, arkadaş dertleşmelerine konu edilmesine bakmaz.
Rahat etmemekle gerçek bir tehlike içinde olmanın farkını iyi bilenler, Allah’tan sabır yerine selamet, akıl yerine keramet ister.
Çünkü ihtiyaç hasıl olmadan keramet, istikamet olmadan selamet olmaz.
Bazen dua eder ve “neden gönlümüz çarçabuk sürurlanmıyor” diye hayıflanırız; beklediğimiz sürenin kıymeti mukaddestir oysa.
Bir bilen çıksa ve “hele otur, soluklan” dese o tüm müjdelerden efdaldir.
“Selamet bulmak” başka ne ola ki!..
Tam ihtiyacımız kadar, tam en zor anda…
“İnan” diye, “yaklaş” diye, “gör” diye!..
Ömrüne ömür, rızkına lokma, acına nefes…
Başka keramet mi olur!..
Selamlaşmak, yakınlaşmak, öpüşmek yasak!..
Neden kısarsak dışta, içte ona tezahür eden bambaşka lütuflar…
Neyi nereye koysak, yakışık almasa da…
Bırakın kuşlara uçmayı…
Zordur söylemek de yapmak kadar, sıkılıyorum haddizatında…
Kendimedir, iyi gelsindir, ihtiyaçtır…
Günün sonunda kim ne duymak isterse…
Onu dememiş midir!..
Bakıverin de etrafta nice bilenler “Hele otur bi soluklan” demiş.
Kaç avuç açılmış önünde, kaç kapı kapanmış…
Kim neyi açıklamış!..
- Sır aşikâr eden bizden değildir!
Kim kiminle iş tutmuş, kime tutunmuş.
- Düşerken tutunan bizden değildir!
Kim can atmış, can almaya!
- Can vermeyen bizden değildir!
- Hele bi otur soluklan!..
- Giden kervan bizden değildir…
.
Arzu Leyal, dikGAZETE.com
1964, Ülkü Erakalın filminde geçer; kerametler ve selametler…
Kıyasıya rekabet eden minibüsçüler…
Keramet ve selamet rekabet eder amma…
“Ya sabır… Ya selamet… Ya akıl… Ya keramet…” sülüs yazısında, ahenk ile gözümüze sürülür.
Ya sabır ya selamet vardır her işte; keramet, anane atasözü gibi peşi sıra takip eder birbirini.
En çok sabr etmesi gerekenlerin çağında bizler selametin sabretmeden gelmemesini, akıl çağında yaşayan bizler, kerametin zuhur etmesini anlayamıyoruz.
Zira selamet ve keramet gibi bir derdimiz yok.
Lakin akıl ve sabırla imtihanımız çok.
Bu giriftlik içinde selameti de kerameti de ihsan eden rabbimiz, akıl ve sabırla yönelmemizi şart koşar.
Bu; “daha ne kadar sabr edeceğim” yahut “aklımı yitiriyorum” cümlelerinin sosyal medyada sık telaffuz edilmesine, arkadaş dertleşmelerine konu edilmesine bakmaz.
Rahat etmemekle gerçek bir tehlike içinde olmanın farkını iyi bilenler, Allah’tan sabır yerine selamet, akıl yerine keramet ister.
Çünkü ihtiyaç hasıl olmadan keramet, istikamet olmadan selamet olmaz.
Bazen dua eder ve “neden gönlümüz çarçabuk sürurlanmıyor” diye hayıflanırız; beklediğimiz sürenin kıymeti mukaddestir oysa.
Bir bilen çıksa ve “hele otur, soluklan” dese o tüm müjdelerden efdaldir.
“Selamet bulmak” başka ne ola ki!..
Tam ihtiyacımız kadar, tam en zor anda…
“İnan” diye, “yaklaş” diye, “gör” diye!..
Ömrüne ömür, rızkına lokma, acına nefes…
Başka keramet mi olur!..
Selamlaşmak, yakınlaşmak, öpüşmek yasak!..
Neden kısarsak dışta, içte ona tezahür eden bambaşka lütuflar…
Neyi nereye koysak, yakışık almasa da…
Bırakın kuşlara uçmayı…
Zordur söylemek de yapmak kadar, sıkılıyorum haddizatında…
Kendimedir, iyi gelsindir, ihtiyaçtır…
Günün sonunda kim ne duymak isterse…
Onu dememiş midir!..
Bakıverin de etrafta nice bilenler “Hele otur bi soluklan” demiş.
Kaç avuç açılmış önünde, kaç kapı kapanmış…
Kim neyi açıklamış!..
- Sır aşikâr eden bizden değildir!
Kim kiminle iş tutmuş, kime tutunmuş.
- Düşerken tutunan bizden değildir!
Kim can atmış, can almaya!
- Can vermeyen bizden değildir!
- Hele bi otur soluklan!..
- Giden kervan bizden değildir…
.
Arzu Leyal, dikGAZETE.com