Kime oy verelim?
Kime oy verelim?
- 30-04-2023 01:02
- 3128
- 30-04-2023 01:02
- 3128
Ünlü bir fıkra vardır; Osmanlı devrinde yanlışlıkla Hoca zannedilip Cenaze namazında imam yapılan ünlü ayyaş Bekri Mustafa, cenazenin kulağına eğilip, “orada sana dünya ahvali sorulursa, Bekri Mustafa Ayasofya’ya imam oldu dersin, gerisini anlarlar” demiş. Bizimki de o hesap; “ülkenizde neler oluyor” diye sorulunca; son olarak İçişleri Bakanı seçime ‘darbe’ demiş derseniz, gerisini anlarlar.
Daha neler, neler var, ama gerçekten gerisini anlatmaya gerek yok. “AK Parti, bu seçimi kazanırsa bir daha seçim yapmaz” diyenlere, “yok artık, unutmayın bu parti kendisine karşı onca baskıya rağmen seçim kazanarak iktidara geldi ve bunca yıl iktidarda kaldı” diye itiraz eden biriyim. Ama, mevcut iktidarın seçim söylemleri bu tür iddiaları ciddiye almayı gerektiren bir hal aldı, durum vahim.
Tam da bu nedenle, doğrusu üzümün çöpü, armudun sapı var ama, hala Millet İttifakına oy vermek konusunda ‘üzümün çöpü, armudun sapı’ diye olmazlanma lüksümüz yok diye yazıp duruyorum. Hal böyle iken İttifakın sağ kanadından, “Kılıçdaroğlu’na oy vermek için tabanımızı tam olarak ikna edemedik” türünden laflar neyin nesi?
Her şeyden önce, daha önce seçime girip, tabanı olup olmadığı sınanmamış bir siyasi liderin listesinden, seçime girdiği ittifaka ikna edemediği seçmeni zaten kendi tabanı, seçmeni saymaması gerek.
Veya “tabanımız var ama bize oy vereceklerin bir kısmı Kılıçdaroğlu’nun adaylığı yüzünden oy vermeyecek” demeye getiriliyorsa, o zaman İttifak dışında kalarak muhalafet yapın, hiç olmazsa iktidar ittifakına karşı başka bir alternatifi devreye sokun demek lazım.
Nerden baksanız tutarsızlık, ama tam da seçim arefesinde kötü haber!
Diğer taraftan, sonunda Millet İttifakının “Kürtlerle yakın durmayalım, iktidara koz vermeyelim” ihtiyatını aşması, seçime Yeşil ve Sol Parti adı altında girecek olan HDP’nin de kararsız bir resim vermek yerine Kılıçdaroğlu’nu desteklemesi iyi haber. Ancak, sol cenahta da tam da böylesi bir dönemeçte HDP ve TİP ayrışması izah edilir gibi değil.
HDP’den ayrı çatı altında örgütlenen bir partinin, kendine özgü bir siyasi anlayışı olması son derece doğal, ama milletvekilliği seçimine ayrı liste ile girmeye karar vermesi, en azından benim ve benim gibi düşünenler açısından gerçekten anlaşılır gibi değil.
Sonuçta, sadece Başkanlık değil, seçim sonrası Meclis aritmetiği de son derece önemli. Hal böyle iken, güçlü bir tabana sahip HDP’ye destek olmak yerine, köstek olmak neyin nesi?
Kusura bakmasınlar ama, halihazırda milletvekili olan TİP’lilerin biri CHP, diğer ikisi HDP listelerinden seçildiklerini unutmuş görünüyor. Kendi ayakları üzerine durmak denemesi için fazlasıyla riskli bir dönem olduğunun farkında olmayabilirler mi? Değillerse, hatırlatalım, HDP’ye kaybettirdikleri her oy, büyük bir vebal olacak.
Şu ana kadar HDP dışındaki sol partiler ancak HDP listelerinden milletvekili olabildiler, yani HDP’nin tabanı üzerinde solculuk yaptılar.
Sorunları toplumsal tabanlarının olmaması, bu zamana kadar bu gerçeği görüp, üzerinde düşünmeleri gerekirdi. Şimdi kendini solda görmek isteyen dar bir şehirli çevrenin ilgisine kanıp, içinde bulundukları siyasi ittifaka rağmen, milletvekilliği alanında rekabete girişmeleri bana büyük bir sorumsuzluk gibi görünüyor.
Bugüne kadar, sol siyaset içinde HDP ve Kürt siyasetine bazı konularda itirazları olanlar, zamanında açıkça yapıcı eleştiriler seslendirmekten hep uzak durdular. Şimdi TİP’e yakın duranlar arasında, zamanında HDP’nin hendek siyasetine alkış tutuyordu. Kendi çocuklarının gözünü çöpten sakınırken, otobüsler ile Diyarbakır’a gidip hendeklerde ölüme mahkum bırakılan Kürt gençlerine övgü diziyordu.
Doğrusu, HDP’nin de en ufak bir eleştiriye tahammülü yoktu, ama önemli olan onları memnun etmek değil, önemli bir tartışma alanı açmaktı.
Kürtlerin ilgisini kaybetmek göze alınamadı. Zamanında, Kürt siyasetinden arkadaşlara, “Türk söylemez, söylenir” diye hatırlatır, takılırdım.
Şimdilik bu uzun mevzuyu daha fazla uzatmayayım, halihazırda asıl önemli olan, Millet İttifakı dışındaki muhalefetin tek adresinin Yeşil ve Sol Parti olduğunun altını çizmek.
Not: Bu yazı Ahmet Şık’ın Kürt siyaseti konusundaki sözleri ortaya çıkmadan yazılmıştı, o da tüy dikmiş oldu, fazla söze hacet yok.
.
Nuray Mert, dikGAZETE.com
Ünlü bir fıkra vardır; Osmanlı devrinde yanlışlıkla Hoca zannedilip Cenaze namazında imam yapılan ünlü ayyaş Bekri Mustafa, cenazenin kulağına eğilip, “orada sana dünya ahvali sorulursa, Bekri Mustafa Ayasofya’ya imam oldu dersin, gerisini anlarlar” demiş. Bizimki de o hesap; “ülkenizde neler oluyor” diye sorulunca; son olarak İçişleri Bakanı seçime ‘darbe’ demiş derseniz, gerisini anlarlar.
Daha neler, neler var, ama gerçekten gerisini anlatmaya gerek yok. “AK Parti, bu seçimi kazanırsa bir daha seçim yapmaz” diyenlere, “yok artık, unutmayın bu parti kendisine karşı onca baskıya rağmen seçim kazanarak iktidara geldi ve bunca yıl iktidarda kaldı” diye itiraz eden biriyim. Ama, mevcut iktidarın seçim söylemleri bu tür iddiaları ciddiye almayı gerektiren bir hal aldı, durum vahim.
Tam da bu nedenle, doğrusu üzümün çöpü, armudun sapı var ama, hala Millet İttifakına oy vermek konusunda ‘üzümün çöpü, armudun sapı’ diye olmazlanma lüksümüz yok diye yazıp duruyorum. Hal böyle iken İttifakın sağ kanadından, “Kılıçdaroğlu’na oy vermek için tabanımızı tam olarak ikna edemedik” türünden laflar neyin nesi?
Her şeyden önce, daha önce seçime girip, tabanı olup olmadığı sınanmamış bir siyasi liderin listesinden, seçime girdiği ittifaka ikna edemediği seçmeni zaten kendi tabanı, seçmeni saymaması gerek.
Veya “tabanımız var ama bize oy vereceklerin bir kısmı Kılıçdaroğlu’nun adaylığı yüzünden oy vermeyecek” demeye getiriliyorsa, o zaman İttifak dışında kalarak muhalafet yapın, hiç olmazsa iktidar ittifakına karşı başka bir alternatifi devreye sokun demek lazım.
Nerden baksanız tutarsızlık, ama tam da seçim arefesinde kötü haber!
Diğer taraftan, sonunda Millet İttifakının “Kürtlerle yakın durmayalım, iktidara koz vermeyelim” ihtiyatını aşması, seçime Yeşil ve Sol Parti adı altında girecek olan HDP’nin de kararsız bir resim vermek yerine Kılıçdaroğlu’nu desteklemesi iyi haber. Ancak, sol cenahta da tam da böylesi bir dönemeçte HDP ve TİP ayrışması izah edilir gibi değil.
HDP’den ayrı çatı altında örgütlenen bir partinin, kendine özgü bir siyasi anlayışı olması son derece doğal, ama milletvekilliği seçimine ayrı liste ile girmeye karar vermesi, en azından benim ve benim gibi düşünenler açısından gerçekten anlaşılır gibi değil.
Sonuçta, sadece Başkanlık değil, seçim sonrası Meclis aritmetiği de son derece önemli. Hal böyle iken, güçlü bir tabana sahip HDP’ye destek olmak yerine, köstek olmak neyin nesi?
Kusura bakmasınlar ama, halihazırda milletvekili olan TİP’lilerin biri CHP, diğer ikisi HDP listelerinden seçildiklerini unutmuş görünüyor. Kendi ayakları üzerine durmak denemesi için fazlasıyla riskli bir dönem olduğunun farkında olmayabilirler mi? Değillerse, hatırlatalım, HDP’ye kaybettirdikleri her oy, büyük bir vebal olacak.
Şu ana kadar HDP dışındaki sol partiler ancak HDP listelerinden milletvekili olabildiler, yani HDP’nin tabanı üzerinde solculuk yaptılar.
Sorunları toplumsal tabanlarının olmaması, bu zamana kadar bu gerçeği görüp, üzerinde düşünmeleri gerekirdi. Şimdi kendini solda görmek isteyen dar bir şehirli çevrenin ilgisine kanıp, içinde bulundukları siyasi ittifaka rağmen, milletvekilliği alanında rekabete girişmeleri bana büyük bir sorumsuzluk gibi görünüyor.
Bugüne kadar, sol siyaset içinde HDP ve Kürt siyasetine bazı konularda itirazları olanlar, zamanında açıkça yapıcı eleştiriler seslendirmekten hep uzak durdular. Şimdi TİP’e yakın duranlar arasında, zamanında HDP’nin hendek siyasetine alkış tutuyordu. Kendi çocuklarının gözünü çöpten sakınırken, otobüsler ile Diyarbakır’a gidip hendeklerde ölüme mahkum bırakılan Kürt gençlerine övgü diziyordu.
Doğrusu, HDP’nin de en ufak bir eleştiriye tahammülü yoktu, ama önemli olan onları memnun etmek değil, önemli bir tartışma alanı açmaktı.
Kürtlerin ilgisini kaybetmek göze alınamadı. Zamanında, Kürt siyasetinden arkadaşlara, “Türk söylemez, söylenir” diye hatırlatır, takılırdım.
Şimdilik bu uzun mevzuyu daha fazla uzatmayayım, halihazırda asıl önemli olan, Millet İttifakı dışındaki muhalefetin tek adresinin Yeşil ve Sol Parti olduğunun altını çizmek.
Not: Bu yazı Ahmet Şık’ın Kürt siyaseti konusundaki sözleri ortaya çıkmadan yazılmıştı, o da tüy dikmiş oldu, fazla söze hacet yok.