Kuşkuların gölgesinde; bağımsızlığa giden yol, önder kim?

Kuşkuların gölgesinde; bağımsızlığa giden yol, önder kim?

Kuşkuların gölgesinde; bağımsızlığa giden yol, önder kim? Kuşkuların gölgesinde; bağımsızlığa giden yol, önder kim?

Kafkasya’nın, Kafkasyalıların son 500 yılı direnmekle geçti…

500 yıldır kendilerini, yurtlarını ölüm ve yok oluş salgınından korumak, kurtarmak için her alanda savaşıyorlar.

Bir halk düşünün, gencecik ölümlere alışkın, hep tedirgin, hep savunmada.

Ukrayna savaşıyla yeni bir ivme kazanan Kafkasya’nın özgürlüğü fikri, daha çok zihinde, daha çok yürekte artık büyük bir umutla yeşeriyor.

Fakat 500 yılın getirdiği tecrübelerle Kafkasya halkları bazı endişeler taşıyorlar.

Örneğin, bağımsızlık fikri ve çabasının ilk destekçisi Ukrayna, fotoğraflar, belgelerle Çeçenistan’ın bağımsızlığını tanıdığını duyursa da bu konuda henüz resmileşmiş bir şey yok.

Kesin olarak Ukrayna devleti tarafından resmi biçimde bir tanımanın neden bu kadar geciktiği muallakta.

Bu durum, elbette bizim açımızdan şüphe uyandırıyor.

Kafkasya ve diğer federasyon üyesi ülkelerin bağımsızlık müttefiki olarak sahnede bulunan devletlerin muhataplık düzeyi ise alay eder gibi.

Adeta “Rusya’ya yeni cepheler açın ve onu Avrupa’dan uzaklaştırın” diyorlar.

Putin, Ukrayna’da masaya oturduğunda, Kafkasya’ya ne olacağı çok da umurlarında olmayacakmış gibi. Bana göre en büyük risk bu tutumdur.

Bütün bu kuşkuların gölgesinde, çabalar sürdürülüyor.

En fazla Çeçenistan üzerinden tartışılan bağımsızlık meselesine Zakayev, Dağıstan’ı da dahil etti.

Daha önce yapıldığından bahsettiğimiz Özgür Rusya Halkları Forumu’nda Adiğe, Abaza, Dağıstanlı, İnguş ve Çeçenleri temsilen bulunan birer kişi var. Bu forumun, birkaç toplantı daha yapacağı bilgisi de paylaşıldı.

Bunun dışında Anzor Maskhadov, Janbulat Süleymanov, Ukrayna’daki Şeyh Mansur Taburu sözcüsü İslam Belokiev ve ÇİÇ eski dışişleri bakanı İlyas Akhmadov’un katılımıyla 25- 26 Kasım’da, Paris’te bir kongre gerçekleşecek.

Kongreye Türkiye, Gürcistan, Azerbaycan ve Kazakistan’dan Çeçen diasporası temsilcilerinin çevrim içi katılacağı da bildiriliyor.

Elbette burada da Çeçenistan’ın geleceği, diaspora temsil organlarının oluşturulması, kurtuluştan sonra istikrarın sağlanması gibi konular konuşulacak. Fakat temel mesele birleşik bir güç olarak bağımsızlık mücadelesini inşa etmek.

Ünlü ‘blogger’ Tumso Abdurrahmanov ise “Çeçenyanın Sesi Partisi”ni kurduğunu açıkladı. Tüzüğü okumadığım için bu konuda bir yorum yapamayacağım ama Çeçen bağımsızlık hareketinde başka bir eksen olarak onu da anmadan geçmek istemedim.

Çeçenlerin her iki grup ve çaba hakkında düşünceleri, eleştirileri var.

İşkence Karşıtı Komite’nin Kuzey Kafkasya Şubesi avukatı olarak tanıdığımız, daha sonra Kadirov güçlerince annesi kaçırılan ve halen de rehin tutulan Ebubekir Yangulbayev de Avrupa’daki Çeçen liderlerin yaptıklarını “hayal kırıklığı” ile niteledi.

Kişisel arzu ve komplekslerden bahsetti ve Çeçen gençlerin bu sözlerin samimiyetine uzun süre inanamayacağını yazdı.

En çok da bir araya gelemiyor olmalarının, samimiyetlerine inanmamak için bir sebep olduğunu düşünüyor olmalı.

Yetersiz Rusçamla anlayabildiklerim bunlar.

Kısaca, eski bütün hareketlerin geride kalması ve gençlerin bağımsızlık hareketinin öncüsü olması gerektiğini ifade etti.

Doğrusu, başta bahsettiğim 500 yıllık tecrübe, beni iki şey konusunda ısrarla uyarıyor.

Birincisi; direniş tek cephedir. Ne kadar kalabalık olursanız olun, doğru ve tek elden idare edilmeyen hareketlerin başarıya ulaşması çok zor.

İkincisi; diğer devletlerin verdikleri sözlere pek de sadık olmadıklarını defalarca gördük. Devletler, çıkarları esas alır ve kendi aralarında anlaştıklarında sizin ölüyor olmanız kimsenin umrunda olmaz.

Kafkasya halkları daima gücü birbirlerinden aldıklarında, bir olup, tek cephe olarak zulme karşı durduklarında başarılı oldular.

Zelimhan’ı yeniden okumalıyız. O’nun şuuruyla, olan bitene yeniden bakmalı, tavsiyelerini dinlemeli, anlamalıyız.

Egolardan, kişisel hırslardan arınmış, gerçek vatansever duygularla, barış ve diplomasiye öncelik vererek, halklarımızı koruyarak ulaşacağımız gelecek, yaralarımızı saracağımız ve mücadele sebebiyle hiç vakit bulamadığımız şehitlerimizin yasını tutacağımız, onurlu, kendimize ait ve huzurlu bir gelecek olacak.

Kaç 500 yıl geçecek olursa olsun, vazgeçmeyeceğiz.

*

Bu yazıyı “Üçüncü Çeçen Savaşı” (*) yazısıyla birlikte okumanızı ve Zelimhan Yandarbiyev’inBağımsızlığın Eşiğinde” ve “Çeçen Cihadı ve Çağdaş Dünyanın Sorunları” kitaplarını mutlaka okumanızı öneriyorum.

Ayrıca, sevgili Kafkasyalı yayınevleri, Zelimhan Yandarbiyev’i sizin çevirilerinizle okumak isterdim…

Ülkü Menşure Solak, dikGAZETE.com

 

(*) 3. Çeçen Savaşı

https://www.dikgazete.com/yazi/3-cecen-savas-i-4710.html

 

Kafkasya’nın, Kafkasyalıların son 500 yılı direnmekle geçti…

500 yıldır kendilerini, yurtlarını ölüm ve yok oluş salgınından korumak, kurtarmak için her alanda savaşıyorlar.

Bir halk düşünün, gencecik ölümlere alışkın, hep tedirgin, hep savunmada.

Ukrayna savaşıyla yeni bir ivme kazanan Kafkasya’nın özgürlüğü fikri, daha çok zihinde, daha çok yürekte artık büyük bir umutla yeşeriyor.

Fakat 500 yılın getirdiği tecrübelerle Kafkasya halkları bazı endişeler taşıyorlar.

Örneğin, bağımsızlık fikri ve çabasının ilk destekçisi Ukrayna, fotoğraflar, belgelerle Çeçenistan’ın bağımsızlığını tanıdığını duyursa da bu konuda henüz resmileşmiş bir şey yok.

Kesin olarak Ukrayna devleti tarafından resmi biçimde bir tanımanın neden bu kadar geciktiği muallakta.

Bu durum, elbette bizim açımızdan şüphe uyandırıyor.

Kafkasya ve diğer federasyon üyesi ülkelerin bağımsızlık müttefiki olarak sahnede bulunan devletlerin muhataplık düzeyi ise alay eder gibi.

Adeta “Rusya’ya yeni cepheler açın ve onu Avrupa’dan uzaklaştırın” diyorlar.

Putin, Ukrayna’da masaya oturduğunda, Kafkasya’ya ne olacağı çok da umurlarında olmayacakmış gibi. Bana göre en büyük risk bu tutumdur.

Bütün bu kuşkuların gölgesinde, çabalar sürdürülüyor.

En fazla Çeçenistan üzerinden tartışılan bağımsızlık meselesine Zakayev, Dağıstan’ı da dahil etti.

Daha önce yapıldığından bahsettiğimiz Özgür Rusya Halkları Forumu’nda Adiğe, Abaza, Dağıstanlı, İnguş ve Çeçenleri temsilen bulunan birer kişi var. Bu forumun, birkaç toplantı daha yapacağı bilgisi de paylaşıldı.

Bunun dışında Anzor Maskhadov, Janbulat Süleymanov, Ukrayna’daki Şeyh Mansur Taburu sözcüsü İslam Belokiev ve ÇİÇ eski dışişleri bakanı İlyas Akhmadov’un katılımıyla 25- 26 Kasım’da, Paris’te bir kongre gerçekleşecek.

Kongreye Türkiye, Gürcistan, Azerbaycan ve Kazakistan’dan Çeçen diasporası temsilcilerinin çevrim içi katılacağı da bildiriliyor.

Elbette burada da Çeçenistan’ın geleceği, diaspora temsil organlarının oluşturulması, kurtuluştan sonra istikrarın sağlanması gibi konular konuşulacak. Fakat temel mesele birleşik bir güç olarak bağımsızlık mücadelesini inşa etmek.

Ünlü ‘blogger’ Tumso Abdurrahmanov ise “Çeçenyanın Sesi Partisi”ni kurduğunu açıkladı. Tüzüğü okumadığım için bu konuda bir yorum yapamayacağım ama Çeçen bağımsızlık hareketinde başka bir eksen olarak onu da anmadan geçmek istemedim.

Çeçenlerin her iki grup ve çaba hakkında düşünceleri, eleştirileri var.

İşkence Karşıtı Komite’nin Kuzey Kafkasya Şubesi avukatı olarak tanıdığımız, daha sonra Kadirov güçlerince annesi kaçırılan ve halen de rehin tutulan Ebubekir Yangulbayev de Avrupa’daki Çeçen liderlerin yaptıklarını “hayal kırıklığı” ile niteledi.

Kişisel arzu ve komplekslerden bahsetti ve Çeçen gençlerin bu sözlerin samimiyetine uzun süre inanamayacağını yazdı.

En çok da bir araya gelemiyor olmalarının, samimiyetlerine inanmamak için bir sebep olduğunu düşünüyor olmalı.

Yetersiz Rusçamla anlayabildiklerim bunlar.

Kısaca, eski bütün hareketlerin geride kalması ve gençlerin bağımsızlık hareketinin öncüsü olması gerektiğini ifade etti.

Doğrusu, başta bahsettiğim 500 yıllık tecrübe, beni iki şey konusunda ısrarla uyarıyor.

Birincisi; direniş tek cephedir. Ne kadar kalabalık olursanız olun, doğru ve tek elden idare edilmeyen hareketlerin başarıya ulaşması çok zor.

İkincisi; diğer devletlerin verdikleri sözlere pek de sadık olmadıklarını defalarca gördük. Devletler, çıkarları esas alır ve kendi aralarında anlaştıklarında sizin ölüyor olmanız kimsenin umrunda olmaz.

Kafkasya halkları daima gücü birbirlerinden aldıklarında, bir olup, tek cephe olarak zulme karşı durduklarında başarılı oldular.

Zelimhan’ı yeniden okumalıyız. O’nun şuuruyla, olan bitene yeniden bakmalı, tavsiyelerini dinlemeli, anlamalıyız.

Egolardan, kişisel hırslardan arınmış, gerçek vatansever duygularla, barış ve diplomasiye öncelik vererek, halklarımızı koruyarak ulaşacağımız gelecek, yaralarımızı saracağımız ve mücadele sebebiyle hiç vakit bulamadığımız şehitlerimizin yasını tutacağımız, onurlu, kendimize ait ve huzurlu bir gelecek olacak.

Kaç 500 yıl geçecek olursa olsun, vazgeçmeyeceğiz.

*

Bu yazıyı “Üçüncü Çeçen Savaşı” (*) yazısıyla birlikte okumanızı ve Zelimhan Yandarbiyev’inBağımsızlığın Eşiğinde” ve “Çeçen Cihadı ve Çağdaş Dünyanın Sorunları” kitaplarını mutlaka okumanızı öneriyorum.

Ayrıca, sevgili Kafkasyalı yayınevleri, Zelimhan Yandarbiyev’i sizin çevirilerinizle okumak isterdim…

Ülkü Menşure Solak, dikGAZETE.com

 

(*) 3. Çeçen Savaşı

https://www.dikgazete.com/yazi/3-cecen-savas-i-4710.html