Menteşe ve Osmanlı’nın ilk mekânı Isparta mı?

Menteşe ve Osmanlı’nın ilk mekânı Isparta mı?

Menteşe ve Osmanlı’nın ilk mekânı Isparta mı? Menteşe ve Osmanlı’nın ilk mekânı Isparta mı?

Har.1: Uc Gazisi Mehmet Beyin (Menteş Şah), 1261’de kurduğu Menteşe/Denizli Beyliği hudutları, Dalayman, Hüyük-Honas, Eğirdir-Lâdik.

MENTEŞE VE OSMANLI’NIN İLK MEKÂNI ISPARTA MI?

Özet

Makalenin amacı, umumi bir kanaat olarak Kayı boyundan oldukları ve Osmanlı devletinin kurucusu kabul edilen Osman Bey ve ataları hakkında yeni, yepyeni bir öneride bulunmaktır. Osman Beyin atası Ertuğrul, onun atası Kaya Bey veya nam-ı diğer Oğuz Alp, onun atası ise Gündüz Alp’tir. Kaya Bey ve çocukları, 1326 yılı Aralık ayında, Hamid veya Menteşe evlâdı Dündar Bey katledilene kadar, Uc Gazisi Mehmet Bey veya nam-ı diğer Şeh Menteş ve onun oğullarına tâbi olarak uzun bir süre Göller Bölgesi’nde askerî ve siyasî faaliyette bulunmuşlardır. Bu iddiayı Pahimeris, Kazvinî, Halkokondiles, Yazıcızâde Ali ve diğer İslâm kaynakları destekler.

Anahtar Kelimeler: Gündüz Alp, Şeh Menteş, Kaya Bey, Ertuğrul Bey, Amourios, İlyas Bey, Osman Bey, Dündar Bey

Giriş

Yaklaşık 500 yıl önce Hamideli’nde coğrafî bir değişim vukûbulmuştur. Eğirdir ve Hoyran şeklinde iki ayrı göl ve iki göl arasında suları Hoyran’dan Eğirdir’e doğru akan “ağzı kaynağına yakın” veya “seyri kısa” ırmak, ırmağın üzerinde bulunan köprü ve köprüden geçmekte olan Anayol (Kıral Yolu; via regia), göl sularının yükselmesiyle su altında kalmışlardır. Bu değişim bilinemediği için de bölgede vukûbulan tarihî olayları, coğrafyaya yerleştirmek kabil olmamış ve başka yerlere kaydırılmıştır. Bu hususu 15 yıldır gündemde tutmaya çalıştım.

Halil İnalcık, Osmanlı’nın kuruluşuyla ilgili Pahimeris’i kaynak alır, kuruluş yılını 1302 verir, ama o yıl Osman Beyin kime tâbi olduğunu demez. İnalcık, 1105’te Bursa-İznik’te Selçuklu yönetimi tekrar kuruldu der, lâkin hiçbir tarihçi bunu tartışmaz. Çünkü İnalcık dâhil, tarihçi, “tarihî coğrafya” ile pek ilgilenmez. Kaynak metinleri okuma zahmetine katlanmaz ve önce söylenmiş olan her şeyi doğru kabul eder. Bursa-İznik’ten başka bir İznik daha olabileceğini düşünmez. Benzer şekilde İzmir, Efes, Ayasluk, Alaşehir, Lâdik, Tralleis, Edremit, Bergama, Abidos, Honas, Homa ve Hellespont’u, herkesin kabul ettiği ve bildiği yerler sanır. 

Pahimeris’in zikrettiği Amourios (‘Αμούριος), Amorion’lu (Uluborlu) anlamına Hamid Beyin lâkabıdır; Ales ise onun oğlu İlyas’tır (Alles-Ellas-Ellez). Pahimeris, İzzeddin adını nasıl tek (z) ve tek (t) ile “Azatin” yazdı ise; Alles, Ellas adını da tek (l) ile Ales (‘Αλής) yazmıştır (Turan, 1998: 613). İnalcık ve Zakaridu bu durumu fark edememiş, tarihçi de onları kopyayla ortaya doğru bir tarih koyamamıştır. Zerrin Günal, 1998’de Belleten’deki makalesindeAlès Amourios için “Amorion’lu Ali” demiş, ama buna hiçbir tarihçi dikkat etmemiştir (s.291).

Osmanlı hakkında çok mühim iki kaynak olan Halkokondiles ve Pahimeris bugüne kadar tercüme edilmedi. İ. Bihter Barlas, 2009’da Pahimeris’in Türklerle ilgili bölümlerini çevirdi, ama hem eksik, hem hatalı. Doğru bir yanı olmayan “Diriliş Ertuğrul” gibi dizilere destek verileceğine, bu eserler Türkçeye çevrilse olmaz mıydı?

Eğirdir Gölü’ndeki değişimi Dumberton Oaks, Haldon, Nişanyan ve Mısır’da Sağır Sultan duydu da, bizim tarihçi duymadı. Tarihçi, Pahimeris, Kazvinî ve Halkokondil’e kulak vermedi. Çetin Altan’ın “Osman Gazi ünlü bir Türk korsanı mıydı?” (17.04.2006-Milliyet) makalesine bakmadı. Hani, bilim adamı, her yeni bulgu ve belgeye dikkat ederdi? Yüzlerce ismi yanlış yerleştiren Remsi de olmasaydı, tarihçi ne yapardı acaba?

Menteşe (Hamidoğulları) ve Osmanlı, Isparta-Hamideli’nde bulundular.

Osmanlı’nın ataları olan Kaya, Ertuğrul ve Osman, Şeh Menteş ve oğullarına tâbi olarak Hamideli’nde uzun yıllar askerî ve siyasî faaliyette bulunduktan sonra, Menteşe Hamid Bey (Amourios) tarafından Söğüt civarına yerleştirilmiş ve Menteşe Dündar Bey, 1326 Aralık ayında öldürülene kadar da Hamidoğulları’na tâbi olmuşlardır.

Makalede usûl olarak, önce tarihî metinler verilecek, hemen altında da gerekli açıklamalar yapılacaktır.

***

{“Uc Türkmenleri Hamid-oğulları, daha Hülâgü Han yeni geldiği sıralarda Selçukluların itaatinden çıkarak Hülâgü'ye elçi göndermiş, ondan sancak istemişler. Reisleri Mehmed Bey ve kardeşi İlyas ve yakınlarından Sevinç Bey, Mısır tarihlerinde, Selçuklulara karşı Moğollarla birleşen ve onlardan sancak alan beyler sıfatiyle zikrediliyorlar” (Togan, 1981: 320; Kalkaşandî-öl.1418 ve İbn Haldun).

Uc Gazisi Mehmed Bey’in öldürülmesi ve kudretli Denizli ve Sâhil Türkmenlerinin ezilmesinden sonra Moğollara karşı mücadele bayrağı Karamanlılara intikal etmiştir (Turan, 1998: 558, 546).

 “Togan ve Cahen, Baybars Mansuri’nin el yazmalarında, “Denizli Beyliği” adında bir beyliğin varlığını söylerler. “Togan’ın basılı Mısır kroniklerine dayandırdığı tahmininin tutması mümkün değil, Hamid-oğulları söz konusudur” (Flemming, 1964: 28 ve açık. 3).

Uc beylerinin en kuvvetlisi Menteşe Bey ile Mehmed Bey idi (Yinanç, 2014: 312)}.

Açık.: Mehmed Beyin, Hülâgü’den sancak alarak 1261 yılında kurduğu ilk beylik, hudutları Lâdik (Eğirdir), Honas (Hüyük-Göçeri), Derebucak-Dalayman olan Menteşe Beyliğidir. Hamid, Aydın, Mes’ud, aman verilmesine rağmen 1262’de Kılıçaslan tarafından Şarkîkaraağaç’ta şehit edilen Mehmed Beyin (Menteş Şah) çocuklarıdır. Onun için bu beyliğe Hamid-oğulları denilebilir. Mehmed Beyden sonra beyliğin başına damat Ali Bey geçti, ancak onun beyliği Eğirdir merkezli ve küçük kaldı. Eğirdir’in denizi olduğu için, bu beyliğin adı Denizli Beyliğidir. 1277 yılında zikredilen Eşrefoğlu ise, Mehmed Bey öldükten sonra ortaya çıkmış olmalıdır. Menteşe Beyliğinin, Şarkîkaraağaç ile Uluborlu arasındaki topraklarına Şeh Menteş’in çocukları Menteşe adıyla hâkim oldular. Osman Turan’ın Deniz, Denizli ve Sahil Türkmenleri dedikleri, Mehmed Bey ve damat Ali Beye tâbi Türkmenlerdir. M. Halil Yinanç’ın en kuvvetlileri dediği Mehmed Bey ile Menteşe Bey, ikisi aynı kişidir. (Har.1)

*** 

{İlhanlı veziri Cuveynî’ye 667 (1268-1269) yılında Rum denizi memleketleri Uclarından Felekiyye’den yazılan mektup (Turan, 1988: 154) ve Risale-i Felekiye (Togan, 1981: 324).

İlhanlı veziri Reşideddin, vilâyet-i bilâd-i Donguzlu’da vali olan oğlu Hoca Mecdeddin’e yazdığı mektupta, Gazan Hanın (1295-1304), kışlamak için, “Savahil-i Derya-i Rûm’u Donguzlu’ya gelmeğe azmettiğini” yazar (Togan, 1953: 8-10)}.

Açık.: Cuveyni ve Reşideddin’le ilgili olan “Rûm denizi memleketleri Uclarından Felekiyye”, huduttaki Rûm denizi şehirlerinden Felekiyye, yâni Eğirdir, Risale-i Felekiye ise Eğirdir’de yazılan bir risaledir. “Vilâyet-i bilâd-i Donguzlu”, Denizli, yâni Eğirdir beldeleri vilâyeti; “Savahil-i Derya-i Rûm’u Donguzlu” ise Rûm Denizi (Eski Eğirdir Gölü) sahilindeki Denizli, yâni Eğirdir demektir. İbn Bibi, Isparta’yı, Magrib diyarı denizinin (Eski Eğirdir Gölü) sahillerinin en büyük kalesi olarak kaydeder (İbn Bibi, 2014: 106). (bk. Har.2).

***

{“Türkler, Menderes civarındaki bütün yerlere yayılmışlardı. Andronik Eski Tral (Tralleis) kentini tamir ettirerek buna Andronikopolis adını verdi. Fuke ülkesi emiri Menteşe burasını derhal ele geçirdi. Bu Türkler sonra Sakarya nehrine doğru geldi (yıl 669)” (Deguignes, 1976: 1155 ve 1756: 74, Kitap 11, kaynak: Marakeşî).

Türklerin Tralleis’i tekrar alışı (1282): Güçlü bir adam olan Salpakis, yâni onların kendi dillerindeki adıyla Menteş Bey çok sayıdaki adamıyla şehri kuşattı ve aldı. Bu Türklerin Nyssa’dan sonra elde ettikleri ikinci zaferdi ve bu zaferlerden sonra “doğu” bölgelerine daha bir enerji dolu yol aldılar. Genç imparator Nymphe’de kalarak babasının karşısına çıkacağı zamanı bekliyordu (Pahimeris, 2009: 59-60)}.

Açık.: Menderes, 14-15 bm uzunluğunda ağzı kaynağına yakın ırmak, Eski Tral (Tralleis) Barla, Fuke ülkesi emiri Menteşe, Şeh Menteş’in oğlu Salpakis (Sahil Beyi) Aydın Reis, Sakarya ise şimdiki Sakarya nehridir. 669’da fethedilen Barla, 1282’de Menteş Bey (Aydın Reis) tarafından tekrar fethedilmiştir. Nymphe (Nimfe), İznik, Lampe ve Pentapolis gibi birçok adı olan Senirkent-İlegüp, Nyssa ise Şarkîkaraağaç civarında bir kenttir. Doğu bölgeleri denilen yer, Eğirdir Gölü’nün şarkı, yâni Asya veya Anadolu (Anatolikon) Eyaletidir. (bk. Har.2 ve Har.3

***

{Rumların Melangeia’sı olan Karacahisar’ı, 1240 yılında Ertuğrul’un kuşattı, 1288 yılında ise Osman fethetti diyen Hammer, Purgstal ile hemfikirdir (Remsi, 1960: 14-15).

“Mehmed Bey, Kaya Bey’e, Kıyı nâmında olan diyarı verdi” (Şikârî, 2005: 129)

Menteşe oğulları ve (Er)Tugrul-şah Bey, Antakya, Alâ’iye, Lazkiye sahillerine zorla hâkim oldular. Eşref-oğlu Sis’e bitişik olan Ermenek vilâyetini Moğolların elinden aldı. Onları uzaklaştırmak için şehzadeler Geyhatu ve Hülacu’yu Rûm’a gönderdiler” (yıl 1284-) (Kazvinî, 2018: 383). Zeki Velidî Togan bu olayı şöyle verir:

O zaman İlhanlılardan çok Sultan Mes’ud aleyhine ayaklanan Antalya, Alaiye ve Lâdıkiye'yi idare eden Tugrulşah Bey, Aksaray ve Ilgın’da (Abı-germ), Eşref-oğlu ve Ermenek'te Karaman-oğlu gibilerin hareketlerinin başına geçmek istedi. Argun (1284-91) adına Anadolu’yu idare eden şehzade Hülacu ile Keyhatu bu hareketi tenkil ettiler (Togan, 1981: 325, açık.51: Tarihi Güzide, matbu nüsha, 482. Aksara, Kedek, Karaman, Ermenak isimleri bozuk yazılmış, Tugrulşah için Ermenişah oğlu Tugrulşah denilmiştir). (Aksara-Akşehir. RT)

Türkler, enine boyuna yayılmış bulunmakla, birçok boya ayrılmış bulunmaktadırlar. Bunlardan birisi de hor görülmemesi gereken asîl Oğuzlardır. Oğuzlar arasından çıkan Gündüz Alp, haysiyet sahibi ve Oğuz boyunun başbuğu idi. Söylendiğine göre, Oğuzlar bu adamı yurtlarının hâkimi tayin ettiler. Bundan sonra onun oğlu Oğuz Alp, Oğuz Boyunun başbuğu oldu ve Asya’daki Rumlara karşı büyük başarılar kazandı. Oğuz Alp’in oğlu Ertuğrul, girişmiş olduğu her işte çok cevval ve cebbar idi (Halkokondil, 2014: 15, 17). 

Ertuğrul, Ege Denizi’ndeki Asya ve Avrupa’ya yakın adaları yağmalamak için gemiler inşa etti. Yunanistan düzlüklerine akınlar yaptı. Donanmasını Tearos nehrinin Ainos şehri yanındaki ağzına getirip nehrin kaynağına doğru uzun süre ilerledi. Avrupa’da Peleponnes, Euboia ve Attika şehirlerine ulaştı. Ertuğrul gözünü Asya’daki yerlere çevirdi. Acele bir ordu kurdu; hemen komşu Yunanlılara ve orada yaşayan insanlara hücum etti. Bazıları der ki Ertuğrul, Tauros Dağları’ndaki muhkem bir yeri ele geçirdi ve bu yeri, komşu yerleri almak için kullandı. Yunanlı komşularını kovdu; kuvvetlerini artırdı ve Alâeddin tarafından takdir gördü (Halkokondil, 2014: 17). 

Osman, Asya'daki diğer şehirleri ve o zaman Mysia'nın müreffeh şehri olan Prousa'yı kendisine tâbi kıldı. Osman’ın idaresi altında sekiz bin Türk, Hellespont’tan Avrupa’ya geçti ve Chersonese’de bir Yunan kalesini kuşattı. Trakya’da Tuna’ya kadar gitti; yağmalayıp esirler aldı (s.23). Bu esnada büyük bir İskit birliği Rusya’dan Tuna’ya ilerledi ve Trakya’da onlarla savaştı. Onları, Trakya’da öldürdüler. Sağ kalanlar Chersonese’e sığındı; oradan Asya’ya geçtiler. Bir daha dönmediler (s.25). Ertuğrul oğlu Osman, Asya’daki birçok Yunan arazisini aldıktan sonra İznik ve Filâdelfiya’ya hücum etti, fakat ele geçiremedi (Halkokondil, 2014: 23, 25, 29-31).

Timurlenk, Yıldırım’a, “Sen bir kayıkçı Türkmen’in neslindensin” (Togan, 1981: 321); yahut “Senin kökenin denizci bir Türkmen’den öteye gitmez” der (Arundell, 2013: 35).

Ali Amourios, Sangaris nehri üzerindeki kalelere saldırmaya devam ediyordu. İmparator Mihail, bu nehri ağaçlardan yapılan uzun kazıklarla ortasından böldü ve bu da Türkler için zorlu bir engel oldu. (…) Bu dönemde Ali Amourios, barış içinde ve sakin durmaya devam etmiş, ancak İznik çevresinde olan Osman’ın ordusunu gördüğü zaman bu adamın da fikri değişmişti. Ali, imparatora yeterince iyilik yapmış ve barış içinde kalarak uzun zaman saldırıda bulunmamıştı, ancak diğer açıdan zaman zaman yağma yapmayı da bırakmamıştı. 

Osman, İznik bölgesinden ayrılmış ve vadileri geçerek Halizones topraklarına doğru ilerlemeye hazır hale gelmişti. Bu durum Mouzalon’u harekete geçirdi. Bunun üzerine Osman, kendisi ilerlemeden önce yüz kişilik bir öncü kuvvet gönderdi ve bunlar Télémaia’da ansızın ortaya çıktılar. (…) Türk ordusu Menderes bölgesinden gelenlerle kalabalıklaşmıştı. Neticede Osman, zafer kazandı (27 Temmuz 1302) (Pahimeris, 2009: 74-75). 

Amourios, belki Olcaytu’dan (1304-1316) korktuğundan, belki de imparatora iyi görünmek için eski antlaşmayı korumak istedi; bu arada imparatordan Sakarya Irmağı çevresindeki bazı toprakları, adamlarını yerleştirmek için talep etti. Ancak bu öneri uzun zaman cevapsız kalınca adamlarının bazıları akınlarla hasat zamanını yaşayan Bizanslılara zarar vermişlerdi. Ayrıca Türklerin daha önce kılıçla savaşlarda kazandıkları toprakları çiğniyorlardı” (Pahimeris, 2009: 94-95).

“Atman (Osman Gâzi), Amourios’un tâbii idi (yıl 1305 öncesi) (Turan, 1998: 613). “(Emir Çoban), o yıl Karanbük'ü kışlak yaptı. Önceki devirlerden hiçbir devirde çağrılmaları ve huzura gelmeleri istenmemiş olan Uluborlu'dan (Borgulu) Felekeddin Dündar, Beyşehir'den (Gorgorum) Eşref oğulları, Karahisar-ı Devle'den Sahib Fahreddin'in torunları, Kütahya ve oranın kalelerinden Germiyan emirleri ve Alişir oğulları, Kastamonu'dan Süleyman Paşa (Candar oğlu) gibilerin hepsi birbiri arkasından Karanbük kışlağında hazır oldular. Bağlılık ve kulluk gösterdiler. İtaat edip boyun eğdiler” (yıl 1314) (Aksarayî, 2000: 251-252). 

“Aydın ve Saruhan ve Menteşe ve Teke ili begleri Hamidoglı Dündar Beg’i beg idinmişler ve mecmu’ mal ve çeri virmege razı olmışlar ve mal virmişler, ta haddi Osman Beg dahı mal göndermiş” (Yazıcızâde, 2017: 741). 

Osman, 1310’da Rodos’u kuşattı (Le Beau, 1835: 194).

Derbentler Sahibinin donanması Antalya’da durur. Sahibi, Türkmen meliklerinden Hamidoğulları’ndan birisidir. Et-Tarif’e göre Yunus oğlu Hızır. Mesâliki’l-Ebsâr: Benim zamanında Dündar oğlu Hızır olup Menteşe evlâdındandır (Kopraman, 2015: 88). 

“Orhan Gâzi müstakil olup, Osman Gâzi müstakil değildi” (Öztuna, 2005: 99-100)}.

Açık.: Ertuğrul’un 1240’da kuşattığı, 1288’de Osman’ın aldığı zikredilen, Rûmların Melangeia’sı (Malagina) Eskişehir-Karacahisar (Dorileon) değildir. Biri İnegöl, diğeri İmparator Aleksi’nin 1114’de İznik, Malagina, Basilika, Mysia Olimpos, Alethia, Akrokos yürüyüşünde anılan Senirkent-Yassıören olmak üzere iki Malagina var. Ertuğrul, 1240’da Yassıören’i kuşatabilir mi? Hammer, her başarıyı Ertuğrul ve Osman’a veren Osmanlı tarihçisi Neşrî’yi kaynak alır. Biri Bithynia-İznik, diğeri Remsi’nin hatalı olarak “Asia-Lydia-Caria” haritasında gösterdiği Mysia-İznik (Mikra İznik: Senirkent-İlegüp) olmak üzere iki İznik var. Bursa-İznik 1080 yılında fethedildi, 1097’de elden çıktı; 1331’e kadar da bizim olmadı. 1075’de fethedilen Mikra İznik’ten muhtelif adlarla sıkça bahsedilir.

Ales Amourios’un saldırısında Pahimeris’in zikrettiği Sangaris, Sakarya değil, iki göl arasındaki büyük ve derin el-Battal nehridir. Pahimeris bu nehri Menderes, Skamandros, Boğazdaki Asya ırmağı ve Sangaris diye dört farklı adla anar. Osman’ın ayrıldığı, İznik bölgesi, Bursa-İznik değil, İlegüp-İznik’tir. Osman önce iki göl arasındaki Menderes yanına gelmiş ve Halizones topraklarına yüz kişilik bir öncü kuvvet göndermiş, daha sonra da vadiler geçerek Halizones topraklarına yürümüştür. Türk ordusu, “Menderes bölgesinden gelenlerle kalabalık olmuştu” denilen hadise budur. Hiçbir zaman Bursa-İznik bölgesinden Yalova civarı gibi, kısa bir mesafeye “vadiler geçerek gidildi” denilmez; tarihçi böyle bir ifade kullanmaz. Çünkü Bursa-İznik ile Yalova arası azami bir günlük mesafedir. Hâlbuki Kemer Boğazı ile Bilecik-Söğüt arası, altı günlük bir yoldur. 

Amourios’un Olcaytu ile ilişkilendirilmesi, O’nun 1304 yılında yaşadığına ve söz konusu antlaşmalardan ilkinin Mihail’in, 1282’de tek başına imparator olduktan biraz sonra, ikincinin ise 1304’de yapıldığına işaret eder. Halizones toprakları, Amourios Hamid Beyin imparatorla antlaşma yaparak satın aldığı ve idaresini oğlu İlyas’a (Hales) verdiği topraklardır. Hali-zones, Hales’e (İlyas) ait zon (bölge) anlamında olmalıdır.

Çağdaş tarihçi Kazvinî, Ertuğrul Beyin, 1280-1285’lerde Menteşe, yâni Menteş Şahın çocuklarıyla birlikte Göller Bölgesi’nde bulunduğunu söylüyor. Metinde zikredilen Menteşe, Şeh Menteş’in çocukları; Tugrul-şah Bey, Ertuğrul Bey; Antakya Yalvaç, Alâ’iye Alanya, Lazkiye ise Eğirdir’dir. Ermeni-şah oğlu Tugrul-şah ise Ermeniye veya Ermenek vilâyeti beyinin, yâni Kaya Beyin (Oğuz Alp) oğlu anlamında olmalıdır.

Timurlenk, Yıldırım’a, “Senin kökenin denizci bir Türkmen’den öteye gitmez” demekle, Eski Eğirdir Gölü’nde faaliyette bulunan Kaya, Ertuğrul, Osman, belki de Çaka Beyi kastetmiştir. Halkokondil, şecereyi, Gündüz Alp, Oğuz Alp ve Ertuğrul olarak verir. Ben, Şikârî’nin “Mehmed Bey, Kaya Beye kıyı nâmında olan diyarı verdi” kaydı ile Ertuğrul’un büyük oğlu Gündüz’e adını, örfe göre dedesi Kaya Bey vereceğini, onun da kendi atası Gündüz adını verir hesabıyla Ertuğrul’un atası Kaya, dedesi Gündüz olur dedim. Halkokondil beni onayladı. Kıyı nâmında olan diyar, Eski Eğirdir Gölü veya Ermenek, yâni Alanya-Side sahilleridir. 1245-1248’de Koterinus (Kötürnekli Ahmet) Uc’ta ayaklandı ve Alâ’iye’yi kuşattı. Aynı bölgede 1250’de Oğuz? Melik, 1254’de sahilde, Krakka’da (Karax: Kötürnek) Afşar boyundan İslâm Bey ayaklandılar (Flemming, 2018: 38-39; Turan, 1998: 519). Oğuz adı, Oğuz Alp’i (Kaya Bey) hatırlatıyor ve bu zamanlar Uc’un merkezinin Gelendost-Kötürnek köyü olduğu anlaşılıyor.

Asya’daki Rumlar, Asya Eyaletindeki Rumlar, Ege Denizi- Eski Eğirdir Gölü, Asya ve Avrupa’ya yakın adalar- Eğirdir Gölü’ndeki adalar, Yunanistan düzlükleri- Atabey ilçesi, Tearos nehri- iki göl arasındaki ırmağın diğer adı, Ainos- Barla’nın “Aynalı Çarşı” dediği şehir; Avrupa- iki göl arasındaki ırmak ile Hoyran Gölü’nün batısı, Asya ise şarkı. Ertuğrul’un ele geçirdiği Toroslardaki muhkem kale- Barla (Eski Tralleis), takdir gördüğü Alâeddin ise, 40 gün tahtta kalan Siyavûş, Osman’ın kendine tâbi kıldığı Prousa- Bursa değil, Uluborlu yanı bir şehir, Hellespont ise Firikya Hellespont, yâni Kemer Boğazı’dır. Chersonese, Gelibolu değil, Boğaz’ın batı kıyısıdır.

Trakya, Senirkent-Uluborlu ovası, Tuna- Uluborlu Papa çayı. Rusya- Şuhut’un güneyindeki bölge, İskit birliği ise Ortodoks Sarmat Türkleri. Ertuğrul’un oğlu Osman’ın hücum edip de ele geçiremediği İznik, Senirkent-İlegüp, Filâdelfiya ise Yalvaç. Merakeşi, Fuke ülkesi emiri Menteşe’nin (Aydın) Barla’yı (Eski Tralleis) aldığını söyler. “Dündar oğlu Hızır Menteşe evlâdındandır” kaydı, Hamid Beyin Menteşe evlâdı olduğunu gösterir.

Anthony Kaldellis’in, İstros’u Tuna, Sarmatia’yı Rusya tercüme etmesi fahiş hatadır. Böyle olunca “tarihî coğrafya” alt-üst olmaktadır. Umarım, Hakokondiles, Türkçeye tercüme edilirken Tuna ve Rusya adları ile daha başka yer adlarına dikkat edilir ve eserin Grekçe aslına sadık kalınır. 

Kazvinî ve Halkokondiles’in kayıtlarından, Ertuğrul ve Osman’ın Ermenek, Alanya, Side, Akşehir, Beyşehir, Yalvaç, Ilgın, Eski Eğirdir Gölü ve sahillerinde faaliyette bulundukları anlaşılmaktadır. 

Kaya, Ertuğrul, Osman ve Orhan Beylerin, Hamid Beylerine tâbi olduklarına dair deliller

“Atman (Osman Gâzî), Amourios’un tâbi-i idi” (Turan, 1998: 613). 1314 yılı Uluborlu'dan Felekeddin Dündar, Beyşehir'den Eşref oğulları, Karahisar-ı Devle'den Sahib Fahreddin'in torunları, Kütahya ve oranın kalelerinden Germiyan emirleri ve Alişir oğulları, Kastamonu'dan Süleyman Paşa, Karanbük kışlağına gelerek Emir Çoban’a bağlılık gösterdiler (Aksarayî, 2000: 251-252). Menteşe, Aydın, Saruhan, Teke ve Osman, Hamidoğlu Dündar’a tâbi oldukları için Emir Çoban’ın huzuruna çağrılmadılar. Yazıcızâde de bu görüşümüzü doğrular:

“Aydın ve Saruhan ve Menteşe ve Teke ili begleri Hamidoglı Dündar Beg’i beg idinmişler ve mecmu’ mal ve çeri virmege razı olmışlar ve mal virmişler, ta haddi Osman Beg dahı mal göndermiş” (Yazıcızâde, 2017: 741).

Yılmaz Öztuna, “Orhan Gâzî müstakil olup, Osman Gâzî müstakil değildi” der (Öztuna, 2005: 99-100). Bana göre Orhan Gâzi dahi, Aralık 1326’da Dündar Bey öldürülene kadar, iki yıla yakın Dündar Beye tâbi idi.

Osman, 1310’da Rodos’u kuşattı (Le Beau, 1835: 194). Rodos kuşatmasını tarihçi, Ertuğrul oğlu Osman’a yakıştıramamış ve uzun uzun tartışmıştır. Timurlenk’in Yıldırım’a, “Senin kökenin denizci bir Türkmen’den öteye gitmez” demekle neyi kastettiğini önüme gelen tarihçiye sordum, ama doğru dürüst bir cevap alamadım. Merhum Prof. Muhammed Şahin, “Yıldırım’ı aşağılamak istiyor” demişti. Ertuğrul ve Osman’ın deniz yüzü görmedikleri bilinirdi. Bir gün iki tarih meraklısı Elektronik Müh. Taha Günay ile Gemi Müh. Ömer Faruk Suiçmez ziyaretime geldiler. “Denizci Türkmen” meselesini onlara da sordum. Ömer Faruk, Ertuğrul ve Osman’ın korsan olduklarını söylemez mi? Çetin Altan’ın ilgili yazısını haber verdi. Halkokondil ve Löbo’dan (Le Beau) böylelikle haberim oldu ve önüme yepyeni ufuk açıldı. Filhakika Yıldırım’ın ataları, Eski Eğirdir Gölü’nde denizcilik yapmışlardı.

Rodos’u kuşatan gerçekten de Ertuğrul oğlu Osman’dı, ama O’nun kuşattığı Rodos, herkesçe bilinen Rodos değil, Eğirdir Gölü’ndeki Gülistan Adası’ydı. Rodos, gül, yâni “rose” kelimesiyle ilgilidir. Sebebini bilmem; tarihçi Gülistan Adası’na Rodos, Eski Eğirdir Gölü için “Ege Denizi” der. 1310 yılında, Eğirdir’in burnunun dibindeki bir adayı kuşatan Osman, elbette Hamidoğlu’na tâbi olacaktır. Osman Beyin amcasıyla Hamid Beyin torununun adlarının “Dündar” olması şayan-ı dikkat değil mi? Osman için, 1257-58 Gelendost doğumlu diyemez miyim?

Gündüz Alp oğulları, Menteşe veya Hamidoğlu’na tâbi olup, bunlara ait başarıların, bilâhare Osmanlı’nın büyük devlet olmasıyla, Halkokondil tarafından Ertuğrul ve oğlu Osman’a mâl edildiği anlaşılmaktadır.

Sonuç: Kuruluşun Beşiği Karacahisar Ha?

Kazvinî’ye inanmak gerekirse Ertuğrul Bey, 1284-1285’ten sonra ölmüştür. Aile şeceresi Osman, Ertuğrul, Kaya (Oğuz Alp) ve Gündüz Alp şeklindedir. Kaya (belki Kayı), Tuğrulşah (Ertuğrul) ve Osman Beyler, uzun yıllar Göller Bölgesi’nde askerî ve siyasî faaliyette bulunmuşlardır. Ertuğrul Beyin H.669 (1270-71) yılında Barla’yı (Eski Tralleis) fetheden Aydın Reis’in maiyetinde olduğu anlaşılıyor. Kazvinî, Ertuğrul Beyi, Menteşe, Lazkiye-Eğirdir, Antakya-Yalvaç, Akşehir, Ilgın, Ermenek, Ermenek sahilleri, Alanya, Antalya-Side ile, Halkokondil ise Ertuğrul ve Osman’ı, Eğirdir Gölü, Toroslar, Tearos nehri, Filâdelfiya-Yalvaç, İznik-İlegüp, Trakya-Senirkent ovası, İstros-Papa çayı ile birlik anar. Osmanlı’nın Hamid Bey sayesindeki Bilecik-Söğüt ilişkisi, 1285’lerden sonra olmalıdır.

Kuruluşun beşiği, Malagina sanılan Eskişehir-Karacahisar değil, belki bir nebze, Ertuğrul’un kuşattığı iddia edilen Senirkent-Yassıören (Rumların Malagina’sı), ama esas beşik, Osman’ın Dünya’ya geldiği, Gelendost Kayı Göğsü, Aşağı ve Yukarı Kayı Pınarları civarı veya Hoyran ovasındaki Kayı karyesi olmalıdır.

.

Ramazan Topraklı, dikGAZETE.com

Kaynaklar ve Tetkik Eserler

Aksarayî, Kerimüddin. Mahmud (2000):Müsameretü’l-Ahbâr, Çeviri: Mürsel Öztürk, Türk Tarih Kurumu-Ankara.

Altan, Çetin (17 Nisan 2006): Osman Gazi aslında ünlü bir Türk korsanı mıydı? Milliyet Gazetesi, (c.altan@bnet.net.tr).

Anonim Selçuk-nâme (1952): Anadolu Selçukluları Devleti Tarihi, Yay. Feridun Nafiz Uzluk, Kemal Bey Matbaası, Ankara.

Arundell, F. V. J. (Eylül 2013): Anadolu’da Keşifler, Çeviri: Atabay Topbaş, Sistem Ofset-Ankara.

Deguignes, Josef (1756): Histoire Générale des Huns, des Turcs, des Mogols, (Livre XI), A Paris.

Deguignes, Josef (1976): Büyük Türk Tarihi, Cilt 4, Çev. Alpay, S.-Komisyon, Türk Kültür Yay.-İstanbul.

Flemming, Barbara (1964): Geç Ortaçağ Dönemi Pamfilya, Pisidya ve Likya’nın Coğrafî Tarihi, Yay. Herbert Franke-Wiesbaden-Almanya.

Günal Öden, Zerrin (1998): “…Sultan II. G. Mes’ûd Hakkında Bazı Görüşler”, Belleten, C.61, S.230-232, TTK, Ankara, s.288-299.

İbn Bibi (2014): el-Evamirü’l-Ala’iye fi’l-Umuri’l-Ala’iye, Selçuknâme II, Çeviri: Mürsel Öztürk, Türk Tarih Kurumu-Ankara.

Kadı Ahmet, Niğdeli (2015): el-Veledü’ş-Şefîk ve’l-Hâfidü’l-Halîk’ı, Cilt I, Çeviri: Ali Ertuğrul, Türk Tarih Kurumu, Ankara.

Kazvinî, Hamdullah Müstevfî (2018): Târihi Güzide, Çeviri: Mürsel Öztürk, Türk Tarih Kurumu, Ankara.

Khalkokondyles (Halkokondil), Laonikos (2014): The Histories, 1. Bölüm, Çeviri: Anthony Kaldellis, Cambridge-London.

Kopraman, Kâzım Yaşar (2015): “Beylikler Hakkında Kaynaklardaki Bilgiler”, Hamideli Tarih 02, Sistem Ofset-Ankara, s. 87-89.

Öztuna, Yılmaz (2005): Devletler ve Hânedanlar, Türkiye (1074-1990), C. 2, İlaveli 3. Baskı, T.C. Kültür ve Turizm Bak.-Ankara.

Pahimeris (Pachymeres), Georges (1999): Relations Historiques, Edition, par A. Failler-Paris.

Pahimeris (Pachymeres), Georges (2009): Bizanslı Gözüyle Türkler, Çeviri: İlcan Bihter Barlas, İlgi Kültür Sanat-İstanbul.

Şikârî (2005): Karamannâme, Yay. Haz.: Metin Sözen-Necdet Sakaoğlu, Karaman Valiliği-Karaman Belediyesi-İstanbu.l

Togan, A. Zeki Velidî (1953): Reşideddin’nin Mektuplarında Anadolu’nun İktisadî ve Medenî Hayatına ait Kayıtlar, s. 8-10).

Togan, A. Zeki Velîdî (1970): Umumî Türk Tarihine Giriş, Cilt 1, 2. Baskı, Ed. Fak. Basımevi-İstanbul.

Topraklı, Ramazan (Temmuz 2015): ‘Alès Amourios Kim? Hamideli Tarih 02, Sistem Ofset-Ankara, s.90-99.

Topraklı, Ramazan (2021-16): “Şeh Menteş, Denizli Beyliği veya Büyük Uc Beyliği ve Dalları”, Cappadocia Journal of History and Social Sciences (DOI: 10.29228/cahij.51443), s.231-251. 

Topraklı, Ramazan (23.05.2022): “Uc Gazisi Mehmet Bey ve Oğulları ile Sultan İzzeddin Keykâvus ve Oğulları”, DikGazete.

Turan, Osman (1988): Türkiye Selçukluları Hakkında Resmî Vesîkalar, 2. Baskı, Türk Tarih Kurumu--Ankara.

Turan, Osman (1998): Selçuklular Zamanında Türkiye, 6. Baskı, Boğaziçi Yayınları-İstanbul.

Yazıcızâde Ali (2017): Tevârîh-i Âl-i Selçuk (Oğuznâme-Selçuklu Târihi), Neşre Hazırlayan: Abdullah Bakır, Çamlıca-İstanbul.

Yinanç, M. Halil (2014): Türkiye Tarihi, Selçuklular Devri, II. Cilt, Türk Tarih Kurumu-Ankara.

Har.1: Uc Gazisi Mehmet Beyin (Menteş Şah), 1261’de kurduğu Menteşe/Denizli Beyliği hudutları, Dalayman, Hüyük-Honas, Eğirdir-Lâdik.

Har.2: Küçük Firikya, Uc Bölgesi ve Tarihî Yollar: Kıral Yolu (via regia) ve Roma Askerî Yolları.

Har. 3: Pîrî Reis (1470?-1553) Haritası: Eski Eğirdir Gölü ve kuzeyden Göl’e dökülen ırmak (Menderes, el-Battal ve diğer adları)

Har.1: Uc Gazisi Mehmet Beyin (Menteş Şah), 1261’de kurduğu Menteşe/Denizli Beyliği hudutları, Dalayman, Hüyük-Honas, Eğirdir-Lâdik.

MENTEŞE VE OSMANLI’NIN İLK MEKÂNI ISPARTA MI?

Özet

Makalenin amacı, umumi bir kanaat olarak Kayı boyundan oldukları ve Osmanlı devletinin kurucusu kabul edilen Osman Bey ve ataları hakkında yeni, yepyeni bir öneride bulunmaktır. Osman Beyin atası Ertuğrul, onun atası Kaya Bey veya nam-ı diğer Oğuz Alp, onun atası ise Gündüz Alp’tir. Kaya Bey ve çocukları, 1326 yılı Aralık ayında, Hamid veya Menteşe evlâdı Dündar Bey katledilene kadar, Uc Gazisi Mehmet Bey veya nam-ı diğer Şeh Menteş ve onun oğullarına tâbi olarak uzun bir süre Göller Bölgesi’nde askerî ve siyasî faaliyette bulunmuşlardır. Bu iddiayı Pahimeris, Kazvinî, Halkokondiles, Yazıcızâde Ali ve diğer İslâm kaynakları destekler.

Anahtar Kelimeler: Gündüz Alp, Şeh Menteş, Kaya Bey, Ertuğrul Bey, Amourios, İlyas Bey, Osman Bey, Dündar Bey

Giriş

Yaklaşık 500 yıl önce Hamideli’nde coğrafî bir değişim vukûbulmuştur. Eğirdir ve Hoyran şeklinde iki ayrı göl ve iki göl arasında suları Hoyran’dan Eğirdir’e doğru akan “ağzı kaynağına yakın” veya “seyri kısa” ırmak, ırmağın üzerinde bulunan köprü ve köprüden geçmekte olan Anayol (Kıral Yolu; via regia), göl sularının yükselmesiyle su altında kalmışlardır. Bu değişim bilinemediği için de bölgede vukûbulan tarihî olayları, coğrafyaya yerleştirmek kabil olmamış ve başka yerlere kaydırılmıştır. Bu hususu 15 yıldır gündemde tutmaya çalıştım.

Halil İnalcık, Osmanlı’nın kuruluşuyla ilgili Pahimeris’i kaynak alır, kuruluş yılını 1302 verir, ama o yıl Osman Beyin kime tâbi olduğunu demez. İnalcık, 1105’te Bursa-İznik’te Selçuklu yönetimi tekrar kuruldu der, lâkin hiçbir tarihçi bunu tartışmaz. Çünkü İnalcık dâhil, tarihçi, “tarihî coğrafya” ile pek ilgilenmez. Kaynak metinleri okuma zahmetine katlanmaz ve önce söylenmiş olan her şeyi doğru kabul eder. Bursa-İznik’ten başka bir İznik daha olabileceğini düşünmez. Benzer şekilde İzmir, Efes, Ayasluk, Alaşehir, Lâdik, Tralleis, Edremit, Bergama, Abidos, Honas, Homa ve Hellespont’u, herkesin kabul ettiği ve bildiği yerler sanır. 

Pahimeris’in zikrettiği Amourios (‘Αμούριος), Amorion’lu (Uluborlu) anlamına Hamid Beyin lâkabıdır; Ales ise onun oğlu İlyas’tır (Alles-Ellas-Ellez). Pahimeris, İzzeddin adını nasıl tek (z) ve tek (t) ile “Azatin” yazdı ise; Alles, Ellas adını da tek (l) ile Ales (‘Αλής) yazmıştır (Turan, 1998: 613). İnalcık ve Zakaridu bu durumu fark edememiş, tarihçi de onları kopyayla ortaya doğru bir tarih koyamamıştır. Zerrin Günal, 1998’de Belleten’deki makalesindeAlès Amourios için “Amorion’lu Ali” demiş, ama buna hiçbir tarihçi dikkat etmemiştir (s.291).

Osmanlı hakkında çok mühim iki kaynak olan Halkokondiles ve Pahimeris bugüne kadar tercüme edilmedi. İ. Bihter Barlas, 2009’da Pahimeris’in Türklerle ilgili bölümlerini çevirdi, ama hem eksik, hem hatalı. Doğru bir yanı olmayan “Diriliş Ertuğrul” gibi dizilere destek verileceğine, bu eserler Türkçeye çevrilse olmaz mıydı?

Eğirdir Gölü’ndeki değişimi Dumberton Oaks, Haldon, Nişanyan ve Mısır’da Sağır Sultan duydu da, bizim tarihçi duymadı. Tarihçi, Pahimeris, Kazvinî ve Halkokondil’e kulak vermedi. Çetin Altan’ın “Osman Gazi ünlü bir Türk korsanı mıydı?” (17.04.2006-Milliyet) makalesine bakmadı. Hani, bilim adamı, her yeni bulgu ve belgeye dikkat ederdi? Yüzlerce ismi yanlış yerleştiren Remsi de olmasaydı, tarihçi ne yapardı acaba?

Menteşe (Hamidoğulları) ve Osmanlı, Isparta-Hamideli’nde bulundular.

Osmanlı’nın ataları olan Kaya, Ertuğrul ve Osman, Şeh Menteş ve oğullarına tâbi olarak Hamideli’nde uzun yıllar askerî ve siyasî faaliyette bulunduktan sonra, Menteşe Hamid Bey (Amourios) tarafından Söğüt civarına yerleştirilmiş ve Menteşe Dündar Bey, 1326 Aralık ayında öldürülene kadar da Hamidoğulları’na tâbi olmuşlardır.

Makalede usûl olarak, önce tarihî metinler verilecek, hemen altında da gerekli açıklamalar yapılacaktır.

***

{“Uc Türkmenleri Hamid-oğulları, daha Hülâgü Han yeni geldiği sıralarda Selçukluların itaatinden çıkarak Hülâgü'ye elçi göndermiş, ondan sancak istemişler. Reisleri Mehmed Bey ve kardeşi İlyas ve yakınlarından Sevinç Bey, Mısır tarihlerinde, Selçuklulara karşı Moğollarla birleşen ve onlardan sancak alan beyler sıfatiyle zikrediliyorlar” (Togan, 1981: 320; Kalkaşandî-öl.1418 ve İbn Haldun).

Uc Gazisi Mehmed Bey’in öldürülmesi ve kudretli Denizli ve Sâhil Türkmenlerinin ezilmesinden sonra Moğollara karşı mücadele bayrağı Karamanlılara intikal etmiştir (Turan, 1998: 558, 546).

 “Togan ve Cahen, Baybars Mansuri’nin el yazmalarında, “Denizli Beyliği” adında bir beyliğin varlığını söylerler. “Togan’ın basılı Mısır kroniklerine dayandırdığı tahmininin tutması mümkün değil, Hamid-oğulları söz konusudur” (Flemming, 1964: 28 ve açık. 3).

Uc beylerinin en kuvvetlisi Menteşe Bey ile Mehmed Bey idi (Yinanç, 2014: 312)}.

Açık.: Mehmed Beyin, Hülâgü’den sancak alarak 1261 yılında kurduğu ilk beylik, hudutları Lâdik (Eğirdir), Honas (Hüyük-Göçeri), Derebucak-Dalayman olan Menteşe Beyliğidir. Hamid, Aydın, Mes’ud, aman verilmesine rağmen 1262’de Kılıçaslan tarafından Şarkîkaraağaç’ta şehit edilen Mehmed Beyin (Menteş Şah) çocuklarıdır. Onun için bu beyliğe Hamid-oğulları denilebilir. Mehmed Beyden sonra beyliğin başına damat Ali Bey geçti, ancak onun beyliği Eğirdir merkezli ve küçük kaldı. Eğirdir’in denizi olduğu için, bu beyliğin adı Denizli Beyliğidir. 1277 yılında zikredilen Eşrefoğlu ise, Mehmed Bey öldükten sonra ortaya çıkmış olmalıdır. Menteşe Beyliğinin, Şarkîkaraağaç ile Uluborlu arasındaki topraklarına Şeh Menteş’in çocukları Menteşe adıyla hâkim oldular. Osman Turan’ın Deniz, Denizli ve Sahil Türkmenleri dedikleri, Mehmed Bey ve damat Ali Beye tâbi Türkmenlerdir. M. Halil Yinanç’ın en kuvvetlileri dediği Mehmed Bey ile Menteşe Bey, ikisi aynı kişidir. (Har.1)

*** 

{İlhanlı veziri Cuveynî’ye 667 (1268-1269) yılında Rum denizi memleketleri Uclarından Felekiyye’den yazılan mektup (Turan, 1988: 154) ve Risale-i Felekiye (Togan, 1981: 324).

İlhanlı veziri Reşideddin, vilâyet-i bilâd-i Donguzlu’da vali olan oğlu Hoca Mecdeddin’e yazdığı mektupta, Gazan Hanın (1295-1304), kışlamak için, “Savahil-i Derya-i Rûm’u Donguzlu’ya gelmeğe azmettiğini” yazar (Togan, 1953: 8-10)}.

Açık.: Cuveyni ve Reşideddin’le ilgili olan “Rûm denizi memleketleri Uclarından Felekiyye”, huduttaki Rûm denizi şehirlerinden Felekiyye, yâni Eğirdir, Risale-i Felekiye ise Eğirdir’de yazılan bir risaledir. “Vilâyet-i bilâd-i Donguzlu”, Denizli, yâni Eğirdir beldeleri vilâyeti; “Savahil-i Derya-i Rûm’u Donguzlu” ise Rûm Denizi (Eski Eğirdir Gölü) sahilindeki Denizli, yâni Eğirdir demektir. İbn Bibi, Isparta’yı, Magrib diyarı denizinin (Eski Eğirdir Gölü) sahillerinin en büyük kalesi olarak kaydeder (İbn Bibi, 2014: 106). (bk. Har.2).

***

{“Türkler, Menderes civarındaki bütün yerlere yayılmışlardı. Andronik Eski Tral (Tralleis) kentini tamir ettirerek buna Andronikopolis adını verdi. Fuke ülkesi emiri Menteşe burasını derhal ele geçirdi. Bu Türkler sonra Sakarya nehrine doğru geldi (yıl 669)” (Deguignes, 1976: 1155 ve 1756: 74, Kitap 11, kaynak: Marakeşî).

Türklerin Tralleis’i tekrar alışı (1282): Güçlü bir adam olan Salpakis, yâni onların kendi dillerindeki adıyla Menteş Bey çok sayıdaki adamıyla şehri kuşattı ve aldı. Bu Türklerin Nyssa’dan sonra elde ettikleri ikinci zaferdi ve bu zaferlerden sonra “doğu” bölgelerine daha bir enerji dolu yol aldılar. Genç imparator Nymphe’de kalarak babasının karşısına çıkacağı zamanı bekliyordu (Pahimeris, 2009: 59-60)}.

Açık.: Menderes, 14-15 bm uzunluğunda ağzı kaynağına yakın ırmak, Eski Tral (Tralleis) Barla, Fuke ülkesi emiri Menteşe, Şeh Menteş’in oğlu Salpakis (Sahil Beyi) Aydın Reis, Sakarya ise şimdiki Sakarya nehridir. 669’da fethedilen Barla, 1282’de Menteş Bey (Aydın Reis) tarafından tekrar fethedilmiştir. Nymphe (Nimfe), İznik, Lampe ve Pentapolis gibi birçok adı olan Senirkent-İlegüp, Nyssa ise Şarkîkaraağaç civarında bir kenttir. Doğu bölgeleri denilen yer, Eğirdir Gölü’nün şarkı, yâni Asya veya Anadolu (Anatolikon) Eyaletidir. (bk. Har.2 ve Har.3

***

{Rumların Melangeia’sı olan Karacahisar’ı, 1240 yılında Ertuğrul’un kuşattı, 1288 yılında ise Osman fethetti diyen Hammer, Purgstal ile hemfikirdir (Remsi, 1960: 14-15).

“Mehmed Bey, Kaya Bey’e, Kıyı nâmında olan diyarı verdi” (Şikârî, 2005: 129)

Menteşe oğulları ve (Er)Tugrul-şah Bey, Antakya, Alâ’iye, Lazkiye sahillerine zorla hâkim oldular. Eşref-oğlu Sis’e bitişik olan Ermenek vilâyetini Moğolların elinden aldı. Onları uzaklaştırmak için şehzadeler Geyhatu ve Hülacu’yu Rûm’a gönderdiler” (yıl 1284-) (Kazvinî, 2018: 383). Zeki Velidî Togan bu olayı şöyle verir:

O zaman İlhanlılardan çok Sultan Mes’ud aleyhine ayaklanan Antalya, Alaiye ve Lâdıkiye'yi idare eden Tugrulşah Bey, Aksaray ve Ilgın’da (Abı-germ), Eşref-oğlu ve Ermenek'te Karaman-oğlu gibilerin hareketlerinin başına geçmek istedi. Argun (1284-91) adına Anadolu’yu idare eden şehzade Hülacu ile Keyhatu bu hareketi tenkil ettiler (Togan, 1981: 325, açık.51: Tarihi Güzide, matbu nüsha, 482. Aksara, Kedek, Karaman, Ermenak isimleri bozuk yazılmış, Tugrulşah için Ermenişah oğlu Tugrulşah denilmiştir). (Aksara-Akşehir. RT)

Türkler, enine boyuna yayılmış bulunmakla, birçok boya ayrılmış bulunmaktadırlar. Bunlardan birisi de hor görülmemesi gereken asîl Oğuzlardır. Oğuzlar arasından çıkan Gündüz Alp, haysiyet sahibi ve Oğuz boyunun başbuğu idi. Söylendiğine göre, Oğuzlar bu adamı yurtlarının hâkimi tayin ettiler. Bundan sonra onun oğlu Oğuz Alp, Oğuz Boyunun başbuğu oldu ve Asya’daki Rumlara karşı büyük başarılar kazandı. Oğuz Alp’in oğlu Ertuğrul, girişmiş olduğu her işte çok cevval ve cebbar idi (Halkokondil, 2014: 15, 17). 

Ertuğrul, Ege Denizi’ndeki Asya ve Avrupa’ya yakın adaları yağmalamak için gemiler inşa etti. Yunanistan düzlüklerine akınlar yaptı. Donanmasını Tearos nehrinin Ainos şehri yanındaki ağzına getirip nehrin kaynağına doğru uzun süre ilerledi. Avrupa’da Peleponnes, Euboia ve Attika şehirlerine ulaştı. Ertuğrul gözünü Asya’daki yerlere çevirdi. Acele bir ordu kurdu; hemen komşu Yunanlılara ve orada yaşayan insanlara hücum etti. Bazıları der ki Ertuğrul, Tauros Dağları’ndaki muhkem bir yeri ele geçirdi ve bu yeri, komşu yerleri almak için kullandı. Yunanlı komşularını kovdu; kuvvetlerini artırdı ve Alâeddin tarafından takdir gördü (Halkokondil, 2014: 17). 

Osman, Asya'daki diğer şehirleri ve o zaman Mysia'nın müreffeh şehri olan Prousa'yı kendisine tâbi kıldı. Osman’ın idaresi altında sekiz bin Türk, Hellespont’tan Avrupa’ya geçti ve Chersonese’de bir Yunan kalesini kuşattı. Trakya’da Tuna’ya kadar gitti; yağmalayıp esirler aldı (s.23). Bu esnada büyük bir İskit birliği Rusya’dan Tuna’ya ilerledi ve Trakya’da onlarla savaştı. Onları, Trakya’da öldürdüler. Sağ kalanlar Chersonese’e sığındı; oradan Asya’ya geçtiler. Bir daha dönmediler (s.25). Ertuğrul oğlu Osman, Asya’daki birçok Yunan arazisini aldıktan sonra İznik ve Filâdelfiya’ya hücum etti, fakat ele geçiremedi (Halkokondil, 2014: 23, 25, 29-31).

Timurlenk, Yıldırım’a, “Sen bir kayıkçı Türkmen’in neslindensin” (Togan, 1981: 321); yahut “Senin kökenin denizci bir Türkmen’den öteye gitmez” der (Arundell, 2013: 35).

Ali Amourios, Sangaris nehri üzerindeki kalelere saldırmaya devam ediyordu. İmparator Mihail, bu nehri ağaçlardan yapılan uzun kazıklarla ortasından böldü ve bu da Türkler için zorlu bir engel oldu. (…) Bu dönemde Ali Amourios, barış içinde ve sakin durmaya devam etmiş, ancak İznik çevresinde olan Osman’ın ordusunu gördüğü zaman bu adamın da fikri değişmişti. Ali, imparatora yeterince iyilik yapmış ve barış içinde kalarak uzun zaman saldırıda bulunmamıştı, ancak diğer açıdan zaman zaman yağma yapmayı da bırakmamıştı. 

Osman, İznik bölgesinden ayrılmış ve vadileri geçerek Halizones topraklarına doğru ilerlemeye hazır hale gelmişti. Bu durum Mouzalon’u harekete geçirdi. Bunun üzerine Osman, kendisi ilerlemeden önce yüz kişilik bir öncü kuvvet gönderdi ve bunlar Télémaia’da ansızın ortaya çıktılar. (…) Türk ordusu Menderes bölgesinden gelenlerle kalabalıklaşmıştı. Neticede Osman, zafer kazandı (27 Temmuz 1302) (Pahimeris, 2009: 74-75). 

Amourios, belki Olcaytu’dan (1304-1316) korktuğundan, belki de imparatora iyi görünmek için eski antlaşmayı korumak istedi; bu arada imparatordan Sakarya Irmağı çevresindeki bazı toprakları, adamlarını yerleştirmek için talep etti. Ancak bu öneri uzun zaman cevapsız kalınca adamlarının bazıları akınlarla hasat zamanını yaşayan Bizanslılara zarar vermişlerdi. Ayrıca Türklerin daha önce kılıçla savaşlarda kazandıkları toprakları çiğniyorlardı” (Pahimeris, 2009: 94-95).

“Atman (Osman Gâzi), Amourios’un tâbii idi (yıl 1305 öncesi) (Turan, 1998: 613). “(Emir Çoban), o yıl Karanbük'ü kışlak yaptı. Önceki devirlerden hiçbir devirde çağrılmaları ve huzura gelmeleri istenmemiş olan Uluborlu'dan (Borgulu) Felekeddin Dündar, Beyşehir'den (Gorgorum) Eşref oğulları, Karahisar-ı Devle'den Sahib Fahreddin'in torunları, Kütahya ve oranın kalelerinden Germiyan emirleri ve Alişir oğulları, Kastamonu'dan Süleyman Paşa (Candar oğlu) gibilerin hepsi birbiri arkasından Karanbük kışlağında hazır oldular. Bağlılık ve kulluk gösterdiler. İtaat edip boyun eğdiler” (yıl 1314) (Aksarayî, 2000: 251-252). 

“Aydın ve Saruhan ve Menteşe ve Teke ili begleri Hamidoglı Dündar Beg’i beg idinmişler ve mecmu’ mal ve çeri virmege razı olmışlar ve mal virmişler, ta haddi Osman Beg dahı mal göndermiş” (Yazıcızâde, 2017: 741). 

Osman, 1310’da Rodos’u kuşattı (Le Beau, 1835: 194).

Derbentler Sahibinin donanması Antalya’da durur. Sahibi, Türkmen meliklerinden Hamidoğulları’ndan birisidir. Et-Tarif’e göre Yunus oğlu Hızır. Mesâliki’l-Ebsâr: Benim zamanında Dündar oğlu Hızır olup Menteşe evlâdındandır (Kopraman, 2015: 88). 

“Orhan Gâzi müstakil olup, Osman Gâzi müstakil değildi” (Öztuna, 2005: 99-100)}.

Açık.: Ertuğrul’un 1240’da kuşattığı, 1288’de Osman’ın aldığı zikredilen, Rûmların Melangeia’sı (Malagina) Eskişehir-Karacahisar (Dorileon) değildir. Biri İnegöl, diğeri İmparator Aleksi’nin 1114’de İznik, Malagina, Basilika, Mysia Olimpos, Alethia, Akrokos yürüyüşünde anılan Senirkent-Yassıören olmak üzere iki Malagina var. Ertuğrul, 1240’da Yassıören’i kuşatabilir mi? Hammer, her başarıyı Ertuğrul ve Osman’a veren Osmanlı tarihçisi Neşrî’yi kaynak alır. Biri Bithynia-İznik, diğeri Remsi’nin hatalı olarak “Asia-Lydia-Caria” haritasında gösterdiği Mysia-İznik (Mikra İznik: Senirkent-İlegüp) olmak üzere iki İznik var. Bursa-İznik 1080 yılında fethedildi, 1097’de elden çıktı; 1331’e kadar da bizim olmadı. 1075’de fethedilen Mikra İznik’ten muhtelif adlarla sıkça bahsedilir.

Ales Amourios’un saldırısında Pahimeris’in zikrettiği Sangaris, Sakarya değil, iki göl arasındaki büyük ve derin el-Battal nehridir. Pahimeris bu nehri Menderes, Skamandros, Boğazdaki Asya ırmağı ve Sangaris diye dört farklı adla anar. Osman’ın ayrıldığı, İznik bölgesi, Bursa-İznik değil, İlegüp-İznik’tir. Osman önce iki göl arasındaki Menderes yanına gelmiş ve Halizones topraklarına yüz kişilik bir öncü kuvvet göndermiş, daha sonra da vadiler geçerek Halizones topraklarına yürümüştür. Türk ordusu, “Menderes bölgesinden gelenlerle kalabalık olmuştu” denilen hadise budur. Hiçbir zaman Bursa-İznik bölgesinden Yalova civarı gibi, kısa bir mesafeye “vadiler geçerek gidildi” denilmez; tarihçi böyle bir ifade kullanmaz. Çünkü Bursa-İznik ile Yalova arası azami bir günlük mesafedir. Hâlbuki Kemer Boğazı ile Bilecik-Söğüt arası, altı günlük bir yoldur. 

Amourios’un Olcaytu ile ilişkilendirilmesi, O’nun 1304 yılında yaşadığına ve söz konusu antlaşmalardan ilkinin Mihail’in, 1282’de tek başına imparator olduktan biraz sonra, ikincinin ise 1304’de yapıldığına işaret eder. Halizones toprakları, Amourios Hamid Beyin imparatorla antlaşma yaparak satın aldığı ve idaresini oğlu İlyas’a (Hales) verdiği topraklardır. Hali-zones, Hales’e (İlyas) ait zon (bölge) anlamında olmalıdır.

Çağdaş tarihçi Kazvinî, Ertuğrul Beyin, 1280-1285’lerde Menteşe, yâni Menteş Şahın çocuklarıyla birlikte Göller Bölgesi’nde bulunduğunu söylüyor. Metinde zikredilen Menteşe, Şeh Menteş’in çocukları; Tugrul-şah Bey, Ertuğrul Bey; Antakya Yalvaç, Alâ’iye Alanya, Lazkiye ise Eğirdir’dir. Ermeni-şah oğlu Tugrul-şah ise Ermeniye veya Ermenek vilâyeti beyinin, yâni Kaya Beyin (Oğuz Alp) oğlu anlamında olmalıdır.

Timurlenk, Yıldırım’a, “Senin kökenin denizci bir Türkmen’den öteye gitmez” demekle, Eski Eğirdir Gölü’nde faaliyette bulunan Kaya, Ertuğrul, Osman, belki de Çaka Beyi kastetmiştir. Halkokondil, şecereyi, Gündüz Alp, Oğuz Alp ve Ertuğrul olarak verir. Ben, Şikârî’nin “Mehmed Bey, Kaya Beye kıyı nâmında olan diyarı verdi” kaydı ile Ertuğrul’un büyük oğlu Gündüz’e adını, örfe göre dedesi Kaya Bey vereceğini, onun da kendi atası Gündüz adını verir hesabıyla Ertuğrul’un atası Kaya, dedesi Gündüz olur dedim. Halkokondil beni onayladı. Kıyı nâmında olan diyar, Eski Eğirdir Gölü veya Ermenek, yâni Alanya-Side sahilleridir. 1245-1248’de Koterinus (Kötürnekli Ahmet) Uc’ta ayaklandı ve Alâ’iye’yi kuşattı. Aynı bölgede 1250’de Oğuz? Melik, 1254’de sahilde, Krakka’da (Karax: Kötürnek) Afşar boyundan İslâm Bey ayaklandılar (Flemming, 2018: 38-39; Turan, 1998: 519). Oğuz adı, Oğuz Alp’i (Kaya Bey) hatırlatıyor ve bu zamanlar Uc’un merkezinin Gelendost-Kötürnek köyü olduğu anlaşılıyor.

Asya’daki Rumlar, Asya Eyaletindeki Rumlar, Ege Denizi- Eski Eğirdir Gölü, Asya ve Avrupa’ya yakın adalar- Eğirdir Gölü’ndeki adalar, Yunanistan düzlükleri- Atabey ilçesi, Tearos nehri- iki göl arasındaki ırmağın diğer adı, Ainos- Barla’nın “Aynalı Çarşı” dediği şehir; Avrupa- iki göl arasındaki ırmak ile Hoyran Gölü’nün batısı, Asya ise şarkı. Ertuğrul’un ele geçirdiği Toroslardaki muhkem kale- Barla (Eski Tralleis), takdir gördüğü Alâeddin ise, 40 gün tahtta kalan Siyavûş, Osman’ın kendine tâbi kıldığı Prousa- Bursa değil, Uluborlu yanı bir şehir, Hellespont ise Firikya Hellespont, yâni Kemer Boğazı’dır. Chersonese, Gelibolu değil, Boğaz’ın batı kıyısıdır.

Trakya, Senirkent-Uluborlu ovası, Tuna- Uluborlu Papa çayı. Rusya- Şuhut’un güneyindeki bölge, İskit birliği ise Ortodoks Sarmat Türkleri. Ertuğrul’un oğlu Osman’ın hücum edip de ele geçiremediği İznik, Senirkent-İlegüp, Filâdelfiya ise Yalvaç. Merakeşi, Fuke ülkesi emiri Menteşe’nin (Aydın) Barla’yı (Eski Tralleis) aldığını söyler. “Dündar oğlu Hızır Menteşe evlâdındandır” kaydı, Hamid Beyin Menteşe evlâdı olduğunu gösterir.

Anthony Kaldellis’in, İstros’u Tuna, Sarmatia’yı Rusya tercüme etmesi fahiş hatadır. Böyle olunca “tarihî coğrafya” alt-üst olmaktadır. Umarım, Hakokondiles, Türkçeye tercüme edilirken Tuna ve Rusya adları ile daha başka yer adlarına dikkat edilir ve eserin Grekçe aslına sadık kalınır. 

Kazvinî ve Halkokondiles’in kayıtlarından, Ertuğrul ve Osman’ın Ermenek, Alanya, Side, Akşehir, Beyşehir, Yalvaç, Ilgın, Eski Eğirdir Gölü ve sahillerinde faaliyette bulundukları anlaşılmaktadır. 

Kaya, Ertuğrul, Osman ve Orhan Beylerin, Hamid Beylerine tâbi olduklarına dair deliller

“Atman (Osman Gâzî), Amourios’un tâbi-i idi” (Turan, 1998: 613). 1314 yılı Uluborlu'dan Felekeddin Dündar, Beyşehir'den Eşref oğulları, Karahisar-ı Devle'den Sahib Fahreddin'in torunları, Kütahya ve oranın kalelerinden Germiyan emirleri ve Alişir oğulları, Kastamonu'dan Süleyman Paşa, Karanbük kışlağına gelerek Emir Çoban’a bağlılık gösterdiler (Aksarayî, 2000: 251-252). Menteşe, Aydın, Saruhan, Teke ve Osman, Hamidoğlu Dündar’a tâbi oldukları için Emir Çoban’ın huzuruna çağrılmadılar. Yazıcızâde de bu görüşümüzü doğrular:

“Aydın ve Saruhan ve Menteşe ve Teke ili begleri Hamidoglı Dündar Beg’i beg idinmişler ve mecmu’ mal ve çeri virmege razı olmışlar ve mal virmişler, ta haddi Osman Beg dahı mal göndermiş” (Yazıcızâde, 2017: 741).

Yılmaz Öztuna, “Orhan Gâzî müstakil olup, Osman Gâzî müstakil değildi” der (Öztuna, 2005: 99-100). Bana göre Orhan Gâzi dahi, Aralık 1326’da Dündar Bey öldürülene kadar, iki yıla yakın Dündar Beye tâbi idi.

Osman, 1310’da Rodos’u kuşattı (Le Beau, 1835: 194). Rodos kuşatmasını tarihçi, Ertuğrul oğlu Osman’a yakıştıramamış ve uzun uzun tartışmıştır. Timurlenk’in Yıldırım’a, “Senin kökenin denizci bir Türkmen’den öteye gitmez” demekle neyi kastettiğini önüme gelen tarihçiye sordum, ama doğru dürüst bir cevap alamadım. Merhum Prof. Muhammed Şahin, “Yıldırım’ı aşağılamak istiyor” demişti. Ertuğrul ve Osman’ın deniz yüzü görmedikleri bilinirdi. Bir gün iki tarih meraklısı Elektronik Müh. Taha Günay ile Gemi Müh. Ömer Faruk Suiçmez ziyaretime geldiler. “Denizci Türkmen” meselesini onlara da sordum. Ömer Faruk, Ertuğrul ve Osman’ın korsan olduklarını söylemez mi? Çetin Altan’ın ilgili yazısını haber verdi. Halkokondil ve Löbo’dan (Le Beau) böylelikle haberim oldu ve önüme yepyeni ufuk açıldı. Filhakika Yıldırım’ın ataları, Eski Eğirdir Gölü’nde denizcilik yapmışlardı.

Rodos’u kuşatan gerçekten de Ertuğrul oğlu Osman’dı, ama O’nun kuşattığı Rodos, herkesçe bilinen Rodos değil, Eğirdir Gölü’ndeki Gülistan Adası’ydı. Rodos, gül, yâni “rose” kelimesiyle ilgilidir. Sebebini bilmem; tarihçi Gülistan Adası’na Rodos, Eski Eğirdir Gölü için “Ege Denizi” der. 1310 yılında, Eğirdir’in burnunun dibindeki bir adayı kuşatan Osman, elbette Hamidoğlu’na tâbi olacaktır. Osman Beyin amcasıyla Hamid Beyin torununun adlarının “Dündar” olması şayan-ı dikkat değil mi? Osman için, 1257-58 Gelendost doğumlu diyemez miyim?

Gündüz Alp oğulları, Menteşe veya Hamidoğlu’na tâbi olup, bunlara ait başarıların, bilâhare Osmanlı’nın büyük devlet olmasıyla, Halkokondil tarafından Ertuğrul ve oğlu Osman’a mâl edildiği anlaşılmaktadır.

Sonuç: Kuruluşun Beşiği Karacahisar Ha?

Kazvinî’ye inanmak gerekirse Ertuğrul Bey, 1284-1285’ten sonra ölmüştür. Aile şeceresi Osman, Ertuğrul, Kaya (Oğuz Alp) ve Gündüz Alp şeklindedir. Kaya (belki Kayı), Tuğrulşah (Ertuğrul) ve Osman Beyler, uzun yıllar Göller Bölgesi’nde askerî ve siyasî faaliyette bulunmuşlardır. Ertuğrul Beyin H.669 (1270-71) yılında Barla’yı (Eski Tralleis) fetheden Aydın Reis’in maiyetinde olduğu anlaşılıyor. Kazvinî, Ertuğrul Beyi, Menteşe, Lazkiye-Eğirdir, Antakya-Yalvaç, Akşehir, Ilgın, Ermenek, Ermenek sahilleri, Alanya, Antalya-Side ile, Halkokondil ise Ertuğrul ve Osman’ı, Eğirdir Gölü, Toroslar, Tearos nehri, Filâdelfiya-Yalvaç, İznik-İlegüp, Trakya-Senirkent ovası, İstros-Papa çayı ile birlik anar. Osmanlı’nın Hamid Bey sayesindeki Bilecik-Söğüt ilişkisi, 1285’lerden sonra olmalıdır.

Kuruluşun beşiği, Malagina sanılan Eskişehir-Karacahisar değil, belki bir nebze, Ertuğrul’un kuşattığı iddia edilen Senirkent-Yassıören (Rumların Malagina’sı), ama esas beşik, Osman’ın Dünya’ya geldiği, Gelendost Kayı Göğsü, Aşağı ve Yukarı Kayı Pınarları civarı veya Hoyran ovasındaki Kayı karyesi olmalıdır.

.

Ramazan Topraklı, dikGAZETE.com

Kaynaklar ve Tetkik Eserler

Aksarayî, Kerimüddin. Mahmud (2000):Müsameretü’l-Ahbâr, Çeviri: Mürsel Öztürk, Türk Tarih Kurumu-Ankara.

Altan, Çetin (17 Nisan 2006): Osman Gazi aslında ünlü bir Türk korsanı mıydı? Milliyet Gazetesi, (c.altan@bnet.net.tr).

Anonim Selçuk-nâme (1952): Anadolu Selçukluları Devleti Tarihi, Yay. Feridun Nafiz Uzluk, Kemal Bey Matbaası, Ankara.

Arundell, F. V. J. (Eylül 2013): Anadolu’da Keşifler, Çeviri: Atabay Topbaş, Sistem Ofset-Ankara.

Deguignes, Josef (1756): Histoire Générale des Huns, des Turcs, des Mogols, (Livre XI), A Paris.

Deguignes, Josef (1976): Büyük Türk Tarihi, Cilt 4, Çev. Alpay, S.-Komisyon, Türk Kültür Yay.-İstanbul.

Flemming, Barbara (1964): Geç Ortaçağ Dönemi Pamfilya, Pisidya ve Likya’nın Coğrafî Tarihi, Yay. Herbert Franke-Wiesbaden-Almanya.

Günal Öden, Zerrin (1998): “…Sultan II. G. Mes’ûd Hakkında Bazı Görüşler”, Belleten, C.61, S.230-232, TTK, Ankara, s.288-299.

İbn Bibi (2014): el-Evamirü’l-Ala’iye fi’l-Umuri’l-Ala’iye, Selçuknâme II, Çeviri: Mürsel Öztürk, Türk Tarih Kurumu-Ankara.

Kadı Ahmet, Niğdeli (2015): el-Veledü’ş-Şefîk ve’l-Hâfidü’l-Halîk’ı, Cilt I, Çeviri: Ali Ertuğrul, Türk Tarih Kurumu, Ankara.

Kazvinî, Hamdullah Müstevfî (2018): Târihi Güzide, Çeviri: Mürsel Öztürk, Türk Tarih Kurumu, Ankara.

Khalkokondyles (Halkokondil), Laonikos (2014): The Histories, 1. Bölüm, Çeviri: Anthony Kaldellis, Cambridge-London.

Kopraman, Kâzım Yaşar (2015): “Beylikler Hakkında Kaynaklardaki Bilgiler”, Hamideli Tarih 02, Sistem Ofset-Ankara, s. 87-89.

Öztuna, Yılmaz (2005): Devletler ve Hânedanlar, Türkiye (1074-1990), C. 2, İlaveli 3. Baskı, T.C. Kültür ve Turizm Bak.-Ankara.

Pahimeris (Pachymeres), Georges (1999): Relations Historiques, Edition, par A. Failler-Paris.

Pahimeris (Pachymeres), Georges (2009): Bizanslı Gözüyle Türkler, Çeviri: İlcan Bihter Barlas, İlgi Kültür Sanat-İstanbul.

Şikârî (2005): Karamannâme, Yay. Haz.: Metin Sözen-Necdet Sakaoğlu, Karaman Valiliği-Karaman Belediyesi-İstanbu.l

Togan, A. Zeki Velidî (1953): Reşideddin’nin Mektuplarında Anadolu’nun İktisadî ve Medenî Hayatına ait Kayıtlar, s. 8-10).

Togan, A. Zeki Velîdî (1970): Umumî Türk Tarihine Giriş, Cilt 1, 2. Baskı, Ed. Fak. Basımevi-İstanbul.

Topraklı, Ramazan (Temmuz 2015): ‘Alès Amourios Kim? Hamideli Tarih 02, Sistem Ofset-Ankara, s.90-99.

Topraklı, Ramazan (2021-16): “Şeh Menteş, Denizli Beyliği veya Büyük Uc Beyliği ve Dalları”, Cappadocia Journal of History and Social Sciences (DOI: 10.29228/cahij.51443), s.231-251. 

Topraklı, Ramazan (23.05.2022): “Uc Gazisi Mehmet Bey ve Oğulları ile Sultan İzzeddin Keykâvus ve Oğulları”, DikGazete.

Turan, Osman (1988): Türkiye Selçukluları Hakkında Resmî Vesîkalar, 2. Baskı, Türk Tarih Kurumu--Ankara.

Turan, Osman (1998): Selçuklular Zamanında Türkiye, 6. Baskı, Boğaziçi Yayınları-İstanbul.

Yazıcızâde Ali (2017): Tevârîh-i Âl-i Selçuk (Oğuznâme-Selçuklu Târihi), Neşre Hazırlayan: Abdullah Bakır, Çamlıca-İstanbul.

Yinanç, M. Halil (2014): Türkiye Tarihi, Selçuklular Devri, II. Cilt, Türk Tarih Kurumu-Ankara.

Har.1: Uc Gazisi Mehmet Beyin (Menteş Şah), 1261’de kurduğu Menteşe/Denizli Beyliği hudutları, Dalayman, Hüyük-Honas, Eğirdir-Lâdik.

Har.2: Küçük Firikya, Uc Bölgesi ve Tarihî Yollar: Kıral Yolu (via regia) ve Roma Askerî Yolları.

Har. 3: Pîrî Reis (1470?-1553) Haritası: Eski Eğirdir Gölü ve kuzeyden Göl’e dökülen ırmak (Menderes, el-Battal ve diğer adları)