Milli Mukaddesat mı? Dalâlet hatta ihanet mi?

Milli Mukaddesat mı? Dalâlet hatta ihanet mi?

Milli Mukaddesat mı? Dalâlet hatta ihanet mi? Milli Mukaddesat mı? Dalâlet hatta ihanet mi?

MİLLİ MUKADDESAT MI? DALÁLET HATTA İHÁNET Mİ?

Ülkem, hassasiyet kisveli dâhil, fitne odaklı birilerinin de yönlendirmesi ile sürekli olarak taassuba düşürülüp insanlarımız ötekileştiriliyor ve karşı karşıya getiriliyorlar.

Utanmasalar, Yavuz Dedemizle, Şah Hatáyi Dedemizi yeniden savaştırırlar. Uzun Hasan ile Fatih Atamızı, Yıldırım ile Timur’u… Oysa hepsi de bizim Atalarımız değiller mi?

Utanmasalar, Hz. Ali ile Hz. Osman’ı savaştırırlar…

Hálen, birileri Abdulhamid Han ile O’nun Harbiye’sinden mezun, Osmanlı Generali, Cumhuriyetin kurucusu M. Kemâl Paşa’yı savaştırıyorlar.

Birileri Osmanlıcı, birileri Cumhuriyetçi. Sanki Osmanlı her şeyiyle kusurlu, Cumhuriyet kusursuz. Ya da tam tersi… 

Bu devlet iki ayrı devlet mi? 

Hayır! Aynı devlet, sadece rejim değişti…

Tarihimizde dinsizlikle ithám edilen kişiler var. Meselâ Cengiz Han! Türklüğü tartışılır. Ne büyük ayıp. 

Bizimkiler tartışadursun Mirásına Ruslar talip, Çinliler talip. Düşünün!..

Yakın dönem ise, Millî hareketlere büyük emek veren, insan yetiştiren H. Nihal ATSIZ’ın İslâm Düşmanı olduğu anlatıldı hep…

Dava adamları da insandır. Onların da güçlü, zayıf ya da size uyan uymayan yanları vardır.

ATSIZ ne diyor.  Bakınız…

İnsanlar mizah ve şaka yapabilirler. Fakat bazı konular vardır ki, onlar asla şakaya gelmez! Orada ciddi olmak insanlık borcudur. 

Bayrakla alay edemezsin. 

Millî tarihle eğlenemezsin. 

Kur’án’ı, mizah konusu yapamazsın. 

Aile namusunu hiçe sayamazsın. 

Bunlar Milli Mukaddesatlardandır. 

Millî Mukaddesatı olmayan millet, millet değil hayvan sürüsüdür!”

Ne büyük bir özet...

Ayrıca, bu büyük düşünce adamının dinini tartışanlar ne büyük ahlâksızdırlar...

Abdulhamid Han’ı anlattığı GÖKSULTAN yazısını da bulunuz ve okuyunuz.

Bir milletin yürütücü kuvvetine ‘ÜLKÜ’ denir.” 

Demek ki Millî düşünüş ve hareket etmenin adı ÜLKÜ imiş… 

Bugünkü ülküler tamamıyla millîdir. Dini inancı da içine almış olan MİLLİ ÜLKÜ, insanları sürükleyen, güçlendiren ve asilleştiren bir duygu ve düşüncedir.” 

Yani; dinimiz Millî Ülkümüzün mihenktaşıdır.

Şu dehşet sözü düşünün. Tam da Rehberimiz SAV’in “İki günü denk olan ziyandadır.” hâdis-i şerifinin sosyal izâhı değil mi? Büyümek istemeyen bir millet küçülmeye mahkûmdur.

Şimdilerde toplum nasıl bencilleşti, herkes sâdece kendisi için yaşamaya başladı.

ATSIZ ne diyor; Fedakârlık insanları da, milletleri de asilleştirir, kahramanlaştırır.

Bakınız… Kendimize dönelim. Ahlak, edebiyat, musiki, giyim, zevk, yemek, eğlence, hukuk, aile, adet, anane ve her şeyde millî olalım.

Millete fedâilik ve emek vermede; En büyük kahramanlığı yapsanız bile en küçük karşılığını beklemeyiniz. İşte okuyan kesimlerin özellikle olmak üzere kaybettiği değer.. 

Bakın gencecik askerî personele.. 

Şehâdet dileyip yurdumuzun dağlarını, taşını, toprağını beklemiyorlar mı? 

Dedemiz Yavuz Selim Han gibi; Ölürsek cennet bizim, kalırsak devlet bizim.” diyen gencecik kahramanlar…

Millî şuur neymiş peki?

“Hem duyguya, hem de düşünceye dayanan milli şuur, bir milletin manevi kuvvetlerinden en önemlisidir.”

Bu günü anlatmıyor mu bu sözü?... “Bir topluluktan müşterek ülküyü kaldırın, insanların hayvanlaştığını görürsünüz.”

Milleti yapan unsurlardan biri de din olduğuna göre, Türklerin dini üzerinde de durmaya mecburuz. Hiç şüphe yok ki, Türklerin dini Müslümanlıktır. Eski dinimizden de bazı unsurlar toplum hayatına alarak bir Türk Müslümanlığı haline gelen bu din, on yüzyıldan beri bizim millî dinimiz olmuştur.” 

Buyurun “İslâm Düşmanı, dinsiz, ırkçı” vb. diye tahkir edilen ATSIZ’ın beklentisi ve duası neymiş… “Öyle görünüyor ki bir Türk birliği gerçekleştiği takdirde bütün bu Şaman ve Hıristiyan Türkler Müslüman olacaklardır. Onun için onları şimdiden zorlamaya bir mecburiyet yoktur.

Eskiden Türkler arasında bir ayrılık konusu olan Sünnilik-Şiilik meselesi de artık bahis konusu sayılmaz. Bunların hepsi Müslüman Türk’tür ve Müslümanlığı anlayıştaki içtihat farkları, artık Türkler arasında ikilik doğuramaz.” 

Cumhurbaşkanımız da “Ben ne Sünniyim ne de Şii. Ben Müslümanım.” demedi mi? 

Hiçbir ülkünün ardında olmayarak, yalnız yiyip içmeyi düşünmek ve yalnız bugün için yaşamak insanlara hiçbir şeref vermez. Bu kadarını hayvanlar da yapar.

İnsanlık, ülkü için yaşamak, bu uğurda fedakârlık etmek ve ölmektir. Ölümden hayvanlar da kaçar. İnsan, şeref için ve mukaddes saydığı bir gaye için ölmesini bilen yaratıktır.” 

Bu günün sorunu ve hastalığı hâline gelen menfaatperestlik FETÖ gibi bazılarınca tamâmen helâlleştirilmiş, her türlü kul hakkı meşrûlaştırılmıştır…

Yirminci yüzyılda müsbet ilmin ve Batı Medeniyetinin ışığı altında, medeni milletlerin ve toplumların dine bütün varlıklarıyla sarılmış olduklarını görüyoruz. Çünkü Tanrı inancı ve dolayısıyla din, fert olarak da, millet olarak da vazgeçilmez manevi ve ahlaki büyük bir dayanaktır.

Bu sebeple, bugünkü TÜRK DÜNYASI’nın dayandığı iki esaslı temelden birisini teşkil eden İSLAM DİNİ’nin, milli varlığımızın ayrılmaz bir parçası olduğuna inanıyoruz.” 

İşte ATSIZ’da İslâm Dini’nin Türk Milleti için anlam ve ağırlığı..

Sosyal hayatın düzenlenmesi için bakın yapılması gerekenler... 

“Milli ahlakın mezbahası olan bar, meyhane, balo gibi yerler ve güzellik kraliçesi seçimi gibi rezaletler Türkiye’de yasak edilmelidir. Medeniyet bunlar değildir. Bunlar medeniyetin kanalizasyonlarıdır.” 

Var mı ATSIZ’a iftira atanların böyle bir talebi?

“Ülküsüz millet, şuursuz insan gibidir.”

“Ülküsüz topluluk yerinde sayan, ülkülü topluluk yürüyen bir yığındır.”

“Ülkü yolunda yürüyen milletler başka milletleri hem korkutur, hem kendisine hayran bırakır.” 

Müslüman Türk Milleti bu sebeplerle mazlum devletler ve halklarca çok sevilmiyor mu? 

Bayrağımız mazlumların elinde dünyanın birçok bölgesinde emperyalizme karşı birlik maksadıyla sevgiyle tutulmuyor mu?

Ülkü yolunda yürüyen millet, kendisinde başka milletlere karşı mevcut aşağılık duygusunu atmıştır. Kendisine inandığı ve hiçbir şeyden korkmadığı için düşmanlarının çokluğundan, tekliğinden ürkmez. 

Ayet-i kerimelerde de Rabbimiz bunu mü’minlerin vasfı olarak anlatmıyor mu?

Milletler fedakâr fertlerin çokluğu nisbetinde yükselir.

“Milli ahlak; bizim için cephelerde kan döken, tarlalarda alınteri akıtan ve nihayet bütçemizi doldurmak için kesesini boşaltan halkımızın, malına ve canına göz dikmemektir. Onun için çalışmayı, kendimiz için çalışmaktan üstün tutmaktır.”

Özellikle FETÖ ahlaksızlıkları, topluma bulaşıcı hastalık gibi çöktü. 

Bencillik, menfaat… 

Bizler ahlaksızlığı en büyük düşmanımız görüp yenmeliyiz. 

“Bizden!” diye haksızlığa, adâletsizliğe göz yummak dava değil, ahlâksızlıktır.

Aziz Milletim…

Bu gün birbirimizde hata ve kusur aramak yerine, çok çalışmaktan başka çaremiz yoktur. 

Çocuklar geleceğimizdir. Onların iyi yetişmesi için boş zamanımız kalmamalı… 

Toplum kesimlerini ve önderlik edenleri doğru tanıyalım. 

Yakın tarihimizde kangren haline dönüşmüş, cemaat, tarikat, siyaset, mezhep vd. kavgaları bırakalım. 

Millî Mukaddesatın ihyası, toplumda güçlenmesi için mücadele edelim. 

Dinimizi, değerlerimizi, terbiyemizi, tarihimizde yer tutmuş büyüklerimizi istismar edenlere de fırsat vermeyelim.

Hüseyin Nihal ATSIZ’ı da dua ile anıyorum.

O her türlü bölücülüğe karşı çıktı. 

.

Emekli Yarbay Halil MERT, dikGAZETE.com

-Strateji ve Yönetim Uzmanı-

MİLLİ MUKADDESAT MI? DALÁLET HATTA İHÁNET Mİ?

Ülkem, hassasiyet kisveli dâhil, fitne odaklı birilerinin de yönlendirmesi ile sürekli olarak taassuba düşürülüp insanlarımız ötekileştiriliyor ve karşı karşıya getiriliyorlar.

Utanmasalar, Yavuz Dedemizle, Şah Hatáyi Dedemizi yeniden savaştırırlar. Uzun Hasan ile Fatih Atamızı, Yıldırım ile Timur’u… Oysa hepsi de bizim Atalarımız değiller mi?

Utanmasalar, Hz. Ali ile Hz. Osman’ı savaştırırlar…

Hálen, birileri Abdulhamid Han ile O’nun Harbiye’sinden mezun, Osmanlı Generali, Cumhuriyetin kurucusu M. Kemâl Paşa’yı savaştırıyorlar.

Birileri Osmanlıcı, birileri Cumhuriyetçi. Sanki Osmanlı her şeyiyle kusurlu, Cumhuriyet kusursuz. Ya da tam tersi… 

Bu devlet iki ayrı devlet mi? 

Hayır! Aynı devlet, sadece rejim değişti…

Tarihimizde dinsizlikle ithám edilen kişiler var. Meselâ Cengiz Han! Türklüğü tartışılır. Ne büyük ayıp. 

Bizimkiler tartışadursun Mirásına Ruslar talip, Çinliler talip. Düşünün!..

Yakın dönem ise, Millî hareketlere büyük emek veren, insan yetiştiren H. Nihal ATSIZ’ın İslâm Düşmanı olduğu anlatıldı hep…

Dava adamları da insandır. Onların da güçlü, zayıf ya da size uyan uymayan yanları vardır.

ATSIZ ne diyor.  Bakınız…

İnsanlar mizah ve şaka yapabilirler. Fakat bazı konular vardır ki, onlar asla şakaya gelmez! Orada ciddi olmak insanlık borcudur. 

Bayrakla alay edemezsin. 

Millî tarihle eğlenemezsin. 

Kur’án’ı, mizah konusu yapamazsın. 

Aile namusunu hiçe sayamazsın. 

Bunlar Milli Mukaddesatlardandır. 

Millî Mukaddesatı olmayan millet, millet değil hayvan sürüsüdür!”

Ne büyük bir özet...

Ayrıca, bu büyük düşünce adamının dinini tartışanlar ne büyük ahlâksızdırlar...

Abdulhamid Han’ı anlattığı GÖKSULTAN yazısını da bulunuz ve okuyunuz.

Bir milletin yürütücü kuvvetine ‘ÜLKÜ’ denir.” 

Demek ki Millî düşünüş ve hareket etmenin adı ÜLKÜ imiş… 

Bugünkü ülküler tamamıyla millîdir. Dini inancı da içine almış olan MİLLİ ÜLKÜ, insanları sürükleyen, güçlendiren ve asilleştiren bir duygu ve düşüncedir.” 

Yani; dinimiz Millî Ülkümüzün mihenktaşıdır.

Şu dehşet sözü düşünün. Tam da Rehberimiz SAV’in “İki günü denk olan ziyandadır.” hâdis-i şerifinin sosyal izâhı değil mi? Büyümek istemeyen bir millet küçülmeye mahkûmdur.

Şimdilerde toplum nasıl bencilleşti, herkes sâdece kendisi için yaşamaya başladı.

ATSIZ ne diyor; Fedakârlık insanları da, milletleri de asilleştirir, kahramanlaştırır.

Bakınız… Kendimize dönelim. Ahlak, edebiyat, musiki, giyim, zevk, yemek, eğlence, hukuk, aile, adet, anane ve her şeyde millî olalım.

Millete fedâilik ve emek vermede; En büyük kahramanlığı yapsanız bile en küçük karşılığını beklemeyiniz. İşte okuyan kesimlerin özellikle olmak üzere kaybettiği değer.. 

Bakın gencecik askerî personele.. 

Şehâdet dileyip yurdumuzun dağlarını, taşını, toprağını beklemiyorlar mı? 

Dedemiz Yavuz Selim Han gibi; Ölürsek cennet bizim, kalırsak devlet bizim.” diyen gencecik kahramanlar…

Millî şuur neymiş peki?

“Hem duyguya, hem de düşünceye dayanan milli şuur, bir milletin manevi kuvvetlerinden en önemlisidir.”

Bu günü anlatmıyor mu bu sözü?... “Bir topluluktan müşterek ülküyü kaldırın, insanların hayvanlaştığını görürsünüz.”

Milleti yapan unsurlardan biri de din olduğuna göre, Türklerin dini üzerinde de durmaya mecburuz. Hiç şüphe yok ki, Türklerin dini Müslümanlıktır. Eski dinimizden de bazı unsurlar toplum hayatına alarak bir Türk Müslümanlığı haline gelen bu din, on yüzyıldan beri bizim millî dinimiz olmuştur.” 

Buyurun “İslâm Düşmanı, dinsiz, ırkçı” vb. diye tahkir edilen ATSIZ’ın beklentisi ve duası neymiş… “Öyle görünüyor ki bir Türk birliği gerçekleştiği takdirde bütün bu Şaman ve Hıristiyan Türkler Müslüman olacaklardır. Onun için onları şimdiden zorlamaya bir mecburiyet yoktur.

Eskiden Türkler arasında bir ayrılık konusu olan Sünnilik-Şiilik meselesi de artık bahis konusu sayılmaz. Bunların hepsi Müslüman Türk’tür ve Müslümanlığı anlayıştaki içtihat farkları, artık Türkler arasında ikilik doğuramaz.” 

Cumhurbaşkanımız da “Ben ne Sünniyim ne de Şii. Ben Müslümanım.” demedi mi? 

Hiçbir ülkünün ardında olmayarak, yalnız yiyip içmeyi düşünmek ve yalnız bugün için yaşamak insanlara hiçbir şeref vermez. Bu kadarını hayvanlar da yapar.

İnsanlık, ülkü için yaşamak, bu uğurda fedakârlık etmek ve ölmektir. Ölümden hayvanlar da kaçar. İnsan, şeref için ve mukaddes saydığı bir gaye için ölmesini bilen yaratıktır.” 

Bu günün sorunu ve hastalığı hâline gelen menfaatperestlik FETÖ gibi bazılarınca tamâmen helâlleştirilmiş, her türlü kul hakkı meşrûlaştırılmıştır…

Yirminci yüzyılda müsbet ilmin ve Batı Medeniyetinin ışığı altında, medeni milletlerin ve toplumların dine bütün varlıklarıyla sarılmış olduklarını görüyoruz. Çünkü Tanrı inancı ve dolayısıyla din, fert olarak da, millet olarak da vazgeçilmez manevi ve ahlaki büyük bir dayanaktır.

Bu sebeple, bugünkü TÜRK DÜNYASI’nın dayandığı iki esaslı temelden birisini teşkil eden İSLAM DİNİ’nin, milli varlığımızın ayrılmaz bir parçası olduğuna inanıyoruz.” 

İşte ATSIZ’da İslâm Dini’nin Türk Milleti için anlam ve ağırlığı..

Sosyal hayatın düzenlenmesi için bakın yapılması gerekenler... 

“Milli ahlakın mezbahası olan bar, meyhane, balo gibi yerler ve güzellik kraliçesi seçimi gibi rezaletler Türkiye’de yasak edilmelidir. Medeniyet bunlar değildir. Bunlar medeniyetin kanalizasyonlarıdır.” 

Var mı ATSIZ’a iftira atanların böyle bir talebi?

“Ülküsüz millet, şuursuz insan gibidir.”

“Ülküsüz topluluk yerinde sayan, ülkülü topluluk yürüyen bir yığındır.”

“Ülkü yolunda yürüyen milletler başka milletleri hem korkutur, hem kendisine hayran bırakır.” 

Müslüman Türk Milleti bu sebeplerle mazlum devletler ve halklarca çok sevilmiyor mu? 

Bayrağımız mazlumların elinde dünyanın birçok bölgesinde emperyalizme karşı birlik maksadıyla sevgiyle tutulmuyor mu?

Ülkü yolunda yürüyen millet, kendisinde başka milletlere karşı mevcut aşağılık duygusunu atmıştır. Kendisine inandığı ve hiçbir şeyden korkmadığı için düşmanlarının çokluğundan, tekliğinden ürkmez. 

Ayet-i kerimelerde de Rabbimiz bunu mü’minlerin vasfı olarak anlatmıyor mu?

Milletler fedakâr fertlerin çokluğu nisbetinde yükselir.

“Milli ahlak; bizim için cephelerde kan döken, tarlalarda alınteri akıtan ve nihayet bütçemizi doldurmak için kesesini boşaltan halkımızın, malına ve canına göz dikmemektir. Onun için çalışmayı, kendimiz için çalışmaktan üstün tutmaktır.”

Özellikle FETÖ ahlaksızlıkları, topluma bulaşıcı hastalık gibi çöktü. 

Bencillik, menfaat… 

Bizler ahlaksızlığı en büyük düşmanımız görüp yenmeliyiz. 

“Bizden!” diye haksızlığa, adâletsizliğe göz yummak dava değil, ahlâksızlıktır.

Aziz Milletim…

Bu gün birbirimizde hata ve kusur aramak yerine, çok çalışmaktan başka çaremiz yoktur. 

Çocuklar geleceğimizdir. Onların iyi yetişmesi için boş zamanımız kalmamalı… 

Toplum kesimlerini ve önderlik edenleri doğru tanıyalım. 

Yakın tarihimizde kangren haline dönüşmüş, cemaat, tarikat, siyaset, mezhep vd. kavgaları bırakalım. 

Millî Mukaddesatın ihyası, toplumda güçlenmesi için mücadele edelim. 

Dinimizi, değerlerimizi, terbiyemizi, tarihimizde yer tutmuş büyüklerimizi istismar edenlere de fırsat vermeyelim.

Hüseyin Nihal ATSIZ’ı da dua ile anıyorum.

O her türlü bölücülüğe karşı çıktı. 

.

Emekli Yarbay Halil MERT, dikGAZETE.com

-Strateji ve Yönetim Uzmanı-