Milli paratriatlet Abdülkadir Özoğul ile hoş bir sohbet
Milli paratriatlet Abdülkadir Özoğul ile hoş bir sohbet
- 06-03-2022 05:04
- 1728
- 06-03-2022 05:04
- 1728
Geçirdiği trafik kazasında sağ ayağını diz altından kaybeden Abdülkadir Özoğul, sporda tam bir spor branşı avcısı.
Ampute futbolla başlayıp, bisiklet, atletizm ve yüzme branşıyla devam eden spor hayatı kadar, hayata bakışı ve sosyal çevreyle de örnek bir hayat sürdüren Abdükadir Özoğul ile sosyal medya hesaplarımız üzerinden (instagram;ahmetgulumseyen) hoş bir sohbet gerçekleştirdik.
“Engelli olmayı biz seçmedik ama engelliyiz diye de her şeyden vazgeçmedik, kabul ettik, hayatımızı ona göre düzenledik” diyor, şampiyon sporcu.
Ülkemizde ironman (1,9 yüzme, 90 km yüzme, 21km koşu) bitirmiş tek ‘engelsiz’ sporcu olan Abdülkadir Özoğul ile hayata hiçbir zaman negatif yönüyle bakmamak, nefes aldığımız her süreç içerisinde şükretmemiz gerektiğinin önemine vurgu yaptığı, içtenlik dolu o sohbetimizi paylaşmak istiyoruz.
Paylaşmak istiyoruz ki, her defasında bardağın dolu/boş tarafına takılanlara toplumsal bir mesaj olsun…
“1988 İstanbul doğumluyum. Aslen Giresunluyum. 1994 senesinde geçirdiğim trafik kazasından sonra sağ bacağımı diz üzerinden kaybettim. Bu benim hayatımda kayıp olarak görülse de, aslında ilerleyen zamanlarda çok fazla fayda sağladı diyebiliriz.
Yaptığım sporlar, daha farklı faaliyet, sosyal çevremi artırdı. Nasıl diyeceksiniz? Benim hayatımda Türkiye’nin her tarafından insanlar oluştu.
Onlarla sürekli iletişim halinde oluyorsunuz. Spor hayatına 2006-2007 yıllarında Ampute futbolla başladım. İlk kurulan Ampute futbol takımlarında bizde vardık…”
TRAFİK KAZASI SONUCU…
“1994 yılında otobüs yolculuğunda trafik kazası geçirdik. Gece yolcuğunda, seyahat ettiğimiz otobüs tıra çarpıyor. O çarpışma sonucunda 2 ölü, 3 yaralı vardı, en ağır yaralı bendim.
Benim iki ayağım birden kırılıyor. Sağ ayağımda damar kopukluğu oluştu. Sonrasında hastaneye kaldırılmıştık.
Doktor yanlış müdahaleyle birlikte alçıya alıyor. Alçıya alındığından kangrene dönüyor ve ayağımı kesmek zorunda kalıyorlar…”
HERKES BİR ENGELLİ ADAYI MIDIR?
“Hiçbir zaman ne oldum demeyeceksin. Hayatta her an her şey olabilir. Beş saniye veya beş dakika sonrasını bilemezsiniz. Sonuçta ilerleyen süreç içerisinde her an her şey olabilir.
Yolda yürürken ayağınız taşa takılıp düşebilirsiniz. Örnek veriyorum, yemek yerken boğazınıza zeytin çekirdeği kaçabilir, her şey olabilir.
Kimse, şu olmaz, bu olmaz şeklinde düşüncelere kapılmasın. Biz de bunların canlı örnekleriyiz aslında. Herkes bunu bilemeyebilir ama düşündüklerinde sadece bu bizim için değil, daha son durumda olan engelli arkadaşlarımız, kardeşlerimiz var. Bunlara acıyarak bakmamak gerek. Sonuçta onlarda hayatımızın içerisindeler, hepimiz canlıyız sonuçta…”
KAZA VE KADERE İNANMAK
“Hayatta olsa, yarışta olsa yaşadığınız süreç içerisinde kazanır veya kaybedebilirsiniz. Kaybetmek, hiçbir zaman kötü bir şey değil. Bir futbol maçından örnek vereyim. Yenildik, ya çok kötüydük. Öyle bir şey değildir aslında.
Yenmek de yenilmek de var sonuçta. Siz bunu illa kötü olarak düşünmeyeceksiniz. Yenilseniz de gülmemiz lazım aslında.
Ölüm de bizimle, kaza da bizimle. Kaza ve kadere iman dediğimiz şey aslında her şey inanmaya bağlı…”
SPORLA TANIŞMAK VE BAŞARMAK
“2006-2007 yıllarında ampute futbola aktif olarak spora başladım. Sonrasında, sağlık probleminden dolayı yüzmeye devam ettim. Daha sonrasında maraton koşuları ve bisiklete devam edince de, üçünü birleştirip triatlon sporcusu olarak devam ettik.
Yarışlara katılmaktaki asıl hedef bitirmek, devamında ise başarı. Başarmanın asıl kaynağı, sizin çalışmaların meyvesini yemek. Çalışmadan hiçbir zaman bir başarı elde edilmiyor.
Engelli dernekleri vardı. Ahmet Korkmaz isimli, Ampute futbolun ilk organize eden bir Ağabeyimiz vardı.
Beni tekerlekli basketbol oynamaya çağırmışlardı ve ben basketbol oynamak istemediğimi söylemiştim. Futbolu daha fazla seviyordum. Oturduğum mahallede, engeli bulunmayan arkadaşlarla futbol oynuyorduk.
Arkadaş çevrem çok iyi olduğu için, onlar beni aralarından ayırmıyorlardı. Ben onlarla ayağım yokmuş gibi düşünmeden, normal kişiler gibi oynuyorduk.
Futbolla Ahmet abiler sayesinde tanışıp, ligimiz olmadığı için ilk başta, hafta içerisinde iki üç gün idman olarak yapıyorduk.
Daha sonrasında ligimiz kuruldu ve ampute futboluna devam ettik. Türkiye üçüncülüğü, sonrasında güzel dereceler elde etmiştik. Bazı olumsuz düşüncelerden dolayı ampute futbolunu bırakma kararı aldım…”
BAŞARIDA AİLENİN ROLÜ
“Bu şekilde pozitif olmamızın en büyük nedeni ailem diyebilirim. Çünkü benim en büyük destekçim ailem yani. Bir insanın arkasında ailesinin olması gibi pozitif bir güç varken, kişinin negatif düşünmesi imkânsız.
Olumsuz her türlü koşul olabilir ama her olumsuzun içerisinde olumlu yanlarına bakabilmek, o yanı görebilmek önemli. Bir yarışı mutlaka kazanmak önemli değil, o yarışı kaybede de bilirsiniz. Olumsuz şeyler yaşayabilirsiniz.
Pes etmeden devam etmek önemli olan. Sporcu olarak diğer ailelere şunu söyleyebilirim…”
ÇOCUKLARIN SPORA YÖNLENDİRİLMESİ
“Engelli veya engelsiz tüm bireyler için geçerli, çocuklarınızı bir spor dalına yönlendirin. Bu illa ki bisiklet, yüzme, koşu ya da futbol olmayabilir.
Spor dalını çocuğun kendisi seçsin. Çünkü orada kendisi ilerleyecek. Burada, spora yönlendirmelerinin asıl nedeni o çocuk orada bütün enerjisini, var olan bütün negatifliğini atabilmesi.
Bütün olumsuzluklarınızı orada bırakabilecek. Milletimiz maça gidip bağırıp çağırıp stres atıyor! Bir futbol maçı veya halı saha karşılaşmasında ne kadar rahatlıyor insan.
Çocuklarımızın geleceği için çok önemli bir nokta. Profesyonel anlamda spor yaparlarsa da, sosyal çevreleri çok genişlemekle birlikte çocukların ufku açılır…”
BİSİKLET BRANŞININ AÇILMASI
“Federasyonların altında bir çok branş var. Daha fazlası olabilir mi? Tabii ki olabilir. Bedensel engellilerde halen bisiklet branşı yok.
Bisiklet sporunun Bedensel Engelliler Spor Federasyonu çatısı altında açılması için çok uğraştım. Bu branşın açılması için iki üç çalıştaya katıldım.
İnşallah ilerleyen zamanlarda açılır ve diğer engelli arkadaşlara bu sporu yapmalarına öncülük olur. Artı ben bisiklet antrenörüyüm. Engelli sporcular olarak bayağı iyi dereceler elde edebiliyoruz.
Bisiklet branşında şu anda, biraz mecburiyetten sağlam kişilerle yarışıyoruz. Çünkü kendi branşımızı bir türlü açtıramadık.
Özel yarışlara bir şekilde kategori koydurabildik ama resmi yarışlarda bu kategorilerin yer almasını sağlamak nasip olmadı. Bu çağrımız diğer yetkililere de buradan duyurulur. Tüm branşlar açılır ve bu sayede spor yapan engelli sayısını artırmış oluruz…”
TRİATLON BRANŞININ ÖZELLİKLERİ
“Triatlon başlı başına bir branş. Neden, diyeceksiniz. Şöyle, yüzme, bisiklet, koşu. 750 metre yüzme, 20 km bisiklet, 5 km koşudan oluşuyor.
Biliyorsunuz ki, yüzme, bisiklet ve koşu olsun, hepsi ayrı ayrı öyle bir spor dalları ki bunlar, iki üç gün idman yapmadığınızda bile vücudunuz hemen performanstan düşüyor.
Bu kişiye özel değil, herkes için geçerli bir durum. Triatlonun çok zor bir spor dalı olması, üç ayrı spor dalının birleştirilmiş halinden kaynaklanıyor.
Yarışlara hazır bir şekle gelmeniz için, sürekli antrene olmanız lazım. Diğer türlü gerileme duruma gelirsiniz. Antrene olmazsanız, yarış çıkaramaz, yarış tamamlayamazsınız. Sadece bir bisiklet yarışı, sadece bir koşu veya yüzme olsa, zorda olsa onu bir şekilde bitirirsiniz.
Hepsinde birbirinden farklı kas grupları çalışıyor. Öyle bir şey ki yüzmeden çıkıyorsunuz bisiklete, bisikletten iniyorsunuz tekrar koşuya. Hiç durmak yok, yani.
Onu bitirebilmek aslında başlı başına bir başarı. İlk zamanlarda sadece ben uğraşıyordum, şimdi bu branşı yapan arkadaşların sayısı artıyor. İnşallah artmaya da devam edecektir diyorum bakalım hayırlısı diyelim…”
NEDEN BİR BRANŞ DEĞİL DE…
“Ampute futbolu bıraktıktan sonra, bisiklet veya ferdi bir spor dalında kendimi geliştirmek istedim. Federasyonlarımızda bisiklet branşı olmadığı için, yüzmede devam ediyor, atletizm de yapıyordum.
Bisikleti de bu branşlara katıp, arkadaşlardan da teyit ettikten sonra triatlon yarışlarına katılmaya başladım. Katıldıktan sonra severek yaptım. Ben daha iyisini neden başarmayayım anlayışıyla bir tık daha iyisini başardım.
Mesela ironman yarışı var. Bunu herkes bilmez ama ironman yarışını bizim yapmamız daha zor. Çünkü oradaki mesafeler 1,9 km yüzme, 90 km bisiklet ve 21 km koşudan oluşuyor. Şu anda bu yarışı bitiren tek bedensel engelli benim.
Türkiye’de benim dışımda hiçbir bedensel engelli ironman yarışını bitirmiş değil. Benim yaptığım spor dalında başarılı olmam çok önemli.
Benim katıldığım ironman yarışına katılım 2 bin, bu yarışı bitiren ancak 800 kişi. Buraya katılanlar hepsi engeli bulunamayan kişiler ve onların bitiremediği yarışı bitirmiş oluyorsunuz. Bu unvanı taşımak bile benim için bulunmaz gurur yani.
Triatlona başladığımda benim hedefim ironman bitirmekti. Çok şükür onu başardım. İnsan kendine bir hedef koyup, o hedefe doğru ilerledi mi her şeyi yapar. Ben bunu gördüm…”
CONK BAYIRI’NI BİSİKLETLE ÇIKMAK
“Ben arkadaş çevremi çok seviyorum. Herkesi bir bir severim. Hiç kimseyi ayırmak istemem, çünkü hepsinin yeri çok ayrı. Her yerde bir anımız var.
Sadece spor olarak düşünmeyelim. Demin bahsettiğim kültür turları ve burada yaşadıklarımız çok önemli. Çünkü insanlarla bir şeyler paylaşıyorsunuz, çok değerli bir şey bu.
Yani unutulmamak, oradaki başardıklarınızla seni örnek göstermeleri, illa ben olarak değil. Mesela, Çanakkale turu düzenlemişlerdi. Oradaki anılarımızdan bir tanesinden bahsetmek isterim.
Conk Bayırı’nda uzun bir rampa var ve adım adım çıkıyorsunuz o rampayı. Ben burayı bisikletle çıkarken, oradakiler kendilerini yediremeyip, ‘Ben de bisiklete binip çıkmak istiyorum’ deyip devam edenler oldu.
Çanakkale’de çok farklı duygular oluştu. Anlatırken, anlatmakta zorlanmış olabilirim. Asıl oradayken, o tarihi atmosfer içerisinde farklı duyulara kapılıyor insan…”
ROL MODEL OLABİLMEK
“Geçmişte gece konu gibi bir mahallede otuyordum. Oturduğum mahallede çocuklara örnek oluyordum. Neden diyeceksiniz? Ben bisikletle dışarıda idman yaparken beni görüyorlardı ve ben de bisikletçi olmak istiyorum, diyorlardı.
Bu bile insan için çok önemli bir şey. Bunları bir iz bırakıyoruz aslında. Bizi gören o çocuk, bisiklet veya farklı bir spor branşına yönelecek. Aslına bakarsanız, branşın reklam yüzü olarak görülmemiz önem taşımaktadır…”
ÖRNEK OLABİLMEK, SOSYAL ÇEVREYİ GENİŞLETMEK
“İstanbul içi veya İstanbul dışı, arkadaşlar bir araya gelip turlar düzenliyoruz. Şehitleri anma turlarımız oluyor. Çanakkale’ye kadar pedal çeviremeyecek arkadaşlarımız olduğu için, il içerisindeki şehitliklere turlar düzenleniyor.
Her ilin farklı bisiklet takımı veya derneği olduğu için, her yerde belli gruplarlar halinde turlar düzenleniyor. Bu organizasyonlar aslında halkımız içinde çok güzel bir şey.
Herkesin orada, birlikte bir etkinliğe katılması sosyal çevre, sosyal sorumluluk projesi. Bunların hepsi çok önemli. Çünkü, siz oradaki çevreye, sizi gören herkese örnek oluyorsunuz.
Bir yerden bir yere pedallıyor, yani birlikte bir şeyler başarabiliyorsunuz. Bunlar örnek olabilecek etkinlikler.
Buradan Çanakkale’ye kadar pedallamak zor ama imkansız değil. Biz bunları başarabildiğimiz için gurur duyuyoruz.
Niye? Birilerine örnek olabiliyoruz, birilerine önayak oluyoruz. Birilerine, oraya katılım sağlaması için elimizden gelen her şeyi yapmaya çalışıyoruz. Burada asıl amaç, geçmişteki yaşanmışlıkları şimdiki zamanda hatırlamak, anımsamak.
Aynı zamanda amaç, sosyal çevreyi genişletmek. Daha fazla kitleye ulaşıp, daha fazla arkadaş edinip, daha fazla kişiyle pedallamak. Bu da güzel bir etkinlik oluyor…”
BALIK TUTMA YOLUNDA SPORCU OLMAK
“Balık tutma, benim bisiklete başlamamdaki vesile o oldu. Benim Fatih isimli görme engelli arkadaşım var. Arkadaşımla birlikte bisiklet almaya karar vermiştik. O da çok istiyordu.
Bisikletçiye giderken, bir yandan da ‘Bu bisikleti sürebilir miyiz ?’ düşüncesiyle gittik. Orada kanedyen değnekleri bırakarak, denemek istiyorum, dedim.
Ve iki yüz metre kadar bisiklete bindim ve bisikleti almaya karar verdim. Sürebildiğime göre, eve kadar giderim dedim. Eminönü’nden Başakşehir’e kadar, hiç bisiklet binmemiş birinin bisikletle eve gelmesi çok zor olmasına rağmen, bisikletle eve geldim.
Ertesi gün de bisikletle balık tutmaya gittik. Bisikletleri, balık tutmaya gitmek amacıyla almıştık. Bisiklet sürerken güvenlik önemli olduğu için kask takıyordum. Kask bizim için çok önemli.
Çünkü, tek denge kuracağımız bir bacağımız var. Onu da boşa aldığımız anda, düşeceğimiz tek bir nokta var, yere düşeceğiz. Bunun başka bir seçeneği yok.
O nedenle bizim için güvenlik çok önemli. Kaskı kullanınca, herkes profesyonelmiş gibi bakıyordu burada. Aslında çok profesyonelce değil de, bisiklet ile mahallede geziniyorsunuz.
Beni bir gün bir çift görmüştü ve kültürel turalara katılır mısın teklifinde bulunmuştu. Çok isterim ama size yetişebilir miyim, diye sordum. O zamana kadar, tek pedalı bilmiyordum.
Kitli pedal dediğimiz şey, pedal ayrı özelliği var ve ayakkabısı var. Bastığınızda ayakkabısı kitleniyor, çevirdiğiniz zamanda ayakkabı çıkabiliyor.
Yarışçılar tarafından çok eskiden beri kullanıyormuş, biz bunu bilmiyorduk, tabii o zamanlar. Ben kendim pedalı bir demirci sayesinde uzattırıp, kemerle monte ettirdim. Bu rampaları daha rahat çıkabilmek için bunu yapmıştım. Böyle kullanıyordum…”
BAŞARMAK ZOR, AMA İMKÂNSIZ DEĞİL
“Beni davet eden çiftler sayesinde, gruplarla bisiklet biniyordum. Sporcu geçmişim vardı ve yarışlara katılmak istiyordum. Yarışlara baktığımda, bana en uygun yüzme, bisiklet ve koşunu yapıldığı triatlon branşıydı.
Koşu, bisiklet var, yüzme zaten yapıyorum. İlk zamanlar 5 km koşuyla başlamıştım. Hayatımda hiç koşmamışken bir gün 5 kilometre yarış var dediler. Yapabilir miyim, yapamam mı diye düşündüğümde, bir denemek istiyorum dedim.
Ve gittiğimde, orada ki başarımı görünce inanamamıştım. Dedim ki, ben bu işe devam edeceğim. Koşu protezleri, ekipman çok pahalı.
Bizim bütçemiz belli, protezlerimiz de olmadığı için, kendi kanedyenlerimiz koşmaya devam ettim. Ben hayatımda ilk defa 15 km koşmuşum.
Bu mesafeyi 1 saat 36 dakikada koştum. Tek bacakla bu dereceyi koşmak, çok ciddi bir olay. Bunu görenler, sen koşabilir ve çok iyi dereceler edebilirsin dediler. Ben triatlona o şekilde devam ettikten sonra 15 km’yi gördükten sonrada, ironmanı koşmayı hedeflemiştim.
21 km koşmak çok ciddi bir şey. Tek bacakla koşuyorsunuz. Benim için çok ciddi bir mücadeleydi. Orada benim amacım, biz bir şeyler yapabildiğimizi göstermek. Asıl amacımız, siz bir şey yapamazsınız, düşüncesini yenmekti. Ve ben bunu kanıtladım, bundan da gayet memnunum.
Bunu yapabildiğim için gururluyum. Herkese de öneririm. Eğer bir şeyleri başarmak istiyorsanız, önce hedef koyun o hedef için çalışın. Kesinlikle olmayacak, imkânsız diye bir şey yok. Başarmak zordur ama imkânsız değildir…”
KOŞU PROTEZİNİN ÖNEMİ
“Koşu protezi bizler için olmazsa olmaz aslında. Uluslararası yarışlarda kullanabilmemiz için, kesinlikle şart olan bir malzeme. Koşu protezleri çok ciddi bir rakam ve devlet desteği de yoktur.
Maliyeti yüksek, bütçesi iyi olan yaptırabiliyor. Protez kampanyası başlattık. Protez almak için 100 bin TL ye ihtiyaç vardı. Bu parayı bir yıl içerisinde biriktirmemiz gerekiyordu.
O parayı bir yıl içerinde biriktirememiş olsaydık, bu para bizim adımıza Kızılay’a bağış olarak geçecekti. Biz elimizden geldiği kadar çalıştık ve o paranın ancak yarısını toplayabildik. Kampanyaya özel bir firma firmanın desteğiyle tamamladık ve yolumuza devam ettik…”
BİSİKLET DESTEĞİ CARRARO’DAN
“Ben B Milli sporcuyum. Dünya Kupasında üçüncülüğüm var. Biz devlet desteği alamıyoruz. Başarı elde ediyorsunuz ama bu yeterli olmuyor. Sizin dışarıdan sponsor almanız gerekiyor, maalesef.
Triatlon çok ciddi şekilde pahalı bir spor dalı. Bizim yaptığımız spor branşı, bisikletinden protezine, yüzme ekipmanlarına kadar her şey para.
Benim bisiklet sponsorum Carraro. Çok şükür, onlar sayesinde, yarışmalara katılıyoruz. Onların hakkı hiçbir zaman ödenmez. Onların sayesinde bisiklette iyi dereceler elde ettim. Onların desteği olmasa bu kadar başarılı olamaz, arka planda kalmış olacaktık.
Carraro firması çok ciddi bir sporcu grubuna destek oluyor. Engelli sporcuları da var. Ben Carraro’yu bir firma olarak değil de, aile olarak görüyorum. Ellerinden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyorlar, sağ olsunlar.
Müsabakalara gidiş gelişimizde yardımcı olmaya çalışıyor. Bisiklet taşımakta zorlanıyoruz, kendi araçlarıyla taşıyorlar. Hiç olmazsa onlardan böyle destekler alabiliyoruz çok şükür.
Protez de aynı şekilde, sponsor desteğiyle temin edilebildi. Ekstra ekipmanlar var. Onları biz karşılıyoruz. Eksiklerimiz var mı, var. Eksikler hiçbir zaman bitmez. Ama bunları bir şekilde karşılamaya çalışıyoruz.
Kurumsal olarak bir destek alamıyoruz. Kulübe bağlı olsanız belki destek alabilirsiniz ama, ferdi spor dallarında sponsorları siz bulacaksınız. Antrenmanı siz yapacak, belki antrenörünüzü siz bulacak ve beraber çalışacaksınız.
Bir yanda da kendi kendimi antre edip devam ediyorum, mecburen. Çünkü her şeyin bir bütçesi, gelir katkısı olması gerekiyor. O nedenle yapabileceğiniz spor dallarına yönlenmeniz sizin için artı. Başarı elde etmediğiniz sürece, sponsorluk bulmanız çok zor…”
FEDERASYONLARDAKİ SON DURUM
“Federasyon, siz bir yarışa gittiğinizde, harcırahtan başka bir destek sağlanmadığını söyleyebilirim. Siz oraya ulaşım yapıyorsunuz. Yanınızda bisiklet taşıyorsunuz ve tek başınıza gidiyorsunuz.
Bizim için çok zor bir şey. Yanımızda bir bisiklet çantası, ekipmanlarımızın olduğu valiz ve yanımızda bir destekçi yok. Tek başınıza gidiyorsunuz.
Refakatçi olması lazım, sadece benim için değil tüm sporcular için geçerli. Federasyon tarafından bakış açısı da şu şekilde; Sen bu sporu yapabiliyorsan, seni engelli statüsüne koymuyor gibi düşünelim.
Treatlon Federasyonu ile Bedensel engellilerle birleşip bir sözleşme imzaladılar. Biz harcırahlarımızı şu anda bedensel engellilerden alıyoruz ama yarışları organize eden taraf Triatlon Federasyonu. Milli sporcu olsak bile bizim ekipmanlarımızı karşılamıyorlar. Çünkü ekipmanlar çok pahalı…”
ULUSAL VE ULUSLARARASI YARIŞLAR
“Biz Türkiye’deki uluslararası yarışlara katılabiliyoruz. Yurt dışındakilere şuan için gidemedik. Kendimiz gidelim diyoruz sponsor bulup, onda da federasyondan güçlü olamazsın diyorlar.
Federasyon bizi göndersin diyoruz, şuan için bütçeleri olmadığını belirtiyorlar. Ama bundan sonraki seneler için inşallah olacak diye düşünüyoruz. Çünkü federasyon bünyesinde çok şeyler değişti.
Daha çok destek olmaya çalışıyorlar. Bir yandan da aslında bakarsanız her branşın reklam yüzü olarak görünüyoruz.”
REKLAM YÜZÜ OLABİLMENİN ÖNEMİ
“Düşünebiliyor musunuz, ben tek bacakla bisiklet biniyorum. Bisiklet sürerken, bir tarafta pedal boş dönüyor ve gören herkes şaşırıyor. Bizi bisiklet binerken görenler ‘Nasıl ya, nasıl gidiyor’ şeklinde şaşkınlık yaşıyor.
Bisiklet sürerken size hayranlıkla bakıyor, bir yanda da şaşırıyorlar. Antrenmana çıktığımızda yanımıza gelip ‘Fotoğraf çektirebilir miyiz?’ diyorlar. Yolda durdurup, tebrik etmek istiyorlar. Reklam yüzü açısında düşünce, bu çok ciddi bir şey.
Tek bacakla bisiklet süren dedikleri anda Abdulkadir diyorlar, yavaş yavaş bu branşa katılım sağlayan arkadaşlarımız var. Sen yapıyorsun, biz de yaparız.
Evet, yapabilirsiniz, hatta daha iyisiniz yapabilirsiniz diyorum her zaman. Birilerinin sizi görmesi, parmakla gösterilmeniz önemli. Sen yapıyorsun, bizde yaparız. Bir şeyleri başarmak için benden daha iyisini yapmanız gerekiyor, diyorum…”
FARKINDALIK İÇİN REKLAMLARIN ÖNEMİ
“Çalışan bir kişi olduğunuzda, farkındalık oluşturmak adına toplantı, seminer ve konferans gibi etkinliğe gitmek zor oluyor. Yaptığım spordan ben para kazanmıyorum. Benim iş hayatımız var ve ailemize bakmamız lazım.
O yüzden dolayı öncelik olarak iş, daha sonra spor dediğimiz için davet aldım ama gidemedim. Hafta sonu olursa, gidebilirim. Oradaki kişilere örnek olmak, çok ciddi bir iş.
Konferansa katılan kişilerin sorularına cevap verebilmek, merak edilen konulara açıklık getirmek, önem taşıyor. Dışarıdan ben bunu görebiliyorum.
Bahçeye çıktığımda, çocukların merak edip soruyorlar ‘Abi sen nasıl tek ayakta durabiliyorsun, nasıl tek ayakla bisiklet sürüyorsun?’ . Türkiye olarak şunu yapabiliriz.
Bizim çok fazla televizyon izleyen bir kesimimiz var, maalesef. Her engel grubundan kişileri reklamlarda oynatsalar, büyük bir kesim engellilerin varlığından haberdar olur.
Çünkü kimse etrafında olmadı mı, kimse kimseden haberdar olmuyor. En mantıklı çözüm, televizyon kanalların reklamlarında engelli bireylerin yer almasıdır…”
ÖN YARGILARI YÜZEREK KIRDIM
“Yüzmeyi İstanbul Büyükşehir Belediyesi, (İBB) Spor A.Ş. tesislerinde öğrendim. Protez kullanmama bağlı olarak, rahatsızlığım vardı ve yüzmem gerekiyordu.
Havuza gittiğimde, bazı üyelerden ‘Bu arkadaşın bir uzvu eksik. Havuza girecek ama nasıl olacak, bize bir şey bulaşırsa’ şeklinde düşüncelere kapılanlar oldu.
Bilmedikleri için, onlara da bir şey diyemiyorum. Onları hiçbir zaman yargılamadım. Bunu onlara anlattığınızda, izah ettiğinizde anlayabiliyorlar. Ben ilk havuza gittiğimde, tesis müdürü beni yüzmeye almak istemedi.
Sen tek başına orada nasıl yapacaksın, bizim hocalarımız sana destek olamaz, dedi. Dedim ki ‘Ben bir kez denemek istiyorum. Yapabilirsem, devam ederim.’ Denedim ve başarılıda oldum.
Müdür Bey bir sonraki seanslarda yanıma gelip, benden özür diledi. Ve ben bu şekilde düşünmemiştim, dedi. Ona da bir şey diyemem, çünkü görmemiş olabilir.
Yapıp yapamayacağımı bilmiyor belki. Sonuçta ön yargılı davranmamamız lazım. Yapıp yapamayacağına bakmamız gerek. Bunu yapmak yerine, önünü kapatma yoluna gidiyoruz, maalesef. Yüzme branşında devam ettim.
Abdullah Duran Arslan hocamız sağ olsun, yüzme hocamdı. Her zaman, her yerde destek oldu ve onun sayesinde yüzme yarışlarına gidebildik. Sadece bana değil çok sayıda öğrencinin yüzmesine vesile oluyordu.
Ben, onun diğer öğrencilerine yaptığı şeyleri gördükçe, imkânsız eğitilemez denilen eğittiğine şahit oldum. Allah ondan razı olsun. Yüzme yarışlarında Türkiye üçüncülüğü derecem var. Çok ciddi derceler elde etmeme yardımcı oldu. Ve halen bu branşa devam ediyoruz.
Ben aynı zamanda üç yıldız dalgıcım. Uluslararası her yerde dalış sertifikam var. Aynı zamanda dalış eğitimlerine devam ediyorum. İnsan istedikten sonra her şeyi yapabilir dedim ya. Yapmak istediği şeyleri sıraya koyup yaptığında, her şeyi başarabiliyor.”
BELEDİYELERE DÜŞEN GÖREVLER
“Belediyelerin bizim gibi sporculara destek sağlaması gerekiyor ama maalesef bunu çoğu belediye gerçekleştiremiyor. Ferdi sporcu olduğumuz için mi, bilmiyorum. Kendi sporcusu olarak da gösterebilirler.
Sadece spor tesislerinde idman yapabiliyoruz. Ben belediyenin tesislerinde sadece yüzme branşı alabiliyorum. Bu şekilde bir yardım bile, bana artı puan katıyor. Hiç olmazsa sporculara şunu yapabilirler.
Bir sporcu yarışmalara giderken, gidiş-geliş, konaklama, malzeme gibi konularda yardımcı olabilirler. Başka bir şeye gerek yok. Sporcu zaten geri kalan kısmını halledecek.
Bazı belediyeler, örneğin Ümraniye ve Üsküdar tarafında birkaç belediye sporcularına maaş bağlayıp, çocukların spor yapmasına destek oluyor.
Örnek alıp, bunu diğer belediyeler neden yapabilir. Tüm belediyeler bunu yapması gerekirken, neden yapmadıklarını bilemiyoruz…”
ENGELLİ VEYA ÖZÜRLÜ TABİRLERİ
“Engelli çok fazla arkadaşımız var. Engelli, özürlü veya diğer tanımlardan ben rahatsızlık duymuyorum ama rahatsızlık duyan arkadaşlarımız yok değil. Bana sorarsanız böyle şeylere takılmamız gerekiyor, çünkü biz yaşayan birer varlığız.
Nefes aldığımız süre içerisinde varlığımız sürdürüyoruz. Rabbimiz bize izin vermez ise zaten yaşamayacağız. Burada kişiye engelli demiş, özürlü demiş, insan demiş bizim için hiçbir şey fark etmez aslında.
Hepimiz birer canlıyız, yanlış düşünmememiz gerekiyor. Tamam bize engelli diyorlar, aile büyüklerimiz yaşanınca onlara da ‘bunamış’ veya ‘yaşlanmış’ diyorlar. Düşününce, bu tabirlerde aslında yanlış…”
YAPACAK BİR SPOR BRANŞI VAR
“Çocuk nerede rahat ve hangi spor dalını yapmak istiyor ise o spor dalına yönlendirilmeli. Bunu şu anda oturduğum ilçenin belediyesi, Başakşehir Belediyesi destekliyor.
Sayıları sınırlıda olsa okullara gelip, orda ki çocuklara bir şekilde destek oluyorlar. Aileler çocuklarını yönleniyor veya bir spor dalını istiyor. İlla bu basketbol veya futbol olmayabilir, okçuluk, atıcılık veya at biniciliği olabilir.
Aile çocuğu birden fazla spor branşına yönlendirsin, zaten o yol bulacaktır, bir yerden sonra. Engelli veya engelsiz diye ayırmamak lazım.
Bak, benim bacağım yok ama bisiklet binebiliyoruz. Bu tekerlekli sandalye de olan arkadaşlarımız için de geçerli. Onların yapabileceği çok fazla spor dalı var.
Tenis var, basketbol var, voleybol var. Hangi sporu seviyor, hangi sporu yapmak istiyorsanız o sporu sadece birazcık araştırın. Çünkü her türlü engel grubunda hiçbir yerini oynatamayan, sadece gözüyle spor yapan sporcular var.
O bunu yapabiliyor ise siz neden yapamayasınız! Bence bahaneleri geride bıraksınlar, başarmak için ellerinden gelen gayreti yapmaları gerekiyor…”
ÜNİVERSİTELERİN ENGELLİ BÖLÜMLERİ
“Üniversitelerde Engelli bölümleri açılması, gelecek için önem taşımaktadır. İlerleyen zamanlarda engellilere nasıl davranılması, onların eğitimi konusunda önem taşımaktadır. Daha çok engelli sporcunun branşında neler yapacağını göreceğiz…"
HERKES SPOR YAPMALI
“Ben arkadaşlarımıza spor yapacaklarını söylüyorum. Eşin çalışıyor, sen çalışıyorsun birde çocuğun var diyelim. Engelli olsun veya olmasın hiç fark etmez, herkes için geçerli bu.
Sadece eve geldikten sonra, yemeğini ye veya daha sonra ye, minimum dışarı çıkıp yürüyüş yapabilirsin. Bunu yaptığın sürece sağlığın yerinde sonrası vücudum zinde olur.
Zaten, iş yerinde belki arkadaş çevrende veya trafikte stres yükleniyorsun sürekli. Kişi sadece 45 dakika yürüyüş yapsa bile, çok ciddi şeyler değişecek. Ama bunu herkes yapamıyor. Biz koşarken bile, bazıları örnek alıp koşmaya başlıyorlar…”
HER BAŞARI, İLAÇ GİBİ TESİRLİ
“İronman birinciliğim var. Triatlonda 4-5 kere Türkiye Şampiyonluğum, ikincilik ve üçüncülüğüm var. Duatlonda (koşu-bisiklet-koşu) Türkiye birinciliklerim var.
Triatlonda dünya 3.’lüğüm var. Yüzmede Türkiye’ye 3.’lüğüm var. Atletizm yüksek atlamada Türkiye Birinciliğim var. Ampute spor branşında Türkiye 3.’lüğüm var.
Bisiklet yarışlarına katıldım. Oralarda derecelerim var. Her bir başarı bir ilaç kadar tesirli. Orada ki başarı sadece skor olarak değil, oradaki başarı daha çok rol model olarak örnek olmak açısından da önemli…”
BAŞARI REÇETESİNDE NELER VAR?
“Önce hedef koyarım. Çünkü hedefe koyulan yolda gidilir. O yapılacakları bir bir uygulamaya başladıktan sonra başarı elde ediliyor. Ben triatlona başladığımda, ilk yarışmalarda ikincilik ve üçüncülükle devam ediyordum.
İlk senemde benim antrenörüm yoktu ve ben nasıl başarabilirim, nerede eksiğim var diyordum. Mesela diğer arkadaşlarım koşu protez, ben de değnekle koşuyordum. Durum böyle olunca da onlara nazaran koşu çok eksikti.
Ne yapabilirim diye düşünüyordum. Bisiklet sürüşüm onlara göre daha iyiydi. Ne yaptım, bisiklet ve yüzmede bir tık daha iyi oldum. Koşuda geride kalsam, ben orada zaman farkından birinciliğe çıkmıştım.
Programlı şekilde ilerlersek ciddi anlamda başarı elde edebiliriz. Yoksa o programda uyulmamazlık oluyor arada bir ama çok fazla değil. Yani siz bir sene ayıracaksınız. Örneğin triatlonda ironman yarışına hazırlanacaksınız işte iki senenizi ayırmanız lazım.
İki sene içerisinde neler yapmalıyım, nasıl bir yol izlemeliyim, şu yarışlara katılmam lazım ki kendimi geliştireyim ya da şu idmanları yapmam, plan program yapmam şeklinde gidiyor.
İşte ironman dayanıklılığı, daha uzun sürüşte filan derken işte siz burada bir ay idman yapamamazlık yapsanız, siz o ironmanı çıkartamazsınız.
Çünkü orada psikolojik olarak bile bitirir sizi. Tabii başarıya giden yoldaki en önemli şey, inanmak. Çünkü sizin bir şeyi başarabileceğinize inanmanız lazım ki yüzde ellisi bitsin bu yarışın, yoksa bitmez yani…”
HEDEF VE YAPILMASI GEREKENLER
“Türkiye’deki hedefleri zaten daha fazlasıyla gerçekleştirdik. Bundan sonraki hedeflerimiz olimpiyatlarda derece alabilmemiz. Bu sadece ben değil, benim dışımda başka bir engelli kardeşim bile olsa, elimden geldiğinin fazlasıyla destek olmaya çalışırım.
Çünkü triatlon branşında olduğumuz için buradaki camiadaki tüm arkadaşlarım için geçerli, ben ya da başka bir arkadaşım. Biz bir kişi dahi olsun olimpiyatlarda derece almak için elimizden geleni yapacağız bundan sonra.
Çünkü bir şeyleri göstermek istiyorum. Biz bu branşın da Türkiye’de var olduğunu herkese duyurmak istiyoruz. Herkesin inanması lazım.
Bir Türk olarak nasıl ki Mete Gazoz dünya starı, okçulukta çok ciddi bir derece elde etti, aynı şekilde her branşta biz de başarı elde edebiliriz. Ama buna inanmamız lazım.
Hepimizin inanması lazım. Bir kişinin inanmasıyla bitmiyor sadece. Herkesin, her destekçinin de aynı şekilde arkasında olması gerekiyor…
Buradan tüm sporcu ve sporcu olacak herkese söylüyorum, bir şeyleri bahane etmeyin!..
Bahanelerinizi geriye atın ve yolunuza bakın!..
Herkes için geçerli bu. Aileler de çocuklarınızın ufkunu kısıtlamayın. Elinizden geldiğince destek olmaya çalışın.”
.
Ahmet Gülümseyen, dikGAZETE.com
Geçirdiği trafik kazasında sağ ayağını diz altından kaybeden Abdülkadir Özoğul, sporda tam bir spor branşı avcısı.
Ampute futbolla başlayıp, bisiklet, atletizm ve yüzme branşıyla devam eden spor hayatı kadar, hayata bakışı ve sosyal çevreyle de örnek bir hayat sürdüren Abdükadir Özoğul ile sosyal medya hesaplarımız üzerinden (instagram;ahmetgulumseyen) hoş bir sohbet gerçekleştirdik.
“Engelli olmayı biz seçmedik ama engelliyiz diye de her şeyden vazgeçmedik, kabul ettik, hayatımızı ona göre düzenledik” diyor, şampiyon sporcu.
Ülkemizde ironman (1,9 yüzme, 90 km yüzme, 21km koşu) bitirmiş tek ‘engelsiz’ sporcu olan Abdülkadir Özoğul ile hayata hiçbir zaman negatif yönüyle bakmamak, nefes aldığımız her süreç içerisinde şükretmemiz gerektiğinin önemine vurgu yaptığı, içtenlik dolu o sohbetimizi paylaşmak istiyoruz.
Paylaşmak istiyoruz ki, her defasında bardağın dolu/boş tarafına takılanlara toplumsal bir mesaj olsun…
“1988 İstanbul doğumluyum. Aslen Giresunluyum. 1994 senesinde geçirdiğim trafik kazasından sonra sağ bacağımı diz üzerinden kaybettim. Bu benim hayatımda kayıp olarak görülse de, aslında ilerleyen zamanlarda çok fazla fayda sağladı diyebiliriz.
Yaptığım sporlar, daha farklı faaliyet, sosyal çevremi artırdı. Nasıl diyeceksiniz? Benim hayatımda Türkiye’nin her tarafından insanlar oluştu.
Onlarla sürekli iletişim halinde oluyorsunuz. Spor hayatına 2006-2007 yıllarında Ampute futbolla başladım. İlk kurulan Ampute futbol takımlarında bizde vardık…”
TRAFİK KAZASI SONUCU…
“1994 yılında otobüs yolculuğunda trafik kazası geçirdik. Gece yolcuğunda, seyahat ettiğimiz otobüs tıra çarpıyor. O çarpışma sonucunda 2 ölü, 3 yaralı vardı, en ağır yaralı bendim.
Benim iki ayağım birden kırılıyor. Sağ ayağımda damar kopukluğu oluştu. Sonrasında hastaneye kaldırılmıştık.
Doktor yanlış müdahaleyle birlikte alçıya alıyor. Alçıya alındığından kangrene dönüyor ve ayağımı kesmek zorunda kalıyorlar…”
HERKES BİR ENGELLİ ADAYI MIDIR?
“Hiçbir zaman ne oldum demeyeceksin. Hayatta her an her şey olabilir. Beş saniye veya beş dakika sonrasını bilemezsiniz. Sonuçta ilerleyen süreç içerisinde her an her şey olabilir.
Yolda yürürken ayağınız taşa takılıp düşebilirsiniz. Örnek veriyorum, yemek yerken boğazınıza zeytin çekirdeği kaçabilir, her şey olabilir.
Kimse, şu olmaz, bu olmaz şeklinde düşüncelere kapılmasın. Biz de bunların canlı örnekleriyiz aslında. Herkes bunu bilemeyebilir ama düşündüklerinde sadece bu bizim için değil, daha son durumda olan engelli arkadaşlarımız, kardeşlerimiz var. Bunlara acıyarak bakmamak gerek. Sonuçta onlarda hayatımızın içerisindeler, hepimiz canlıyız sonuçta…”
KAZA VE KADERE İNANMAK
“Hayatta olsa, yarışta olsa yaşadığınız süreç içerisinde kazanır veya kaybedebilirsiniz. Kaybetmek, hiçbir zaman kötü bir şey değil. Bir futbol maçından örnek vereyim. Yenildik, ya çok kötüydük. Öyle bir şey değildir aslında.
Yenmek de yenilmek de var sonuçta. Siz bunu illa kötü olarak düşünmeyeceksiniz. Yenilseniz de gülmemiz lazım aslında.
Ölüm de bizimle, kaza da bizimle. Kaza ve kadere iman dediğimiz şey aslında her şey inanmaya bağlı…”
SPORLA TANIŞMAK VE BAŞARMAK
“2006-2007 yıllarında ampute futbola aktif olarak spora başladım. Sonrasında, sağlık probleminden dolayı yüzmeye devam ettim. Daha sonrasında maraton koşuları ve bisiklete devam edince de, üçünü birleştirip triatlon sporcusu olarak devam ettik.
Yarışlara katılmaktaki asıl hedef bitirmek, devamında ise başarı. Başarmanın asıl kaynağı, sizin çalışmaların meyvesini yemek. Çalışmadan hiçbir zaman bir başarı elde edilmiyor.
Engelli dernekleri vardı. Ahmet Korkmaz isimli, Ampute futbolun ilk organize eden bir Ağabeyimiz vardı.
Beni tekerlekli basketbol oynamaya çağırmışlardı ve ben basketbol oynamak istemediğimi söylemiştim. Futbolu daha fazla seviyordum. Oturduğum mahallede, engeli bulunmayan arkadaşlarla futbol oynuyorduk.
Arkadaş çevrem çok iyi olduğu için, onlar beni aralarından ayırmıyorlardı. Ben onlarla ayağım yokmuş gibi düşünmeden, normal kişiler gibi oynuyorduk.
Futbolla Ahmet abiler sayesinde tanışıp, ligimiz olmadığı için ilk başta, hafta içerisinde iki üç gün idman olarak yapıyorduk.
Daha sonrasında ligimiz kuruldu ve ampute futboluna devam ettik. Türkiye üçüncülüğü, sonrasında güzel dereceler elde etmiştik. Bazı olumsuz düşüncelerden dolayı ampute futbolunu bırakma kararı aldım…”
BAŞARIDA AİLENİN ROLÜ
“Bu şekilde pozitif olmamızın en büyük nedeni ailem diyebilirim. Çünkü benim en büyük destekçim ailem yani. Bir insanın arkasında ailesinin olması gibi pozitif bir güç varken, kişinin negatif düşünmesi imkânsız.
Olumsuz her türlü koşul olabilir ama her olumsuzun içerisinde olumlu yanlarına bakabilmek, o yanı görebilmek önemli. Bir yarışı mutlaka kazanmak önemli değil, o yarışı kaybede de bilirsiniz. Olumsuz şeyler yaşayabilirsiniz.
Pes etmeden devam etmek önemli olan. Sporcu olarak diğer ailelere şunu söyleyebilirim…”
ÇOCUKLARIN SPORA YÖNLENDİRİLMESİ
“Engelli veya engelsiz tüm bireyler için geçerli, çocuklarınızı bir spor dalına yönlendirin. Bu illa ki bisiklet, yüzme, koşu ya da futbol olmayabilir.
Spor dalını çocuğun kendisi seçsin. Çünkü orada kendisi ilerleyecek. Burada, spora yönlendirmelerinin asıl nedeni o çocuk orada bütün enerjisini, var olan bütün negatifliğini atabilmesi.
Bütün olumsuzluklarınızı orada bırakabilecek. Milletimiz maça gidip bağırıp çağırıp stres atıyor! Bir futbol maçı veya halı saha karşılaşmasında ne kadar rahatlıyor insan.
Çocuklarımızın geleceği için çok önemli bir nokta. Profesyonel anlamda spor yaparlarsa da, sosyal çevreleri çok genişlemekle birlikte çocukların ufku açılır…”
BİSİKLET BRANŞININ AÇILMASI
“Federasyonların altında bir çok branş var. Daha fazlası olabilir mi? Tabii ki olabilir. Bedensel engellilerde halen bisiklet branşı yok.
Bisiklet sporunun Bedensel Engelliler Spor Federasyonu çatısı altında açılması için çok uğraştım. Bu branşın açılması için iki üç çalıştaya katıldım.
İnşallah ilerleyen zamanlarda açılır ve diğer engelli arkadaşlara bu sporu yapmalarına öncülük olur. Artı ben bisiklet antrenörüyüm. Engelli sporcular olarak bayağı iyi dereceler elde edebiliyoruz.
Bisiklet branşında şu anda, biraz mecburiyetten sağlam kişilerle yarışıyoruz. Çünkü kendi branşımızı bir türlü açtıramadık.
Özel yarışlara bir şekilde kategori koydurabildik ama resmi yarışlarda bu kategorilerin yer almasını sağlamak nasip olmadı. Bu çağrımız diğer yetkililere de buradan duyurulur. Tüm branşlar açılır ve bu sayede spor yapan engelli sayısını artırmış oluruz…”
TRİATLON BRANŞININ ÖZELLİKLERİ
“Triatlon başlı başına bir branş. Neden, diyeceksiniz. Şöyle, yüzme, bisiklet, koşu. 750 metre yüzme, 20 km bisiklet, 5 km koşudan oluşuyor.
Biliyorsunuz ki, yüzme, bisiklet ve koşu olsun, hepsi ayrı ayrı öyle bir spor dalları ki bunlar, iki üç gün idman yapmadığınızda bile vücudunuz hemen performanstan düşüyor.
Bu kişiye özel değil, herkes için geçerli bir durum. Triatlonun çok zor bir spor dalı olması, üç ayrı spor dalının birleştirilmiş halinden kaynaklanıyor.
Yarışlara hazır bir şekle gelmeniz için, sürekli antrene olmanız lazım. Diğer türlü gerileme duruma gelirsiniz. Antrene olmazsanız, yarış çıkaramaz, yarış tamamlayamazsınız. Sadece bir bisiklet yarışı, sadece bir koşu veya yüzme olsa, zorda olsa onu bir şekilde bitirirsiniz.
Hepsinde birbirinden farklı kas grupları çalışıyor. Öyle bir şey ki yüzmeden çıkıyorsunuz bisiklete, bisikletten iniyorsunuz tekrar koşuya. Hiç durmak yok, yani.
Onu bitirebilmek aslında başlı başına bir başarı. İlk zamanlarda sadece ben uğraşıyordum, şimdi bu branşı yapan arkadaşların sayısı artıyor. İnşallah artmaya da devam edecektir diyorum bakalım hayırlısı diyelim…”
NEDEN BİR BRANŞ DEĞİL DE…
“Ampute futbolu bıraktıktan sonra, bisiklet veya ferdi bir spor dalında kendimi geliştirmek istedim. Federasyonlarımızda bisiklet branşı olmadığı için, yüzmede devam ediyor, atletizm de yapıyordum.
Bisikleti de bu branşlara katıp, arkadaşlardan da teyit ettikten sonra triatlon yarışlarına katılmaya başladım. Katıldıktan sonra severek yaptım. Ben daha iyisini neden başarmayayım anlayışıyla bir tık daha iyisini başardım.
Mesela ironman yarışı var. Bunu herkes bilmez ama ironman yarışını bizim yapmamız daha zor. Çünkü oradaki mesafeler 1,9 km yüzme, 90 km bisiklet ve 21 km koşudan oluşuyor. Şu anda bu yarışı bitiren tek bedensel engelli benim.
Türkiye’de benim dışımda hiçbir bedensel engelli ironman yarışını bitirmiş değil. Benim yaptığım spor dalında başarılı olmam çok önemli.
Benim katıldığım ironman yarışına katılım 2 bin, bu yarışı bitiren ancak 800 kişi. Buraya katılanlar hepsi engeli bulunamayan kişiler ve onların bitiremediği yarışı bitirmiş oluyorsunuz. Bu unvanı taşımak bile benim için bulunmaz gurur yani.
Triatlona başladığımda benim hedefim ironman bitirmekti. Çok şükür onu başardım. İnsan kendine bir hedef koyup, o hedefe doğru ilerledi mi her şeyi yapar. Ben bunu gördüm…”
CONK BAYIRI’NI BİSİKLETLE ÇIKMAK
“Ben arkadaş çevremi çok seviyorum. Herkesi bir bir severim. Hiç kimseyi ayırmak istemem, çünkü hepsinin yeri çok ayrı. Her yerde bir anımız var.
Sadece spor olarak düşünmeyelim. Demin bahsettiğim kültür turları ve burada yaşadıklarımız çok önemli. Çünkü insanlarla bir şeyler paylaşıyorsunuz, çok değerli bir şey bu.
Yani unutulmamak, oradaki başardıklarınızla seni örnek göstermeleri, illa ben olarak değil. Mesela, Çanakkale turu düzenlemişlerdi. Oradaki anılarımızdan bir tanesinden bahsetmek isterim.
Conk Bayırı’nda uzun bir rampa var ve adım adım çıkıyorsunuz o rampayı. Ben burayı bisikletle çıkarken, oradakiler kendilerini yediremeyip, ‘Ben de bisiklete binip çıkmak istiyorum’ deyip devam edenler oldu.
Çanakkale’de çok farklı duygular oluştu. Anlatırken, anlatmakta zorlanmış olabilirim. Asıl oradayken, o tarihi atmosfer içerisinde farklı duyulara kapılıyor insan…”
ROL MODEL OLABİLMEK
“Geçmişte gece konu gibi bir mahallede otuyordum. Oturduğum mahallede çocuklara örnek oluyordum. Neden diyeceksiniz? Ben bisikletle dışarıda idman yaparken beni görüyorlardı ve ben de bisikletçi olmak istiyorum, diyorlardı.
Bu bile insan için çok önemli bir şey. Bunları bir iz bırakıyoruz aslında. Bizi gören o çocuk, bisiklet veya farklı bir spor branşına yönelecek. Aslına bakarsanız, branşın reklam yüzü olarak görülmemiz önem taşımaktadır…”
ÖRNEK OLABİLMEK, SOSYAL ÇEVREYİ GENİŞLETMEK
“İstanbul içi veya İstanbul dışı, arkadaşlar bir araya gelip turlar düzenliyoruz. Şehitleri anma turlarımız oluyor. Çanakkale’ye kadar pedal çeviremeyecek arkadaşlarımız olduğu için, il içerisindeki şehitliklere turlar düzenleniyor.
Her ilin farklı bisiklet takımı veya derneği olduğu için, her yerde belli gruplarlar halinde turlar düzenleniyor. Bu organizasyonlar aslında halkımız içinde çok güzel bir şey.
Herkesin orada, birlikte bir etkinliğe katılması sosyal çevre, sosyal sorumluluk projesi. Bunların hepsi çok önemli. Çünkü, siz oradaki çevreye, sizi gören herkese örnek oluyorsunuz.
Bir yerden bir yere pedallıyor, yani birlikte bir şeyler başarabiliyorsunuz. Bunlar örnek olabilecek etkinlikler.
Buradan Çanakkale’ye kadar pedallamak zor ama imkansız değil. Biz bunları başarabildiğimiz için gurur duyuyoruz.
Niye? Birilerine örnek olabiliyoruz, birilerine önayak oluyoruz. Birilerine, oraya katılım sağlaması için elimizden gelen her şeyi yapmaya çalışıyoruz. Burada asıl amaç, geçmişteki yaşanmışlıkları şimdiki zamanda hatırlamak, anımsamak.
Aynı zamanda amaç, sosyal çevreyi genişletmek. Daha fazla kitleye ulaşıp, daha fazla arkadaş edinip, daha fazla kişiyle pedallamak. Bu da güzel bir etkinlik oluyor…”
BALIK TUTMA YOLUNDA SPORCU OLMAK
“Balık tutma, benim bisiklete başlamamdaki vesile o oldu. Benim Fatih isimli görme engelli arkadaşım var. Arkadaşımla birlikte bisiklet almaya karar vermiştik. O da çok istiyordu.
Bisikletçiye giderken, bir yandan da ‘Bu bisikleti sürebilir miyiz ?’ düşüncesiyle gittik. Orada kanedyen değnekleri bırakarak, denemek istiyorum, dedim.
Ve iki yüz metre kadar bisiklete bindim ve bisikleti almaya karar verdim. Sürebildiğime göre, eve kadar giderim dedim. Eminönü’nden Başakşehir’e kadar, hiç bisiklet binmemiş birinin bisikletle eve gelmesi çok zor olmasına rağmen, bisikletle eve geldim.
Ertesi gün de bisikletle balık tutmaya gittik. Bisikletleri, balık tutmaya gitmek amacıyla almıştık. Bisiklet sürerken güvenlik önemli olduğu için kask takıyordum. Kask bizim için çok önemli.
Çünkü, tek denge kuracağımız bir bacağımız var. Onu da boşa aldığımız anda, düşeceğimiz tek bir nokta var, yere düşeceğiz. Bunun başka bir seçeneği yok.
O nedenle bizim için güvenlik çok önemli. Kaskı kullanınca, herkes profesyonelmiş gibi bakıyordu burada. Aslında çok profesyonelce değil de, bisiklet ile mahallede geziniyorsunuz.
Beni bir gün bir çift görmüştü ve kültürel turalara katılır mısın teklifinde bulunmuştu. Çok isterim ama size yetişebilir miyim, diye sordum. O zamana kadar, tek pedalı bilmiyordum.
Kitli pedal dediğimiz şey, pedal ayrı özelliği var ve ayakkabısı var. Bastığınızda ayakkabısı kitleniyor, çevirdiğiniz zamanda ayakkabı çıkabiliyor.
Yarışçılar tarafından çok eskiden beri kullanıyormuş, biz bunu bilmiyorduk, tabii o zamanlar. Ben kendim pedalı bir demirci sayesinde uzattırıp, kemerle monte ettirdim. Bu rampaları daha rahat çıkabilmek için bunu yapmıştım. Böyle kullanıyordum…”
BAŞARMAK ZOR, AMA İMKÂNSIZ DEĞİL
“Beni davet eden çiftler sayesinde, gruplarla bisiklet biniyordum. Sporcu geçmişim vardı ve yarışlara katılmak istiyordum. Yarışlara baktığımda, bana en uygun yüzme, bisiklet ve koşunu yapıldığı triatlon branşıydı.
Koşu, bisiklet var, yüzme zaten yapıyorum. İlk zamanlar 5 km koşuyla başlamıştım. Hayatımda hiç koşmamışken bir gün 5 kilometre yarış var dediler. Yapabilir miyim, yapamam mı diye düşündüğümde, bir denemek istiyorum dedim.
Ve gittiğimde, orada ki başarımı görünce inanamamıştım. Dedim ki, ben bu işe devam edeceğim. Koşu protezleri, ekipman çok pahalı.
Bizim bütçemiz belli, protezlerimiz de olmadığı için, kendi kanedyenlerimiz koşmaya devam ettim. Ben hayatımda ilk defa 15 km koşmuşum.
Bu mesafeyi 1 saat 36 dakikada koştum. Tek bacakla bu dereceyi koşmak, çok ciddi bir olay. Bunu görenler, sen koşabilir ve çok iyi dereceler edebilirsin dediler. Ben triatlona o şekilde devam ettikten sonra 15 km’yi gördükten sonrada, ironmanı koşmayı hedeflemiştim.
21 km koşmak çok ciddi bir şey. Tek bacakla koşuyorsunuz. Benim için çok ciddi bir mücadeleydi. Orada benim amacım, biz bir şeyler yapabildiğimizi göstermek. Asıl amacımız, siz bir şey yapamazsınız, düşüncesini yenmekti. Ve ben bunu kanıtladım, bundan da gayet memnunum.
Bunu yapabildiğim için gururluyum. Herkese de öneririm. Eğer bir şeyleri başarmak istiyorsanız, önce hedef koyun o hedef için çalışın. Kesinlikle olmayacak, imkânsız diye bir şey yok. Başarmak zordur ama imkânsız değildir…”
KOŞU PROTEZİNİN ÖNEMİ
“Koşu protezi bizler için olmazsa olmaz aslında. Uluslararası yarışlarda kullanabilmemiz için, kesinlikle şart olan bir malzeme. Koşu protezleri çok ciddi bir rakam ve devlet desteği de yoktur.
Maliyeti yüksek, bütçesi iyi olan yaptırabiliyor. Protez kampanyası başlattık. Protez almak için 100 bin TL ye ihtiyaç vardı. Bu parayı bir yıl içerisinde biriktirmemiz gerekiyordu.
O parayı bir yıl içerinde biriktirememiş olsaydık, bu para bizim adımıza Kızılay’a bağış olarak geçecekti. Biz elimizden geldiği kadar çalıştık ve o paranın ancak yarısını toplayabildik. Kampanyaya özel bir firma firmanın desteğiyle tamamladık ve yolumuza devam ettik…”
BİSİKLET DESTEĞİ CARRARO’DAN
“Ben B Milli sporcuyum. Dünya Kupasında üçüncülüğüm var. Biz devlet desteği alamıyoruz. Başarı elde ediyorsunuz ama bu yeterli olmuyor. Sizin dışarıdan sponsor almanız gerekiyor, maalesef.
Triatlon çok ciddi şekilde pahalı bir spor dalı. Bizim yaptığımız spor branşı, bisikletinden protezine, yüzme ekipmanlarına kadar her şey para.
Benim bisiklet sponsorum Carraro. Çok şükür, onlar sayesinde, yarışmalara katılıyoruz. Onların hakkı hiçbir zaman ödenmez. Onların sayesinde bisiklette iyi dereceler elde ettim. Onların desteği olmasa bu kadar başarılı olamaz, arka planda kalmış olacaktık.
Carraro firması çok ciddi bir sporcu grubuna destek oluyor. Engelli sporcuları da var. Ben Carraro’yu bir firma olarak değil de, aile olarak görüyorum. Ellerinden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyorlar, sağ olsunlar.
Müsabakalara gidiş gelişimizde yardımcı olmaya çalışıyor. Bisiklet taşımakta zorlanıyoruz, kendi araçlarıyla taşıyorlar. Hiç olmazsa onlardan böyle destekler alabiliyoruz çok şükür.
Protez de aynı şekilde, sponsor desteğiyle temin edilebildi. Ekstra ekipmanlar var. Onları biz karşılıyoruz. Eksiklerimiz var mı, var. Eksikler hiçbir zaman bitmez. Ama bunları bir şekilde karşılamaya çalışıyoruz.
Kurumsal olarak bir destek alamıyoruz. Kulübe bağlı olsanız belki destek alabilirsiniz ama, ferdi spor dallarında sponsorları siz bulacaksınız. Antrenmanı siz yapacak, belki antrenörünüzü siz bulacak ve beraber çalışacaksınız.
Bir yanda da kendi kendimi antre edip devam ediyorum, mecburen. Çünkü her şeyin bir bütçesi, gelir katkısı olması gerekiyor. O nedenle yapabileceğiniz spor dallarına yönlenmeniz sizin için artı. Başarı elde etmediğiniz sürece, sponsorluk bulmanız çok zor…”
FEDERASYONLARDAKİ SON DURUM
“Federasyon, siz bir yarışa gittiğinizde, harcırahtan başka bir destek sağlanmadığını söyleyebilirim. Siz oraya ulaşım yapıyorsunuz. Yanınızda bisiklet taşıyorsunuz ve tek başınıza gidiyorsunuz.
Bizim için çok zor bir şey. Yanımızda bir bisiklet çantası, ekipmanlarımızın olduğu valiz ve yanımızda bir destekçi yok. Tek başınıza gidiyorsunuz.
Refakatçi olması lazım, sadece benim için değil tüm sporcular için geçerli. Federasyon tarafından bakış açısı da şu şekilde; Sen bu sporu yapabiliyorsan, seni engelli statüsüne koymuyor gibi düşünelim.
Treatlon Federasyonu ile Bedensel engellilerle birleşip bir sözleşme imzaladılar. Biz harcırahlarımızı şu anda bedensel engellilerden alıyoruz ama yarışları organize eden taraf Triatlon Federasyonu. Milli sporcu olsak bile bizim ekipmanlarımızı karşılamıyorlar. Çünkü ekipmanlar çok pahalı…”
ULUSAL VE ULUSLARARASI YARIŞLAR
“Biz Türkiye’deki uluslararası yarışlara katılabiliyoruz. Yurt dışındakilere şuan için gidemedik. Kendimiz gidelim diyoruz sponsor bulup, onda da federasyondan güçlü olamazsın diyorlar.
Federasyon bizi göndersin diyoruz, şuan için bütçeleri olmadığını belirtiyorlar. Ama bundan sonraki seneler için inşallah olacak diye düşünüyoruz. Çünkü federasyon bünyesinde çok şeyler değişti.
Daha çok destek olmaya çalışıyorlar. Bir yandan da aslında bakarsanız her branşın reklam yüzü olarak görünüyoruz.”
REKLAM YÜZÜ OLABİLMENİN ÖNEMİ
“Düşünebiliyor musunuz, ben tek bacakla bisiklet biniyorum. Bisiklet sürerken, bir tarafta pedal boş dönüyor ve gören herkes şaşırıyor. Bizi bisiklet binerken görenler ‘Nasıl ya, nasıl gidiyor’ şeklinde şaşkınlık yaşıyor.
Bisiklet sürerken size hayranlıkla bakıyor, bir yanda da şaşırıyorlar. Antrenmana çıktığımızda yanımıza gelip ‘Fotoğraf çektirebilir miyiz?’ diyorlar. Yolda durdurup, tebrik etmek istiyorlar. Reklam yüzü açısında düşünce, bu çok ciddi bir şey.
Tek bacakla bisiklet süren dedikleri anda Abdulkadir diyorlar, yavaş yavaş bu branşa katılım sağlayan arkadaşlarımız var. Sen yapıyorsun, biz de yaparız.
Evet, yapabilirsiniz, hatta daha iyisiniz yapabilirsiniz diyorum her zaman. Birilerinin sizi görmesi, parmakla gösterilmeniz önemli. Sen yapıyorsun, bizde yaparız. Bir şeyleri başarmak için benden daha iyisini yapmanız gerekiyor, diyorum…”
FARKINDALIK İÇİN REKLAMLARIN ÖNEMİ
“Çalışan bir kişi olduğunuzda, farkındalık oluşturmak adına toplantı, seminer ve konferans gibi etkinliğe gitmek zor oluyor. Yaptığım spordan ben para kazanmıyorum. Benim iş hayatımız var ve ailemize bakmamız lazım.
O yüzden dolayı öncelik olarak iş, daha sonra spor dediğimiz için davet aldım ama gidemedim. Hafta sonu olursa, gidebilirim. Oradaki kişilere örnek olmak, çok ciddi bir iş.
Konferansa katılan kişilerin sorularına cevap verebilmek, merak edilen konulara açıklık getirmek, önem taşıyor. Dışarıdan ben bunu görebiliyorum.
Bahçeye çıktığımda, çocukların merak edip soruyorlar ‘Abi sen nasıl tek ayakta durabiliyorsun, nasıl tek ayakla bisiklet sürüyorsun?’ . Türkiye olarak şunu yapabiliriz.
Bizim çok fazla televizyon izleyen bir kesimimiz var, maalesef. Her engel grubundan kişileri reklamlarda oynatsalar, büyük bir kesim engellilerin varlığından haberdar olur.
Çünkü kimse etrafında olmadı mı, kimse kimseden haberdar olmuyor. En mantıklı çözüm, televizyon kanalların reklamlarında engelli bireylerin yer almasıdır…”
ÖN YARGILARI YÜZEREK KIRDIM
“Yüzmeyi İstanbul Büyükşehir Belediyesi, (İBB) Spor A.Ş. tesislerinde öğrendim. Protez kullanmama bağlı olarak, rahatsızlığım vardı ve yüzmem gerekiyordu.
Havuza gittiğimde, bazı üyelerden ‘Bu arkadaşın bir uzvu eksik. Havuza girecek ama nasıl olacak, bize bir şey bulaşırsa’ şeklinde düşüncelere kapılanlar oldu.
Bilmedikleri için, onlara da bir şey diyemiyorum. Onları hiçbir zaman yargılamadım. Bunu onlara anlattığınızda, izah ettiğinizde anlayabiliyorlar. Ben ilk havuza gittiğimde, tesis müdürü beni yüzmeye almak istemedi.
Sen tek başına orada nasıl yapacaksın, bizim hocalarımız sana destek olamaz, dedi. Dedim ki ‘Ben bir kez denemek istiyorum. Yapabilirsem, devam ederim.’ Denedim ve başarılıda oldum.
Müdür Bey bir sonraki seanslarda yanıma gelip, benden özür diledi. Ve ben bu şekilde düşünmemiştim, dedi. Ona da bir şey diyemem, çünkü görmemiş olabilir.
Yapıp yapamayacağımı bilmiyor belki. Sonuçta ön yargılı davranmamamız lazım. Yapıp yapamayacağına bakmamız gerek. Bunu yapmak yerine, önünü kapatma yoluna gidiyoruz, maalesef. Yüzme branşında devam ettim.
Abdullah Duran Arslan hocamız sağ olsun, yüzme hocamdı. Her zaman, her yerde destek oldu ve onun sayesinde yüzme yarışlarına gidebildik. Sadece bana değil çok sayıda öğrencinin yüzmesine vesile oluyordu.
Ben, onun diğer öğrencilerine yaptığı şeyleri gördükçe, imkânsız eğitilemez denilen eğittiğine şahit oldum. Allah ondan razı olsun. Yüzme yarışlarında Türkiye üçüncülüğü derecem var. Çok ciddi derceler elde etmeme yardımcı oldu. Ve halen bu branşa devam ediyoruz.
Ben aynı zamanda üç yıldız dalgıcım. Uluslararası her yerde dalış sertifikam var. Aynı zamanda dalış eğitimlerine devam ediyorum. İnsan istedikten sonra her şeyi yapabilir dedim ya. Yapmak istediği şeyleri sıraya koyup yaptığında, her şeyi başarabiliyor.”
BELEDİYELERE DÜŞEN GÖREVLER
“Belediyelerin bizim gibi sporculara destek sağlaması gerekiyor ama maalesef bunu çoğu belediye gerçekleştiremiyor. Ferdi sporcu olduğumuz için mi, bilmiyorum. Kendi sporcusu olarak da gösterebilirler.
Sadece spor tesislerinde idman yapabiliyoruz. Ben belediyenin tesislerinde sadece yüzme branşı alabiliyorum. Bu şekilde bir yardım bile, bana artı puan katıyor. Hiç olmazsa sporculara şunu yapabilirler.
Bir sporcu yarışmalara giderken, gidiş-geliş, konaklama, malzeme gibi konularda yardımcı olabilirler. Başka bir şeye gerek yok. Sporcu zaten geri kalan kısmını halledecek.
Bazı belediyeler, örneğin Ümraniye ve Üsküdar tarafında birkaç belediye sporcularına maaş bağlayıp, çocukların spor yapmasına destek oluyor.
Örnek alıp, bunu diğer belediyeler neden yapabilir. Tüm belediyeler bunu yapması gerekirken, neden yapmadıklarını bilemiyoruz…”
ENGELLİ VEYA ÖZÜRLÜ TABİRLERİ
“Engelli çok fazla arkadaşımız var. Engelli, özürlü veya diğer tanımlardan ben rahatsızlık duymuyorum ama rahatsızlık duyan arkadaşlarımız yok değil. Bana sorarsanız böyle şeylere takılmamız gerekiyor, çünkü biz yaşayan birer varlığız.
Nefes aldığımız süre içerisinde varlığımız sürdürüyoruz. Rabbimiz bize izin vermez ise zaten yaşamayacağız. Burada kişiye engelli demiş, özürlü demiş, insan demiş bizim için hiçbir şey fark etmez aslında.
Hepimiz birer canlıyız, yanlış düşünmememiz gerekiyor. Tamam bize engelli diyorlar, aile büyüklerimiz yaşanınca onlara da ‘bunamış’ veya ‘yaşlanmış’ diyorlar. Düşününce, bu tabirlerde aslında yanlış…”
YAPACAK BİR SPOR BRANŞI VAR
“Çocuk nerede rahat ve hangi spor dalını yapmak istiyor ise o spor dalına yönlendirilmeli. Bunu şu anda oturduğum ilçenin belediyesi, Başakşehir Belediyesi destekliyor.
Sayıları sınırlıda olsa okullara gelip, orda ki çocuklara bir şekilde destek oluyorlar. Aileler çocuklarını yönleniyor veya bir spor dalını istiyor. İlla bu basketbol veya futbol olmayabilir, okçuluk, atıcılık veya at biniciliği olabilir.
Aile çocuğu birden fazla spor branşına yönlendirsin, zaten o yol bulacaktır, bir yerden sonra. Engelli veya engelsiz diye ayırmamak lazım.
Bak, benim bacağım yok ama bisiklet binebiliyoruz. Bu tekerlekli sandalye de olan arkadaşlarımız için de geçerli. Onların yapabileceği çok fazla spor dalı var.
Tenis var, basketbol var, voleybol var. Hangi sporu seviyor, hangi sporu yapmak istiyorsanız o sporu sadece birazcık araştırın. Çünkü her türlü engel grubunda hiçbir yerini oynatamayan, sadece gözüyle spor yapan sporcular var.
O bunu yapabiliyor ise siz neden yapamayasınız! Bence bahaneleri geride bıraksınlar, başarmak için ellerinden gelen gayreti yapmaları gerekiyor…”
ÜNİVERSİTELERİN ENGELLİ BÖLÜMLERİ
“Üniversitelerde Engelli bölümleri açılması, gelecek için önem taşımaktadır. İlerleyen zamanlarda engellilere nasıl davranılması, onların eğitimi konusunda önem taşımaktadır. Daha çok engelli sporcunun branşında neler yapacağını göreceğiz…"
HERKES SPOR YAPMALI
“Ben arkadaşlarımıza spor yapacaklarını söylüyorum. Eşin çalışıyor, sen çalışıyorsun birde çocuğun var diyelim. Engelli olsun veya olmasın hiç fark etmez, herkes için geçerli bu.
Sadece eve geldikten sonra, yemeğini ye veya daha sonra ye, minimum dışarı çıkıp yürüyüş yapabilirsin. Bunu yaptığın sürece sağlığın yerinde sonrası vücudum zinde olur.
Zaten, iş yerinde belki arkadaş çevrende veya trafikte stres yükleniyorsun sürekli. Kişi sadece 45 dakika yürüyüş yapsa bile, çok ciddi şeyler değişecek. Ama bunu herkes yapamıyor. Biz koşarken bile, bazıları örnek alıp koşmaya başlıyorlar…”
HER BAŞARI, İLAÇ GİBİ TESİRLİ
“İronman birinciliğim var. Triatlonda 4-5 kere Türkiye Şampiyonluğum, ikincilik ve üçüncülüğüm var. Duatlonda (koşu-bisiklet-koşu) Türkiye birinciliklerim var.
Triatlonda dünya 3.’lüğüm var. Yüzmede Türkiye’ye 3.’lüğüm var. Atletizm yüksek atlamada Türkiye Birinciliğim var. Ampute spor branşında Türkiye 3.’lüğüm var.
Bisiklet yarışlarına katıldım. Oralarda derecelerim var. Her bir başarı bir ilaç kadar tesirli. Orada ki başarı sadece skor olarak değil, oradaki başarı daha çok rol model olarak örnek olmak açısından da önemli…”
BAŞARI REÇETESİNDE NELER VAR?
“Önce hedef koyarım. Çünkü hedefe koyulan yolda gidilir. O yapılacakları bir bir uygulamaya başladıktan sonra başarı elde ediliyor. Ben triatlona başladığımda, ilk yarışmalarda ikincilik ve üçüncülükle devam ediyordum.
İlk senemde benim antrenörüm yoktu ve ben nasıl başarabilirim, nerede eksiğim var diyordum. Mesela diğer arkadaşlarım koşu protez, ben de değnekle koşuyordum. Durum böyle olunca da onlara nazaran koşu çok eksikti.
Ne yapabilirim diye düşünüyordum. Bisiklet sürüşüm onlara göre daha iyiydi. Ne yaptım, bisiklet ve yüzmede bir tık daha iyi oldum. Koşuda geride kalsam, ben orada zaman farkından birinciliğe çıkmıştım.
Programlı şekilde ilerlersek ciddi anlamda başarı elde edebiliriz. Yoksa o programda uyulmamazlık oluyor arada bir ama çok fazla değil. Yani siz bir sene ayıracaksınız. Örneğin triatlonda ironman yarışına hazırlanacaksınız işte iki senenizi ayırmanız lazım.
İki sene içerisinde neler yapmalıyım, nasıl bir yol izlemeliyim, şu yarışlara katılmam lazım ki kendimi geliştireyim ya da şu idmanları yapmam, plan program yapmam şeklinde gidiyor.
İşte ironman dayanıklılığı, daha uzun sürüşte filan derken işte siz burada bir ay idman yapamamazlık yapsanız, siz o ironmanı çıkartamazsınız.
Çünkü orada psikolojik olarak bile bitirir sizi. Tabii başarıya giden yoldaki en önemli şey, inanmak. Çünkü sizin bir şeyi başarabileceğinize inanmanız lazım ki yüzde ellisi bitsin bu yarışın, yoksa bitmez yani…”
HEDEF VE YAPILMASI GEREKENLER
“Türkiye’deki hedefleri zaten daha fazlasıyla gerçekleştirdik. Bundan sonraki hedeflerimiz olimpiyatlarda derece alabilmemiz. Bu sadece ben değil, benim dışımda başka bir engelli kardeşim bile olsa, elimden geldiğinin fazlasıyla destek olmaya çalışırım.
Çünkü triatlon branşında olduğumuz için buradaki camiadaki tüm arkadaşlarım için geçerli, ben ya da başka bir arkadaşım. Biz bir kişi dahi olsun olimpiyatlarda derece almak için elimizden geleni yapacağız bundan sonra.
Çünkü bir şeyleri göstermek istiyorum. Biz bu branşın da Türkiye’de var olduğunu herkese duyurmak istiyoruz. Herkesin inanması lazım.
Bir Türk olarak nasıl ki Mete Gazoz dünya starı, okçulukta çok ciddi bir derece elde etti, aynı şekilde her branşta biz de başarı elde edebiliriz. Ama buna inanmamız lazım.
Hepimizin inanması lazım. Bir kişinin inanmasıyla bitmiyor sadece. Herkesin, her destekçinin de aynı şekilde arkasında olması gerekiyor…
Buradan tüm sporcu ve sporcu olacak herkese söylüyorum, bir şeyleri bahane etmeyin!..
Bahanelerinizi geriye atın ve yolunuza bakın!..
Herkes için geçerli bu. Aileler de çocuklarınızın ufkunu kısıtlamayın. Elinizden geldiğince destek olmaya çalışın.”