MOSSAD Trump’ı, İngilizler Kıbrıs’tan Türkiye’yi izliyor da Türkiye topunu birden izlemiyor mu?
MOSSAD Trump’ı, İngilizler Kıbrıs’tan Türkiye’yi izliyor da Türkiye topunu birden izlemiyor mu?
- 15-09-2019 00:04
- 1668
- 15-09-2019 00:04
- 1668
Federal Soruşturma Bürosu (FBI), Washington D.C. ve Beyaz Saray çevresindeki hassas konumlarda bulunan telefon dinleme aygıtlarını tespit edince, “StingRays” adlandırması yapılan cihazlar üzerinde yaptığı incelemelerde İsrail'in son iki yıldır Beyaz Saray çevresinde elektronik casusluk yaptığı bilgisine ulaşıldı.
FBI uzmanları Trump’ın, Beyaz Saray güvenlik protokollerine uymayarak arkadaşları ve sırdaşları ile güvenlikli olmayan cep telefonları ile konuşmasının İsrail casuslarının işini kolaylaştırdığını düşünüyor.
ABD Başkanı Donald Trump, İsrail'in Beyaz Saray'ı dinlediğine inanmadığını açıklamıştı.
Türkiye’deki Cumhurbaşkanlığı dahil devlet kurumlarının etrafı incelense kim bilir ne kadar çok “StingRays” bulunur.
Hatta telefonlara indirilen mail ve resimlere yedirilen virüsler, kullanılan telefona bazı casus uygulamaları yerleştirebiliyor.
İşin kötüsü ne biliyor musunuz?
Bir de muhteremlerin “kasa, masa, nisa” zaafları varsa güvenlik açığı “karadelik" gibi büyüyor da büyüyor.
Adamlar bir bilseler, ABD Ulusal Güvenlik Kurumu NSA, dünyada her ay yaklaşık 500 milyon telefon konuşmasını, kısa mesajları, internet üzerinden yapılan iletişimi takipte.
İletişim ve siber teknoloji stratejisti Burak Bozkurtlar yıllardır farkındalık oluşturmak için bas bas bağırıyor;
“-Üst düzey bürokratların devlet hizmetlerinde kullanılan dijital telefonlar casusların ekmeğine yağ sürer, dışarıdan ithal yazılımlarla siber güvenlik sağlanamaz” diye.
Dinleyen kim, dikkate alan kim?
“StingRays” Nasıl bir dinleme cihazı?
İsrailli istihbarat ajanlarınca Washington D.C. ve Beyaz Saray çevresine Trump üzerinde casusluk yapmak için MOSSAD tarafından yerleştirildiği düşünülen “StingRays” olarak bilinen dinleme cihazı, çok tartışmalı bir telefon gözetleme cihazı.
Farklı isimlerle anılıyorlar; digital analyzer, IMSI catcher, Stingray, Triggerfish, Dirt Box, Cell-site simulator.
Adına ne derseniz deyin, sahada cep telefonu dinleme sistemi, telefon ile baz istasyonu arasına girerek, ses ve veri iletişimini kendi üzerinden geçirirken izlemeyi gerçekleştiriyor.
Bir cep telefonu, en az güç tüketimi için kendisine en yakın baz istasyonunu bularak servis sağlayıcı ile olan haberleşmesini bu nokta üzerinden gerçekleştirir.
Cell-site simülatörü (IMSI yakalayıcı ya da stingray olarak da adlandırılır) bir baz istasyonu gibi davranır ve kandırdığı yani baz istasyonu olduğuna ikna ettiği cep telefonunu, eğer iletişimde herhangi bir şifreleme kullanmadıysa iletişimini izlemesi mümkün olur.
İsrailli yetkililer, her ne kadar uzun yıllardır ABD’de herhangi bir casusluk faaliyeti yürütülmediğini iddia etseler de Amerikalılar onlarla aynı kanaatte değil.
Amerikalıların İsrail’i casuslukta enselemesi ilk değil!
2006 yılında ABD Savunma Bakanlığı çalışanı Lawrence Franklin, 1917’den beri yürürlükte olan Federal Casusluk Yasası'nı ihlal etmekten, ABD'nin İran politikaları ile ilgili gizli belgeleri İsrail'e vermekten ötürü 13 yıl hapis cezasına çarptırılmış, daha sonra bu cezası 10 ay ev hapsine çevrilmişti.
Savunma Bakanlığı'nın bir çalışanı, Pentagon analisti, dindar Katolik Albay Franklin, gizli bilgileri, bazı ABD Kongre üyeleri için bağış toplayan “Amerikan İsrail Halkla İlişkiler Komitesi”ne (AIPAC) ve doğrudan İsrail yetkililerine ilettiği için casusluk suçlamalarından suçlu bulundu.
O süreçte AIPAC (Amerikan İsrail Halkla İlişkiler Komitesi), İsrail hükümeti ve diğer İsrail lobileri, ABD’nin İran’la olan ilişkilerini sabote etmek için yoğun bir mücadele yürütüyorlardı.
Albay Franklin’in emrinde çalıştığı amirleri Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfowitz ve savunma müsteşarı Douglas Feith’ın, Yahudi kökenli olması nedeniyle, bu casus avlama operasyonunun asıl hedefinin bu isimler olabileceği, yıllar sonra Albay Franklin tarafından gündeme getirildi.
Paul Dundes Wolfowitz, Dünya Bankası eski Başkanı, Endonezya'nın Amerika Birleşik Devletleri Büyükelçisi, ABD Savunma Bakan Yardımcısı ve Johns Hopkins Üniversitesi'nde, Paul H. Nitze Okulu İleri Uluslararası Çalışmaları eski dekanlığı gibi görevlerde bulunmuştu.
Douglas Jay Feith, Temmuz 2001'den Ağustos 2005'e kadar Amerika Birleşik Devletleri Başkanı George W. Bush’un Politika Savunması Sekreteri olarak görev yaptı. Muhafazakâr bir düşünce kuruluşu olan Hudson Institute’un kıdemli bir üyesiydi ve ABD kamuoyunda Feith, “Irak Savaşının mimarı” olarak tanımlanıyordu.
Yahudiler kendileri için çalışan koyu Katolik Albay Lawrence Franklin’ı yalnız bırakmadı.
14 Aralık 2016'da, iki Kaliforniyalı kongre üyesi, Cumhuriyetçi Dana Rohrabacher ve Demokrat Juan Vargas, gizlice Başkan Obama'ya, mahkûm casus Lawrence Franklin'i affetmesi için aracı oldu.
Lawrence Franklin 10 ay ev hapsiyle yırttı.
ABD İstihbaratı 11 Eylül terör saldırılarında israil’den şüpheleniyor!
Doğu Asya çalışmalarında yedi dil öğrenen Franklin’i casuslukla suçlayanlar için Washington’daki AIPAC İsrail casus hücrelerinin beyniydi.
Bu hücreler, 11 Eylül saldırılarında Florida’daki ve diğer bölgelerdeki hava korsanlarını gölgeleyen icraatlarda bulundular.
Antiwar.com'un editoryal direktörü, "muhafazakar-paleo-liberter", Amerikalı yazar, siyasetçi ve yayın yönetmeni Justin Raimondo, 30 Eylül 2005’de AIPAC merkezinin casus yuvası olduğunu, Washington’un resmi sırlarına kolaylıkla erişebildiğini yazmıştı.
Onun iddiasına göre, İsrail'in efsanevi istihbarat servisi MOSSAD, hem verimlilik hem de acımasızlık konusundaki deneyimiyle dünya tarihindeki en büyük terör saldırısını başlatmaya hazırlanan 11 Eylül teröristlerinin, hava korsanlarının faaliyetlerinin ABD istihbaratının radarına yakalanmaması için bir tür perdeleme görevi üstlenmişti.
Amerikalılar’ın İsrailleri suçladıkları bir başka terör saldırısı da ABD askeri personelini barındıran ve ABD Hava Kuvvetleri'nin 4404. Kanat (Geçici) Merkezi’nin, Suudi Arabistan'ın Dharan kentinde bulunan Khobar Towers/ El-Huber Kulelerinin 29 Haziran 1996'da bombalanması.
Patlayıcı yüklü bir akaryakıt tankeri, ABD Hava Kuvvetleri askeri konut kompleksi olan Suudi Arabistan'ın Dharan kentindeki Khobar Kuleleri'ne çarpmış ve 19 Amerikalı havacı asker ölmüştü.
Justin Raimondo’ın bu iddiasını tek başına kurgulaması mümkün değildi. Ancak bu konuda kendisine bilgi veren, yönlendiren isimleri veya kurumları açıklaması da mümkün görünmüyor.
Çünkü, eşcinsel hakları aktivizmi ve Liberter Parti’yi radikalleştirmesiyle tanınan “antiwar.com”un eski yayın yönetmeni ve kurucu ortağı Justin Raimondo akciğer kanseri hastalığından Haziran 2019’da 67 yaşında öldü.
Paradigmalar yeniden kurgulanmalı!..
Piyasadaki çakma stratejistlere göre;
“ABD, İsrail’in koruyucu meleğidir!..”
“İngiltere’de Kraliçe, Yahudi sermayesinin kucağında oturur!..”
“İngiltere düşünür ABD yapar!..”
Oysa ABD ordusunda, Kongre’de ve İstihbarat Birimleri’nde oldukça güçlü Yahudi karşıtlığı vardır.
ABD’nin görünürdeki Yahudi dostluğu, Ortadoğu’daki enerji kaynaklarına ulaşabilmesi için İsrail’i, “Ara istasyon” olarak değerlendirmesinin sonucu.
İsrail, Yahudiler’in İngiliz Kolonisi Filistin’de İngiltere’nin askeri mevcudiyetine karşı verdikleri silahlı mücadeleyle kurulduğundan, ne İngiltere ne de İsrail’in birbirlerini göresi gözü yoktur.
İngilizler, İsrail kartına oynayamadıkları için Ortadoğu’nun Arap rejimlerini destekler, Filistin’e sahip çıkar. Avuç içi kadar toprak sahibi Ürdün Kralı’nı pohpohlar.
ABD ile İngiltere, Kıbrıs’tan İsrail başta tüm Ortadoğu ve Türkiye’yi dikizliyor!
NSA eski çalışanı Edward Snowden, ABD ve İngiltere’nin uzun yıllardır Kıbrıs üzerinden İsrail’e karşı casusluk yaptığını, ABD ve İngiltere'nin yıllardır İsrail'in insansız hava araçlarının (İHA) verilerini topladığını iddia etmişti.
İran, Gazze ve Suriye üzerinde uçan İsrail İHA'larının ilettiği veriler, İngiliz ve Amerikan istihbarat birimleri GCHQ ve NSA tarafından 1998 yılında izlemeye alındı.
Anarchist (Anarşist) kod adlı proje çerçevesinde faaliyetler Kıbrıs'tan yürütüldü ve uydu bağlantıları aracılığıyla elde edilen verilerin şifreleri kırıldıktan sonra kamera görüntüleri değerlendirmeye alındı.
“Güney Kıprıs”ta yer alan Ağrotur İngiliz Üssü, büyük bir elektronik istihbarat tesisi ile Orta Doğu Kara ve Hava Kuvvetleri Karargahının merkezidir.
Burada dört bombardıman uçak filosu ile özel olarak depolanmış alanlarda nükleer silahlar yer almaktadır. Dikelya Üssü’nde ise çok iyi ve ileri teknolojiyle donanmış iki adet istihbarat istasyonu bulunmaktadır.
Bu istasyonlarda toplanan bilgiler kalabalık bir uzman personel grubunca deşifre ve analiz edilmektedir.
Bu iki büyük askeri üs yanında İngiltere’nin ada üzerinde sahip olduğu başka askeri istihbarat ve savunma tesisleri de bulunuyor.
Troodos Dağı Olympos Tepesi (Karlıdağ) Dinleme İzleme Üssü…
Trodos dağı üzerinde kurulu olan ve büyük kubbe şeklini andıran tesiste doğrudan CIA, MI6 ve özellikle NSA (Amerikan Ulusal Güvenlik Kurumu) için hizmet verilmektedir.
Bu tesis vasıtasıyla Orta Doğu ile Mısır’dan Libya’nın batısına kadar olan çember, Avrupa ve ayrıca Kafkasya’ya kadar olan bölge büyük bir telekulak gibi dinlenip izlenmektedir.
Trodos Dağı’nın Agios Nikolaos mevkiinde kurulu olan son teknoloji ürünü olan İngiltere’ye ait Radar, ABD’nin Küresel Gözetim Ağı olarak bilinen ünlü “Echelon” sisteminin bir parçası olarak çalışmaktadır.
Bu Radar ile sadece Orta Doğu değil, Orta Asya ve Avrupa’daki tüm haberleşmeler de izlenmekte ve ABD’ye servis edilmektedir.
Trodos Dağı üzerindeki bu tesis, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluş anlaşmaları çerçevesinde oluşturulmuş olup, bu yer üzerindeki mutlak yetki de sadece İngiltere’ye ait bulunmaktadır.
Bu ve benzeri tesislere, yerel veya başka yabancı makamların girebilmesi sadece İngiliz Yönetimi’nin izni ile olabilmektedir.
Trodos Dağı üzerinde bulunan ve son teknoloji ile kuşatılmış olan bu tesis ile İngiltere, çok geniş bir alandaki (Orta Doğu, Mısır’dan Libya’nın batısına kadar olan bölge, Avrupa ve Kafkaslar) tüm radyo, uydu ve mikrodalga trafiğini izlemektedir.
Bunun yanında bu geniş coğrafyada yer alan tüm karasal haberleşmeler dahi (Sabit telefon hattı haberleşmeleri) mikrodalgalar kullanılarak bu tesislere yönlendirilip toplanmaktadır.
Anarchist (Anarşist) Projesi, Kıbrıs'taki Trodos Dağı'nda İngiliz üssünden yürütüldü.
Trodos Dağı'ndaki üssün, Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Türkiye'ye erişimde eşsiz bir fırsat sunması sözkonusuydu.
Trodos Dağı, Kıbrıs'ta geniş bir alana yayılan dağ kitlesi.
Kıbrıs'ın güneybatısında Kıbrıs Cumhuriyeti'nin (Güney Kıbrıs Rum Kesimi) kontrol bölgesinde yer alır.
En yüksek noktası olan Olympos Tepesi 1.952 metre yüksekliğindedir.
Trodos'ta yazlar serin, kışlar ise çok soğuktur. Alp-Himalaya kuşağında yer alan Torosların güney kanadını oluşturur.
Jeolojik verilere göre Trodos dağı, milyonlarca yıl önce Toroslardan ayrılan dağ kütlesidir. Kıbrıs adası bütünüyle Anadolu yarımadasının bir bütünüdür.
Anadolu’dan milyonlarca yıl önce ayrılmıştır. Adanın uzantısı İskenderun körfezine birleşecek biçimdedir.
Kıbrıs'ın en yüksek noktası olan Troodos Dağı'ndaki Olympos Tepesi (Karlıdağ) yakınlarındaki bir Kraliyet Hava Kuvvetleri üssü bulunuyor.
Zirvede bulunan askeri tesis, iletişim ve izleme için inşa edilen dev bir küre şeklinde.
Bu üste yer alan ileri teknoloji ürünü dinleme cihazları ile elde edilen son derece gizli bilgiler İngiltere üzerinden Washington’a iletiliyor.
Söz konusu elektronik istihbarat ile Orta Doğu’daki ülkelerin askeri kapasitesi, taktikleri, planları ve eylemleri hakkında elde edilen bilgiler ABD ile anında paylaşılmaktadır.
Üslerde kurulu dinleme tesisleri ile neredeyse tüm bölge dinlenildiği gibi Orta Doğu’nun tele kulağı denilebilecek çalışma yapılıyor.
Kıbrıs’ta da görev yapmış eski İngiliz diplomat Craig Greg Murray; İngiltere’nin Kıbrıs’taki en kıymetli mal varlığının Trodos Dağı zirvesindeki radar olduğunu, ABD’nin Suriye ile ilgili istihbarat alabileceği tek kaynağın da bu radar olduğunu belirtmişti.
1990'larda İngiltere Dışişleri Bakanlığı'nın Kıbrıs seksiyonunun başkanı olduğunu hatırlatan Murray, Trodos'taki üssün, Libya'nın doğusundan Kafkasya'ya kadar bütün Ortadoğu'daki radyo, uydu ve mikroldalga trafiğini kaydedebildiğini yazdı.
Murray, karasal telefon ağlarının bile dinlenebilir durumda olduğunun da altını çizdi.
ABD'nin bile bölgede bu kadar geniş çaplı bir dinleme üssü yok.
KKTC, Girne'de askeri bölgede patlamalar...
Birkaç gün önce Kıbrıs’ın Girne şehrinin doğusunda Çatalköy mevkiinde Mühimmat Bölük Komutanlığı mıntıkasında bulunan askeri mühimmat deposu, gece yarısından sonra alev almış, şiddetle patlayan top ve tank mermileri infilak ederek etrafa dağılmıştı.
Henüz tespit edilemeyen nedenle gerçekleşen patlamanın Sabotaj olma ihtimali yüksek.
Daha önce de KKTC'de başkent Lefkoşa ve Girne arasındaki Taşkent köyü yakınlarına düşen bir cisim patlamıştı.
Türkiye de bunları izliyor.
Nerede izliyor nasıl izliyor bilemiyorum ama bir şekilde yakın takipte olduğumuz umarım doğrudur.
.
Ömür Çelikdönmez, dikGAZETE.com
Twitter'da bizi takip edin: @oc32oc39 , @dikgazete
Federal Soruşturma Bürosu (FBI), Washington D.C. ve Beyaz Saray çevresindeki hassas konumlarda bulunan telefon dinleme aygıtlarını tespit edince, “StingRays” adlandırması yapılan cihazlar üzerinde yaptığı incelemelerde İsrail'in son iki yıldır Beyaz Saray çevresinde elektronik casusluk yaptığı bilgisine ulaşıldı.
FBI uzmanları Trump’ın, Beyaz Saray güvenlik protokollerine uymayarak arkadaşları ve sırdaşları ile güvenlikli olmayan cep telefonları ile konuşmasının İsrail casuslarının işini kolaylaştırdığını düşünüyor.
ABD Başkanı Donald Trump, İsrail'in Beyaz Saray'ı dinlediğine inanmadığını açıklamıştı.
Türkiye’deki Cumhurbaşkanlığı dahil devlet kurumlarının etrafı incelense kim bilir ne kadar çok “StingRays” bulunur.
Hatta telefonlara indirilen mail ve resimlere yedirilen virüsler, kullanılan telefona bazı casus uygulamaları yerleştirebiliyor.
İşin kötüsü ne biliyor musunuz?
Bir de muhteremlerin “kasa, masa, nisa” zaafları varsa güvenlik açığı “karadelik" gibi büyüyor da büyüyor.
Adamlar bir bilseler, ABD Ulusal Güvenlik Kurumu NSA, dünyada her ay yaklaşık 500 milyon telefon konuşmasını, kısa mesajları, internet üzerinden yapılan iletişimi takipte.
İletişim ve siber teknoloji stratejisti Burak Bozkurtlar yıllardır farkındalık oluşturmak için bas bas bağırıyor;
“-Üst düzey bürokratların devlet hizmetlerinde kullanılan dijital telefonlar casusların ekmeğine yağ sürer, dışarıdan ithal yazılımlarla siber güvenlik sağlanamaz” diye.
Dinleyen kim, dikkate alan kim?
“StingRays” Nasıl bir dinleme cihazı?
İsrailli istihbarat ajanlarınca Washington D.C. ve Beyaz Saray çevresine Trump üzerinde casusluk yapmak için MOSSAD tarafından yerleştirildiği düşünülen “StingRays” olarak bilinen dinleme cihazı, çok tartışmalı bir telefon gözetleme cihazı.
Farklı isimlerle anılıyorlar; digital analyzer, IMSI catcher, Stingray, Triggerfish, Dirt Box, Cell-site simulator.
Adına ne derseniz deyin, sahada cep telefonu dinleme sistemi, telefon ile baz istasyonu arasına girerek, ses ve veri iletişimini kendi üzerinden geçirirken izlemeyi gerçekleştiriyor.
Bir cep telefonu, en az güç tüketimi için kendisine en yakın baz istasyonunu bularak servis sağlayıcı ile olan haberleşmesini bu nokta üzerinden gerçekleştirir.
Cell-site simülatörü (IMSI yakalayıcı ya da stingray olarak da adlandırılır) bir baz istasyonu gibi davranır ve kandırdığı yani baz istasyonu olduğuna ikna ettiği cep telefonunu, eğer iletişimde herhangi bir şifreleme kullanmadıysa iletişimini izlemesi mümkün olur.
İsrailli yetkililer, her ne kadar uzun yıllardır ABD’de herhangi bir casusluk faaliyeti yürütülmediğini iddia etseler de Amerikalılar onlarla aynı kanaatte değil.
Amerikalıların İsrail’i casuslukta enselemesi ilk değil!
2006 yılında ABD Savunma Bakanlığı çalışanı Lawrence Franklin, 1917’den beri yürürlükte olan Federal Casusluk Yasası'nı ihlal etmekten, ABD'nin İran politikaları ile ilgili gizli belgeleri İsrail'e vermekten ötürü 13 yıl hapis cezasına çarptırılmış, daha sonra bu cezası 10 ay ev hapsine çevrilmişti.
Savunma Bakanlığı'nın bir çalışanı, Pentagon analisti, dindar Katolik Albay Franklin, gizli bilgileri, bazı ABD Kongre üyeleri için bağış toplayan “Amerikan İsrail Halkla İlişkiler Komitesi”ne (AIPAC) ve doğrudan İsrail yetkililerine ilettiği için casusluk suçlamalarından suçlu bulundu.
O süreçte AIPAC (Amerikan İsrail Halkla İlişkiler Komitesi), İsrail hükümeti ve diğer İsrail lobileri, ABD’nin İran’la olan ilişkilerini sabote etmek için yoğun bir mücadele yürütüyorlardı.
Albay Franklin’in emrinde çalıştığı amirleri Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfowitz ve savunma müsteşarı Douglas Feith’ın, Yahudi kökenli olması nedeniyle, bu casus avlama operasyonunun asıl hedefinin bu isimler olabileceği, yıllar sonra Albay Franklin tarafından gündeme getirildi.
Paul Dundes Wolfowitz, Dünya Bankası eski Başkanı, Endonezya'nın Amerika Birleşik Devletleri Büyükelçisi, ABD Savunma Bakan Yardımcısı ve Johns Hopkins Üniversitesi'nde, Paul H. Nitze Okulu İleri Uluslararası Çalışmaları eski dekanlığı gibi görevlerde bulunmuştu.
Douglas Jay Feith, Temmuz 2001'den Ağustos 2005'e kadar Amerika Birleşik Devletleri Başkanı George W. Bush’un Politika Savunması Sekreteri olarak görev yaptı. Muhafazakâr bir düşünce kuruluşu olan Hudson Institute’un kıdemli bir üyesiydi ve ABD kamuoyunda Feith, “Irak Savaşının mimarı” olarak tanımlanıyordu.
Yahudiler kendileri için çalışan koyu Katolik Albay Lawrence Franklin’ı yalnız bırakmadı.
14 Aralık 2016'da, iki Kaliforniyalı kongre üyesi, Cumhuriyetçi Dana Rohrabacher ve Demokrat Juan Vargas, gizlice Başkan Obama'ya, mahkûm casus Lawrence Franklin'i affetmesi için aracı oldu.
Lawrence Franklin 10 ay ev hapsiyle yırttı.
ABD İstihbaratı 11 Eylül terör saldırılarında israil’den şüpheleniyor!
Doğu Asya çalışmalarında yedi dil öğrenen Franklin’i casuslukla suçlayanlar için Washington’daki AIPAC İsrail casus hücrelerinin beyniydi.
Bu hücreler, 11 Eylül saldırılarında Florida’daki ve diğer bölgelerdeki hava korsanlarını gölgeleyen icraatlarda bulundular.
Antiwar.com'un editoryal direktörü, "muhafazakar-paleo-liberter", Amerikalı yazar, siyasetçi ve yayın yönetmeni Justin Raimondo, 30 Eylül 2005’de AIPAC merkezinin casus yuvası olduğunu, Washington’un resmi sırlarına kolaylıkla erişebildiğini yazmıştı.
Onun iddiasına göre, İsrail'in efsanevi istihbarat servisi MOSSAD, hem verimlilik hem de acımasızlık konusundaki deneyimiyle dünya tarihindeki en büyük terör saldırısını başlatmaya hazırlanan 11 Eylül teröristlerinin, hava korsanlarının faaliyetlerinin ABD istihbaratının radarına yakalanmaması için bir tür perdeleme görevi üstlenmişti.
Amerikalılar’ın İsrailleri suçladıkları bir başka terör saldırısı da ABD askeri personelini barındıran ve ABD Hava Kuvvetleri'nin 4404. Kanat (Geçici) Merkezi’nin, Suudi Arabistan'ın Dharan kentinde bulunan Khobar Towers/ El-Huber Kulelerinin 29 Haziran 1996'da bombalanması.
Patlayıcı yüklü bir akaryakıt tankeri, ABD Hava Kuvvetleri askeri konut kompleksi olan Suudi Arabistan'ın Dharan kentindeki Khobar Kuleleri'ne çarpmış ve 19 Amerikalı havacı asker ölmüştü.
Justin Raimondo’ın bu iddiasını tek başına kurgulaması mümkün değildi. Ancak bu konuda kendisine bilgi veren, yönlendiren isimleri veya kurumları açıklaması da mümkün görünmüyor.
Çünkü, eşcinsel hakları aktivizmi ve Liberter Parti’yi radikalleştirmesiyle tanınan “antiwar.com”un eski yayın yönetmeni ve kurucu ortağı Justin Raimondo akciğer kanseri hastalığından Haziran 2019’da 67 yaşında öldü.
Paradigmalar yeniden kurgulanmalı!..
Piyasadaki çakma stratejistlere göre;
“ABD, İsrail’in koruyucu meleğidir!..”
“İngiltere’de Kraliçe, Yahudi sermayesinin kucağında oturur!..”
“İngiltere düşünür ABD yapar!..”
Oysa ABD ordusunda, Kongre’de ve İstihbarat Birimleri’nde oldukça güçlü Yahudi karşıtlığı vardır.
ABD’nin görünürdeki Yahudi dostluğu, Ortadoğu’daki enerji kaynaklarına ulaşabilmesi için İsrail’i, “Ara istasyon” olarak değerlendirmesinin sonucu.
İsrail, Yahudiler’in İngiliz Kolonisi Filistin’de İngiltere’nin askeri mevcudiyetine karşı verdikleri silahlı mücadeleyle kurulduğundan, ne İngiltere ne de İsrail’in birbirlerini göresi gözü yoktur.
İngilizler, İsrail kartına oynayamadıkları için Ortadoğu’nun Arap rejimlerini destekler, Filistin’e sahip çıkar. Avuç içi kadar toprak sahibi Ürdün Kralı’nı pohpohlar.
ABD ile İngiltere, Kıbrıs’tan İsrail başta tüm Ortadoğu ve Türkiye’yi dikizliyor!
NSA eski çalışanı Edward Snowden, ABD ve İngiltere’nin uzun yıllardır Kıbrıs üzerinden İsrail’e karşı casusluk yaptığını, ABD ve İngiltere'nin yıllardır İsrail'in insansız hava araçlarının (İHA) verilerini topladığını iddia etmişti.
İran, Gazze ve Suriye üzerinde uçan İsrail İHA'larının ilettiği veriler, İngiliz ve Amerikan istihbarat birimleri GCHQ ve NSA tarafından 1998 yılında izlemeye alındı.
Anarchist (Anarşist) kod adlı proje çerçevesinde faaliyetler Kıbrıs'tan yürütüldü ve uydu bağlantıları aracılığıyla elde edilen verilerin şifreleri kırıldıktan sonra kamera görüntüleri değerlendirmeye alındı.
“Güney Kıprıs”ta yer alan Ağrotur İngiliz Üssü, büyük bir elektronik istihbarat tesisi ile Orta Doğu Kara ve Hava Kuvvetleri Karargahının merkezidir.
Burada dört bombardıman uçak filosu ile özel olarak depolanmış alanlarda nükleer silahlar yer almaktadır. Dikelya Üssü’nde ise çok iyi ve ileri teknolojiyle donanmış iki adet istihbarat istasyonu bulunmaktadır.
Bu istasyonlarda toplanan bilgiler kalabalık bir uzman personel grubunca deşifre ve analiz edilmektedir.
Bu iki büyük askeri üs yanında İngiltere’nin ada üzerinde sahip olduğu başka askeri istihbarat ve savunma tesisleri de bulunuyor.
Troodos Dağı Olympos Tepesi (Karlıdağ) Dinleme İzleme Üssü…
Trodos dağı üzerinde kurulu olan ve büyük kubbe şeklini andıran tesiste doğrudan CIA, MI6 ve özellikle NSA (Amerikan Ulusal Güvenlik Kurumu) için hizmet verilmektedir.
Bu tesis vasıtasıyla Orta Doğu ile Mısır’dan Libya’nın batısına kadar olan çember, Avrupa ve ayrıca Kafkasya’ya kadar olan bölge büyük bir telekulak gibi dinlenip izlenmektedir.
Trodos Dağı’nın Agios Nikolaos mevkiinde kurulu olan son teknoloji ürünü olan İngiltere’ye ait Radar, ABD’nin Küresel Gözetim Ağı olarak bilinen ünlü “Echelon” sisteminin bir parçası olarak çalışmaktadır.
Bu Radar ile sadece Orta Doğu değil, Orta Asya ve Avrupa’daki tüm haberleşmeler de izlenmekte ve ABD’ye servis edilmektedir.
Trodos Dağı üzerindeki bu tesis, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluş anlaşmaları çerçevesinde oluşturulmuş olup, bu yer üzerindeki mutlak yetki de sadece İngiltere’ye ait bulunmaktadır.
Bu ve benzeri tesislere, yerel veya başka yabancı makamların girebilmesi sadece İngiliz Yönetimi’nin izni ile olabilmektedir.
Trodos Dağı üzerinde bulunan ve son teknoloji ile kuşatılmış olan bu tesis ile İngiltere, çok geniş bir alandaki (Orta Doğu, Mısır’dan Libya’nın batısına kadar olan bölge, Avrupa ve Kafkaslar) tüm radyo, uydu ve mikrodalga trafiğini izlemektedir.
Bunun yanında bu geniş coğrafyada yer alan tüm karasal haberleşmeler dahi (Sabit telefon hattı haberleşmeleri) mikrodalgalar kullanılarak bu tesislere yönlendirilip toplanmaktadır.
Anarchist (Anarşist) Projesi, Kıbrıs'taki Trodos Dağı'nda İngiliz üssünden yürütüldü.
Trodos Dağı'ndaki üssün, Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Türkiye'ye erişimde eşsiz bir fırsat sunması sözkonusuydu.
Trodos Dağı, Kıbrıs'ta geniş bir alana yayılan dağ kitlesi.
Kıbrıs'ın güneybatısında Kıbrıs Cumhuriyeti'nin (Güney Kıbrıs Rum Kesimi) kontrol bölgesinde yer alır.
En yüksek noktası olan Olympos Tepesi 1.952 metre yüksekliğindedir.
Trodos'ta yazlar serin, kışlar ise çok soğuktur. Alp-Himalaya kuşağında yer alan Torosların güney kanadını oluşturur.
Jeolojik verilere göre Trodos dağı, milyonlarca yıl önce Toroslardan ayrılan dağ kütlesidir. Kıbrıs adası bütünüyle Anadolu yarımadasının bir bütünüdür.
Anadolu’dan milyonlarca yıl önce ayrılmıştır. Adanın uzantısı İskenderun körfezine birleşecek biçimdedir.
Kıbrıs'ın en yüksek noktası olan Troodos Dağı'ndaki Olympos Tepesi (Karlıdağ) yakınlarındaki bir Kraliyet Hava Kuvvetleri üssü bulunuyor.
Zirvede bulunan askeri tesis, iletişim ve izleme için inşa edilen dev bir küre şeklinde.
Bu üste yer alan ileri teknoloji ürünü dinleme cihazları ile elde edilen son derece gizli bilgiler İngiltere üzerinden Washington’a iletiliyor.
Söz konusu elektronik istihbarat ile Orta Doğu’daki ülkelerin askeri kapasitesi, taktikleri, planları ve eylemleri hakkında elde edilen bilgiler ABD ile anında paylaşılmaktadır.
Üslerde kurulu dinleme tesisleri ile neredeyse tüm bölge dinlenildiği gibi Orta Doğu’nun tele kulağı denilebilecek çalışma yapılıyor.
Kıbrıs’ta da görev yapmış eski İngiliz diplomat Craig Greg Murray; İngiltere’nin Kıbrıs’taki en kıymetli mal varlığının Trodos Dağı zirvesindeki radar olduğunu, ABD’nin Suriye ile ilgili istihbarat alabileceği tek kaynağın da bu radar olduğunu belirtmişti.
1990'larda İngiltere Dışişleri Bakanlığı'nın Kıbrıs seksiyonunun başkanı olduğunu hatırlatan Murray, Trodos'taki üssün, Libya'nın doğusundan Kafkasya'ya kadar bütün Ortadoğu'daki radyo, uydu ve mikroldalga trafiğini kaydedebildiğini yazdı.
Murray, karasal telefon ağlarının bile dinlenebilir durumda olduğunun da altını çizdi.
ABD'nin bile bölgede bu kadar geniş çaplı bir dinleme üssü yok.
KKTC, Girne'de askeri bölgede patlamalar...
Birkaç gün önce Kıbrıs’ın Girne şehrinin doğusunda Çatalköy mevkiinde Mühimmat Bölük Komutanlığı mıntıkasında bulunan askeri mühimmat deposu, gece yarısından sonra alev almış, şiddetle patlayan top ve tank mermileri infilak ederek etrafa dağılmıştı.
Henüz tespit edilemeyen nedenle gerçekleşen patlamanın Sabotaj olma ihtimali yüksek.
Daha önce de KKTC'de başkent Lefkoşa ve Girne arasındaki Taşkent köyü yakınlarına düşen bir cisim patlamıştı.
Türkiye de bunları izliyor.
Nerede izliyor nasıl izliyor bilemiyorum ama bir şekilde yakın takipte olduğumuz umarım doğrudur.
.
Ömür Çelikdönmez, dikGAZETE.com
Twitter'da bizi takip edin: @oc32oc39 , @dikgazete