<h3><strong>MİLLÎ SANAYİİ GAYRETLERİ VE DARBELER</strong> </h3> <div>Sanayinin millileşmesi…</div> <div>Üzerinde herkes ahkâm kesiyor da ne anlayacağız bundan?</div> <div><strong>Millî ve yerli kelimeleri nasıl kullanılmalı?</strong></div> <div><strong>Teknoloji</strong> ve <strong>sanayii</strong> gayretlerimiz ile <strong>Türkiye’de</strong> tasarlanmış, <strong>ARGE</strong> faaliyetleri yurt içinde yapılmış, üretim haklarının ülkemizde olduğu ürünler <strong>Millî</strong>dir.</div> <div><strong>Yerli</strong> ise, <strong>Millî</strong> ya da dış kaynaklı ancak ülkemizin kendi imkânları ile üretilen ana, yedek, yan her türlü malzeme yerlidir.</div> <div><strong>Türkiye’de</strong> tasarlanmış, üretim ve isim haklarının öz firmalarımızda olduğu ürünler <strong>Millî</strong>, yabancı bir markanın tamamı <strong>Türkiye’de</strong> üretilmiş olsa bile <strong>Millî</strong> değildir ama yerlidir.</div> <div><strong>Türkiye’de</strong> üretilen <strong>Millî</strong> bir ürünün tamamı yerli olmadan da üretim yapılabilir. <strong>Almanlar</strong>, <strong>İtalyanlar</strong> ve <strong>Fransızların</strong> birçok otomobil parçası <strong>Türkiye’de</strong> üretilir. Bir kısmı burada monte edilir, bir kısmı ilgili ülkeye gider, orada montajları yapılır. <strong>Nihâi</strong> <strong>ürün</strong> olarak <strong>Türkiye</strong> dâhil birçok ülkeye satılır.</div> <div>Yukarıdaki özetle bakıldığında çokça sorulan <strong>TOGG</strong> aracımız <strong>Millîdir</strong> ve Yerlidir. Yerlilik oranı <strong>yüzde 70’in</strong> üzerindedir.</div> <div>Pekî, neden <strong>yüzde 100</strong> değil.</div> <div>Bunun birçok sebebi var. Ancak en temel sebep bazı parçalar, yurtdışından çok daha uygun şartlarda alınabilmektedir.</div> <div>Diyelim ki; bir ülkede bir fabrika sadece <strong>mikro</strong>-<strong>işlemciler</strong> üretmektedir. Herkes oraya sipariş verir. Bunun stratejik ürünler için ciddi mahzurları vardır. Çünkü <strong>dışa,</strong> küçücük bir bağımlılık dahi <strong>riskler</strong> taşır.</div> <div><strong>Dünyada</strong> sanayii feodal toplumdan hemen sonra liberalizmle birlikte gelişmeye başlamıştır. Batı bizim hâlâ yaşayamadığımız sanayi devrimi ile zenginleşmiş, yaptığı büyük gemilerle özellikle <strong>İngiltere</strong> istediği yer ve zamanda istediği kadar birlik bulundurabilmiştir. Bu da <strong>1. Dünya Savaşı’ndaki</strong> üstünlüğü getirmiştir. </div> <div><strong>Unutulmamalı ki ülke olarak zenginliğin birkaç kaynağı vardır. Birincisi üretim, ikincisi uluslararası ticaret ve üçüncüsü sömürü…</strong></div> <div><strong>Türk</strong> <strong>Milleti,</strong> sömürmeye her zaman karşı olmuştur. Ancak <strong>ticaret</strong> ve sanayii konusunda da geri kalmıştır. <strong>Tarım</strong> ülkesiyiz. Ancak tarım dahi makineleşerek üretimin artırıldığı bir alandır. <strong>Et</strong> ve <strong>süt</strong> üretimi dahi teknolojik yeniliklerle artmıştır.</div> <div><strong>Türkiyemizde durum ne peki?</strong></div> <div><strong>Osmanlı’nın</strong> son döneminde modern anlamda <strong>mühendislik</strong>, <strong>tıp</strong> vb. <strong>üniversiteleri</strong> açılmaya ve müfredat zenginleştirilmeye çalışılmıştır. Eş zamanlı olarak <strong>fabrikalaşma</strong> gayretleri de olmuştur.</div> <div><strong>Cumhuriyetin</strong> ilk yıllarında merhum <strong>Atatürk</strong> <strong>Dönemi</strong> sanayileşme, üniversitelerin modernleşmesi anlamında ciddi gayretler vardır. Maalesef vefâtından sonra özellikle <strong>İnönü’nün</strong> <strong>Cumhurbaşkanlığı</strong> döneminde birçoğu zayıflatılmıştır.</div> <div> </div> <div><strong>Menderes</strong> <strong>Dönemi</strong> sanayileşme gayretleri sürmüştür. Ancak <strong>NATO</strong> <strong>Süreci</strong> ile her şeyimiz <strong>NATO</strong> ve savunma anlaşmalarından da kaynaklanan baskılarla <strong>ABD’nin</strong> kontrolüne girmiştir.</div> <div><strong>Menderes</strong>, <strong>1957</strong> ve sonrasında <strong>SSCB</strong> ile yakınlaşarak petrol arama, maden ve demir işleme, tekstil ve pamuk işleme, şeker üretimi anlamında gayretler ortaya koymuştur.</div> <div><strong>İlginçtir 1960 Darbesi’nin gerekçelerinden biri olarak SSCB ile yakınlaşma da gösterilmiştir.</strong></div> <div><strong>NATO</strong> kapsamında iç politika ve dengeler <strong>İngiltere’den</strong> sonra <strong>ABD’nin</strong> de tahakkümüne girmiştir.</div> <div><strong>MİT</strong>, <strong>Özel</strong> <strong>Harp</strong> gibi yapılar, resmen <strong>ABD</strong> ve <strong>NATO’nun</strong> <strong>ileri</strong> <strong>karakolları</strong> gibi faaliyet göstermiştir.</div> <div>Ülkemiz <strong>1960</strong> <strong>Darbesi’nden</strong> sonra siyasi istikrarı bir türlü yakalayamamıştır.</div> <div><strong>1970’li</strong> yıllar ülkede adeta iç savaş yıllarıdır. Bu dönemde de koalisyonlara rağmen <strong>1977</strong>-<strong>80</strong> arası hükümetler yine <strong>SSCB’ye</strong> yakınlaşmışlar ve bunun sonucu yine <strong>stratejik</strong> <strong>bazı</strong> <strong>fabrikalar</strong> kurulabilmiştir.</div> <div><strong>1980</strong> yılında yine bir <strong>darbe</strong> olmuştur.</div> <div> </div> <div><strong>Darbeler,</strong> aslında birbirinin hazırlayıcısıdır.</div> <div>Bir darbe sonraki darbeyi de oluşturacak altyapıyı adeta oluşturmaktadır.</div> <div>Bakınız <strong>1960</strong> <strong>Darbesi,</strong> <strong>1972</strong> <strong>Muhtırası</strong> ve <strong>1980</strong> <strong>Darbesini</strong> hazırlamıştır.</div> <div><strong>1980</strong> <strong>Darbesi,</strong> <strong>28</strong> <strong>Şubat</strong> <strong>İhanetini</strong>, <strong>28</strong> <strong>Şubat</strong> ise <strong>15</strong> <strong>Temmuz</strong> <strong>2016</strong> <strong>İhanet</strong> <strong>Kalkışması’nın</strong> alt yapısını hazırlamıştır.</div> <div><strong>1980</strong> sonrası bölücü terörün de olumsuz etkisi ile ülkemiz büyük ekonomik kayıplar yaşamıştır.</div> <div><strong>Darbeler</strong> süreci sonrası <strong>FETÖ</strong> <strong>İhaneti</strong> de ülkedeki her konuyu emperyalizm adına kontrol ve yavaşlatmaya çalıştığı gibi yatırımlarında sağlıklı olmasında, yönlendirilmesinde olumsuz etki yapmıştır.</div> <div><strong>1980</strong> darbecileri de <strong>28</strong> <strong>Şubatçılar</strong> da <strong>FETÖ</strong> <strong>Hainleri</strong> de ülkeden <strong>sıcak</strong> <strong>para</strong> çıkartmakta adeta boy ölçüşmektedirler.</div> <div><strong>Darbeler, özgürlükleri kısıtladığı kadar yatırımcıları da korkutarak, sanayi ve üretimin artmasına doğrudan ya da dolaylı olarak olumsuz etki yapmışlardır.</strong></div> <div><strong></strong></div> <div>Hele de <strong>Yerli</strong> <strong>Harp</strong> <strong>Sanayinin</strong> gelişmesine <strong>NATO’cu</strong> zihniyet, resmen ve açıktan engel olmuşlardır. <strong>Tank</strong> ve uçakların yenilenmesi için yapılan ihaleler, yabancı firmalara peşkeş çekilmiş, günümüzün mucize silahı <strong>İHA/SİHA üretimi,</strong> vesayet kırıldıktan sonra gerçekleşebilmiştir.</div> <div><strong>Millî</strong> <strong>sanayi,</strong> sivil iradenin özgürleşmesi ile hızla gelişmiştir.</div> <div>Özellikle <strong>silah</strong> <strong>sanayii</strong> ve <strong>üretiminde</strong> dünyada yer tutmaya başlamış bir <strong>Türkiye</strong> var artık. </div> <div><strong>Sanayi ve üretimde kamu-sivil üretim ilişkisi de çok değerlidir.</strong></div> <div><strong>Devletin</strong> üretim alanlarının ölçüsüzce özelleştirilmesinin olumsuz sonuçları da olacaktır. Ayrıca üretimde, özellikle <strong>stratejik</strong> <strong>harp</strong> <strong>ürünleri</strong> üretiminde <strong>TEKELLEŞME’nin</strong> ciddi olumsuz sonuçları olabilir. Üretimi de üreteni de çeşitlendirmek ve rekâbet ortamı kaliteyi de üretim kapasitesini de artıracaktır.</div> <div><strong>Devlet cumhuriyetin ilk yıllarında olduğu gibi ana üretim sektörlerinde olmalıdır. İşadamlarını Millî araç örneğinde olduğu gibi bir araya gelmeye gerekirse zorlamalıdır.</strong></div> <div>Üretimin ana ayakları sermaye ve eğitimli iş gücü anlamında devlet katkı sağlayıcı tedbirleri almalıdır.</div> <div>Şu anda <strong>ara</strong> <strong>eleman</strong> yoktur. Diplomalı çok sayıda <strong>mühendis</strong> de işsizdir. Üretim için <strong>emeğin</strong> de çok iyi planlanması gerekmektedir.</div> <div>Halkımızın bir atasözü vardır. “<strong>Bir kötünün yedi mahalleye zararı vardır</strong>.” diye. <strong>Darbeler</strong> de sanayi ve üretimin gelişmesinde <strong>olumsuz</strong> <strong>iz</strong> bırakmıştır.</div> <div><strong>Merhum</strong> <strong>Mustafa</strong> <strong>Kemal</strong> <strong>Paşa’nın</strong> güzel bir sözü vardır. <strong>“Çalışmadan, yorulmadan ve üretmeden, rahat yaşamak isteyen toplumlar; evvela haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini daha sonra da istiklal ve istikballerini kaybetmeye mahkûmdurlar.” </strong></div> <div>Tam bağımsızlık <strong>ekonomik</strong> <strong>bağımsızlıktan</strong> geçer.</div> <div>Bilelim!..</div> <div><strong>Bağımsız</strong> olmaz isek ne dinini ne töreni ne örfünü kendin gibi yaşayamazsın.</div> <div><strong>Fulbright Eğitim Anlaşması hâlâ yürürlüktedir ve eğitiminizin ana mihverini hâlâ ABD belirlemektedir.</strong></div> <div><strong>Özetle, Millî Devletin ihyası için çok çalışmaktan, üretmekten başka çaremiz yoktur.</strong> </div> <div>.</div> <div><strong>Emekli Yarbay Halil MERT, dikGAZETE.com</strong></div> <div>-Strateji ve Yönetim Uzmanı- </div> <div>Yazıyı açıklamaları ile buradan izleyebilirsiniz: https://www.youtube.com/watch?v=q_uJRMgARbY</div> <div> </div> <div><strong> </strong></div>