BRICST neden olmasın?

BRICST neden olmasın?

BRICST neden olmasın? BRICST neden olmasın?

BRICST neden olmasın?

MOSKOVA

Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika Cumhuriyeti'nin baş harflerinden oluşan “BRICS”, bu ülkelerin bir ekonomik topluluğu olarak dünya kamuoyuna duyuruldu. 2006 yılında New York’ta temeli atılan BRICS’in ilk resmi toplantısı 2009, ilk genişlemesi de 2010 yılında gerçekleşti.

ABD’nin tam ortasında yani New York’ta temeli atılan BRICS’in bu kadar büyüyeceğini kimse tahmin bile edemedi ve batılı ülkeler, alaycı yaklaşımlar bu süreci takip dahi etmedi.

Peki batılı ülkeler bu süreçte ne yaptı?

Orta Doğu’da kaos yaratma peşindeydiler.

Dünya ekonomisini yönlendirmeye devam edip, suni ekonomik krizler yarattılar.

Kendisini dünyanın jandarması olarak ilan eden ABD, NATO eliyle tehditlerini sürdürdü

Birçok ülkenin içişlerine müdahaleler edip, renkli devrimlere devam ettiler.

Özellikle Afrika’da neo liberal politika, Gürcistan’da, Ukrayna’da, Orta Asya’da, Orta Doğu’da, batılıların eliyle gerçekleştirilen kaosun ABD ve NATO eliyle oluştuğunu hatırlatmak gerekir.

Peki bu süreçte Rusya ve Çin ne yaptı?

Özellikle Rusya ve Çin, çok merkezli bir dünyadan bahsetti. Yoksul ülkelere yatırımlar ve yeni ticaret yolları için fiili çalışmalar sürdürdü. Kaldı ki bunun sonuçlarını bugün görüyoruz. Özellikle yoksul ülkeler, Rusya ve Çin’in başı çektiği ülkelere sempati ile yaklaşırken özellikle Afrika’da, batılılara karşı ayaklanmalar ve isyanlar söz konusu.

Bu ayaklanma ve isyanlara karşı batılıların hala sürdürdüğü tek bir politika var; askeri darbeler, savaşlar, yoksullaştırma ve sömürü. Batılılar bu politikalarından asla vazgeçmedi.

Gelelim BRICS’in bugün geldiği duruma;

Dünya nüfusunun yüzde 41’ini oluşturan ülkeler, bugün BRICS üyesi. Bu yıl İran, Etiyopya, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır, BRICS üyesi oldu.

Amerikancı ve liberal olarak tanınan Arjantin Devlet Başkanı Javier Milei, BRICS’e katılım başvurusunu geri çektiklerini açıkladı. Bu, elbette kendi zararlarına olan bir politikaydı ve Arjantin’deki ekonomik kriz hala aşılamaz durumda. Javier Milei’nin ne kadar koltuğunu koruyacağı ise oldukça belirsiz.

Meksika, Endonezya, Lübnan, Suriye, Yunanistan ve Bangladeş gibi birçok ülke BRICS’e katılım niyetini açıkladı.

Ancak en güçlü aday Türkiye görünüyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan son yaptığı açıklamada, “Bizi de birliğinize davet edin, ismi BRICST olsun” dedi.

Türkiye, BRICS’e üye olma niyetinde güçlü bir konumu olduğunu biliyor. Bu nedenle BRICS’in isim değişikliğini tavsiye etti. Yani başı çeken ülkeler arasında olmak istediğine dair bir vurgu var. Birliğin adına ‘T’ harfinin eklenmesi talebi, Türkiye’nin gücünü ve potansiyelini bilmesi ile ilgili.

Türkiye, Orta Doğu, Avrupa, Asya üstelik Afrika ülkeleriyle komşu bir ülke. Ticaret yollarının, petrol güzergahlarının tam merkezinde olarak görülüyor.

Haliyle zaten Türkiye’nin dahil olacağı hemen hemen her birlik, gücüne çok fazla güç katacaktır.

Rusya’nın Nijniy Novgorod kentinde geçtiğimiz haftalarda gerçekleşen BRICS zirvesinde, Türkiye’nin de dahil olduğu BRICS+ toplantısı gerçekleşti.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın da katıldığı zirvede, yine Türkiye en çok ilgi gören ülkeydi.

Türkiye, şu anda batılı ülkelerden istediğini tam olarak alamadı.

Batılıların yarattığı savaş nedeniyle mültecilerin Avrupa’ya geçişini engelleyen ve resmi olmayan rakamlara göre neredeyse 12 milyon mülteciye ev sahipliği yapan ülke Türkiye. Batılılardan küçük desteklerin dışında hiçbir destek göremedi bu ülke.

Türkiye’de haliyle bir kırılganlık söz konusu. Avrupa’nın güvenliğini sağlayan Türkiye, görmezden gelinmesine artık tahammül edecek noktada değil.

Türkiye, batılıların ekonomik tehditlerine karşı kendisine bir savunma politikası oluşturmaya çalışıyor. Hemen hemen her savaşa Türkiye’yi dahil etmeye çalışan batılılar, Türkiye’nin savunması ve güvenliğine destek olmamakla birlikte aynı tehditleri Türkiye’ye karşı oluşturuyor.

Haliyle Türkiye zaten her alanda müttefiki olduğu batılılardan dostluk eli değil uzun bir süredir tehditler almaya devam ediyor.

Türkiye’nin bağımsız politikalarına müdahale eden batılılar, özellikle Türkiye’ye ambargolar uyguluyor.

Aynı zamanda Türk hükümetinin politikalarıyla zıtlaşan Avrupalılar ancak hıncını Türk halkından alabiliyor.

Avrupa Birliği’ne katılmak isteyen Türkiye’nin uzun yıllardır oyalandığını hatırlatmak isterim.

Almanya’da gerçekleşen Euro 2024 Futbol Şampiyonasına sadece Türklerin vize ile katılabildiğini hatırlatmak isterim.

Türk halkının da batılılara artık güveni kalmadı.

Ancak bugün çatışmaların merkezi olan, hiçbir güvenliği olmayan Ukrayna’nın, AB’ye katılım müzakerelerine başlayabildiğini hatırlatmakta fayda var. Sadece politik nedenlerle AB’ye katılım sağlanabilecekse bu birliğin inandırıcılığı sorgulanabilir.

Zaten bu evreden Gürcistan’da geçmişti. Ukrayna ve Gürcistan vatandaşları bile tüm siyasi kriz ve çatışmalara rağmen AB ülkelerine vizesiz seyahat edebiliyorsa, AB’nin objektifliğini sorgulamak gerekir.

Bu nedenle hem Türk hükümeti hem de Türk halkı alternatiflerini görüyor.

Batılıların saçma sapan politikalarından yorulan Türkiye, kendisini güçlü ve güvende hissedebileceği bir birliğe üye olabilir. Buna da kimse engel olamaz.

Eğer batılılar Türkiye’yi sırf bu kararından dolayı NATO’dan çıkarmayı dahi göze alabiliyorsa, bu da Türkiye için bir şans meselesi olur.

Çünkü Türkiye, NATO’nun da taşeronu olmak istemiyor.

Türkiye, kaostan ve üzerindeki baskılardan sıkıldı.

BIRCS, Türkiye için olmazsa olmaz değil ama Türkiye için büyük bir fırsat.

Böyle bir birliğin içinde olmak hem Türkiye’ye hem de BRICS ülkelerine kazandırır.

Türkiye’nin böyle bir birlikte yer alması bile batılıların baskısından sıkılan birçok ülkeyi cesaretlendirecek ve birliğin daha da genişlemesi ve güçlenmesi mümkün olacaktır.

İşte bu nedenle BRICS büyürse çok merkezli bir dünyadan bahsedebiliriz.

Şu an sadece Amerika merkezli bir dünya hemen hemen herkesi yeterince sıktı.

.

Erhan Altıparmak, dikGAZETE.com

BRICST neden olmasın?

MOSKOVA

Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika Cumhuriyeti'nin baş harflerinden oluşan “BRICS”, bu ülkelerin bir ekonomik topluluğu olarak dünya kamuoyuna duyuruldu. 2006 yılında New York’ta temeli atılan BRICS’in ilk resmi toplantısı 2009, ilk genişlemesi de 2010 yılında gerçekleşti.

ABD’nin tam ortasında yani New York’ta temeli atılan BRICS’in bu kadar büyüyeceğini kimse tahmin bile edemedi ve batılı ülkeler, alaycı yaklaşımlar bu süreci takip dahi etmedi.

Peki batılı ülkeler bu süreçte ne yaptı?

Orta Doğu’da kaos yaratma peşindeydiler.

Dünya ekonomisini yönlendirmeye devam edip, suni ekonomik krizler yarattılar.

Kendisini dünyanın jandarması olarak ilan eden ABD, NATO eliyle tehditlerini sürdürdü

Birçok ülkenin içişlerine müdahaleler edip, renkli devrimlere devam ettiler.

Özellikle Afrika’da neo liberal politika, Gürcistan’da, Ukrayna’da, Orta Asya’da, Orta Doğu’da, batılıların eliyle gerçekleştirilen kaosun ABD ve NATO eliyle oluştuğunu hatırlatmak gerekir.

Peki bu süreçte Rusya ve Çin ne yaptı?

Özellikle Rusya ve Çin, çok merkezli bir dünyadan bahsetti. Yoksul ülkelere yatırımlar ve yeni ticaret yolları için fiili çalışmalar sürdürdü. Kaldı ki bunun sonuçlarını bugün görüyoruz. Özellikle yoksul ülkeler, Rusya ve Çin’in başı çektiği ülkelere sempati ile yaklaşırken özellikle Afrika’da, batılılara karşı ayaklanmalar ve isyanlar söz konusu.

Bu ayaklanma ve isyanlara karşı batılıların hala sürdürdüğü tek bir politika var; askeri darbeler, savaşlar, yoksullaştırma ve sömürü. Batılılar bu politikalarından asla vazgeçmedi.

Gelelim BRICS’in bugün geldiği duruma;

Dünya nüfusunun yüzde 41’ini oluşturan ülkeler, bugün BRICS üyesi. Bu yıl İran, Etiyopya, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır, BRICS üyesi oldu.

Amerikancı ve liberal olarak tanınan Arjantin Devlet Başkanı Javier Milei, BRICS’e katılım başvurusunu geri çektiklerini açıkladı. Bu, elbette kendi zararlarına olan bir politikaydı ve Arjantin’deki ekonomik kriz hala aşılamaz durumda. Javier Milei’nin ne kadar koltuğunu koruyacağı ise oldukça belirsiz.

Meksika, Endonezya, Lübnan, Suriye, Yunanistan ve Bangladeş gibi birçok ülke BRICS’e katılım niyetini açıkladı.

Ancak en güçlü aday Türkiye görünüyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan son yaptığı açıklamada, “Bizi de birliğinize davet edin, ismi BRICST olsun” dedi.

Türkiye, BRICS’e üye olma niyetinde güçlü bir konumu olduğunu biliyor. Bu nedenle BRICS’in isim değişikliğini tavsiye etti. Yani başı çeken ülkeler arasında olmak istediğine dair bir vurgu var. Birliğin adına ‘T’ harfinin eklenmesi talebi, Türkiye’nin gücünü ve potansiyelini bilmesi ile ilgili.

Türkiye, Orta Doğu, Avrupa, Asya üstelik Afrika ülkeleriyle komşu bir ülke. Ticaret yollarının, petrol güzergahlarının tam merkezinde olarak görülüyor.

Haliyle zaten Türkiye’nin dahil olacağı hemen hemen her birlik, gücüne çok fazla güç katacaktır.

Rusya’nın Nijniy Novgorod kentinde geçtiğimiz haftalarda gerçekleşen BRICS zirvesinde, Türkiye’nin de dahil olduğu BRICS+ toplantısı gerçekleşti.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın da katıldığı zirvede, yine Türkiye en çok ilgi gören ülkeydi.

Türkiye, şu anda batılı ülkelerden istediğini tam olarak alamadı.

Batılıların yarattığı savaş nedeniyle mültecilerin Avrupa’ya geçişini engelleyen ve resmi olmayan rakamlara göre neredeyse 12 milyon mülteciye ev sahipliği yapan ülke Türkiye. Batılılardan küçük desteklerin dışında hiçbir destek göremedi bu ülke.

Türkiye’de haliyle bir kırılganlık söz konusu. Avrupa’nın güvenliğini sağlayan Türkiye, görmezden gelinmesine artık tahammül edecek noktada değil.

Türkiye, batılıların ekonomik tehditlerine karşı kendisine bir savunma politikası oluşturmaya çalışıyor. Hemen hemen her savaşa Türkiye’yi dahil etmeye çalışan batılılar, Türkiye’nin savunması ve güvenliğine destek olmamakla birlikte aynı tehditleri Türkiye’ye karşı oluşturuyor.

Haliyle Türkiye zaten her alanda müttefiki olduğu batılılardan dostluk eli değil uzun bir süredir tehditler almaya devam ediyor.

Türkiye’nin bağımsız politikalarına müdahale eden batılılar, özellikle Türkiye’ye ambargolar uyguluyor.

Aynı zamanda Türk hükümetinin politikalarıyla zıtlaşan Avrupalılar ancak hıncını Türk halkından alabiliyor.

Avrupa Birliği’ne katılmak isteyen Türkiye’nin uzun yıllardır oyalandığını hatırlatmak isterim.

Almanya’da gerçekleşen Euro 2024 Futbol Şampiyonasına sadece Türklerin vize ile katılabildiğini hatırlatmak isterim.

Türk halkının da batılılara artık güveni kalmadı.

Ancak bugün çatışmaların merkezi olan, hiçbir güvenliği olmayan Ukrayna’nın, AB’ye katılım müzakerelerine başlayabildiğini hatırlatmakta fayda var. Sadece politik nedenlerle AB’ye katılım sağlanabilecekse bu birliğin inandırıcılığı sorgulanabilir.

Zaten bu evreden Gürcistan’da geçmişti. Ukrayna ve Gürcistan vatandaşları bile tüm siyasi kriz ve çatışmalara rağmen AB ülkelerine vizesiz seyahat edebiliyorsa, AB’nin objektifliğini sorgulamak gerekir.

Bu nedenle hem Türk hükümeti hem de Türk halkı alternatiflerini görüyor.

Batılıların saçma sapan politikalarından yorulan Türkiye, kendisini güçlü ve güvende hissedebileceği bir birliğe üye olabilir. Buna da kimse engel olamaz.

Eğer batılılar Türkiye’yi sırf bu kararından dolayı NATO’dan çıkarmayı dahi göze alabiliyorsa, bu da Türkiye için bir şans meselesi olur.

Çünkü Türkiye, NATO’nun da taşeronu olmak istemiyor.

Türkiye, kaostan ve üzerindeki baskılardan sıkıldı.

BIRCS, Türkiye için olmazsa olmaz değil ama Türkiye için büyük bir fırsat.

Böyle bir birliğin içinde olmak hem Türkiye’ye hem de BRICS ülkelerine kazandırır.

Türkiye’nin böyle bir birlikte yer alması bile batılıların baskısından sıkılan birçok ülkeyi cesaretlendirecek ve birliğin daha da genişlemesi ve güçlenmesi mümkün olacaktır.

İşte bu nedenle BRICS büyürse çok merkezli bir dünyadan bahsedebiliriz.

Şu an sadece Amerika merkezli bir dünya hemen hemen herkesi yeterince sıktı.

.

Erhan Altıparmak, dikGAZETE.com