O güzel günler için, bilmem yanıyor musun?..
O güzel günler için, bilmem yanıyor musun?..
- 02-01-2021 02:32
- 548
- 02-01-2021 02:32
- 548
Attığımız tarih de, çizdiğimiz o kâlp de..
Silinmemiş duruyor, hepsi yerli yerinde..
Sen şarkılar söylerdin, yatarken dizlerimde..
O ağacın altını şimdi anıyor musun?..
O güzel günler için, bilmem yanıyor musun?..
*
Üstat Yusuf Nalkesen’in halâ daha dillerde olduğuna inandığım bu Hicaz şarkısının pek çok insanda hatırası olduğuna inanıyorum..
2003 yılının 1 Ocak günü kaybetmiştik bu gönül insanını..
Bugün vefâtının 18. yıl dönümü..
Evet kıymetli dostlarım;
Yazımın girişinde paylaştığım dizelere ait olan o güzel eseri ne zaman dinlesem geçmişe dalar giderim..
70’li yılların ortaları..
Yanılmıyorsam aylardan Mayıs..
Aziz İstanbul’un asude köşelerinden Ortaköy'deyim..
Ve Ortaköy’de kır kahvesi görüntüsünde rengârenk örtüleri olan, tahta masalı, tahta sandalyeli bir mekândayım..
Tavşan kanı çayı yudumluyorum..
Hava pırıl pırıl..
Boğazın hırçın suları önümde adeta komparsita yapıyor..
Ve yan masadan bir ses;
Hayri, koysana oğlum şu plâğı pikaba..
Devir plâk devri.. Hayri’de mekânın garsonu..
Bir müddet sonra başlıyor çalmaya o unutulmaz şarkı..
O Ağacın Altını Bilmem Anıyor musun?..
O güzel günler için, bilmem yanıyor musun?..
Zamanın klâs sanatçısı Neşe Karaböcek’in güzel sesi kulaklarımızın adeta pasını alıyor..
Evet, “O Ağacın Altı” şarkısı, yıllardır dilden dile, gönülden gönüle, dolaştı, durdu..
Bir başka ifadeyle; plâtonik aşkların, mahçup aşıkların limanı oldu.. Ve günümüze kadar geldi..
Ben de ne zaman o şarkıyı dinlesem, aklıma o vakitler çok sık gittiğim Ortaköy gelir!.. Boğaziçi gelir, çaycı Hayri’nin bir tepsi dolusu bardakla adeta dans eder gibi müşterilerine çay dağıtması gelir..
Ya şimdi?..
Ne Ortaköy o eski Ortaköy!.. Ne insanlar o zamanın insanları..
Allah’ın bedava selâmını bile vermeye tereddüt eden ve hemen her şeyi maddeye endekslemiş kişilerle maalesef bir arada yaşıyoruz..
Neyse, konuyu fazla dağıtmadan yazımıza devam edelim..
Bizler bu eserleri hep dinleriz de müellifler nedense aklımıza gelmez..
Bestekârı kimdir?.
Söz yazarı nicedir, düşünmeyiz!..
Ne yazık ki vefâtları gerçekleşince aklımıza gelir..
Evet sevgili dostlar, Üstat Yusuf Nalkesen Türk musikisine pek çok önemli eser kazandırmıştır.. O Yusuf Nalkesen ki; “bestelerimin ilhâmını, annemin söylediği ninnilerden ve çocukluğumda kulağıma gelen ezan seslerinden alıyorum” diyen bir kişidir..
Yine devlet sanatçılığı unvanını reddeden ve gerekçesini de “milletin kalbinde yer almanın kendisi için daha güzel armağan olduğunu” söyleyen bir mütevazı insandır..
Üstat Nalkesen Rumeli’lidir.. Üsküp’e yakın bir yer olan İştip doğumludur.. Daha sonra Türkiye’ye gelir ve İzmir’e yerleşir..
Balıkesir Öğretmen Okulu’nu bitirir ve 1971 yılında emekli olur.. 22 yıl İzmir radyosunda saz sanatçısı olarak hizmet verir.. 600’e yakın bestesi 1000 civarında da güftesi var..
1951’de bestelediği “Veda Busesi” isimli şarkısı günümüzde bile popülaritesini kaybetmemiştir.. Avuçlarımda hala sıcaklığın var inan/..
Neden kaçtın uzaklara/.. Yalan değil, pek kolay olmayacak unutmak/..
Ne mektup geliyor, ne haber senden/..
Bir gün karşılaşırsak ayrıldığımız yerde/..
Bülbülün çilesi yanmakmış güle, ömürler geçiyor ağlaya güle/..
Bunlar her devirde dillerden düşmeyen eserler oldular.. Hepsinin çok kişide hatırası var.. Hepsi hoş, hepsi güzel, ancak ille de “O Ağacın Altı”..
Evet, üstadın vefâtıyla “O Ağacın Altı” yetim kaldı.. Veda Busesi’de öyle.. Sadece kâlplerde yaşıyorlar..
Hayat böyle dostlar..
Dünya, herkesin rolünü oynayıp bir anda sahneden kayıp gittiği bir yer..
Mühim olan Alem-i Berzah!..
Torpilin, iltimasın, adam kayırmanın, rüşvetin, asla ve kat’a işlemediği bir yer orası.. Orada tek geçer senet, insanın güzel ameli..
İnşallah Yusuf Nalkesen’de geçer not almış bir kul olarak göçmüştür, bu fani dünyadan..
Netice-i kelam;
Duygulu insandı.. Çelebi meşrepliydi.. Sevgi merkezliydi.. Kibardı.. Ve sade yaşadı..
Tanıdığımız kadarıyla böyle biriydi..
Üstat Yusuf Nalkesen’e Allah'tan(CC) rahmet diliyorum..
.
Sami Özey, dikGAZETE.com
Attığımız tarih de, çizdiğimiz o kâlp de..
Silinmemiş duruyor, hepsi yerli yerinde..
Sen şarkılar söylerdin, yatarken dizlerimde..
O ağacın altını şimdi anıyor musun?..
O güzel günler için, bilmem yanıyor musun?..
*
Üstat Yusuf Nalkesen’in halâ daha dillerde olduğuna inandığım bu Hicaz şarkısının pek çok insanda hatırası olduğuna inanıyorum..
2003 yılının 1 Ocak günü kaybetmiştik bu gönül insanını..
Bugün vefâtının 18. yıl dönümü..
Evet kıymetli dostlarım;
Yazımın girişinde paylaştığım dizelere ait olan o güzel eseri ne zaman dinlesem geçmişe dalar giderim..
70’li yılların ortaları..
Yanılmıyorsam aylardan Mayıs..
Aziz İstanbul’un asude köşelerinden Ortaköy'deyim..
Ve Ortaköy’de kır kahvesi görüntüsünde rengârenk örtüleri olan, tahta masalı, tahta sandalyeli bir mekândayım..
Tavşan kanı çayı yudumluyorum..
Hava pırıl pırıl..
Boğazın hırçın suları önümde adeta komparsita yapıyor..
Ve yan masadan bir ses;
Hayri, koysana oğlum şu plâğı pikaba..
Devir plâk devri.. Hayri’de mekânın garsonu..
Bir müddet sonra başlıyor çalmaya o unutulmaz şarkı..
O Ağacın Altını Bilmem Anıyor musun?..
O güzel günler için, bilmem yanıyor musun?..
Zamanın klâs sanatçısı Neşe Karaböcek’in güzel sesi kulaklarımızın adeta pasını alıyor..
Evet, “O Ağacın Altı” şarkısı, yıllardır dilden dile, gönülden gönüle, dolaştı, durdu..
Bir başka ifadeyle; plâtonik aşkların, mahçup aşıkların limanı oldu.. Ve günümüze kadar geldi..
Ben de ne zaman o şarkıyı dinlesem, aklıma o vakitler çok sık gittiğim Ortaköy gelir!.. Boğaziçi gelir, çaycı Hayri’nin bir tepsi dolusu bardakla adeta dans eder gibi müşterilerine çay dağıtması gelir..
Ya şimdi?..
Ne Ortaköy o eski Ortaköy!.. Ne insanlar o zamanın insanları..
Allah’ın bedava selâmını bile vermeye tereddüt eden ve hemen her şeyi maddeye endekslemiş kişilerle maalesef bir arada yaşıyoruz..
Neyse, konuyu fazla dağıtmadan yazımıza devam edelim..
Bizler bu eserleri hep dinleriz de müellifler nedense aklımıza gelmez..
Bestekârı kimdir?.
Söz yazarı nicedir, düşünmeyiz!..
Ne yazık ki vefâtları gerçekleşince aklımıza gelir..
Evet sevgili dostlar, Üstat Yusuf Nalkesen Türk musikisine pek çok önemli eser kazandırmıştır.. O Yusuf Nalkesen ki; “bestelerimin ilhâmını, annemin söylediği ninnilerden ve çocukluğumda kulağıma gelen ezan seslerinden alıyorum” diyen bir kişidir..
Yine devlet sanatçılığı unvanını reddeden ve gerekçesini de “milletin kalbinde yer almanın kendisi için daha güzel armağan olduğunu” söyleyen bir mütevazı insandır..
Üstat Nalkesen Rumeli’lidir.. Üsküp’e yakın bir yer olan İştip doğumludur.. Daha sonra Türkiye’ye gelir ve İzmir’e yerleşir..
Balıkesir Öğretmen Okulu’nu bitirir ve 1971 yılında emekli olur.. 22 yıl İzmir radyosunda saz sanatçısı olarak hizmet verir.. 600’e yakın bestesi 1000 civarında da güftesi var..
1951’de bestelediği “Veda Busesi” isimli şarkısı günümüzde bile popülaritesini kaybetmemiştir.. Avuçlarımda hala sıcaklığın var inan/..
Neden kaçtın uzaklara/.. Yalan değil, pek kolay olmayacak unutmak/..
Ne mektup geliyor, ne haber senden/..
Bir gün karşılaşırsak ayrıldığımız yerde/..
Bülbülün çilesi yanmakmış güle, ömürler geçiyor ağlaya güle/..
Bunlar her devirde dillerden düşmeyen eserler oldular.. Hepsinin çok kişide hatırası var.. Hepsi hoş, hepsi güzel, ancak ille de “O Ağacın Altı”..
Evet, üstadın vefâtıyla “O Ağacın Altı” yetim kaldı.. Veda Busesi’de öyle.. Sadece kâlplerde yaşıyorlar..
Hayat böyle dostlar..
Dünya, herkesin rolünü oynayıp bir anda sahneden kayıp gittiği bir yer..
Mühim olan Alem-i Berzah!..
Torpilin, iltimasın, adam kayırmanın, rüşvetin, asla ve kat’a işlemediği bir yer orası.. Orada tek geçer senet, insanın güzel ameli..
İnşallah Yusuf Nalkesen’de geçer not almış bir kul olarak göçmüştür, bu fani dünyadan..
Netice-i kelam;
Duygulu insandı.. Çelebi meşrepliydi.. Sevgi merkezliydi.. Kibardı.. Ve sade yaşadı..
Tanıdığımız kadarıyla böyle biriydi..
Üstat Yusuf Nalkesen’e Allah'tan(CC) rahmet diliyorum..
.
Sami Özey, dikGAZETE.com