Okçulukla gelen tedavi engelleri aşırttı! Hedef Dünya Şampiyonluğu
Okçulukla gelen tedavi engelleri aşırttı! Hedef Dünya Şampiyonluğu
- 02-02-2020 08:07
- 423
- 02-02-2020 08:07
- 423
Değişen zaman olsa da değişmeyenin peşinden baktığımızda karşımıza, insanoğlunun doyumsuz istek ve arzuları çıkmakta.
Dengelerin bozulmasına en büyük etken, kazananın da kaybedenin de mücadelesinin aynı doğrultuda olması.
O da, haddini-ölçüsünü bilemediği bir mücadele içerisinde olmaktan kaynaklı.
Her defasında, sözde daha iyi yaşama dahil, bitmek bilmeyen bir hırs. Oysa ki ders almadan ders vermek gibi bir gafletten uyanıp, bilmediğini öğrenme, bildiğini ise paylaşma yoluna gidilebilse, ne âlâ.
İşte o vakit beklentiler ne azar, ne de uzayıp gider..
Aslında yapılması gereken çok fazla bir şey yok.
Çözüm için tek bir hareket yeterli olacaktır aslında.
O da doğruyu görmeye kör ve sağır olmamakla birlikte, engeli aşmaya meyilli olmak.
İnsanoğlu, nasihatten ‘ders’ almadığı yerde, mutlaka bir ‘musibetin’ olması mı gerekiyor diye düşünüyor.
Bir başkasının ‘kötülüğünü’ istemek, akıbetin manasını bilmemek, diğer bir izahla vicdansızlığın tecellisidir. Bunu, kendini bilen hiçbir insan evladı yapmaya yanaşmaz.
İnsanlıktan nasiplenmeyenler ise bu kategorinin dışında kalır.
Geriye, yaşananlar, diğer bir ifadeyle insanoğlunun sağlık-gençlik-yaşlılık gibi hayatını etkileyen, diğer bir ifadeyle imtihan olduğu kategoriler kalıyor.
Kişinin hiç ihtimal vermediği yerde, anlık hadiseler sonucu hayatı değişebiliyor.
Bu değişim, şaşkınlık süresinin kısalığı, hayata yeniden dönmesi-sarılması manasına geliyor.
Bilmediğimiz bir konuyu elbette sormadan bilme hüneri ve şansına sahip değiliz.
Tüm mesele, bu hüneri gösterebilmekte…
Bugüne kadar ‘engelli’ bireylerin ders niteliğindeki örnek hayat hikâyeleri, yazılarımızın önemli bir parçası oldu.
Ta ki; her bir hayat hikâyesinden ders ve dersler çıkarılması için.
‘Herkes bir engelli adayıdır’ sözünün yüzü soğuk olsa da, o tanımla muhatap olmak istenmese de, tamamen kopması mümkün değil.
Bu tanımın kendisi için geçerliliği her ne kadar bilinmese de, bilinen bir gerçek var ki yakın çevremizde bu özel-ayrıcalıklı insanlarla karşılaşmak her zaman mümkün.
O rastlantıda, kişinin ‘engelinin’ ortadan kaldırılması, o olmasa bile en aza indirilmesi için bir seçenek üretmenin önem taşıdığını, yaşanmış hayat hikâyelerinden, hayat sürecindeki anlık-beklenmedik değişime bağlı olarak karamsarlık-karanlıktan aydınlığa nasıl çıkılabileceğini görmek mümkün.
Bu değişimden kimlerin pay sahibi olacağını, olanların da Allah (c.c) nasip ettiyse, Kur’an-ı Kerim’inde “…Kim de bir can kurtarırsa, bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur” (Maide-32) buyurarak açıklıyor.
O örneklerden bir tanesi, geçirdiği trafik kazasından sonra tekerlekli sandalye kullanmak zorunda kalan Ahmet Avşar.
Bağcılar Belediyesi basın bülteninde yer alan haberine göre, Bağcılar Engelli Okçuluk Takımı sporcusu 37 yaşındaki Avşar’ın hayatını değiştiren kaza, 2004 yılında gerçekleşmiş.
Samsun’da takla atan minibüste bulunan Avşar, “T12” seviyesinde felç oldu.
3 ay hastane süreciyle birlikte, yürüyebilmek için amansız bir mücadele yürüttü.
Kendi ifadesiyle, düzelme olmayacağını anlayınca kabullenmek zorunda olduğu bir durum.
Bundan sonrasını Avşar’dan dinleyelim;
SIKINTISINI OKLA BİRLİKTE ATIYOR
“Askerden yeni dönmüş ve tekstil atölyesindeki işime devam ediyor, evlilik planları yapıyordum.
Aniden yaşadığım bu kaza geleceğe ilişkin bütün düşüncelerimi yok etti…
Kızım Berfin’in doğumuyla birlikte yüzüm güldü, hayatım ayrı bir anlam kazandı.
Baba olunca engelli olduğumu unuttum ve hayata yeniden bağlandım.
Kazayla solan umutlarımi onunla birlikte yeniden yeşermeye başladı.
Bütün sevgimi ona verdim.
Kızıma yakışır bir baba olmak için bir arayış içine girdim.
Bağcılar Belediyesi’nde okçuluk kulübü kurulduğunu duydum.
Başvurdum ve hocamız Murat Öz sayesinde kısa sürede sporu sevdim.
Ok atınca bütün sıkıntımı derdimi de unutuyorum.
Ok atmak beni tedavi ediyor.
Gösterdiğim bu çaba, Berfin’i de çok mutlu ediyordu.
Azimli çalışmalarım sonucunda il üçüncüsü olarak ilk başarımı elde ettim.
Şimdiki hedefim ise kızım için dünya şampiyonu olmak.
Bu süreçte maddi ve manevi desteklerinden dolayı Bağcılar Belediye Başkanı Lokman Çağırıcı’ya teşekkür ediyorum…”
Ahmet Avşar, engelli olmanın, hayalini gerçekleştirmeye engel olmadığını belirterek, engelli olduktan sonra hayatının daha anlam kazandığını, yaptığı her şeyin daha manalı ve kıymetli olduğunun önemine vurgu yapıyor.
Tüm bu anlatılıp yaşananlar ışığında insan düşünmeden ve sormadan da edemiyor; “Değişimi bilmek-yaşamak için, illa ki değişmek mi gerekiyor?..”
.
Ahmet Gülümseyen, dikGAZETE.com
Değişen zaman olsa da değişmeyenin peşinden baktığımızda karşımıza, insanoğlunun doyumsuz istek ve arzuları çıkmakta.
Dengelerin bozulmasına en büyük etken, kazananın da kaybedenin de mücadelesinin aynı doğrultuda olması.
O da, haddini-ölçüsünü bilemediği bir mücadele içerisinde olmaktan kaynaklı.
Her defasında, sözde daha iyi yaşama dahil, bitmek bilmeyen bir hırs. Oysa ki ders almadan ders vermek gibi bir gafletten uyanıp, bilmediğini öğrenme, bildiğini ise paylaşma yoluna gidilebilse, ne âlâ.
İşte o vakit beklentiler ne azar, ne de uzayıp gider..
Aslında yapılması gereken çok fazla bir şey yok.
Çözüm için tek bir hareket yeterli olacaktır aslında.
O da doğruyu görmeye kör ve sağır olmamakla birlikte, engeli aşmaya meyilli olmak.
İnsanoğlu, nasihatten ‘ders’ almadığı yerde, mutlaka bir ‘musibetin’ olması mı gerekiyor diye düşünüyor.
Bir başkasının ‘kötülüğünü’ istemek, akıbetin manasını bilmemek, diğer bir izahla vicdansızlığın tecellisidir. Bunu, kendini bilen hiçbir insan evladı yapmaya yanaşmaz.
İnsanlıktan nasiplenmeyenler ise bu kategorinin dışında kalır.
Geriye, yaşananlar, diğer bir ifadeyle insanoğlunun sağlık-gençlik-yaşlılık gibi hayatını etkileyen, diğer bir ifadeyle imtihan olduğu kategoriler kalıyor.
Kişinin hiç ihtimal vermediği yerde, anlık hadiseler sonucu hayatı değişebiliyor.
Bu değişim, şaşkınlık süresinin kısalığı, hayata yeniden dönmesi-sarılması manasına geliyor.
Bilmediğimiz bir konuyu elbette sormadan bilme hüneri ve şansına sahip değiliz.
Tüm mesele, bu hüneri gösterebilmekte…
Bugüne kadar ‘engelli’ bireylerin ders niteliğindeki örnek hayat hikâyeleri, yazılarımızın önemli bir parçası oldu.
Ta ki; her bir hayat hikâyesinden ders ve dersler çıkarılması için.
‘Herkes bir engelli adayıdır’ sözünün yüzü soğuk olsa da, o tanımla muhatap olmak istenmese de, tamamen kopması mümkün değil.
Bu tanımın kendisi için geçerliliği her ne kadar bilinmese de, bilinen bir gerçek var ki yakın çevremizde bu özel-ayrıcalıklı insanlarla karşılaşmak her zaman mümkün.
O rastlantıda, kişinin ‘engelinin’ ortadan kaldırılması, o olmasa bile en aza indirilmesi için bir seçenek üretmenin önem taşıdığını, yaşanmış hayat hikâyelerinden, hayat sürecindeki anlık-beklenmedik değişime bağlı olarak karamsarlık-karanlıktan aydınlığa nasıl çıkılabileceğini görmek mümkün.
Bu değişimden kimlerin pay sahibi olacağını, olanların da Allah (c.c) nasip ettiyse, Kur’an-ı Kerim’inde “…Kim de bir can kurtarırsa, bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur” (Maide-32) buyurarak açıklıyor.
O örneklerden bir tanesi, geçirdiği trafik kazasından sonra tekerlekli sandalye kullanmak zorunda kalan Ahmet Avşar.
Bağcılar Belediyesi basın bülteninde yer alan haberine göre, Bağcılar Engelli Okçuluk Takımı sporcusu 37 yaşındaki Avşar’ın hayatını değiştiren kaza, 2004 yılında gerçekleşmiş.
Samsun’da takla atan minibüste bulunan Avşar, “T12” seviyesinde felç oldu.
3 ay hastane süreciyle birlikte, yürüyebilmek için amansız bir mücadele yürüttü.
Kendi ifadesiyle, düzelme olmayacağını anlayınca kabullenmek zorunda olduğu bir durum.
Bundan sonrasını Avşar’dan dinleyelim;
SIKINTISINI OKLA BİRLİKTE ATIYOR
“Askerden yeni dönmüş ve tekstil atölyesindeki işime devam ediyor, evlilik planları yapıyordum.
Aniden yaşadığım bu kaza geleceğe ilişkin bütün düşüncelerimi yok etti…
Kızım Berfin’in doğumuyla birlikte yüzüm güldü, hayatım ayrı bir anlam kazandı.
Baba olunca engelli olduğumu unuttum ve hayata yeniden bağlandım.
Kazayla solan umutlarımi onunla birlikte yeniden yeşermeye başladı.
Bütün sevgimi ona verdim.
Kızıma yakışır bir baba olmak için bir arayış içine girdim.
Bağcılar Belediyesi’nde okçuluk kulübü kurulduğunu duydum.
Başvurdum ve hocamız Murat Öz sayesinde kısa sürede sporu sevdim.
Ok atınca bütün sıkıntımı derdimi de unutuyorum.
Ok atmak beni tedavi ediyor.
Gösterdiğim bu çaba, Berfin’i de çok mutlu ediyordu.
Azimli çalışmalarım sonucunda il üçüncüsü olarak ilk başarımı elde ettim.
Şimdiki hedefim ise kızım için dünya şampiyonu olmak.
Bu süreçte maddi ve manevi desteklerinden dolayı Bağcılar Belediye Başkanı Lokman Çağırıcı’ya teşekkür ediyorum…”
Ahmet Avşar, engelli olmanın, hayalini gerçekleştirmeye engel olmadığını belirterek, engelli olduktan sonra hayatının daha anlam kazandığını, yaptığı her şeyin daha manalı ve kıymetli olduğunun önemine vurgu yapıyor.
Tüm bu anlatılıp yaşananlar ışığında insan düşünmeden ve sormadan da edemiyor; “Değişimi bilmek-yaşamak için, illa ki değişmek mi gerekiyor?..”
.
Ahmet Gülümseyen, dikGAZETE.com