Prof. Dr. Peacock’ın bir makalesi üzerine

Prof. Dr. Peacock’ın bir makalesi üzerine

Prof. Dr. Peacock’ın bir makalesi üzerine Prof. Dr. Peacock’ın bir makalesi üzerine

Har.1: Göller Bölgesi’nin Tarihî Coğrafyası: Eğirdir ve Beyşehir Göllerinin eski halleri ve Tarihî Yollar.

Prof. Dr. Peacock’ın Bir Makalesi Üzerine

R.1: Eğirdir Gölü ve Yağış Havzası (Mikra Phrygia).

Özü

Makalenin amacı, Selçuklu ve Osmanlı tarihi uzmanı A.C.S. Peacock’ın, 2014 yılında Al-Masāq; Journal of the Medieval Mediterranean, 26(3), 267-287’de yayınladığı; “The Selçuk Sultanate of Rūm and the Turkmen of the Byzantine frontier, 1206–1279” adlı makaleyi tenkit.

Göller Bölgesi’ndeki coğrafî değişim ve tarihî yollar bilinmeden; yanlış bir tarihî coğrafyaya göre yazılmış olan makalede Türk-Bizans sınırı dâhil birçok mühim hata vardır.

Açar Kelimeler: Coğrafi Değişim, Kıral Yolu, Roma Askerî Yolu, Lâdik, Alaşehir, Antakya, İznik, Mikra İznik

Giriş

İlim samimiyettir; ilim samimiyettir; ilim samimiyettir. Kimim için samimiyettir? İlim adamının kendisi için, diğer ilim adamları için ve insanlık için samimiyettir. Samimiyet olmadan ilim olmaz.

Eskişehir-Karacahisar’ı Osman Bey’in fethettiğini iddia eden Kazı Başkanı H. Yılmazyaşar, beni ikna etmek için olsa gerek; Peacock’ın makalesi ile Cem Boz’a ait Sultan Öyüğü adlı 02.07.2020 tarihli doktora tezini gönderdi.

Tez jürisini iyi tanırım; onlar da beni. Hatice Oruç hariç diğer üyeler, Göller Bölgesi’ndeki coğrafî değişim iddiamı asgari on yıldır bilmektedirler.

Tezde her şey var; yok, yok; tam 28 sayfa kaynakça; ama zikredilen coğrafî değişim yok. Cem Boz’a bir şey demem; orada İlhan Erdem var; Refik Turan ve Süleyman Özbek’ler var; ama esas olması gereken yok: samimiyet! –“Cem Bey, Göller Bölgesi’nde bir coğrafi değişimden bahsediliyor; bu neyin nesidir, lütfen bir bakıver!” diye, niçin denilmedi? Yanlış tarihî coğrafya üzerine yapılmış bir doktoranın kime ne faydası olacak?

Doktorasını Cambridge Üniversitesi’nde yapan A.C.S. Peacock’ın da coğrafî değişimden bîhaber olduğu anlaşılmaktadır.

St. Andrews Üniversitesi’nde Ortadoğu ve İslâm Tarihi profesörü olarak çalışan Peacock’ın birçok eseri arasında, Anadolu Selçukluları: Ortaçağ Ortadoğusu’nda Saray ve Toplum (Sara Nur Yıldız ile birlikte, YKY) ve Selçuklu Devleti’nin Kuruluşu: Yeni Bir Yorum (Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları) bulunmaktadır. 

Göller Bölgesi’ndeki Coğrafî Değişim

Eğirdir Gölü, tarihte Eğirdir ve Hoyran olmak üzere iki ayrı göldü ve iki göl arasında büyük, derin ve yaklaşık 15 bm boyunda bir ırmak vardı. Tarihî Anayol (via regia), bu ırmağı iki göl arasındaki Kemer Boğazı’nda, Yenice Köyü Köprüsü’nden geçmekteydi.

Yaklaşık 500 yıl önce iklimin değişmesiyle göl suları yükselmiş; iki göl birleşmiş; iki göl arasındaki ırmak, köprü ve birçok kent göl suları altında kalmış ve tarihin birçok izi silinmiştir. Bu değişim bilinemediği için tarihî coğrafya değiştirilmiş; Kemer Boğazı (Hellespontus) civarındaki birçok isimle birlikte Truva da Çanakkale Boğazı civarına taşınmıştır.

Son yıllarda kurak bir dönem geldi, göl seviyesi 919.00 metreden 914.50 metreye düştü ve göl altından eski kent kalıntıları çıkmaya başladı. Göl seviyesi bir m daha düşecek olursa, Eğirdir Gölü, batimetrik haritaya göre tekrar ikiye ayrılacaktır.

Beyşehir Gölü de, Beyşehir (Trogitis) ve Kıreli (Koralis) olmak üzere iki parçaydı. Göllerdeki coğrafî değişim, Pîrî Reis (1470?-1553) ve Kâtip Çelebi (1609-1657) haritalarında çok rahat görülmektedir.

Bugünkü İznik Gölü’nün uzunluğu 32 km olduğu hâlde, İbn Hordazbih’in (820?-912) 847 yılında yazdığı esere göre 12 mil (18 km) idi ve gölde adalar vardı; hâlbuki bugün için gölde ada yoktur. Anlaşıldığına göre coğrafyadaki değişim umumi idi ve Göller Bölgesi’ne has değildi (bk.Har.1-2-3 ve R.1).

Yıl 2006 idi. 1530 yılına ait Yenice Köyü Köprüsü (Hamid l, Afşar kz.) adlı bir Osmanlı arşiv belgesi, Eğirdir Gölü’ndeki coğrafî değişimi görmeme vesile oldu. Eski Afşar kazasından ve bölge yollarının yapımında çalışmış bir mühendis olmam hasebiyle zikredilen köprüyü merak ettim; Afşar ve Yenice köylerini ziyaretimde köprünün Kemer Boğazı’nda ve göl altında kaldığını öğrendim.

Bir köprü, bir ırmağa ve bir yola işaretti. Yalvaç-Kundanlı’da yapıldığı iddia edilen Miryokefalon harbi, “Kemer Boğazı ve devamındaki yolda yapılmış olabilir” diye düşündüm ve sonunda doğru düşündüğümü gördüm. Bu konuda 2010 yılından beri birçok kitap ve onlarca makale neşrettim. 

Coğrafî Değişimin İlmen İspatı

1. Gölün, Kemer Boğazı güneyine Eğirdir G. (deniz), kuzeyine Hoyran G. (deniz) denilmesi iki ayrı göle işarettir.

2. Pîrî Reis haritasında eski Eğirdir Gölü ve göle kuzeyden karışan bir ırmak görülüyor. Pîrî Reis ve Kâtip Çelebi haritalarındaki Eğirdir Gölü’nün şekli şimdikine hiç benzemez. Şimdiki gölün güney-kuzey uzunluğu; Kemer Boğazı’nın güneyi kısmı (Eğirdir Gölü) 33, kuzey kısmı (Hoyran Gölü) ise 17 km olmak üzere toplam 50 km’dir. Eğirdir Gülü için Kâtip Çelebi 3x4,5 fersah (16x23 km), Arundell ise 4x5 ligue (16x20 km) ebadında der. Bu ölçülere göre, eski Eğirdir Gölü ile Kemer Boğazı arasında 11-12 km kadar kara parçası var demektir. Bu ölçüyü Hoyran Gölü için kıyaslarsak, Kemer Boğazı ile Hoyran Gölü’nün güney kıyısı arasında 3-4 km kara var demektir. Buna göre iki göl arasında 14-16, ortalama 15 km bir mesafe olduğunu tahmin edebiliriz (bk.Har.1 ve 8).

3. Eski Eğirdir Gölü’nün kuzey sınırı, Barla ile Hacılar köyü hattından geçiyor (Aksu-F. Fethi, 2019: 750-54).

4. Manuel, babasının Adana’da ölümü üzerine taç giymek için İstanbul’a dönerken, Side (Eski Antalya), İbradı (Prakana), Beyşehir yoluyla Kemer Boğazı’na; Menderes’in kaynaklarındaki ordugâha geldi. “Orada kayalardan ve dağ eteklerinden sanki onbinlerce ağızdan fışkırır gibi akan ölçülemez miktardaki su çevreye yayılır, önce bir gölde biriktikten sonra derin bir yatak açarak ilerler ve buradan itibaren bir nehir olur” (Kinnamos, 2001: 52, yıl 1143).

Her kafada bir ağız bulunduğuna göre Kinnamos’un “onbinlerce ağız” ifadesi, derin nehrin (Menderes) Kemer Boğazı’ndaki kaynaklarına işarettir ve Miryokefalon, Kemer Boğazı bölgesinin bir diğer adıdır. Bathys Rhyax denilen büyük, derin el-Battal nehri dahi budur ve Kinnamos’un zikrettiği göl de Hoyran Gölü’dür (Wittek, 1999: 2).

5. “İmparator Manuel, Lampe’ye doğru ilerledi ve Menderes nehrinin doğduğu (Yunanca aslında ağzına) yakın bir yerde bulunan zamanla çökmüş bir kaleyi (Sublaion) tekrar inşa etti (Kinnamos, 2001: 213). “Rum kıralı iki şehir (Dorylaion ve Sublaion) kurdu (1175) ve Türk hududuna yürüdü (1176)” (Ebû’l-Ferec, 1950: 421-22). Uluborlu, 1176’da Bizans elindedir. III. Haçlı Seferinde Barborassa’nın kaynaklarından Ansbert’e göre Miryokefalon harbi, Uluborlu’nun şarkı ve Uluborlu’ya iki günlük mesafede vukû bulmuştur. Ramsay ve daha birçok tarihçi bu harbin Uluborlu’nun şarkı ve Kundanlı’da yapıldığını iddia etti. Manuel’in İngiltere kıralına yazdığı mektuba göre harp, Türk topraklarına girer girmez, yâni hudutta yapılmıştır. Bu verilere dayanan tarihçi, Sublaion kalesinin Uluborlu’nun şarkında bulunduğunu söylemekle yetinmiştir (Turan, 1998: 214). Osman Turan’ın bu fikrini devam ettirirsem:

Sublaion, Menderes’in kaynakları/ağzı yakınında bulunduğuna göre, Uluborlu’nun şarkında, Büyük ve Küçük Menderes’ten gayri “ağzı kaynağına yakın bir Menderes/Melis daha var” demektir (Ramsay, 1960: 123, açık.1) ve bu nehir, Eğirdir Gölü’ndeki coğrafi değişime işaret etmektedir. Ağzı kaynağına yakın bu nehrin Seha, Tantalos, İndos, Tanta-endia, Skamandros, Ksantos, Kaystros, Halis (αλις), Obrimas, Menderes, Sangarios, Melis, Euros, Ebros, el-Battal, Boğazın Asya Irmağı, Doğu sınırını teşkil eden Büyük Nehir, Megalo Potamos, Bathys Rhyax, Hierus, Hyeronpotamum, Âbrū Mesmâne, Mukaddes Nehir, Siberis, Almyros, Kadmos, Pisidia Antakya yanındaki Irmak ve Tearos (Toros) gibi adlarını tespit edebildim. Rhotren ve Aulokran, bu nehrin kaynaklarıdır.

6. Roma kolonisi Parlais için Barla diyen Kiepert, -Barla, dağlarla göl arasına sıkışmış öyle küçük bir köşe ki, buranın hiç bir tarihte askerî bir kıymeti olamaz. Agustus’un kurduğu Roma kolonileri askerî sebeplerle yerleştirilmiş ve askerî yollarla irtibatları temin edilmişti. Askerî bir yolun, Eğirdir Gölü’nün eğri büğrü dar sahillerinden dolaşmış olması memleketi görmüş olan bir kimse için kabul edilmeyecek derecede gülünç bir fikirdir. Bu kolonilerden maksat Pisidya ile İsaura’daki dağlıların zaptu raptı idi; halbûki Barla’ya yerleştirilen bir koloni dünyadan ayrılmış, tamamiyle faidesiz bir vaziyette kalmağa mahkûmdu” (Ramsay, 1960: 435-436)- şeklindeki şiddetli tenkit üzerine Parlais’i, Beyşehir Gölü’nün güneyine yerleştirdi. Louis Robert ise, bilâhare Parlais’in Barla olduğunu ispat etti (yıl 1948).

Ramsay’ın izahına göre Barla, göl ile dağ arasına sıkışmamıştır; yolu var demektir. Filhakika tarihte Barla ile Gelendost arasında göl yoktur; Anayol (via regia), Kemer Boğazı ve Yenice Derbendi’nden geçmektedir. Barla’nın Larissa, Neutroja, eski Tralleis, Attaleia, Sart, Tripolis (Derebol) vs. gibi daha birçok adı vardır (bk.Har.1).

7. Hendy, N. Khoniates’ten “Mauel’in, geçidin sonu ile göl arasında düzlüklerin uzandığını ima ettiğini” aktarır. Filhakika geçit, Yenice Derbendi (Zybrize Clisura: Taurokomos); geçidin sonu Yenice Sivrisi (Zybrize); l, eski Eğirdir Gölü; düzlükler ise, içinden iki göl arasındaki ırmağın aktığı; Tzouka Nisterin, Hüseyin (Battal Gâzî) ve Kelbianos gibi adları bulunan Barla önündeki ova veya Paul Wittek’in ikinci bir Filistin dediği Menderes vadisidir.

Tarihî Anayol (via regia, Kıral Yolu) ve Bizans Askerî Yolu

2013 yılına kadar tarihî Anayol ve Bizans Askerî Yolu bilinmiyor ve yanlış biliniyordu. Tarihçi, coğrafî değişimi bilmediği ve Amorion/Ammûriye kentini yanlış yerleştirdiği için coğrafyacı İbn Hordazbih ile el-İdrîsî’nin (1100-1165) verdikleri Anayol, Bizans Askerî Yolu ve diğer yolları araziye yerleştiremedi. Peutinger Tablo’dan istifade edemedi (Ramsay, 1960: 257 açık.3; 183-84 vd.). Onun için Emevî ve Abbasî ordularının Amorion ve İstanbul yürüyüşleri ile Bizans’ın şark seferlerinde kullandıkları yollar umumiyetle yanlıştır.

Ben coğrafî değişimi esas alarak, her biri bir Roma yolu olan İbn Hordazbih ve el-İdrîsî’nin verdiği yolları, 2013’te özenle araziye yerleştirdim (bk.Har.4-5).

Buna Halife el-Mutasım’ın 838 Ammûriye yürüyüşü ile Romen Diyojen’in 1071 Malazgirt yürüyüşü ve dönüş yolu güzel bir misaldir (bk.Har.6-7).

Bu keşifle Göller Bölgesi ile Batı Anadolu’nun tarihî coğrafyasının külliyen yanlış olduğunu gördüm. “Neticeyi bir kelime ile izah edebiliriz: ya benim eserim sırf bir hatadan ibarettir yahut da Anadolu haritasının büyük bir kısmı tamamiyle değişmelidir” ifadesi beni tasdik etti (Ramsay, 1960: 106). Bu hataları burada sayacak değilim. İsteyen 15 yıldır yaptığım neşriyata bakabilir. Prof. Peacock’ın makalesine tekrar geliyorum:

Makaledeki Hatalar

1. Peacock, Menderes, Lâdik (Ladhiq/Denizli), Honas (Khonai, Khunas), Menderes’teki Antakya, Philadelphia (Alaşehir), İznik, Uc, Menteşe, İbn Said’in yorumu ve daha birçok konuda yanıldığı için, bu yanılgıların tabii bir sonucu olarak Türk-Bizans sınırı hakkında da yanılmıştır (bk.R.1; Har.1, 8-9 ve 10 Asya eyâleti).

Menderes, Büyük Menderes değil, iki göl arasındaki ırmak; Lâdik ise Denizli değil, Eğirdir’dir. Denizli-Honaz, Konya-Hüyük-Göçeri köyü, Gelendost-Eğirdir arası olmak üzere üç Honas var. Menderes’teki Antakya ve Alaşehir, Yalvaç’tır; Bursa-İznik ve Senirkent-İznik olmak üzere iki de İznik var. Uc, Şarkîkaraağaç ile iki göl arasındaki ırmak arasında kalan bölge, Uc’un merkezi Gelendost-Kötürnek (Kotoiraikia) köyü, ilk Menteşe Beyliği ise, Beyşehir ile iki göl arasındaki ırmak arasında kalan bölgededir (bk.Har.1). İbn Said el-Mağribî’nin (1213-1286) metni şöyledir:

İbn Sa’îd diyor ki: Türkmenler Selçuklu devrinde Rum diyarını fetheden Türk soyundan çokluk bir kavimdir. Bunlar Haraita’dan deniz kıyısındaki yaşayanları yağma ederek onların çocuklarını alıp götürmeyi ve Müslümanlar arasında satmayı âdet edinmişlerdi. Türkmenler Sultanın korkusu ve mütarekenin yardımı ile onlara ilişmekten vazgeçtiler. Onlarda başka yerlere gönderilen kilimler yapılır. Buranın sahilinde Cun (kasabası) vardır. Buna Cun Makri denir. Burası seyyahlarca meşhurdur. Buradan İskenderiye’ye ve başka yerlere kereste yollanır. Buraya büyük, derin bir nehir dökülür; bu nehrin Battal Nehri diye maruf olduğu söylenir; bu Battal’ın Emeviler zamanında Rum’a gazalar yaptığı söylenir. Bu nehrin üzerinde bir köprü vardır; barış zamanlarında indirilir; harp çıktığı vakit kaldırılır. Bu Müslümanlarla Hıristiyanlar arasında sınırdır. [el-Battal’ın ismi kitaplarında zikredilmektedir ve kabri de oradadır]. Antalya’nın şimalinde Toğurla Dağı vardır; burada ve bunun etrafında iki yüz bin kadar Türkmen çadırı bulunduğu söylenir ve bunlara Uc denir (Paul Wittek, 1999: Menteşe Beyliği, s.2).

1.1- Cun, eski Eğirdir Gölü’ndeki Can (Gülistan, Rodos, Kos) Adasıdır. Bu ada, 20. Asrın başına kadar seyyah ve misafir ağırlamak için kullanılmıştır. 1242 yılında imparator John/Jan, bu adada karargâh kurduğu için (Makarrı John: John karargâhı) onun adıyla anılmış; Jan adı zamanla Can olmuştur ve Makarrı John, Fethiye değildir.

1.2- “Buradan İskenderiye’ye (…) kereste yollanır” cümlesindeki “bura”, Hamidoğulları topraklarıdır.

1.3- “Buraya büyük, derin bir nehir dökülür” cümlesindeki “bura”, Can Ada’nın bulunduğu eski Eğirdir Gölü’dür. Cümledeki “derin nehir” ile (Kinnamos, 2001: 52)’deki “derin nehir” aynı olup, Bathys Rhyax adına işarettir.

1.4- Battal Gâzî (Ebû’l-Hüseyin), yaklaşık 30 yıl Kemer Boğazı civarında gazâ yapmış ve 740 yılında da Geneli (Afyon-Çay-Çayıryazı) köyündeki bir harpte şehit düşmüştür. “Kabri oradadır”, yani Hamidoğulları topraklarındadır.  Filhakika Şuhut ve Akşehir, o tarihte Hamidoğulları topraklarıdır. Geneli köyündeki “Hüseyin Dede Türbesi” ona aittir. Ve yine iki göl arasındaki nehre el-Battal, nehrin geçtiği ovaya Hüseyin ovası, Miryokefalon kalesine Malatyalı kalesi denilmiştir. Aradan beş asır geçtiği için Ermeni Simpad, Emevî Battal’ı Malatyalı sanmıştır.

Anadolu’nun kuzey bölgelerindeki İznik Yolu verilirken şöyle bir bilgi de verilir: Muhammed el-Battal’ın, ülkenin hududunda; bir tepenin üzerinde mezarı var (el-Herevi, 1957: 131). Amorion, hatalı olarak Emirdağ’a yerleştirildiği için Battal Gâzî’nin mezarı Seyitgazi’de sanılmıştır. Herevî 1173 yılında İznik-Eskişehir-Çay yoluyla Uluborlu’ya (Ammûriye: Amorion) gelmiş ve yolda Battal Gâzî’nin mezarını; Uluborlu’da da Halife Mutasım’ın 838 seferinde şehit düşenlerin mezarlarını görmüştür. Seyitgazi’deki türbe 1208 yılında yapılmıştır ve Battal Gâzî “seyit” değildir. Herevî’nin yürüdüğü yolu, el-İdrîsî, Ammûriye-Kidros (Kedrea: Şuhut-Arızlı) 1, Maderi nehri (Şuhut-Kali çayı ile Afyon Akarçay’ın birleşmesiyle hâsıl olan çay: Kırkgöz kp.) 1, Kastro (Bayat) 1, Massisa (Bardakçı) 1, Libadhia (Eskişehir) 1, Batransia 1, Mastara nehri 1 ve İznik 1 konak olmak üzere Uluborlu ile Bursa-İznik arasını sekiz konak verir. Battal’ın mezarı Kidros’a 3-4 km uzaktaki Geneli köyündedir. Sultandağları sırtları hudut olup, Afyon tarafı Bizans’a aittir (bk.Har.5, 8 ve 1). İbn Bîbî, Kırkgöz için hatalı olarak Sakarya köprüsü der (yıl: Mayıs 1279).

1.5- 15 km’lik bu nehir üzerinde, biri metinde zikredilen ve nehrin ağzı civarında; diğeri Yenice Köyü Köprüsü, Zompos ve Pontogefura gibi birçok adı kaydedilen; biri de Apameia/Myria’da olmak üzere üç köprü olmalıdır.

1.6- Antalya’nın şimalindeki Toğurla, şimdiki Denizli değil, Eğirdir’dir. Şimdiki Denizli, Antalya’nın kuzeyindeki Eğirdir’den yaklaşık 150 km daha batıdadır. Toğurla için şimdiki Denizli demek, tarihçi için çok vahim bir hatadır.

Ünlü İlhanlı veziri Cüveyni’ye, 667’de (1268-69) Rûm denizi memleketleri Uc’larından Felekiyye’den yazılan mektuptaki” Felekiyye, Akdeniz sahilinde sanılmıştır (Turan, 1988: 154). Hâlbuki Rûm denizi Eğirdir Gölü, Felekiyye ise Eğirdir’dir. Dündar Bey, Feleküddin lâkabını Eğirdir’in Felekiyye adından almıştır. İlhanlı veziri Reşideddin ise, vilâyet-i bilâd-i Donguzlu’da vali olan oğlu Hoca Mecdeddin’e yazdığı mektupta, Gazan Han’ın (1295-1304), kışlamak için “Savâhil-i Derya-yı Rûm’u Donguzlu’ya gelmeğe azmettiğini” yazar (Togan, 1953. 4-6).

“Savâhil-i Derya-yı Rûm’u Donguzlu”, Rûm denizi sahilindeki Donguzlu (Denizli) demektir ve Denizli, denizi olan anlamına Eğirdir’dir. Şimdiki Denizli’de deniz ve sahil yok. Yöre halkı Eğirdir gölü için hep “deniz” der. Eğirdir, Hoyran ve Beyşehir gölleri için hâlâ deniz denilir. Mağrip diyarı denizi (İbni Bîbî: 2014: 106) ile Anna Komnena, Akropolites ve Pahimeris’in deniz dedikleri de eski Eğirdir Gölü’dür. Baybars Mansuri’nin el yazmalarındaki Denizli Beyliği, Uc gazisi Mehmet Beyin Hülagu’nun fermanıyla 1261’de kurduğu Menteşe Beyliği ve bunun devamı damat Ali Beyin Denizli/Eğirdir merkezli beyliği ve Hamidoğulları’dır (Flemming, 2018: 41). Flemming, Eğirdir Gölü’ndeki değişimi bilmediği için Togan’ın bu görüşüne itiraz eder. Mehmet Beyin Türk adı Bintaş olup, zamanla Mintaş ve Menteş’e dönmüştür.

Mehmet Bey 1262 yılında Şarkîkaraağaç’ta öldürüldü ve Şarkîkaraağaç’ta kendi adıyla anılan Şeh/Şah Menteş Kabristanı’nda gömüldü. Bu olay üzerine beyliğin başına damadı Ali Bey geçmiştir, ama onun beyliği Eğirdir civarına sıkışmış olup, beyliğin diğer topraklarına Menteş ve kardeşi İlyas Beylerin çocukları (Hamid, Aydın, Saruhan ve diğerleri) hâkim olmuşlardır (bk. Uc Beylikleri Şeması ve Har.9).

Sayın Peacock, tarihçi, sadece sınır değil, bugüne dek tarihî yollar ve tarihî coğrafyaya da önem vermemiştir. Türk-Bizans sınırı, İbradı (Prakana, Brakena, Bragana), Kovada Gölü, Eğirdir Gölü, iki göl arasındaki ırmak, Hoyran Gölü, Sultandağları sırtları, Çay, Bolvadin, Seyitgazi ve Eskişehir’den geçmektedir. Eğirdir Gölü, Niketas’ın 1142 yılındaki kaydına göre Bizans’a aittir. Muhtemelen Hoyran Gölü de öyledir. İki göl arasındaki ırmak ta Arzava çağından beri, belki de daha önceden Doğu ile Batı, Arzava ile Ahhijava, Suriye ile Yunanistan, Truva ile Akhalar, Araplar/Türkler ile Bizans arasında tabii bir sınır olagelmiştir (bk. Har.8).

2. “Bizans'ın halefi İznik (1204-1261) meselesi”: Bithynia-İznik ve Mysia-İznik olmak üzere iki İznik var. İkinci İznik, İnalcık, Zachariadou, Turan ve hulâsa tarihçiler tarafından bilinememiştir. İkinci İznik, Ramsay ve Bilge Umar tarafından bilinir, ama Ramsay hatalı olarak Manisa-Alaşehir güneyine, Umar ise Havsa’ya yerleştirir. Mysia-İznik, Hoyran Gölü’nün 20 km garbındaki Uluğbey/İlegüp köyüdür. Buranın tarihte Antigonia, İznik, Küçük İznik, Nikopolis, Lampe, Nimfea (Nymphaion), Pentapolis (Pentacheir), Plyristra, Dristra, Stectorion, Eukhaita, Theodoropolis ve Dorostolon gibi birçok adı var. Bu şehir 1075 ilâ 1304 arasında çok kez el değiştirdi. 1087 Sonbaharı iki iç kalesi Peçenek Tatış’ın (Tatou, Tatuş) hısımları elindedir (Anna, 1996: 218). Yalvaç Eğirler ve Çetince köylerinde Tatış, Yalvaç merkezde Tateş lâkabının hâlâ yaşıyor olması çok anlamlıdır. İstanbul 1204 yılında Lâtinler tarafından ele geçirilince başkenti Senirkent-İznik (Nimfea) olan Küçük İznik devleti kuruldu (bk. Akropolites, 2008: 104-105, Bilge Umar açık.32). Küçük İznik imparatorlarından III. Yuannis Dukas Vatas (1221-1254) ile oğlu imparator II. Theodoros (1254-1258) da Nymphaion/Nimfea, yâni Uluğbey köyünde yatmaktadırlar (bk.Har.1).

3. Peacock, İmparatorluğun bazı büyük şehirlerinden bazıları - İznik, Nymphaion ve Philadelphia - sınıra çok yakın konumda bulunuyordu der. Bu cümlede söz konusu olan İznik ve Nymphaion aynı yer olup, Uluğbey köyüdür. Philadelphia ise Yalvaç’tır. Peacock’ın “sınır şehri Philadelphia bir "Yunan emirliği" olarak tanımlanır” denilmesinin sebebi, kanaatimce bu şehrin, sınırın Türk tarafında olmasına rağmen Bizans’a tabi olmasıdır. Yalvaç’ın Alaşehir, Antiocheia, Antióchette, Küçük Antakya, Flaviopolis, Küçük Atina gibi birçok adı var. Bu şehir tarihte Manisa-Alaşehir ile karıştırılmış ve Türk-Bizans sınırı, hatalı olarak o tarafa kaydırılmıştır (bk.Har.1 ve 8).

4. “Laodikeia'nın (İslami kaynaklarda Ladhiq/Denizli olarak bilinir) ilhak edilmesinin ardından ve Honai (Honaz) 1206/10 civarında ve Sultan Gıyaseddin Keyhüsrev'in 608/1211 yılında Menderes'te Antakya'da yapılan savaşta ölmesi üzerine Selçuklu ilerleyişi durduruldu. Laskariler ile Selçuklular arasında 1225-1231 yılları arasında yaşanan bazı çatışmalara rağmen, sınır kabaca daha önce olduğu yerde kaldı”. Peacock’ın dediği gibi sınır aynı kaldı, ama zikredilen Laodikeia (Lâdik) Eğirdir’dir. Bu savaşın Honai (Honaz) ile hiçbir ilgisi yoktur. Gerçi, Gelendost ile Eğirdir arasında bir Khonai daha vardır, ama bu savaşta zikredilmez (bk. Har.9; Khoniates, 1995: 136). Antakya- Yalvaç, Menderes ise iki göl arasındaki ırmaktır. Sultanın geçici mezarı, Kemer Boğazı’nın yedi km şarkında, Yenice köyü toprakları, 972 rakımlı Koru Tepedeki Müslümanlar Mezarlığı’ndadır (İbn Bîbî, 2014: 140). Olayın çağdaşı İbn Bîbî bu savaşa Alaşehir harbi der. Manisa-Alaşehir, 1390’da Yıldırım Bayezid tarafından ancak fethedildi. Tarihçi, -1390 yılında fethedilen bir şehir, 179 yıl önce, 1211 yılında “Alaşehir” adını nasıl alır- hiç düşünmedi. Hâlbuki Feridun Dirimtekin bu harp için 1944 yılında “Yalvaç muharebesi” demiştir. Tarih ve tarihçinin hâl-i pürmelal-i böyledir.

5. R.Paul Lindner’in Osmanlı Tarihöncesi kitabı da hata dolu olup, 10.07.2023’de dikGazete’de eleştirdim.

6. “12.yy, 1176'da Dorylaion ve 1180'de Sozopolis (Uluborlu, Burghlu) gibi önemli sınır kaleleri yavaş yavaş Selçukluların eline geçti” (Peacock). Filhakika Miryokefalon harbinden altı yıl sonra 1182’de Uluborlu, Kütahya ve eski Antalya (Side) Türklerin eline geçti. Yalvaç, Eğirdir, Barla, İznik (Mysia) ve Uluborlu 1075, bilâhare Eskişehir, Bithynia-İznik 1080’de Türklerin eline geçmişti. Uluborlu 1120/22’de, ama diğerleri 1. Haçlı seferinde 1097 ve 1098 baharında Bizans’ın eline geçti. Türkler, Akşehir ve Yalvaç’ın şarkına atıldılar. Kaybettikleri bu yerleri alabilmek için iki Asır Şarkîkaraağaç ile Uluborlu arasında Bizans ile mücadele ettiler. Bithynia-İznik, 1331’e dek Türklerin olmadı. Onun için bu mücadelede zikredilen isimleri Ege Bölgesi, Balıkesir, Çanakkale ve Bursa civarında aramak abesle iştigaldir. Aynı adı taşıyan birden çok şehir olabileceği gibi, bir şehrin de birden çok adı olabilmektedir.

7. Bizans Malagina’sı ve Karacahisar (Dorylaion): Bursa-İnegöl yanı ve Senirkent-Yassıören olmak üzere iki Malagina vardır. İnegöl yanındaki Malagina İbn Hordazbih’te Melacine/Malajina, el-İdrîsî’de Melâhime kaydedilir. Diğeri ise İznik, Malagina ve Basilika -Olympos yücelerindeki aşılmaz keçi yolları- Alethina ve Akrokos’ kaydedilir (Anna, 1996: 460-61). İznik- Uluğbey, Malagina- Yassıören (Talbonda), Basilika- Ayazmana, Olympos- Barla dağı, Alethina- Atabey, Akrokos- Eğirdir. Ertuğrul’un 1240’ta kuşattığı, Osman’ın 1288’de fethettiği Rumların Melângeia’sı (Malagina) ise Eskişehir-Karacahisar değil, Yassıören’dir (Ramsay, 1960: 14-15). Sn. Yılmazyaşar’a arz olunur.

8. Paul Wittek'in (1894-1978) Menteşe Beyliği adlı kitabı, kaynak bilgiler bakımından mühimdir, ama Uc gazisi Mehmet Beyin Menteş-şah (Menteşe); çocuklarının (Amourios: Uluborlu’lu) Hamid ve (Sahil Beyi Menteşe) Aydın oldukları ile Ales Amourios’un Amorionlu İlyas (Ellez, Ellas, Alles) olduğu bilinemedi. Dündar oğlu Hızır, Menteşe evlâdıdır (Mesaliki’l-Ebsar) kaydı Hamidoğulları’nın Menteş-şah bağını gösterir. Anadolu hükümeti, Hızır ile Dündar yahut Yunus’a tâbidir (Deguignes < Merrakeşi: İbn Battuta?) bilgisi, Hamidoğulları’nın Anatolikon (Asya) eyaleti üzerinde hüküm sürdüğüne işarettir. Tarihçi, maalesef Anadolu eyaletinin yerini hâlâ bilmiyor. Bütün Yarımada’ya Anadolu adının verilmesi, kanaatimce Anatolikon (Asya) eyaletidir (bk. Uc Beylikleri Şeması ve Har.9-10).

9. Menteşe'nin ortaya çıktığı Menderes, Büyük Menderes değil, iki göl arasındaki Menderes’tir. Ales Amourios (Uluborlu’lu İlyas), Sultan Mesud’un ağır hastalığı veya ölümü üzerine sultanlığını ilân eden Kılıçaslan Geyumers’i 1308’de öldürdü. Mehmet (Menteş-şah) ile kardeşi İlyas Beylerin torunları Batı Anadolu’yu aralarında bölüştüler ve Menteşe, Aydın ve Saruhan Beyliklerini kurdular. Merkezde, yâni Anadolu eyaletinde İlyas ve onun tabii Osman Beyler kaldılar. Osman hiç bağımsız olmadı; Orhan ise Aralık 1326’da Dündar Bey öldürülünce bağımsız kaldı.

10. Tarihteki vahim hataları anlamak için makaleyi Lebounion harbiyle bitireceğim. Konunun uzmanları bu harbin Edirne-Enez yanında yapıldığını söyler. Hâlbuki bu harp, eski Eğirdir Gölü kuzeyinde ve Barla önünde vukû buldu (bk.Har.11). Lebounion, Ermeni Georgios Lebounes adlı Bizans komutanının Küçük Firikya’daki bölgesini anlatır ve Küçük Aslan demektir (Anna, 1996: 463, 489, 491). Ermenice Levon (Lebon, Lebounes) Aslan demektir. Lebounes’in bölgesi Barla önünde, yâni Küçük Firikya’da bulunduğundan harp yeri için Küçük Aslan (Lebounion) denilmiştir. Khalkokondiles’in Ertuğrul Gazi ile andığı Ainos, Barla önü ve iki göl arasındaki ırmağın ağzı ve sağı, Adrianople ise Gelendost-Kötürnek köyüdür. Bu harpte Uz Gölü’ne (eski Eğirdir Gölü) kaçan Peçenekler kurtuldu. 1142’deki bir olayda Türkleştikleri söylenen Hıristiyanlar, işte bu Peçeneklerdi ve Türkçe konuşuyorlardı (Khoniates, 1995: 24). Göle kaçan nasıl kurtulur, hiç düşündünüz mü? Peçenekleri, Kara Gemileri ile göldeki adaya Çaka Bey taşımış olmalıydı. 1924 Lozan mübadelesi ile Yunanistan’a göçen Ortodokslar işte bu Peçenekler idi. Lebounion ve anlamı hakkındaki bilgiyi, dil bilgini Üstad Sevan Nişanyan verdi ki, kendilerine müteşekkirim (bk.R.2). 

Sonuç

Prof. Dr. Peacock’ın, Göller Bölgesi’ndeki coğrafî değişimi bilmeden yazdığı makale, başta Türk-Bizans sınırı olmak üzere hata doludur. Onun, Anayol (Kıral Yolu, via regia Tarikü’l-Cadde) ve Bizans Askerî Yolu’nu da bilmediği kanaatindeyim.

Peacock, makalesinin baş kısmında yazışma adresini (Email: acsp@st-andrews.ac.uk) vermiş ve samimiyetini ortaya koymuş; kendilerine müteşekkirim. Bana ait bu makaledeki vaki hatalar için kendilerinden tenkit rica ediyorum. Böylelikle gerçek tarihî coğrafyanın ortaya çıkacağını umuyorum.

.

Ramazan Topraklı, dikGAZETE.com

Kaynaklar

Akropolites, Georgios (2008): Vekayinâme, Çeviri: Bilge Umar, Arkeoloji ve Sanat Yayınları-İstanbul.

Aksu, H.H.-Yiğit F..F. (2019): “Batimetre Verileriyle Eğirdir Gölü Eski Sınırının Yorumlan.” Techno-Science, 2. Bl., Burdur, s.750-754.

Anna Komnena (1996): Alexiad, Malazgirt’in Sonrası, Çeviri: Bilge Umar, İnkılâp Kitabevi-İstanbul.

Ebû’l-Ferec, Gregory (1950): Abû’l-Farac Tarihi, Cilt II, Çev. Ömer Rıza Doğrul, Türk Tarih Kurumu-Ankara.

Ebû’l-Hasan Ali b. Ebû Bekr el-Herevî (1957): Guide des Lieux de Pèlerinage, Tr. Sourdel/Thomine-Damas.

el-İdrisî (Ebû Abd. b. Muhammed b. Abd. b. İdrîs el-Hamûdi el-Hasenî) (1984): Ünsü’l-Mühec ve’r-Ravzü’l-Fürec, Tıpkı Bsm-Frankfurt.

el-İdrisî (Ebû Abd. b. Muhammed b. Abd. b. İdrîs el-Hamûdi el-Hasenî) (2002): Kitâbu Nüzheti’l-Müştâk fî İhtirâkî’l-Âfâk, I-II, Kahire.

İbn Bibi (2014): el-Evamirü’l-Ala’iye fi’l-Umuri’l-Ala’iye, Selçuknâme II, Çeviri: Mürsel Öztürk, TTK-Ankara.

İbn Hordazbih (1889): el-Mesalik ve’l-Memalik, Beril Matbaası-Leiden.

İbn Hordadbih (2008): Yollar ve Ülkeler Kitabı, Çeviri: Murat Ağarı, Kitabevi-İstanbul.

Khoniates, Niketas (1995): Historia, Çeviri: Fikret Işıltan, Türk Tarih Kurumu-Ankara.

Kinnamos, Ioannes (2001): Ioannes Kinnamos’un Historia’sı, Çeviri: Işın Demirkent, Türk Tarih Kurumu-Ankara.

Peacock, A.C.S. 2014: “The Selçuk Sultanate of Rūm and the Turkmen of the Byzantine frontier, 1206–1279”, Al-Masāq; Journal of the Medieval Mediterranean, 26(3), s.267-287.

Ramsay, W.M. (1960): Anadolu’nun Tarihi Coğrafyası, Çeviri: Mihri Pektaş, MEB-İstanbul.

Togan, A.Z.V. (1953-1954): Reşideddin’in Mektuplarında Anadolu’nun İktisadî ve Medenî Hayatına ait Kayıtlar, İÜ İktisad Fak. Mec., 15(1-4), s. 33-50.

Topraklı, Ramazan (10.07.2023): “Rudi Paul Lindner ve Osmanlı Tarihöncesi”, DikGazete (erişim 17.02.2024).

https://www.dikgazete.com/yazi/rudi-paul-lindner-ve-osmanli-tarihoncesi-5842.html

Wittek, Paul (1999): Menteşe Beyliği, Çeviri, O. Şaik Gökyay, 3. Baskı, Türk Tarih Kurumu, Ankara. 

R.1: Eğirdir Gölü ve Yağış Havzası (Mikra Phrygia).

R.2: Eğirdir Gölü’ndeki (Deniz, Ege veya Mağrip Diyarı Denizi) Kara Gemi’ler.

Har.1: Göller Bölgesi’nin Tarihî Coğrafyası: Eğirdir ve Beyşehir Göllerinin eski halleri ve Tarihî Yollar.

Har.2: Pîrî Reis: Eğirdir Gölü  ve Irmak.

Har.3: Kâtip Çelebi: Burdur, Eğirdir, Kıreli, Beyşehir, Seydişehir Gölleri (Üst Güney).

Har.4: Kıral Yolu (Anayol: via regia, Tarikü’l-Cadde) ve Kyros’un MÖ 401 Yürüyüşü.

Har.5: Kıral Yolu ve Bizans Askerî Yolları (İbn Hordazbih ve el-İdrîsî).

Har.6: MS 838 Halife el-Mu’tasım’ın Tarsus-Ammûriye ile Afşin’in Derbü’l-Hades (Seruc: İsaurica) Yolları.

Har.7: Romen Diyojen’in 1071 Malazgirt Yürüyüşü ve Dönüş Yolu.

Har.8: Roma-Selçuklu Sınırı.

Har.9: Uc Gazisi Mehmet Beyin (Menteş Şah) 1261 yılında kurduğu beyliğin hudutları (4. Bölge).

Har.10: Asya (Asia) veya Anadolu (Anatolikon) eyaleti.

Har.11: Lebounion (Küçük Aslan) Harbi ve Uz (Oğuz) Gölü (Eski Eğirdir Gölü).

Uc Beylikleri Şeması

.

Har.1: Göller Bölgesi’nin Tarihî Coğrafyası: Eğirdir ve Beyşehir Göllerinin eski halleri ve Tarihî Yollar.

Prof. Dr. Peacock’ın Bir Makalesi Üzerine

R.1: Eğirdir Gölü ve Yağış Havzası (Mikra Phrygia).

Özü

Makalenin amacı, Selçuklu ve Osmanlı tarihi uzmanı A.C.S. Peacock’ın, 2014 yılında Al-Masāq; Journal of the Medieval Mediterranean, 26(3), 267-287’de yayınladığı; “The Selçuk Sultanate of Rūm and the Turkmen of the Byzantine frontier, 1206–1279” adlı makaleyi tenkit.

Göller Bölgesi’ndeki coğrafî değişim ve tarihî yollar bilinmeden; yanlış bir tarihî coğrafyaya göre yazılmış olan makalede Türk-Bizans sınırı dâhil birçok mühim hata vardır.

Açar Kelimeler: Coğrafi Değişim, Kıral Yolu, Roma Askerî Yolu, Lâdik, Alaşehir, Antakya, İznik, Mikra İznik

Giriş

İlim samimiyettir; ilim samimiyettir; ilim samimiyettir. Kimim için samimiyettir? İlim adamının kendisi için, diğer ilim adamları için ve insanlık için samimiyettir. Samimiyet olmadan ilim olmaz.

Eskişehir-Karacahisar’ı Osman Bey’in fethettiğini iddia eden Kazı Başkanı H. Yılmazyaşar, beni ikna etmek için olsa gerek; Peacock’ın makalesi ile Cem Boz’a ait Sultan Öyüğü adlı 02.07.2020 tarihli doktora tezini gönderdi.

Tez jürisini iyi tanırım; onlar da beni. Hatice Oruç hariç diğer üyeler, Göller Bölgesi’ndeki coğrafî değişim iddiamı asgari on yıldır bilmektedirler.

Tezde her şey var; yok, yok; tam 28 sayfa kaynakça; ama zikredilen coğrafî değişim yok. Cem Boz’a bir şey demem; orada İlhan Erdem var; Refik Turan ve Süleyman Özbek’ler var; ama esas olması gereken yok: samimiyet! –“Cem Bey, Göller Bölgesi’nde bir coğrafi değişimden bahsediliyor; bu neyin nesidir, lütfen bir bakıver!” diye, niçin denilmedi? Yanlış tarihî coğrafya üzerine yapılmış bir doktoranın kime ne faydası olacak?

Doktorasını Cambridge Üniversitesi’nde yapan A.C.S. Peacock’ın da coğrafî değişimden bîhaber olduğu anlaşılmaktadır.

St. Andrews Üniversitesi’nde Ortadoğu ve İslâm Tarihi profesörü olarak çalışan Peacock’ın birçok eseri arasında, Anadolu Selçukluları: Ortaçağ Ortadoğusu’nda Saray ve Toplum (Sara Nur Yıldız ile birlikte, YKY) ve Selçuklu Devleti’nin Kuruluşu: Yeni Bir Yorum (Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları) bulunmaktadır. 

Göller Bölgesi’ndeki Coğrafî Değişim

Eğirdir Gölü, tarihte Eğirdir ve Hoyran olmak üzere iki ayrı göldü ve iki göl arasında büyük, derin ve yaklaşık 15 bm boyunda bir ırmak vardı. Tarihî Anayol (via regia), bu ırmağı iki göl arasındaki Kemer Boğazı’nda, Yenice Köyü Köprüsü’nden geçmekteydi.

Yaklaşık 500 yıl önce iklimin değişmesiyle göl suları yükselmiş; iki göl birleşmiş; iki göl arasındaki ırmak, köprü ve birçok kent göl suları altında kalmış ve tarihin birçok izi silinmiştir. Bu değişim bilinemediği için tarihî coğrafya değiştirilmiş; Kemer Boğazı (Hellespontus) civarındaki birçok isimle birlikte Truva da Çanakkale Boğazı civarına taşınmıştır.

Son yıllarda kurak bir dönem geldi, göl seviyesi 919.00 metreden 914.50 metreye düştü ve göl altından eski kent kalıntıları çıkmaya başladı. Göl seviyesi bir m daha düşecek olursa, Eğirdir Gölü, batimetrik haritaya göre tekrar ikiye ayrılacaktır.

Beyşehir Gölü de, Beyşehir (Trogitis) ve Kıreli (Koralis) olmak üzere iki parçaydı. Göllerdeki coğrafî değişim, Pîrî Reis (1470?-1553) ve Kâtip Çelebi (1609-1657) haritalarında çok rahat görülmektedir.

Bugünkü İznik Gölü’nün uzunluğu 32 km olduğu hâlde, İbn Hordazbih’in (820?-912) 847 yılında yazdığı esere göre 12 mil (18 km) idi ve gölde adalar vardı; hâlbuki bugün için gölde ada yoktur. Anlaşıldığına göre coğrafyadaki değişim umumi idi ve Göller Bölgesi’ne has değildi (bk.Har.1-2-3 ve R.1).

Yıl 2006 idi. 1530 yılına ait Yenice Köyü Köprüsü (Hamid l, Afşar kz.) adlı bir Osmanlı arşiv belgesi, Eğirdir Gölü’ndeki coğrafî değişimi görmeme vesile oldu. Eski Afşar kazasından ve bölge yollarının yapımında çalışmış bir mühendis olmam hasebiyle zikredilen köprüyü merak ettim; Afşar ve Yenice köylerini ziyaretimde köprünün Kemer Boğazı’nda ve göl altında kaldığını öğrendim.

Bir köprü, bir ırmağa ve bir yola işaretti. Yalvaç-Kundanlı’da yapıldığı iddia edilen Miryokefalon harbi, “Kemer Boğazı ve devamındaki yolda yapılmış olabilir” diye düşündüm ve sonunda doğru düşündüğümü gördüm. Bu konuda 2010 yılından beri birçok kitap ve onlarca makale neşrettim. 

Coğrafî Değişimin İlmen İspatı

1. Gölün, Kemer Boğazı güneyine Eğirdir G. (deniz), kuzeyine Hoyran G. (deniz) denilmesi iki ayrı göle işarettir.

2. Pîrî Reis haritasında eski Eğirdir Gölü ve göle kuzeyden karışan bir ırmak görülüyor. Pîrî Reis ve Kâtip Çelebi haritalarındaki Eğirdir Gölü’nün şekli şimdikine hiç benzemez. Şimdiki gölün güney-kuzey uzunluğu; Kemer Boğazı’nın güneyi kısmı (Eğirdir Gölü) 33, kuzey kısmı (Hoyran Gölü) ise 17 km olmak üzere toplam 50 km’dir. Eğirdir Gülü için Kâtip Çelebi 3x4,5 fersah (16x23 km), Arundell ise 4x5 ligue (16x20 km) ebadında der. Bu ölçülere göre, eski Eğirdir Gölü ile Kemer Boğazı arasında 11-12 km kadar kara parçası var demektir. Bu ölçüyü Hoyran Gölü için kıyaslarsak, Kemer Boğazı ile Hoyran Gölü’nün güney kıyısı arasında 3-4 km kara var demektir. Buna göre iki göl arasında 14-16, ortalama 15 km bir mesafe olduğunu tahmin edebiliriz (bk.Har.1 ve 8).

3. Eski Eğirdir Gölü’nün kuzey sınırı, Barla ile Hacılar köyü hattından geçiyor (Aksu-F. Fethi, 2019: 750-54).

4. Manuel, babasının Adana’da ölümü üzerine taç giymek için İstanbul’a dönerken, Side (Eski Antalya), İbradı (Prakana), Beyşehir yoluyla Kemer Boğazı’na; Menderes’in kaynaklarındaki ordugâha geldi. “Orada kayalardan ve dağ eteklerinden sanki onbinlerce ağızdan fışkırır gibi akan ölçülemez miktardaki su çevreye yayılır, önce bir gölde biriktikten sonra derin bir yatak açarak ilerler ve buradan itibaren bir nehir olur” (Kinnamos, 2001: 52, yıl 1143).

Her kafada bir ağız bulunduğuna göre Kinnamos’un “onbinlerce ağız” ifadesi, derin nehrin (Menderes) Kemer Boğazı’ndaki kaynaklarına işarettir ve Miryokefalon, Kemer Boğazı bölgesinin bir diğer adıdır. Bathys Rhyax denilen büyük, derin el-Battal nehri dahi budur ve Kinnamos’un zikrettiği göl de Hoyran Gölü’dür (Wittek, 1999: 2).

5. “İmparator Manuel, Lampe’ye doğru ilerledi ve Menderes nehrinin doğduğu (Yunanca aslında ağzına) yakın bir yerde bulunan zamanla çökmüş bir kaleyi (Sublaion) tekrar inşa etti (Kinnamos, 2001: 213). “Rum kıralı iki şehir (Dorylaion ve Sublaion) kurdu (1175) ve Türk hududuna yürüdü (1176)” (Ebû’l-Ferec, 1950: 421-22). Uluborlu, 1176’da Bizans elindedir. III. Haçlı Seferinde Barborassa’nın kaynaklarından Ansbert’e göre Miryokefalon harbi, Uluborlu’nun şarkı ve Uluborlu’ya iki günlük mesafede vukû bulmuştur. Ramsay ve daha birçok tarihçi bu harbin Uluborlu’nun şarkı ve Kundanlı’da yapıldığını iddia etti. Manuel’in İngiltere kıralına yazdığı mektuba göre harp, Türk topraklarına girer girmez, yâni hudutta yapılmıştır. Bu verilere dayanan tarihçi, Sublaion kalesinin Uluborlu’nun şarkında bulunduğunu söylemekle yetinmiştir (Turan, 1998: 214). Osman Turan’ın bu fikrini devam ettirirsem:

Sublaion, Menderes’in kaynakları/ağzı yakınında bulunduğuna göre, Uluborlu’nun şarkında, Büyük ve Küçük Menderes’ten gayri “ağzı kaynağına yakın bir Menderes/Melis daha var” demektir (Ramsay, 1960: 123, açık.1) ve bu nehir, Eğirdir Gölü’ndeki coğrafi değişime işaret etmektedir. Ağzı kaynağına yakın bu nehrin Seha, Tantalos, İndos, Tanta-endia, Skamandros, Ksantos, Kaystros, Halis (αλις), Obrimas, Menderes, Sangarios, Melis, Euros, Ebros, el-Battal, Boğazın Asya Irmağı, Doğu sınırını teşkil eden Büyük Nehir, Megalo Potamos, Bathys Rhyax, Hierus, Hyeronpotamum, Âbrū Mesmâne, Mukaddes Nehir, Siberis, Almyros, Kadmos, Pisidia Antakya yanındaki Irmak ve Tearos (Toros) gibi adlarını tespit edebildim. Rhotren ve Aulokran, bu nehrin kaynaklarıdır.

6. Roma kolonisi Parlais için Barla diyen Kiepert, -Barla, dağlarla göl arasına sıkışmış öyle küçük bir köşe ki, buranın hiç bir tarihte askerî bir kıymeti olamaz. Agustus’un kurduğu Roma kolonileri askerî sebeplerle yerleştirilmiş ve askerî yollarla irtibatları temin edilmişti. Askerî bir yolun, Eğirdir Gölü’nün eğri büğrü dar sahillerinden dolaşmış olması memleketi görmüş olan bir kimse için kabul edilmeyecek derecede gülünç bir fikirdir. Bu kolonilerden maksat Pisidya ile İsaura’daki dağlıların zaptu raptı idi; halbûki Barla’ya yerleştirilen bir koloni dünyadan ayrılmış, tamamiyle faidesiz bir vaziyette kalmağa mahkûmdu” (Ramsay, 1960: 435-436)- şeklindeki şiddetli tenkit üzerine Parlais’i, Beyşehir Gölü’nün güneyine yerleştirdi. Louis Robert ise, bilâhare Parlais’in Barla olduğunu ispat etti (yıl 1948).

Ramsay’ın izahına göre Barla, göl ile dağ arasına sıkışmamıştır; yolu var demektir. Filhakika tarihte Barla ile Gelendost arasında göl yoktur; Anayol (via regia), Kemer Boğazı ve Yenice Derbendi’nden geçmektedir. Barla’nın Larissa, Neutroja, eski Tralleis, Attaleia, Sart, Tripolis (Derebol) vs. gibi daha birçok adı vardır (bk.Har.1).

7. Hendy, N. Khoniates’ten “Mauel’in, geçidin sonu ile göl arasında düzlüklerin uzandığını ima ettiğini” aktarır. Filhakika geçit, Yenice Derbendi (Zybrize Clisura: Taurokomos); geçidin sonu Yenice Sivrisi (Zybrize); l, eski Eğirdir Gölü; düzlükler ise, içinden iki göl arasındaki ırmağın aktığı; Tzouka Nisterin, Hüseyin (Battal Gâzî) ve Kelbianos gibi adları bulunan Barla önündeki ova veya Paul Wittek’in ikinci bir Filistin dediği Menderes vadisidir.

Tarihî Anayol (via regia, Kıral Yolu) ve Bizans Askerî Yolu

2013 yılına kadar tarihî Anayol ve Bizans Askerî Yolu bilinmiyor ve yanlış biliniyordu. Tarihçi, coğrafî değişimi bilmediği ve Amorion/Ammûriye kentini yanlış yerleştirdiği için coğrafyacı İbn Hordazbih ile el-İdrîsî’nin (1100-1165) verdikleri Anayol, Bizans Askerî Yolu ve diğer yolları araziye yerleştiremedi. Peutinger Tablo’dan istifade edemedi (Ramsay, 1960: 257 açık.3; 183-84 vd.). Onun için Emevî ve Abbasî ordularının Amorion ve İstanbul yürüyüşleri ile Bizans’ın şark seferlerinde kullandıkları yollar umumiyetle yanlıştır.

Ben coğrafî değişimi esas alarak, her biri bir Roma yolu olan İbn Hordazbih ve el-İdrîsî’nin verdiği yolları, 2013’te özenle araziye yerleştirdim (bk.Har.4-5).

Buna Halife el-Mutasım’ın 838 Ammûriye yürüyüşü ile Romen Diyojen’in 1071 Malazgirt yürüyüşü ve dönüş yolu güzel bir misaldir (bk.Har.6-7).

Bu keşifle Göller Bölgesi ile Batı Anadolu’nun tarihî coğrafyasının külliyen yanlış olduğunu gördüm. “Neticeyi bir kelime ile izah edebiliriz: ya benim eserim sırf bir hatadan ibarettir yahut da Anadolu haritasının büyük bir kısmı tamamiyle değişmelidir” ifadesi beni tasdik etti (Ramsay, 1960: 106). Bu hataları burada sayacak değilim. İsteyen 15 yıldır yaptığım neşriyata bakabilir. Prof. Peacock’ın makalesine tekrar geliyorum:

Makaledeki Hatalar

1. Peacock, Menderes, Lâdik (Ladhiq/Denizli), Honas (Khonai, Khunas), Menderes’teki Antakya, Philadelphia (Alaşehir), İznik, Uc, Menteşe, İbn Said’in yorumu ve daha birçok konuda yanıldığı için, bu yanılgıların tabii bir sonucu olarak Türk-Bizans sınırı hakkında da yanılmıştır (bk.R.1; Har.1, 8-9 ve 10 Asya eyâleti).

Menderes, Büyük Menderes değil, iki göl arasındaki ırmak; Lâdik ise Denizli değil, Eğirdir’dir. Denizli-Honaz, Konya-Hüyük-Göçeri köyü, Gelendost-Eğirdir arası olmak üzere üç Honas var. Menderes’teki Antakya ve Alaşehir, Yalvaç’tır; Bursa-İznik ve Senirkent-İznik olmak üzere iki de İznik var. Uc, Şarkîkaraağaç ile iki göl arasındaki ırmak arasında kalan bölge, Uc’un merkezi Gelendost-Kötürnek (Kotoiraikia) köyü, ilk Menteşe Beyliği ise, Beyşehir ile iki göl arasındaki ırmak arasında kalan bölgededir (bk.Har.1). İbn Said el-Mağribî’nin (1213-1286) metni şöyledir:

İbn Sa’îd diyor ki: Türkmenler Selçuklu devrinde Rum diyarını fetheden Türk soyundan çokluk bir kavimdir. Bunlar Haraita’dan deniz kıyısındaki yaşayanları yağma ederek onların çocuklarını alıp götürmeyi ve Müslümanlar arasında satmayı âdet edinmişlerdi. Türkmenler Sultanın korkusu ve mütarekenin yardımı ile onlara ilişmekten vazgeçtiler. Onlarda başka yerlere gönderilen kilimler yapılır. Buranın sahilinde Cun (kasabası) vardır. Buna Cun Makri denir. Burası seyyahlarca meşhurdur. Buradan İskenderiye’ye ve başka yerlere kereste yollanır. Buraya büyük, derin bir nehir dökülür; bu nehrin Battal Nehri diye maruf olduğu söylenir; bu Battal’ın Emeviler zamanında Rum’a gazalar yaptığı söylenir. Bu nehrin üzerinde bir köprü vardır; barış zamanlarında indirilir; harp çıktığı vakit kaldırılır. Bu Müslümanlarla Hıristiyanlar arasında sınırdır. [el-Battal’ın ismi kitaplarında zikredilmektedir ve kabri de oradadır]. Antalya’nın şimalinde Toğurla Dağı vardır; burada ve bunun etrafında iki yüz bin kadar Türkmen çadırı bulunduğu söylenir ve bunlara Uc denir (Paul Wittek, 1999: Menteşe Beyliği, s.2).

1.1- Cun, eski Eğirdir Gölü’ndeki Can (Gülistan, Rodos, Kos) Adasıdır. Bu ada, 20. Asrın başına kadar seyyah ve misafir ağırlamak için kullanılmıştır. 1242 yılında imparator John/Jan, bu adada karargâh kurduğu için (Makarrı John: John karargâhı) onun adıyla anılmış; Jan adı zamanla Can olmuştur ve Makarrı John, Fethiye değildir.

1.2- “Buradan İskenderiye’ye (…) kereste yollanır” cümlesindeki “bura”, Hamidoğulları topraklarıdır.

1.3- “Buraya büyük, derin bir nehir dökülür” cümlesindeki “bura”, Can Ada’nın bulunduğu eski Eğirdir Gölü’dür. Cümledeki “derin nehir” ile (Kinnamos, 2001: 52)’deki “derin nehir” aynı olup, Bathys Rhyax adına işarettir.

1.4- Battal Gâzî (Ebû’l-Hüseyin), yaklaşık 30 yıl Kemer Boğazı civarında gazâ yapmış ve 740 yılında da Geneli (Afyon-Çay-Çayıryazı) köyündeki bir harpte şehit düşmüştür. “Kabri oradadır”, yani Hamidoğulları topraklarındadır.  Filhakika Şuhut ve Akşehir, o tarihte Hamidoğulları topraklarıdır. Geneli köyündeki “Hüseyin Dede Türbesi” ona aittir. Ve yine iki göl arasındaki nehre el-Battal, nehrin geçtiği ovaya Hüseyin ovası, Miryokefalon kalesine Malatyalı kalesi denilmiştir. Aradan beş asır geçtiği için Ermeni Simpad, Emevî Battal’ı Malatyalı sanmıştır.

Anadolu’nun kuzey bölgelerindeki İznik Yolu verilirken şöyle bir bilgi de verilir: Muhammed el-Battal’ın, ülkenin hududunda; bir tepenin üzerinde mezarı var (el-Herevi, 1957: 131). Amorion, hatalı olarak Emirdağ’a yerleştirildiği için Battal Gâzî’nin mezarı Seyitgazi’de sanılmıştır. Herevî 1173 yılında İznik-Eskişehir-Çay yoluyla Uluborlu’ya (Ammûriye: Amorion) gelmiş ve yolda Battal Gâzî’nin mezarını; Uluborlu’da da Halife Mutasım’ın 838 seferinde şehit düşenlerin mezarlarını görmüştür. Seyitgazi’deki türbe 1208 yılında yapılmıştır ve Battal Gâzî “seyit” değildir. Herevî’nin yürüdüğü yolu, el-İdrîsî, Ammûriye-Kidros (Kedrea: Şuhut-Arızlı) 1, Maderi nehri (Şuhut-Kali çayı ile Afyon Akarçay’ın birleşmesiyle hâsıl olan çay: Kırkgöz kp.) 1, Kastro (Bayat) 1, Massisa (Bardakçı) 1, Libadhia (Eskişehir) 1, Batransia 1, Mastara nehri 1 ve İznik 1 konak olmak üzere Uluborlu ile Bursa-İznik arasını sekiz konak verir. Battal’ın mezarı Kidros’a 3-4 km uzaktaki Geneli köyündedir. Sultandağları sırtları hudut olup, Afyon tarafı Bizans’a aittir (bk.Har.5, 8 ve 1). İbn Bîbî, Kırkgöz için hatalı olarak Sakarya köprüsü der (yıl: Mayıs 1279).

1.5- 15 km’lik bu nehir üzerinde, biri metinde zikredilen ve nehrin ağzı civarında; diğeri Yenice Köyü Köprüsü, Zompos ve Pontogefura gibi birçok adı kaydedilen; biri de Apameia/Myria’da olmak üzere üç köprü olmalıdır.

1.6- Antalya’nın şimalindeki Toğurla, şimdiki Denizli değil, Eğirdir’dir. Şimdiki Denizli, Antalya’nın kuzeyindeki Eğirdir’den yaklaşık 150 km daha batıdadır. Toğurla için şimdiki Denizli demek, tarihçi için çok vahim bir hatadır.

Ünlü İlhanlı veziri Cüveyni’ye, 667’de (1268-69) Rûm denizi memleketleri Uc’larından Felekiyye’den yazılan mektuptaki” Felekiyye, Akdeniz sahilinde sanılmıştır (Turan, 1988: 154). Hâlbuki Rûm denizi Eğirdir Gölü, Felekiyye ise Eğirdir’dir. Dündar Bey, Feleküddin lâkabını Eğirdir’in Felekiyye adından almıştır. İlhanlı veziri Reşideddin ise, vilâyet-i bilâd-i Donguzlu’da vali olan oğlu Hoca Mecdeddin’e yazdığı mektupta, Gazan Han’ın (1295-1304), kışlamak için “Savâhil-i Derya-yı Rûm’u Donguzlu’ya gelmeğe azmettiğini” yazar (Togan, 1953. 4-6).

“Savâhil-i Derya-yı Rûm’u Donguzlu”, Rûm denizi sahilindeki Donguzlu (Denizli) demektir ve Denizli, denizi olan anlamına Eğirdir’dir. Şimdiki Denizli’de deniz ve sahil yok. Yöre halkı Eğirdir gölü için hep “deniz” der. Eğirdir, Hoyran ve Beyşehir gölleri için hâlâ deniz denilir. Mağrip diyarı denizi (İbni Bîbî: 2014: 106) ile Anna Komnena, Akropolites ve Pahimeris’in deniz dedikleri de eski Eğirdir Gölü’dür. Baybars Mansuri’nin el yazmalarındaki Denizli Beyliği, Uc gazisi Mehmet Beyin Hülagu’nun fermanıyla 1261’de kurduğu Menteşe Beyliği ve bunun devamı damat Ali Beyin Denizli/Eğirdir merkezli beyliği ve Hamidoğulları’dır (Flemming, 2018: 41). Flemming, Eğirdir Gölü’ndeki değişimi bilmediği için Togan’ın bu görüşüne itiraz eder. Mehmet Beyin Türk adı Bintaş olup, zamanla Mintaş ve Menteş’e dönmüştür.

Mehmet Bey 1262 yılında Şarkîkaraağaç’ta öldürüldü ve Şarkîkaraağaç’ta kendi adıyla anılan Şeh/Şah Menteş Kabristanı’nda gömüldü. Bu olay üzerine beyliğin başına damadı Ali Bey geçmiştir, ama onun beyliği Eğirdir civarına sıkışmış olup, beyliğin diğer topraklarına Menteş ve kardeşi İlyas Beylerin çocukları (Hamid, Aydın, Saruhan ve diğerleri) hâkim olmuşlardır (bk. Uc Beylikleri Şeması ve Har.9).

Sayın Peacock, tarihçi, sadece sınır değil, bugüne dek tarihî yollar ve tarihî coğrafyaya da önem vermemiştir. Türk-Bizans sınırı, İbradı (Prakana, Brakena, Bragana), Kovada Gölü, Eğirdir Gölü, iki göl arasındaki ırmak, Hoyran Gölü, Sultandağları sırtları, Çay, Bolvadin, Seyitgazi ve Eskişehir’den geçmektedir. Eğirdir Gölü, Niketas’ın 1142 yılındaki kaydına göre Bizans’a aittir. Muhtemelen Hoyran Gölü de öyledir. İki göl arasındaki ırmak ta Arzava çağından beri, belki de daha önceden Doğu ile Batı, Arzava ile Ahhijava, Suriye ile Yunanistan, Truva ile Akhalar, Araplar/Türkler ile Bizans arasında tabii bir sınır olagelmiştir (bk. Har.8).

2. “Bizans'ın halefi İznik (1204-1261) meselesi”: Bithynia-İznik ve Mysia-İznik olmak üzere iki İznik var. İkinci İznik, İnalcık, Zachariadou, Turan ve hulâsa tarihçiler tarafından bilinememiştir. İkinci İznik, Ramsay ve Bilge Umar tarafından bilinir, ama Ramsay hatalı olarak Manisa-Alaşehir güneyine, Umar ise Havsa’ya yerleştirir. Mysia-İznik, Hoyran Gölü’nün 20 km garbındaki Uluğbey/İlegüp köyüdür. Buranın tarihte Antigonia, İznik, Küçük İznik, Nikopolis, Lampe, Nimfea (Nymphaion), Pentapolis (Pentacheir), Plyristra, Dristra, Stectorion, Eukhaita, Theodoropolis ve Dorostolon gibi birçok adı var. Bu şehir 1075 ilâ 1304 arasında çok kez el değiştirdi. 1087 Sonbaharı iki iç kalesi Peçenek Tatış’ın (Tatou, Tatuş) hısımları elindedir (Anna, 1996: 218). Yalvaç Eğirler ve Çetince köylerinde Tatış, Yalvaç merkezde Tateş lâkabının hâlâ yaşıyor olması çok anlamlıdır. İstanbul 1204 yılında Lâtinler tarafından ele geçirilince başkenti Senirkent-İznik (Nimfea) olan Küçük İznik devleti kuruldu (bk. Akropolites, 2008: 104-105, Bilge Umar açık.32). Küçük İznik imparatorlarından III. Yuannis Dukas Vatas (1221-1254) ile oğlu imparator II. Theodoros (1254-1258) da Nymphaion/Nimfea, yâni Uluğbey köyünde yatmaktadırlar (bk.Har.1).

3. Peacock, İmparatorluğun bazı büyük şehirlerinden bazıları - İznik, Nymphaion ve Philadelphia - sınıra çok yakın konumda bulunuyordu der. Bu cümlede söz konusu olan İznik ve Nymphaion aynı yer olup, Uluğbey köyüdür. Philadelphia ise Yalvaç’tır. Peacock’ın “sınır şehri Philadelphia bir "Yunan emirliği" olarak tanımlanır” denilmesinin sebebi, kanaatimce bu şehrin, sınırın Türk tarafında olmasına rağmen Bizans’a tabi olmasıdır. Yalvaç’ın Alaşehir, Antiocheia, Antióchette, Küçük Antakya, Flaviopolis, Küçük Atina gibi birçok adı var. Bu şehir tarihte Manisa-Alaşehir ile karıştırılmış ve Türk-Bizans sınırı, hatalı olarak o tarafa kaydırılmıştır (bk.Har.1 ve 8).

4. “Laodikeia'nın (İslami kaynaklarda Ladhiq/Denizli olarak bilinir) ilhak edilmesinin ardından ve Honai (Honaz) 1206/10 civarında ve Sultan Gıyaseddin Keyhüsrev'in 608/1211 yılında Menderes'te Antakya'da yapılan savaşta ölmesi üzerine Selçuklu ilerleyişi durduruldu. Laskariler ile Selçuklular arasında 1225-1231 yılları arasında yaşanan bazı çatışmalara rağmen, sınır kabaca daha önce olduğu yerde kaldı”. Peacock’ın dediği gibi sınır aynı kaldı, ama zikredilen Laodikeia (Lâdik) Eğirdir’dir. Bu savaşın Honai (Honaz) ile hiçbir ilgisi yoktur. Gerçi, Gelendost ile Eğirdir arasında bir Khonai daha vardır, ama bu savaşta zikredilmez (bk. Har.9; Khoniates, 1995: 136). Antakya- Yalvaç, Menderes ise iki göl arasındaki ırmaktır. Sultanın geçici mezarı, Kemer Boğazı’nın yedi km şarkında, Yenice köyü toprakları, 972 rakımlı Koru Tepedeki Müslümanlar Mezarlığı’ndadır (İbn Bîbî, 2014: 140). Olayın çağdaşı İbn Bîbî bu savaşa Alaşehir harbi der. Manisa-Alaşehir, 1390’da Yıldırım Bayezid tarafından ancak fethedildi. Tarihçi, -1390 yılında fethedilen bir şehir, 179 yıl önce, 1211 yılında “Alaşehir” adını nasıl alır- hiç düşünmedi. Hâlbuki Feridun Dirimtekin bu harp için 1944 yılında “Yalvaç muharebesi” demiştir. Tarih ve tarihçinin hâl-i pürmelal-i böyledir.

5. R.Paul Lindner’in Osmanlı Tarihöncesi kitabı da hata dolu olup, 10.07.2023’de dikGazete’de eleştirdim.

6. “12.yy, 1176'da Dorylaion ve 1180'de Sozopolis (Uluborlu, Burghlu) gibi önemli sınır kaleleri yavaş yavaş Selçukluların eline geçti” (Peacock). Filhakika Miryokefalon harbinden altı yıl sonra 1182’de Uluborlu, Kütahya ve eski Antalya (Side) Türklerin eline geçti. Yalvaç, Eğirdir, Barla, İznik (Mysia) ve Uluborlu 1075, bilâhare Eskişehir, Bithynia-İznik 1080’de Türklerin eline geçmişti. Uluborlu 1120/22’de, ama diğerleri 1. Haçlı seferinde 1097 ve 1098 baharında Bizans’ın eline geçti. Türkler, Akşehir ve Yalvaç’ın şarkına atıldılar. Kaybettikleri bu yerleri alabilmek için iki Asır Şarkîkaraağaç ile Uluborlu arasında Bizans ile mücadele ettiler. Bithynia-İznik, 1331’e dek Türklerin olmadı. Onun için bu mücadelede zikredilen isimleri Ege Bölgesi, Balıkesir, Çanakkale ve Bursa civarında aramak abesle iştigaldir. Aynı adı taşıyan birden çok şehir olabileceği gibi, bir şehrin de birden çok adı olabilmektedir.

7. Bizans Malagina’sı ve Karacahisar (Dorylaion): Bursa-İnegöl yanı ve Senirkent-Yassıören olmak üzere iki Malagina vardır. İnegöl yanındaki Malagina İbn Hordazbih’te Melacine/Malajina, el-İdrîsî’de Melâhime kaydedilir. Diğeri ise İznik, Malagina ve Basilika -Olympos yücelerindeki aşılmaz keçi yolları- Alethina ve Akrokos’ kaydedilir (Anna, 1996: 460-61). İznik- Uluğbey, Malagina- Yassıören (Talbonda), Basilika- Ayazmana, Olympos- Barla dağı, Alethina- Atabey, Akrokos- Eğirdir. Ertuğrul’un 1240’ta kuşattığı, Osman’ın 1288’de fethettiği Rumların Melângeia’sı (Malagina) ise Eskişehir-Karacahisar değil, Yassıören’dir (Ramsay, 1960: 14-15). Sn. Yılmazyaşar’a arz olunur.

8. Paul Wittek'in (1894-1978) Menteşe Beyliği adlı kitabı, kaynak bilgiler bakımından mühimdir, ama Uc gazisi Mehmet Beyin Menteş-şah (Menteşe); çocuklarının (Amourios: Uluborlu’lu) Hamid ve (Sahil Beyi Menteşe) Aydın oldukları ile Ales Amourios’un Amorionlu İlyas (Ellez, Ellas, Alles) olduğu bilinemedi. Dündar oğlu Hızır, Menteşe evlâdıdır (Mesaliki’l-Ebsar) kaydı Hamidoğulları’nın Menteş-şah bağını gösterir. Anadolu hükümeti, Hızır ile Dündar yahut Yunus’a tâbidir (Deguignes < Merrakeşi: İbn Battuta?) bilgisi, Hamidoğulları’nın Anatolikon (Asya) eyaleti üzerinde hüküm sürdüğüne işarettir. Tarihçi, maalesef Anadolu eyaletinin yerini hâlâ bilmiyor. Bütün Yarımada’ya Anadolu adının verilmesi, kanaatimce Anatolikon (Asya) eyaletidir (bk. Uc Beylikleri Şeması ve Har.9-10).

9. Menteşe'nin ortaya çıktığı Menderes, Büyük Menderes değil, iki göl arasındaki Menderes’tir. Ales Amourios (Uluborlu’lu İlyas), Sultan Mesud’un ağır hastalığı veya ölümü üzerine sultanlığını ilân eden Kılıçaslan Geyumers’i 1308’de öldürdü. Mehmet (Menteş-şah) ile kardeşi İlyas Beylerin torunları Batı Anadolu’yu aralarında bölüştüler ve Menteşe, Aydın ve Saruhan Beyliklerini kurdular. Merkezde, yâni Anadolu eyaletinde İlyas ve onun tabii Osman Beyler kaldılar. Osman hiç bağımsız olmadı; Orhan ise Aralık 1326’da Dündar Bey öldürülünce bağımsız kaldı.

10. Tarihteki vahim hataları anlamak için makaleyi Lebounion harbiyle bitireceğim. Konunun uzmanları bu harbin Edirne-Enez yanında yapıldığını söyler. Hâlbuki bu harp, eski Eğirdir Gölü kuzeyinde ve Barla önünde vukû buldu (bk.Har.11). Lebounion, Ermeni Georgios Lebounes adlı Bizans komutanının Küçük Firikya’daki bölgesini anlatır ve Küçük Aslan demektir (Anna, 1996: 463, 489, 491). Ermenice Levon (Lebon, Lebounes) Aslan demektir. Lebounes’in bölgesi Barla önünde, yâni Küçük Firikya’da bulunduğundan harp yeri için Küçük Aslan (Lebounion) denilmiştir. Khalkokondiles’in Ertuğrul Gazi ile andığı Ainos, Barla önü ve iki göl arasındaki ırmağın ağzı ve sağı, Adrianople ise Gelendost-Kötürnek köyüdür. Bu harpte Uz Gölü’ne (eski Eğirdir Gölü) kaçan Peçenekler kurtuldu. 1142’deki bir olayda Türkleştikleri söylenen Hıristiyanlar, işte bu Peçeneklerdi ve Türkçe konuşuyorlardı (Khoniates, 1995: 24). Göle kaçan nasıl kurtulur, hiç düşündünüz mü? Peçenekleri, Kara Gemileri ile göldeki adaya Çaka Bey taşımış olmalıydı. 1924 Lozan mübadelesi ile Yunanistan’a göçen Ortodokslar işte bu Peçenekler idi. Lebounion ve anlamı hakkındaki bilgiyi, dil bilgini Üstad Sevan Nişanyan verdi ki, kendilerine müteşekkirim (bk.R.2). 

Sonuç

Prof. Dr. Peacock’ın, Göller Bölgesi’ndeki coğrafî değişimi bilmeden yazdığı makale, başta Türk-Bizans sınırı olmak üzere hata doludur. Onun, Anayol (Kıral Yolu, via regia Tarikü’l-Cadde) ve Bizans Askerî Yolu’nu da bilmediği kanaatindeyim.

Peacock, makalesinin baş kısmında yazışma adresini (Email: acsp@st-andrews.ac.uk) vermiş ve samimiyetini ortaya koymuş; kendilerine müteşekkirim. Bana ait bu makaledeki vaki hatalar için kendilerinden tenkit rica ediyorum. Böylelikle gerçek tarihî coğrafyanın ortaya çıkacağını umuyorum.

.

Ramazan Topraklı, dikGAZETE.com

Kaynaklar

Akropolites, Georgios (2008): Vekayinâme, Çeviri: Bilge Umar, Arkeoloji ve Sanat Yayınları-İstanbul.

Aksu, H.H.-Yiğit F..F. (2019): “Batimetre Verileriyle Eğirdir Gölü Eski Sınırının Yorumlan.” Techno-Science, 2. Bl., Burdur, s.750-754.

Anna Komnena (1996): Alexiad, Malazgirt’in Sonrası, Çeviri: Bilge Umar, İnkılâp Kitabevi-İstanbul.

Ebû’l-Ferec, Gregory (1950): Abû’l-Farac Tarihi, Cilt II, Çev. Ömer Rıza Doğrul, Türk Tarih Kurumu-Ankara.

Ebû’l-Hasan Ali b. Ebû Bekr el-Herevî (1957): Guide des Lieux de Pèlerinage, Tr. Sourdel/Thomine-Damas.

el-İdrisî (Ebû Abd. b. Muhammed b. Abd. b. İdrîs el-Hamûdi el-Hasenî) (1984): Ünsü’l-Mühec ve’r-Ravzü’l-Fürec, Tıpkı Bsm-Frankfurt.

el-İdrisî (Ebû Abd. b. Muhammed b. Abd. b. İdrîs el-Hamûdi el-Hasenî) (2002): Kitâbu Nüzheti’l-Müştâk fî İhtirâkî’l-Âfâk, I-II, Kahire.

İbn Bibi (2014): el-Evamirü’l-Ala’iye fi’l-Umuri’l-Ala’iye, Selçuknâme II, Çeviri: Mürsel Öztürk, TTK-Ankara.

İbn Hordazbih (1889): el-Mesalik ve’l-Memalik, Beril Matbaası-Leiden.

İbn Hordadbih (2008): Yollar ve Ülkeler Kitabı, Çeviri: Murat Ağarı, Kitabevi-İstanbul.

Khoniates, Niketas (1995): Historia, Çeviri: Fikret Işıltan, Türk Tarih Kurumu-Ankara.

Kinnamos, Ioannes (2001): Ioannes Kinnamos’un Historia’sı, Çeviri: Işın Demirkent, Türk Tarih Kurumu-Ankara.

Peacock, A.C.S. 2014: “The Selçuk Sultanate of Rūm and the Turkmen of the Byzantine frontier, 1206–1279”, Al-Masāq; Journal of the Medieval Mediterranean, 26(3), s.267-287.

Ramsay, W.M. (1960): Anadolu’nun Tarihi Coğrafyası, Çeviri: Mihri Pektaş, MEB-İstanbul.

Togan, A.Z.V. (1953-1954): Reşideddin’in Mektuplarında Anadolu’nun İktisadî ve Medenî Hayatına ait Kayıtlar, İÜ İktisad Fak. Mec., 15(1-4), s. 33-50.

Topraklı, Ramazan (10.07.2023): “Rudi Paul Lindner ve Osmanlı Tarihöncesi”, DikGazete (erişim 17.02.2024).

https://www.dikgazete.com/yazi/rudi-paul-lindner-ve-osmanli-tarihoncesi-5842.html

Wittek, Paul (1999): Menteşe Beyliği, Çeviri, O. Şaik Gökyay, 3. Baskı, Türk Tarih Kurumu, Ankara. 

R.1: Eğirdir Gölü ve Yağış Havzası (Mikra Phrygia).

R.2: Eğirdir Gölü’ndeki (Deniz, Ege veya Mağrip Diyarı Denizi) Kara Gemi’ler.

Har.1: Göller Bölgesi’nin Tarihî Coğrafyası: Eğirdir ve Beyşehir Göllerinin eski halleri ve Tarihî Yollar.

Har.2: Pîrî Reis: Eğirdir Gölü  ve Irmak.

Har.3: Kâtip Çelebi: Burdur, Eğirdir, Kıreli, Beyşehir, Seydişehir Gölleri (Üst Güney).

Har.4: Kıral Yolu (Anayol: via regia, Tarikü’l-Cadde) ve Kyros’un MÖ 401 Yürüyüşü.

Har.5: Kıral Yolu ve Bizans Askerî Yolları (İbn Hordazbih ve el-İdrîsî).

Har.6: MS 838 Halife el-Mu’tasım’ın Tarsus-Ammûriye ile Afşin’in Derbü’l-Hades (Seruc: İsaurica) Yolları.

Har.7: Romen Diyojen’in 1071 Malazgirt Yürüyüşü ve Dönüş Yolu.

Har.8: Roma-Selçuklu Sınırı.

Har.9: Uc Gazisi Mehmet Beyin (Menteş Şah) 1261 yılında kurduğu beyliğin hudutları (4. Bölge).

Har.10: Asya (Asia) veya Anadolu (Anatolikon) eyaleti.

Har.11: Lebounion (Küçük Aslan) Harbi ve Uz (Oğuz) Gölü (Eski Eğirdir Gölü).

Uc Beylikleri Şeması

.