Rus Ortodoks Kilisesi ve Türkiye
Rus Ortodoks Kilisesi ve Türkiye
- 13-06-2020 09:02
- 981
- 13-06-2020 09:02
- 981
MOSKOVA
Basında olumsuz haberler, aynı konudaki olumlu haberlerden daha fazla ilgi görüyor.
Örneğin, bugünlerde Türkiye'deki Ayasofya tartışmalarıyla ilgili Rus Ortodoks Kilisesi'nden de yapılan açıklamalar gibi; fakat ben bugün bu konuya ve Rus Ortodoks Kilisesi - Türkiye tarihi ilişkilerine hiç girmeyeceğim.
Özellikle, günümüz Rus Ortodoks Kilisesi - Türkiye ilişkilerine kısa değinmek istiyorum.
Son yıllarda ikili ilişkiler gayet iyi durumda. Dediğim gibi basın, olumlu açıklamalara ilgi duymaz!
Örneğin, Rus Ortodoks Kilisesi Aile Komisyonu Başkanı ünlü Başrahip Dmitri Smirnov, yaklaşık 3 hafta önce kendisi için dualarını esirgemeyen Türk halkı dahil, İslam ülkeleri halklarına derin şükranlarını iletmişti.
Bu açıklama, Türk basınında pek yer almadı.
Elbette, konuya girmeden önce Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in 2010 yılında yaptığı açıklamayı hatırlatmak isterim; Putin o açıklamasında Rusya'nın kurulmasından itibaren çok dinli ve çok milletli bir ülke olarak temelin atıldığını söylemiş ve İslam dini ile Doğu Hristiyanlığı'nın birbirine yakınlığına değinmişti.
Putin, “Uzmanlar ve bilim adamları, Rusya'da yaşanan Hristiyanlığın, İslam dinine, Katolik dinine olduğundan daha yakın olduğunu söylüyor. Bunun doğruluğunu tartışmıyorum. Ancak ülkemizde yüzyıllar boyunca oluşan ve barış içinde yaşamamızı sağlayan dinler arası diyalog kültürümüz mevcut" şeklinde konuşmuştu.
Bu arada, 2005 yılında Rusya, İslam İşbirliği Teşkilatı’na (İİT) gözlemci üye olmuştu.
Türkiye, bu konuda Putin'e destek vermiş ve Rusya'nın söz konusu teşkilata gözlemci üye olmasında Ankara önemli katkı sağlamıştı.
Bugün Rus Ortodoks Kilisesi ve Türkiye arasındaki ilişkilerin gayet iyi olduğunu söyleyebiliriz.
Örneğin, Ocak 2016'da “uçak krizi” nedeniyle ikili ilişkilerde gergin günler yaşanırken, Rus Ortodoks Kilisesi Patriği Kirill, Türkiye’nin Hristiyan azınlıklara yönelik politikasını överek barış mesajı vermişti.
Noel dolayısıyla devlet televizyonu Rossiya-1 kanalına konuşan Patrik Kirill, Türkiye’de Hristiyanlara karşı sert uygulamaların olmadığına işaret ederek, “Bugün yaşananların hiç biri, daha önceden İslam dünyasında yaşanmadı. İşte Türkiye, Osmanlı İmparatorluğu örneği. Evet Osmanlı’da Hristiyan azınlıklar vardı. Ama kimse onları katletmedi” diyerek, Osmanlı İmparatorluğu'nun azınlıklara yönelik politikalarını övmüştü.
2018 yılında Patrik Kirill, yeniden Cumhurbaşkanı seçilen Recep Tayyip Erdoğan’a kutlama mesajında da bulunmuştu.
Erdoğan’ın yeniden Cumhurbaşkanı seçilmesinin Rus-Türk ilişkilerinin daha da artırılmasına önemli katkı sağlayacağını vurgulayan Patrik Kirill, Türkiye ve Türk halkına mutluluk, refah, barış ve huzur dolu bir hayat da dilemişti.
Ocak ayında da Rus Patriği, Elazığ ve Malatya’da yıkım ve can kayıplarına sebep olan deprem sebebiyle Cumhurbaşkanı Erdoğan'a taziye mesajı göndermişti.
Bu arada, 2011 yılından bu yana, Rus Ortodoks Kilisesi ile Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı arasında “Ortak Çalışma Grubu” da faaliyet gösteriyor; zaman zaman her iki taraf, bir araya gelerek görüşüyor ve gelecek işbirliği projelerini ele alıyor.
Bu faydalı görüşmelere her iki devletin elçileri de katılıyor. Örneğin, 2017 yılında dönemin Türkiye'nin Moskova Büyükelçisi Hüseyin Diriöz, Rusya Ortodoks Kilisesi Dış Kiliseler ile İlişkiler Masası Başkanı İlarion Volokolamski ile görüşmüştü. Görüşmede İlarion, Rus Ortodoks Kilisesi ve Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı arasındaki karşılıklı işbirliğine değinerek, “Bu yapıcı, faydalı işbirliğimizin devam ettirilmesinden yanayız” ifadelerini kullanmıştı.
Bu arada, Temmuz 2009'da görevine başlayan Patrik Kirill, ilk yurt dışı ziyaret için İstanbul'u seçmişti. Bu ziyaretinde Patrik Kirill, Başbakanlık makamında Erdoğan tarafından da kabul edilmişti.
Görüşmede, Patrik Kirill, Erdoğan’a;
“Biz, Rusya'da Davos'taki tavrınızı çok takdir ettik. Televizyonlardaki konuşmanızı izleyen Ruslar sizi alkışlayarak duygularını dile getirdi…
Türkler ile Ruslar yüzyıllardır yakın komşuluk münasebeti içinde yaşamakta. İki halk karşılıklı olarak dini hoşgörüyü muhafaza etmekte.
Bugün de iki ülke arasındaki ilişkilerde gelinen aşama çok olumlu. Türkiye'ye gelen Rus turistler, halkların birbirini daha yakından tanıması için vesile oluşturuyor" diye konuşmuştu.
Bir başka örnek…
2017 yılında Rusya İmparatorluk Ortodoks Filistin Derneği (İOFD) Başkanı ve eski Başbakan Sergey Stepaşin, Türkiye ile sadece dini konularda değil, bilim, sanat ve kültür alanında da işbirliği yapılması gerektiğini kaydetmişti.
Stepaşin, Türkiye'de Rus diline büyük ilginin olduğunu vurgulayarak, “Türkler memnuniyetle Rus dilini öğreniyor. Onlar Rusya'da her zaman iş bulacaklarını biliyorlar… Bizim insanlar genelde Antalya'ya gidiyor. Yaklaşık 4 milyon turistimiz Türkiye'ye tatile, denize gidiyor. Fakat Türkiye'de çok güzel yerler var, dini ibadet yerleri de var. Elbette ki öncelikle İstanbul kenti…” şeklinde konuşmuştu.
Uçak krizi sırasında da Sputnik'e konuşan Stepaşin, Rus-Türk ilişkilerinin düzeleceğine inandığını belirterek "Rusya ve Türkiye komşu ülkeler. İlişkiler her zaman böyle soğuk ve gergin kalamaz. İlişkilerimizin düzeleceğine inanıyorum. Her şey normale dönecek..” demişti.
Yazımı, ünlü Rus siyasi uzman Dmitriy Kulikov'un sözleriyle bitirmek istiyorum. 2017 yılında Kulikov, bir radyo programında, bazı Avrupa ülkelerinin Osmanlı ile ilgili suçlamalarına tepki göstererek, “Ayasofya eserine asıl Fatih Sultan Mehmet sahip çıktı” ifadelerini kullanmıştı.
Kulikov şunları söylemişti:
“Bizans İmparatorluğu, Osmanlı sayesinde tanıtıldı. Kültürler kaybolmaz. İstanbul’a ilk gittiğimde Ayasofya’yı ziyaret ettim. Gezi rehberimiz güzelce anlatıyordu.
Bir konuyu özellikle vurgulayarak Osmanlı sultanı Fatih Sultan Mehmet'in Ayasofya’ya girdiğinde hemen mozaiklerinin ince bir sıvayla kaplanmasını istediği oldu.
Bazı Avrupa ülkelerinde Sultan’ın bu davranışı ‘barbarlık’ olarak yorumlanıyor. Fakat aslında bu, Sultan’ın bilgeliği ve akıllıca bir davranış. Çünkü Sultan’ın bu davranışı sayesinde Ayasofya mozaikleri muhafaza edildi; O, bu esere o sahip çıktı.”
.
Fuad Safarov, dikGAZETE.com
MOSKOVA
Basında olumsuz haberler, aynı konudaki olumlu haberlerden daha fazla ilgi görüyor.
Örneğin, bugünlerde Türkiye'deki Ayasofya tartışmalarıyla ilgili Rus Ortodoks Kilisesi'nden de yapılan açıklamalar gibi; fakat ben bugün bu konuya ve Rus Ortodoks Kilisesi - Türkiye tarihi ilişkilerine hiç girmeyeceğim.
Özellikle, günümüz Rus Ortodoks Kilisesi - Türkiye ilişkilerine kısa değinmek istiyorum.
Son yıllarda ikili ilişkiler gayet iyi durumda. Dediğim gibi basın, olumlu açıklamalara ilgi duymaz!
Örneğin, Rus Ortodoks Kilisesi Aile Komisyonu Başkanı ünlü Başrahip Dmitri Smirnov, yaklaşık 3 hafta önce kendisi için dualarını esirgemeyen Türk halkı dahil, İslam ülkeleri halklarına derin şükranlarını iletmişti.
Bu açıklama, Türk basınında pek yer almadı.
Elbette, konuya girmeden önce Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in 2010 yılında yaptığı açıklamayı hatırlatmak isterim; Putin o açıklamasında Rusya'nın kurulmasından itibaren çok dinli ve çok milletli bir ülke olarak temelin atıldığını söylemiş ve İslam dini ile Doğu Hristiyanlığı'nın birbirine yakınlığına değinmişti.
Putin, “Uzmanlar ve bilim adamları, Rusya'da yaşanan Hristiyanlığın, İslam dinine, Katolik dinine olduğundan daha yakın olduğunu söylüyor. Bunun doğruluğunu tartışmıyorum. Ancak ülkemizde yüzyıllar boyunca oluşan ve barış içinde yaşamamızı sağlayan dinler arası diyalog kültürümüz mevcut" şeklinde konuşmuştu.
Bu arada, 2005 yılında Rusya, İslam İşbirliği Teşkilatı’na (İİT) gözlemci üye olmuştu.
Türkiye, bu konuda Putin'e destek vermiş ve Rusya'nın söz konusu teşkilata gözlemci üye olmasında Ankara önemli katkı sağlamıştı.
Bugün Rus Ortodoks Kilisesi ve Türkiye arasındaki ilişkilerin gayet iyi olduğunu söyleyebiliriz.
Örneğin, Ocak 2016'da “uçak krizi” nedeniyle ikili ilişkilerde gergin günler yaşanırken, Rus Ortodoks Kilisesi Patriği Kirill, Türkiye’nin Hristiyan azınlıklara yönelik politikasını överek barış mesajı vermişti.
Noel dolayısıyla devlet televizyonu Rossiya-1 kanalına konuşan Patrik Kirill, Türkiye’de Hristiyanlara karşı sert uygulamaların olmadığına işaret ederek, “Bugün yaşananların hiç biri, daha önceden İslam dünyasında yaşanmadı. İşte Türkiye, Osmanlı İmparatorluğu örneği. Evet Osmanlı’da Hristiyan azınlıklar vardı. Ama kimse onları katletmedi” diyerek, Osmanlı İmparatorluğu'nun azınlıklara yönelik politikalarını övmüştü.
2018 yılında Patrik Kirill, yeniden Cumhurbaşkanı seçilen Recep Tayyip Erdoğan’a kutlama mesajında da bulunmuştu.
Erdoğan’ın yeniden Cumhurbaşkanı seçilmesinin Rus-Türk ilişkilerinin daha da artırılmasına önemli katkı sağlayacağını vurgulayan Patrik Kirill, Türkiye ve Türk halkına mutluluk, refah, barış ve huzur dolu bir hayat da dilemişti.
Ocak ayında da Rus Patriği, Elazığ ve Malatya’da yıkım ve can kayıplarına sebep olan deprem sebebiyle Cumhurbaşkanı Erdoğan'a taziye mesajı göndermişti.
Bu arada, 2011 yılından bu yana, Rus Ortodoks Kilisesi ile Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı arasında “Ortak Çalışma Grubu” da faaliyet gösteriyor; zaman zaman her iki taraf, bir araya gelerek görüşüyor ve gelecek işbirliği projelerini ele alıyor.
Bu faydalı görüşmelere her iki devletin elçileri de katılıyor. Örneğin, 2017 yılında dönemin Türkiye'nin Moskova Büyükelçisi Hüseyin Diriöz, Rusya Ortodoks Kilisesi Dış Kiliseler ile İlişkiler Masası Başkanı İlarion Volokolamski ile görüşmüştü. Görüşmede İlarion, Rus Ortodoks Kilisesi ve Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı arasındaki karşılıklı işbirliğine değinerek, “Bu yapıcı, faydalı işbirliğimizin devam ettirilmesinden yanayız” ifadelerini kullanmıştı.
Bu arada, Temmuz 2009'da görevine başlayan Patrik Kirill, ilk yurt dışı ziyaret için İstanbul'u seçmişti. Bu ziyaretinde Patrik Kirill, Başbakanlık makamında Erdoğan tarafından da kabul edilmişti.
Görüşmede, Patrik Kirill, Erdoğan’a;
“Biz, Rusya'da Davos'taki tavrınızı çok takdir ettik. Televizyonlardaki konuşmanızı izleyen Ruslar sizi alkışlayarak duygularını dile getirdi…
Türkler ile Ruslar yüzyıllardır yakın komşuluk münasebeti içinde yaşamakta. İki halk karşılıklı olarak dini hoşgörüyü muhafaza etmekte.
Bugün de iki ülke arasındaki ilişkilerde gelinen aşama çok olumlu. Türkiye'ye gelen Rus turistler, halkların birbirini daha yakından tanıması için vesile oluşturuyor" diye konuşmuştu.
Bir başka örnek…
2017 yılında Rusya İmparatorluk Ortodoks Filistin Derneği (İOFD) Başkanı ve eski Başbakan Sergey Stepaşin, Türkiye ile sadece dini konularda değil, bilim, sanat ve kültür alanında da işbirliği yapılması gerektiğini kaydetmişti.
Stepaşin, Türkiye'de Rus diline büyük ilginin olduğunu vurgulayarak, “Türkler memnuniyetle Rus dilini öğreniyor. Onlar Rusya'da her zaman iş bulacaklarını biliyorlar… Bizim insanlar genelde Antalya'ya gidiyor. Yaklaşık 4 milyon turistimiz Türkiye'ye tatile, denize gidiyor. Fakat Türkiye'de çok güzel yerler var, dini ibadet yerleri de var. Elbette ki öncelikle İstanbul kenti…” şeklinde konuşmuştu.
Uçak krizi sırasında da Sputnik'e konuşan Stepaşin, Rus-Türk ilişkilerinin düzeleceğine inandığını belirterek "Rusya ve Türkiye komşu ülkeler. İlişkiler her zaman böyle soğuk ve gergin kalamaz. İlişkilerimizin düzeleceğine inanıyorum. Her şey normale dönecek..” demişti.
Yazımı, ünlü Rus siyasi uzman Dmitriy Kulikov'un sözleriyle bitirmek istiyorum. 2017 yılında Kulikov, bir radyo programında, bazı Avrupa ülkelerinin Osmanlı ile ilgili suçlamalarına tepki göstererek, “Ayasofya eserine asıl Fatih Sultan Mehmet sahip çıktı” ifadelerini kullanmıştı.
Kulikov şunları söylemişti:
“Bizans İmparatorluğu, Osmanlı sayesinde tanıtıldı. Kültürler kaybolmaz. İstanbul’a ilk gittiğimde Ayasofya’yı ziyaret ettim. Gezi rehberimiz güzelce anlatıyordu.
Bir konuyu özellikle vurgulayarak Osmanlı sultanı Fatih Sultan Mehmet'in Ayasofya’ya girdiğinde hemen mozaiklerinin ince bir sıvayla kaplanmasını istediği oldu.
Bazı Avrupa ülkelerinde Sultan’ın bu davranışı ‘barbarlık’ olarak yorumlanıyor. Fakat aslında bu, Sultan’ın bilgeliği ve akıllıca bir davranış. Çünkü Sultan’ın bu davranışı sayesinde Ayasofya mozaikleri muhafaza edildi; O, bu esere o sahip çıktı.”
.
Fuad Safarov, dikGAZETE.com