Şimdi aptalca sırıtalım sonra tekrar makul olabiliriz

Şimdi aptalca sırıtalım sonra tekrar makul olabiliriz

Şimdi aptalca sırıtalım sonra tekrar makul olabiliriz Şimdi aptalca sırıtalım sonra tekrar makul olabiliriz

Şimdi aptalca sırıtalım sonra tekrar makul olabiliriz

Biz birbirimizi anlamak için yaratılmışız” yazıyordu yarısı yırtılmış sol üst köşesine tel numarası karalanmış ‘a-dört’ kağıdının üzerine…

Telaşla...

Ya da kalem bitiyordu…

**

Bugün çok uzaklara gidelim 

Gidelim bu devirden 

Biz bu devri sevmedik 

Sevmedik değil mi

Akşam oluyordu, şehrin ufkunu gördü pencerem; uzaklara baktım, oldukça uzaklara…

Güneş, yavaş yavaş görevini tamamlamış fabrika işçisi gibi sisli havada kaybolmaya başladı. 

Şehrin telaşına döneli az olmuştu sükûn ve sessizlikten gelmiştim bu şehri yeni görüyormuş gibi baktım.

Geldiğim yer bir soluk bir huzur iklimiydi…

Adını koyan Rahmana kurban bir yumuşak kucaktı adeta.

Bir zahir olarak gitmiş zahir olarak dönmüşsem de bu şehrin batınında saklı yaralara her birimizin tek tek içinde yaşadığı o karmaşaya o hengameye baktım…

Yas tutamadığımız ölülerimiz, dağılan yuvalarımız, birleşen ellerimiz, her sabah yeniden bir umutla açılan gözlerimiz vardı; ne oluyordu da göremiyorduk, ne oluyordu da kayıp gidiyordu yaşamak hissi...

Bizi içine hapseden ekranlardan mı öğreniyorduk içimizde konuşan bizi susturmayı…

Ferasetimizi, ruhumuzu yolun kenarında bıraktık...

Daha ne kadar birbirimizin yüzüne hasret yaşayacağız daha ne kadar anlaşılmak, duyulmak biraz olsun bir omza yaslanabilmek anı için savaşıp duracağız...

Daha ne kadar oy verdiğimiz partiye, kitabını okuduğumuz entele, güvendiğimiz teknolojiye inandığımız kadar bizi yaratana inanmak için bekleyeceğiz.

Burun kıvırdığın acı olmamalı, yükselen bir sese önce sen bakmalısın, sıralar muntazam mektuplar, kokulu gülümsemeler içten olana kadar.

O kadar da haklı değiliz.

Amin Maalofgelmemenin bir vakti yoktur” der… 

İki yıl mı eli kulağındadır.

Yeter ki coşku olsun insanda.

Artık birbirimize gelelim, birbirimizle olalım çünkü biz birbirimizi anlamak için yaratıldık.

Ne zaman mı!..

İştiyak içindeysek hemen; belki iki hafta sonra, belki iki yıl; eli kulağında…

Ne demiş Neşet Ertaş;Halden anlamayanı kendi haline bırak, zaman ona halini anlatır gurban olduğum

.

Arzu Leyal, dikGAZETE.com

 

 

Şimdi aptalca sırıtalım sonra tekrar makul olabiliriz

Biz birbirimizi anlamak için yaratılmışız” yazıyordu yarısı yırtılmış sol üst köşesine tel numarası karalanmış ‘a-dört’ kağıdının üzerine…

Telaşla...

Ya da kalem bitiyordu…

**

Bugün çok uzaklara gidelim 

Gidelim bu devirden 

Biz bu devri sevmedik 

Sevmedik değil mi

Akşam oluyordu, şehrin ufkunu gördü pencerem; uzaklara baktım, oldukça uzaklara…

Güneş, yavaş yavaş görevini tamamlamış fabrika işçisi gibi sisli havada kaybolmaya başladı. 

Şehrin telaşına döneli az olmuştu sükûn ve sessizlikten gelmiştim bu şehri yeni görüyormuş gibi baktım.

Geldiğim yer bir soluk bir huzur iklimiydi…

Adını koyan Rahmana kurban bir yumuşak kucaktı adeta.

Bir zahir olarak gitmiş zahir olarak dönmüşsem de bu şehrin batınında saklı yaralara her birimizin tek tek içinde yaşadığı o karmaşaya o hengameye baktım…

Yas tutamadığımız ölülerimiz, dağılan yuvalarımız, birleşen ellerimiz, her sabah yeniden bir umutla açılan gözlerimiz vardı; ne oluyordu da göremiyorduk, ne oluyordu da kayıp gidiyordu yaşamak hissi...

Bizi içine hapseden ekranlardan mı öğreniyorduk içimizde konuşan bizi susturmayı…

Ferasetimizi, ruhumuzu yolun kenarında bıraktık...

Daha ne kadar birbirimizin yüzüne hasret yaşayacağız daha ne kadar anlaşılmak, duyulmak biraz olsun bir omza yaslanabilmek anı için savaşıp duracağız...

Daha ne kadar oy verdiğimiz partiye, kitabını okuduğumuz entele, güvendiğimiz teknolojiye inandığımız kadar bizi yaratana inanmak için bekleyeceğiz.

Burun kıvırdığın acı olmamalı, yükselen bir sese önce sen bakmalısın, sıralar muntazam mektuplar, kokulu gülümsemeler içten olana kadar.

O kadar da haklı değiliz.

Amin Maalofgelmemenin bir vakti yoktur” der… 

İki yıl mı eli kulağındadır.

Yeter ki coşku olsun insanda.

Artık birbirimize gelelim, birbirimizle olalım çünkü biz birbirimizi anlamak için yaratıldık.

Ne zaman mı!..

İştiyak içindeysek hemen; belki iki hafta sonra, belki iki yıl; eli kulağında…

Ne demiş Neşet Ertaş;Halden anlamayanı kendi haline bırak, zaman ona halini anlatır gurban olduğum

.

Arzu Leyal, dikGAZETE.com