Şuşa Deklarasyonu Azerbaycan ve Türkiye'nin ‘Bir Millet Bir Devlet’ olduğunun ilanıdır!
Şuşa Deklarasyonu Azerbaycan ve Türkiye'nin ‘Bir Millet Bir Devlet’ olduğunun ilanıdır!
- 08-02-2022 06:13
- 4783
- 08-02-2022 06:13
- 4783
Rusya Federasyonu'nun, Şuşa gezisi girişimine soğuk bakmasına aldırmadan, Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15 Haziran 2021'de iki asırdan beri gerçekleştirilemeyen bir adım attı.
Ne mi yaptı?
8 Mayıs 1992'de işgal altına düştükten yirmi sekiz buçuk sene sonra 8 Kasım 2020'de Türk özel timlerinin muazzam desteğiyle Ermeni işgalinden kurtarılan, Karabağ'ın kalbi Azerbaycan kenti Şuşa'ya giderek orada tarihe “Şuşa Deklarasyonu” adıyla geçen belgeyi imzaladı.
Eğer Şuşalı şair Molla Penah Vagif yaşıyor olsaydı, muhtemelen Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan için şu mısraları terennüm ederdi:
Novcavanlar qoy hǝmişǝ var olsun,
Amma ki, bizlǝrdǝn xǝbǝrdar olsun.
Vaqifin duası sǝnǝ yar olsun!
Sǝni haqq saxlasın ömrü dövlǝtdǝ.
Türk Cumhurbaşkanı, Ermeni işgalinden kurtarıldıktan sonra Şuşa'yı ziyaret eden ilk devlet başkanı oldu. Bu çok semboliktir, çünkü Türkiye, 44 gün boyunca süren sıcak savaşta Azerbaycan'a şah damarından daha yakındı. O nedenle Ermeni işgalinden kurtarılmış Karabağ topraklarına ilk ayak basan ülke lideriydi.
Şuşa Beyannamesi, Azerbaycan ile Türkiye arasında 15 Haziran 2021 yılında Azerbaycan’ın Şuşa kentinde her iki ülkenin cumhurbaşkanları tarafından imzalandı.
Ortak bildiriye göre Azerbaycan ile Türkiye hem askerî hem de savunma alanında ortak işbirliği içerisinde hareket etmeyi taahhüt ettiler, kararlaştırdılar.
Allah korusun; Azerbaycan'ın başına Kazakistan'da olduğu gibi bir iş gelirse, Moskova’nın kapısını çalmasına, eşiğini öpmesine gerek kalmadı. Hatırlarsanız, Rusya'nın bir Avrasya askeri ittifakı olan Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü (CSTO) kapsamında Rus askerleri, Kazak Cumhurbaşkanının daveti ile eski Sovyet Cumhuriyeti Kazakistan’a konuşlandırılmıştı. Şuşa Deklarasyonu, bu tür oldu bittileri tarihin karanlığına gömdü.
Ruslar, Moskova parkında Şuşa'nın farkında!
Önce Azerbaycan Meclisi, sonra da 3 Şubat 2022'de Türkiye Büyük Millet Meclisi, Şuşa Beyannamesinin onaylanmasını uygun bulan kanunu kabul etti. Şuşa Deklarasyonunun önemini sanırım en iyi değerlendiren Rus medyası oldu. Rus medyasında; “Şuşa Deklarasyonu, Türkiye’nin Bölgede Yükselişine ve ‘Türk Dünyası’ Liderliğine Attığı Adımdır” analizleri yapıldı.
Rus analistler değerlendirmelerinde “Ankara ve Bakü arasındaki başarılı müzakerelerin, bölgeyi jeopolitik olarak yeniden şekillendireceği açıktır ve Şuşa Deklarasyonu, Türkiye’nin Türk Devletleri Örgütü’nün zirvesine doğru muzaffer yükselişine hazırlıktır. Türkiye, tüm “Türk Dünyası”nda lider olarak tanınacaktır.” görüşüne yer veriliyor.
Haksız sayılmazlar.
Şuşa Deklarasyonu imza töreninde Erdoğan'ın Ankara - Bakü arasındaki işbirliğinin bölgesel barışa katkı sunacağı, ayrıca “Tahran ve Moskova ile dostane ve istikrarlı bir şekilde iyi komşuluk ilişkileri kuracağı” ifadesine rağmen, Moskova ve Tahran'da korku büyük.
Çünkü; “oluşturulan Türk Devletleri Teşkilatı Devlet Başkanları Konseyi, Türk Birliği’nin güçlendirilmesi ve Şuşa Deklarasyonu, İran’ın coğrafi olarak bölünmesine ve Rusya’nın karadan ve denizden ulaşım yollarının kesilmesine neden olabilir” şeklinde yorumlanıyor.
Rusya ve İran başkentlerinde NATO üyesi Türkiye’nin Hazar kıyısındaki ülkelerle daha fazla ekonomik, askeri ve politik genişlemeye ulaşmak için Azerbaycan’ı bir sıçrama tahtası olarak kullanacağından korkuluyor. Korkulu rüya görmektense uyumamak daha iyidir değil mi?
Rusya; sınırlarını koruma refleksi ile Ukrayna üzerinden yürütülen kuşatmaya tepki verebilir. Ancak Türkiye açısından Azerbaycan ile yakınlaşma ve entegrasyon çabalarına Kremlin'den gösterilen reaksiyonun, Uluslararası Hukuk ve BM normlarına göre doğruluk payı olmasa gerek.
Neler oluyor hayatta, rüyalar bir gerçek olsa!..
Avrasya maratonunda Turan Çağı başlıyor. Bu deklarasyon ile Türkiye; Kafkasya’daki Azerbaycan’a komşu ülkeler ve bölgeye komşu Orta Asya ülkeleri ile yakın ilişkiler kurmanın yanı sıra ekonomik ve ulaşım bağlarını güçlendirmenin de önünü açtı.
Şuşa Deklarasyonu uyarınca Azerbaycan topraklarında bir Türkiye askeri üssü kurulabilecek. Zaten Karabağ Savaşı öncesinde iki ülke silahlı kuvvetlerinin müşterek düzenlediği askeri tatbikata katılan özel harp birlikleri unsurları, silah ve mühimmatları, kısacası bir askeri üste bulunması gereken ne varsa hepsi Azerbaycan'da.
Deklarasyonun önemli ve can alıcı noktası Türkiye - Azerbaycan arasındaki Zangezur Koridoru’nun açılması kararı denilebilir. Türkiye ile Azerbaycan arasındaki askeri ittifak, Ankara’nın gelecekte her düzeyde ilan edeceği “Turan Ordusu”nun temelini teşkil edecektir.
Ermenistan’ın, Türkiye'ye karşı asılsız iddialarının, tarihin çarpıtılması girişimlerinin bölgede barış ve istikrara zarar verdiği bir, süreçte, Türkiye ve Azerbaycan'ı birleştiren Zengezur Koridoru’nun açılması ve Nahçıvan-Kars demir yolunun, ilişkilerin yoğunlaştırılmasına katkı sağlamasından daha tabii daha reelpolitik ne olabilir ki?
Şuşa Deklarasyonu, bölgenin jeopolitiğini yeniden şekillendiriyor!..
44 gün savaşı sonrasında Ankara ve Bakü arasında gerçekleştirilen başarılı müzakerelerin, bölgeyi jeopolitik olarak yeniden şekillendireceği ayan beyan görülüyor. Bu ‘de facto’ durum, salt bölgesel değil küresel bir yeni sürecin işaret fişeği olarak kabul edilebilir.
Şuşa Deklarasyonu, Avrasya maratonunda Turan çağını başlatan Türkiye’nin Türk Devletleri Örgütü’nün zirvesine doğru muzaffer yükselişine hazırlıktır, basamaktır. Eğer taktiksel hata yapılmazsa Türkiye, tüm “Türk Dünyası”nda lider olarak tanınacaktır.
Avrasya jeopolitiğinin önemli ve büyük gücü Rusya, tüm bu gelişmeleri nihayetinde pan-Türk tehdidi olarak boşuna algılıyor. Rus elitler, bence Karadeniz’deki NATO varlığı, Montrö Sözleşmesi, ABD’nin Yunanistan’daki askeri konuşlanması ve Türk-Rus ilişkilerinin genel seyrine odaklanmalı. ABD, NATO'daki müttefikleriyle bir 'güç dengesi stratejisi' dahilinde hareket ediyor.
Kim ne derse desin bu tarihten itibaren Azerbaycan-Türkiye ilişkileri, Şuşa Deklarasyonu ile en üst düzeyde stratejik ortaklık düzeyine ulaşmıştır. Bu yeni süreçte; Türkiye ve Azerbaycan arasındaki ikili ilişkilerin daha da genişletilmesi ve derinleştirilmesi perspektifi egemendir.
İki ülke silahlı kuvvetlerinin birbirine angaje olması, hiç şüphesiz Azerbaycan ordusunun savaş kabiliyetini yükseltecektir. “İki devlet bir millet” aşamasından “Tek Devlet Bir Millet” aşamasına geçilmiştir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Ankara nezdinde ne ise Azerbaycan Republikası da odur.
Tarafların, iki devlet arasında geliştirilen ve onların çıkarlarına uygun askeri-siyasi iş birliğinin üçüncü devletlere karşı olmadığının altı özellikle çizilse de şimdiye kadar Erivan’la kol kola yürüyen Tahran yönetimi, Kuzey ve Güney Azerbaycan birlikteliğinin günler saydığını çok iyi okuyor. Ülkesindeki bir kaç yüz bin Ermeninin hatırına 35 Milyon Azerbaycan Türkünü hiçe sayan İran rejimini hafakanlar basıyordur.
Suriye ile de böyle başlamıştık!..
Washington icazetli politik danışmanlar olmasaydı, Suriye ile ilişkilerimizde stratejik çukurda debeleniyor olmazdık. Suriye ile ilişkilerimiz o kadar iyiydi ki, Şam'da iki ülke hükümetleri, ortak bakanlar kurulu topluyordu. Hatta Şam sokakları, mehter marşları ile inliyordu. Demek istediğim; Şuşa Deklarasyonu’nun uygulanması aman “Davidof” gibilerin inisiyatifine bırakılmasın!
Tanrı Tektir Ordusu Türktür!..
Şuşa Deklarasyonu’na imza koyan tarafların, güvenlik konseylerinin milli güvenlik konularında düzenli olarak ortak toplantılar düzenleyecek olması, başta belirttiğim gibi “Tek Devlet Bir Millet” sürecine girildiğinin işareti. Bunun gereği olarak, iki kardeş ülke silahlı kuvvetlerinin çağın gereklerine uygun olarak, yeniden yapılandırılması ve modernizasyonuna yönelik ortak çaba göstermeye devam etmesi söz konusu.
Tarafların savunma yeteneklerinin ve askeri güvenliğin güçlendirilmesine yönelik personel mübadelesi, ortak eğitim ve tatbikatların düzenlenmesi, iki ülke silahlı kuvvetlerinin birlikte çalışabilirliğinin artırılması, modern teknolojilere dayalı silah ve mühimmatların yönetilmesinde yakın iş birliği ve bu amaçla yetkili kurum ve kuruluşların koordineli faaliyetinin sağlanması teşvik edileceği gibi Türkiye ve Azerbaycan diğer dost devletlerin orduları ile birlikte askeri tatbikatların düzenlenmesini destekleyecekler.
Bu Şuşa Deklarasyonu, çağına tanıklık eden Türkiye Cumhuriyeti ve Azerbaycan Cumhuriyeti'nin, bölgenin en güçlü ülkeleri olarak TransKafkasya bölgesinin geleceği için sorumluluk alması, Tomris Hatun'un, Alper Tunga'nın ruhunu şad etmiştir.
Sonuçta Şuşa Deklarasyonu'nun imzalanmasıyla Azerbaycan ile Türkiye arasındaki müttefik ilişkilerinin güçlendirilmesi, Güney Kafkasya bölgesini daha istikrarlı ve güvenli hale getireceği gibi birçok tehdidi ortadan kaldıracaktır.
Dahası var, Nahçıvan ve Gürcistan ile entegrasyon için uluslararası zeminin oluşmasını bekleniyor. Asıl sürprizi Ermeniler yaparsa şaşırmayın; belki yeniden Milleti Sadıka olmanın getireceği her türlü avantajı idrak etmişlerdir.
Ne demişler; bundan iyisi Şam'da kayısı. O da olur İnşaallah.
.
Ömür Çelikdönmez, dikGAZETE.com
Seçilmiş Kaynakça;
https://www.turkkon.org/tr/organizasyon-tarihcesi
https://www.indyturk.com/tags/şuşa-deklarasyonu
https://haberglobal.com.tr/dunya/turkiye-ve-azerbaycan-arasinda-susa-beyannamesi-imzalandi-iste-beyannamenin-tam-metni-115805
https://www.yeniakit.com.tr/haber/azerbaycanli-uzman-susa-deklarasyonunu-akite-degerlendirdi-1550167.html
https://aydinlik.com.tr/haber/mehmet-perincek-susa-deklarasyonu-sadece-baku-ve-ankara-nin-degil-tum-komsularimizin-cikarina-247891-1
https://m5dergi.com/one-cikan/rus-medyasi-analiz-susa-deklarasyonu-turkiyenin-bolgede-yukselisine-ve-turk-dunyasi-liderligine-attigi-adimdir/
Rusya Federasyonu'nun, Şuşa gezisi girişimine soğuk bakmasına aldırmadan, Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15 Haziran 2021'de iki asırdan beri gerçekleştirilemeyen bir adım attı.
Ne mi yaptı?
8 Mayıs 1992'de işgal altına düştükten yirmi sekiz buçuk sene sonra 8 Kasım 2020'de Türk özel timlerinin muazzam desteğiyle Ermeni işgalinden kurtarılan, Karabağ'ın kalbi Azerbaycan kenti Şuşa'ya giderek orada tarihe “Şuşa Deklarasyonu” adıyla geçen belgeyi imzaladı.
Eğer Şuşalı şair Molla Penah Vagif yaşıyor olsaydı, muhtemelen Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan için şu mısraları terennüm ederdi:
Novcavanlar qoy hǝmişǝ var olsun,
Amma ki, bizlǝrdǝn xǝbǝrdar olsun.
Vaqifin duası sǝnǝ yar olsun!
Sǝni haqq saxlasın ömrü dövlǝtdǝ.
Türk Cumhurbaşkanı, Ermeni işgalinden kurtarıldıktan sonra Şuşa'yı ziyaret eden ilk devlet başkanı oldu. Bu çok semboliktir, çünkü Türkiye, 44 gün boyunca süren sıcak savaşta Azerbaycan'a şah damarından daha yakındı. O nedenle Ermeni işgalinden kurtarılmış Karabağ topraklarına ilk ayak basan ülke lideriydi.
Şuşa Beyannamesi, Azerbaycan ile Türkiye arasında 15 Haziran 2021 yılında Azerbaycan’ın Şuşa kentinde her iki ülkenin cumhurbaşkanları tarafından imzalandı.
Ortak bildiriye göre Azerbaycan ile Türkiye hem askerî hem de savunma alanında ortak işbirliği içerisinde hareket etmeyi taahhüt ettiler, kararlaştırdılar.
Allah korusun; Azerbaycan'ın başına Kazakistan'da olduğu gibi bir iş gelirse, Moskova’nın kapısını çalmasına, eşiğini öpmesine gerek kalmadı. Hatırlarsanız, Rusya'nın bir Avrasya askeri ittifakı olan Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü (CSTO) kapsamında Rus askerleri, Kazak Cumhurbaşkanının daveti ile eski Sovyet Cumhuriyeti Kazakistan’a konuşlandırılmıştı. Şuşa Deklarasyonu, bu tür oldu bittileri tarihin karanlığına gömdü.
Ruslar, Moskova parkında Şuşa'nın farkında!
Önce Azerbaycan Meclisi, sonra da 3 Şubat 2022'de Türkiye Büyük Millet Meclisi, Şuşa Beyannamesinin onaylanmasını uygun bulan kanunu kabul etti. Şuşa Deklarasyonunun önemini sanırım en iyi değerlendiren Rus medyası oldu. Rus medyasında; “Şuşa Deklarasyonu, Türkiye’nin Bölgede Yükselişine ve ‘Türk Dünyası’ Liderliğine Attığı Adımdır” analizleri yapıldı.
Rus analistler değerlendirmelerinde “Ankara ve Bakü arasındaki başarılı müzakerelerin, bölgeyi jeopolitik olarak yeniden şekillendireceği açıktır ve Şuşa Deklarasyonu, Türkiye’nin Türk Devletleri Örgütü’nün zirvesine doğru muzaffer yükselişine hazırlıktır. Türkiye, tüm “Türk Dünyası”nda lider olarak tanınacaktır.” görüşüne yer veriliyor.
Haksız sayılmazlar.
Şuşa Deklarasyonu imza töreninde Erdoğan'ın Ankara - Bakü arasındaki işbirliğinin bölgesel barışa katkı sunacağı, ayrıca “Tahran ve Moskova ile dostane ve istikrarlı bir şekilde iyi komşuluk ilişkileri kuracağı” ifadesine rağmen, Moskova ve Tahran'da korku büyük.
Çünkü; “oluşturulan Türk Devletleri Teşkilatı Devlet Başkanları Konseyi, Türk Birliği’nin güçlendirilmesi ve Şuşa Deklarasyonu, İran’ın coğrafi olarak bölünmesine ve Rusya’nın karadan ve denizden ulaşım yollarının kesilmesine neden olabilir” şeklinde yorumlanıyor.
Rusya ve İran başkentlerinde NATO üyesi Türkiye’nin Hazar kıyısındaki ülkelerle daha fazla ekonomik, askeri ve politik genişlemeye ulaşmak için Azerbaycan’ı bir sıçrama tahtası olarak kullanacağından korkuluyor. Korkulu rüya görmektense uyumamak daha iyidir değil mi?
Rusya; sınırlarını koruma refleksi ile Ukrayna üzerinden yürütülen kuşatmaya tepki verebilir. Ancak Türkiye açısından Azerbaycan ile yakınlaşma ve entegrasyon çabalarına Kremlin'den gösterilen reaksiyonun, Uluslararası Hukuk ve BM normlarına göre doğruluk payı olmasa gerek.
Neler oluyor hayatta, rüyalar bir gerçek olsa!..
Avrasya maratonunda Turan Çağı başlıyor. Bu deklarasyon ile Türkiye; Kafkasya’daki Azerbaycan’a komşu ülkeler ve bölgeye komşu Orta Asya ülkeleri ile yakın ilişkiler kurmanın yanı sıra ekonomik ve ulaşım bağlarını güçlendirmenin de önünü açtı.
Şuşa Deklarasyonu uyarınca Azerbaycan topraklarında bir Türkiye askeri üssü kurulabilecek. Zaten Karabağ Savaşı öncesinde iki ülke silahlı kuvvetlerinin müşterek düzenlediği askeri tatbikata katılan özel harp birlikleri unsurları, silah ve mühimmatları, kısacası bir askeri üste bulunması gereken ne varsa hepsi Azerbaycan'da.
Deklarasyonun önemli ve can alıcı noktası Türkiye - Azerbaycan arasındaki Zangezur Koridoru’nun açılması kararı denilebilir. Türkiye ile Azerbaycan arasındaki askeri ittifak, Ankara’nın gelecekte her düzeyde ilan edeceği “Turan Ordusu”nun temelini teşkil edecektir.
Ermenistan’ın, Türkiye'ye karşı asılsız iddialarının, tarihin çarpıtılması girişimlerinin bölgede barış ve istikrara zarar verdiği bir, süreçte, Türkiye ve Azerbaycan'ı birleştiren Zengezur Koridoru’nun açılması ve Nahçıvan-Kars demir yolunun, ilişkilerin yoğunlaştırılmasına katkı sağlamasından daha tabii daha reelpolitik ne olabilir ki?
Şuşa Deklarasyonu, bölgenin jeopolitiğini yeniden şekillendiriyor!..
44 gün savaşı sonrasında Ankara ve Bakü arasında gerçekleştirilen başarılı müzakerelerin, bölgeyi jeopolitik olarak yeniden şekillendireceği ayan beyan görülüyor. Bu ‘de facto’ durum, salt bölgesel değil küresel bir yeni sürecin işaret fişeği olarak kabul edilebilir.
Şuşa Deklarasyonu, Avrasya maratonunda Turan çağını başlatan Türkiye’nin Türk Devletleri Örgütü’nün zirvesine doğru muzaffer yükselişine hazırlıktır, basamaktır. Eğer taktiksel hata yapılmazsa Türkiye, tüm “Türk Dünyası”nda lider olarak tanınacaktır.
Avrasya jeopolitiğinin önemli ve büyük gücü Rusya, tüm bu gelişmeleri nihayetinde pan-Türk tehdidi olarak boşuna algılıyor. Rus elitler, bence Karadeniz’deki NATO varlığı, Montrö Sözleşmesi, ABD’nin Yunanistan’daki askeri konuşlanması ve Türk-Rus ilişkilerinin genel seyrine odaklanmalı. ABD, NATO'daki müttefikleriyle bir 'güç dengesi stratejisi' dahilinde hareket ediyor.
Kim ne derse desin bu tarihten itibaren Azerbaycan-Türkiye ilişkileri, Şuşa Deklarasyonu ile en üst düzeyde stratejik ortaklık düzeyine ulaşmıştır. Bu yeni süreçte; Türkiye ve Azerbaycan arasındaki ikili ilişkilerin daha da genişletilmesi ve derinleştirilmesi perspektifi egemendir.
İki ülke silahlı kuvvetlerinin birbirine angaje olması, hiç şüphesiz Azerbaycan ordusunun savaş kabiliyetini yükseltecektir. “İki devlet bir millet” aşamasından “Tek Devlet Bir Millet” aşamasına geçilmiştir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Ankara nezdinde ne ise Azerbaycan Republikası da odur.
Tarafların, iki devlet arasında geliştirilen ve onların çıkarlarına uygun askeri-siyasi iş birliğinin üçüncü devletlere karşı olmadığının altı özellikle çizilse de şimdiye kadar Erivan’la kol kola yürüyen Tahran yönetimi, Kuzey ve Güney Azerbaycan birlikteliğinin günler saydığını çok iyi okuyor. Ülkesindeki bir kaç yüz bin Ermeninin hatırına 35 Milyon Azerbaycan Türkünü hiçe sayan İran rejimini hafakanlar basıyordur.
Suriye ile de böyle başlamıştık!..
Washington icazetli politik danışmanlar olmasaydı, Suriye ile ilişkilerimizde stratejik çukurda debeleniyor olmazdık. Suriye ile ilişkilerimiz o kadar iyiydi ki, Şam'da iki ülke hükümetleri, ortak bakanlar kurulu topluyordu. Hatta Şam sokakları, mehter marşları ile inliyordu. Demek istediğim; Şuşa Deklarasyonu’nun uygulanması aman “Davidof” gibilerin inisiyatifine bırakılmasın!
Tanrı Tektir Ordusu Türktür!..
Şuşa Deklarasyonu’na imza koyan tarafların, güvenlik konseylerinin milli güvenlik konularında düzenli olarak ortak toplantılar düzenleyecek olması, başta belirttiğim gibi “Tek Devlet Bir Millet” sürecine girildiğinin işareti. Bunun gereği olarak, iki kardeş ülke silahlı kuvvetlerinin çağın gereklerine uygun olarak, yeniden yapılandırılması ve modernizasyonuna yönelik ortak çaba göstermeye devam etmesi söz konusu.
Tarafların savunma yeteneklerinin ve askeri güvenliğin güçlendirilmesine yönelik personel mübadelesi, ortak eğitim ve tatbikatların düzenlenmesi, iki ülke silahlı kuvvetlerinin birlikte çalışabilirliğinin artırılması, modern teknolojilere dayalı silah ve mühimmatların yönetilmesinde yakın iş birliği ve bu amaçla yetkili kurum ve kuruluşların koordineli faaliyetinin sağlanması teşvik edileceği gibi Türkiye ve Azerbaycan diğer dost devletlerin orduları ile birlikte askeri tatbikatların düzenlenmesini destekleyecekler.
Bu Şuşa Deklarasyonu, çağına tanıklık eden Türkiye Cumhuriyeti ve Azerbaycan Cumhuriyeti'nin, bölgenin en güçlü ülkeleri olarak TransKafkasya bölgesinin geleceği için sorumluluk alması, Tomris Hatun'un, Alper Tunga'nın ruhunu şad etmiştir.
Sonuçta Şuşa Deklarasyonu'nun imzalanmasıyla Azerbaycan ile Türkiye arasındaki müttefik ilişkilerinin güçlendirilmesi, Güney Kafkasya bölgesini daha istikrarlı ve güvenli hale getireceği gibi birçok tehdidi ortadan kaldıracaktır.
Dahası var, Nahçıvan ve Gürcistan ile entegrasyon için uluslararası zeminin oluşmasını bekleniyor. Asıl sürprizi Ermeniler yaparsa şaşırmayın; belki yeniden Milleti Sadıka olmanın getireceği her türlü avantajı idrak etmişlerdir.
Ne demişler; bundan iyisi Şam'da kayısı. O da olur İnşaallah.
.
Ömür Çelikdönmez, dikGAZETE.com
Seçilmiş Kaynakça;
https://www.turkkon.org/tr/organizasyon-tarihcesi
https://www.indyturk.com/tags/şuşa-deklarasyonu
https://haberglobal.com.tr/dunya/turkiye-ve-azerbaycan-arasinda-susa-beyannamesi-imzalandi-iste-beyannamenin-tam-metni-115805
https://www.yeniakit.com.tr/haber/azerbaycanli-uzman-susa-deklarasyonunu-akite-degerlendirdi-1550167.html
https://aydinlik.com.tr/haber/mehmet-perincek-susa-deklarasyonu-sadece-baku-ve-ankara-nin-degil-tum-komsularimizin-cikarina-247891-1
https://m5dergi.com/one-cikan/rus-medyasi-analiz-susa-deklarasyonu-turkiyenin-bolgede-yukselisine-ve-turk-dunyasi-liderligine-attigi-adimdir/