Tarihin ışığında Şark diyarı
Tarihin ışığında Şark diyarı
- 07-05-2022 03:14
- 3548
- 07-05-2022 03:14
- 3548
Dünya coğrafyasının kalpgâhı niteliğindeki Mezopotamya ve Orta Doğu’nun geçmişten gelen ticari ve ekonomik değeri 18. Yüzyılda önemini yitirse de 19. Yüzyılda yeraltı kaynaklarının önemsenmesiyle tekrar bu coğrafyalarda haritalar çizilmesine, projeler hayata geçirilmesine fırsat doğmuştur.
Bunun yanı sıra Avrupa insanının rüyalarını ve isteklerini gerçekleştirebilme arzusu depreşerek Şark’a olan merakı daha da artar ki 18. Asır Alman şairi Heine (1797-1856) savunduğu akılcılık ideolojisiyle şiir ve hikâyeleriyle Exotizmi, Doğu’dan Avrupa’ya taşımıştır.
Şark’ın kendine olan çekiciliğini sadece ticari, siyasi, politik, askeri anlamda ele almamak da önem arz etmektedir.
Goethe; “Kuzey, Batı ve Güney dağılsın, Tahtlar sallansın, ülkeler korksun; sen günahsız doğuya sığın! Mukaddes havayı tat, için, sevip eğlenirken, Cennet ırmakları seni gençleştirsin!”.
Bugün bizlere neyin gerekli olduğunu muhakeme etme zamanıdır yaşananalar.
Tüm bu dağınık ideolojilerin özeti aslen fenomenik benzerlikleri, kronolojik ve coğrafi dağılımı, sosyolojik temeli aksettiren muhteva sahalarını inceleyerek her bir fikriyatın takibinin doğru zihinlerce yapılandırılması elzemdir.
Sadece gelir geçici kaynaklara sahip olabilmenin o coğrafyadaki canlıların bertaraf edilmesinin önüne geçilmesi gereklidir artık.
Oryantalizm, ilk ve en iyi şekilde dünyaya açan ve anlatan Edward W. Said, 1978 yılında “Oryantalizm” eserinde; “Batı’nın Doğu’yu tanımlamak için çabaladığını, ama bugün gelinen noktada doğu toplumlarını tanımlamak için yetmediğini ve Batı’nın Doğu’yu kontrol de edebilme şuuruyla hareket ederek sonrasında zorlandığından bahsetmektedir.” der.
Global tarih arşivlerinde Şark, her zaman gizemleriyle dolu halen keşfedilmeyi bekleyen hikayeleriyle, sonu gelmeyecekmiş gibi lanse edilir. Çünkü bu coğrafyalar, zorlu tabiat iklimleriyle çevrili olmuştur daim; bir saat evvelki izler, eskisini aratmayacak şekilde kızgın kum taneleriyle tekrar dönüştürülür.
İnsanoğlu, bu Şark coğrafyalarında doğasıyla, ananeleriyle, yaşam şartlarıyla sürekli savaş halinde olmuştur.
Oryantalistlerin göz bebeği olmasını hak etmiştir.
Ölümcül de olsa kendine çekmeyi bilmiştir Şark diyarları; geçmişe yönelmek için sahih ve sabit arşivlere ulaşabilmek gereklidir.
Osmanlı’nın adil ve müsamahakâr idaresi altında Doğu coğrafyasındaki devletler ve azınlıklarla yüzyıllarca dostça yaşanmıştır.
Dışarıdan gelen saldırgan provokatif hareketler bilhassa 19. yüzyılın başlarında zirve yapmışsa da paydaşlarını da unutmamak gerekir.
Pan-xxx destekleyen sömürgeci devletlerin görüşü, kendi ırk asıllı olsun olmasın diğer milletlerin kendilerine hürmetkar olmalarını istemeleri sonu gelmeyen mezalimliklere yol açmaktadır.
Yüzyıllarca birlikte yaşamış toplumlar, birbirlerine düşman edilerek asimile edilmesi kararlaştırılarak kendilerinin de kurtarıcı rolünde çukura ip uzatılarak “ölmedin ama sakat da yaşamını idame ettirirsin” algısı verilerek sömürgelerini bölüştürmüşlerdir.
Geçmişte yaşanılan tarihsel olayların birçoğu üzücü ama gerçek yanlış ve çarpık ithaflarla milletlere nakledildiğinden nelere inanacağını bilemeyen sürekli arayış ve sorularla uğraşan bilinçsiz toplumlara dönüştürüldük.
Siyasi problemlerin tesiriyle doğu merkezi, Avrupa aydınlarının zihinlerinde oluşan emperyalist ve milletler üstü temayüllerini projelendirmeyi bugüne kadar başarabilmişlerdir.
“Pan” ve “Oryantalizm” kavramlarının müsbet neticeleri ışığında “Yeni Dünya Düzeni”nde kan ve gözyaşının eksik olmadığı Şark coğrafyalarından çıkarcı ve bencil sömürgeciler ellerini çekmediği sürece haçlı - hilal savaşına kıyamete kadar bu topraklarda şahit olacağımızdır.
.
Volkan Yaşar Berber, dikGAZETE.com
-Araştırmacı Yazar-Tarihçi-
Dünya coğrafyasının kalpgâhı niteliğindeki Mezopotamya ve Orta Doğu’nun geçmişten gelen ticari ve ekonomik değeri 18. Yüzyılda önemini yitirse de 19. Yüzyılda yeraltı kaynaklarının önemsenmesiyle tekrar bu coğrafyalarda haritalar çizilmesine, projeler hayata geçirilmesine fırsat doğmuştur.
Bunun yanı sıra Avrupa insanının rüyalarını ve isteklerini gerçekleştirebilme arzusu depreşerek Şark’a olan merakı daha da artar ki 18. Asır Alman şairi Heine (1797-1856) savunduğu akılcılık ideolojisiyle şiir ve hikâyeleriyle Exotizmi, Doğu’dan Avrupa’ya taşımıştır.
Şark’ın kendine olan çekiciliğini sadece ticari, siyasi, politik, askeri anlamda ele almamak da önem arz etmektedir.
Goethe; “Kuzey, Batı ve Güney dağılsın, Tahtlar sallansın, ülkeler korksun; sen günahsız doğuya sığın! Mukaddes havayı tat, için, sevip eğlenirken, Cennet ırmakları seni gençleştirsin!”.
Bugün bizlere neyin gerekli olduğunu muhakeme etme zamanıdır yaşananalar.
Tüm bu dağınık ideolojilerin özeti aslen fenomenik benzerlikleri, kronolojik ve coğrafi dağılımı, sosyolojik temeli aksettiren muhteva sahalarını inceleyerek her bir fikriyatın takibinin doğru zihinlerce yapılandırılması elzemdir.
Sadece gelir geçici kaynaklara sahip olabilmenin o coğrafyadaki canlıların bertaraf edilmesinin önüne geçilmesi gereklidir artık.
Oryantalizm, ilk ve en iyi şekilde dünyaya açan ve anlatan Edward W. Said, 1978 yılında “Oryantalizm” eserinde; “Batı’nın Doğu’yu tanımlamak için çabaladığını, ama bugün gelinen noktada doğu toplumlarını tanımlamak için yetmediğini ve Batı’nın Doğu’yu kontrol de edebilme şuuruyla hareket ederek sonrasında zorlandığından bahsetmektedir.” der.
Global tarih arşivlerinde Şark, her zaman gizemleriyle dolu halen keşfedilmeyi bekleyen hikayeleriyle, sonu gelmeyecekmiş gibi lanse edilir. Çünkü bu coğrafyalar, zorlu tabiat iklimleriyle çevrili olmuştur daim; bir saat evvelki izler, eskisini aratmayacak şekilde kızgın kum taneleriyle tekrar dönüştürülür.
İnsanoğlu, bu Şark coğrafyalarında doğasıyla, ananeleriyle, yaşam şartlarıyla sürekli savaş halinde olmuştur.
Oryantalistlerin göz bebeği olmasını hak etmiştir.
Ölümcül de olsa kendine çekmeyi bilmiştir Şark diyarları; geçmişe yönelmek için sahih ve sabit arşivlere ulaşabilmek gereklidir.
Osmanlı’nın adil ve müsamahakâr idaresi altında Doğu coğrafyasındaki devletler ve azınlıklarla yüzyıllarca dostça yaşanmıştır.
Dışarıdan gelen saldırgan provokatif hareketler bilhassa 19. yüzyılın başlarında zirve yapmışsa da paydaşlarını da unutmamak gerekir.
Pan-xxx destekleyen sömürgeci devletlerin görüşü, kendi ırk asıllı olsun olmasın diğer milletlerin kendilerine hürmetkar olmalarını istemeleri sonu gelmeyen mezalimliklere yol açmaktadır.
Yüzyıllarca birlikte yaşamış toplumlar, birbirlerine düşman edilerek asimile edilmesi kararlaştırılarak kendilerinin de kurtarıcı rolünde çukura ip uzatılarak “ölmedin ama sakat da yaşamını idame ettirirsin” algısı verilerek sömürgelerini bölüştürmüşlerdir.
Geçmişte yaşanılan tarihsel olayların birçoğu üzücü ama gerçek yanlış ve çarpık ithaflarla milletlere nakledildiğinden nelere inanacağını bilemeyen sürekli arayış ve sorularla uğraşan bilinçsiz toplumlara dönüştürüldük.
Siyasi problemlerin tesiriyle doğu merkezi, Avrupa aydınlarının zihinlerinde oluşan emperyalist ve milletler üstü temayüllerini projelendirmeyi bugüne kadar başarabilmişlerdir.
“Pan” ve “Oryantalizm” kavramlarının müsbet neticeleri ışığında “Yeni Dünya Düzeni”nde kan ve gözyaşının eksik olmadığı Şark coğrafyalarından çıkarcı ve bencil sömürgeciler ellerini çekmediği sürece haçlı - hilal savaşına kıyamete kadar bu topraklarda şahit olacağımızdır.