‘Tarla’ olan kadın ifsad olduysa ‘Ekin’ olan nesil gelir mi? 

‘Tarla’ olan kadın ifsad olduysa ‘Ekin’ olan nesil gelir mi? 

Uzun zamandır bir kaç doktor arkadaşımla “e$c.insellik” hakkında derin araştırmalar yapıyoruz.

Maddi, manevi etkenler, kimyasallar vs. derken, özet olarak size sadece şunu söyleyebilirim…

Her mevzu, bizi bir tek ayete çıkardı.

Bakara suresi / 223. ayeti celile;

“KADINLARINIZ SİZİN TARLANIZDIR!”

Şimdi bir çok kişinin kafasında aynı mana belirdi.

Bu ayet, “kadınlara, haram olan yollar dışında istediğiniz yerden yaklaşın” manasını kast eder.

Peki sadece bu mudur?

Evet bu da manalarından biridir. Lakin her zerresi binlerce hikmetlere açılan ayetlerimiz bize her dönem başka bir gerçeği sunmaktadır. 

Ne demek istediğim daha iyi anlaşılsın diye Nisa Suresi, 119. ayeti misal getireceğim;

“Yine onlara emredeceğim de Allah'ın yarattığını değiştirecekler!”

Evvelce bu ayetten, “dövme yapmak, dişleri inceltmek” anlaşıldı.

Daha sonra “estetik cerrahi” ile “burun estetiği, çeşitli silikonlar” anlaşıldı.

Bugün ise “DNA değişimleri, genetik müdahaleler” anlaşılıyor.

Peki yarın nasıl bir ifsad anlaşılacak?

Şu an bilemiyoruz.

Tek bildiğimiz; biz Kur’an'ımızı layık şekilde anlayamıyoruz. 

Gelelim “kadınlarınız sizin tarlanızdır” ayetine.. 

Vallahi ve Billahi” diyerek kelamımı te'kidleştiriyorum. 

Yahudi, bu ayeti bizden daha iyi anladı..

Tıpkı “evlenin ÇOĞALIN” hadisini bizden daha iyi anladıkları gibi…

Bizler böylesine büyük bir kitaba sahip olduğumuz halde, o kadar dar ve küçük pencereden baktık ki gerek ayetlere, gerek dinimize, gerek düşmanlarımıza..

Vurulduk ama, kanımız nereden aktı onu bile bilemedik..

Bilemeyince de bir türlü saramadık yaralarımızı.

Öyle ya, narkoz almış biri nasıl hissetsin ağrısını?

Önce uyanacak ki, sonra sızıyı hissedecek.

Bir çok kardeş, yazılarımın altına şu yorumu yazıyor. 

- Eee çözüm?

Çözüm, önümüze hazır paket gibi konmuyor. 

Bizler, toplum olarak sorunumuzu bilmiyoruz ki!

Nereden vurulduğunu bilmeyen birine “yarasının olduğunu” anlatmaya çalışıyoruz sadece.

Ben, ona içinde bulunduğu ahvali anlatmadan;

-Eline pamuk versem, nereye basacak?

-Önüne derman koysam, neresini saracak? 

Ben yazarak, herkese vurulduğu yeri göstermeye çalışıyorum;

Bak, burada” diyorum.

Sen bunu bunu yaptığın için bu yara açıldı” diyorum.

Sen sorununu çözdüğün an, çözüm zaten avuçlarında olacak..

Neydi Mecelle'nin kanunlarından biri, 

“Def'i mefâsid, celb-i menâfiden evlâdır!”

Yani; fesadı ortadan kaldırmak (zararlı olanı terk etmek) yararı gözetmekten daha önceliklidir. 

Demek ki biz sorunlarımızı, hatalarımızı görüp, terk ettiğimiz an, Rabbimizin yardımı ve vaadi bizlerle olacak.

Hatayı terk edebilmek zaten çözümdür kişiye.

Verdiğim misaller ve amacımı izah ettikten sonra asıl meselemi konuşmak isterim. 

Ne buyuruyordu Rabbimiz? 

- KADIN TARLADIR!

Toprak kanser olursa, mahsul vermez..

Toprak kötü olursa, ekin çürük olur..

Ekin bozulursa, Nesil bozulur.. 

- KADIN TARLADIR!

Ekinin, neslin, geleceğin, Selahaddin'in, Yavuz'un, Mehdi'nin anasıdır..

Kadın topraktır, tarladır!..

Hem maddi, hem manevi korunacak bir kutsaldır kadın..

Nasıl ki mushafa kirli elle dokunulmaz, nasıl ki Kabe çıplak gözle görülmez, nasıl ki mescide ayakkabıyla girilmez;

Tarla olan kadına da böyle yaklaşılmaz. Bu hassasiyet ile muhafaza edilir. 

İnsan dünya metaı olan tarlasını dahi çitlerle çeviriyor, başkasının tavuğunu dahi sokmuyor da, ayette emredilen ve hakiki tarla olan kadın ne oluyor da aynı hassasiyetle kendi benliğine yaklaşamıyor? 

Bu kelamlarım kirli zihinlere, feministlere, ‘kademciler’e değil.

Bir kadın olarak ne yapacağımı, nerede duracağımı, nasıl giyineceğimi bana ‘kadem’ ya da emir aldığı batı söyleyemez.

Haddimi, hududumu ancak Alemlerin Rabbi belirler.

Kelamlarımı bu yönde değerlendirirseniz, ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız.

Çünkü artık, manevi ifsadımızı anlatmaya kelamlarım yetmiyor. 

Bu nedenle sadece “maddi yönden gelen ifsadlar”a değineceğim bu yazımda.

Ki maddi olarak fıtratımızı kurtarırsak, manevi hallerimiz kendiliğinden düzelecek Biiznillahi Teala. 

Teflon tava”yı çizilmemesi için sadece tahta kaşıkla karıştıran, tül perdeleri kırışmasın diye en naif şekilde yıkayan bir kadın, iş kendine geldiğinde; 

- Çeşitli reklamlara aldanıp parfüm/ deodorant/ parabenli şampuanlar, sair kimyasal cilt bakım ürünleri kullanır ve hiç şüphesiz neticesinde tiroid bozuklukları yaşamışsa ve bu sefer de sentetik tiroid ilaçlarını özellikle hamileyken kullanmışsa…

- Üretimi İsrail olan ve içerisinde rahim kistlerine, dayanılmaz regli sancılarına, hormon bozukluklarına sebep olan yüzlerce kimyasal barındıran hazır pedleri kullanmışsa…

- Bu sefer de düzensiz adet, yumurtalık kisti sebebiyle sentetik hormonlar içeren doğum kontrol haplarını çatır çatır yutmuşsa…

- Özellikle tuvalet ve banyosunda çamaşır suyu başta olmak üzere, çeşitli kimyasallar kullanıp, idrarın sıcaklığı ile çözülen bu kimyasalları rahmine buhar yöntemi ile emdirmişse…

- Önüne gelen haram ve şüpheli Gdo'lu ürünleri yemişse…

- Milyarlık mobilyalar, yüzlerce liralık kombinler yapıp sadece mutfağından tasarruf edip trans yağlarla yemek yapmışsa…

Haliyle ileride evlendiğinde ya kısırlık problemi yaşayacak, ya da sorunlu bir gebeliği olacaktır. 

Bu kaçınılmaz bir sondur. 

Ben, ne teori yazıyorum, ne tahmin yürütüyorum.

Bunu herkes gözlemleyebilir.

Artık evlenen çiftlere;

- Çocuğunuz oluyor mu?

- Tedavili mi tedavisiz mi oldu?

- Normal mi sezaryen mi? diye sormak abes gelmiyor.

Bunca aşamayı geçip doğan çocuk, “astım, egzama, alerji, hiperaktif, otizm, diyabet” gibi onların hastalıktan dahi saymadığı bu etapları da geçebilmişse “vay canına” diyecek hale gelmişiz.

Peki neden? 

İslam’ın hududlarını aşıp, kafamıza göre yaşayıp sonra sorunsuz bir beden ya da  hayat nasıl bekleyebiliriz ki?

Sahabe, yiyecek hiç bir şeyi yokken dahi dikkat edip, önüne geleni yemediyse ki “zaruret” deyip yiyebilirdi de.

Biz neyimize güveniyoruz ki böylesine?

Bizim misaller, sahabeye değil de firavun misaline daha çok benziyor.

Keskin dişleri ile her şeyi yiyen, ve buna rağmen hayatında hiç sorun istemeyen, hastalanmak şöyle dursun “başı bile ağrımayan” bir hayatı talep edenin adı neydi? 

Firavun”du kardeşler.. 

Bize ne oluyor?

Bu ne tembellik?

Bu ne bencillik?

Bu beden bize emanet ise nasıl hıyanet edebiliriz Rabbimize?

Bu feraset ile bakabilseydik, her lokmamızı düşünerek yutardık.

Eskiler böyle kazandı, bizler böyle kaybettik. 

Ve hatalar silsilesi devam eder..

Anne, gebeliğinde sentetik/kimyasal ilaçlar kullanır.

Oysa Amerika'da yapılan tarafsız bir araştırmada; hamilelik döneminde alınan sentetik hormonların çocuklarının cinsellikleriyle bağlantılı olduğu ortaya çıktı.

En basit haliyle hamilelik döneminde “progesteron” kullanan annelerin çocuklarının yetişkinlik dönemine geldiğinde biseksüel ya da eşcinsel olma ihtimali, kullanmayan annelere göre kat kat yüksek.. 

Daha anne karnında bunu yaşayan bir bebek düşünün.. 

Peki ya sonra? 

- Anne bebeği doğuruyor. Komşusu bir tas çorba getirse “içinde ne var” diye soruyor; çok takva(!) ise…

- Aman abdestli yaptın değil mi?

Çocuğunun maneviyatı etkilenmesin” diye ham soficilik oynuyor; ama doğar doğmaz Allah'tan emanet yavrusuna ne zerk ettiriyor haberi yok.

Beşiğe uyumlu perde için saatlerini israf etti, 10 dakika bir prospektüs okumadı çünkü..

Okusaydı bu “a.$.ılar”ın içerisinde; düşük/kürtajla elde edilen 3 aylık "kız bebek" ceninlerinin akciğer fibroblast hücrelerinden üretilen "DNA"lar olduğunu görürdü.

İçerisine dahil olan “alüminyum, civa, domuz, maymun…” olayına hiç değinmiyorum..

A.$.ılar”da ki kız bebek ‘DNA'sı, erkek bebeğe enjekte edildiğinde ne olur?

Hoş, besmele ile “a.$.ı” yaptırınca, bebeğin tüm zararlardan kurtulacağına inanan, kendi kutsal kitaplarını beğenmeyip değiştirenlerin yazdığı literatür bilgileriyle bize bilgiçlik taslayanlara bakarsak ortada hiç sorun yok. 

O zaman ben, günde ortalama 50-60 “a.$.ı”dan sonra atopik hale gelen bebeklerin anneleri ile rüyamda görüşüyorum.

Bunlara göre her şey toz pembe çünkü.

Ananın ak-pak sütü bile zarar verir de “a.$.ı” zarar vermez bunlara göre! 

Devam edelim..

- Anne, kullan-at bebek bezi alıyor. Kim uğraşsın yıkanılan pamuk bebek bezleriyle?

Bebeğin cinsel organı, bezde bulunan “Dioksinler, Ftalatlar, Sodyum poliakrilat, Tribütiltin” başta olmak üzere, bir çok kimyasalı idrarın sıcaklığı ile emiyor..

Sonuç?

Üreme bozukluğu, erkeklerde cinsel uzuv küçüklüğü, sperm üretimi azlığı ve "hormonel bozukluğa”! yol açıyor. 

- Anne, “sütüm az” dedi, kimi üşendi, kimi hiç istemedi, kimi “daha doyurucu” diye sahte reklamlara aldandı, kimininse gerçekten sütü olmadı süt anne bulamadı, doğal mama yapmayı araştırmadı vs. sebeplerle bebeğe “mama" verdi.. 

Mamaların içeriğinde bulunan zehirler hakkında uzun uzun yazılır ancak ben başka bir yere değineceğim.

Mamaların sadece kutularında kullanılan “Bisphenol-A” maddesi!

Bir çok klinik araştırma sonuçlarına göre “BPA” vücutta hormon ve özellikle östrojen (kadınlık hormonu) gibi etki göstererek bebeklerde çeşitli gelişimsel ve hormonal problemlere yol açmaktadır.. 

- Anne, bebeğinin beslenmesine dikkat etmemeye devam etti..

Kantin usülü, “fast food” onun için günlük beslenme şeklini aldı..

Sadece “Burger King”in “vegan burger”indeki östrojen miktarının, cinsiyet değişikliği yapan birinin, günlük alacağı östrojen miktarından kat kat fazla olduğunu varsayarsak!?.

- Tablet, televizyon, netflix, kore dizileri, “e$ci.nsel” fenomenlerin özendiren hayat tarzlarını da sos edersek… 

BU ŞARTLAR ALTINDA BÜYÜYEN BİR BEBEĞİN, İLERİDE “E$ C.İNSEL” "OLMAMASI" ALLAH'IN BİR MUCİZESİ OLURDU HERHALDE!..

Şimdi anladık mı?

Gökten zembille inmiyor bu kadar “1gbt” üyesi

Bizim kucağımızda büyüyor.

Ben her zaman derim…

90 neslini kısır ettiler, 2000 neslini e$ ci.nsel ediyorlar, 2010 neslini otizm, 2020 neslini şizofren edecekler.. 

Ekini ve nesli helak edecekler!

Bunu Rabbimiz buyuruyor, bizim aciz nefsimiz değil..

Bu sebeple kadın, eve dönmelidir!

Kadın, tarla olmalıdır!

Kadın, tarlasını muhafaza etmelidir!

Onlar bugün bizim rahimlerimize savaş açmıştır.

Biliyorlar ki orada büyüyecek Selahaddinler, Musalar!

Biliyorlar ki bizim Peygamberimizin emri var ümmetine; "ÇOĞALIN!" diye..

İşte bu yüzden kadının tarla olma vasfı hedeflerindedir! 

Kadın kendi ekmeğini, sirkesini, yoğurdunu yapmalıdır..

Kadın evladını, kocasını, neslini ve Ümmeti Muhammedi kurtarmalıdır..

Bir eli ile beşiği, bir eli ile dünyayı sallamalıdır.

Asıl güç ve kudret budur. 

-Al Rabbim, senin bana tertemiz teslim ettiğin yavrumu ben de sana tertemiz teslim ediyorum!

-Yavrumu Kudüs neferi olsun diye büyütüyorum!.. diyen bir kadın kazanmıştır..

Selam olsun ayette "tarla" vasfını kazananlara.. 

.

Yağmur (Mirzayeva) İbiç, dikGAZETE.com

Uzun zamandır bir kaç doktor arkadaşımla “e$c.insellik” hakkında derin araştırmalar yapıyoruz.

Maddi, manevi etkenler, kimyasallar vs. derken, özet olarak size sadece şunu söyleyebilirim…

Her mevzu, bizi bir tek ayete çıkardı.

Bakara suresi / 223. ayeti celile;

“KADINLARINIZ SİZİN TARLANIZDIR!”

Şimdi bir çok kişinin kafasında aynı mana belirdi.

Bu ayet, “kadınlara, haram olan yollar dışında istediğiniz yerden yaklaşın” manasını kast eder.

Peki sadece bu mudur?

Evet bu da manalarından biridir. Lakin her zerresi binlerce hikmetlere açılan ayetlerimiz bize her dönem başka bir gerçeği sunmaktadır. 

Ne demek istediğim daha iyi anlaşılsın diye Nisa Suresi, 119. ayeti misal getireceğim;

“Yine onlara emredeceğim de Allah'ın yarattığını değiştirecekler!”

Evvelce bu ayetten, “dövme yapmak, dişleri inceltmek” anlaşıldı.

Daha sonra “estetik cerrahi” ile “burun estetiği, çeşitli silikonlar” anlaşıldı.

Bugün ise “DNA değişimleri, genetik müdahaleler” anlaşılıyor.

Peki yarın nasıl bir ifsad anlaşılacak?

Şu an bilemiyoruz.

Tek bildiğimiz; biz Kur’an'ımızı layık şekilde anlayamıyoruz. 

Gelelim “kadınlarınız sizin tarlanızdır” ayetine.. 

Vallahi ve Billahi” diyerek kelamımı te'kidleştiriyorum. 

Yahudi, bu ayeti bizden daha iyi anladı..

Tıpkı “evlenin ÇOĞALIN” hadisini bizden daha iyi anladıkları gibi…

Bizler böylesine büyük bir kitaba sahip olduğumuz halde, o kadar dar ve küçük pencereden baktık ki gerek ayetlere, gerek dinimize, gerek düşmanlarımıza..

Vurulduk ama, kanımız nereden aktı onu bile bilemedik..

Bilemeyince de bir türlü saramadık yaralarımızı.

Öyle ya, narkoz almış biri nasıl hissetsin ağrısını?

Önce uyanacak ki, sonra sızıyı hissedecek.

Bir çok kardeş, yazılarımın altına şu yorumu yazıyor. 

- Eee çözüm?

Çözüm, önümüze hazır paket gibi konmuyor. 

Bizler, toplum olarak sorunumuzu bilmiyoruz ki!

Nereden vurulduğunu bilmeyen birine “yarasının olduğunu” anlatmaya çalışıyoruz sadece.

Ben, ona içinde bulunduğu ahvali anlatmadan;

-Eline pamuk versem, nereye basacak?

-Önüne derman koysam, neresini saracak? 

Ben yazarak, herkese vurulduğu yeri göstermeye çalışıyorum;

Bak, burada” diyorum.

Sen bunu bunu yaptığın için bu yara açıldı” diyorum.

Sen sorununu çözdüğün an, çözüm zaten avuçlarında olacak..

Neydi Mecelle'nin kanunlarından biri, 

“Def'i mefâsid, celb-i menâfiden evlâdır!”

Yani; fesadı ortadan kaldırmak (zararlı olanı terk etmek) yararı gözetmekten daha önceliklidir. 

Demek ki biz sorunlarımızı, hatalarımızı görüp, terk ettiğimiz an, Rabbimizin yardımı ve vaadi bizlerle olacak.

Hatayı terk edebilmek zaten çözümdür kişiye.

Verdiğim misaller ve amacımı izah ettikten sonra asıl meselemi konuşmak isterim. 

Ne buyuruyordu Rabbimiz? 

- KADIN TARLADIR!

Toprak kanser olursa, mahsul vermez..

Toprak kötü olursa, ekin çürük olur..

Ekin bozulursa, Nesil bozulur.. 

- KADIN TARLADIR!

Ekinin, neslin, geleceğin, Selahaddin'in, Yavuz'un, Mehdi'nin anasıdır..

Kadın topraktır, tarladır!..

Hem maddi, hem manevi korunacak bir kutsaldır kadın..

Nasıl ki mushafa kirli elle dokunulmaz, nasıl ki Kabe çıplak gözle görülmez, nasıl ki mescide ayakkabıyla girilmez;

Tarla olan kadına da böyle yaklaşılmaz. Bu hassasiyet ile muhafaza edilir. 

İnsan dünya metaı olan tarlasını dahi çitlerle çeviriyor, başkasının tavuğunu dahi sokmuyor da, ayette emredilen ve hakiki tarla olan kadın ne oluyor da aynı hassasiyetle kendi benliğine yaklaşamıyor? 

Bu kelamlarım kirli zihinlere, feministlere, ‘kademciler’e değil.

Bir kadın olarak ne yapacağımı, nerede duracağımı, nasıl giyineceğimi bana ‘kadem’ ya da emir aldığı batı söyleyemez.

Haddimi, hududumu ancak Alemlerin Rabbi belirler.

Kelamlarımı bu yönde değerlendirirseniz, ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız.

Çünkü artık, manevi ifsadımızı anlatmaya kelamlarım yetmiyor. 

Bu nedenle sadece “maddi yönden gelen ifsadlar”a değineceğim bu yazımda.

Ki maddi olarak fıtratımızı kurtarırsak, manevi hallerimiz kendiliğinden düzelecek Biiznillahi Teala. 

Teflon tava”yı çizilmemesi için sadece tahta kaşıkla karıştıran, tül perdeleri kırışmasın diye en naif şekilde yıkayan bir kadın, iş kendine geldiğinde; 

- Çeşitli reklamlara aldanıp parfüm/ deodorant/ parabenli şampuanlar, sair kimyasal cilt bakım ürünleri kullanır ve hiç şüphesiz neticesinde tiroid bozuklukları yaşamışsa ve bu sefer de sentetik tiroid ilaçlarını özellikle hamileyken kullanmışsa…

- Üretimi İsrail olan ve içerisinde rahim kistlerine, dayanılmaz regli sancılarına, hormon bozukluklarına sebep olan yüzlerce kimyasal barındıran hazır pedleri kullanmışsa…

- Bu sefer de düzensiz adet, yumurtalık kisti sebebiyle sentetik hormonlar içeren doğum kontrol haplarını çatır çatır yutmuşsa…

- Özellikle tuvalet ve banyosunda çamaşır suyu başta olmak üzere, çeşitli kimyasallar kullanıp, idrarın sıcaklığı ile çözülen bu kimyasalları rahmine buhar yöntemi ile emdirmişse…

- Önüne gelen haram ve şüpheli Gdo'lu ürünleri yemişse…

- Milyarlık mobilyalar, yüzlerce liralık kombinler yapıp sadece mutfağından tasarruf edip trans yağlarla yemek yapmışsa…

Haliyle ileride evlendiğinde ya kısırlık problemi yaşayacak, ya da sorunlu bir gebeliği olacaktır. 

Bu kaçınılmaz bir sondur. 

Ben, ne teori yazıyorum, ne tahmin yürütüyorum.

Bunu herkes gözlemleyebilir.

Artık evlenen çiftlere;

- Çocuğunuz oluyor mu?

- Tedavili mi tedavisiz mi oldu?

- Normal mi sezaryen mi? diye sormak abes gelmiyor.

Bunca aşamayı geçip doğan çocuk, “astım, egzama, alerji, hiperaktif, otizm, diyabet” gibi onların hastalıktan dahi saymadığı bu etapları da geçebilmişse “vay canına” diyecek hale gelmişiz.

Peki neden? 

İslam’ın hududlarını aşıp, kafamıza göre yaşayıp sonra sorunsuz bir beden ya da  hayat nasıl bekleyebiliriz ki?

Sahabe, yiyecek hiç bir şeyi yokken dahi dikkat edip, önüne geleni yemediyse ki “zaruret” deyip yiyebilirdi de.

Biz neyimize güveniyoruz ki böylesine?

Bizim misaller, sahabeye değil de firavun misaline daha çok benziyor.

Keskin dişleri ile her şeyi yiyen, ve buna rağmen hayatında hiç sorun istemeyen, hastalanmak şöyle dursun “başı bile ağrımayan” bir hayatı talep edenin adı neydi? 

Firavun”du kardeşler.. 

Bize ne oluyor?

Bu ne tembellik?

Bu ne bencillik?

Bu beden bize emanet ise nasıl hıyanet edebiliriz Rabbimize?

Bu feraset ile bakabilseydik, her lokmamızı düşünerek yutardık.

Eskiler böyle kazandı, bizler böyle kaybettik. 

Ve hatalar silsilesi devam eder..

Anne, gebeliğinde sentetik/kimyasal ilaçlar kullanır.

Oysa Amerika'da yapılan tarafsız bir araştırmada; hamilelik döneminde alınan sentetik hormonların çocuklarının cinsellikleriyle bağlantılı olduğu ortaya çıktı.

En basit haliyle hamilelik döneminde “progesteron” kullanan annelerin çocuklarının yetişkinlik dönemine geldiğinde biseksüel ya da eşcinsel olma ihtimali, kullanmayan annelere göre kat kat yüksek.. 

Daha anne karnında bunu yaşayan bir bebek düşünün.. 

Peki ya sonra? 

- Anne bebeği doğuruyor. Komşusu bir tas çorba getirse “içinde ne var” diye soruyor; çok takva(!) ise…

- Aman abdestli yaptın değil mi?

Çocuğunun maneviyatı etkilenmesin” diye ham soficilik oynuyor; ama doğar doğmaz Allah'tan emanet yavrusuna ne zerk ettiriyor haberi yok.

Beşiğe uyumlu perde için saatlerini israf etti, 10 dakika bir prospektüs okumadı çünkü..

Okusaydı bu “a.$.ılar”ın içerisinde; düşük/kürtajla elde edilen 3 aylık "kız bebek" ceninlerinin akciğer fibroblast hücrelerinden üretilen "DNA"lar olduğunu görürdü.

İçerisine dahil olan “alüminyum, civa, domuz, maymun…” olayına hiç değinmiyorum..

A.$.ılar”da ki kız bebek ‘DNA'sı, erkek bebeğe enjekte edildiğinde ne olur?

Hoş, besmele ile “a.$.ı” yaptırınca, bebeğin tüm zararlardan kurtulacağına inanan, kendi kutsal kitaplarını beğenmeyip değiştirenlerin yazdığı literatür bilgileriyle bize bilgiçlik taslayanlara bakarsak ortada hiç sorun yok. 

O zaman ben, günde ortalama 50-60 “a.$.ı”dan sonra atopik hale gelen bebeklerin anneleri ile rüyamda görüşüyorum.

Bunlara göre her şey toz pembe çünkü.

Ananın ak-pak sütü bile zarar verir de “a.$.ı” zarar vermez bunlara göre! 

Devam edelim..

- Anne, kullan-at bebek bezi alıyor. Kim uğraşsın yıkanılan pamuk bebek bezleriyle?

Bebeğin cinsel organı, bezde bulunan “Dioksinler, Ftalatlar, Sodyum poliakrilat, Tribütiltin” başta olmak üzere, bir çok kimyasalı idrarın sıcaklığı ile emiyor..

Sonuç?

Üreme bozukluğu, erkeklerde cinsel uzuv küçüklüğü, sperm üretimi azlığı ve "hormonel bozukluğa”! yol açıyor. 

- Anne, “sütüm az” dedi, kimi üşendi, kimi hiç istemedi, kimi “daha doyurucu” diye sahte reklamlara aldandı, kimininse gerçekten sütü olmadı süt anne bulamadı, doğal mama yapmayı araştırmadı vs. sebeplerle bebeğe “mama" verdi.. 

Mamaların içeriğinde bulunan zehirler hakkında uzun uzun yazılır ancak ben başka bir yere değineceğim.

Mamaların sadece kutularında kullanılan “Bisphenol-A” maddesi!

Bir çok klinik araştırma sonuçlarına göre “BPA” vücutta hormon ve özellikle östrojen (kadınlık hormonu) gibi etki göstererek bebeklerde çeşitli gelişimsel ve hormonal problemlere yol açmaktadır.. 

- Anne, bebeğinin beslenmesine dikkat etmemeye devam etti..

Kantin usülü, “fast food” onun için günlük beslenme şeklini aldı..

Sadece “Burger King”in “vegan burger”indeki östrojen miktarının, cinsiyet değişikliği yapan birinin, günlük alacağı östrojen miktarından kat kat fazla olduğunu varsayarsak!?.

- Tablet, televizyon, netflix, kore dizileri, “e$ci.nsel” fenomenlerin özendiren hayat tarzlarını da sos edersek… 

BU ŞARTLAR ALTINDA BÜYÜYEN BİR BEBEĞİN, İLERİDE “E$ C.İNSEL” "OLMAMASI" ALLAH'IN BİR MUCİZESİ OLURDU HERHALDE!..

Şimdi anladık mı?

Gökten zembille inmiyor bu kadar “1gbt” üyesi

Bizim kucağımızda büyüyor.

Ben her zaman derim…

90 neslini kısır ettiler, 2000 neslini e$ ci.nsel ediyorlar, 2010 neslini otizm, 2020 neslini şizofren edecekler.. 

Ekini ve nesli helak edecekler!

Bunu Rabbimiz buyuruyor, bizim aciz nefsimiz değil..

Bu sebeple kadın, eve dönmelidir!

Kadın, tarla olmalıdır!

Kadın, tarlasını muhafaza etmelidir!

Onlar bugün bizim rahimlerimize savaş açmıştır.

Biliyorlar ki orada büyüyecek Selahaddinler, Musalar!

Biliyorlar ki bizim Peygamberimizin emri var ümmetine; "ÇOĞALIN!" diye..

İşte bu yüzden kadının tarla olma vasfı hedeflerindedir! 

Kadın kendi ekmeğini, sirkesini, yoğurdunu yapmalıdır..

Kadın evladını, kocasını, neslini ve Ümmeti Muhammedi kurtarmalıdır..

Bir eli ile beşiği, bir eli ile dünyayı sallamalıdır.

Asıl güç ve kudret budur. 

-Al Rabbim, senin bana tertemiz teslim ettiğin yavrumu ben de sana tertemiz teslim ediyorum!

-Yavrumu Kudüs neferi olsun diye büyütüyorum!.. diyen bir kadın kazanmıştır..

Selam olsun ayette "tarla" vasfını kazananlara.. 

.

Yağmur (Mirzayeva) İbiç, dikGAZETE.com