Tek kadın rejimi

Tek kadın rejimi

Tek kadın rejimi Tek kadın rejimi

Tek adam rejimine karşı ortak muhalefetin bir yanı çöktü.

Başından beri Altılı Masa için “sanki bu maya tutmadı” (*) dedim, sonra “üzümün çöpü, armudun sapı” (**) demenin zamanının geçtiğini, Kılıçdaroğlu adaylığında ortaklaşmak gerektiğini düşündüğümü söyledim, zira Altılı Masa etrafında Akşener merkezli bir uzlaşmazlık olduğunu görmek zor değildi.

Akşener ve partisi, Kılıçdaroğlu adaylığına ikna olmamış olabilir, gerekçelerinde kendi açısından haklı olabilir. Ama her şeyin bir adabı var, son dakikaya kadar bekleyip, zehir zemberek bir açıklama ile masadan kalkmak da neyin nesi? 

Bunu yapabilen bir siyasetçiye tek adam rejiminden kurtulmak için güvenilmeyeceği de bu vesile ile ortaya çıkmış oldu.

Olayın iki boyutu var; birincisi, Akşener’in Türkiye’nin geldiği noktaya rağmen şahsi siyasi hesapları bir yana bırakamayan bir siyasetçi olması. İkincisi, milliyetçi muhafazakâr siyaset anlayışı çerçevesinde, CHP, Alevi, Kürt alerjisini aşamamış veya aşmaya niyeti olmaması. 

Söz konusu olan, bir yandan siyasi hırs, diğer taraftan geçmişin önyargılarının devamı ise, Erdoğan liderliğinde AK Parti rejimine neden itiraz ediyoruz? 

Tek adam rejimi yerini ‘tek kadın rejimi’nin alması için mi?

Seçim sonrasında parlamenter rejime dönüş vaadi açısından uzlaşmacı kişiliği ile güvenilir ve tekrar sembolik Cumhurbaşkanlığına geçişi sindirebilecek bir kişi olması nedeniyle anlamlı idi. Nitekim, belli ki, Altılı Masa’nın diğer dört muhafazakâr sağ siyaset temsilcisi genel başkanlarının telakkisi de buydu. Akşener, ise bu siyasetçilerin hepsini şahsi siyasi hırs ile hareket etmekle itham ediyor.

Kişisel hırsı olmayan siyasetçi olmaz, ama bu isimlerden hiçbirinin Akşener ile şahsi siyasi hırs konusunda kıyas edilemeyeceği ortada. Bu isimlerden, Karamollaoğlu bu açıdan rüştünü ispat etmiş eski bir siyasetçi. Davutoğlu, Başbakanlık yapmış, milletvekilliği uğruna ismini yıpratmaya tenezzül etmeyecek birisi. Babacan, keza AK Parti kabinelerinde bakanlık yapmış, aklına yatmasa tekrar eski evine dönme imkânı olan bir isim.

DP Genel Başkanı Uysal, çok yeni bir siyasetçi, ama zaten tek meselesi milletvekilliği olsa, doğrudan CHP listesinden bu isteğini gerçekleştirebilirdi. Zira, CHP listelerinden milletvekili olan pek çok sağ siyasetçi var. 

Bu şartlar altında, masadan kalkmak bir yana, Akşener’in düne kadar birlikte davrandığı bu isimleri itham ve karalama mevzusu yapması, siyasi kişiliğini iyice gözler önüne sermiş oldu.

Bunu yapan, belki de, bir noktada Erdoğan liderliğinde yeni iktidar tablosu içinde yer almanın hesabını da yapıyordur. MHP’nin iktidara payanda olmak bir yana ayak bağı olmaya başladığı ortada, belki onun yerini almayı hedefliyordur.

Kim bilir?

.

Nuray Mert, dikGAZETE.com

(*) Sanki bu maya tutmamış gibi

https://www.dikgazete.com/yazi/sanki-bu-maya-tutmamis-gibi-4433.html

(**) Kirazın sapı, üzümün çöpü

https://www.dikgazete.com/yazi/kirazin-sapi-uzumun-copu-5293.html

Tek adam rejimine karşı ortak muhalefetin bir yanı çöktü.

Başından beri Altılı Masa için “sanki bu maya tutmadı” (*) dedim, sonra “üzümün çöpü, armudun sapı” (**) demenin zamanının geçtiğini, Kılıçdaroğlu adaylığında ortaklaşmak gerektiğini düşündüğümü söyledim, zira Altılı Masa etrafında Akşener merkezli bir uzlaşmazlık olduğunu görmek zor değildi.

Akşener ve partisi, Kılıçdaroğlu adaylığına ikna olmamış olabilir, gerekçelerinde kendi açısından haklı olabilir. Ama her şeyin bir adabı var, son dakikaya kadar bekleyip, zehir zemberek bir açıklama ile masadan kalkmak da neyin nesi? 

Bunu yapabilen bir siyasetçiye tek adam rejiminden kurtulmak için güvenilmeyeceği de bu vesile ile ortaya çıkmış oldu.

Olayın iki boyutu var; birincisi, Akşener’in Türkiye’nin geldiği noktaya rağmen şahsi siyasi hesapları bir yana bırakamayan bir siyasetçi olması. İkincisi, milliyetçi muhafazakâr siyaset anlayışı çerçevesinde, CHP, Alevi, Kürt alerjisini aşamamış veya aşmaya niyeti olmaması. 

Söz konusu olan, bir yandan siyasi hırs, diğer taraftan geçmişin önyargılarının devamı ise, Erdoğan liderliğinde AK Parti rejimine neden itiraz ediyoruz? 

Tek adam rejimi yerini ‘tek kadın rejimi’nin alması için mi?

Seçim sonrasında parlamenter rejime dönüş vaadi açısından uzlaşmacı kişiliği ile güvenilir ve tekrar sembolik Cumhurbaşkanlığına geçişi sindirebilecek bir kişi olması nedeniyle anlamlı idi. Nitekim, belli ki, Altılı Masa’nın diğer dört muhafazakâr sağ siyaset temsilcisi genel başkanlarının telakkisi de buydu. Akşener, ise bu siyasetçilerin hepsini şahsi siyasi hırs ile hareket etmekle itham ediyor.

Kişisel hırsı olmayan siyasetçi olmaz, ama bu isimlerden hiçbirinin Akşener ile şahsi siyasi hırs konusunda kıyas edilemeyeceği ortada. Bu isimlerden, Karamollaoğlu bu açıdan rüştünü ispat etmiş eski bir siyasetçi. Davutoğlu, Başbakanlık yapmış, milletvekilliği uğruna ismini yıpratmaya tenezzül etmeyecek birisi. Babacan, keza AK Parti kabinelerinde bakanlık yapmış, aklına yatmasa tekrar eski evine dönme imkânı olan bir isim.

DP Genel Başkanı Uysal, çok yeni bir siyasetçi, ama zaten tek meselesi milletvekilliği olsa, doğrudan CHP listesinden bu isteğini gerçekleştirebilirdi. Zira, CHP listelerinden milletvekili olan pek çok sağ siyasetçi var. 

Bu şartlar altında, masadan kalkmak bir yana, Akşener’in düne kadar birlikte davrandığı bu isimleri itham ve karalama mevzusu yapması, siyasi kişiliğini iyice gözler önüne sermiş oldu.

Bunu yapan, belki de, bir noktada Erdoğan liderliğinde yeni iktidar tablosu içinde yer almanın hesabını da yapıyordur. MHP’nin iktidara payanda olmak bir yana ayak bağı olmaya başladığı ortada, belki onun yerini almayı hedefliyordur.

Kim bilir?

.

Nuray Mert, dikGAZETE.com

(*) Sanki bu maya tutmamış gibi

https://www.dikgazete.com/yazi/sanki-bu-maya-tutmamis-gibi-4433.html

(**) Kirazın sapı, üzümün çöpü

https://www.dikgazete.com/yazi/kirazin-sapi-uzumun-copu-5293.html