Târihi sürecin öğrettiği: Devlet Ebed-Müddet, ya da “Ya Devlet başa, Ya kuzgun leşe”…
Târihi sürecin öğrettiği: Devlet Ebed-Müddet, ya da “Ya Devlet başa, Ya kuzgun leşe”…
- 24-03-2021 08:32
- 43
- 24-03-2021 08:32
- 43
Devlet, toprak bütünlüğüne bağlı olarak siyasal bakımdan örgütlenmiş Millet veya Milletler Topluluğu’nun oluşturduğu tüzel varlıktır.
Devletin Unsurları ise;
İnsan Unsuru: Halk ya da Millet unsuru da diyebiliriz. Belirli bir alanda birlikte yaşayan ve çeşitli bağlarla ortak yaşama iradesi gösteren insan topluluğudur.
Türk Milleti tarihin her döneminde birden çok devleti olan bir millettir. Her dönemde de milletin fertleri bir devlet çatısı altında yaşamayı istemiştir.
En büyük sıkıntı ise, alt kimlik olarak adlandırılan kesimleri emperyalizmin her devirde istismar etmesidir.
Türk Milleti’ni meydana getiren soydaşlarımızın, İnanç (Din), tarih, coğrafya, töre ve Millî terbiye gibi ortak değerler vardır.
Ortak İrâde, insan unsurunun en önemli parçasıdır.
Ülke insanının tüm manevi değerleri, bu değerlere ve birbirine bağlılığı, Gelecekte birlikte yaşama azim ve kararlılığı, Ülkedeki siyasi birlik ve kararlılık, Katılımcılık, Vatandaş memnuniyeti…
İnsanların ülkenin geleceğine, siyasilere duyduğu güven ve itimat…
İşte tüm bu manevi değerler, anlayacağınız Çanakkale’de etten duvar olan iradeye biz Ortak irade / Milli kararlılık diyoruz.
Biz, ABD ve Batı gibi emperyalizm, kölecilik, sömürü vb. yöntemler hiç uygulamayan belki de tek milletiz.
En kötüsü de dünyada en çok asimilasyon ve soykırıma uğramış milletlerden biridir Türk Milleti…
Bölgede yaşayan Türk ve Akraba Topluluklar için aşağıda başlıklarına değindiğim Ortak Değerler’i söyleyebiliriz.
Dış Tehditler, Kültürel-Tarihi Kökler, Din, Toprak -Coğrafi- Birliği, Medeniyet ve Kültür Birliği, Dünyaya Aynı Kapılardan Çıkabilme ve Açılabilme, Ekolojik Problemler vb. görüldüğü üzere, Kürt, Arnavut, Çerkez, Arap vb. demeden bizim medeniyet coğrafyamızda burada sayılan birlikteliğin tamâmı vardır.
Lozan’da Türkiye Cumhuriyeti, asli unsur olarak Müslümanları ifade etmiş, bölge coğrafyasına dünyadan bakınca da TÜRK=MÜSLÜMAN’dır.
Cumhurbaşkanlığı forsundaki 16 Büyük Türk Devleti ve diğer devletler Türk, Kürt, Arap, Çerkez, Arnavut, Boşnak hatta Acem ortak geçmişin devletleridir.
Bosna’da bizim entel Müslümanlar gidip onlara “Siz Türk değilsiniz!” diyene kadar camilerde “TÜRKLÜĞÜN ŞARTLARI” öğretilirdi; 1- Kelime-i şahadet, 2-Namaz, 3-Zekât 4-Oruç, 5-Hac. Buraya kadar İslâm’ın Şartları değil mi? Bir madde daha var. 6-CİHAD ETMEK. “Türk” demek ki, bir ırkın adı değilmiş.
Ayrıca; Türk’ün suçu, fethettiği toprakları tüm Müslümanlara yurt yapmak mıdır?
Düşünelim…
Acaba, Kürtçülük yapanlar şunu düşünüyorlar mı?
Tüm değerler manzumelerini, sosyal yapılarını, örf, adet ve törelerini Türk Milleti’nin hükümranlık yaptığı devletlerde korudular. Şu an iş tuttukları Haçlı batı ile bunu sağlayabilirler miydi?
Son büyük devletimiz Osmanlı’dan Müslüman hiçbir unsuru bizden Kurtuluş Savaşı ile kopmamış, İngilizler, Fransızlar, Rus ve İtalyanların 1. Dünya Savaşı’ndaki işgalleri ile kopmuştur.
Bugün Suriye, Irak, Balkanlar, Kafkasya, Arap Yarımadası ve Kuzey Afrika’da yaşayan insanlar bizim devletimizin yurttaşıydı.
İşgâl ve iğfal ile anayurttan kopartıldılar.
Tüm bu coğrafyada soydaşlarımız, dindaşlarımız ve ortak mâzinin insanları yaşıyor.
Bu gün Somali’de kolunu semâya kaldırıp, “bozkurt” yapan Hz. Bilâl’in akrabaları bizim de akrabamızdır. Bu davranışlarının inanç, kültür, medeniyet vb. ortak değerleri vardır, ecdâdımızın bölgeye götürdüğü hizmet ve katkılar vardır.
Bölücülüğün rengi diye sunulan renklere bakın…
SARI-YEŞİL-KIRMIZI ve GÖKMAVİ.
Adriyatik’ten Çin Seddi’ne Milletimizin renkleri değil midir? Bu gün bağımsız Türk devletlerinin bayraklarına bakın. Bu renkler var sâdece..
Ortak tarihimiz ve Ayyıldızlı bayrağımızda Kürt Atalarımızın da kanı var.
Türk’ün olduğu her yerde Kürt var.
Dolayısıyla Kürt, Türk bedeninde “tırnak” değildir.
Bedenin her yerindedir.
Yani Türk ve Kürt “Et-Tırnak” diyen eksik söylemiştir.
Bilerek ve kasıtlı söylendiyse hâindir.
Sorun Fars Dili ve Kültürü’nün baskısıdır.
Maâlesef Selçuklu’nun resmî dili Farsça’dır. Hoca Ahmet Yesevî Atamız ne diyor;
“Sevmiyorlar bilginler sizin Türkçe dilini
Erenlerden işitsen açar gönül dilini
Ayet-hadis anlamı Türkçe olsa duyarlar
Anlamına erenler başı eğip uyarlar
Miskin hafız Hoca Ahmet yedi atana rahmet
Fars dilini bilir de sevip söyler Türkçe’yi..”
Dilimizi neden kaybettiğimizi anladınız mı şimdi?
Osmanlı Padişahlarının çoğunun divanları da Farsça değil mi?
Şia Hazara Türkleri, Farsça konuşur, İran’da Talış Türkleri ve Kürt Türkleri Farsça konuşmaktadır. Ancak tüm bu anadili Farsça olan Türk Halkların töre ve terbiyesi, inancı birdir.
Devletimiz insanına güvenmelidir.
Türk ve Akraba Topluluklar Haritaları’na ivedilikle Kürtler eklenmelidir.
Dış Türkler kadar, Dış Kürtler de bizim soydaşımızdır.
Suriye ve Irak’ta Kürt, Türkmen’den ayrıştırılmamalıdır. Bu ayrışma emperyalizmin tuzağıdır.
Türkiye, bu tuzağa düşemez.
Millî bayramımız Nevruz, dinî ve resmî bayramlar arasında boğulmuştur.
Medeniyetimizin ortak değeri olan Nevruz Günü tatil olmalıdır.
Kürt=PKK değildir. EN FAZLA ŞEHİT VEREN İL ŞIRNAK’tır… Bu gerçek özellikle halkımıza anlatılmalıdır.
Köy adları Kürtçe ise eskiye dönebilir, Ermenice olanlara dönülmemelidir. Ermenice, Rumca olan varsa buralara Türkçe adlar verilmelidir.
Kürtler’in tamamı Sünni’dir.
Din, ırkçı tezlerin tahakkümünden de mezhepçi fitnenin bağnazlık ve ihanetinden de kurtarılmalıdır.
Alevi/Şii-Sünni ayrımcılığı Karabağ Hârekâtı’ndan sonra alttan alttan işlenmektedir.
Örnek mi?
Azerbaycan ordumuza birileri Şah Hatayî (İsmâil)’in Kızılbaş Ordusu demektedir.
Hayır!.
İnsanımız ne diyor ordumuza?.. “Muhammedin (SAV) Ordusu..” ordularımız, Muhammedin (SAV) Ordusu’dur.
Türkiye dışında da; Azerbaycan Türkleri ve Irak Türkmenleri’nin bir kısmı, Afganistan’daki Hazara Türkleri Şiâ (Câferî)’dir.
Kalan Türkler, Hanefi’dir.
İmâm-ı Âzam kaba taassuba karşı ve akılcıdır.
O fetvâ verene kadar, Abbâsiler Türklere kâfir muamelesi yapıyor ve cizye/fidye alıyorlardı.
Buna bâzıları bozulacak, ama geçen bir Arap şeyh, aynaya ve geçmişine bakmadan “Türkler Mevâlî, İslâm Dünyası’na öncü olamaz!” diyor.
“Mevâlî” ne mi?
Arapların köleleri…
Kibarcası, Arap olmayan Müslümanlar.. Hepimiz biliyoruz ki, Emevî de Abbâsi de ırkçıydı..
Camilerimizde dört büyük hâlifeden sonra beşinci hâlife Hz. Hasan’ın adı, altıncı hâlife olarak Hz. Hüseyin’in adı yazar. Türk Milleti, Arapların arasındaki siyasi kavgalara taraf olmadığı gibi, bu kavganın mezhepçiliğe dönüşmesine de rıza göstermemiştir.
Kürt kökenli kardeşlerimize, PKK’nın Karabağ’da Ermenilerle işbirliği yaptığı, Azerbaycan’ın İslâm olan Ordusu’nda da Kürt Subaylar, Komutanlar, Erler olduğunu hatta Azerbaycan Devlet Başkanı’nın da Kürt Kökenli olduğunu söylemeliyiz.
Şiî kardeşlerimize de Fars etkisindeki İran’ın Ermenileri desteklediği anlatılmalıdır.
Egemenlik unsuru: Bağımsız olmak anlamına gelmektedir. Ekonomik bağımsızlık, Tam bağımsızlık kavramının temel koşutudur. Atalarımız diyor ya; “Borç almaya alışan emir almaya da alışır.”
Tam bağımsız olmayan devletler, emperyalizmin güdümüne girerler.
15 Temmuz ihâneti de egemenlik kavramının devlet için ne kadar önemli olduğunun, devletin ise milletlerin bekâsı için ne kadar elzem olduğunu bize göstermiştir.
Ülke unsuru: Devlet sınırları öngörülebilir bir toprağa sahip olmalıdır. Milletimizin yaşadığı coğrafyadır ki Vatan da diyoruz. Z. Gökalp merhum;
“Vatan ne Türkiye’dir Türklere, ne Türkistan
Vatan, büyük ve müebbet bir ülkedir: Turan” diyor.
Buradan anlaşılan devletlerin mevcut sınırları var; bir de halkın büyük ideallerinde saklı bir mefkûre ve beklenti var.
Diğer devlet ve milletlerin de bu tarz idealleri vardır.
Örneğin, “Megola İdea” ortaya atıldığında, bağımsız bir Yunanistan dahî yoktu. Megola İdea’nın son maddesi, “Büyük Yunanistan’ın başkenti İstanbul”dur.
Hayalin büyüklüğüne bakın!..
Hâsılı, Milletler için Millî Mefkûreleri çok değerlidir.
Ülke Birliği için Güçlü bir Türk Devleti şarttır.
Çevremizde ve dünyada etkin olmak için, gerek Türk Birliği, gerek İttihâd-ı İslâm için Güçlü ve Büyük Türkiye şarttır.
Bu ise çok çalışma, Millet ve devlete fedâkârlıkla hizmet ile üretmekle sağlanır.
Birlikte Mücâdelenin, bekânın, tam bağımsızlığın, Milletçe dik durabilmenin temel şartı, Devletin İhyâsı ve devlete sadâkattir.
15 Temmuz İhâneti, Millî şuurun ne kadar gerekli olduğunu, devletin kıymetini bize göstermiştir.
Kutlu Atalarımız ne diyor; “YA DEVLET BAŞA, YA KUZGUN LEŞE!” Yani, “Başında devletin olmazsa, kuzgunlara yem olursun.”
Müslüman Milletimizin topraklarında kıyamete kadar pâyidâr olması için çok çalışacağız, uyanık ve ferâsetli olacağız. Ecdâd ne diyor; “DEVLET, EBED-MÜDDET!”
Devletin temelinin ADALET olduğunu da asla unutmayacağız.
.
Emekli Yarbay Halil MERT, dikGAZETE.com
-Strateji ve Yönetim Uzmanı-
Devlet, toprak bütünlüğüne bağlı olarak siyasal bakımdan örgütlenmiş Millet veya Milletler Topluluğu’nun oluşturduğu tüzel varlıktır.
Devletin Unsurları ise;
İnsan Unsuru: Halk ya da Millet unsuru da diyebiliriz. Belirli bir alanda birlikte yaşayan ve çeşitli bağlarla ortak yaşama iradesi gösteren insan topluluğudur.
Türk Milleti tarihin her döneminde birden çok devleti olan bir millettir. Her dönemde de milletin fertleri bir devlet çatısı altında yaşamayı istemiştir.
En büyük sıkıntı ise, alt kimlik olarak adlandırılan kesimleri emperyalizmin her devirde istismar etmesidir.
Türk Milleti’ni meydana getiren soydaşlarımızın, İnanç (Din), tarih, coğrafya, töre ve Millî terbiye gibi ortak değerler vardır.
Ortak İrâde, insan unsurunun en önemli parçasıdır.
Ülke insanının tüm manevi değerleri, bu değerlere ve birbirine bağlılığı, Gelecekte birlikte yaşama azim ve kararlılığı, Ülkedeki siyasi birlik ve kararlılık, Katılımcılık, Vatandaş memnuniyeti…
İnsanların ülkenin geleceğine, siyasilere duyduğu güven ve itimat…
İşte tüm bu manevi değerler, anlayacağınız Çanakkale’de etten duvar olan iradeye biz Ortak irade / Milli kararlılık diyoruz.
Biz, ABD ve Batı gibi emperyalizm, kölecilik, sömürü vb. yöntemler hiç uygulamayan belki de tek milletiz.
En kötüsü de dünyada en çok asimilasyon ve soykırıma uğramış milletlerden biridir Türk Milleti…
Bölgede yaşayan Türk ve Akraba Topluluklar için aşağıda başlıklarına değindiğim Ortak Değerler’i söyleyebiliriz.
Dış Tehditler, Kültürel-Tarihi Kökler, Din, Toprak -Coğrafi- Birliği, Medeniyet ve Kültür Birliği, Dünyaya Aynı Kapılardan Çıkabilme ve Açılabilme, Ekolojik Problemler vb. görüldüğü üzere, Kürt, Arnavut, Çerkez, Arap vb. demeden bizim medeniyet coğrafyamızda burada sayılan birlikteliğin tamâmı vardır.
Lozan’da Türkiye Cumhuriyeti, asli unsur olarak Müslümanları ifade etmiş, bölge coğrafyasına dünyadan bakınca da TÜRK=MÜSLÜMAN’dır.
Cumhurbaşkanlığı forsundaki 16 Büyük Türk Devleti ve diğer devletler Türk, Kürt, Arap, Çerkez, Arnavut, Boşnak hatta Acem ortak geçmişin devletleridir.
Bosna’da bizim entel Müslümanlar gidip onlara “Siz Türk değilsiniz!” diyene kadar camilerde “TÜRKLÜĞÜN ŞARTLARI” öğretilirdi; 1- Kelime-i şahadet, 2-Namaz, 3-Zekât 4-Oruç, 5-Hac. Buraya kadar İslâm’ın Şartları değil mi? Bir madde daha var. 6-CİHAD ETMEK. “Türk” demek ki, bir ırkın adı değilmiş.
Ayrıca; Türk’ün suçu, fethettiği toprakları tüm Müslümanlara yurt yapmak mıdır?
Düşünelim…
Acaba, Kürtçülük yapanlar şunu düşünüyorlar mı?
Tüm değerler manzumelerini, sosyal yapılarını, örf, adet ve törelerini Türk Milleti’nin hükümranlık yaptığı devletlerde korudular. Şu an iş tuttukları Haçlı batı ile bunu sağlayabilirler miydi?
Son büyük devletimiz Osmanlı’dan Müslüman hiçbir unsuru bizden Kurtuluş Savaşı ile kopmamış, İngilizler, Fransızlar, Rus ve İtalyanların 1. Dünya Savaşı’ndaki işgalleri ile kopmuştur.
Bugün Suriye, Irak, Balkanlar, Kafkasya, Arap Yarımadası ve Kuzey Afrika’da yaşayan insanlar bizim devletimizin yurttaşıydı.
İşgâl ve iğfal ile anayurttan kopartıldılar.
Tüm bu coğrafyada soydaşlarımız, dindaşlarımız ve ortak mâzinin insanları yaşıyor.
Bu gün Somali’de kolunu semâya kaldırıp, “bozkurt” yapan Hz. Bilâl’in akrabaları bizim de akrabamızdır. Bu davranışlarının inanç, kültür, medeniyet vb. ortak değerleri vardır, ecdâdımızın bölgeye götürdüğü hizmet ve katkılar vardır.
Bölücülüğün rengi diye sunulan renklere bakın…
SARI-YEŞİL-KIRMIZI ve GÖKMAVİ.
Adriyatik’ten Çin Seddi’ne Milletimizin renkleri değil midir? Bu gün bağımsız Türk devletlerinin bayraklarına bakın. Bu renkler var sâdece..
Ortak tarihimiz ve Ayyıldızlı bayrağımızda Kürt Atalarımızın da kanı var.
Türk’ün olduğu her yerde Kürt var.
Dolayısıyla Kürt, Türk bedeninde “tırnak” değildir.
Bedenin her yerindedir.
Yani Türk ve Kürt “Et-Tırnak” diyen eksik söylemiştir.
Bilerek ve kasıtlı söylendiyse hâindir.
Sorun Fars Dili ve Kültürü’nün baskısıdır.
Maâlesef Selçuklu’nun resmî dili Farsça’dır. Hoca Ahmet Yesevî Atamız ne diyor;
“Sevmiyorlar bilginler sizin Türkçe dilini
Erenlerden işitsen açar gönül dilini
Ayet-hadis anlamı Türkçe olsa duyarlar
Anlamına erenler başı eğip uyarlar
Miskin hafız Hoca Ahmet yedi atana rahmet
Fars dilini bilir de sevip söyler Türkçe’yi..”
Dilimizi neden kaybettiğimizi anladınız mı şimdi?
Osmanlı Padişahlarının çoğunun divanları da Farsça değil mi?
Şia Hazara Türkleri, Farsça konuşur, İran’da Talış Türkleri ve Kürt Türkleri Farsça konuşmaktadır. Ancak tüm bu anadili Farsça olan Türk Halkların töre ve terbiyesi, inancı birdir.
Devletimiz insanına güvenmelidir.
Türk ve Akraba Topluluklar Haritaları’na ivedilikle Kürtler eklenmelidir.
Dış Türkler kadar, Dış Kürtler de bizim soydaşımızdır.
Suriye ve Irak’ta Kürt, Türkmen’den ayrıştırılmamalıdır. Bu ayrışma emperyalizmin tuzağıdır.
Türkiye, bu tuzağa düşemez.
Millî bayramımız Nevruz, dinî ve resmî bayramlar arasında boğulmuştur.
Medeniyetimizin ortak değeri olan Nevruz Günü tatil olmalıdır.
Kürt=PKK değildir. EN FAZLA ŞEHİT VEREN İL ŞIRNAK’tır… Bu gerçek özellikle halkımıza anlatılmalıdır.
Köy adları Kürtçe ise eskiye dönebilir, Ermenice olanlara dönülmemelidir. Ermenice, Rumca olan varsa buralara Türkçe adlar verilmelidir.
Kürtler’in tamamı Sünni’dir.
Din, ırkçı tezlerin tahakkümünden de mezhepçi fitnenin bağnazlık ve ihanetinden de kurtarılmalıdır.
Alevi/Şii-Sünni ayrımcılığı Karabağ Hârekâtı’ndan sonra alttan alttan işlenmektedir.
Örnek mi?
Azerbaycan ordumuza birileri Şah Hatayî (İsmâil)’in Kızılbaş Ordusu demektedir.
Hayır!.
İnsanımız ne diyor ordumuza?.. “Muhammedin (SAV) Ordusu..” ordularımız, Muhammedin (SAV) Ordusu’dur.
Türkiye dışında da; Azerbaycan Türkleri ve Irak Türkmenleri’nin bir kısmı, Afganistan’daki Hazara Türkleri Şiâ (Câferî)’dir.
Kalan Türkler, Hanefi’dir.
İmâm-ı Âzam kaba taassuba karşı ve akılcıdır.
O fetvâ verene kadar, Abbâsiler Türklere kâfir muamelesi yapıyor ve cizye/fidye alıyorlardı.
Buna bâzıları bozulacak, ama geçen bir Arap şeyh, aynaya ve geçmişine bakmadan “Türkler Mevâlî, İslâm Dünyası’na öncü olamaz!” diyor.
“Mevâlî” ne mi?
Arapların köleleri…
Kibarcası, Arap olmayan Müslümanlar.. Hepimiz biliyoruz ki, Emevî de Abbâsi de ırkçıydı..
Camilerimizde dört büyük hâlifeden sonra beşinci hâlife Hz. Hasan’ın adı, altıncı hâlife olarak Hz. Hüseyin’in adı yazar. Türk Milleti, Arapların arasındaki siyasi kavgalara taraf olmadığı gibi, bu kavganın mezhepçiliğe dönüşmesine de rıza göstermemiştir.
Kürt kökenli kardeşlerimize, PKK’nın Karabağ’da Ermenilerle işbirliği yaptığı, Azerbaycan’ın İslâm olan Ordusu’nda da Kürt Subaylar, Komutanlar, Erler olduğunu hatta Azerbaycan Devlet Başkanı’nın da Kürt Kökenli olduğunu söylemeliyiz.
Şiî kardeşlerimize de Fars etkisindeki İran’ın Ermenileri desteklediği anlatılmalıdır.
Egemenlik unsuru: Bağımsız olmak anlamına gelmektedir. Ekonomik bağımsızlık, Tam bağımsızlık kavramının temel koşutudur. Atalarımız diyor ya; “Borç almaya alışan emir almaya da alışır.”
Tam bağımsız olmayan devletler, emperyalizmin güdümüne girerler.
15 Temmuz ihâneti de egemenlik kavramının devlet için ne kadar önemli olduğunun, devletin ise milletlerin bekâsı için ne kadar elzem olduğunu bize göstermiştir.
Ülke unsuru: Devlet sınırları öngörülebilir bir toprağa sahip olmalıdır. Milletimizin yaşadığı coğrafyadır ki Vatan da diyoruz. Z. Gökalp merhum;
“Vatan ne Türkiye’dir Türklere, ne Türkistan
Vatan, büyük ve müebbet bir ülkedir: Turan” diyor.
Buradan anlaşılan devletlerin mevcut sınırları var; bir de halkın büyük ideallerinde saklı bir mefkûre ve beklenti var.
Diğer devlet ve milletlerin de bu tarz idealleri vardır.
Örneğin, “Megola İdea” ortaya atıldığında, bağımsız bir Yunanistan dahî yoktu. Megola İdea’nın son maddesi, “Büyük Yunanistan’ın başkenti İstanbul”dur.
Hayalin büyüklüğüne bakın!..
Hâsılı, Milletler için Millî Mefkûreleri çok değerlidir.
Ülke Birliği için Güçlü bir Türk Devleti şarttır.
Çevremizde ve dünyada etkin olmak için, gerek Türk Birliği, gerek İttihâd-ı İslâm için Güçlü ve Büyük Türkiye şarttır.
Bu ise çok çalışma, Millet ve devlete fedâkârlıkla hizmet ile üretmekle sağlanır.
Birlikte Mücâdelenin, bekânın, tam bağımsızlığın, Milletçe dik durabilmenin temel şartı, Devletin İhyâsı ve devlete sadâkattir.
15 Temmuz İhâneti, Millî şuurun ne kadar gerekli olduğunu, devletin kıymetini bize göstermiştir.
Kutlu Atalarımız ne diyor; “YA DEVLET BAŞA, YA KUZGUN LEŞE!” Yani, “Başında devletin olmazsa, kuzgunlara yem olursun.”
Müslüman Milletimizin topraklarında kıyamete kadar pâyidâr olması için çok çalışacağız, uyanık ve ferâsetli olacağız. Ecdâd ne diyor; “DEVLET, EBED-MÜDDET!”
Devletin temelinin ADALET olduğunu da asla unutmayacağız.
.
Emekli Yarbay Halil MERT, dikGAZETE.com
-Strateji ve Yönetim Uzmanı-