Türk Devletleri Teşkilatı 'Güç Birliği'nden Millî Birliğe...

Türk Devletleri Teşkilatı 'Güç Birliği'nden Millî Birliğe...

Türk Devletleri Teşkilatı 'Güç Birliği'nden Millî Birliğe... Türk Devletleri Teşkilatı 'Güç Birliği'nden Millî Birliğe...

Türkiye

Anadolu Kalesi’nde yurt tuttuğumuz Dünyanın Merkezi, Turan Yurtları’nın Batı Cephesi.

Mete Han’dan Cumhurbaşkanımıza değin hep bağımsız kalmış, Büyük Devletler kurmuş Türk Boylarının Devleti…

Kazak, Kırgız, Kürt, Tatar, Özbek, Türkmen, Çerkez, Boşnak derken… Hepimizin Türk kazanında harman olduğumuz Güç ve Medeniyet Merkezi…

Türk Milleti, çoğunluğu ile Müslümandır. İslâm Dünyası’nın uzun yıllar hâmiliğini yapmış, Hilâfet makamını temsil etmiş, hilâfet, meclisinin şah-ı mânevî’sine tevdî edilmiştir.

Türk Milleti tarihin en eski devirlerinden bu yana birden çok devletler kumuştur. İyi yanı birbirine verdikleri destek, kötü yanı birbirleri ile yaptıkları savaşlardır.

Bu gün Türk ve Akraba Topluluklar baktığınızda bağımsız, muhtar cumhuriyetler vb. derken dünyanın merkezinde, bir ucu Çin ve Japon Denizinde diğer ucu Avrupa ortalarında, bir ucu Kuzey Buz Denizi’nde diğer ucu Afrika ve Hindistan içlerinde büyük bir coğrafyada dağılmıştır Türkler… 

Gerekli yoğunluk oluşamayan bölgelerde hele de ahâlî İslâm ise hızlı bir asimilasyon ve Millî kimlikten erimeler yaşanmıştır.

SSCB’nin dağılmasından sonra özgürleşen Türk devletleri ile önce Türkçe Konuşan Devletler bir araya getirilmiştir. Akabinde Türk Keneşi oluşturulmuştur. Türk Keneşi sürecinde tarihi adımlar ve sözler verilmiş ancak devletler, ilgili STK ve diğer kurumlar senkronize olamamıştır.

Bu kararlar çok hayati ve önemlidir.

Özetle;

1. Ayrı adla kurulu devletlerimiz hepimizindir. Tüm devletlerimiz; Türkiye, Kazakistan, Özbekistan vd. Türk Halklarının da devletidir.

2. Diğer Ülkelerde, Kazak, Özbek, Azerbaycan, Türkiye, Tatar, Türkmen, Boşnak vd. diyasporası olmaz. Türk Diyasporası olarak birlikte hareket edilmelidir.

Düşünün bu yapılsa yani DİYASPORADA BİRLİK sağlansa bu doğrudan Türk Halkları’nın birliğine etki edecek bir amildir. ABD, İngiltere, Almanya, Fransa, Rusya gibi ülkelerde Türklerin toplu hareket ettiğini düşünün. Nasıl bir baskı ve lobicilik ortaya çıkar?

3. Kuzey Afrika’da 10 milyonun üzerinde soydaşımız vardır. Bu kardeşlerimiz özellikle Libya’da yalnız bırakılmayacaktır.

Yukarıdaki kararlar bizzat Türkiye Cumhurbaşkanımız tarafından ifade edildi.

Türk Devletleri Teşkilatı’nda Müslüman olmayan Türk Halkı Macarların da aynı ciddiyet ve samimiyetle olması çok önemlidir.

Afganistan gözlemcidir. Türkmenistan asıl üyelerden biri olmalıdır.

Ukrayna gözlemci olarak yapının içindedir.

Pakistan, Moğolistan, Tacikistan, Bosna, Arnavutluk, Libya, Makedonya davet edilmelidir.

Rusya ve İran gözlemci olarak davet edilmelidir.

Tüm bu ülkeler davet edilirken Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan, Kırgızistan, Macaristan ve mümkün ise Muhtar Cumhuriyet Tataristan partilerde oluşturulan MYK gibi bir merkez yapı oluşturmalıdır.

Türk Devletleri Teşkilatı bir üst devlet gibi yapılandırılmalı, BM başta olmak üzere BM Güvenlik Konseyi’ndeki beş ülkede mutlaka temsilciliği ve irtibat ofisleri olmalıdır.

Avrupa Ülkelerinde, ABD, Çin ve Rusya’da, Büyük Ülkelerde ve Türk soylu vatandaşları olan tüm ülkelerde adeta büyükelçilik gibi temsilcilikleri olmalıdır.

Rusya ve İran gözlemci olurken, Muhtar tüm Türk Cumhuriyetleri bu örgüt içinde temsil edilmeli, kısmî oy hakları olmalıdır. Bu manada Tataristan ve Güney Azerbaycan özel önem arzetmektedir.

Türk Devletleri Teşkilatı, Güç Birliği'nden Millî Birliğe dönüşecek şekilde çalışmalar yapılmalıdır. Bu yapılırken özellikle Ruslar, Farslar ve Araplar hatta Peştunlar, Balkan Halkları, Ermeniler, Rumlar uzaklaştırılmamalıdır. 

Sosyal Medyada sözde Türk Milliyetçiliği adına Arap ve Fars Düşmanlığı pompalanmaktadır. 

Arap Aşiretlerinin bir kısmını ve Fars’ı karşımıza diken İngiliz hiç anılmamaktadır bile. 

Aslında aynı şey İsrail için de geçerlidir. 

İsrail’i bir hançer gibi bağrımıza sokup, yaramızı büyüten İngiltere, Fransa ve ABD, İslâm Dünyası’nda itibar görürken İsrail-İslâm Âlemi düşmanlığını da körükleyip, İsrail’i kendi vilayetleri gibi muhâfaza etmeleri mânidâr değil midir?

Türk Devletleri Teşkilatı, Güç Birliği'nden Millî Birliğe dönüşmelidir. 

Bunun için aralıksız politik duruş ortaya konmalıdır.

Ülkelerdeki iktidar değişiklikleri bu uluslararası stratejik duruş ve büyük birlikteki kararlılığı akâmete uğratmamalıdır.

Oğuz Kağan Atamızın oğullarını etrafına toplayıp vasiyet ettiği, birbirine sımsıkı bağladığı ok destesini kırmayı denettikten sonra; “Bu ok destesi gibi birlik olursanız sizi kimse kıramaz, yıkamaz.” vasiyeti bağucu öğüdü olarak başta gönüller olmak üzere her yere yazılmalıdır.

Gaspıralı İsmail Bey Atababamızın “DİLDE, FİKİRDE, İŞTE BİRLİK” sözü temel şiarımız olmalıdır. 

Bu gün SSCB’den çıkan Türk Halkları, aralarında Rusça konuşmaktadır. 

Doğu ve Kuzey Türklüğü Rusça baskısından, Batı ve güney Türklüğü Farsça ve İngilizce baskısından kurtarılmalıdır.

Türk Devletleri ayrı ayrı Millî Tarih yazarak maalesef emperyalizmin yapamadığı kötülüğü yaparak Türk Halklarını birbirlerinden uzaklaştırmakta ve yapay soğukluklar sokmaktadırlar. Tarih kurumları ve Milli Eğitim Kurumları Ortak Türk Tarihi yazmalıdırlar.

Ortak Üniversiteler, pasaport ve vize muâfiyeti gibi hususlar ivedilikle çözülmelidir. 

Üniversite muhtevası ve akademik ünvanların denkliği, diploma denkliklerinden tutun TSE ve diğerleri birlikte mulâhaza edilmelidir.

Üç büyük iç düşmanı yenmek için birlikte hareket edilmelidir.

1- Mikromilliyetçilik, Unsuriyetçilik ve Bölücülük…

Kazakçılık, Türkmencilik, Tatarcılık, Kürtçülük, Kırgızcılık, Boşnakçılık, çerkezcilik vd. emperyalizmin tezgâhıdır. Adam İslâmcı pozlarda bölücülük yapıyor. Adam sosyalist, Türk kelimesine düşman ama emperyalizmin köpeği olmuş Mikromilliyetçilik ve bölücülük yapıyor. Bu oyunlar Milletimize gösterilmelidir.

Özellikle yurtdışında bölücülük kurumsallaştırılıp, ülke içine sokuluyor. Bu yönü çok daha hassastır.

2- Mezhepçilik, tarikatçılık, cemaatçilik…

Diğer iç düşman da budur. Geldiği noktayı Nurlu Demirel süreçleri, 28 Şubatta emperyalizmin oyuncağı olan Kalkancılar, Fadimeler, Müslümler, Hizb-ül Tahrirciler vb. ile en son 15 Temmuz İhaneti ile gördük.

30 yıl öncesine kadar Avrupa’da tüm Müslümanlar, Türk Camii arar, Türk Camii’ne giderdi. 

Şimdi Türk Camileri yok. Diyanet Camii, Süleymancı Camii şu cu, bu cu camii var. 

Devletimiz seyrediyor, Dışişleri seyrediyor. 

Bu bölücülük ve ihanettir. 

Türk Dünyası diyasporada birliği çok hızlı sağlayabilir. Şimdi siz de cemaat, tarikat yapıları eliyle nasıl bir tuzağın içine çekildiğimizi görün.

Bu arada, mezhebi ayrışma, Şiî-Sünnî-Alevî, Selefî vs. de büyük tehdittir. 

CumhurbaşkanımızınBen ne Şiî’yim ne de Sünnî. Ben Müslümanım.” cümlesi çok değerlidir. 

Bizim için din İslâm’dır. 

“Dinî hassâsiyet” kisvesi ile bize tuzak kuranların arkalarına bakınız. İngiliz İstihbaratı sâdece Anadolu’da 100’ün üzerinde tarikat kurduğunu söylüyor raporlarında.

Düşünün!..

Ayrıca, bana bir cemaat, tarikat yapısı “Şu 5-10 şehidi, kahramanı biz yetiştirdik!..” desinler. 

Millî birliğe hizmet etmeyen, devlet ve millet menfaatini öncelemeyen her yapı şâibelidir.

3- Cehâlet…

N. Fazıl Merhum ne diyor? “Ham yobaz, kaba softa…” Tabii bunlara bir de çağdaş, laik, modern pozlardaki yobazları, câhil, işbirlikçi ve gayrimilli unsurları da ekleyin. 

K. Marks, “Cehalet, ayrıcalıklı sınıfın elinde ustaca kullandığı bir silahtır.” diyor.

Hatalı insana hatasını göster, sana teşekkür eder. Cahil kişiye hatasını göster, sana küfür ve hakaret eder. Anut ile cahili ikna, pek güçtür.” İ. Hakkı Bıçakçızade.

Hz. EbubekirÂbidin cahili, şeytanın oyuncağıdır. Fareyi cebinde taşıyanlar gibi.” diyor. Yani “Yarım hoca dinden eder.” 

Üç büyük iç düşman, dış düşmanın palazlandırması ile ülkeyi, Türk Dünyası’nı ve İslâm Âlemi’ni bölmektedir. 

Çok açık ifâde ediyorum “Fırka-i Nâciye biziz.” iddiasındaki her grup bölücüdür.

Aziz Milletim!..

Dünyanın merkezinde medeniyet kurmak, vatan yapmak, seni her hâlin ile düşman sahibi yaptı.

Yetmedi!..

İslâm Dünyası’na öncülük etmek sana düştü. 

Bölücü ihânet sahipleri “Türkler Ümmetin eşşeği, ABD bizi bu eşşeklikten kurtaracak!.” diyorlar. 

Olsun!…

İman ve İslâm bize yük değil, şerefle taşıdığımız üniformadır.

Yetmedi!..

Mazlum insanlığa ümit oldun. 

Sen bir araya gelirsen güçlü olursun.

Bir araya gelirsen bayındır olursun.

Bir araya gelirsen sesin de yumruğun da güçlü olur.

Bilelim ki; Karabağ Zaferi dahî tıpkı Büyük Taarruz gibi Millî Birliğimizin zaferidir.

.

Emekli Yarbay Halil MERT, dikGAZETE.com

-Strateji ve Yönetim Uzmanı-

Türkiye

Anadolu Kalesi’nde yurt tuttuğumuz Dünyanın Merkezi, Turan Yurtları’nın Batı Cephesi.

Mete Han’dan Cumhurbaşkanımıza değin hep bağımsız kalmış, Büyük Devletler kurmuş Türk Boylarının Devleti…

Kazak, Kırgız, Kürt, Tatar, Özbek, Türkmen, Çerkez, Boşnak derken… Hepimizin Türk kazanında harman olduğumuz Güç ve Medeniyet Merkezi…

Türk Milleti, çoğunluğu ile Müslümandır. İslâm Dünyası’nın uzun yıllar hâmiliğini yapmış, Hilâfet makamını temsil etmiş, hilâfet, meclisinin şah-ı mânevî’sine tevdî edilmiştir.

Türk Milleti tarihin en eski devirlerinden bu yana birden çok devletler kumuştur. İyi yanı birbirine verdikleri destek, kötü yanı birbirleri ile yaptıkları savaşlardır.

Bu gün Türk ve Akraba Topluluklar baktığınızda bağımsız, muhtar cumhuriyetler vb. derken dünyanın merkezinde, bir ucu Çin ve Japon Denizinde diğer ucu Avrupa ortalarında, bir ucu Kuzey Buz Denizi’nde diğer ucu Afrika ve Hindistan içlerinde büyük bir coğrafyada dağılmıştır Türkler… 

Gerekli yoğunluk oluşamayan bölgelerde hele de ahâlî İslâm ise hızlı bir asimilasyon ve Millî kimlikten erimeler yaşanmıştır.

SSCB’nin dağılmasından sonra özgürleşen Türk devletleri ile önce Türkçe Konuşan Devletler bir araya getirilmiştir. Akabinde Türk Keneşi oluşturulmuştur. Türk Keneşi sürecinde tarihi adımlar ve sözler verilmiş ancak devletler, ilgili STK ve diğer kurumlar senkronize olamamıştır.

Bu kararlar çok hayati ve önemlidir.

Özetle;

1. Ayrı adla kurulu devletlerimiz hepimizindir. Tüm devletlerimiz; Türkiye, Kazakistan, Özbekistan vd. Türk Halklarının da devletidir.

2. Diğer Ülkelerde, Kazak, Özbek, Azerbaycan, Türkiye, Tatar, Türkmen, Boşnak vd. diyasporası olmaz. Türk Diyasporası olarak birlikte hareket edilmelidir.

Düşünün bu yapılsa yani DİYASPORADA BİRLİK sağlansa bu doğrudan Türk Halkları’nın birliğine etki edecek bir amildir. ABD, İngiltere, Almanya, Fransa, Rusya gibi ülkelerde Türklerin toplu hareket ettiğini düşünün. Nasıl bir baskı ve lobicilik ortaya çıkar?

3. Kuzey Afrika’da 10 milyonun üzerinde soydaşımız vardır. Bu kardeşlerimiz özellikle Libya’da yalnız bırakılmayacaktır.

Yukarıdaki kararlar bizzat Türkiye Cumhurbaşkanımız tarafından ifade edildi.

Türk Devletleri Teşkilatı’nda Müslüman olmayan Türk Halkı Macarların da aynı ciddiyet ve samimiyetle olması çok önemlidir.

Afganistan gözlemcidir. Türkmenistan asıl üyelerden biri olmalıdır.

Ukrayna gözlemci olarak yapının içindedir.

Pakistan, Moğolistan, Tacikistan, Bosna, Arnavutluk, Libya, Makedonya davet edilmelidir.

Rusya ve İran gözlemci olarak davet edilmelidir.

Tüm bu ülkeler davet edilirken Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan, Kırgızistan, Macaristan ve mümkün ise Muhtar Cumhuriyet Tataristan partilerde oluşturulan MYK gibi bir merkez yapı oluşturmalıdır.

Türk Devletleri Teşkilatı bir üst devlet gibi yapılandırılmalı, BM başta olmak üzere BM Güvenlik Konseyi’ndeki beş ülkede mutlaka temsilciliği ve irtibat ofisleri olmalıdır.

Avrupa Ülkelerinde, ABD, Çin ve Rusya’da, Büyük Ülkelerde ve Türk soylu vatandaşları olan tüm ülkelerde adeta büyükelçilik gibi temsilcilikleri olmalıdır.

Rusya ve İran gözlemci olurken, Muhtar tüm Türk Cumhuriyetleri bu örgüt içinde temsil edilmeli, kısmî oy hakları olmalıdır. Bu manada Tataristan ve Güney Azerbaycan özel önem arzetmektedir.

Türk Devletleri Teşkilatı, Güç Birliği'nden Millî Birliğe dönüşecek şekilde çalışmalar yapılmalıdır. Bu yapılırken özellikle Ruslar, Farslar ve Araplar hatta Peştunlar, Balkan Halkları, Ermeniler, Rumlar uzaklaştırılmamalıdır. 

Sosyal Medyada sözde Türk Milliyetçiliği adına Arap ve Fars Düşmanlığı pompalanmaktadır. 

Arap Aşiretlerinin bir kısmını ve Fars’ı karşımıza diken İngiliz hiç anılmamaktadır bile. 

Aslında aynı şey İsrail için de geçerlidir. 

İsrail’i bir hançer gibi bağrımıza sokup, yaramızı büyüten İngiltere, Fransa ve ABD, İslâm Dünyası’nda itibar görürken İsrail-İslâm Âlemi düşmanlığını da körükleyip, İsrail’i kendi vilayetleri gibi muhâfaza etmeleri mânidâr değil midir?

Türk Devletleri Teşkilatı, Güç Birliği'nden Millî Birliğe dönüşmelidir. 

Bunun için aralıksız politik duruş ortaya konmalıdır.

Ülkelerdeki iktidar değişiklikleri bu uluslararası stratejik duruş ve büyük birlikteki kararlılığı akâmete uğratmamalıdır.

Oğuz Kağan Atamızın oğullarını etrafına toplayıp vasiyet ettiği, birbirine sımsıkı bağladığı ok destesini kırmayı denettikten sonra; “Bu ok destesi gibi birlik olursanız sizi kimse kıramaz, yıkamaz.” vasiyeti bağucu öğüdü olarak başta gönüller olmak üzere her yere yazılmalıdır.

Gaspıralı İsmail Bey Atababamızın “DİLDE, FİKİRDE, İŞTE BİRLİK” sözü temel şiarımız olmalıdır. 

Bu gün SSCB’den çıkan Türk Halkları, aralarında Rusça konuşmaktadır. 

Doğu ve Kuzey Türklüğü Rusça baskısından, Batı ve güney Türklüğü Farsça ve İngilizce baskısından kurtarılmalıdır.

Türk Devletleri ayrı ayrı Millî Tarih yazarak maalesef emperyalizmin yapamadığı kötülüğü yaparak Türk Halklarını birbirlerinden uzaklaştırmakta ve yapay soğukluklar sokmaktadırlar. Tarih kurumları ve Milli Eğitim Kurumları Ortak Türk Tarihi yazmalıdırlar.

Ortak Üniversiteler, pasaport ve vize muâfiyeti gibi hususlar ivedilikle çözülmelidir. 

Üniversite muhtevası ve akademik ünvanların denkliği, diploma denkliklerinden tutun TSE ve diğerleri birlikte mulâhaza edilmelidir.

Üç büyük iç düşmanı yenmek için birlikte hareket edilmelidir.

1- Mikromilliyetçilik, Unsuriyetçilik ve Bölücülük…

Kazakçılık, Türkmencilik, Tatarcılık, Kürtçülük, Kırgızcılık, Boşnakçılık, çerkezcilik vd. emperyalizmin tezgâhıdır. Adam İslâmcı pozlarda bölücülük yapıyor. Adam sosyalist, Türk kelimesine düşman ama emperyalizmin köpeği olmuş Mikromilliyetçilik ve bölücülük yapıyor. Bu oyunlar Milletimize gösterilmelidir.

Özellikle yurtdışında bölücülük kurumsallaştırılıp, ülke içine sokuluyor. Bu yönü çok daha hassastır.

2- Mezhepçilik, tarikatçılık, cemaatçilik…

Diğer iç düşman da budur. Geldiği noktayı Nurlu Demirel süreçleri, 28 Şubatta emperyalizmin oyuncağı olan Kalkancılar, Fadimeler, Müslümler, Hizb-ül Tahrirciler vb. ile en son 15 Temmuz İhaneti ile gördük.

30 yıl öncesine kadar Avrupa’da tüm Müslümanlar, Türk Camii arar, Türk Camii’ne giderdi. 

Şimdi Türk Camileri yok. Diyanet Camii, Süleymancı Camii şu cu, bu cu camii var. 

Devletimiz seyrediyor, Dışişleri seyrediyor. 

Bu bölücülük ve ihanettir. 

Türk Dünyası diyasporada birliği çok hızlı sağlayabilir. Şimdi siz de cemaat, tarikat yapıları eliyle nasıl bir tuzağın içine çekildiğimizi görün.

Bu arada, mezhebi ayrışma, Şiî-Sünnî-Alevî, Selefî vs. de büyük tehdittir. 

CumhurbaşkanımızınBen ne Şiî’yim ne de Sünnî. Ben Müslümanım.” cümlesi çok değerlidir. 

Bizim için din İslâm’dır. 

“Dinî hassâsiyet” kisvesi ile bize tuzak kuranların arkalarına bakınız. İngiliz İstihbaratı sâdece Anadolu’da 100’ün üzerinde tarikat kurduğunu söylüyor raporlarında.

Düşünün!..

Ayrıca, bana bir cemaat, tarikat yapısı “Şu 5-10 şehidi, kahramanı biz yetiştirdik!..” desinler. 

Millî birliğe hizmet etmeyen, devlet ve millet menfaatini öncelemeyen her yapı şâibelidir.

3- Cehâlet…

N. Fazıl Merhum ne diyor? “Ham yobaz, kaba softa…” Tabii bunlara bir de çağdaş, laik, modern pozlardaki yobazları, câhil, işbirlikçi ve gayrimilli unsurları da ekleyin. 

K. Marks, “Cehalet, ayrıcalıklı sınıfın elinde ustaca kullandığı bir silahtır.” diyor.

Hatalı insana hatasını göster, sana teşekkür eder. Cahil kişiye hatasını göster, sana küfür ve hakaret eder. Anut ile cahili ikna, pek güçtür.” İ. Hakkı Bıçakçızade.

Hz. EbubekirÂbidin cahili, şeytanın oyuncağıdır. Fareyi cebinde taşıyanlar gibi.” diyor. Yani “Yarım hoca dinden eder.” 

Üç büyük iç düşman, dış düşmanın palazlandırması ile ülkeyi, Türk Dünyası’nı ve İslâm Âlemi’ni bölmektedir. 

Çok açık ifâde ediyorum “Fırka-i Nâciye biziz.” iddiasındaki her grup bölücüdür.

Aziz Milletim!..

Dünyanın merkezinde medeniyet kurmak, vatan yapmak, seni her hâlin ile düşman sahibi yaptı.

Yetmedi!..

İslâm Dünyası’na öncülük etmek sana düştü. 

Bölücü ihânet sahipleri “Türkler Ümmetin eşşeği, ABD bizi bu eşşeklikten kurtaracak!.” diyorlar. 

Olsun!…

İman ve İslâm bize yük değil, şerefle taşıdığımız üniformadır.

Yetmedi!..

Mazlum insanlığa ümit oldun. 

Sen bir araya gelirsen güçlü olursun.

Bir araya gelirsen bayındır olursun.

Bir araya gelirsen sesin de yumruğun da güçlü olur.

Bilelim ki; Karabağ Zaferi dahî tıpkı Büyük Taarruz gibi Millî Birliğimizin zaferidir.

.

Emekli Yarbay Halil MERT, dikGAZETE.com

-Strateji ve Yönetim Uzmanı-