Türkçülük Günü’nün ardından.. Yaşananlar, hatırlananlar, dış mihraklı tanımlar ve kavgalar...
Türkçülük Günü’nün ardından.. Yaşananlar, hatırlananlar, dış mihraklı tanımlar ve kavgalar...
- 09-05-2022 05:02
- 6248
- 09-05-2022 05:02
- 6248
Türkçülük Günü’nün Ardından..
Yaşananlar, Hatırlananlar, Dış Mihraklı Tanımlar ve Kavgalar..
“İslamcılık adı altında Türk düşmanlığı yapan soysuzlardan nefret ediyorum. Türkçülük adı altında İslam düşmanlığı yapanlardan nefret ettiğim gibi…” Ömer Seyfettin
“…
Dediler: Kavminin bir adı var mı?
Adı bir değil çok, bu da bir âr mı?..
Türkiye devletim, Türklük milletim;
Cinsinin çokluğu Türk’e zarar mı?
“Nerede bir Kürt aradıysam, Türk’ten gayrı birşey bulmadım. Türk’ü sevmeyen Kürt, Kürt değildir, Kürd’ü sevmeyen Türk, Türk değildir.
İslâm Ümmeti’nin yükselmesini isteyen her Müslüman, Türk’ün yanında yer almalıdır." Z. Gökalp
3 Mayıs Türkçülük Günü…
Yıl 1944…
Yeni rejim, yeni bir Türk yaratmaya kararlı olduğu için, Türk’ün aslına bağlı olanlar Türkçü, Irkçı, Turancı olarak suçlandılar.
Hapse atıldılar.
Tabutluklarda işkence edildiler…
O günün mahkûm edilenlerinden Merhum H. N. ATSIZ diyor ki; “3 Mayıs Türkçülüğün tarihinde bir dönüm noktası oldu.
Türkçülükte ilk hareketi, 3 Mayıs 1944 Çarşamba günü, Ankara’daki birkaç bin meçhul Türk genci yaptı. Bu bakımdan Türkçülük tarihinde onların hususî bir şerefi vardır. (Türkçülerin mahkemesine alınmayan gençler gösteri yapıyorlar.)
Bundan sonra 3 Mayıs Türkçülerin günüdür. Ona bir bayram diyemeyeceğiz. Çünkü yıllarca süren büyük ıstırabımız o gün başlamıştır. Ona bir matem demek de kabil değildir. Çünkü bunca sıkıntıların arasında bize büyük bir imtihan vermek, yürekliyle yüreksizi er meydanında denemek, yahşi ile yamanı ayırmak fırsatını vermiştir. O güne kadar tehlikelerden gafil bir çocuk toyluğu ile yürüyen Türkçülük 3 Mayıs’ta gafletten ayılmış, maskelerin arkasındaki iğrenç yüzleri görmüş, can düşmanlarını tanımış, dost sandığı hainleri ayırt etmiş, hayalin yumuşak bulutlarından gerçeğin sert topraklarına düşmüştür.
Böyle sağlam bir sonuca varmak için çekilen bunca sıkıntılar boşa gitmiş sayılamaz. Bundan dolayı biz 3 Mayıs’a Türkçülerin günü deyip çıkıyoruz.
Hoşlanmayanlar onu benimsemesin. Yalnız kendilerine benzeyenler, yani Türk’e benzemeyenler onu yadırgasın. Biz 3 Mayıs’ı sevmekte devam edeceğiz.
Türkçüler! Toplu veya yalnız, her yerde 3 Mayıs’ı analım. Analım ve Kür-Şad’ın hâtırasını yüceltelim...”
Türkçülük Günü vesilesi ile 28 Şubat Süreci’nde fişlendiğimiz günler geldi aklıma...
1993 ya da 1994 yılıydı. Üsteğmendim.
Kışla Mescidi’nin önünde Kışla Komutanı’nın habercisi geliyor ve bekliyordu. Namaz kılmaya gelen rütbeli personelin (subay-Astsubay) isimlerini alıyormuş. Bir süre sonra BÇG (Batı Çalışma Grubu)’nu duyduk. Bir nevi tarikat-cemaat gibiydi. Görünen Kemalistler Cemaati(!) idi fişleyen…
Kimse söylenmesin sakın!..
O günlerde Atatürkçü, çağdaş, lâik olmanın şekilsel ölçüleri vardı. Namaz kılmamalıydı bir subay. Nasıl bu çağda namaz kılabilirdi ki! İçki içmeliydi. İçki, çağdaş, lâik, Atatürkçü olduğunun göstergesiydi.
Hele de gecelerde karısı hafif kısa etekle de geceye katılıp, karşılıklı kadeh de kaldırırsanız sizden vatansever, sizden Atatürkçü kimse yoktu.
Tabur Komutanım bir gün beni çağırdı. Yukarıdan gelen istihbarat notunda, “Aşırı Milliyetçidir, Dincidir, hitâbeti yüksektir, genç subayları örgütlemektedir.” diye yazmışlar dedi.
Tabur Komutanımız dindar değildi.
Oruç bile hayatında ilk kez birkaç gün bize özenip tutan bir adamdı. Ama merhametliydi. Sağolsun.
O dönemde İslâmî! Cemaatlerden birine mensup bir Birlik Komutanı olsaydı, korkudan, kendisini sisteme ispatlamak için dahî bizim şanlı Ordumuzdan atılmamız için elinden geleni yapardı.
Tabur Komutanımıza; “Komutanım, bana bir ordu gösterin subayları Milliyetçi olmasın. SSCB’nin komünist kızıl ordusundaki Gürcü kökenli subay bile Rus Milliyetçisi’dir ya da öyle görünür. Bir ordu düşünün subayları dindar ya da dinine hürmetkâr olmasın. Askere ölürsen şehit olacaksın, cennete gideceksin demiyor muyuz? Kalırsan Gâzi olacaksın diyoruz… Allah, Allah! Nidalarıyla taarruz ettiriyoruz. Evet, ben Milletimi çok seviyorum. Bu mu suç? Ben dinime bağlıyım. Bildiğimi yaşamaya çalışıyorum, ama dinci değilim. Dinimi menfaat için istismar etmiyorum. Sizden başka hiçbir kuldan emir almıyorum.” dedim.
Tabur Komutanım da Tugayda toplantıda; “Halil tertemiz bir köy çocuğu. Ailesinden gördüğü gibi yaşayan bir subay. O ne ırkçı ne de dinci...” deyip beni sonuna kadar karşı çıkanlara aldırmadan savunuyor.
Adaletin olmadığı her yerde zulüm vardır. Zulüm kimden gelirse gelsin haramdır, vebâldir.
Türkçülük Günü vesilesi ile yazdığım mesajı sizinle de paylaşmak istiyorum.
“Türkçülük Günü'müzü kutlarım.
Kanı, teri, işkencelere ölümlere rağmen Büyük Türk Milleti'nin fedâisi olmuş, Mete Han'dan, Alparslan Ata'ma, Batu Han'dan Gaspıralı İsmâil'e, Emir Timur'dan, Şah İsmail'e, Y. Selim Dedemden Sudanlı Zenci Musa'ya, Şeyh Şamil'den Karamanoğlu Mehmet Bey'e…
Elbette Hocam Ahmed Yesevî Atama...
Merhum Gazi Mustafa Kemâl ve Silah Arkadaşlarına..
Atsız'a…
S. Ahmet Arvâsi,
Ömer Seyfettin,
Yusuf Akçura,
Erol Güngör,
Ziya Gökalp,
O. Y. Serdengeçti,
Ord. Prof. Osman Turan,
N. Y. Gençosmanoğlu…
Türk Milli Hareketi'ne son yüzyılda yön, şekil ve mücâdele azmi veren Merhum Lider A. Türkeş'e..
Çeçenistan’ın yiğit Evladı Cevher Dudayev’e
Bosna ve Balkanlarda Millî Uyanışa Liderlik eden Aliya İzzet Begoviç’e
Millî davamız için işkenceler görüp, şehid edilen Merhum M. Yazıcıoğlu’na…
Şükranlarımı arz ediyor, cümlesini Türkçülük Günü vesilesi ile bir kez daha duâ ile anıyorum.
ALAŞ ORDA HÂREKETİ'nin yiğit mensuplarını..
Cedidçilik Hareketi ile Dünya Türklüğü'ne yön vermeye çalışıp Milletimizi taassuptan çıkartmak için Kazan'dan Hindistan'a, Urumçi'den, İstanbul'a, Tuva'dan Mısır'a, Filipinlere kadar İslâm Coğrafyası'nda da uyanış ve Diriliş için mücâdele eden yiğitleri..
Unutmayacağız.
1944-50'li yıllarda tabutluklarda işkence edilen aydınları unutmayacağız.
12 Eylül Öncesi Büyük Türk Milleti'nin davası için şehit olan ÜLKÜCÜ Ağabey ve ablalarımızı unutmayacağız.
Bugün...
Ülkemin dağlarını bekleyen Bozkurtları, denizlerimizi koruyan leventleri, semâlarımızın kartalları… Erinden, Generaline Silahlı Kuvvetlerimize,
Polis memurundan İçişleri Bakanına, Jandarmalarımıza, MİT Personelimize…
Öğretmenlerimize, Sağlık Personelimize…
Hâsılı tüm fedâkâr vatan evlatlarımıza şükranlarımı arz ederim.
Türkiye ve Bağımsız Türk Devletleri dışında özellikle Rusya, İsrail, İran, Afganistan, Balkanlar AB ve ABD ile Afrika'da yaşayıp Türklüğü'ne bağlı ve Türklük için mücadele eden kardeşlerimi muhabbetle kucaklıyorum.
Ne Mutlu TÜRKÜM diyene..”
Mesaj metnimi okuyan biri aradı.
“Neden Mustafa Kemal’e dua ettin?” diye!.. Başka biri “Rusya, İsrail de nereden çıktı?” diye sordu…
“M. Kemâl’i çok seven kardeşlerimi kucaklamak için bile teşekkür etmeye değmez mi?” dedim birine…
Diğerine de “Rusya’da ve İsrail’de, Müslüman, Hıristiyan, Musevî, Şaman, Budist Türkler var. “Biz Türküz, bizim Türkiye Anayurdumuzdur.” diyen dedim.
Bir sosyal gruptan video gönderdiler. Rusya, Balkanlar, Kafkasya, Suriye ve Irak’ta sınırlarımız dışındaki yaşlı Türklerle rapotaj yapmışlar. Bu insanlar ağız birliği etmişçesine “Vatanımızı kaybettik ama Türklüğümüzü ve dinimizi (İslâm’ı) kaybetmedik, kıyamete kadar koruyacağız.” diyorlardı. Gözyaşları ile izleyip, aşağıdaki mesajla paylaştım.
“-Türk'üm Elhamdülillah- dediğimde kızan sözde İslamcılar!..
"Müslümanım Elhamdülillah" dediğimde suratı değişen Türkçüler.
Vicdânınızla izleyiniz.
Vatansız kalan, sahipsiz bıraktığımız coğrafyalardaki insanlarımız ne söylüyorlar..
“-Türküz.”
“-Müslümanız.”
At Türk'ü Müslüman kardeşim ne kalır?
At İslâm’ı Türkçü kardeşim ne kalır?
Türk'e ve İslâm'a düşmanlığın arkasındaki art niyet ve düşmanlığın azâmetini görmeliyiz.
Biz Büyük Dünya Devletleri kurmuş Türkleriz.
Bize MEVÂLÎ diyen İngiliz Köpekleri.
Biz 1000 yıldır mücâhid, 500 yıldır Kureyş'ten olmayan hâlifeyiz.
Herkes bilsin.”
Akabinde de acı veren bir Yeni nesil raporu gönderdiler. Yeni nesil sorumsuzdu, kolaycı ve tembeldi. Vatan. Millet, Din, İmân, Devlet gibi kaygıları yoktu.
Neden peki?
“Acı veren bir Yeni nesil raporu?
Peki, kim suçlu?
Devlete düşman ya da devletle sözleşmeli dindar olur mu?
Türk kelimesi ile kavgalı dindar olur mu?
İnsan 1000 yıldır şehid veren bu Gâzî millete karşı bırakın sevgiyi, merhametli olur.
Türk'üm deyip de milletimin imânı ve töresi ile kavga etmek olur mu?
Türk Milleti'nin değerler sistemi ile kavgalı ve hasım olan bir devlet ve devlet memuru olur mu?
Bir yandan Millî Eğitim, diğer yandan FETÖ vb. cemaat/tarikat yapıları Millî Şuuru bitiriyor.
Atatürkçü, lâik seküler tipleri söylemiyorum bile...
Kimse bozulmasın.
Tüm kesimler, PKK ihânetinden FETÖ alçaklığına kendinde kusur arasın.
Geçen biri mesaj yazmış.
"Siyâset israf ediyor. Harcama ve saltanat boyu aştı." diye. Bunlar bir cemaate mensup ve hükümetle son dönemde ters düştüler.
Yazdım adama…
"Size bunları anlatan abilerinizin her kursta, geldiğinde kullanır diye boş tutulan odaları, terlikleri, havluları dahî var. Nasıl olacak?
Şunu açıkça söylüyorum.
İki içiçe kıymet..
Dinimiz ve Millî Terbiyemiz yani Türk Milleti'nin imânı ve töresi.
Bu temellerle yani İslâm ve Türk ile kavgalı.. "... ama" ile başlayan cümleler kuran herkes benim için şâibelidir.”
Ömer Seyfettin diyor ki; “İslamcılık adı altında Türk düşmanlığı yapan soysuzlardan nefret ediyorum. Türkçülük adı altında İslam düşmanlığı yapanlardan nefret ettiğim gibi…”
Müslüman Türk Milleti’nin dünyada bir ETKİ ALANI, bir de İLGİ ALANI vardır. Öncelikle malum bağımsız Türk devletleri var. En büyük ve etkin olanı Türkiye’dir. Türkiye, ayrıca Ümmet Coğrafyası’nın da en büyük ve etkin ülkelerinden biridir.
Peki, Türkiye’nin ETKİ ALANI neresidir?
Mevcut bağımsız Türk Devletleri ile, Osmanlı’nın en geniş sınırlarını birleştirin. Alın size Türkiye’nin ETKİ ALANI…
İLGİ ALANI ise;
Dünyanın herhangi bir yerinde bir insanlar; “TÜRKÜM!” ya da “MÜSLÜMANIM!” diyorsa orası da Türkiye’nin İLGİ ALANI’dır.
Türklük ve İslâm yani dinimiz ve milletimiz birbiri ile çatışmaz. Öncelikle düzlemleri farklı. Çatıştıranlar namuslu davranmıyorlar.
Türk Milleti değerler sistemini İslâm dinine uygun hâle getirmiştir. Milletimiz İmân esasları, terbiye, gelenek ve töresi ile 1000 yıldır dinimizi temsil etmiş, öncü Millet olmuş, muharipliği ile mücâhid olmuştur. 500 yıldır da Gülümüz SAV’in hâlifesidir.
Özetin özeti; Merhum A. Türkeş ne güzel söylemiş;
“İslâmiyeti ele alıp Türklüğü inkâr etmek ihanettir. Bunun tersi de aynı derecede gaflet ve ihanettir.”
“TÜRKLÜK BEDENİMİZ, İSLAMİYET RUHUMUZDUR. RUHSUZ BEDEN CESET OLUR.”
“Milletler yabancı kuvvetlerin orduları ve diğer maddi güçleri tarafından yok edilmeden önce, manevi ve fikir güçleri tarafından esaret atına alınırlar. Böyle bir toplumun esir ve yok olması kesin hale gelir.”
Sebebi anladın mı? Uyan Ey Türk Milleti!...
.
Emekli Yarbay Halil MERT, dikGAZETE.com
-Strateji ve Yönetim Uzmanı-
Türkçülük Günü’nün Ardından..
Yaşananlar, Hatırlananlar, Dış Mihraklı Tanımlar ve Kavgalar..
“İslamcılık adı altında Türk düşmanlığı yapan soysuzlardan nefret ediyorum. Türkçülük adı altında İslam düşmanlığı yapanlardan nefret ettiğim gibi…” Ömer Seyfettin
“…
Dediler: Kavminin bir adı var mı?
Adı bir değil çok, bu da bir âr mı?..
Türkiye devletim, Türklük milletim;
Cinsinin çokluğu Türk’e zarar mı?
“Nerede bir Kürt aradıysam, Türk’ten gayrı birşey bulmadım. Türk’ü sevmeyen Kürt, Kürt değildir, Kürd’ü sevmeyen Türk, Türk değildir.
İslâm Ümmeti’nin yükselmesini isteyen her Müslüman, Türk’ün yanında yer almalıdır." Z. Gökalp
3 Mayıs Türkçülük Günü…
Yıl 1944…
Yeni rejim, yeni bir Türk yaratmaya kararlı olduğu için, Türk’ün aslına bağlı olanlar Türkçü, Irkçı, Turancı olarak suçlandılar.
Hapse atıldılar.
Tabutluklarda işkence edildiler…
O günün mahkûm edilenlerinden Merhum H. N. ATSIZ diyor ki; “3 Mayıs Türkçülüğün tarihinde bir dönüm noktası oldu.
Türkçülükte ilk hareketi, 3 Mayıs 1944 Çarşamba günü, Ankara’daki birkaç bin meçhul Türk genci yaptı. Bu bakımdan Türkçülük tarihinde onların hususî bir şerefi vardır. (Türkçülerin mahkemesine alınmayan gençler gösteri yapıyorlar.)
Bundan sonra 3 Mayıs Türkçülerin günüdür. Ona bir bayram diyemeyeceğiz. Çünkü yıllarca süren büyük ıstırabımız o gün başlamıştır. Ona bir matem demek de kabil değildir. Çünkü bunca sıkıntıların arasında bize büyük bir imtihan vermek, yürekliyle yüreksizi er meydanında denemek, yahşi ile yamanı ayırmak fırsatını vermiştir. O güne kadar tehlikelerden gafil bir çocuk toyluğu ile yürüyen Türkçülük 3 Mayıs’ta gafletten ayılmış, maskelerin arkasındaki iğrenç yüzleri görmüş, can düşmanlarını tanımış, dost sandığı hainleri ayırt etmiş, hayalin yumuşak bulutlarından gerçeğin sert topraklarına düşmüştür.
Böyle sağlam bir sonuca varmak için çekilen bunca sıkıntılar boşa gitmiş sayılamaz. Bundan dolayı biz 3 Mayıs’a Türkçülerin günü deyip çıkıyoruz.
Hoşlanmayanlar onu benimsemesin. Yalnız kendilerine benzeyenler, yani Türk’e benzemeyenler onu yadırgasın. Biz 3 Mayıs’ı sevmekte devam edeceğiz.
Türkçüler! Toplu veya yalnız, her yerde 3 Mayıs’ı analım. Analım ve Kür-Şad’ın hâtırasını yüceltelim...”
Türkçülük Günü vesilesi ile 28 Şubat Süreci’nde fişlendiğimiz günler geldi aklıma...
1993 ya da 1994 yılıydı. Üsteğmendim.
Kışla Mescidi’nin önünde Kışla Komutanı’nın habercisi geliyor ve bekliyordu. Namaz kılmaya gelen rütbeli personelin (subay-Astsubay) isimlerini alıyormuş. Bir süre sonra BÇG (Batı Çalışma Grubu)’nu duyduk. Bir nevi tarikat-cemaat gibiydi. Görünen Kemalistler Cemaati(!) idi fişleyen…
Kimse söylenmesin sakın!..
O günlerde Atatürkçü, çağdaş, lâik olmanın şekilsel ölçüleri vardı. Namaz kılmamalıydı bir subay. Nasıl bu çağda namaz kılabilirdi ki! İçki içmeliydi. İçki, çağdaş, lâik, Atatürkçü olduğunun göstergesiydi.
Hele de gecelerde karısı hafif kısa etekle de geceye katılıp, karşılıklı kadeh de kaldırırsanız sizden vatansever, sizden Atatürkçü kimse yoktu.
Tabur Komutanım bir gün beni çağırdı. Yukarıdan gelen istihbarat notunda, “Aşırı Milliyetçidir, Dincidir, hitâbeti yüksektir, genç subayları örgütlemektedir.” diye yazmışlar dedi.
Tabur Komutanımız dindar değildi.
Oruç bile hayatında ilk kez birkaç gün bize özenip tutan bir adamdı. Ama merhametliydi. Sağolsun.
O dönemde İslâmî! Cemaatlerden birine mensup bir Birlik Komutanı olsaydı, korkudan, kendisini sisteme ispatlamak için dahî bizim şanlı Ordumuzdan atılmamız için elinden geleni yapardı.
Tabur Komutanımıza; “Komutanım, bana bir ordu gösterin subayları Milliyetçi olmasın. SSCB’nin komünist kızıl ordusundaki Gürcü kökenli subay bile Rus Milliyetçisi’dir ya da öyle görünür. Bir ordu düşünün subayları dindar ya da dinine hürmetkâr olmasın. Askere ölürsen şehit olacaksın, cennete gideceksin demiyor muyuz? Kalırsan Gâzi olacaksın diyoruz… Allah, Allah! Nidalarıyla taarruz ettiriyoruz. Evet, ben Milletimi çok seviyorum. Bu mu suç? Ben dinime bağlıyım. Bildiğimi yaşamaya çalışıyorum, ama dinci değilim. Dinimi menfaat için istismar etmiyorum. Sizden başka hiçbir kuldan emir almıyorum.” dedim.
Tabur Komutanım da Tugayda toplantıda; “Halil tertemiz bir köy çocuğu. Ailesinden gördüğü gibi yaşayan bir subay. O ne ırkçı ne de dinci...” deyip beni sonuna kadar karşı çıkanlara aldırmadan savunuyor.
Adaletin olmadığı her yerde zulüm vardır. Zulüm kimden gelirse gelsin haramdır, vebâldir.
Türkçülük Günü vesilesi ile yazdığım mesajı sizinle de paylaşmak istiyorum.
“Türkçülük Günü'müzü kutlarım.
Kanı, teri, işkencelere ölümlere rağmen Büyük Türk Milleti'nin fedâisi olmuş, Mete Han'dan, Alparslan Ata'ma, Batu Han'dan Gaspıralı İsmâil'e, Emir Timur'dan, Şah İsmail'e, Y. Selim Dedemden Sudanlı Zenci Musa'ya, Şeyh Şamil'den Karamanoğlu Mehmet Bey'e…
Elbette Hocam Ahmed Yesevî Atama...
Merhum Gazi Mustafa Kemâl ve Silah Arkadaşlarına..
Atsız'a…
S. Ahmet Arvâsi,
Ömer Seyfettin,
Yusuf Akçura,
Erol Güngör,
Ziya Gökalp,
O. Y. Serdengeçti,
Ord. Prof. Osman Turan,
N. Y. Gençosmanoğlu…
Türk Milli Hareketi'ne son yüzyılda yön, şekil ve mücâdele azmi veren Merhum Lider A. Türkeş'e..
Çeçenistan’ın yiğit Evladı Cevher Dudayev’e
Bosna ve Balkanlarda Millî Uyanışa Liderlik eden Aliya İzzet Begoviç’e
Millî davamız için işkenceler görüp, şehid edilen Merhum M. Yazıcıoğlu’na…
Şükranlarımı arz ediyor, cümlesini Türkçülük Günü vesilesi ile bir kez daha duâ ile anıyorum.
ALAŞ ORDA HÂREKETİ'nin yiğit mensuplarını..
Cedidçilik Hareketi ile Dünya Türklüğü'ne yön vermeye çalışıp Milletimizi taassuptan çıkartmak için Kazan'dan Hindistan'a, Urumçi'den, İstanbul'a, Tuva'dan Mısır'a, Filipinlere kadar İslâm Coğrafyası'nda da uyanış ve Diriliş için mücâdele eden yiğitleri..
Unutmayacağız.
1944-50'li yıllarda tabutluklarda işkence edilen aydınları unutmayacağız.
12 Eylül Öncesi Büyük Türk Milleti'nin davası için şehit olan ÜLKÜCÜ Ağabey ve ablalarımızı unutmayacağız.
Bugün...
Ülkemin dağlarını bekleyen Bozkurtları, denizlerimizi koruyan leventleri, semâlarımızın kartalları… Erinden, Generaline Silahlı Kuvvetlerimize,
Polis memurundan İçişleri Bakanına, Jandarmalarımıza, MİT Personelimize…
Öğretmenlerimize, Sağlık Personelimize…
Hâsılı tüm fedâkâr vatan evlatlarımıza şükranlarımı arz ederim.
Türkiye ve Bağımsız Türk Devletleri dışında özellikle Rusya, İsrail, İran, Afganistan, Balkanlar AB ve ABD ile Afrika'da yaşayıp Türklüğü'ne bağlı ve Türklük için mücadele eden kardeşlerimi muhabbetle kucaklıyorum.
Ne Mutlu TÜRKÜM diyene..”
Mesaj metnimi okuyan biri aradı.
“Neden Mustafa Kemal’e dua ettin?” diye!.. Başka biri “Rusya, İsrail de nereden çıktı?” diye sordu…
“M. Kemâl’i çok seven kardeşlerimi kucaklamak için bile teşekkür etmeye değmez mi?” dedim birine…
Diğerine de “Rusya’da ve İsrail’de, Müslüman, Hıristiyan, Musevî, Şaman, Budist Türkler var. “Biz Türküz, bizim Türkiye Anayurdumuzdur.” diyen dedim.
Bir sosyal gruptan video gönderdiler. Rusya, Balkanlar, Kafkasya, Suriye ve Irak’ta sınırlarımız dışındaki yaşlı Türklerle rapotaj yapmışlar. Bu insanlar ağız birliği etmişçesine “Vatanımızı kaybettik ama Türklüğümüzü ve dinimizi (İslâm’ı) kaybetmedik, kıyamete kadar koruyacağız.” diyorlardı. Gözyaşları ile izleyip, aşağıdaki mesajla paylaştım.
“-Türk'üm Elhamdülillah- dediğimde kızan sözde İslamcılar!..
"Müslümanım Elhamdülillah" dediğimde suratı değişen Türkçüler.
Vicdânınızla izleyiniz.
Vatansız kalan, sahipsiz bıraktığımız coğrafyalardaki insanlarımız ne söylüyorlar..
“-Türküz.”
“-Müslümanız.”
At Türk'ü Müslüman kardeşim ne kalır?
At İslâm’ı Türkçü kardeşim ne kalır?
Türk'e ve İslâm'a düşmanlığın arkasındaki art niyet ve düşmanlığın azâmetini görmeliyiz.
Biz Büyük Dünya Devletleri kurmuş Türkleriz.
Bize MEVÂLÎ diyen İngiliz Köpekleri.
Biz 1000 yıldır mücâhid, 500 yıldır Kureyş'ten olmayan hâlifeyiz.
Herkes bilsin.”
Akabinde de acı veren bir Yeni nesil raporu gönderdiler. Yeni nesil sorumsuzdu, kolaycı ve tembeldi. Vatan. Millet, Din, İmân, Devlet gibi kaygıları yoktu.
Neden peki?
“Acı veren bir Yeni nesil raporu?
Peki, kim suçlu?
Devlete düşman ya da devletle sözleşmeli dindar olur mu?
Türk kelimesi ile kavgalı dindar olur mu?
İnsan 1000 yıldır şehid veren bu Gâzî millete karşı bırakın sevgiyi, merhametli olur.
Türk'üm deyip de milletimin imânı ve töresi ile kavga etmek olur mu?
Türk Milleti'nin değerler sistemi ile kavgalı ve hasım olan bir devlet ve devlet memuru olur mu?
Bir yandan Millî Eğitim, diğer yandan FETÖ vb. cemaat/tarikat yapıları Millî Şuuru bitiriyor.
Atatürkçü, lâik seküler tipleri söylemiyorum bile...
Kimse bozulmasın.
Tüm kesimler, PKK ihânetinden FETÖ alçaklığına kendinde kusur arasın.
Geçen biri mesaj yazmış.
"Siyâset israf ediyor. Harcama ve saltanat boyu aştı." diye. Bunlar bir cemaate mensup ve hükümetle son dönemde ters düştüler.
Yazdım adama…
"Size bunları anlatan abilerinizin her kursta, geldiğinde kullanır diye boş tutulan odaları, terlikleri, havluları dahî var. Nasıl olacak?
Şunu açıkça söylüyorum.
İki içiçe kıymet..
Dinimiz ve Millî Terbiyemiz yani Türk Milleti'nin imânı ve töresi.
Bu temellerle yani İslâm ve Türk ile kavgalı.. "... ama" ile başlayan cümleler kuran herkes benim için şâibelidir.”
Ömer Seyfettin diyor ki; “İslamcılık adı altında Türk düşmanlığı yapan soysuzlardan nefret ediyorum. Türkçülük adı altında İslam düşmanlığı yapanlardan nefret ettiğim gibi…”
Müslüman Türk Milleti’nin dünyada bir ETKİ ALANI, bir de İLGİ ALANI vardır. Öncelikle malum bağımsız Türk devletleri var. En büyük ve etkin olanı Türkiye’dir. Türkiye, ayrıca Ümmet Coğrafyası’nın da en büyük ve etkin ülkelerinden biridir.
Peki, Türkiye’nin ETKİ ALANI neresidir?
Mevcut bağımsız Türk Devletleri ile, Osmanlı’nın en geniş sınırlarını birleştirin. Alın size Türkiye’nin ETKİ ALANI…
İLGİ ALANI ise;
Dünyanın herhangi bir yerinde bir insanlar; “TÜRKÜM!” ya da “MÜSLÜMANIM!” diyorsa orası da Türkiye’nin İLGİ ALANI’dır.
Türklük ve İslâm yani dinimiz ve milletimiz birbiri ile çatışmaz. Öncelikle düzlemleri farklı. Çatıştıranlar namuslu davranmıyorlar.
Türk Milleti değerler sistemini İslâm dinine uygun hâle getirmiştir. Milletimiz İmân esasları, terbiye, gelenek ve töresi ile 1000 yıldır dinimizi temsil etmiş, öncü Millet olmuş, muharipliği ile mücâhid olmuştur. 500 yıldır da Gülümüz SAV’in hâlifesidir.
Özetin özeti; Merhum A. Türkeş ne güzel söylemiş;
“İslâmiyeti ele alıp Türklüğü inkâr etmek ihanettir. Bunun tersi de aynı derecede gaflet ve ihanettir.”
“TÜRKLÜK BEDENİMİZ, İSLAMİYET RUHUMUZDUR. RUHSUZ BEDEN CESET OLUR.”
“Milletler yabancı kuvvetlerin orduları ve diğer maddi güçleri tarafından yok edilmeden önce, manevi ve fikir güçleri tarafından esaret atına alınırlar. Böyle bir toplumun esir ve yok olması kesin hale gelir.”
Sebebi anladın mı? Uyan Ey Türk Milleti!...
.
Emekli Yarbay Halil MERT, dikGAZETE.com
-Strateji ve Yönetim Uzmanı-