Türkiye’de Türk milliyetçiliğinin yükselişi
Türkiye’de Türk milliyetçiliğinin yükselişi
- 15-05-2023 15:28
- 2854
- 15-05-2023 15:28
- 2854
TÜRKİYE’DE TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİNİN YÜKSELİŞİ
Geçen yirmi bir yılın ardından Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, hala vatandaşın büyük bir kesiminden destek almaya devam ediyor. Son Cumhurbaşkanı seçildiği günden bu yana beş yıl geçti ve bu süre zarfındaki kendisine verilen oylarda yalnızca üç puanlık bir azalma olduğunu görüyoruz.
Meclise bakınca sonuçlar oldukça dikkat çekiyor.
AK Parti, meclise ilk kez girdiği 2002 yılındaki sandalye sayısına geriledi. Son yıllarda yaşanan ekonomik, sosyolojik ve politik krizlerin faturası Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kendisine değil ama partisine kesildi.
Cumhur İttifakı; Milliyetçi Hareket Partisi ve Yeniden Refah Partisi'nin oyları olmasaydı bugün meclisteki çoğunluğunu koruyamayacaktı.
AK Parti'nin politikalarına kızan seçmenler, Dr. Devlet Bahçeli’nin Genel Başkanlığını yaptığı MHP'ye oy verdiler. Böylece oylarının azalması beklenen MHP, konumunu korudu.
Yeniden Refah Partisi ise aldığı oylarla Erdoğan'ın sürekli oy aldığı muhafazakâr ve dindar kesim için en kuvvetli alternatif olduğunu gösterdi.
Bu bağlamda oluşturulacak yeni mecliste Cumhur İttifakı, yeni ortaklarıyla birlikte bir süredir uyguladığı dış politika pratiklerine devam edecektir diyebiliriz.
Batı ve Doğu ile dengeyi sürdürürken, Avrasyacı çizgiye de yanaşan Erdoğan öncülüğündeki Cumhur İttifakı, eğer Erdoğan tekrardan seçilirse yine bu çizgi de devam edecektir.
Seçime girmeden önceki son virajda ABD, AB ve İngiltere’ye karşılık Rusya, Çin ve BRİCS ya da ŞİÖ gibi Avrasya bloklarına yönelik karşılıklı dış politika atışmalarını da izledik.
Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu, Atlantik ötesinin söylemlerine benzer bir şekilde bu süreçte Rusya’yı seçimlere müdahale etmekle bile suçladı. Bunun yanında Çin’in büyük Kuşak-Yol Projesi’ne atıfta bulunurken kardeş ülke Azerbaycan’dan değil de İran üzerinden bir yol düşündükleri haritayla projelerini paylaştı.
Seçimlerin ilk turundan önce oldukça enteresan bir son viraj izledik. Hem iç hem de dış politikada söylemler yer yer birbirine benzese de çoğu zaman zıt görüşler de savunuldu.
Seçimlerde ilk turda kazanan olmadı ama bu turun kazananı kesinlikle Sinan Oğan'dır. Milliyetçi, Ülkücü ve Türkçü akımın genç temsilcisi, aldığı yüzde 5’ten fazla oyu, yalnızca kendi cenahından almadı. Hem Erdoğan'a hem de Kılıçdaroğlu'na mesafeli seçmenin oyunu aldı.
Türkiye'deki sığınmacılar meselesine dikkat çekerek Türk siyasetine fırtına gibi giren ve Ümit Özdağ’ın Genel Başkanlığını yaptığı Zafer Partisi ise kurulduğu günden beri “seçmende ne kadar karşılık bulacak” sorularına maruz kalıyordu. Bu seçimlerde gördük ki yüzde 2 kadar bir karşılıkları var. Pekâlâ TBMM'ye giremediler. Ancak fikirleri meclise girdi. Bugün neredeyse bütün partiler sığınmacılar konusunda söylemlerde bulunuyor. Buna yönelik politikalar gerçekleştiriyor.
Tüm bu yaşananlar göz önüne alındığında, TBMM'de Cumhur İttifakı çoğunluğu almış durumda. Tabii Millet İttifakı içerisinde de Meral Akşener’in Genel Başkanlığını yaptığı İyi Parti gibi milliyetçi ve sağ tandanslı partiler de meclise girdiler. CHP listelerinden DEVA, Gelecek ve Saadet partilerinin vekilleri önümüzdeki dönemde meclis sıralarında oturacaklar.
Buradan çıkan sonuç: Türk milleti, hiç olmadığı kadar milliyetçi ve muhafazakâr hale geldi. Milli güvenlik kaygıları ve manevi değerler, Türk milleti için ekonomi gibi somut unsurlardan daha değerli hale geldi.
Milliyetçi ve muhafazakâr kaygıları dile getirenleri hamaset yapmakla suçlayanların yanıldığı bir seçim süreci oldu. Seçmenin materyalist değil duygusal siyasi eğilimlere sahip olduğu artık açık bir gerçektir.
Türk milliyetçileri, ATA İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Sinan Oğan'ın da belirttiği gibi ne Kandil Dağı ne de domuz bağı arasında ezilmedi ve Türkiye Cumhuriyeti'nin geleceğinde asıl söz sahibinin kendileri olduğunu kanıtladı.
.
Ünver Sel, dikGAZETE.com
TÜRKİYE’DE TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİNİN YÜKSELİŞİ
Geçen yirmi bir yılın ardından Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, hala vatandaşın büyük bir kesiminden destek almaya devam ediyor. Son Cumhurbaşkanı seçildiği günden bu yana beş yıl geçti ve bu süre zarfındaki kendisine verilen oylarda yalnızca üç puanlık bir azalma olduğunu görüyoruz.
Meclise bakınca sonuçlar oldukça dikkat çekiyor.
AK Parti, meclise ilk kez girdiği 2002 yılındaki sandalye sayısına geriledi. Son yıllarda yaşanan ekonomik, sosyolojik ve politik krizlerin faturası Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kendisine değil ama partisine kesildi.
Cumhur İttifakı; Milliyetçi Hareket Partisi ve Yeniden Refah Partisi'nin oyları olmasaydı bugün meclisteki çoğunluğunu koruyamayacaktı.
AK Parti'nin politikalarına kızan seçmenler, Dr. Devlet Bahçeli’nin Genel Başkanlığını yaptığı MHP'ye oy verdiler. Böylece oylarının azalması beklenen MHP, konumunu korudu.
Yeniden Refah Partisi ise aldığı oylarla Erdoğan'ın sürekli oy aldığı muhafazakâr ve dindar kesim için en kuvvetli alternatif olduğunu gösterdi.
Bu bağlamda oluşturulacak yeni mecliste Cumhur İttifakı, yeni ortaklarıyla birlikte bir süredir uyguladığı dış politika pratiklerine devam edecektir diyebiliriz.
Batı ve Doğu ile dengeyi sürdürürken, Avrasyacı çizgiye de yanaşan Erdoğan öncülüğündeki Cumhur İttifakı, eğer Erdoğan tekrardan seçilirse yine bu çizgi de devam edecektir.
Seçime girmeden önceki son virajda ABD, AB ve İngiltere’ye karşılık Rusya, Çin ve BRİCS ya da ŞİÖ gibi Avrasya bloklarına yönelik karşılıklı dış politika atışmalarını da izledik.
Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu, Atlantik ötesinin söylemlerine benzer bir şekilde bu süreçte Rusya’yı seçimlere müdahale etmekle bile suçladı. Bunun yanında Çin’in büyük Kuşak-Yol Projesi’ne atıfta bulunurken kardeş ülke Azerbaycan’dan değil de İran üzerinden bir yol düşündükleri haritayla projelerini paylaştı.
Seçimlerin ilk turundan önce oldukça enteresan bir son viraj izledik. Hem iç hem de dış politikada söylemler yer yer birbirine benzese de çoğu zaman zıt görüşler de savunuldu.
Seçimlerde ilk turda kazanan olmadı ama bu turun kazananı kesinlikle Sinan Oğan'dır. Milliyetçi, Ülkücü ve Türkçü akımın genç temsilcisi, aldığı yüzde 5’ten fazla oyu, yalnızca kendi cenahından almadı. Hem Erdoğan'a hem de Kılıçdaroğlu'na mesafeli seçmenin oyunu aldı.
Türkiye'deki sığınmacılar meselesine dikkat çekerek Türk siyasetine fırtına gibi giren ve Ümit Özdağ’ın Genel Başkanlığını yaptığı Zafer Partisi ise kurulduğu günden beri “seçmende ne kadar karşılık bulacak” sorularına maruz kalıyordu. Bu seçimlerde gördük ki yüzde 2 kadar bir karşılıkları var. Pekâlâ TBMM'ye giremediler. Ancak fikirleri meclise girdi. Bugün neredeyse bütün partiler sığınmacılar konusunda söylemlerde bulunuyor. Buna yönelik politikalar gerçekleştiriyor.
Tüm bu yaşananlar göz önüne alındığında, TBMM'de Cumhur İttifakı çoğunluğu almış durumda. Tabii Millet İttifakı içerisinde de Meral Akşener’in Genel Başkanlığını yaptığı İyi Parti gibi milliyetçi ve sağ tandanslı partiler de meclise girdiler. CHP listelerinden DEVA, Gelecek ve Saadet partilerinin vekilleri önümüzdeki dönemde meclis sıralarında oturacaklar.
Buradan çıkan sonuç: Türk milleti, hiç olmadığı kadar milliyetçi ve muhafazakâr hale geldi. Milli güvenlik kaygıları ve manevi değerler, Türk milleti için ekonomi gibi somut unsurlardan daha değerli hale geldi.
Milliyetçi ve muhafazakâr kaygıları dile getirenleri hamaset yapmakla suçlayanların yanıldığı bir seçim süreci oldu. Seçmenin materyalist değil duygusal siyasi eğilimlere sahip olduğu artık açık bir gerçektir.
Türk milliyetçileri, ATA İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Sinan Oğan'ın da belirttiği gibi ne Kandil Dağı ne de domuz bağı arasında ezilmedi ve Türkiye Cumhuriyeti'nin geleceğinde asıl söz sahibinin kendileri olduğunu kanıtladı.
.
Ünver Sel, dikGAZETE.com