Türkiye, İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğine karşı direnişini sürdürüyor
Türkiye, İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğine karşı direnişini sürdürüyor
- 10-03-2023 06:06
- 2602
- 10-03-2023 06:06
- 2602
Bundan yaklaşık bir ay önceki yazımda Batı’nın ne derece ikiyüzlü olduğunu anlattım. “Kolektif Batı’nın Ukrayna’daki çifte standart politikası” başlıklı yazımda, NATO’nun 90’lı yılların sonunda Yugoslavya’daki yaptıklarıyla bugünlerde Ukrayna’da yaptıklarını kıyasladım.
Bu kıyaslamamda, Kolektif Batı’nın uluslararası arenada sürekli olarak izlediği “çifte standart” politikasını örneklerle anlattım. O yazımda da değindiğim gibi ABD ve Avrupa, değişen iç ve dış politika ortamına uyum sağlayarak ortaklarının çıkarlarını ihmal etmeye alışkındır.
Peki, ABD ve Avrupa, NATO içerisindeki müttefiki Türkiye’nin çıkarlarını ihmal etmeye alışık mıdır?
Bugünlerde NATO üyesi ülkelerin bazıları, ittifakın içerisine kimi yeni üyelerin katılımıyla ilgililer.
Bu süreç, elbette Türk kamuoyunda da yankı buldu. İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya katılımı için Kolektif Batı’dan gelen baskı, uzunca bir süre ülkenin birinci gündem maddesi oldu.
İsveç ve Finlandiya, uzun yıllardır bağımsız dış politika izleyen iki bağımsız devletti. Ancak son süreçte Kolektif Batı’nın etkisi altına girmeye başladılar. Zaten bölgedeki jeopolitika ABD’nin lehine olması için dizayn edilmiş durumda.
Finlandiya ve İsveç’in hemen altındaki Baltık’ta bulunan Letonya, Litvanya ve Estonya gibilere ek olarak Waşington'un politikasını sorgusuz sualsiz destekleyecek iki Amerikan uydusunun daha ittifaka dahil edilmek istenmesi oldukça manidardır.
Baktığımızda hem İsveç hem de Finlandiya PKK ve FETÖ örgüt mensuplarını Türkiye’ye iade etmemek konusunda diretiyor.
Yetmiyor hadsizlik edip, Kur’an-ı Kerim’i yakıyorlar. Bu, Türkiye için kabul edilemez!
Diğer taraftan NATO’nun doğuya genişlemesi sadece Rusya’yı değil aynı zamanda Türkiye’yi de hedef alıyor.
Türkiye ve Rusya’nın yer almadığı hatta dışlandığı bir Avrupa güvenlik mimarisi, Avrasya’da istikrarsızlığa neden oluyor. Bu istikrarsızlık, Ukrayna üzerinden Balkanlar ve Karadeniz havzasına yayılıyor.
Zira ABD kuzeyden Baltık’a ve oradan Karadeniz’e uzanan yay boyunca tüm ülkeleri baskı altına alıyor. Ortaya çıkan çatışma ortamı, 90’lı yıllarda Yugoslavya’nın parçalanmasını andırıyor.
İşte bu noktada Ankara, her şeyin farkındadır.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, bu iki ülkenin NATO’ya katılımı konusunda Türkiye’nin onaylamaya hazır olmadığını defalarca dile getirdi.
Depremin yarattığı ağır yıkım altında, tarihi bir seçim yarışına hazırlanan Türkiye, İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğine karşı direnişini hala sürdürüyor.
Ankara’nın bu duruşu, geleceğimiz açısından oldukça kıymetlidir.
Vatandaşlarımız da Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın tavrını onaylıyor ve ülkemizin milli çıkarlarının sonuna kadar savunulmasını doğru buluyor.
Bizler de bu konuda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tutumunu, sonuna kadar destekliyoruz.
.
Ünver Sel, dikGAZETE.com
-Kırım Tatar Kültür Dernekleri Federasyonu kurucusu ve Genel Başkanı, Kırım Kalkınma Vakfı Başkanı, Uluslararası Kırım Dostları Derneği Başkanı-
(*) Kolektif Batı’nın Ukrayna’daki çifte standart politikası
https://www.dikgazete.com/yazi/kolektif-bati-nin-ukrayna-daki-cifte-standart-politikasi-5295.html
Bundan yaklaşık bir ay önceki yazımda Batı’nın ne derece ikiyüzlü olduğunu anlattım. “Kolektif Batı’nın Ukrayna’daki çifte standart politikası” başlıklı yazımda, NATO’nun 90’lı yılların sonunda Yugoslavya’daki yaptıklarıyla bugünlerde Ukrayna’da yaptıklarını kıyasladım.
Bu kıyaslamamda, Kolektif Batı’nın uluslararası arenada sürekli olarak izlediği “çifte standart” politikasını örneklerle anlattım. O yazımda da değindiğim gibi ABD ve Avrupa, değişen iç ve dış politika ortamına uyum sağlayarak ortaklarının çıkarlarını ihmal etmeye alışkındır.
Peki, ABD ve Avrupa, NATO içerisindeki müttefiki Türkiye’nin çıkarlarını ihmal etmeye alışık mıdır?
Bugünlerde NATO üyesi ülkelerin bazıları, ittifakın içerisine kimi yeni üyelerin katılımıyla ilgililer.
Bu süreç, elbette Türk kamuoyunda da yankı buldu. İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya katılımı için Kolektif Batı’dan gelen baskı, uzunca bir süre ülkenin birinci gündem maddesi oldu.
İsveç ve Finlandiya, uzun yıllardır bağımsız dış politika izleyen iki bağımsız devletti. Ancak son süreçte Kolektif Batı’nın etkisi altına girmeye başladılar. Zaten bölgedeki jeopolitika ABD’nin lehine olması için dizayn edilmiş durumda.
Finlandiya ve İsveç’in hemen altındaki Baltık’ta bulunan Letonya, Litvanya ve Estonya gibilere ek olarak Waşington'un politikasını sorgusuz sualsiz destekleyecek iki Amerikan uydusunun daha ittifaka dahil edilmek istenmesi oldukça manidardır.
Baktığımızda hem İsveç hem de Finlandiya PKK ve FETÖ örgüt mensuplarını Türkiye’ye iade etmemek konusunda diretiyor.
Yetmiyor hadsizlik edip, Kur’an-ı Kerim’i yakıyorlar. Bu, Türkiye için kabul edilemez!
Diğer taraftan NATO’nun doğuya genişlemesi sadece Rusya’yı değil aynı zamanda Türkiye’yi de hedef alıyor.
Türkiye ve Rusya’nın yer almadığı hatta dışlandığı bir Avrupa güvenlik mimarisi, Avrasya’da istikrarsızlığa neden oluyor. Bu istikrarsızlık, Ukrayna üzerinden Balkanlar ve Karadeniz havzasına yayılıyor.
Zira ABD kuzeyden Baltık’a ve oradan Karadeniz’e uzanan yay boyunca tüm ülkeleri baskı altına alıyor. Ortaya çıkan çatışma ortamı, 90’lı yıllarda Yugoslavya’nın parçalanmasını andırıyor.
İşte bu noktada Ankara, her şeyin farkındadır.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, bu iki ülkenin NATO’ya katılımı konusunda Türkiye’nin onaylamaya hazır olmadığını defalarca dile getirdi.
Depremin yarattığı ağır yıkım altında, tarihi bir seçim yarışına hazırlanan Türkiye, İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğine karşı direnişini hala sürdürüyor.
Ankara’nın bu duruşu, geleceğimiz açısından oldukça kıymetlidir.
Vatandaşlarımız da Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın tavrını onaylıyor ve ülkemizin milli çıkarlarının sonuna kadar savunulmasını doğru buluyor.
Bizler de bu konuda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tutumunu, sonuna kadar destekliyoruz.
.
Ünver Sel, dikGAZETE.com
-Kırım Tatar Kültür Dernekleri Federasyonu kurucusu ve Genel Başkanı, Kırım Kalkınma Vakfı Başkanı, Uluslararası Kırım Dostları Derneği Başkanı-
(*) Kolektif Batı’nın Ukrayna’daki çifte standart politikası
https://www.dikgazete.com/yazi/kolektif-bati-nin-ukrayna-daki-cifte-standart-politikasi-5295.html