Türkiye’nin barış eksenli güvenlik mimarisi
Türkiye’nin barış eksenli güvenlik mimarisi
- 02-09-2022 06:10
- 2199
- 02-09-2022 06:10
- 2199
İçinde bulunduğumuz 21. Yüzyıl için Bilgi ya da Dijital Çağ tanımlaması yapılmakta.
Bu çağ için en temel varsayım savaşların sonlandığı; bir daha savaş olmayacağı teziydi.
Ama kazın ayağının hiç de öyle olmadığı özellikle İslam coğrafyasında artan savaş sarmalının yıkıcı etkisi devam ediyor.
2. Dünya Savaşı sonrası Avrupa; Bosna savaşını bir tarafa bırakırsak bir daha savaş yüzü görmeyecekti, ta ki Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasına kadar.
20. yüzyılın temel kaidesi “Silahsızlanma ve Silahların Kontrolü” anlaşmasıydı.
Bu anlaşmaların vasfını çoktan yitirdiğini Esed Rejimi’nin Suriye’de kendi halkı üzerinde Kimyasal Silah kullanmasıyla anladık.
Kimyasal Silahlar Sözleşmesi (CWC); kimyasal silahların üretimini, stoklanmasını ve kullanımını yasaklayan bir silah kontrol antlaşmasıdır. Konvansiyonun tam adı Kimyasal Silahların Geliştirilmesinin, Üretiminin, Stoklanmasının ve Kullanımının Yasaklanması ve Bunların İmhası ile İlgili Sözleşme şeklindedir.
Şurası kesin ki devletler için bu anlaşmaların geçerliliği yok.
Türkiye’nin temel hedefinin, bölgesel ve küresel bazda “Barış ve İstikrar Kuşağı”nı tesis etmek; bu çerçevede mücadele etmek olduğunu söylersek yanılmayız.
Barış ve İstikrar Kuşağı; bu coğrafyanın Yitik Malıydı.
Türkiye’nin de dahil olduğu bir çok ülke, Gelecek Vizyonunda bu duruma açıkça vurgu yapıyor.
Barış ve İstikrar Kuşağı tanımlaması, Türkiye için istikrarlı bir duruşu ve alt yapısı güçlü bir hiyerarşik sistemi ifade ediyor.
Küresel Sistemde Oyun Kurucu olmak istiyorsanız; Silahlı Gücünüzün operasyonel (işlevsel, hareketli) durumu ve sahip olduğunuz Silah envanteri verileriniz göz önünde bulundurulacaktır.
Dikkat ederseniz askeri envanter sürekli açıklanıyor. Elbette açıklanmayan silah sistemleri de var.
Büyük devletler, bir taraftan uzay/ siber alanda yeni cephe/ ordular oluştururken diğer tarafta geleceğin savunma/ saldırı hatlarında İHA/ SİHA sistemlerine yatırım yapıyor.
Türkiye, Silah/ Savunma Sanayisinde teknolojik ilerlemeyi ve inovasyonu çoktan haletti.
Savunma Sanayisindeki gelişme ve İHA/ SİHA üretimi ile Türkiye’nin nerede konuşlandığı açıkça görülüyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da katıldığı Milli Savunma Üniversitesi’nin Ankara’da Kara Harp Okulu, İstanbul’da Deniz ve Hava Harp Okullarının “Diploma Alma ve Sancak Devir Teslim Törenleri” ile dost/ düşmana kuvvetli mesaj verildi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Başkomutan sıfatı ile sıfatını pekiştirecek şekilde hem ülkenin hudutlarından hem de ‘Türk Dış Politikası’nın vizyonunun bir özeti niteliğinde konuşmasının ardından; Azerbaycan, Libya, Katar, Somali ve Bosna Hersek’deki Görev Grup Komutanları ile video konferans yöntemiyle bağlanarak tekmil alması; Türkiye’nin “Sert Gücü”nün hangi noktada olduğunu gösteriyor.
Türkiye’nin güvenliği artık sınır ötesine taşınmıştır.
Balkanlar, Kırım, Kafkaslar, Türkistan, Afgan/Pakistan, Umman/ Basra Körfezi, Sudan/ Somali, Cezayir/ Libya hattında yaşanan herhangi bir güvenlik problemi, Türkiye’yi doğrudan etkilemektedir.
Türkiye’nin adı geçen ülke ve topluluklarla oluşturacağı güvenlik ve barış mimarisi, dünyanın menfaatinedir.
Türkiye, bu hat üzerinde askeri olduğu kadar sosyokültürel ve ekonomik üsler de kurmuş vaziyette.
Çünkü burada yaşayan halklar ile ortak tarihi geçmişe ve kültüre sahibiz.
Fransız lider Macron’un Afrika ziyareti; Türkiye’nin Akdeniz ve Afrika’da bölge halkına siyasi, askeri ve ekonomik destek gayretine ket vurma amaçlı olduğu bilgimiz dahilinde.
Macron, Afrika ziyaretinde beklediği ilgiyi bulamasa da “Fransa henüz burayı terk etmedi” algısı oluşturma peşinde.
Bakmayın siz; bizdeki bazı siyasetçilerin Libya, Afrika ve Akdeniz’de “Ne İşimiz var” sözlerine.
Küresel Sistemde insan hak ve onuru ne kadar zedelense de artık bu gidişe dur diyen kenardaki/ ötekileştirilen ülkelerin sesi daha gür çıkmaya başladı.
2. Dünya Savaşından sonra Küresel Sistemin köşe başlarına yerleşen güçlerin, Türkiye’yi yakından takip ettiklerini göz ardı etmeyin.
Önümüzdeki birkaç yıl içerisinde Türkiye’nin de dahil olduğu kuşakta ciddi çatışmalara ve jeopolitik değişime şahit olacağız.
Türkiye, sesli olduğu kadar sessizce bu sürece hazırlık yapıyor. Devlet aklı ve bu akla yön veren dinamikler bizzat işin içindeler.
Türkiye; merkez/ bölgeden, çevreye/ küresele doğru devlet/ halklar ile eşitlik temelinde; Hegemonik Güçlerin her türlü saldırısı/ istikrarsızlaştırma faliyetlerine karşı askeri ve savunma işbirlikleri tesis etmektedir.
Türkiye’yi dost bir aktör olarak kabul eden, ilişkleri güçlendirmek isteyen devletler ile ikili, üçlü ve çoklu mekanizmalar/ ittifaklar kurulmaya başlandı.
Bu birliktelikler Dünya Barışını tetikleyecektir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da dediği gibi;
“ARTIK, EKONOMİSİ KÜÇÜK OYUNLARLA PRANGAYA ALINIP KOLAYCA SÖMÜRÜLEN BİR ÜLKE DEĞİLİZ.
Türkiye, gerçekleştirdiği atılımlar sayesinde siyasi ve ekonomik olarak özgürleşmiş, kendi menfaatlerini savunabilecek seviyeye gelmiş, kendi hedeflerine kararlılıkla yürüyen bir ülkedir.
Milletimiz arasında fitne çıkarmaya, birliğimize zarar vermeye, beraberliğimizi bozmaya, kardeşliğimize halel getirmeye çalışanların asıl niyeti ülkemizin 2023 hedefleridir, 2053 vizyonudur.
İnşallah bu oyunlara gelmeyecek, bu tuzaklara düşmeyecek, maziden atiye kurduğumuz köprüyü güçlendirerek yolumuza devam edeceğiz.”
.
Mehmet Yıldırım, dikGAZETE.com
https://www.tccb.gov.tr/haberler/410/139331/-turkiye-gerceklestirdigi-atilimlar-sayesinde-siyasi-ve-ekonomik-olarak-ozgurlesmis-hedeflerine-kararlilikla-yuruyen-bir-ulkedir-
https://www.aa.com.tr/tr/analiz-haber/savas-baris-ve-yeni-denge-arayislari/1195519
https://ubad.com.tr/turkiyenin-guvenlik-ve-baris-mimarisi/ Mustafa ÖZTOP
İçinde bulunduğumuz 21. Yüzyıl için Bilgi ya da Dijital Çağ tanımlaması yapılmakta.
Bu çağ için en temel varsayım savaşların sonlandığı; bir daha savaş olmayacağı teziydi.
Ama kazın ayağının hiç de öyle olmadığı özellikle İslam coğrafyasında artan savaş sarmalının yıkıcı etkisi devam ediyor.
2. Dünya Savaşı sonrası Avrupa; Bosna savaşını bir tarafa bırakırsak bir daha savaş yüzü görmeyecekti, ta ki Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasına kadar.
20. yüzyılın temel kaidesi “Silahsızlanma ve Silahların Kontrolü” anlaşmasıydı.
Bu anlaşmaların vasfını çoktan yitirdiğini Esed Rejimi’nin Suriye’de kendi halkı üzerinde Kimyasal Silah kullanmasıyla anladık.
Kimyasal Silahlar Sözleşmesi (CWC); kimyasal silahların üretimini, stoklanmasını ve kullanımını yasaklayan bir silah kontrol antlaşmasıdır. Konvansiyonun tam adı Kimyasal Silahların Geliştirilmesinin, Üretiminin, Stoklanmasının ve Kullanımının Yasaklanması ve Bunların İmhası ile İlgili Sözleşme şeklindedir.
Şurası kesin ki devletler için bu anlaşmaların geçerliliği yok.
Türkiye’nin temel hedefinin, bölgesel ve küresel bazda “Barış ve İstikrar Kuşağı”nı tesis etmek; bu çerçevede mücadele etmek olduğunu söylersek yanılmayız.
Barış ve İstikrar Kuşağı; bu coğrafyanın Yitik Malıydı.
Türkiye’nin de dahil olduğu bir çok ülke, Gelecek Vizyonunda bu duruma açıkça vurgu yapıyor.
Barış ve İstikrar Kuşağı tanımlaması, Türkiye için istikrarlı bir duruşu ve alt yapısı güçlü bir hiyerarşik sistemi ifade ediyor.
Küresel Sistemde Oyun Kurucu olmak istiyorsanız; Silahlı Gücünüzün operasyonel (işlevsel, hareketli) durumu ve sahip olduğunuz Silah envanteri verileriniz göz önünde bulundurulacaktır.
Dikkat ederseniz askeri envanter sürekli açıklanıyor. Elbette açıklanmayan silah sistemleri de var.
Büyük devletler, bir taraftan uzay/ siber alanda yeni cephe/ ordular oluştururken diğer tarafta geleceğin savunma/ saldırı hatlarında İHA/ SİHA sistemlerine yatırım yapıyor.
Türkiye, Silah/ Savunma Sanayisinde teknolojik ilerlemeyi ve inovasyonu çoktan haletti.
Savunma Sanayisindeki gelişme ve İHA/ SİHA üretimi ile Türkiye’nin nerede konuşlandığı açıkça görülüyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da katıldığı Milli Savunma Üniversitesi’nin Ankara’da Kara Harp Okulu, İstanbul’da Deniz ve Hava Harp Okullarının “Diploma Alma ve Sancak Devir Teslim Törenleri” ile dost/ düşmana kuvvetli mesaj verildi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Başkomutan sıfatı ile sıfatını pekiştirecek şekilde hem ülkenin hudutlarından hem de ‘Türk Dış Politikası’nın vizyonunun bir özeti niteliğinde konuşmasının ardından; Azerbaycan, Libya, Katar, Somali ve Bosna Hersek’deki Görev Grup Komutanları ile video konferans yöntemiyle bağlanarak tekmil alması; Türkiye’nin “Sert Gücü”nün hangi noktada olduğunu gösteriyor.
Türkiye’nin güvenliği artık sınır ötesine taşınmıştır.
Balkanlar, Kırım, Kafkaslar, Türkistan, Afgan/Pakistan, Umman/ Basra Körfezi, Sudan/ Somali, Cezayir/ Libya hattında yaşanan herhangi bir güvenlik problemi, Türkiye’yi doğrudan etkilemektedir.
Türkiye’nin adı geçen ülke ve topluluklarla oluşturacağı güvenlik ve barış mimarisi, dünyanın menfaatinedir.
Türkiye, bu hat üzerinde askeri olduğu kadar sosyokültürel ve ekonomik üsler de kurmuş vaziyette.
Çünkü burada yaşayan halklar ile ortak tarihi geçmişe ve kültüre sahibiz.
Fransız lider Macron’un Afrika ziyareti; Türkiye’nin Akdeniz ve Afrika’da bölge halkına siyasi, askeri ve ekonomik destek gayretine ket vurma amaçlı olduğu bilgimiz dahilinde.
Macron, Afrika ziyaretinde beklediği ilgiyi bulamasa da “Fransa henüz burayı terk etmedi” algısı oluşturma peşinde.
Bakmayın siz; bizdeki bazı siyasetçilerin Libya, Afrika ve Akdeniz’de “Ne İşimiz var” sözlerine.
Küresel Sistemde insan hak ve onuru ne kadar zedelense de artık bu gidişe dur diyen kenardaki/ ötekileştirilen ülkelerin sesi daha gür çıkmaya başladı.
2. Dünya Savaşından sonra Küresel Sistemin köşe başlarına yerleşen güçlerin, Türkiye’yi yakından takip ettiklerini göz ardı etmeyin.
Önümüzdeki birkaç yıl içerisinde Türkiye’nin de dahil olduğu kuşakta ciddi çatışmalara ve jeopolitik değişime şahit olacağız.
Türkiye, sesli olduğu kadar sessizce bu sürece hazırlık yapıyor. Devlet aklı ve bu akla yön veren dinamikler bizzat işin içindeler.
Türkiye; merkez/ bölgeden, çevreye/ küresele doğru devlet/ halklar ile eşitlik temelinde; Hegemonik Güçlerin her türlü saldırısı/ istikrarsızlaştırma faliyetlerine karşı askeri ve savunma işbirlikleri tesis etmektedir.
Türkiye’yi dost bir aktör olarak kabul eden, ilişkleri güçlendirmek isteyen devletler ile ikili, üçlü ve çoklu mekanizmalar/ ittifaklar kurulmaya başlandı.
Bu birliktelikler Dünya Barışını tetikleyecektir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da dediği gibi;
“ARTIK, EKONOMİSİ KÜÇÜK OYUNLARLA PRANGAYA ALINIP KOLAYCA SÖMÜRÜLEN BİR ÜLKE DEĞİLİZ.
Türkiye, gerçekleştirdiği atılımlar sayesinde siyasi ve ekonomik olarak özgürleşmiş, kendi menfaatlerini savunabilecek seviyeye gelmiş, kendi hedeflerine kararlılıkla yürüyen bir ülkedir.
Milletimiz arasında fitne çıkarmaya, birliğimize zarar vermeye, beraberliğimizi bozmaya, kardeşliğimize halel getirmeye çalışanların asıl niyeti ülkemizin 2023 hedefleridir, 2053 vizyonudur.
İnşallah bu oyunlara gelmeyecek, bu tuzaklara düşmeyecek, maziden atiye kurduğumuz köprüyü güçlendirerek yolumuza devam edeceğiz.”
.
Mehmet Yıldırım, dikGAZETE.com
https://www.tccb.gov.tr/haberler/410/139331/-turkiye-gerceklestirdigi-atilimlar-sayesinde-siyasi-ve-ekonomik-olarak-ozgurlesmis-hedeflerine-kararlilikla-yuruyen-bir-ulkedir-
https://www.aa.com.tr/tr/analiz-haber/savas-baris-ve-yeni-denge-arayislari/1195519
https://ubad.com.tr/turkiyenin-guvenlik-ve-baris-mimarisi/ Mustafa ÖZTOP