Yeni dünya düzeninde hepimiz birer göçmeniz!

Yeni dünya düzeninde hepimiz birer göçmeniz!

Öncelikle okuyucusu ile buluşmama vesile olan “dikGAZETE'ye” teşekkür ederim. Okuyucu; yazıyı okur, değerlendirir ve etkilenirse o yazı kıymetlenir. 

Kıymetli dostlar; bu köşede Uluslarası İlişkiler çerçevesinde dış politika, iklim, göç, gıda ve tarım gibi konulara yer vereceğim. Bu konular, dünyanın temel gündemini oluşturdu. Devletlerin ilişkileri bizleri de yakından ilgilendirir oldu.  

Afrika boyutunda düşündüğümüz gıda krizi, artık modern dünyaya da sıçradı. İngiltere ve Fransa bunun en canlı örneği. Gıda var ama halka ulaştıramadıkları için kriz kapılarını çaldı. Gıda ve su, petrolden de kıymetli hale geldi. 

Gıda, devletlerin elinde bir silaha dönüşüyor. Ve biz gıdanın kıymetini tam bilmiyoruz.

İklim ve meteorolojik olaylar her zaman gündemde idi. Ama gelinen noktada geniş coğrafyalar, farklı iklim afetlerine maruz kaldı. 

Yağışlar ülkemizde canımızı acıtır oldu. Halbuki biz genel manada kurak bir ülkeyiz. Yağışlar çoktan sele dönüştü.  Medyada, kuruyan göller görüntüsü bir hayli paylaşılır oldu. Elbette göller kuruyor.

İmzalayıp rafda beklettiğimiz Paris Anlaşması’nı yerinden aldık ve Meclis’de onayladık. Bugünden itibaren en çok çevre ile ilgili duyacağımız konu “Paris Anlaşması” olacak.

Bilgi akışı çok hızlandı.

Dünyanın her hangi bir bölgesinde meydana gelen bir olay, anında her tarafa gönderiliyor. 

İletişim altın çağını yaşıyor. 

Yapay zeka ve yazılımlar etrafında bir mücadele başladı. 

Bilgi kıymetlidir. Ama bize verilen her bilgi kıymetli değil.

İletişime sokulan bilgilerin bir kısmı, insanlığın aleyhine yayılıyor. 

Yalan yanlış, siyah bilgi parlatılıyor beyaz sayfada yerini alıyor. Bilgiyi alınca, analiz edip kritiğini yapabilmeliyiz. 

Alt yapımız beslendiğimiz kaynak ve bilinçaltımız sağlam zeminde olmalı. İletişimin temelini internet alt yapısı oluşturuyor. Günümüzde salt bilgiye internet ile ulaşabiliyoruz. Ama bu internetin kesintisiz olması ile alakalı. Ya bir gün düğmeye basılır da iletişim koparsa?

İnsanlığın hayrına” gibi sunulan üretim ve tüketim çılgınlığı bir yerde durmalı.

Tarih boyunca insanlığın edindiği değerler havaya savruluyor.

Göçlerin, medeniyetleri olumlu yönde etkilediği zamanlar geride kaldı. İster savaş, ister ekonomik, isterse iklim nedeniyle olsun milyonlarca insan, yaşama alanlarından sökülüp, bilinmeyen alanlara savruldu. 

Pozitif etki yapması düşünülen göç kavramı; devletlerin ötelediği, örselediği ardında acı insanlık hikayeleri bırakan olguya dönüştü.

Çözüm kimde?

Çözüm sende, bende hepimizde…

Varoluş gayemizin farkında olmak, insan tabiatına aykırılıklara izin vermemek hedefimiz olmalı. 

Kültürel çeşitlikler, farklı inançlar, etnik kimlikler, insan hak ve onuruna müdahale etmediği sürece medeniyetin beslenme alanları olmalı. 

İnsanoğlu iç huzurunu kaybedeli, dışa yansıyan sahte pırıltılı yaşantı görünür oldu.

Velhasıl, tekrar buluşmak üzere. Afiyette kalın.

.

Mehmet Yıldırım, dikGAZETE.com

Öncelikle okuyucusu ile buluşmama vesile olan “dikGAZETE'ye” teşekkür ederim. Okuyucu; yazıyı okur, değerlendirir ve etkilenirse o yazı kıymetlenir. 

Kıymetli dostlar; bu köşede Uluslarası İlişkiler çerçevesinde dış politika, iklim, göç, gıda ve tarım gibi konulara yer vereceğim. Bu konular, dünyanın temel gündemini oluşturdu. Devletlerin ilişkileri bizleri de yakından ilgilendirir oldu.  

Afrika boyutunda düşündüğümüz gıda krizi, artık modern dünyaya da sıçradı. İngiltere ve Fransa bunun en canlı örneği. Gıda var ama halka ulaştıramadıkları için kriz kapılarını çaldı. Gıda ve su, petrolden de kıymetli hale geldi. 

Gıda, devletlerin elinde bir silaha dönüşüyor. Ve biz gıdanın kıymetini tam bilmiyoruz.

İklim ve meteorolojik olaylar her zaman gündemde idi. Ama gelinen noktada geniş coğrafyalar, farklı iklim afetlerine maruz kaldı. 

Yağışlar ülkemizde canımızı acıtır oldu. Halbuki biz genel manada kurak bir ülkeyiz. Yağışlar çoktan sele dönüştü.  Medyada, kuruyan göller görüntüsü bir hayli paylaşılır oldu. Elbette göller kuruyor.

İmzalayıp rafda beklettiğimiz Paris Anlaşması’nı yerinden aldık ve Meclis’de onayladık. Bugünden itibaren en çok çevre ile ilgili duyacağımız konu “Paris Anlaşması” olacak.

Bilgi akışı çok hızlandı.

Dünyanın her hangi bir bölgesinde meydana gelen bir olay, anında her tarafa gönderiliyor. 

İletişim altın çağını yaşıyor. 

Yapay zeka ve yazılımlar etrafında bir mücadele başladı. 

Bilgi kıymetlidir. Ama bize verilen her bilgi kıymetli değil.

İletişime sokulan bilgilerin bir kısmı, insanlığın aleyhine yayılıyor. 

Yalan yanlış, siyah bilgi parlatılıyor beyaz sayfada yerini alıyor. Bilgiyi alınca, analiz edip kritiğini yapabilmeliyiz. 

Alt yapımız beslendiğimiz kaynak ve bilinçaltımız sağlam zeminde olmalı. İletişimin temelini internet alt yapısı oluşturuyor. Günümüzde salt bilgiye internet ile ulaşabiliyoruz. Ama bu internetin kesintisiz olması ile alakalı. Ya bir gün düğmeye basılır da iletişim koparsa?

İnsanlığın hayrına” gibi sunulan üretim ve tüketim çılgınlığı bir yerde durmalı.

Tarih boyunca insanlığın edindiği değerler havaya savruluyor.

Göçlerin, medeniyetleri olumlu yönde etkilediği zamanlar geride kaldı. İster savaş, ister ekonomik, isterse iklim nedeniyle olsun milyonlarca insan, yaşama alanlarından sökülüp, bilinmeyen alanlara savruldu. 

Pozitif etki yapması düşünülen göç kavramı; devletlerin ötelediği, örselediği ardında acı insanlık hikayeleri bırakan olguya dönüştü.

Çözüm kimde?

Çözüm sende, bende hepimizde…

Varoluş gayemizin farkında olmak, insan tabiatına aykırılıklara izin vermemek hedefimiz olmalı. 

Kültürel çeşitlikler, farklı inançlar, etnik kimlikler, insan hak ve onuruna müdahale etmediği sürece medeniyetin beslenme alanları olmalı. 

İnsanoğlu iç huzurunu kaybedeli, dışa yansıyan sahte pırıltılı yaşantı görünür oldu.

Velhasıl, tekrar buluşmak üzere. Afiyette kalın.

.

Mehmet Yıldırım, dikGAZETE.com