Yer altındaki dini devletcikler! Cemaat ve tarikatların FETÖ’den ne farkı var?
Yer altındaki dini devletcikler! Cemaat ve tarikatların FETÖ’den ne farkı var?
- 17-12-2021 06:56
- 3031
- 17-12-2021 06:56
- 3031
117/25 Aralık ve 15 Temmuz darbe girişimleri 40 senedir kozasını ören Fetullahçıların (FETÖ) gerçek yüzünü ortaya çıkardı. Milletin çocukları arasından seçilen en zeki çocukların FETÖ eliyle nasıl birer canavara dönüştüğünü hep beraber izledik.
FETÖ, bizim insanımızın paralarıyla, bizim en zeki çocuklarımızı devşirip zombileştirerek bize karşı kullandı. Bu, tarihte gördüğümüz en büyük ihanetlerin başında gelir.
FETÖ 40 senedir darbe yapmanın hayaliyle yaşadı. Hayal ettiğini 15 Temmuz 2016’da gerçekleştirmek istedi ve başarısız oldu.
FETÖ’nün 40 senedir bir gizli ajandası olduğu böylelikle ortaya çıktı.
FETÖ bu ülkede 40 yıl bir “İslami cemaat” olarak tanındı. Kendini İslam ile maskelemeyi iyi becerdi.
Peki, bu ülkede FETÖ gibi aynı minval üzerinde çalışan diğer cemaat ve tarikatların aynı türden bir gayeleri olmadığını ve kendilerini İslam ile maskelemediklerini nasıl bileceğiz?
FETÖ’nün yapılanmasını, teşkilat yapısını, eleman devşirmesini, maddi kaynakları elde etmesini, eğitim ve kültür alanındaki çalışmalarını incelediğimizde buna benzer birçok yapının daha varlığı ile karşı karşıya kalıyoruz.
Bugün ülkemizde Süleymancılar, Nurcular, Menzilciler, İsmail Ağacılar, İslamoğlucular, İran yanlısı gruplar, Radikal İslamcılar, Hizbullahcılar, vs.vs. gibi yapılanmaları mercek altına aldığımızda FETÖ’nün yapılanmasına benzer birçok ortak noktayı görüyoruz.
Mesela FETÖ’cüler Mehdi ve Mesih’in geleceğine inandıkları için FETÖ lideri Fetullah Gülen’i Mehdi ve Mesih ilan etmiş ve onun dediklerini sorgulamadan inanmışlardır. Zaten bunca profesör, general, ilim ve fikir adamının ilkokulu bile dışarıdan bitiren birinin arkasından gitmesinin en tesirli itici güç olarak karşımıza Kur’an ve sahih sünnette olmayan Mehdi ve Mesih’in geleceğine iman yatmaktadır.
FETÖ’cüler Mesih ve Mehdi’nin geleceğine inanıyor da diğer cemaat ve tarikatlar inanmıyor mu? Elbette hepsi tıpkı Hıristiyanların inandığı gibi “Mehdi ve Mesih’in gelip kıyamete yakın kendilerini kurtaracağına” inanmaktadırlar. Hatta çoğu şu andaki liderlerinin, şeyhlerinin Mehdi veya Mesih olduğuna inanmaktadırlar.
FETÖ'nün Mehdi ve Mesih olduğuna inanan müritleri 'Fetullah ne derse, ne emrederse doğrudur, yapmak farzdır' anlayışına inandıkları için onu asla sorgulama gibi bir şeye girişemezler. Diğer cemaat ve tarikat mensupları da kendi lider ve şeyhlerini asla tenkit edemezler, ne derse inanırlar; çünkü hatasız olduklarına inanmışlardır.
FETÖ, maddi kaynaklarını özellikle himmet adı altında yapılan bağışlardan, kurdukları şirketlerden, kültürel ve dini alandaki yayıncılıktan temin etmiştir. Diğer cemaat ve tarikatlar da aynı yolu izlemekte ve büyük gelirler elde etmektedirler. Nasıl ki FETÖ bu gelirlerini gayr-i resmi yollarla temin etmişse, diğer cemaat ve tarikatlar da gelirlerini gayr-i resmi yollardan elde etmektedirler. FETÖ milyarları bulan gelirlerinden kayıt dışı olduğu için devlete vergi vermediği gibi diğer cemaat ve tarikatlar da gelirlerinden devlete vergi vermemektedir.
FETÖ’nün militanları çok büyük bir çoğunlukla 15 Temmuz sonrası devletten ihraç edilmişlerdir. Onların boşalttığı kadroları ise maalesef diğer cemaat ve tarikatların adamları doldurmuştur.
FETÖ militanları, soru çalarak militanlarını devlete yerleştirirken cemaat ve tarikat militanları torpil yolunu kullanarak boşalan kadroları doldurmuşlardır. Böyle bir durumda “Fetöcülerin soru çalmaları ile torpil yapma arasında bir farkın” olduğunu iddia etmek hakka karşı en büyük haksızlık olmaz mı?
FETÖ “siyasetten uzak duruyorum” diyerek yıllarca siyaseti dizayn etmeye çalışmış ve bunda da bayağı başarılı olmuştur.
Bugün diğer cemaat ve tarikatlar da siyasete yön vermeye çalışmakta ve hatta kendi menfaatlerine dokunan bir şey olduğunda devleti de hükümeti de tehdit etmekten asla geri durmamaktadırlar.
FETÖ’nün eline geçen fırsatı ya da kendi oluşturduğu imkanları ülkede darbe yaparak kullandı. Peki, bugün torpille devletin değişik kademelerinde örgütlenen diğer cemaat ve tarikatların eline fırsat geçtiğinde FETÖ gibi darbe yapmayacaklarını, vatana ihanet etmeyeceklerini kim garanti edebilir?
Bugün bazı cemaat ve tarikat mensuplarının diğer cemaat ve tarikatlara karşı sergiledikleri çirkin tavırları görünce ister istemez, “Ya bunların eline fırsat geçse Fetöcülerden daha vahşi ve kıyıcı olurlar. Baksanıza en ufak bir ihtilafta kendi dava arkadaşlarını bile kâfir ilan edip ölüm fetvası vermekten çekinmemektedirler.” deme gereği duyuyoruz.
FETÖ bugün bile darbe yapıp, katil olan militanlarına gelip onları kurtaracağını, onları alıp cennete götüreceğini vadetmektedir. Bütün cemaat ve tarikatlar da kendilerinin cennetlik olduğunu ve hatta bazı şeyhlerin kendilerini cübbelerinin, kibrit kutularının içinde cennete götüreceğine inanmaktadırlar.
FETÖ yapılanmasında “Kâinat imamı” olan Gülen’i eleştirmek haşa Allah’ı eleştirmekle eş tutulur. Diğer cemaat ve tarikatların mensupları da başlarındaki şeyhleri, gavsları tenkit etmenin “Allah’ı tenkit etmekle bir tuttuğunun” yüzlerce örneği vardır. FETÖ mensupları, liderlerini sorgulayamadıkları gibi hiçbir tarikat ve cemaat mensubu da liderlerini sorgulayamaz. Onları adeta günahsız ilan etmişlerdir. Zaten sorgulama gibi bir eyleme girişen de anında acımasızca aforoz edilir.
FETÖ, şahıs merkezli bir örgüttür.
Liderleri Gülen ne derse mensupları kayıtsız şartsız itaat eder. Diğer cemaat ve tarikatlar da lider merkezlidir ve liderlerine, şeyhlerine kayıtsız şartsız itaat ederler. Hatta şeyhlerinin emirleri Kur’an’la çatışırsa Kur’an’ı tevil edip şeyhlerinin emrine uyarlar.
FETÖ, baştan beri gizlenmeyi, tedbir adı altında formüle etmiştir. Asla şeffaf olmamıştır. Diğer cemaat ve tarikatlar da asla şeffaf değillerdir. Hepsinin kendi gettolarında bilinmez sırları vardır.
FETÖ hedefine ulaşabilmek için uluslararası güç odaklarıyla işbirliği yapmaktan çekinmemiştir. Ülkemizdeki cemaat ve tarikatların da uluslararası istihbarat örgütleriyle ilişkisi olmadığını iddia etmek hakka karşı haksızlıktır. Daha geçenlerde bir cemaatten kopan birinin “cemaatlerinin CIA ile uzun yıllardır işbirliği içinde olduğunu…” bütün Türkiye haberlerden okudu.
FETÖ dini istismar etti, Allah ile aldatarak hedefine ulaşmaya çalıştı. Diğer cemaat ve tarikatların da dini, bir payanda olarak kullandığı çok açıktır ve onlar da insanları Allah ile aldatıp maddi ve manevi olarak sömürmekten asla geri durmamışlardır.
FETÖ, hedefine giderken karşısına çıkan diğer bütün cemaat ve tarikatları yok etmeye çalışmaktan asla geri durmamıştır. Bugün diğer cemaat ve tarikatların da FETÖ’den geri kalır yanı asla yoktur. Onlar da ellerinden geldiğince diğer cemaat ve tarikatları yok etmek için gayret etmektedirler. Hatta bazıları cenneti bile diğer cemaat ve tarikat mensuplarıyla paylaşmaya bile yanaşmamaktadır.
FETÖ kurulduğundan beri hep zalimlerin tarafını tutmuş ve mazlumlara el uzatmamıştır. Diğer cemaat ve tarikatların da bu hususta FETÖ’den geri kalır yanı yoktur. 28 Şubat sürecinde binlerce tesettürlü kızlarımız, okul önlerinde yerlerde sürüklenirken tarikat ve cemaat mensupları “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın!..” felsefesini yürütmüştür. Bu dönemde hiçbir tarikat şeyhinin bu mazlum tesettürlü kızların mücadelesinde yanında görünmemiştir.
FETÖ’nün bugün ihaneti ortaya çıktığı için herkes tu kaka etmekte, hatta FETÖ’cülerin “Ehl-i sünnet” dışı bir yapılanma olduğunu söylemektedirler. Hâlbuki FETÖ’nün bütün eserleri incelendiğinde Ehl-i sünnet çizgisinden asla ayrılmadığını görürüz. Diğer cemaat ve tarikatlar da “Ehl-i sünnet” olduklarını iddia ederken gerçek Ehl-i sünnet çizgisine ne kadar uzak oldukları izahtan varestedir. İmam-ı Azam gibi bir Ehl-i sünnet imamını “rey ehli” diyerek kâfirlikle itham edenlerin Ehl-i sünnetle ne ilişkisi olabilir ki? Ama bu zihniyet Ehl-i sünnet maskesi kullanarak İslam’ın içine binlerce bidat ve hurafeyle doldurmuş ve bunun üzerinden kendilerine müthiş bir rant alanı elde etmişlerdir.
Şimdi çıkıp birileri, “Cemaatler ve tarikatlar ülkemizin dinî sigortalarıdır, çöl içinde vahadırlar. Ülkemizde İslâm onlar sayesinde bugüne gelebilmiştir ve canlılığını sürdürmektedir.” diyebilir. Peki, sormazlar mı böyle düşünenlere:
“17/25 Aralık öncesi Fetullah Gülen’in arkasından gidenler bu ülkenin sigortası değil miydi? Cumhurbaşkanı, başbakan, bakanlar, vekiller, bürokratlar onların tertip ettiği toplantılarda bunu açık biçimde deklare etmediler mi? Anlı şanlı meşhur hocalar Fetullah Gülen’in Ehl-i sünnet bir hoca olduğunu televizyon kanallarından ilan etmedi mi? Kendini Ehl-i sünnet âlim sayan bazı Prof’ları “Gülen’in fıkhını anlamak” vb. kitaplar yazarak Gülen’i “müçtehit, müceddit, asrımızın Mevlana’sı, Yunus’u…” ilan etmediler mi?
Bazıları onu müdafaa adına, “Bir Hoca Efendi yetiştirmek kolay değildir. Hele onun bir ayakkabısını yetiştirin de görelim!..” diye kürsülerden bağıran cemaat liderleri olmadı mı?
Meşhur bir psikiyatrist çıkmış, “FETÖ, asla bir cemaat değil, cemaat kılığına bürünmüş, İslâm’ı protestanlaştırarak dönüştürmeyi amaçlayan, küresel sistemin bir projesidir. Bir şer şebekesidir.” demektedir.
El hak öyledir?
Peki, bunu dedikten sonra neden aynı tarzda çalışan, aynı tarzda liderini putlaştıran, “şeyhini Allah’ın ortağı” ilan eden, milletin maddi imkânlarını gayr-i resmi yollardan toplayarak kendilerine saltanat kuran diğer cemaat ve tarikatlar için bunu düşünmemektedir? Bunu düşünmeyen bu meşhur psikiyatrist 17/25 Aralık öncesi FETÖ’ye de asla toz kondurmayanlardan biriydi.
17/25 Aralık’a kadar FETÖ’ye “Hoca Efendi Hazretleri” diyen nice Profesör, ilahiyatçı, şeyh, âlim, sosyolog vs. vs. şimdi FETÖ’nün ne kadar namussuz, alçak, din dışı olduğunu söylüyor.
El hak bunu da doğru söylüyorlar da şimdi söyledikleri, “Diğer cemaatler ve tarikatlar ülkemizin dinî sigortalarıdır.” sözlerine ne kadar güvenebiliriz?
Yarın bunların da FETÖ gibi bir darbeye girişmeyeceklerine dair ellerinde bir garanti mi var? Kendi varlıklarını sürdürmek için gay-i resmi yollardan milyarları toplayıp, devletten vergi kaçıran bu cemaat ve tarikatlar neden devlete başka kötülükler yapmasın ki?
FETÖ, militanlarını devlet karşıtı olarak yetiştirdi. Telkini ise şuydu:
“Devlet dinsiz. Siz yetişeceksiniz ve onların yerini alıp devleti ele geçireceğiz.”
Allah (cc) aşkına hangi cemaat ve tarikat, müritlerini devlet düşmanı olarak yetiştirmiyor? Bütün cemaat ve tarikatlar Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusunu “Deccal ve Süfyan”, kendilerini de Mehdi ve Mesih olarak ilan etmediler mi?
Cemaatler ve tarikatlar mensuplarını iki şeyle yetişiyor.
Bir; bu devlet din düşmandır;
İki; vakti geldiğinde bu devleti elime geçireceğim.
Bu anlayış FETÖ’de olduğu gibi bütün cemaat ve tarikatların temelinde de vardır.
Son olarak şunu söylemek istiyorum:
Yeni 15 Temmuzların oluşmasını istemeyen Devlet, tedbirini almalı ve cemaat ve tarikatları birer sivil toplum kuruluşu haline getirmelidir.
Devlet, cemaat ve tarikatlara, “Siyasete ve devlete karşı durmaya kalkma, bir de dinin ana akideleri üzerinden bozuk itikatlar oluşturma, yoksa müdahale ederim!” ikazını yapmalı ve gelirlerini nereden kazanıp nereye harcadıklarını belgelemelerini temin etmelidir. Devlet bu hususta denetleme görevini iyi yapmalıdır.
Kim kızarsa kızsın, bugün ülkemizdeki Cemaat ve tarikatlar yer altındaki dini devletçiklerdir. Kendi hukukları, ekonomileri, tayin sistemleri, evlenme ritüelleri ve hatta kendi iç yapılarında cezalandırma ilkeleri vardır. Bunlar fırsatını bulduklarında çatıştıkları her devlet için büyük tehlike oluşturmaktadır. Onun için çok dikkatli olmak durumundayız.
15 Temmuz sonrası FETÖ’nün paralel devlet yapılanmasından kurtulduk derken başka cemaat ve tarikatların esiri durumuna düşmeyelim.
(EMİNİM Kİ BU YAZIYI OKUYAN BÜTÜN CEMAAT VE TARİKATLARIN ZOMBİLEŞMİŞ, HAŞHAŞLANMIŞ KÖR TAASSUPLA BEYİNLERİ SULANMIŞ HAM SOFTA KABA YOBAZ MÜRİTLERİ, BENİ HAİN İLAN EDİP, CEHENNEMİN EN DİBİNE POSTALARLAR. İYİ Kİ DİYORUM CENNET VE CEHENNEM BUNLARIN ELİNDE DEĞİL, YOKSA ALLAH KORUSUN HER CEMAAT VE TARİKAT KENDİ MENSUPLARI HARİÇ KİMSEYİ CENNETE SOKMAZ. KENDİLERİNDEN OLMAYANLARI İSE KESİNLİKLE CEHENNEME POSTALARLARDI!..)
.
Selim Çoraklı, dikGAZETE.com
117/25 Aralık ve 15 Temmuz darbe girişimleri 40 senedir kozasını ören Fetullahçıların (FETÖ) gerçek yüzünü ortaya çıkardı. Milletin çocukları arasından seçilen en zeki çocukların FETÖ eliyle nasıl birer canavara dönüştüğünü hep beraber izledik.
FETÖ, bizim insanımızın paralarıyla, bizim en zeki çocuklarımızı devşirip zombileştirerek bize karşı kullandı. Bu, tarihte gördüğümüz en büyük ihanetlerin başında gelir.
FETÖ 40 senedir darbe yapmanın hayaliyle yaşadı. Hayal ettiğini 15 Temmuz 2016’da gerçekleştirmek istedi ve başarısız oldu.
FETÖ’nün 40 senedir bir gizli ajandası olduğu böylelikle ortaya çıktı.
FETÖ bu ülkede 40 yıl bir “İslami cemaat” olarak tanındı. Kendini İslam ile maskelemeyi iyi becerdi.
Peki, bu ülkede FETÖ gibi aynı minval üzerinde çalışan diğer cemaat ve tarikatların aynı türden bir gayeleri olmadığını ve kendilerini İslam ile maskelemediklerini nasıl bileceğiz?
FETÖ’nün yapılanmasını, teşkilat yapısını, eleman devşirmesini, maddi kaynakları elde etmesini, eğitim ve kültür alanındaki çalışmalarını incelediğimizde buna benzer birçok yapının daha varlığı ile karşı karşıya kalıyoruz.
Bugün ülkemizde Süleymancılar, Nurcular, Menzilciler, İsmail Ağacılar, İslamoğlucular, İran yanlısı gruplar, Radikal İslamcılar, Hizbullahcılar, vs.vs. gibi yapılanmaları mercek altına aldığımızda FETÖ’nün yapılanmasına benzer birçok ortak noktayı görüyoruz.
Mesela FETÖ’cüler Mehdi ve Mesih’in geleceğine inandıkları için FETÖ lideri Fetullah Gülen’i Mehdi ve Mesih ilan etmiş ve onun dediklerini sorgulamadan inanmışlardır. Zaten bunca profesör, general, ilim ve fikir adamının ilkokulu bile dışarıdan bitiren birinin arkasından gitmesinin en tesirli itici güç olarak karşımıza Kur’an ve sahih sünnette olmayan Mehdi ve Mesih’in geleceğine iman yatmaktadır.
FETÖ’cüler Mesih ve Mehdi’nin geleceğine inanıyor da diğer cemaat ve tarikatlar inanmıyor mu? Elbette hepsi tıpkı Hıristiyanların inandığı gibi “Mehdi ve Mesih’in gelip kıyamete yakın kendilerini kurtaracağına” inanmaktadırlar. Hatta çoğu şu andaki liderlerinin, şeyhlerinin Mehdi veya Mesih olduğuna inanmaktadırlar.
FETÖ'nün Mehdi ve Mesih olduğuna inanan müritleri 'Fetullah ne derse, ne emrederse doğrudur, yapmak farzdır' anlayışına inandıkları için onu asla sorgulama gibi bir şeye girişemezler. Diğer cemaat ve tarikat mensupları da kendi lider ve şeyhlerini asla tenkit edemezler, ne derse inanırlar; çünkü hatasız olduklarına inanmışlardır.
FETÖ, maddi kaynaklarını özellikle himmet adı altında yapılan bağışlardan, kurdukları şirketlerden, kültürel ve dini alandaki yayıncılıktan temin etmiştir. Diğer cemaat ve tarikatlar da aynı yolu izlemekte ve büyük gelirler elde etmektedirler. Nasıl ki FETÖ bu gelirlerini gayr-i resmi yollarla temin etmişse, diğer cemaat ve tarikatlar da gelirlerini gayr-i resmi yollardan elde etmektedirler. FETÖ milyarları bulan gelirlerinden kayıt dışı olduğu için devlete vergi vermediği gibi diğer cemaat ve tarikatlar da gelirlerinden devlete vergi vermemektedir.
FETÖ’nün militanları çok büyük bir çoğunlukla 15 Temmuz sonrası devletten ihraç edilmişlerdir. Onların boşalttığı kadroları ise maalesef diğer cemaat ve tarikatların adamları doldurmuştur.
FETÖ militanları, soru çalarak militanlarını devlete yerleştirirken cemaat ve tarikat militanları torpil yolunu kullanarak boşalan kadroları doldurmuşlardır. Böyle bir durumda “Fetöcülerin soru çalmaları ile torpil yapma arasında bir farkın” olduğunu iddia etmek hakka karşı en büyük haksızlık olmaz mı?
FETÖ “siyasetten uzak duruyorum” diyerek yıllarca siyaseti dizayn etmeye çalışmış ve bunda da bayağı başarılı olmuştur.
Bugün diğer cemaat ve tarikatlar da siyasete yön vermeye çalışmakta ve hatta kendi menfaatlerine dokunan bir şey olduğunda devleti de hükümeti de tehdit etmekten asla geri durmamaktadırlar.
FETÖ’nün eline geçen fırsatı ya da kendi oluşturduğu imkanları ülkede darbe yaparak kullandı. Peki, bugün torpille devletin değişik kademelerinde örgütlenen diğer cemaat ve tarikatların eline fırsat geçtiğinde FETÖ gibi darbe yapmayacaklarını, vatana ihanet etmeyeceklerini kim garanti edebilir?
Bugün bazı cemaat ve tarikat mensuplarının diğer cemaat ve tarikatlara karşı sergiledikleri çirkin tavırları görünce ister istemez, “Ya bunların eline fırsat geçse Fetöcülerden daha vahşi ve kıyıcı olurlar. Baksanıza en ufak bir ihtilafta kendi dava arkadaşlarını bile kâfir ilan edip ölüm fetvası vermekten çekinmemektedirler.” deme gereği duyuyoruz.
FETÖ bugün bile darbe yapıp, katil olan militanlarına gelip onları kurtaracağını, onları alıp cennete götüreceğini vadetmektedir. Bütün cemaat ve tarikatlar da kendilerinin cennetlik olduğunu ve hatta bazı şeyhlerin kendilerini cübbelerinin, kibrit kutularının içinde cennete götüreceğine inanmaktadırlar.
FETÖ yapılanmasında “Kâinat imamı” olan Gülen’i eleştirmek haşa Allah’ı eleştirmekle eş tutulur. Diğer cemaat ve tarikatların mensupları da başlarındaki şeyhleri, gavsları tenkit etmenin “Allah’ı tenkit etmekle bir tuttuğunun” yüzlerce örneği vardır. FETÖ mensupları, liderlerini sorgulayamadıkları gibi hiçbir tarikat ve cemaat mensubu da liderlerini sorgulayamaz. Onları adeta günahsız ilan etmişlerdir. Zaten sorgulama gibi bir eyleme girişen de anında acımasızca aforoz edilir.
FETÖ, şahıs merkezli bir örgüttür.
Liderleri Gülen ne derse mensupları kayıtsız şartsız itaat eder. Diğer cemaat ve tarikatlar da lider merkezlidir ve liderlerine, şeyhlerine kayıtsız şartsız itaat ederler. Hatta şeyhlerinin emirleri Kur’an’la çatışırsa Kur’an’ı tevil edip şeyhlerinin emrine uyarlar.
FETÖ, baştan beri gizlenmeyi, tedbir adı altında formüle etmiştir. Asla şeffaf olmamıştır. Diğer cemaat ve tarikatlar da asla şeffaf değillerdir. Hepsinin kendi gettolarında bilinmez sırları vardır.
FETÖ hedefine ulaşabilmek için uluslararası güç odaklarıyla işbirliği yapmaktan çekinmemiştir. Ülkemizdeki cemaat ve tarikatların da uluslararası istihbarat örgütleriyle ilişkisi olmadığını iddia etmek hakka karşı haksızlıktır. Daha geçenlerde bir cemaatten kopan birinin “cemaatlerinin CIA ile uzun yıllardır işbirliği içinde olduğunu…” bütün Türkiye haberlerden okudu.
FETÖ dini istismar etti, Allah ile aldatarak hedefine ulaşmaya çalıştı. Diğer cemaat ve tarikatların da dini, bir payanda olarak kullandığı çok açıktır ve onlar da insanları Allah ile aldatıp maddi ve manevi olarak sömürmekten asla geri durmamışlardır.
FETÖ, hedefine giderken karşısına çıkan diğer bütün cemaat ve tarikatları yok etmeye çalışmaktan asla geri durmamıştır. Bugün diğer cemaat ve tarikatların da FETÖ’den geri kalır yanı asla yoktur. Onlar da ellerinden geldiğince diğer cemaat ve tarikatları yok etmek için gayret etmektedirler. Hatta bazıları cenneti bile diğer cemaat ve tarikat mensuplarıyla paylaşmaya bile yanaşmamaktadır.
FETÖ kurulduğundan beri hep zalimlerin tarafını tutmuş ve mazlumlara el uzatmamıştır. Diğer cemaat ve tarikatların da bu hususta FETÖ’den geri kalır yanı yoktur. 28 Şubat sürecinde binlerce tesettürlü kızlarımız, okul önlerinde yerlerde sürüklenirken tarikat ve cemaat mensupları “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın!..” felsefesini yürütmüştür. Bu dönemde hiçbir tarikat şeyhinin bu mazlum tesettürlü kızların mücadelesinde yanında görünmemiştir.
FETÖ’nün bugün ihaneti ortaya çıktığı için herkes tu kaka etmekte, hatta FETÖ’cülerin “Ehl-i sünnet” dışı bir yapılanma olduğunu söylemektedirler. Hâlbuki FETÖ’nün bütün eserleri incelendiğinde Ehl-i sünnet çizgisinden asla ayrılmadığını görürüz. Diğer cemaat ve tarikatlar da “Ehl-i sünnet” olduklarını iddia ederken gerçek Ehl-i sünnet çizgisine ne kadar uzak oldukları izahtan varestedir. İmam-ı Azam gibi bir Ehl-i sünnet imamını “rey ehli” diyerek kâfirlikle itham edenlerin Ehl-i sünnetle ne ilişkisi olabilir ki? Ama bu zihniyet Ehl-i sünnet maskesi kullanarak İslam’ın içine binlerce bidat ve hurafeyle doldurmuş ve bunun üzerinden kendilerine müthiş bir rant alanı elde etmişlerdir.
Şimdi çıkıp birileri, “Cemaatler ve tarikatlar ülkemizin dinî sigortalarıdır, çöl içinde vahadırlar. Ülkemizde İslâm onlar sayesinde bugüne gelebilmiştir ve canlılığını sürdürmektedir.” diyebilir. Peki, sormazlar mı böyle düşünenlere:
“17/25 Aralık öncesi Fetullah Gülen’in arkasından gidenler bu ülkenin sigortası değil miydi? Cumhurbaşkanı, başbakan, bakanlar, vekiller, bürokratlar onların tertip ettiği toplantılarda bunu açık biçimde deklare etmediler mi? Anlı şanlı meşhur hocalar Fetullah Gülen’in Ehl-i sünnet bir hoca olduğunu televizyon kanallarından ilan etmedi mi? Kendini Ehl-i sünnet âlim sayan bazı Prof’ları “Gülen’in fıkhını anlamak” vb. kitaplar yazarak Gülen’i “müçtehit, müceddit, asrımızın Mevlana’sı, Yunus’u…” ilan etmediler mi?
Bazıları onu müdafaa adına, “Bir Hoca Efendi yetiştirmek kolay değildir. Hele onun bir ayakkabısını yetiştirin de görelim!..” diye kürsülerden bağıran cemaat liderleri olmadı mı?
Meşhur bir psikiyatrist çıkmış, “FETÖ, asla bir cemaat değil, cemaat kılığına bürünmüş, İslâm’ı protestanlaştırarak dönüştürmeyi amaçlayan, küresel sistemin bir projesidir. Bir şer şebekesidir.” demektedir.
El hak öyledir?
Peki, bunu dedikten sonra neden aynı tarzda çalışan, aynı tarzda liderini putlaştıran, “şeyhini Allah’ın ortağı” ilan eden, milletin maddi imkânlarını gayr-i resmi yollardan toplayarak kendilerine saltanat kuran diğer cemaat ve tarikatlar için bunu düşünmemektedir? Bunu düşünmeyen bu meşhur psikiyatrist 17/25 Aralık öncesi FETÖ’ye de asla toz kondurmayanlardan biriydi.
17/25 Aralık’a kadar FETÖ’ye “Hoca Efendi Hazretleri” diyen nice Profesör, ilahiyatçı, şeyh, âlim, sosyolog vs. vs. şimdi FETÖ’nün ne kadar namussuz, alçak, din dışı olduğunu söylüyor.
El hak bunu da doğru söylüyorlar da şimdi söyledikleri, “Diğer cemaatler ve tarikatlar ülkemizin dinî sigortalarıdır.” sözlerine ne kadar güvenebiliriz?
Yarın bunların da FETÖ gibi bir darbeye girişmeyeceklerine dair ellerinde bir garanti mi var? Kendi varlıklarını sürdürmek için gay-i resmi yollardan milyarları toplayıp, devletten vergi kaçıran bu cemaat ve tarikatlar neden devlete başka kötülükler yapmasın ki?
FETÖ, militanlarını devlet karşıtı olarak yetiştirdi. Telkini ise şuydu:
“Devlet dinsiz. Siz yetişeceksiniz ve onların yerini alıp devleti ele geçireceğiz.”
Allah (cc) aşkına hangi cemaat ve tarikat, müritlerini devlet düşmanı olarak yetiştirmiyor? Bütün cemaat ve tarikatlar Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusunu “Deccal ve Süfyan”, kendilerini de Mehdi ve Mesih olarak ilan etmediler mi?
Cemaatler ve tarikatlar mensuplarını iki şeyle yetişiyor.
Bir; bu devlet din düşmandır;
İki; vakti geldiğinde bu devleti elime geçireceğim.
Bu anlayış FETÖ’de olduğu gibi bütün cemaat ve tarikatların temelinde de vardır.
Son olarak şunu söylemek istiyorum:
Yeni 15 Temmuzların oluşmasını istemeyen Devlet, tedbirini almalı ve cemaat ve tarikatları birer sivil toplum kuruluşu haline getirmelidir.
Devlet, cemaat ve tarikatlara, “Siyasete ve devlete karşı durmaya kalkma, bir de dinin ana akideleri üzerinden bozuk itikatlar oluşturma, yoksa müdahale ederim!” ikazını yapmalı ve gelirlerini nereden kazanıp nereye harcadıklarını belgelemelerini temin etmelidir. Devlet bu hususta denetleme görevini iyi yapmalıdır.
Kim kızarsa kızsın, bugün ülkemizdeki Cemaat ve tarikatlar yer altındaki dini devletçiklerdir. Kendi hukukları, ekonomileri, tayin sistemleri, evlenme ritüelleri ve hatta kendi iç yapılarında cezalandırma ilkeleri vardır. Bunlar fırsatını bulduklarında çatıştıkları her devlet için büyük tehlike oluşturmaktadır. Onun için çok dikkatli olmak durumundayız.
15 Temmuz sonrası FETÖ’nün paralel devlet yapılanmasından kurtulduk derken başka cemaat ve tarikatların esiri durumuna düşmeyelim.
(EMİNİM Kİ BU YAZIYI OKUYAN BÜTÜN CEMAAT VE TARİKATLARIN ZOMBİLEŞMİŞ, HAŞHAŞLANMIŞ KÖR TAASSUPLA BEYİNLERİ SULANMIŞ HAM SOFTA KABA YOBAZ MÜRİTLERİ, BENİ HAİN İLAN EDİP, CEHENNEMİN EN DİBİNE POSTALARLAR. İYİ Kİ DİYORUM CENNET VE CEHENNEM BUNLARIN ELİNDE DEĞİL, YOKSA ALLAH KORUSUN HER CEMAAT VE TARİKAT KENDİ MENSUPLARI HARİÇ KİMSEYİ CENNETE SOKMAZ. KENDİLERİNDEN OLMAYANLARI İSE KESİNLİKLE CEHENNEME POSTALARLARDI!..)
.