- 25-05-2022 07:02
- 3695
Kendini “milliyetçi ve ülkücü” olarak pazarlayan İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in “Gezi hayranlığı” ve “Abdulhamit düşmanlığı” nedense bir türlü bitmiyor. Gezicilerin ve Osmanlı’yı yıkan İttihatçıların avukatlığına soyunan Akşener’in, CHP sayesinde alacağı üç beş oy için Osmanlı’yı hedefe koymaktan çekinmediğini hayret ve ibretle seyrediyoruz.
Akşener’in bu “Hedefe gitmede her yol meşrudur.” düşüncesini acaba “Makyavel’den mi, yoksa bunu ülkemizde en iyi uygulayan Gülen’den mi kaptı?” diye sormak herhalde hakkımızdır.
Sen kalk, Kayı tamgasını parti amblemi olarak kullan ama sonra Kayı boyundan gelen ve Osmanlı’nın yıkılış sürecinde devleti 33 sene ayakta tutmayı başaran Abdulhamit Han’a kin kus; bunu hangi anlayışla telif edebiliriz ki?
Erdoğan’a olan kinini Abdulhamit üzerinden ortaya koyan Akşener, “Bugünün Abdulhamid’i Erdoğan’dır. Bugün var olan şey Abdulhamit dönemi istibdattır.” diyerek acaba kendisinin de dişi Emanuel Karasso rolüne büründüğünü mü itiraf etmiş oluyor?
Bu arada Karasso deyince aklımıza bir slogan geliyor. “Her şey güzel olacak” sloganı Osmanlı Cihan Devletinin yıkılışında en mühim rollerden birini oynayan Yahudi Emanuel Karasso’ya aittir. (Bu sloganı son yıllarda en çok kullanan kişinin İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu olduğunu da bu arada hatırlatalım.)
Abdulhamit ile Erdoğan’ı özdeşleştirerek politik atak yapmaya çalışan Akşener'in kendisi, tarihçi olsa da tarih bilgisi aslında çok yüzeyseldir. Bu bilgisizliğini, daha önce de terörist Selahattin Demirtaş'ın çizgisini beğenen Ekrem İmamoğlu'nu Fatih Sultan Mehmet Han'a benzeterek de sergilemişti.
Akşener’in, Abdulhamit düşmanlığının geldiğini iddia ettiği “Milliyetçi-Ülkücü” kültürel kökenden kaynaklanmadığı açıktır.
Çünkü bu kesimin fikir adamları Abdülhamid’in Osmanlı Cihan Devleti için ne büyük hizmetler yaptığından her zaman övgüyle bahsetmişlerdir.
Milliyetçilerin büyük fikir adamlarından biri olan Prof. Dr. Erol Güngör, “Tarihte Türkler” isimli kitabında Abdulhamit Han için şu fikirleri tarihe not düşer:
“Tarihimizin çok büyük şahsiyetlerinden biri olan 2. Abdulhamit Han’dır. Maalesef ki; çoğu Türk milletinin can düşmanı olan Ermeni ihtilalcileri tarafından atılan iftiralar pek çok Türk aydınının kafasına yerleşmişti.
İttihatçılar, onun kıymetini çok geç anladılar.
Muhaliflerin başı olan Ahmet Rıza Bey bile, Cumhuriyet döneminde yazdığı hatıralarında ona övgüler düzdü.
Bu korkunç pişmanlığın en açık örneklerinden biri de, meşhur filozof Rıza Tevfik Bey’in pişmanlığını belirtmek için kaleme aldığı ‘Sultan Abdülhamit Han'ın Ruhaniyetinden İstimdat’ isimli uzunca şiiridir.”
Erol Güngör’ün bahsetitği şiirin bir bölümü aynen şöyledir:
Nerdesin şevketlim, Sultan Hamid Han?
Feryadım varır mı bârigâhına?
Ölüm uykusundan bir lâhza uyan,
Şu nankör............ bak günahına.
Tarihler ismini andığı zaman,
Sana hak verecek, ey koca Sultan;
Bizdik utanmadan iftira atan,
Asrın en siyasi Padişahına.
'Padişah hem zalim, hem deli' dedik,
İhtilâle kıyam etmeli dedik;
Şeytan ne dediyse, biz 'beli' dedik;
Çalıştık fitnenin intibahına.
Divane sen değil, meğer bizmişiz,
Bir çürük ipliğe hülya dizmişiz.
Sade deli değil, edepsizmişiz.
Tükürdük atalar kıblegâhına.
Sonra cinsi bozuk, ahlâkı fena,
Bir sürü türedi, girdi meydana.
Nerden çıktı bunca veled-i zinâ?
Yuh olsun bunların ham ervâhına!
Abdulhamit Han’ın, İttihat Terakki mensuplarınca iktidardan indirilirken tebliğ için gelenlerin içinde bir Türk bulunmaması da çok ibretlik bir hadisedir.
Sultan Abdülhamid’e hal edildiğine dair tebliği yapan heyet içinde Ermeni Aram Efendi, Laz Arif Hikmet, Selanik mebusu Yahudi Emanuel Karasso ve Draç mebusu Arnavut Esad Toptani vardı. Neredeyse heyettekilerin hiçbiri Türk değildi ve bu durum, kotarılmak istenen oyunun rengini açık biçimde ortaya koyuyordu.
Akşener’in hayranlık duyduğu İttihat Terakki, yaptığı yanlışlarla koskoca Osmanlı Cihan Devletinin yıkılışını hazırlamıştır.
Akşener’in “Başbuğum” dediği Alpaslan Türkeş’in İttihat Terakki hakkında yaptığı aşağıdaki konuşma yüzünün kızarmasına vesile olur mu acaba?
“İttihat ve Terakki Fırkası var. Enver Paşalar var, Talat Paşalar var, Cemal Paşalar var. Birçokları bunları çok beğenirlerdi. Efendim çok dürüst adamlardı, çok doğru adamlardı.
Bak Enver Paşa gitti, Türkistan'da şehit oldu. Ama koca Osmanlı Devletini yıktıktan sonra neye yarar?
1908'de geldi İttihat ve Terakki iktidar oldu. Onlar iktidar olduğu zaman Arnavutluk Osmanlı Devletine bağlıydı. Osmanlı Devletinin sınırları Adriyatik Denizindeydi.
Rumeli bizim elimizdeydi. Selanik, Manastır, Kosova hepsi bizim idaremizdedir.
Libya ve Çad bizdedir. Yani sınırımızın bir ucu Afrika'nın ortasında, Ekvator çizgisindedir. Arabistan, Yemen bizdedir. 1908'de Osmanlı Devletinin bir ucu Hint Okyanusundadır. 10 sene sonra 1918'de hepsi gitmiştir, Anadolu da işgale uğramıştır. Anadolu'da tehlikededir.
İşte İttihat ve Terakki, işte Enver Paşa, işte Talat Paşa, işte Cemal Paşa.
Efendim çok vatanseverdiler. Çok dürüsttüler, hırsız değillerdi, bilmem ne değillerdi. Ama komitacıydılar.
Komitacılıkla devlet adamlığı farklı şeylerdir.
Bize akıllı, ileriyi gören devlet adamları lazım. Milletini tanıyan, tarihini bilen, kudretli devlet adamları lazım."
Akşener, fikren yetiştiğini söylediği ve peşinden gittiğini iddia ettiği kişilerin Abdulhamit hakkındaki fikirlerinden de bihaberdir.
Nihal Atsız’ın, Abdulhamit Han için, “Gök Sultan Ulu Hakan” demesinden de habersizdir!
Abdulhamit hakkında 1956 yılında yazdığı ve 1982 yılında da Orkun dergisinde (Sayı:6 Aralık 1982, s.14-16) yayınlanan yazısından bir bölüm de Abdulhamit ile ilgili şunları söylemektedir:
“Sultan Hamid, ‘Kızıl’ değil ‘Gök Sultan’dır. Herkeste bulunması mümkün ufak tefek kusurlarım şişirip erdemlerini inkâr etmekle ne Türk tarihi, ne de Türk milleti bir şey kazanır.
İsmail Safa, İngiliz-Boer savaşında, İngilizlerin bir başarısını, onların elçiliklerine giderek tebrik ettiği için, Sultan Hamit tarafından, haklı olarak, sürgün edilmiştir.
Belki İsmail Safa, o zaman, İngilizlerin nasıl bir Türk ve Müslüman düşmanı olduğunu bilmiyordu. Fakat geniş haber alma imkânları ile her şeyi bilen Sultan Hamit, memleket aydınlarının düşman elçilikleriyle temasına müsaade edemezdi.
Şimdi insafla düşünülsün: Hiçbir sebep yokken, sırf yurtlarındaki elmas madenlerini zapt etmek için, bir avuç Boer’e büyük ordularla saldıran İngiltere’yi tebrik etmek hangi hürriyetçilik anlayışının sonucudur?
O günkü İngiltere’yi Boerleri yendi diye tebrik etmekle, bugünkü Moskofları Finlere karşı başarılarından dolayı alkışlamak arasında ne fark vardır?
Merhum Gök Sultan Abdülhamit Han, bütün hayatında bir fikir, devleti ayakta tutmak ve hazırlanmak için yaşadı. Siyasî dehası ile Avrupa’yı ve Moskofu oyalıyor, bir yandan da demiryolu ve okul ile Türk milletini kuvvetlendirmeye çalışıyordu.
Sultan Hamit ile onun düşmanları olan hürriyetçileri ölçüştürmek için, yalnız şu noktaya bakmak yeter: Hürriyet kahramanları (!), hürriyeti yok edip yüzlerce masumu astırdıktan sonra kaçtılar.
Gök Sultan, bir tek siyasi idam yapmadan yaşanan korkunç siyasi güçlükleri atlatarak 33 yıllık saltanatında devleti ayakta tuttuktan sonra tahtından indirilirken, Moskof çarının Rusya’ya davetini; Selânik’ten Alman gemisiyle İstanbul’a gelirken de Alman İmparatorunun davetini reddederek vatanında bir sürgün ve mahpus gibi yaşamayı tercih etti.
…
Türkiye, dört sınırında yangınlar olan bir ev, Sultan Hamit, o yangınların eve bulaşmaması için hızla koşarak ateşe su serpen, kum döken ve keçe kapatan bir savunucu idi.
Bu koşuşmaları sırasında yoluna çıkan bir iki çocuğa çarpıp düşürdüyse, suç onun değildir. Çünkü yurdun çevresinde yangınlar göğe yükseliyor ve Gök Sultan, alevleri içeri sokmamak için didiniyordu.
Ve sokmadı da…
Ne diyelim? Durağı cennet olsun.”
*
Akşener, Erdoğan üzerinden Abdülhamit’e saldırıp, onu küçümsemeye çalışmasa da gözünü güneşe kapatan ancak kendisine gece yapar. Elmasın değerini ancak elmastan anlayanlar bilir.
Prens Bismarck’ın Abdulhamit hakkındaki şu sözleri onu küçümsemeye çalışan Akşener gibilere en güzel tokat mesabesindedir:
“Dünyada 100 gram akıl varsa, bunun 90 gramı Abdülhamit Han’da, 5 gramı bende, kalan 5 gramı da diğer dünya siyasilerindedir.”
İngiliz subay ve daha sonra ise Osmanlı Donanması'nda amiralliğe kadar yükselmiş bulunan Henry Woods Paşa’nın Abdulhamit hakkında söyledikleri de Akşener gibi düşünenleri yalanlayacak mahiyettedir:
“Bana göre Sultan Abdülhamit, gelmiş geçmiş Osmanlı padişahları arasında en müstesna mevkii işgal edenlerden biridir.
Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan beri gelen
en başarılı hükümdarlardandır. Çok sakin ve gösterişten uzak bir halde yaşardı.
Bir meseleye çözüm ararken, mütehassıslarını dinler, ancak onların fikirlerine esir olmazdı. Şehzade iken de akıllı, nazikti ve İstanbul’a gelen seçkin Avrupalılar kendisini ziyaret etmek isterlerdi.”
Tarihin altın harflerle yazdığı bir Gök Sultan’a düşman olmak, ancak aptalların/gafillerin işidir deyip geçeriz.
Ona düşmanlık besleyenler, tarihin çöplüğünde yerini alırken Sultan Abdülhamid Han’ın davası, kıyamete kadar yaşayacaktır.
Abdulhamit Han’a yapılan saldırılar üzerine bir açıklama yapan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin söyledikleri de meselenin izaha kavuşması için önemlidir.
“Hiçbir Osmanlı hükümdarı kendi çıkarını devletinin çıkarının üstünde görmemiştir. Oğuz boyundan hain çıkmamıştır çıkmayacaktır.
Sultan Abdülhamit'ten kim rahatsız oluyorsa tedavi edilmemiş kuyruk acısı vardır. Onu sevmeyenler Siyonistler, sömürgeciler, Ermeni çetecilerdir.
Abdülhamid’i müellifleri sevmez, sömürgeciler sevmez, casuslar sevmez, Türk ve İslam düşmanları hiç sevmez. Onu sevenler ona yetecek, Müslüman Türk milleti her daim aziz hatırasını sevgiyle, hürmetle ve rahmetle hatırlayacaktır.”
Yazımızı Yunan Kraliyet ailesinden Prens Michel De Grèce’in, Abdulhamit hakkındaki düşünceleri ile bitirelim:
“Genç yaşta tahta çıktığı zaman öylesine mücadele eder, öylesine saldırılara göğüs gerer ve öylesine vuruşur ki sonunda Avrupa devletleri tahtta Sultan Abdülhamid bulunduğu müddetçe Osmanlı Devleti’ni yok edemeyeceklerini anlarlar.
Onun için Sultan Abdülhamid’i devirmek için ellerinden geleni yaptılar ve tahttan indirdiler.
Sultan Abdülhamid düşürülür düşürülmez İngiltere, petrol kuyularının üzerine atıldı.
İngiltere, çoktandır bu petrol kuyularına gözünü dikmişti. Petrol, yüzyılımızın başında emperyalizmin ana maddelerinden birini oluşturuyordu.”
Tarih, Abdulhamit Han’ın Osmanlı için yaptığı hizmetleri altın harflerle yazarken, ona düşmanlık edenleri de çöplüğüne mahkûm edecektir.