Amerikan 'NSA' bizim İçişleri'ne model olabilir mi?

İstanbul SBF’deki öğrencilik yıllarımda Türkiye’nin sayılı uluslararası ilişkiler profesörlerinden Prof. Dr. Faruk Sönmezoğlu’nun ders kontenjanına kabul edilmiş ve ABD uzmanı bir asistanının yaptığı sınavda “National Security Council’in (Ulusal Güvenlik Konseyi) görevleri” sorusuna, yanlışlıkla “National Security Agency’nin (Ulusal Güvenlik Ajansı) görevleri”ni yazmıştım. 

Üzerinde sis perdesi olan bu kurumun görevlerine dair kritik bilgileri nereden edindiğim, hocaların da ilgisini çekmiş ve yöneltilen soruları çeşitli bahanelerle geçirmiştim.

Duygusal zekâ”sı (EQ) yüksek insanlar bilişsel öğrenme yoluyla (Cognitive Learning) formel eğitim sisteminde pek de geçerliliği olmayan metafiziksel bilgilere erişim sağlayabilirler.

Bazı özel çocukların rüyalar yoluyla kolektif bilinçaltından kaynaklanan etkiyle gelecekteki tehlikelere dair sezgilerinin harekete geçtiğine ilişkin filmler “Midnight Special” (2016), “The Sixth Sense” (1999) ve diziler “The Mentalist” (2008–2015) var. 

Fakat bu bilgiler, yetişkinlerin mantıksal formel dünyasında farazi ve komplo teorisi olarak kabul edilir. Çünkü formel kamu düzeni, harekete geçmek için sizden kanıt ve belgeye dayalı somut deliller ve çoğu zaman da yasal statü ister.

Belki bilirsiniz, bazı güvenlik birimleri görevlendirme için sözlü emirleriKanunsuz” olarak kabul edip, harekete geçmek için yazılı emir beklerler. 

Bununla birlikte kamu kurumlarına iletilen ‘soyut ve genel’ nitelikteki başvurular ve talepler de yasal çerçeveye uygun olmadığı için işleme konulmaz. 

Çünkü Türk Kamu Yönetimi düzeninde konunun uzmanları tarafından hazırlanan “Stratejik analiz” raporlarını, güvenilir somut ve geçerli bir dayanak olarak kabul edip politika belirleme ve harekete geçme konusunda hala bazı çekinceler ve kaygılar var.

Efsanelerden örnek vermek gerekirse bu konunun bir diğer adı ‘Kassandra Kompleksi’dir. 

Antik Yunan tanrısı Apollon’un “Eğer benimle birlikte olursan sana geleceği görme yeteneği vereceğim” dediği ‘Kassandra’ bu teklifi reddedince, Yunan tanrısı Apollon tarafından lanetlendi. 

Lanete göre; Kassandra geleceği görecek ama kimseyi buna inandıramayacaktı. 

Kassandra, Truva Savaşı’nın sonucunu görmüş fakat kimseyi inandıramamıştı.

Konu’ya dönmek gerekirse; merkezi ABD’nin Maryland eyaletinde bulunan NSA, nükleer saldırılara karşı dayanıklı sığınaklarda Amerikan Siber Komutanlığı (US Cyber Command), Merkezi Güvenlik Ajansı (Central Security Service) ve çeşitli güvenlik kurumlarının çalışanlarının da bulunduğu müşterek operasyon merkezinde, binlerce rütbeli siber operasyon analizi uzmanı ile günlük 3-4 milyar insanın dijital ve kişisel bilgilerini işleme kapasitesine sahip kuantum bilgisayarlar aracılığı ile ABD’nin ulusal ve uluslararası çıkarlarını küresel ölçekte himaye etmeye çalışıyor. 

Bir iddiaya göre, bu kuantum bilgisayarlarının ABD’de Emniyet’in kullandığı “İris” ve yargının kullandığı “ÜYAP” sistemleri gibi tüm kurum ve kuruluşların veri tabanlarına yasal erişim yetkisi var. 

Ayrıca New York’taki bir parkta koşu yapan birinin saatinin markasını tespit edebilecek kadar detaya inebilen askeri uyduları ve şehir içi güvenlik kameralarını istedikleri gibi bilgi toplama ve haber alma görevlerinde kullanabiliyorlar. 

Ayrıca bu kuantum bilgisayarların, yasal olmayan bazı diğer erişim yetkileri de sinyal ve frekans teknolojileri aracılığı ile dünyadaki tüm denizaltılara, askeri füze kontrol merkezi sistemlerine, uçak ve helikopter yazılımlarına, tüm telekomünikasyon dijital aletlere, akıllı telefon ve araçlara, mutfaktaki buzdolabına kadar sızabilmeleridir. 

Bu siber elektronik operasyonel güç dikkate alındığında savaş anında meydanlardaki tüm pahalı konvansiyonel araçların “metal fırtına” denilen ağır elektronik DDoS” (Distributed Denial of Service – Dağıtık Hizmet Engelleme) saldırıları karşısında hurdaya dönüşüp işlevlerini yitirmeleri hiç de komplo teorisi gibi gelmiyor kulağa.

Bugün; mahalli idareler, mülki idareler, emniyet, sahil güvenlik, göç idaresi ve jandarma gibi ağır bürokratik hantallığa neden olan iş yükü altındaki İçişleri Bakanlığı’nın böylesi bir müşterek ve etkili bürokratik yapıya kavuşmasına her zamankinden daha fazla ihtiyaç var. 

FETÖ soruşturmaları neticesinde kamuda ortaya çıkan otorite boşluğunu yeniden yetki ve yapılandırmalar aracılığı ile yeni nesil şartların ortaya çıkardığı ihtiyaçlara göre yerel mahalli ve mülki idare birimlerini güçlendirerek merkezi yönetimin iş gücü hafifletilebilir ve emniyet, jandarma, yargı ve mahalli, mülki idare amirleri arasında müşterek koordinasyon merkezleri kurarak yetkilerini artırabilir ve merkezi hükümetin formalitelerden kaynaklanan geciken işlemlerini beklemeden “Kanun hükmünde yasal kararlar” almalarını sağlayabilir ve “Adem-i merkeziyetçi” bir anlayışla, Ankara’daki kurumların kapılarına yığılan halkın sorunları, verilen özel yetkilerle yerinden çözüme kavuşturulabilir.

Biliyorsunuz bir dönem ABD’de merkezi hükümetin ulaşmakta zorluk çektiği uzak periferi bölgelerdeki güvenlik şefleri (şerifler) olağanüstü hâl valileri gibi, kırmızı bültenle yakalama kararı çıkarma, yargılama, işletme ruhsatı verme, kurumsal akreditasyon ve idam yetkisi de olan merkezi hükümetin bölgesel temsilcileriydi.

Artık resmi yazışmaların posta yoluyla değil de bilgisayar ve e-devlet gibi otomasyon yazılımlar yoluyla elektronik mühürle yapıldığı da göz önüne alınırsa “NSA” gibi bir İçişleri formasyonuna ihtiyacımız olduğunu rahatlıkla ifade edebiliriz.

.

Halil Emrah Macit, dikGAZETE.com

...