Bölgede asayiş berkemal

Arkasında 604 ölü, 4 bin 152 yaralı ve 2 bin 262 enkaz bırakan “7.2” büyüklüğündeki 23 Ekim 2011 Van Depremi'nin yaraları sarılırken geriye acı hatıralar, yerlerinden yurtlarından olan halk ve unutulmak istenen büyük bir doğal afetin izleri kaldı. 

Depremin tüm etkisinin hissedildiği Erciş ilçesinde, şehir Güneydoğu'ya doğru, göl kenarına kurulan yaklaşık 15-20 bin kişilik yeni toplu konutlar sitesinde yeni habitatında olağan seyrini sürdürüyor. 

Tüm bunlara müteakip yaklaşık 10 km. uzunluğundaki bol aydınlatmalı, kafeleri ve dinlenme noktaları ile yeni sahil kordonu, yürüyüş yolları ve bisiklet parkurları ise yaz gecelerinin vazgeçilmezleri arasında. 

Bölgede kentsel dönüşüm ve imar çalışmaları devam ederken Van Gölü'nde ve çevresinde epidemik ve endemik doğal yaşam zenginleştirme çabaları da Yüzüncü Yıl Üniversitesi tarafından devam ettiriliyor. 

Özellikle İnci Kefali ve “Sodalı Su”da yaşayabilen yeni balık türlerinin Van Gölü'ne salınması ile doğal yaşam çeşitliliği de zenginleşmektedir.

Şehir merkezlerinin her noktasına kurulan “Mobese” güvenlik kameraları ve trafik kameraları ile tüm şehir hayatı 7 gün 24 saat kayıt altına alınmakta ve toplumsal olaylara ve sürücü hatalarına anında müdahale edilmekte. 

Özellikle Van'ın Muradiye ilçesinde, 3 bin 100 rakımlı Türkiye'nin en yüksek ikinci hava radar üssünde görev yapan Mehmetçik, gökyüzünden gelebilecek her türlü tehdidi tespit etmek için 7 gün 24 saat nöbet tutuyor. 

Erzurum Hava Radar Mevzi Komutanlığı’na bağlı Pir Reşit Hava Radar Kıta Komutanlığı’nda görevli Mehmetçik, yılın 9 ayının karlı geçtiği sorumluluk bölgesinde adeta kuş uçurtmuyor. 

Büyük Selçuklu Devleti'nin kurucusu ve ilk sultanı Tuğrul Bey’in ticarî, ilmî, kültürel ve coğrafî özellikleriyle tarih boyunca en önemli şehirlerden birisi olan İran’ın İsfahan şehrine gözlerini dikip Selçuklu sınırlarına katmak istediği dönemde bu şehirde Ortaçağ Avrupası’nda felsefenin temel taşlarından birisi olarak kabul edilip “Avicenna” ismi ile ün kazanan bir ilim adamı olan İbn-i Sina felsefe, geometri, mantık, teoloji, fizik, matematik ve özellikle tıp gibi alanlarda bilimsel araştırmalar ve çalışmalar yapıyordu. 

Daha sonradan Selçuklu, Moğol akınları ve Haşhaşîler’in terör tehditleri ile yangın yerine dönen bölge, tam olarak Van Gölü havzasının doğusu ile Hazar Denizi’nin güneyi arasında kalan kültürel ve ticari açıdan zengin olan “Bereketli Hilal” denilen bu bölgedir. 

İbn-i Sina, aynı zamanda Hemedan eyaleti emirinin veziriyken siyasi rakiplerinin kumpasları neticesinde iftiraya uğrayıp hapsedilir fakat sonra İsfahan emiri Alâ ed-Devle Âli; Hemedan'ı ele geçirince İbn Sînâ'yı hapisten kurtarır ve İsfahan’a sığınıp çalışmalarına başlayan İbn-i Sina; Belh, Hamedan, Horasan ve Rey bölgesinin en muhteşem kütüphanelerinden birini İsfahan'a kurarak talebeleri ile birlikte bugün Avrupa üniversitelerindeki tıbbi gelişmelere zemin hazırlayan bilimsel çalışmalara imza atar.

Bugün yine aynı bölgede aynı şartlar altında aynı bilimsel ve idealist niteliklere sahip akademisyenleri ile Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Dursun Odabaşı Tıp Merkezi tarihsel olarak sanki aynı rol ve sorumluluk ile bölgede ayakta kalmaya ve bölgeyi hayatta tutmaya çalışıyor.

Çok kritik ameliyatların yapıldığı merkezin, hizmete başlama tarihi 1992 olan Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi bünyesinde bulunan ve bir üniversite hastanesi olan yaklaşık 600 yataklı Dursun Odabaşı Tıp Merkezi’dir. 

Eğitim ve araştırma yapılan, 3. aşamada sağlık hizmeti sunan bir yer. 

3. aşama” demek; her alanda uzmanın olduğu, her türden tetkikin yapıldığı ve her türlü yoğun bakımın olduğu yer demek. 

İran, Irak, Suriye gibi Ortadoğu ülkelerinden özel operasyonlar için gelen hastalar göz önüne alındığında, uluslararası bir niteliği ve bölgesel sorumluluğu da olan bir merkez. 

ABD’li doktorların bile “Yüzde 40 civarında komplikasyon oranı” verdikleri “Yemek borusu kanseri ameliyatları” (Esophagectomy) cerrahlar tarafından rutin bir şekilde yapılmaktadır. 

Yine, cerrahi yeterlilikte ve hastane organizasyonunda kriter olan organ nakli bu hastanede 13 vakada yapıldı (böbrek nakli). Daha sonra, yönetimsel bazı sorunlardan dolayı süreç aksamışsa da büyük bir organizasyon gerektiren bu işin bile bu hastanede yapılabilir olduğu gösterilmiştir. 

Diğer önemli ameliyatlar ise; açık kalp ameliyatlarıdır. 

Atan kalpte damar değiştirmek”ten, aynı hastanın 4-5 damarını değiştirmeye kadar, kalp kapağı değiştirme dahil, birçok ameliyat yapılmaktadır. 

Tabii, bu ameliyatların ismini yazmak ve yapıldığını söylemek çok basit ve kolay. 

Oysa tüm bunlar, arkasında büyük bir hizmet ordusu ve organizasyon gerektiren ciddi işler. 

Ameliyat öncesi hazırlık bile birkaç hafta, hatta bazı hastalarda birkaç ay alabiliyor. 

Anestezi uzmanları, hastayı narkoza hazırlarken her türlü detayı düşünüyor; hastayı ameliyat sonrası yeniden normale çevirirken (re-aminasyon ve resusitasyon) hemşireler, teknisyenler, doktorlar koşuşturuyor. 

Servise alınan hastanın bakımından sorumlu personel, hemşire vb. herkes görevini ve neyin nasıl yapacağını biliyor.

7/24” çalışan personeliyle her şeyi bir şekilde bulmaya ve çözmeye odaklanmış asistanlarıyla sağlığı normale döndürmenin zorluğu yetmiyormuş gibi, bir de ağır bir bilgisizliğe mahkûm edilmiş hasta ve hasta yakınlarına cevap yetiştirmeye çalışıyorlar. 

Daha yeni, ağır bir ameliyattan çıkmış hastaya kebap yedirmesi gerektiğini düşünen hasta yakınına, olayı anlatmanın zorluğunu düşündüğümüzde bu tür işler de asistanların omuzlarında ağır bir yük ve sorumluluk gerektiren “görevler” ve tüm bunlar İran sınırında, Ortadoğu’nun en tehlikeli olduğu bir zaman diliminde, mecbur kalmasa kimsenin gönüllü olarak gitmek istemediği bir yerde yapılıyor.

Sonuç olarak; terör tehditlerinin azaldığı ve en yeni baştan kentsel dönüşüm hamleleri ve toplu konut hamleleri ile imar edilen bölgede, Van Valiliği’nin teklifi ve Kültür ve Turizm eski Bakanı Ertuğrul Günay’ın onayı ile Akdamar Kilisesi’nin de yılda bir gün ibadete açılıp, rutine girmesi sonucu, “Bölgede asayiş berkemal” diyebiliriz.

.

Halil Emrah Macit, dikGAZETE.com

...