- 13-02-2021 23:38
- 678
Devlet deyince anarşist birileri hemen, “katil devlet!”, “derin devlet” gibi tanımı ve halkımızda karşılığı olmayan, ancak entel-dantel birilerince dillenen, işbirlikçi ihânetçe süslenen sözlerle devleti küçültmeye, rencide etmeye çalışıyorlar.
Tüm bu rezâletin arkasında da Milletimizin devletine ve birbirine güvenini sarsmaya dönük gayretler var.
Ceddimiz ne diyor?
“YA DEVLET BAŞA, YA KUZGUN LEŞE!”
Yani devletin olmazsa, ölür, kuzgunlara leş olursun.
Devletin bekâsını, Milletin fedâkârlığı, güven ve itimâdı sağlar. Bize sürekli gazlandığı gibi temînât bir gurup ya da zümre değildir.
Teminat, Milletin kendisidir.
Millet, devletine güvenmez ve sahip çıkmazsa, önce devlet ölür sonra Millet erir gider.
15 Temmuz darbe ve ihânet kalkışmasına bakın!..
Devleti kim kurtardı?
Milletimizin ferâset ve yiğitliği değil mi?
Millet kim mi?
Hepimiz…
Türkiye Cumhuriyeti içinde yaşayan hepimiz..
Bitti mi?
Hayır!..
Medeniyet coğrafyamızda yüreği bizimle atan insanlar da bizimdir. Milletimizdir.
Kazakistan yaylalarındaki çoban da, Erbil’de dağ köyündeki dedemiz de, izleyenlere eliyle ‘Bozkurt’ yaparak koşan Somalili teğmen de, Bosna’dan İstanbul’a duâ eden nine de, Üsküplü, Kazanlı, Trabluslu, Tebrizli, Ulupamirli, D. Türkistanlı…
Yüreği bizimle çarpan tüm insanlarımız Kayserili, Trabzonlu, Diyarbakırlı, Aydınlı, Antalyalı kadar bizimdir.
Devlet kim mi?
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Cumhurbaşkanımızdan, en alttaki müstahdemine, erine kadar tüm memurları, işgörenleri de devlettir.
Devlet, Milletimizin bir yandan yöneticisi ve idârecisi, diğer yandan da evlâdı ve hizmetkârıdır.
Maâlesef, son 200 yılda, Milletimize tepeden bakan, işbirlikçi birileri, devlet yönetiminde etkin oldu.
Ülkeyi 28 Şubat Süreci’ne getirdiler.
Bu bir zihniyetin dibe vurmasından başka bir şey değildi. Milletimiz, bu zihniyete karşı 2002 ve sonrasında AK PARTİ’ye, Başkanlık Sistemi ile de Cumhur İttifâkı’na destek verdi.
Esâsında ülkemizde iktidâra verilen oylar yüzde 52…
Hep söylüyoruz, Millî cephemiz yüzde 69 - 74 aralığında…
Başta siyasiler olmak üzere, Devletimizde etkinleşen yeni jenerasyon memuru, amiri şunu düşünmeli…
Dışarıda kalan asgarî yüzde 15 oyun nedeni ne? Biz nasıl ulaşırız bu insanlarımıza?
Üzülerek ifâde ediyorum. Devletin çivisi çıkıyor.
Bir resmi kurumu arayın bakalım, telefonuna bakanı var mı? Birçok yere dost ve siyasi birilerinin selâmı ile gitmek âdet oldu. En kötüsü de, töre ve terbiyemizin gereği yaşa, görgüye, büyüğe, eğitimliliğe, muhtaçlık durumuna, ihtiyaç sahibine vd. göre davranış ve mukâbele yok.
Devlet, kurum müdürlerine resmi makam ve cep telefonları tahsis etmiş..
Ne için?
“Millete cevap versinler” diye..
Çok açık ifâde edeceğim.
Sayın Bakana ulaşıyorsunuz ama onun müdürlerine ulaşmak mümkün değil..
Meselâ İstanbul Göç İdaresi İl Müdürü için Sayın Bakanı ya da yardımcılarını arayıp randevu almak zorunda kalacağız.
Bu mudur doğrusu?
Doğrusu buysa Sayın Bakanımıza, bunca işinin arasında, -belki de ben bu yazıyı evimde yazıyorken o Şırnak’ta dağda Mehmetçikledir- arzım;
“Sayın Bakanım, İstanbul Göç İdârenize ne şahsen ne de içinde bulunduğumuz STK olarak ulaşamıyoruz. Sağdan soldan telefon açanların dertlerini ancak anlatabildiklerini duyuyoruz. Bize randevu alır mısınız?”
Tüm Bakan ve İcrânın başındakilerden talebimiz…
Lütfen kendi kurumlarınızı arada bir, aratır mısınız.. Telefonlarına bakan var mı?
Millet ve Devlet ilişkisinde ise;
Devlet Anadır, Babadır…
Devlet, ebed-müddet’in ihyâsı ve bekâ Milletin emeği ve fedâkârlığı iledir.
Aslolan Millettir.
Milletin Töresi ve Millî Terbiyemiz biliniz ki anayasanın da üzerindedir.
Devletin memuru, Milletimize, yasalar ve Millî terbiyemizin, örf ve töremizin yazılmamış ama hayatta en belirgin kuralları ile muâmele etmek zorundadır.
Millet, hürmet etmezse, vergi vermezse, askerlik yapmazsa, itaat etmezse devlet nasıl ayakta kalır?
Devletimize, maâlesef devletimizi şikâyet ediyoruz.
Siyasiler, seçilmişler..
Atanmışları seçerken, liyâkat, ehliyet, sadâkat, samimiyet, Millî ahlâk ve terbiyeyi bilirlik gibi temel ölçütlere göre seçmek icâb etmez mi?
Babası yaşında insanların selâmını almayan memur olur mu? Oysa o doğmadan selâmını almadığı kişi, memleketin dağlarında can pazarındaydı…
Milletimize yazık etmeyin!
Devletimize yazık etmeyin!
Milletimizin bekâsı, Millî Birliğimizin teminâtı, devletimize duyulan güven ve itimaddan geçer. Bunu yıpratmaya kimsenin hakkı yoktur.
HEP ÜMÎDE DOĞRU..
Sen ufka göz dik..
Dağlara yürü..
Aldırma ayağına takılan dikene, çöpe..
Sığ, hödük, câhil birilerini..
Aldırma düşmanın azâmetine..
Ufka bakmak güzeldir.
Bastığın yeri de bilmek şartıyla...
Zordur dâvâ sâhibi olmak.
Yüktür insana..
Ama büyük gönüller, sever dertlerini..
Onları dert büyütür, onlar dertlerini büyütür.
Biz ufuklara yürüyeceğiz.
Atalarım Kızıl Elma demiş..
Ceddim İ'lây-ı Kelimetullah..
Güzeldir Omuzdaşım dert sahibi olmak...
Yükün seni huzura götürecek.
Ve orada dimdik duracaksın.
Yanında yoldaşların yiğit insanlar olacak.
Sırtındaki yük kurtarıcın..
Önündeki Rehberin SAV. şefaatçin..
Aldırma önüne çıkan ne çite, ne duvara, ne dikene.
Yürüyeceğiz birlikte yüce hedefe...
Umut olacağız.
Derdimizi, yükümüzü paylaşacağız.
Sevgiyle, saygıyla, mutlulukla..
Bâzen üzüleceğiz, bâzen de çok mutlu.
Ümidlerimiz, özlemlerimiz dilimizde duâ olacak...
Unutma..
Büyük yüreklerimizle..
Ümitle..
Hep ufka yürüyeceğiz..
.
Emekli Yarbay Halil MERT, dikGAZETE.com
-Strateji ve Yönetim Uzmanı-