- 19-02-2020 09:27
- 454
Esat rejiminin meşruiyeti konusunu tartışmadan önce kanaatimce “Meşruiyet nedir, meşruiyetin kaynakları nedir” onu tartışmak gereklidir.
Hukukta genel manada meşruiyet; hukukun, ahlakın ve geçerliliği olan değerlerin, evrensel ilkelerin üzerine kurulmuş olan kurum veya kuralar meşrudur.
Hukuk, hakkın çoğulu olup haklar manasına gelmektedir.
Hak, rızaya dayalı taleptir, zora dayalı mecburiyettir.
Bir şeyin bedelini ödedikten sonra satın alırken, satıcının o şeyi size vermesi mecburiyet, vermemesi halinde zor kullanılması bir haktır.
Hukukilikle meşruluk da birbirine karıştırılmamalıdır.
Hukukilik ayrı meşruluk ayrıdır.
Hırsızlık yapan insana ceza verilmesi meşrudur.
Hatta bazı hallerde, idam cezası verilmesi bile meşru olabilir; ancak diri diri yakılması, meşru değildir.
Koyun eti yemek meşru ve helaldir; diri diri parçasını kesip yemek, helal olmadığı gibi meşru da değildir; insani de değildir.
Otoriteyi elde tutan kurumu işgal etmek ayrıdır, yapılan işlemin hukukiliği ayrıdır.
Hitler, Almanya’da şu veya bu usulle iktidara gelmiş meşru iktidardır; bu iktidarın katliamları, sorgulamalar, işkenceleri de meşru olabilir mi!..
Komünist darbede yönetimi ele geçiren ihtilalcilerin meşru otoriteye egemen olmalarıyla birlikte yönetimleri hukuki nitelik kazanmıştır. Bundan sonra “Romanof Sülalesi”nin büyük-küçük bütün fertlerinin öldürülmesi meşru kabul edilebilir mi!..
“Hukuki olan aynı zamanda meşrudur” düşüncesi hatalıdır.
Darbe ile iktidara gelmiş bir diktatör, meşru otorite tarafından bertaraf edilemezse, hukuken hâkimiyetini kabul ettirmiş olur; ancak icraatının yasal olması hukuka bağlı kalması ile mümkündür.
Hukuka bağlılığını terk ettiği, keyfi yönetime başladığı anda meşruiyetini yitirir.
Meşruiyetle hukuk, bütüncül bir kavramdır.
Aslında fasit dairedir.
“Meşruiyetsiz hukuk, hukuksuz meşruiyet olmaz.”
1960 darbesiyle DP’nin iktidardan indirilmesi ve Başbakan Adnan Menderes ile 2 bakanın asılması hadisesi, Türk siyasi tarihinin hiçbir döneminde meşru kabul edilmemiştir.
Bu hadiseye sebep olan subay, hâkim veya bürokrat hiç biri yapılanların doğruluğunu savunamamıştır.
Bunların birçoğunun çocukları daha sonraki tarihlerde soyadını değiştirmek zorunda kalmıştır.
Neden yapılan iş, hem hukuki hem meşru olmamıştır.
Şu veya bu yolla iktidarı ele geçirmiş olan otoritenin meşruiyeti, hukuka bağlı kalmasından kaynaklanır.
Burada kastedilen yerleşik hukuk-cari hukuktur.
İktidara gelip, kafasına göre kanun çıkartıp yasalarla oynayarak elde edilen hukukun, geriye doğru uygulanarak, elde edilecek adaletin adalet olmayacağı, meşru kabul edilmeyeceği açıktır.
Meşruluk, iktidarın kaynağı ve kullanılmasıyla ilgili olarak kaybedilebilir.
“İktidarda kalmak, ilelebet kalmak, ne yaparsa yapsın kalmak, iktidarı babasının tapulu malı sanmak ağır meşruiyet buhranına sebep olur.”
Siyasi iktidar, kendi hukuki meşruluğunun temelini meydana getiren hukuk kurallarına uymamak ve sistemli şekilde ihlal etmek suretiyle meşruiyetini kaybedebilir.
Siyasal iktidar, yürürlükteki kurallara uysa bile toplumdaki meşruluk anlayışının değişmesiyle birlikte, egemenlik hakkını kaybedebilir. Toplumsal dayanak, toplumu temsil eden etkenlik zayıflayınca meşruiyetini kaybedebilir.
Bir ülkede genel hoşnutsuzluk yaygınlaşırsa, rejimin baskıları dayanılmaz hal alırsa, kendiliğinden başlayan gerçek, temele dayalı hukuki istekler karşılanmazsa genellikle ayaklanma olur, rejimin değişmesi mukadder hale gelir.
Bu gibi durumlarda milletin, rejim değişikliği talep etme hakkı vardır.
Zulme karşı direnme hakkı vardır.
**
Suriye halkı, bu hakkını kullanmak için ayağa kalkmıştır.
Nüfusun yüzde 50’den fazla yekûnu ülke topraklarını terk etmiştir.
Bu durumda mevcut rejim meşru olabilir mi?
Konuyu derinlemesine incelemeye devam edeceğiz.
.
Suat Gün, dikGAZETE.com