Fıstıktı, Fıstık-içi oldu

Fıstıktı, Fıstık-içi oldu

Fıstıktı, Fıstık-içi oldu

Öz

Yazımızın maksadı, 23 L 1023 [26 Kasım 1614] Çarşamba günü birbirine kavuşan Eğirdir ve Hoyran göllerinin, 410 yıl, 10 ay, 25 gün sonra, 21 Eylül 2025 [29 RA 1447] Pazar günü itibariyle tekrar ayrıldıkları hakkında tarihe bir kayıt düşmektir. Yağışlı yılların gelmesi ve biraz da düdenlerin tıkanması sonucu birleşen göller, kurak bir dönemin gelmesi ve biraz da gölü besleyen akarsular üzerine hesapsız, kitapsız onlarca gölcüğün yapılması, yanlış tarım, yanlış sulama neticesi göl seviyesi düşmüş, beklenen olmuş ve nihayet Hoyran ve Eğirdir gölleri tekrar birbirinden ayrılmıştır.

Açar Kelimeler: Eğirdir Gölü, Hoyran Gölü, Kemer Boğazı, kötü idare, kuraklık, yanlış tarım, yanlış sulama, göç

Giriş

Eğirdir Gölü için bazıları fıstık derdi, Sevan Nişanyan ise bir ördeğe benzetir ve gölün Hoyran tarafı için ördeğin başı, Eğirdir tarafı içinse ördeğin gövdesi dedi. Şimdi artık, ne fıstık kaldı, ne de ördek kaldı. Ortaya iki fıstık içi çıktı. Malûm fıstığın kabuğu kırılınca iki fıstık içi çıkar. [bk. Baştaki iki resim]. Göle nazarımız değdi.

Ortaya iki fıstık içi çıktı. Malûm fıstığın kabuğu kırılınca iki fıstık içi çıkar

Gölle ilgili yaptığımız hatalar

1- Eğirdir Gölü’nü çamurla doldurduk. Kemer Boğazı civarında yaptığımız ölçümlerde göl tabanında en az 1,5 m çamur tabakası bulunduğunu tespit ettik. Kâtip Çelebi, Cihannüma’da Hamideli için, “bütün bu memleketlerin balığı çok göller üzerinde ve ağaçlı dağlar eteğinde vaki olduğunu, pek çok lezzetli meyveler yetiştirdiğini yazar. Yalvaç almaları, emrudları, kirazları ile meşhurdur. Eğirdür’de fıstık ve güzel üzüm çıkar. Üzümün 36 nev’i vardır” der. Meşe ağaçlarını kestik, çıkan çalıları kökledik, tarla açtık. Yağan yağmurlar, akan seller, bu tarlaların toprağını göle doldurdu. Pahimeris [1307], Yalvaç çayının çökeltilerle iki göl arasındaki ırmağı, ırmağın da Eğirdir Gölü’nü nasıl doldurduğunu şöyle anlatır: “Sangaris, yağan yağmurla tekrar taştı ve daha önceki taştığı yerleri kapladı. Kızıl kayaların bulunduğu dağlardan gelen alüvyonları da taşıyarak, nehirden geçmek isteyenlere bir geçit imkânı sağladı. Yine de nehir bu konumunu uzun süre muhafaza edemedi ve sadece bir ay alüvyon biriktirdikten sonra geri yatağına çekildi” [Pahimeris, 1999: 362-364, Çeviri: İbrahim Pür] [bk. Madalyon resmi ve Har.1-2].

2- Bakan Veysel Eroğlu, çay kıyısındaki [umumiyetle söğüt ve benzeri] ağaçlar, suyu emiyor gerekçesiyle, Gelendost-Kötürnek arasındaki çayı ekskavatörlerle kazdı. Çay kıyılarında ağaç ve bitki ne varsa kökledi. Çay aylarca çamur aktı. Doğal dengeyi bozdu. Çayın toprağı, kumu çakılı nesi varsa hepsi, Eğirdir Gölü’ne boşaldı. En sonra da çayı betonarme duvarlar içine aldı. Davarlar ve sığırlar çaydan sulanamaz oldu. Ekin ve harman zamanı gölgesinde oturduğumuz, dinlendiğimiz söğüt ve kavak ağaçları yok edildi.

3- Bütün araziyi sulu tarıma açtık. Suyun gün gelip tükeneceğini düşünmedik. Aral Gölü’nden ders almadık. Tarihten, coğrafyadan ders almadık. Çok yakında içmeye su bulamayacağız. Fırat ve Dicle nereye akar?

4- Gündelik düşündük. 200 yıl yetecek mermeri ve madenlerimizi 20-30 senede elden çıkardık. Gelecek kuşakları hiç düşünmedik. Galiba yeryüzünü tanrıya insansız olarak teslim edeceğiz.

5- Siyasiler oy almak için her akarsuyun başına ya bir baraj veya bir gölcük kondurdular. Uluborlu ve Yalvaç barajları ile Veysel Eroğlu’nun 1000 günde 1000 gölcük sloganıyla 10’un üzerinde gölcükle, kaynakları yok ettik.

Sulu tarım yapanların hâli ne olacak?

20 yıldır, eskiden Eğirdir Gölü iki parçaydı, Hoyran ve Eğirdir Gölleri arasında 15 km kadar bir kara parçası ve bu karadan geçen ve Eğirdir Gölü’ne dökülen suyu bol ve derin bir ırmak vardı diye milleti uyarmaya çalıştım. Başta SDÜ olmak üzere DSİ bizi dinlemedi ve hiçbir çalışma ve hazırlık yapmadı. Düdenler, bir yazımız üzerine kapatıldı. Vatandaş kendi hâline bırakıldı. Halka yararı olmayan, millete rehber olmayan böyle bir üniversiteyi kapatalım gitsin.

Su veremediği, sulayamadığı için, herkes yakında yavaş yavaş, meyve ağaçlarını kesecek. Yerine ne dikecek. Amerikan kaktüsleri dikemeyeceğimize ve hayvancılık da yapamayacağımıza göre ne yapacağız? Tarım Bakanlığı herhalde bir çara düşünmüştür. Amerika, Çin vs. gibi büyük devletler kabul etmediği hâlde biz, “İklim Kanununu” Meclisten geçirdik, yâni kabul ettik. Buna göre hayvancılık yapamayız. Zira hayvan gazları ozon tabakasını deliyor. Sonra biz hayvancılık yaparsak, Amerika ve İsrail’in ürettiği “yapay etleri” kim tüketecek!

Sonuç

Hoş geldin işsizlik, hoş geldin yoksulluk, hoş geldin göç. Güle güle refah, güle güle mutluluk.

.

Ramazan Topraklı, dikGAZETE.com

Har.1: Eğirdir ve Hoyran göllerindeki coğrafi değişim.

Har.2: Pîrî Reis [öl.1553]. Eski Eğirdir Gölü ve göle dökülen ırmak [Menderes].

.

.

...