- 21-03-2024 18:18
- 3278
GAZZE SAVAŞI NEREYE GİDİYOR?
Bu savaş başladığında İsrail, Gazze’yi silmek için birçok hedef ortaya koydu. Bunları sırasıyla sayarsak:
1. HAMAS’ın yok edilmesi, askeri kapasitesinin sıfırlanması, iktidarın Mahmut Abbas yönetimine verilmesi,
2. Esirlerin kurtarılması, mahkûm takası antlaşmasına ihtiyaç kalmadan işin halledilmesi,
3. Savaşın kısa zamanda bitirilmesi, İsrail’in askeri kapasitesi hakkında bölge ülkelerine gözdağı verilmesi,
4. Gazze halkının İsrail'e teslim olması, hayat ve yaşama haklarının İsrail’e bağlı olduğunun kabul ettirilmesi,
5. Halkın, Sina Çölü’ne sürülmesi, burada yerleşim birimleri kurulması, bazı ülkelerin Gazzeli göçmen kabul etmesinin sağlanması, böylece Gazze’nin boşaltılması,
6. Şehrin meskûn mahallerini ve altyapısını tamamen yıkarak Gazze’de nüfus artışının durdurulması, halkın Gazze’yi terk etmesi gibi hedefleri kapsıyordu.
Savaş başlayalı neredeyse 6 ay oldu; İsrail bu hedeflerin hiçbirine ulaşamadı. Bu savaş bir yıl daha sürse bu hedeflere ulaşılamayacağı da anlaşılmış oldu.
Amerika'daki İsrail lobisi, ağır silah yardımı yaparak, her türlü vasıta ile destekleyerek, kendi askerlerini gönderip savaştırarak, İsrail'in bu hedeflerden en az birine ulaşmasını istemekte, savaşın inadına devam etmesi için ısrar etmektedir.
Aslında bilmemiz gereken nokta şudur; Netanyahu, İsrail’i yönetmekle görevlendirilmiş bir genel müdürdür. İnatçı ve dik kafalıdır. Amerika'daki karar verici Yahudi lobisinin emriyle hareket etmekte, en zalim şekilde davranması istenmekte, savaşın ne pahasına olursa olsun İsrail'in kesin galibiyetiyle bitmesini desteklemektedir.
Aslında; İsrail’de, ABD’den yönetilen yerinden yönetim mevcuttur. İsrail, ABD’ye bağlı hükumet görünümlü yerel bir örgütüdür.
İsrail, devlet-mevlet değildir, Hasan Sabbah’ın Haşhaşin Örgütü (Cennet Fedaileri Örgütü) gibi bir yapıdır. Gücünün son noktasını zorlamaktadır.
Netice itibarıyla ABD’nin her türlü desteğine rağmen İsrail, 6 hedefin hiçbirine ulaşamamıştır.
Sırf katliam olsun, zevk olsun diye sivil halka, çocuklara, kadınlara saldırmaktadır, sürekli cinayet işlemektedir. Yaptığı savaş, tamamen harp hukukuna aykırıdır, her saniyesi Cenevre Sözleşmesi’ni hiçe saymaktır.
İsrail’deki karar alıcıların tamamı gelecek yıllarda yargılanacak ve ölüm cezasına çarptırılacaktır. Bu nokta kesindir.
Küresel sistemde iş başına getirilmiş yönetimlerin; halkın kararlarını, halkın düşüncesini yansıtmadığını da bu savaş dolayısıyla görmüş ve öğrenmiş bulunuyoruz.
Halklar; dünyadaki bütün halklar, Filistin'de cinayet işlendiğini, katliam yapıldığını, orantısız güç kullanıldığını görmektedir.
İsrail’in aldığı silah ve mühimmatı israf edercesine kullandığını, sivil halkı; kalleşçe ve alçakça vurduğunu görmektedir ve haykırmaktadır.
Bütün Batılı ülkelerin yönetimleri halka rağmen bu zulmü “İsrail’in yaşama hakkı” olarak görmekte, insanlık tarihinin bütün değerlerini inkâr ederek katile hak vermektedir. Ancak hiçbir yönetim, hakkın/haklının yanında durmamaktadır.
Burada hükumetler yeniden seçilme korkusu taşımaksızın İsrail'i desteklemekte inat etmektedir.
Bunun sebebi nedir?
Bu pervasızlık nereden gelmektedir?
Bunlar kimlerden emir almaktadır?
Demek ki buradaki partiler, oradaki seçim denklemleri Amerika’yı ve İngiltere'yi yöneten Yahudi karar vericileri tarafından tanzim edilmektedir.
Şurası açıkça ortaya çıkmıştır ki; demokrasi, insan hakları, özgürlükler, hümanizm her şey tamamen yalandır. Sanal bir dünyada yaşıyoruz.
İsrail şunu artık görmelidir.
Bu bölgede yaşamasının son senelerine gelmiş dayanmıştır.
2030- 2035 arası tarihlerinde İsrail'in bu bölgede var olması mümkün görünmemektedir.
Kurulduğu 1948'den bu tarafa küresel çapta terör üretmiş, İslam dünyasının başına bela olmuştur.
Bir günden bir güne rahat durmamaktadır. Adeta kudurmuş köpek gibidir!
Türkiye'de PKK, Suriye-Irak'ta Şii-Sünni, IŞİD, Boko Haram, El Şebab gibi birçok terör örgütünü istediği coğrafyada kurup işletmektedir.
Esasen bütün dünya şunu anlamıştır ki; İsrail terör üreten garnizon devletidir.
Bu kafayla İsrail'in burada, bu coğrafyada kalıcı olarak tutulması mümkün görünmemektedir.
Aslında İsrail liderliğine düşen görev; bölge ülkeleri ile iyi geçinmenin yollarını bulup, bir devletin himayesine girmek olduğu görülmektedir.
Bu kafa ile giderlerse dünyada nefretin odak noktası haline gelecekler. Zaten Hristiyan dininde var olan Yahudi düşmanlığı yükselişe geçerek, dünyanın her yerinde yaşayan Yahudiler için beka sorunu haline gelecektir.
İsrail'in bombalayarak elde edeceği hiçbir şey kalmamıştır.
Dünyanın en büyük orduları dahi bir milyon askerle Gazze'ye saldırsa, en büyük istihbarat araçlarına sahip olsa, yerin altında bin kilometre olduğu söylenen tünel ağlarını kontrol edemezsiniz, savaşı kazanamazsınız.
Savaşı uzatmanın İsrail’e faydadan çok zarar getireceği açıktır. İsrail, silah üstünlüğünü istismar ederek zulme devam kararında ısrar ederse kendini kazandıkça kaybeden, kaybettikçe daha fazla hırslanan kumarbaz haline getirecektir. Bütün kozlarını ve parasını yitirerek masadan kalkacaktır.
Şurası artık açıkça görülmelidir; İsrail, son pirus zaferlerini kazanıyor. (1)
Bölge ülkelerine karşı üstünlük dönemi bitmek üzeredir. Stratejik denge, tersine dönmeye başlamıştır. Arz-ı Mevud hezeyanlarını bir tarafa koyup, bu bölgede himaye kabul ederek nasıl yaşarım bunun hesabını yapmasının zamanı gelmiştir.
İsrail için bu problemden tek kurtuluş yolu Gazze’yi Türkiye’nin himayesine vererek, güvenlik sağlamaktır. Tersini yapar bu kafada ısrar ederse tek bir savaşta yenilince işi biter.
O tek ve nihai savaşın başlamasını hızlandırmak için çabası, en zalim katliamlar yapmaları, insanların merhametini zorlamaları ahmaklığın en ileri noktasıdır en akılsızcasıdır.
Bu gidişle sığınacak bir yer de bulamayacaklardır. Merhamet dileyemeyeceklerdir.
Dikkat ederseniz Gazzeli kardeşlerimiz, İsrail’den merhamet dilemiyorlar, “Hasbinallah nimel vekil” diyerek Allah’a sığınıyorlar.
İsrail kime sığınacak? Bu kafa ile giderse kim merhamet edecek?
.
Suat Gün, dikGAZETE.com
(1) Kazanan üzerinde o kadar yıkıcı bir etki yaratan bir zaferdir ki, bu durum neredeyse bir yenilgiyle eşdeğerdir. Böyle bir zafer, gerçek anlamda bir başarı duygusunu yok eder veya uzun vadeli ilerlemeye zarar verir. Beka için büyük tehdit oluşturur.