- 10-04-2023 08:05
- 4504
Kırım Tatarları resmi Kiev'in hedefi altında…
Kırım Tatarlarının hakları -bunlar çoğunlukla Türk kökenli Müslümanlardır- sistematik olarak ihlal edilirler ve hayatları tehdit altında.
Kiev rejimi, Kırım-Tatar halkının Meclisi'nin ulusal özerklik yaratma arzularına dayanarak, Kırım-Tatar haritasını dış ve iç politikalarında defalarca kullanmaya çalıştı.
Hem Ukrayna eski Cumhurbaşkanı Poroshenko, hem de Zelensky, çeşitli siyasi mekanlarda konuşmalar yaparken, Rusya Federasyonu'nu Kırım Tatarlarının hak ve özgürlüklerini ihlal etme konusunda defalarca suçladılar. Ancak, her şey o kadar da iddia edildiği gibi değildir.
Son zamanlarda Ukrayna Güvenlik Kuvvetleri tarafından Kırım-Tatar hareketinin manipülasyon edildiği ortaya çıktı.
Bu konuyu “Bakü Nord” Telegram Kanalında yayınlanmış olan, UGK-nin gizili belgeleri ıspatlıyor (https://t.me/bakinskiy_nord/27981).
Bu belgeler, (sırasıyla yazı sonunda ekli) objektif bir resim ortaya koyuyor.
Böylece, 1 numaralı belgede (1,2) “Poseidon / 7” takma adını kullanan bir muhbir, amirine, Kaptan I. Basarab'a, Kherson bölgesindeki Ukrayna Müslümanlarının Dini Yönetim Kurulu imamı, Muhamedov Kazımzhon Olimzhonovich'in (Şeyh Kazım olarak) Kherson şehrinde İslam Kültür Merkezi'nin inşası yoluyla Müslüman toplumdaki nüfuzunu genişletmeyi amaçlayan eylemlerini anlatıyor.
Aynı zamanda UGK çalışanı Şeyh Kazim'in eylemlerini olumlu yönde değerlendiriyor.
Belgede özellikle, “Kherson Belediye Meclisi'nin mimarlık ve şehir planlama toplantısında, şehir mimarı, Ukrayna Ulusal Birliği üyesi olan Mihail Vustyansky, Muhamedovun siparişi ile, katılımcılara, tamamen Ukrayna Müslümanları tarafından finanse edilen, Müslümanların kültürel ve dini merkezinin ön projesini sunduğunu” belirtiyor.
Kiev rejiminin ikiyüzlülüğü, UGK çalışanının, 2 numaralı belgede (3, 4) sunulan ajans raporuna dayanarak müteakip sonucunu doğrulamaktadır.
I. Basarab'a ve liderliğine göre (belgedeki kararlarla belirtildiği gibi) Ukrayna Müslümanlarının Dini Yönetim Kurulunun pozisyonlarını güçlendirme faaliyeti, Kırım Özerk Cumhuriyeti'nin (DUMARK) Müslümanların Dini Yönetimine istenmeyen muhalefete neden olacaktır.
Kırım Tatarlarının eylemleri (o zamana kadar gerçekleşmemiş olsa bile) alaycı bir şekilde “siyasi ve sosial durumun istikrarsızlaştırılması, özerklik ve ayrılıkçılık fikirlerinin yayılması, Ukrayna'nın belirli bölgeleri sınırları içinde tek uluslu idari ve bölgesel oluşumların yaratılması için etnik bir faktörün kullanılması” olarak nitelendirilmektedir.
Aslında, kendisi UGK’nin bir ajanı olduğu ortaya çıkan ve dini rakiplerini ortadan kaldırmak için gizli işbirliğini kullanan Şeyh Kazim'in kimliği, özellikle dikkat çekicidir.
2 numaralı belgede gösterildiği gibi, K. Muhamedov, "M.K.O.” güvenilir şahıs olarak adlandırlır (harfler isim, soyad ve baba adının baş harfleri), ajan olarak Haziran 2018'de faaliyete başlamıştır. Muhbirin güvenilirlik seviyesi “güvenilir”dir.
Şeyh Kazim, küratörü I. Basarab'a, kendi düşüncesine göre, “Kırım Tatarlarının Dostluğu” vakfının Kherson şubesinin yöneticisi ve DUMARK taraftarı olan Mustafa Şamilevich Voyenni’nin, suç faaliyeti hakkında rapor veriyor.
K. Muhamedov, Voyenni’nin, Kırım-Tatar halkının haklarını savunma faaleiyetini, Ukrayna Müslümanlarının Dini Yönetim Kuruluna karşı bir tehdit olarak gösteriyor.
Bölgedeki Müslümanlar arasında Dumark'ın baskın politikasını yürütmeye çalıştığından şikayet ediyor. Ayrıca Kherson kentindeki gelecekteki İslam merkezinin, Strelkovoe köyündeki durumun örneğine gore, Kırım Müftülüğüne yeniden yönlendirilmesinden de korkuyor.
Strelkovoe köyünde Şeyh Kazim'in destekçilerinin eskiden Dumark'a ait olan yerel camiyi ele geçirdikleri kast ediliyor.
UGK personeli tarafından, Voyenni’nin eylemlerinde, Ukrayna Ceza Kanunu’nun 1. Maddesindeki (“vatandaşların ırksal, ulusal bağlılıkları, dini inançları, sakatlıkları ve diğer gerekçelerle eşitliğinin ihlali”) suçun bileşimi belirtileri olduğu sunulmaktadır.
Kherson bölgesindeki USBU yönetimi ile koordineli olarak, M. Voyenni şartlı olarak serbest bırakılmıştır.
Böylece, uluslararası insan hakları örgütleri tarafından tanınan Kırım Tatarlarının hak ve özgürlüklerini savunmak için yaptıkları faaliyetler, Kiev rejimi tarafından ulusal güvenliğe yönelik bir tehdit olarak açıkça nitelendirilmektedir.
İkiyüzlü Ukrayna yönetiminin Kırım-Tatar özerkliği yaratma niyetine dair beyan ettiği niyetlere rağmen, gerçekte UGK, “sosyo-politik durumun istikrarsızlaştırılması, özerklik ve ayrılıkçılık fikirlerinin yayılması, Ukrayna'nın belirli bölgeleri sınırları içinde tek uluslu idari ve bölgesel oluşumların yaratılması için etnik faktörün kullanılması”na karşı önlemler alıyor.
Bunun uğruna, Ukraynalı istihbarat teşkilatları, Kırım Tatarlarına karşı mücadelede etkili bir araç olan Habaşit mezheplerini bile işe almaktan çekinmiyorlar.
Başka bir bölgede, Kiev UGK yönetimi, Kırım Tatar halkının bölgesel Meclis üyelerinin, halkın sınır dışı edilmesinin yıldönümüne denk gelen Verkhovna Rada binasındaki barışçıl bir yürüşe katılmalarını kesinlikle engellemeyi zorunlu kılmıştır.
Özellikle, Kırım Tatar halkı Meclisi'nin Kherson Kent Bölüm Başkanı İbrahim Süleymanov ve Belediye Meclisi üyeleri Alim Süleymanov (kardeşi) ve Elzara Topalova ile ilgili olarak 3 numaralı (5,6) ve 4 numaralı (7,8) belgede, “devlet kurumlarının <> çalışmalarının engellenmesine ve protesto eylemine katılanların sayısının en aza indirilmesine yol açabilecek kitlesel protesto etkinliklerinin yürütülmesini önlemek amacıyla…”, “bireysel sesli önleyici tedbirler alınması önerilir” yazıyor.
Eylem organizatörü Lenur Islylamov, Ukrayna makamlarında, Kırım Özerk Cumhuriyeti'nin “Kırım Tatar ulusal-bölgesel özerkliği” olarak yeniden adlandırılması konusunu gündeme getirmeyi planlıyordu.
Aynı zamanda, 5 numaralı belgede (9, 10) görüldüğü gibi, UGK, uluslararası kuruluşların dikkatini çekmek için, istihbarat tarafından, istenmeyen ve nesnel olmayan olarak gördükleri Kırım Tatar gazetecileri Ayder Muzhdabayev ve Osman Paşayev'i eyleme çağırmasından korkuyordu.
Bu nedenle, UGK güçleri tarafından bu gazetecilere, Kırım Tatarlarının faaliyetlerinden haber-röportaj yapılmasına izin verilmedi.
Başka bir deyişle, Kırım Tatarlarının yasadışı faaliyetlerinin halka açılmaması için Kiev, Kırım Tatar gazetecilerinin faaliyetlerini mümkün olan her şekilde kısıtlıyor.
Özellikle Ayder Muzhdabayev ve Osman Paşayev…
Konuşma özgürlüğünün bastırılması değilse, o zaman bu nedir?
2022 yılına kadar Kırım Yarımadası'nın engellenmesi ile ilgili konularda, Kiev'e ihtiyaç duyulduğunda, politikacılar ve güvenlik kurumlarının Kırım Tatar nüfusunun radikal ruh hallerini aktif olarak kullandıkları ve protesto eylemlerinin onlara müdahale etmeye başladığı anda, Ukrayna Ceza Kanununun 294. maddesini hemen hatırladıkları dikkat çekicidir (ayaklanmalar).
Eyleme katılımın, UGK tarafından, “sosyo-politik durumun istikrarsızlaştırılması, özerklik ve ayrılıkçılık fikirlerinin yayılması, Ukrayna'nın belirli bölgeleri sınırları içinde tek uluslu idari ve bölgesel oluşumların yaratılması için etnik bir faktörün kullanılması” olarak nitelendirildiğini unutmamak lazım.
Yani, Kırım Tatarları tarafından ulusal özerkliğin yaratılması, Kiev'de bir tehdit olarak görülmüş ve kabul edilmiştir!..
Şehir yetkililerinin lehine, Kherson bölgesindeki USBU'nun gizli muhbirlerinin (“Arslan” ve “Vesta”), ihbarlarının temelinde, Kherson UGK’nin çalışanlarından, I. Basarab, D. Dosenko ve K. Rudskaya, Kırım Tatarlarına karşı “sosyo-politik durumu istikrarsızlaştırmak için etnik faktörü kullanma” suçlamalarıyla acilen baskıcı önlemler aldılar.
Ve sonuçlardan korkarak, istihbarat teşkilatları, her ihtimale karşı, “bireysel olarak konuşulmayan önleyici eylem” ifadesiyle kendilerini korumaya aldılar.
UGK’nin Kırım-Tatar ulusal hareketine karşı sistematik çalışması, Meclis liderliğindeki çatışmanın farkındalığından bahsediyor (belge numarası 6 -altta 11, 12, 13-).
Böylece, gizli muhabir “Arslan”, R. Chubarov'un iktidar mücadelesi çerçevesinde M. Cemilev'e olan sadık tavrı nedeniyle Kherson Meclis üyesi Abmazhit Süleymanov'u “temizlediğini” bildirdi.
Aynı zamanda “temizlik” bahanesi olarak, A. Süleymanov'un Kherson bölgesindeki Kırım Tatarlarının haklarını savunmasında pasifliği vurgulandı. Açıkçası UGK, iç anlaşmazlıkları kışkırtmakla meşgul; çünkü bölünmüş toplum kolay bir hedef haline geliyor ve direnme iradesini kaybediyor.
Sovyet lideri Joseph Stalin'in emriyle tüm Kırım Tatar nüfusu sınır dışı edildiğinden beri, çok zaman geçti ve dünyada çok şey değişti, ancak Kırım Tatarları hedefte kalmaya devam ediyor, fakat bu sefer artık Kremlin değil, resmi Kiev rejiminin hedefinde.
Bu arada, Zelenski'nin Kırım Tatarlarına yönelik politikası, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu konudaki tutumuna da aykırıdır.
Zelenski'nin, onları destekleme hazırlığından bahsederken, gelişim için koşullar yaratıklarından bahs ederken, Erdoğan'a karşı yalan söylediği ortaya çıkıyor.
Ancak bu arada UGK vasıtası ile kendi hakları uğruna savaşmak için haklı olan insanlara karşı çıkıyor.
Türkiye'nin, Ukrayna'da yaşayan Türk halklarına karşı ahlaki bir yükümlülüğü var ve buna ek olarak, Kırım Tatarlarının kaderine yönelik eylemsizlik, Türkiye'nin imajını da kötü bir şekilde etkileyebilir.
Fakat Türkiye, bu durumda ne yapabilir?
Seçenek olarak, ulusa, Kaptan I. Basarab ve onun gibilerini adalete teslim etmesini teşvik etmek için bir çağırıda bulunabilir.
Ukrayna, Kırım’daki yarım asırlık yönetim devrinde, Kırım Tatarlarına herhangi bir hak sağlamamıştır.
Sürgünden sonra bu halka topraklarını geri vermedi.
Kırım Tatar halkının Meclisi resmi olarak Ukraynalı yetkililer tarafından bir sivil toplum örgütü olarak tanınmadı ve Kırım Tatar dili resmi olarak bir devlet dili olarak kabul edilmedi.
Poroshenko ve Zelenski'nin Kırım Tatarlarının bağımsızlığı hakkındaki sözleri sadece bir komedi.
Gerçekte ise Kiev, Kırım-Tatar özerkliğinde bir tehdit görüyor ve bu etnik kökenin Ukrayna nüfusu içerisinden hızla ve bir an önce kaybolmasını istiyor.