- 05-09-2021 22:04
- 687
Son yıllara bakınız.
En büyük değişim uluslararası duruşumuzda oldu.
Ne iktidar çevreleri etkinleşen Türkiye’nin tam olarak farkında ne de muhâlefet çevreleri..
Israrla söylüyorum, “Ülke içindeki kısır, sığ siyâsi ve menfaat pencerenizle bakmayın Millî menfaatlere!” diye..
Gündem Afganistan…
ABD’nin binbir hesapla silahlandırdığı bir TALİBAN var.
İngiliz - ABD kuklası S. Arabistan, BAE gibi devletler en başından beri her türlü desteği sağlıyor.
Doğru!
Türkiye’nin en değerli müttefiklerinden Pakistan da destekledi, eğitti. En son Katar da destekleyenlere katıldı.
Türkiye, İngiltere gibi keskin ifâdelerden kaçınıyor. Bölgede etkinliğini korumaya çalışırken gözlemliyor.
Genel olarak bakıldığında;
Pakistan, gerek Hindistan gerek Afganistan yönetimlerini, ülkesinde komplo kurmakla suçlamışlardır.
1947'de Hindistan’dan ayrılıp bağımsız bir devlet kuran Pakistan'ı ilk tanıyan Afganistan'daki Kabil Hükümeti idi. Ancak aynı Afgan Yönetimi, İngiltere'nin iki ülke arasında çizdiği Durand Sınır Hattı’nı 1976'ya kadar kabul etmemişti.
Pakistan'a karşı Hindistan ile dostluk anlaşmaları yapmıştı.
Dolayısıyla bu iki devleti, sınır bölgelerindeki Belucistan ve Hayber Pahtunhuva Eyaletleri’ni koparmakla suçlayan Pakistan, her iki ülkeye karşı İslâmcı! (Keşmir ve Afganistan kökenli) kesimlerin sahneye çıkmasına göz yumdu, destekledi.
Bu ülke politikalarına da uygundu.
Hâlen TALİBAN iki grup.
Afganistan ve Pakistan TALİBAN’ı…
Şu an Pakistan grubu da Afganistan grubunu tebrik etti. Ancak, Pakistan’da kalan Peştun Bölgesi ile ilgili Afganistan ve Pakistan TALİBAN ve devletleri karşı karşıya gelebilir.
TALİBAN içinde her etnik gruptan insan olmasına rağmen ağırlık Peştun Hâreketi olarak da görünüyor.
Katar, 2013 yılında, ABD ve Afgan hükümetinin onayı ile Taliban'ın ülke içinde diplomatik ve siyasi bir ofis kurmasına izin verdi.
Diğer yandan Taliban hareketinin 2013'ten beri 5-10 kadar ülkede zaten temsilcisi vardı: Japonya, Fransa, Çin, Rusya, Norveç, Özbekistan, Endonezya gibi.
Katar'ın başkenti Doha'daki son müzakerelerde ABD'nin yanı sıra Çin ile Pakistan da izleyici/dinleyici olarak katılmışlardı.
TALİBAN, bu oturumda kendini anlatmaya gayret etmiş, bu arada "terörist" olmadığını özellikle vurgulamıştı.
ABD-İngiliz’in oyunları bitmez!.. Peki görünenler…
ABD temsilcisi Zalmay HALİLZAD (ABD'nin BM Daimi temsilcisi olmuş Afganistan doğumlu Amerikalı) ile TALİBAN temsilcisi Molla A. BRADAR arasında 29 Şubat 2020'de varılan anlaşmanın ek protokolündeki gizli maddelere göre; Amerikan yönetimi, Taliban'ın ülkeyi hükmü altına almasını engellemeyecek, ABD ile Avrupa Devletleri de aşamalı olarak TALİBAN yönetimini tanıyacaklardı.
ABD’nin geri çekilmekten bekledikleri mi?
Çin yönetimindeki Uygur Özerk Bölgesi çıkışlı Türkistan İslam Partisi ile diğer cihatçı örgütleri, baş düşman saydığı Çin'e karşı kışkırtarak TALİBAN ve Çin yönetimi arasını bozmak! Çünkü Çin, Kabil'deki yeni hükümeti hem mali hem de siyasi olarak desteklerken, TALİBAN Hükümeti ile de resmi olmayan ilişkilere sahip.
ABD, İran ile TALİBAN'ın arasını bozmak için, özellikle Afganistan'daki bazı Sünni cihatçılar aracılığıyla (mesela Beluciler) İran'a yönelik taciz eylemleri yaptırmak istiyor.
Yemen’deki çatışmaların da gerçek tarafları İran ve S. Arabistan değil mi?
ABD Harp Akademileri’nde stratejik araştırmalar ve askeri strateji konusunda dersler veren emekli Profesör Dr. Manwaring, 2008'de: “Amerika devâsâ ordusu ve savaş makinesiyle dışarıda verdiği savaşlarda beklenenden fazla zayiat vermiştir. Dördüncü nesil savaşlarda buna gerek yoktur. ABD, hasım ve düşmanlarını birbirine düşürüp çatışmalarını sağlarsa, en az hasarla ve hiç zayiat vermeksizin mücadelesini sürdürebilir.” teorisini dillendirdi. Aslında bu yeni bir şey değil.
Vekâlet Savaşları’nın ilklerinden biri de Anadolu’nun İngilizler aracılığı ile EĞİT-DONAT kurduğu Yunan Ordusu’na işgâl ettirilmesi değil mi?
CIA şefi W. Burns, Ağustos 2021'de İsrail’de; “Afganistan'ın iç çatışmalar nedeniyle ikinci bir Somali olacağı”nı söyledi.
Manası; “Afganistan’da iç savaş olur, bu savaştan tüm komşu ülkeler ve çevre coğrafya etkilenir.”
ABD, Çin Pakistan İttifâkı’ndan da rahatsızdır. Pakistan’ı da tehdit edecek yerel dinamikler ve baskı grupları oluşturmaya çalışmaktadır.
Tüm dünya TALİBAN’ın politik duruşu konusunda haklı tedirginliklere sahip.
Kâbil’e girmesi ve havalimanından tahliye görüntüleri tüm dünya tarafından izlendi.
TALİBAN'ın başarısını "ABD emperyalizmine karşı direnen Afgan halkının mücadelesi" şeklinde nitelendirenler de oldu, “Mısır darbesi’nden ve Arap Baharı olaylarından sonra İslâmî hâreketler yeniden büyüyor, gelişiyor” diyenler de, "Afganistan emperyalizmin yeni kara deliği, kaos bölgesi” şeklinde değerlendirenler de....
Afganistan, adeta küresel güçler arasında bir tampon bölge.
Savaşlar da tıpkı Anadolu gibi topraklarında oluyor.
Çin ekonomik işgâl peşinde.
Rejimin içeriği tüm emperyalistler gibi onu çok ilgilendirmiyor.
AB ekonomik ilişkiler kuracağını açıkladı.
ABD ve İngiltere, Afganistan’ı “SÜRDÜRÜLEBİLİR KAOS MERKEZİ” olarak elinde tutarak aynı anda Çin, Rusya, İran, Pakistan ve Türkiye’yi meşgul etmek ve tehdit etmek çabasında.
Düşünün;
Afganistan’da silahlı direniş gösteren Ahmed Mesud, tıpkı Arap Prens ve Kraliyet Ailesi erkekleri gibi, Kraliyet Ailesi mensupları ile, İngiltere'de askeri akademide eğitim görmüş ve İngilizceyi iyi bilen Batı yanlısı yerel bir şahsiyet.
Yani ABD ve İngiltere, çıktığı ülkelerdeki yapay dostun da düşmanın da, karşı grupların da planlayıcısı.
İran, İngiltere ile hareket etmektedir.
Özellikle mülteci operasyonunda Türkiye’yi ABD ile planlı hareket edip, hedef hâline getiren ülkedir.
İran’daki Fars derin aklı 1500 yıldır Türk Milleti ile kavga halindedir. Bunun için Farsça konuşan Şiî Hazara Türkleri’ni bile gözden çıkartır, pazarlık masasına koyar. Nitekim Hazara Türkleri’nin Kuzey İttifâkı içinde yer alması İran’ı hayli rahatsız etmiştir.
İran, 2004-2005 yıllarından bu yana TALİBAN ile yakın ilişkiler kurdu.
Bir görüşe göre, TALİBAN içerisinde İran'a yakınlığıyla bilinen Şii Hazara Savaşçıları da bulunuyor.
İran-TALİBAN ilişkisinin ekonomi, güvenlik ve siyasi alanları kapsadığı ve büyüyeceği görülmektedir.
TALİBAN, ABD'nin Ocak 2020'de İran Kudüs Gücü Komutanı Kasım SÜLEYMANİ’yi öldürmesini kınadı.
Türkiye, meydanı ne ABD-İngiltere ne de Rusya ve Çin’e bırakmayacaktır.
En büyük avantajımız, tarihte bölgeyi yöneten Türk Devletleri’nin ortak mirâsı Türk Milleti’ne muhabbet, Kahraman TSK’nin Afganistan’da yaptığı hizmetler ve tertemiz olarak ülkemizi temsil etmeleri, Afgan Halkı’nın milletimize duyduğu derin sevgidir.
Ayrıca; bir Afgan üst kimliği tesis edilememiştir. Ancak etnik gruplardan hiçbiri ayrılıkçı değildir.
Tacikler ve Özbekler hiçbir şekilde bulundukları coğrafyada komşuları Tacikistan’a katılmak, Özbekistan’a ya da Türkmenistan’a katılmak gibi bir hesap yapmadılar.
Bu açıdan bakıldığında Afganistan’da yaşayan halklar arasında zımnî/örtülü biçimde toprağa bağlılık ve yurtseverlik, en güçlü siyasi eğilim olarak duruyor.
Esasında emperyalizm, Afganistan’a girene kadar Müslüman Afgan Halkı arasında bir sorun yoktu.
“Afgan” ismini de emperyalist İngiltere, Büyük Bâbür Türk Devleti’ni yıktıktan sonra toprakları bölerken koydu. Tıpkı Pakistan gibi.
Afganistan’da bölücü tavırların olmaması Türkiye’nin ve bölgenin lehinedir.
Türkiye, Hazara Türkleri dâhil, Afganistan’da siyâsi olarak birlikte hareket edilecek zemini ivedilikle oluşturmalıdır.
Türkiyemiz, İslâm Dünyası’nın adetâ dünyadaki öncüsü durumundadır. Yeni bir İslamofobi dalgasına karşı da mücâdele etmek durumundadır.
Türkiye’de sorun ideolojik körlüktür!..
Geçen günlerde bir amiralimiz Sivas Kongresi’ni kutlayıp, fotoğrafını paylaşıyor. Adamın biri yorum yazmış. Fotoğrafta Mustafa Kemal Paşa ve birkaç subay sivil giyimli, yanlarında sivil zevât ve sakallı din adamları var. Fotoğraf hepinizce mâlum..
Adam yorum yazıyor. “Şu yüzü traşlı subaylara bak, bir de kara sakallı yobazlara..”
Değerli dostlar, Damat Ferit de sakal traşlı ve Batı giyimliydi. Sütçü İmam da bir karış sakallı ve şalvarlı…
Asıl ayrışma Millî kimliklerle, İşbirlikçiler arasında olmalıdır. Tüm siyâsi guruplarda oranları değişmekle beraber Millî ve karşıtı işbirlikçi kadrolar var. Yıllarca her kesimi emperyalizm bir şekilde yönetmedi mi? Kontrol etmedi mi?
Aziz Milletim…
Bölgesinde etkin ve Güçlü Türkiye için birlik içinde olmalıyız.
Ne demişti Oğuz Ata evlatlarını toplayıp; “Bu bir ok gibi tek tek olursanız sizi herkes kırar, bir ayara gelip bir deste ok gibi sımsıkı bağlı olursanız kimse kıramaz.”
Ülkenin, tüyü bitmemiş yetim malı ile okuttuğu oğulları dâimâ birlik, beraberlikten, Büyük ve Güçlü Türkiye hedeflerinden yana olmalıdır. Kısır Siyâsî kamplaşmalar bizi hödükleştirmektedir.
.
Emekli Yarbay Halil MERT, dikGAZETE.com
-Strateji ve Yönetim Uzmanı-