- 13-03-2023 02:20
- 2671
NAMAZSIZ MÜCAHİDLER, ÖTEKİLEŞTİRME KÖRLÜĞÜ VE HUSÛMETİ
Dedelerimiz, ninelerimiz siyaset bilmezdi, tarikatları, cemaatleri yoktu, STK vs. üyesi de değillerdi. Menfaatperest hiç değillerdi. Bırakın olanı, olmayanı bile paylaşırlardı.
Sünnet olduğunu dahî bilmeden örf ve adetlere girmiş birçok güzel şeyi yapar ve öğretirlerdi.
Şimdi bir Z KUŞAĞI modası çıktı.
Her alanda gevşemiş, geleneksel değerler sisteminden kopuk yeni nesil kastediliyor Z Kuşağı ile.
Tabii bu kuşağın müsebbibi bir önceki Gevşek Kuşak’tır. Yani bizim kuşak.
Bir ad konacaksa, “Ğ KUŞAĞI”…
Yazıyı yazmaya niyet ettiğimde, ayet-hadis yazmayacaktım aslında. Ama kör gözlere, sağır kulaklara namaz konusunda ayet-i kerimelerden yazayım.
“O (takva sahipleri), gayba iman eder, namazı dosdoğru kılar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan infak ederler. (2/3)”
“Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin. Ve rükû edenlerle beraber rükû edin. (2/43)”
“Ey iman edenler! Sabır ve namazla (Allah’tan) yardım dileyin. Şüphesiz ki Allah, sabredenlerle beraberdir. (2/153)”
“Sizin dostunuz ancak Allah, Resûl'ü, namazı kılıp zekâtı veren ve rükû eden mümin kimselerdir. (5/55)”
“Onlar ki; namazı dosdoğru kılar ve onlara rızık olarak verdiklerimizden infak ederler. (8/3)”
“Rabbim! Beni ve zürriyetimi namazı dosdoğru kılanlardan eyle. Rabbimiz! Duamı kabul et. (14/40)”
“Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin ve Resûl’e itaat edin ki, merhamet olunasınız. (24/56)”
Hadis-i Şeriflerde de aynı hassasiyet...
“Namaz, imanın direğidir.”
“En üstün amel, namazdan sonra zekattır.”
Anlaşıldığı üzere Namaz, Namaz, Namaz… Yanında da zekât…
Gülümüz SAV’den sonra bazı aşiretler zekât vermemek için isyan etti.
Hz. Ebubekir bunları silah zoruyla bastırdı. Birlikte telaffuz edilen Namaz ve Zekâttan önce zekât sulandırıldı ve terk edildi. Sonra da şimdilerde namaz…
Son bir-iki yıldır gözlemlerim…
Yıllardır namazlarını kıldığını zannettiğim, İslâmî duyarlılığı yüksek insanların namaz kılmadıklarına, hatta bu mânâda artık utanmadıklarına dahî tanıklık ediyorum. İçim yandı.
Değerli Dostlar…
Siyaset-Ticaret-Cemaat/Tarikat Üçgeni geleneksel duruşumuzu, gerçek dindarlığımızı, Vatanseverliğimizi, Devlet ve Milletimize Muhabbetimizi, töre ve terbiyemize bağlılığımızı törpüledi ve yeni nesil anarşist bir tip çıktı ortaya…
Bu namazsız mücahidlerin müsebbibi kim?
Câhil deyip beğenilmeyen babaanne ve dedelerimiz Çanakkale Kahramanlarının imân ve vicdânını bu günlere getirdiler.
Peki, biz nasıl bu hâle geldik?
Mücahid pozlardaki yeni tip, lâfa gelince mangalda kül bırakmayan ama gıybet ve sû-i zan eden, ötekileştiren, yargılayan, düşmanlaştıran, hatta bölücü…
Anlayabilen, tanımlayabilen öne çıksın.
İlginçtir bu tip, devletimize mesâfeli, Millî değerlerimizi sözde İslâmî hassasiyetleri nedeniyle sorgulayan, Türk Milleti ile sözde Ümmetçi kaygı ile sorunlu ve soğuk bir tip. Bu tip, tornadan çıkmış gibi farklı kaynaklardan aynı şekilde beslenmiş.
Haaa bu arada, her biri kendilerinin Fırka-i Nâciye olduğunu düşünüyor.
Diğer Müslümanları da tekfir etmede endişe etmiyorlar.
Tamâmına yakını “Kahrolsun Siyonizm/İsrail” derken ilginçtir, bağrımıza İsrail hançerini sokan, bizimle 1. Dünya Savaşı’nı hâlen sürdüren İngiltere+ABD ile ilgili en küçük olumsuz cümle bile kurmuyorlar.
Seçimler geldi çattı.
Sosyal medyada öyle şeyler paylaşıyor ki bu mücahid takılanlar…
Seviye yok, bilgi yok, saygı yok.. Sadece hakaret, aşağılama, tahkir, hatta iftira… Bu seviyesiz davranışlar ve sürekli seviyesiz konuşmalar İstanbul Seçimleri’ni kaybettirdi. CHP ise susarak, hiçbir proje ve çözüm önerisi olmadan seçim kazandı.
Bunlar da gördüğüm kadarıyla kimseye ders olmuyor.
28 Şubat İhâneti’nin müsebbibi sanki Şanlı Ordumuzmuş gibi hâlâ Ordumuzu tâhkir etmeyi erdem, mücadele ve tarafgirlik zanneden bir gûruh var. Bu adamlar ve zihniyetlerinin adı ihanettir. Ordular, Milletlerin koruyucusu ve manevî bağlarıdır.
Bu namazsız mücahid takımı susturulmalı ve mücadele alanının dışına atılmalıdır.
Aziz Milletim…
“Surda bir gedik açtık…”
Bununla övündük ama gedikten girenlere ne kadar müdahale edebildik?
Surun içini teslim alamadık.
Surda gedik açanların hassasiyetlerini de entel dantel, gerçek mücadeleden yoksun, kolaycı adamların hırs ve hezeyanları, menfaatleri ile yok ediyoruz.
Sonuç itibâri ile, “Kim bizden?”, “Biz kimiz?” “Biz!” kavramlarını yeniden gözden geçirmek zorundayız.
Bilelim ki yozlaşma, yıkım sadece Batı’dan, Hıristiyanlardan, Siyonistlerden ve geleneksel düşmanlardan gelmiyor.
İçimizdeki aldanışları, ihâneti, menfaatperest kişileri de görmek ve kovmak zorundayız.
Kaba tarafgirlik de bizleri kör ediyor.
Körlük, adalet hissimizi mahvediyor.
Artık adalet, liyákât, ehliyet, sadakat, fedàkârlık, çalışkanlık gibi temel insanî değerler kamu hizmetinde öne çıkartılmalıdır.
“Şimdi seçim zamanı, takkeyi önümüze koyma sırası mı?” diyenleri duyuyorum.
Hesap da var. Bilelim…
.
E. Yarbay Halil MERT, dikGAZETE.com
-Strateji ve Yönetim Uzmanı-