- 30-08-2022 19:49
- 2726
ORDU MİLLET YA DA “HER TÜRK ASKER DOĞAR”
(Zaferleri ve Mâzisi İnsanlık Tarihi ile Başlayan Kahraman Türk Ordusu “30 Ağustos Taarruzu ve Zaferi” Kutlu olsun.)
Tarihte süreklilik vardır.
Ne birilerinin ifade ettiği gibi Osmanlı’da her şey mükemmeldi.
Ne de birilerinin söylediği gibi Osmanlı bataklıktaydı.
Ya da;
Ne birilerinin söylediği Cumhuriyet Dönemi her şey doğru ve mükemmel yapıldı.
Ne de birilerinin söylediği gibi Cumhuriyet Dönemi felâket oldu.
Unutmayalım ki; İstiklal Harbi’nin komuta kadrosunun tamamı 2. Abdulhamid Han’ın Harp Okulu’ndan mezun subaylardır.
Unutmayalım ki; Gazi Mustafa Kemal’i Başkomutan olmaya Osmanlı Ordusu hazırladı.
Şu hayâsızlığı da ayıplıyorum. 26 Ağustos 1071 ile 30 Ağustos 1922’yi karşılaştırmak.. Ne büyük bir ayıp!.. “Ne” si nasıl karşılaştırılabilir ki?
İstiklâl Harbimizi hafife alanlar, yok sayanlar, küçük görenler asla masum değildir.
Düşünün, Viyana’dan Sakarya Boğazına kadar çekilmek… Ne büyük bir gafletin sonucu.
Hepimiz bunu düşünmeli ve Serdengeçti gibi “Biz neyledik o koskoca elleri?” demeliyiz.
“Kosovalar, Plevneler bizsizdir,
Yosun tutmuş camilerim ıssızdır,
Boynu bükük minareler öksüzdür,
Açmaz olmuş kızanlığın gülleri,
Biz neyledik o koskoca elleri?”
Bugün 100’ncü yıldönümünü kutladığımız 30 Ağustos Zaferi, 1071’de açılan Anadolu kapısının, 1922’de sonsuza dek kapanmayacağının kutsal bir işarettir.
Orduları dağıtılmış, vatan toprakları parça parça edilmiş, yakılmış, yıkılmış, işgal altında kalmış Türk Milleti ve O’nun bağrından çıkıp vatan topraklarını “YA İSTİKLAL, YA ÖLÜM” parolası ile düşman çizmesinden kurtarmaya azmetmiş kahraman Türk Ordusu, büyük bir gizlilikle hazırlıklarını tamamlayarak 26 Ağustos sabahı, gün ağarırken düşman mevzilerinin üzerinde patlayan topçu mermilerinin korkunç uğultusu ile taarruza geçti.
Düşman çok iyi tahkim ettiği mevzilerinde imha edildi.
Kalanlar Başkomutan Mustafa Kemal’in; “Ordular! İlk hedefimiz Akdeniz’dir. İleri!” emri ile on günlük ve 400 kilometrelik bir takipten sonra 9 Eylül’de İzmir’den denize döküldü.
Bilin ki Yunan, ardına bakmadan kaçmadı. Direnek noktaları oluşturmaya çalıştı ama tutunamadı.
Bu zafer, dünyanın tüm askeri uzmanlarının şaşkınlığına neden oldu ve Türk Ordusu’nun yenilemeyeceği gerçeğini bir kez daha anlamalarını sağladı.
Başkomutan Mustafa Kemal Paşa 30 Ağustos Günü’nü şöyle anlatmaktadır;
“30 Ağustos günü saat 14’te Zafertepe’deydim. Birliklerimiz muharebeye zorlanan düşmanın asıl kuvvetlerine taarruz ediyorlardı. Çalköy alevler içindeydi. Düşman başkomutanın karşı tepelerde çaresizlik içinde çırpındığını görür gibiydim. Artık düşman makineli tüfeklerinde sanki öldürücü özellik kalmamıştı.
Kuzey ve güneyden ilerleyen erlerimizin batmakta olan günün son ışıklarıyla parlayan süngüleri, her an daha ilerde görülüyordu. Güneşin batışı ilerledikçe ateşli, kanlı ve ölümlü bir kıyametin kopmak üzere olduğu bütün ruhlardan anlaşılıyordu.
Artık karşımızda bir kuvvet, bir ordu kalmamıştı. Biraz sonra cihanda bir yıkılış olacaktı ve beklediğimiz kurtuluş gününün doğması için bu yıkılış gerekliydi.
Sonra, muharebe alanını dolaştığım zaman, ordumuzun kazandığı zaferin büyüklüğü ve buna karşı düşman ordusunun uğradığı felaketin büyüklüğü ve dehşeti beni çok duygulandırdı. Terk edilmiş silahlar ve malzemeler, yığınları teşkil eden ölüler ve sürülerce esir kafileleriyle manzara, gerçekten kıyamet gününü hatırlatıyordu.”
Mustafa Kemal’in deyişiyle; “Bir ülkeyi zapt veya işgal etmek, o memleketin sahiplerine hâkim olmak için kâfi değildir. Bir milletin ruhu zapt olmadıkça, azim ve iradesi kırılmadıkça, o millete hâkim olmanın imkânı yoktur.”
Savaş, bir milletin haysiyetini ve varlığını ortaya koyduğu en çetin sınavdır. Yalnız silahların konuştuğu sanılan bu sınavda maddi güç, Mustafa Kemal’in yukarıdaki sözünde ifade ettiği gibi; Manevi değerlerle beslenip desteklendiği sürece zafere ulaşılır.”
Savaş gibi millet için hayati öneme haiz ölüm-kalım mücadelelerinde başarı; Milli birliği ve beraberliği koruyucu, pekiştirici çalışmalarla mümkündür. Bu mücadele daha barış, huzur yıllarında kazanılır ya da kaybedilir.
Bu nedenle; Yüce Türk Milleti’ne, milli değerlerine bağlı, vatanını canından aziz bilen, bu uğurda içerdeki satılmış hainlerle ve dışarıdaki tüm düşmanlarla girdiği mücadelelerde gözünü budaktan sakınmayan, devletinin gelişmiş diğer devletlerin seviyesine çıkması için var gücüyle çalışan, atalarından aldığı milli mirası gelecek nesillere aktaracak, onurlu kendine ve milletine güvenen, kahraman ve fedakâr nesiller yetiştirmek zorundayız.
İşte o nesillerin ruhu zapt olmaz ve daima tam bağımsızlık sevdalısı olurlar.
İstiklal için yaşayan tüm mazlum milletlere örnek olan Türk Milleti, vatanın bölünmezliği, milletin birliği için ve bayrağımıza, bağımsızlığımıza yapılan çirkin saldırı ve tehditlere karşı ordusuyla tek vücut olup adeta bayraklaşmış şerefimizi, onurumuzu, her türlü iç ve dış tehdide karşı kanının son damlasına kadar koruyacağını, hem de karşılığı ne olursa olsun Tam Bağımsızlık İdealine, ecdadından aldığı terbiye ve töreye bağlı olduğunu ortaya koymuştur.
Bu bilinçle milletimizin bu günlere gelmesi için canlarını, kanlarını ortaya koyarak; şehadete ulaşan şehitlerimize rahmet diliyor, saygıdeğer gazilerimize şükranlarımızı sunuyoruz.
Zafer Bayramımız, Türk Milleti’ne ve onun bağrından çıkardığı silahlı kuvvetlerine kutlu olsun.
Ne Mutlu, bu Mübarek Orduda nefer olabilenlere, duaları ile destek olanlara..
Ne Mutlu, Ordumuz ile aynı ruh ve vicdanla; “Vatanım, Milletim, Dinim, Devletim” diyerek bulunduğu her yerde canla başla çalışıp MEHMETÇİK olabilenlere….
Ne Mutlu, ihanete karşı duranlara…
Ne Mutlu, maziden aldığı İman, güç ve mirasla, geleceğimiz için akıl, bilim, teknolojiden azami yararlanarak, Gülümüz SAV’in “İlim Mü’minin yitik malıdır. Çin’de bile olsa alınız!” emrince üretip, güçlü olmamız için canla başla, gece gündüz çalışana…
30 Ağustos Zaferimiz Kutlu olsun.
Başta Merhum Mustafa Kemâl Paşa ve Komutanlar olmak üzere; Sorumluluk alıp, İngiltere başta olmak üzere Haçlı'nın üzerimize teçhîzatlandırıp saldığı Yunan'ı denize döken yiğit ve fedâkâr ecdâdımızı rahmet ve duâ ile anıyoruz. Zafer ayımız Ağustos’a nice zaferler daha sığdırmak duası ile 30 Ağustos Zaferi’mizi tebrik ederim.
“26 Ağustos 1922
Şu kopan fırtına Türk ordusudur yâ Rabbi.
Senin uğrunda ölen ordu, budur yâ Rabbi.
Tâ ki yükselsin ezanlarla müeyyed nâmın,
Galip et, çünkü bu son ordusudur İslâm'ın!
Yahya Kemal Beyatlı”
Özetle:
Malazgirt 1071 kilit, Kocatepe 1922 ebedî mühürdür.
Alpaslan kimdir?
Büyük Müslüman Türk Komutanı
Malazgirt Meydan Savaşı'nda Bizans Ordusu’ndan Türk Ordusu’na geçen Hıristiyan Balkan Türkleri ve yöredeki Müslümanların (yerli Türkler, Kürtler, Araplar) savaşa katkısı unutulmamalıdır. Ancak Malazgirt Savaşı, destek olan bu unsurlar öne çıkartılarak Türkistan’dan gelen asıl ordunun hakkını kimse yiyemez.
Ordu da Müslüman Türk Ordusu’dur. Komutan da Türk’tür.
Malazgirt Meydan Savaşı'nın sonuçlarından biri de Haçlı ile Türk Milleti günümüze kadar sürekli savaştı ve bugün yaşananlar bu 1000 yıllık savaşın bir sonucudur.
Bilin ki savaş devam ediyor.
Rus Jirinovski’nin dediği gibi “Ata topraklarına Kazakistan ve Moğolistan’a dönüp öküz güdersek” yine düşmanlıktan dönmezler.
Koca Osmanlı Türk Devleti, 1. Dünya Savaşı ve yıkılış sürecine neden girdi?
Hamaset satanlar var mı cevabınız?
İstiklâl Harbimizin genel Türk Tarihindeki önemi çok büyüktür. Çekirdek devleti ve anayurdu kurtardık.
Şimdi Millî Devlet’in ihya mücadelesi veriliyor. Ancak halkımıza anlatamıyoruz.
Psikolojik Harp/Harekât alanımız yok, ailelerin verdiği eğitim yetmiyor. Millî Birlik için Millî Mefkûre şarttır.
Millî Türk Devleti'nin temellerinden biridir Türk Ordusu.
Ordumuza duyduğumuz güven ve saygı millî değerimizdendir.
28 Şubat Süreci ile başlayan Şanlı Ordumuzun tahribatı FETÖ’nün kötülükleri ile sürmüş ve 15 Temmuz İhâneti ile zirve yapmıştır. Bilelim ki bir kurumun içindeki hâinler o kurumu temsil edemezler.
Ne 28 Şubat’ın Millet ve Din Düşmanları ne de 15 Temmuz’da Milletimizin karşısına çıkan hâin işbirlikçiler Şanlı Ordumuzu temsil edemez.
Bilin ki Şanlı Ordumuz Milletimizin özü, evlâdı ve vicdânıdır.
Malazgirt ile Türk Milleti tüm bölgeyi Müslümanlara vatan yaptı.
Bu fethin ve zaferin başında büyük komutan Alparslan vardı.
Bu zafer İslâm Tarihi içinde neden anılmaz?
İslâm Dünyası’nda İslâm Tarihi’ne katkı sunan Büyük Türk Devlet adamlarının isimleri çocuklara neden verilmez?
Ne Arap ne de diğer İslâm Ülkeleri’nde Alpaslan isimli çocuk yok? Oysa bizde Ebu Cehil'in ismi Hişam dâhi var.
Ahlat ilçemizdeki faaliyetler ve Malazgirt Meydan Savaşı, İstiklâl Harbi’nin kutlanmasına alternatif gibi sunuluyor.
Bu büyük bir hata değil midir?
Malazgirt de Fetih de Çanakkale de Kocatepe de bizimdir. Ordumuz milletimizin bağrından çıkmıştır.
Aziz Milletim.
Büyük Taarruz yeniden dirilişin muştucusudur.
Başta Başkomutan Mustafa Kemal Paşa ve Değerli Komutanlar olmak üzere tüm şehit ve gâzilerimizin ruhu şâd olsun.
Bugün Kazakistan Türk Devleti'nde Anayasa ATAZAN Günü.
Türkiye'mize de Kazakistan'ımıza da kutlu olsun.
Devletlerimiz bayındır olsun.
Benim Güzel Milletim.
Yiğit Ordum.
Peygamber Ocağı'ndan, Allah'ın muştulu orduları çıkar.
Dün İ'lây-ı Kelimetullah mücâdelesine öncü olduk, yarın da olacağız.
Nice kutlu zaferler kazanacağız.
M.Ö. 209'da düzenli Ordular kurdu Mete Hân Atamız.
Kıyamete kadar sürecek kavgamız.
Bugün bir kez daha tüm Türk Orduları’nın kuruluşunun Mete Han Atamızın düzenli ordu kurduğu M.Ö. 209 olması gerektiğini hatırlatıyor, Kıyamete kadar Türk Ordularının zaferlerle taçlanmasını Rabbimden niyâz ediyorum. Turan Orduları, Milletimizin gönlünde kuruldu.
Kamuoyuna ve karar vericilere baskıyı artırmalıyız. Siyasiler de aynı irâdeyi dünyaya beyân etmeliler böylece..
.
Emekli Yarbay Halil MERT, dikGAZETE.com
-Strateji ve Yönetim Uzmanı-