- 19-07-2020 09:15
- 316
Kıyamet aranmaz, yaşanır!
Konseyin büyük oligarşik karar mekanizmasını ve Yüce Majesteyi temsil eden baronik loca teokrasisini harekete geçiren anıt kitabesi hazırlanmıştı.
Büyük sinerjinin, eko-politik ve ezo-haritik geçmiş gelecek perdesi bugün itibariyle aralanmıştı.
Geçmiş gelecek ile, gelecek geçmişle tutsak kılınmıştı.
Aileler, şirketler ve kapitalizm doktrini sen-kuşağına, sentezlenmeyen kan yoldaşlığı ile kan-ruh bütününü yakalamamalıydı.
David Liztman, General Anton bu bağlamda yeni kozmik-derin soy görüşlerini konsey toplantısında bildirmişti.
Kontrol Şövalyesi, hazırlanan kitabeyi Mistik sandığa kapattı.
Komite paradigmasında gerçekleşmesi gereken son eylem hazineyi sahibine ulaştırmaktı.
Uydu adası terimi hayal-gerçek sıfatında Araf da bir konuma ve yapıya sahipti.
Yeryüzü ve Atmosfer akışında kara deliğe yakın bir nokta idi.
Mi-Uydu, yaşamın merkezi sıfatlarında özgünlüğünü koruyordu. Anti Hizmetkara sunulacak hazine, Mistik Kitabe Sandığı idi.
Muhabir Icke, girdaba çekilen bir şahsiyet olmuştu.
FBI ajanı dostu Mıck ile karanlık odakların oyununda kendilerini bulmuşlardı.
Hala gizemli, komplo teorisinde ve gelişebilecek bütün kıyamet senaryosunda senaristlik mücadelesi veriyorlardı.
David Liztman, son olarak General Anton ile Tapınak Şövalyeleri’nin geçişine eşlik ediyorlardı.
Kral holünde son geçiş...
Sonsuzluğa adım, hayat vadedilmiş toprağa ve 1000 yıllık cennet bahçesine kutsal anti elitizm kombinasyonunda konsey, mekanı boşaltıyordu.
Bunlar sinsi, kötü, çirkef bir melodiyi andırıyordu.
Son ana gelince, kontrol Şövalyesi masonik üstadlara gerekli Küresel Elitizm konuşması gerçekleştirdi.
Konuşmaya değinmek gerekirse:
Efendilik hizmetçiliğin bir yargısıdır.
Yargısal boyut da hizmetin karşılığı, yaşama kattığın sansasyonel eylemlerdir.
Eylemin Makrosu büyüklüğün merkezidir.
Küreselleşme ve Kapitalizm, tüm bu eksende sizin en güçlü silahınızdır.
Nice evlat üstad, nice üstad anti pelerin ile buluşmuştur.
Artık bizler ulaşacağımız seviyede soy ve kan bağından vazgeçiyoruz.
Sonuç şudur:
Artık dünya bizim, insanlar da bizim kukla robotlarımızdır.
O yüzdendir ki kıyım gerek kıyıma!
Soyumuz soyumuz da tüketilmeli ki hedeflenen gerçekleşsin.
Büyük Majeste ve Büyük Efendi sizleri kuşatsın ve kutsasın!
Amondan - Ra- ya dek!
Sesleniş konuşmasının ardından subliminal mesajları zihninde cipleyen üstadlar, kontrol Şövalyesini selamlayarak yolcu ettiler.
David ve Anton, mesajı eylemsel metodla gerçekleştirmek için Birleşik Devletler’e doğru uçuşa geçtiler.
Hedef, suikast değil, sonun başlangıcını yakalamaktı.
CSO-her bölge sorumlusu Abdül onlar ayrılmadan önce eylemin şeklini ve alınması gereken tarz faaliyetini açıklamıştı.
Amaç Muhabir Icke hayalden öte, gerçeğe yakın bir şekilde infaz edilecekti. Kalbin atardamarı ve beynin çapraz etkileşim bölgesinden bir parça alınacaktı.
“Birleşik Devletler’de federal bir vaka” boyutunda yansıtılmalı idi.
David, zihnin uç noktalarıyla aynı zamanda ütopik dünyayı anti dünya kalıbında Icke vakasına dönüştürecek alt yapıyı hazırlamıştı.
Muhabir Icke, “Haç- Kilise- Ölüm” üçgeninde bir son bekliyordu.
Günlerden Pazar’dı.
Muhabir Icke, David'in telefon çağrısı ile bir an da şaşkınlığa uğradı.
Açar-açmaz Muhabir Icke:
- Hey David neredesin günlerdir? Ulaşmak kadar zor musun hey adamım!
Her şey doğal bir çağrı misali iken...
David:
- Icke, gerçeklerle yüzleşmek ve her şeyin odağına ulaşmak istiyorsan, eyalet kasabasına her zamanki mekana gel!
Dediği anda telefon kapandı.
Düşüncede düşünceler zindan olurken, dakikalar erimeye başladığı sırada aklı tekrar yerine geldi.
Tabii ya beni Kiliseye çağırıyor. Pazarları birlikte katıldığımız kasadaki ayine...
Zaman kaybetmesizin araçla yola çıktı.
Zaman zamana sığmıyor, araba, asfaltı bir serap yolculuğu misali katediyordu.
Tam kilise caddesine girmişti ki etraf tam bir film şeridi ve platformuna döndü.
Öncesinde kasabada görülmemiş bir sessizlik ve sakinlik vardı.
Caddenin ilk metrelerinde tüm dizayn kendini gösterdi.
Canlı reklam bilboardları, sanal ekranlar, kare kare fotoğraflar; küçük zamanda gerçekleşen hayat, tüm büyüklüğüyle karşısındaydı.
Icke, neye uğradığını anlayamamıştı ama kalp çarpıntısı bedenine sığmıyordu.
Tam bu anda sesler, şeridler ve kareler hızlandı.
Artık aracı kontrol edemeyecek kadar zihni yorulmuş ve dikkati dağılmıştı.
Her yerde ama her yerde hayatı karşısındaydı.
“Şok” kelimesi yetersizlik kazanmıştı.
Dalga dalga frekanslar, dip dalgalarla sıklaşınca beyin, tümüyle gevşekliğini sergiledi.
Araç tabelaya çarpınca, “aman tanrım” çığlığında direksiyondan başını kaldırınca, şu cümle onu karşıladı:
- Cehenneme hoşgeldin Icke!
Fırladığı anda kendini asfalt zeminde buldu.
Çıldırtılmak da zordu, anın tükenmesi de...
Kalbi hızlandı, simülasyon caddesi, beynin tüm hücrelerini kastı. Kıvranırcasına acılar çekmeye başladı.
Kademe kademe gelen “Ex hali” o an gerçekleşti.
Muhabir Icke, artık “Ex” olmuştu.
Ölüm gerçekleşti.
Beyin ve kalp tüm pıhtılaşmayı kaldıramadı.
Kulak, ağız ve burun, kanın neredeyse hepsini yola süzdürdü.
Bir ses daha işitildi:
- KIYAMET ARANMAZ ICKE, YAŞANIR!
-Son…-
.
Muhittin Taha Çalık, dikGAZETE.com