- 25-05-2023 13:18
- 3060
TÜRKÇEYİ BOZMA HAREKETİ
“Dili uydurukça şivesi İngilizce”
Atatürk’ün Türk dilini geliştirmek üzere kurduğu Türk Dil Kurumu ve devletin resmi yayınlarından olan, okul ders kitaplarının dili, amacından sapmıştır.
Türk Dil Kurumu’nun amacı; Türk dilini geliştirmek, Türk devletleri ve halkları arasında ortak bir dil birliği oluşturmak, çevre halk ve komşu devletler arasında anlaşmayı kolaylaştırmak, Türk devletleri arasında ortak alfabe geliştirerek ortak kültür ve milli şuur oluşturmaktır.
Bugün bu amaçların geliştirilmesine imkân var mıdır?
Birinci engel; ortak alfabenin olmaması, ikincisi; Türk cumhuriyetleri yakın zamanda “Kiril” alfabesinden “Latin” alfabesine geçmiştir, bunların ses karşılıkları bizimki ile aynı değildir.
Son yüz yılın metinleri Kiril harfleriyle, daha önceki metinler eski Türk alfabesiyle yazılmıştır.
Türkiye’de harf değişimi 100 sene önce yapılmıştır. Eski metinler okunamamaktadır.
Bu durum, Türk dünyasında kültür kopukluğu meydana getirmektedir.
Bu sorunun çözümü için İlkokul 4’den itibaren lise sonuna kadar Türkçe ve edebiyat derslerinin içine en az haftada 3 saat Osmanlıca ve eski metinleri okuma derslerinin ilave edilmesi gereklidir.
Üniversitelerde Türkçe ve edebiyat dersleri ve Osmanlıca metin okumaları, haftada en az 2 saat olmak üzere kesintisiz devam etmelidir.
Kiril alfabesiyle yazılmış metinler, ortak dile tercüme edilmelidir.
Sokakta ve TV kanallarında izliyoruz: Dili uydurukça şivesi İngilizce “aou – vao-vav” gibi manasız sesler çıkartan, bilmiş pozlarla kelime ve cümlelerin içine eden, konuştuğu kelimenin ne manaya geldiğini bilmeyen sözde Türkçe konuşulmaktadır.
Artık bu kötü gidişata son verilmelidir. Türk Dil Kurumu’nun başına milli İslami şuura sahip, bölge devletleriyle ortak dil geliştirmeye çalışan, ortak dil, şive ve alfabe geliştiren, eski metinlerin okunmasını sağlayan, uydurukçayı ret eden anlayıştaki kişilerin getirilmesi gereklidir.
Aslında Türkiye’nin bir numaralı meselesi budur: Türkçe, ilim ve felsefe dili olmaktan çıkmıştır.
Batı dillerinden, Türkçede ve Osmanlıcada karşılıkları var olmasına rağmen lüzumsuz kelime ithal edilmektedir.
Bu gidiş Türkçeyi yavanlaştırarak imparatorluk dili, büyük millet dili olmaktan çıkartıp derinliği olmayan, yavan, kuralsız, hikmetsiz uydurukça kelimeler yığını haline getirmektedir.
Bu meyanda “olası” kelimesi üzerinde durmak istiyorum: “Kafasına saksı düşesi, dilini eşek arısı sokası, ayşe hanımın bebeğinin kakası, çete reisinin cakası, yeşilimsi, tatlımsı” gibi kullanımlarda isimden isim veya sıfattan sıfat üretilmektedir.
Bazen bu ek, nefret ve beddua etmek için kullanılmaktadır.
Bazen “sı” eki, fiile ilave edilerek “yapması”, “gelmesi”, “gitmesi” şeklinde de kullanılmaktadır.
“OLASI DEPREM”DEKİ “OLASI” KELİMESİ, TAM MANASIYLA BİR DİL CİNAYETİDİR.
Olmak fiilinden olasılık, ondan da “sı-si” ekleyerek “muhtemel-mümkün” kelimesini elde edemezsiniz.
Fiile “si” eklerseniz beddua olur.
“OLASI DEPREM” dediğinizde “inşallah deprem olur”, “deprem bekliyorum”, “yakında deprem olmasını istiyorum” manası çıkar. Mantık budur.
“Türk dili, nasıl olsa eklemeli dil, kafadan atarak ekleyelim ya tutarsa” mantığı ile dil geliştirilebilir mi?
Ya da kasti olarak dili ve mantığını bozmak için bunlar yapılıyorsa?
Bu yanlışı bu cehaleti yapanlar da maalesef koca koca profesörler.
Lisans seviyesinde matematik bilmeyen matematik profesörlerine rastlayınca bu cehaleti normal karşılamak gerektiğini düşünüyorum.
Aşağıda, Türk diline ek yapmanın yollarını özet olarak sunuyorum.
Tayyip Bey, seçimi müteakip bu dil kurumu meselesine acilen el atması gerektiğini değerlendiriyorum.
İsimden İsim Yapan Ekler (İİYE),
lık: kömür—lük, göz—lük, kulak—lık
lı: Şehir—li, para—lı, ağaç—lı, baş—lı
sız: su—suz, para—sız, ev—siz
cü: göz—cü, sanat—çı, yol—cu, simit—çi
ce: Türk—çe İngiliz—ce
daş: çağ—daş, arka—daş, yol—daş
üncü: üç—üncü beş—inci
msı: acı—msı ekşi—msi
cil: et—cil ben—cil insan—cıl
şın: sarı—şın
sal: kum—sal kadın—sal
ıt: yaş—ıt
cağız: kız—cağız çocuk—cağız
cık: az-ı-cık küçü(k)—cük
tı: hırıl—tı cıvıl—tı
-cı: Şaka—cı, ezber—ci
-li: Toz—lu, çocuk—lu
da: fısıl-da, horul-da-gürül-de
at: yön-et, göz-et
ık: geç-ik (gecik), bir-ik
ımsa: az-ımsa, benim-se, küçü(k)-mse
-cıl: Ben—cil (insan)
-deki: Ev—deki, bahçe—deki
-çıl: Kır—çıl (kumaş)
-lik: Kış—lık, turşu—luk
-inci: Bir—inci(sınıf),iki—nci
-msar: Kötü—mser, kara—msar
-den: Can—dan, sıra—dan
-sı: Çocuk—su, kadın—sı, sarımsı, tatlımsı, acımsı, ölesi, kör olası, geberesi, nolası, yok olası
-de: Göz—de, söz—de
-sız: Sayı—sız, akıl—sız
İsimden Fiil Yapan Ekler (İFYE)
la: su-la, taş-la, uğur-la
al: çok-al, az-al, dar-al
l: doğru-l, sivri-l
a: kan-a, yaş-a, tür-e, boş-a
ar: yaş-ar, mor-ar, sarı-ar
kır: fış—kır, hay—kır
an: ev—len, rahat—la
laş: şaka—laş, der—leş, çocuk—laş
sa: su—sa, garip—se, önem—se
Fiilden İsim Yapan Ekler (FİYE),Fiil kök veya gövdelerine gelerek isim yapan eklere denir:
aç-eç: kaldır—aç, belirt—eç
ca-ce: düşün—ce, eğlen—ce
acak—ecek: giyecek, yok—acak, aç—acak
ak: yat—ak, kaç—ak, dur—ak
ga: böl—ge, bil—ge, süpür—ge
gan: çalış—kan, unut—kan, kay—gan
gı: sev—gi, çal—gı, as—kı
gıç: bil—giç, dal—gıç, başlan—gıç
gın: yor—gun, bil—gin, bez—gin, bit—gin
ı/i: yaz—ı, öl—ü, yap—ı, çat—ı, kok—u, doğ—u
ıcı—ici: yap—ıcı, gör—ücü, al—ıcı, sat—ıcı,
ık—ik: kes—ik, aç—ık, göç—ük
ım—im: say—ım, seç—im, öl—üm, ölç—üm
ın—in: yığ—ın, ak—ın, tüt—ün, ek—in
nç: gül—ünç, sev—inç
ıntı: kes—inti, çık—ıntı, dök—üntü
ır-er: gel—ir, gid—er, ok—ur
ış: otur—uş, yürü—y-üş
ıt: geç—it, yak—ıt, ölç—üt
ma: oyla—ma, dene—me
tı: belir—ti, kızar—tı, karar—tı
Fiilden Fiil Yapan Ekler (FFYE)
dır: öl—dür, bil—dir, karış—tır
l: ger—il, an—ıl, vur—ul, sat—ıl
n: öv—ün, sev—in, yarala—n
t: ak—ıt, acı—t, otla—t