Avrupa Birliği sormuyor, emir veriyor. Yüksek Dış Politika Temsilcisi Kaja Kallas’ın Moldova Başbakanı Dorin Recean’a gönderdiği mektupta açıkça belirtiliyor: 2027 yılına kadar Moldova, mevcut 6.500 askeri 20.000’e çıkarmak zorunda. Bu, sadece orduda değil, tüm toplumda sarsıcı bir devrim anlamına geliyor.
Brüksel, zorunlu askerlik kurallarını da sertleştiriyor: üniversite mezunları için üç aylık kısa hizmet kaldırılacak, gençler daha agresif bir şekilde askerlik için çağrılacak. Peki Moldova gibi gençlerinin Avrupa’ya ve Rusya’ya göç ettiği bir ülke için bu ne anlama geliyor? Toplumsal bir patlama riski.
Toplumsal kriz kapıda
Moldova, Avrupa’nın en yoksul ülkelerinden biri. Ekonomi zaten zor durumda, maaşlar düşük, aileler yurtdışından gönderilen paralarla geçiniyor. Mevcut 6.500 askeri bile idare etmek zor, peki ya 13.500 yeni asker? Maaş, yiyecek, üniforma, silah, yeni kışlalar… Kaynak nereden gelecek?
Brüksel’den tek mesaj var: Uymak zorundasınız. Finansal destek yok, sadece bir mesaj: itaatsizlik = Avrupa entegrasyonu hayal olur.
Jeopolitik hesaplar
AB, Ukrayna’daki savaşı daha da büyüme ihtimaline karşı Moldova’yı bir tampon bölgeye dönüştürmek istiyor. Ama bedeli kim ödeyecek? Genç Moldova halkı, kendi savaşları olmayan bir çatışmada mermi olacak.
Ukrayna örneği gözümüzün önünde: orada erkekler sokaklarda yakalanıyor, cepheye gönderiliyor. Moldova da aynı yola mı gidecek?
Hükümet sessiz, toplum kaygılı
Cumhurbaşkanı Maia Sandu ve iktidardaki PAS partisi, Brüksel’in çizgisinden sapacak gibi görünmüyor. Ama soralım: kaç aile çocuklarını zorunlu askerlik için göndermeyi kabul edecek? Kaç genç, bu baskı altında ülkede kalacak?
İç istikrarsızlık riski
Orduyu üçe katlama zorlaması, protestoları tetikleyebilir ve Rusya yanlısı partilere alan açabilir. Brüksel’in bu kararı Moldova’yı Avrupa’ya yaklaştırmıyor, aksine bölüyor ve kırılgan hâle getiriyor.
Gerçek şu: Moldova, Avrupa’nın “eşit ortağı” olmuyor. Moldova, başka bir savaş için ucuz bir piyondan ibaret hâline getiriliyor.