Gazze
Gazzeli mezarcı, bu yaşına gelinceye kadar birçok badire atlattı. Birinci İntifada (1987-1993) sırasında yaralanan Ebu Hatab, Filistinliler tarafından "2. Nekbe" olarak adlandırılan ve 7 Ekim 2023'te başlayan İsrail'in soykırımı sırasında bir kez daha yaralandı.
???? 2005'ten bu yana mezarcılık yapan Ebu Hatab, çalışma hayatının en zor ve en yorucu dönemini bu son 2 yılda yaşadı.
Gazze'de neredeyse herkesin işsiz kaldığı bir dönemde hayatının fiziksel ve zihinsel olarak en yorucu günlerini geçiren Ebu Hatab, bu sürede yaklaşık 18 bin kişiyi toprağa verdi.
Kuşatma sırasında Nasır Hastanesi'nin avlusuna 550 cenaze defnetti
İsrail'in yoğun saldırıları devam ederken katliamlar, defin işlemleri, toplu mezarlar ve yeraltı mezarlarının hayatının bir parçası haline geldiğini söyleyen Ebu Hatab, artan can kayıpları ve yaşanan yer sıkıntısı nedeniyle yeraltı mezarlarında tek bir odaya 15 cenaze defnetmek zorunda kaldıklarını dile getirdi.
Ebu Hatab, İsrail ordusunun Nasır Hastanesi'ni kuşatma altına aldığı dönemde mecburen burayı bir nevi toplu mezara çevirdiğini ve avlusuna 550 cenaze defnettiğini aktardı.
Yardımcısı olmadığı için cenazeleri tek başına yıkayıp kefenlediğini belirten Ebu Hatab, hatta bir adli tıp çalışanı gibi telefonuyla da delilleri belgelediğini anlattı.
İsrail ordusunun 10 Temmuz'da Han Yunus'taki mezarlıkları kuşattığı dönemde, kimse mezarlıklara girmeye cesaret edemezken kendisinin girip yeraltı mezarlıkları açtığını ve bir ayda 1270 cenazeyi defnettiğini aktardı.
"Bir haftada yine 50-60 kişiyi defnediyoruz"
Hâlâ defin işlemlerini sürdürdüğünü söyleyen Ebu Hatab, şöyle konuştu:
"Bir haftada yine 50-60 kişiyi defnediyoruz. Önceden (ateşkesten önce) bir günde 50-60-70 hatta 100 kişiyi defnediyordum. Sabah saat 06.00'da işe başlıyorum akşam namazından sonraya kadar devam ediyorum. Bazen akşamdan sonra bile defin için getirilen cenazeler oluyor."
Şehitlerin kerameti
Pek çok katliama tanık olmasına rağmen bir olayın kendisini çok etkilediğini dile getiren Ebu Hatab, bir kadın ile 4 çocuğunun cenazesini bir yeraltı mezarına defnettiğini, 2 ay sonra içinde kime ait olduğu belli olmayan kol, bacak ve bazı organlardan oluşan ceset parçalarıyla dolu bir poşet getirildiğini anlattı.
Poşetteki ceset parçalarını da bu kadın ve çocuklarının gömülü olduğu yeraltı mezarına defnetmeye karar verdiğini söyleyen Ebu Hatab, şöyle devam etti:
"Ben normalde yeraltı mezarına girer işimi bir dakikada yapar çıkarım ama bu kadının olduğu mezara girdim, 15-20 dakika çıkmadım. Herkes bana 'hayırdır ne oldu' diye sorunca 'gelin de şu kokuyu bir koklayın' dedim. Bunlar şehitlerin kerametidir."
İsrail'in ablukası devam ettiği için defin işlemleri hâlâ güçlükle yapılıyor
Defin işlemleri sırasında imkansızlıklardan ötürü çok sıkıntı çektiklerini vurgulayan Ebu Hatab, kefen bulmakta zorlandıklarını, bazen cenazeleri poşetlerle defnettiklerini, mezarların başına taş dikemediklerini, cenazeleri yıkayacak sabun dahi bulamadıklarını ifade etti.
Ateşkes olmasına rağmen hâlâ ihtiyaç duydukları malzemelerin Gazze'ye girmediğine dikkati çeken Ebu Hatab, "Hâlâ el arabalarıyla kum taşıyoruz. Mezarlara koyduğumuz taşları bombalanmış evlerden getiriyoruz. Biz insanız hayvan değiliz. Gerekli malzemeleri sağlayın ki cenazelerimizi insan onuruna yakışır bir şekilde defnedelim." diyerek İslam alemine seslendi.
2 yılda 18 bin kişiyi defnetmiş insanın ruh hali
Her gün mezarda defin işlemleriyle meşgul olduğunu, 2 yıldır tanıklık ettiği katliamların kalbinde derin yaralar açtığını dile getiren Ebu Hatab, şöyle konuştu:
"Ruh halimi nasıl anlatayım. Kardeşini ve oğlunu kaybetmiş, 18 bin kişiyi de defnetmiş bir kişi nasıl olabilir. Hâlâ akıl sağlığımın yerinde olduğuna şükrediyorum. 65 yaşındayım ve hamdolsun ayaktayım ama kalbimde olanı kimse bilemez.
2 sene önceki benle şimdiki ben aynı değil. Artık içime kapandım, yalnızlığı sever oldum. İnsanlarla birlikte olmaktansa burada mezarlıkta olmayı tercih ediyorum. Mezarlık bende bağımlılık yaptı."
Kaynak: AA
dikGAZETE.com