"Türkiye'de yapılan araştırma ve çalışmalar, günlük tuz miktarının 16 ila 18 gram aralığında olduğunu gösteriyor. Normalde alınması gereken günlük tuz miktarı 4 ila 6 gramdır. Dolayısıyla günlük beslenme rutinimiz içerisinde tuzu azaltmak, böbrek sağlığını korumak için elzemdir. Örnek verecek olursak; ekmek bizim mutfağımızın temel gıda maddelerinden biri. Gün içerisinde ekmeğin fazla tüketilmesi, günlük tuz ihtiyacının karşılanması anlamına gelir. Dolayısıyla diğer besinlerden alınan tuz miktarı da düşünüldüğünde, günlük tuz miktarını oldukça aşıyoruz. Buna dikkat etmek gerekir."
"Dolayısıyla bu hazır gıda paketlerinde sadece sodyum (tuz) oranının değil, fosfor oranının da daha net ve anlaşılır şekilde belirtilmesi gerekir. Farkındalık açısından da önemli bir çalışma olabilir. Tuzu düşük ve lif oranı yüksek sağlıklı bir diyet, daha fazla fiziksel aktivite ve sigaranın bırakılması gibi basit yaşam tarzı önerileri, kronik böbrek yetmezliğinin ilerleme oranını yüzde 50'ye kadar yavaşlatabilir."
- "Sessizce ilerleyen küresel salgın, kronik böbrek yetmezliği"
Kronik böbrek yetmezliği açısından riskli olan kişilerin kimler olduğuna dair açıklamada bulunan Kazancıoğlu, "Riskli grupta yer alan bireyler, şeker yani diyabet hastaları, yüksek tansiyonu olan hastalar, ailesinde böbrek hastası olanlardır. Ayrıca sigara kullanan, fazla kilosu olan, sağlıksız beslenen, uygunsuz bitkisel ürün kullanan, yetersiz sıvı tüketen bireyler de risk altındadır." bilgisini verdi.
- "Türkiye sağlık hizmetleri açısından şanslı bir ülke"
"Her yaşta gelişebilir. Bu büyüyen salgının tedavisinin maliyeti, dünya çapında sağlık sistemlerinde büyük bir yük oluşturuyor. Düşük ve orta gelirli ülkelerde uzun vadeli diyaliz tedavisi mümkün olmamakta, bu da yılda 1 milyondan fazla insanın tedavi edilmeyen böbrek yetmezliğinden ölmesine neden olmaktadır. Sağlık hizmetlerine ulaşma konusunda şanslı ülkelerden biriyiz. Diyaliz merkezleri, diyaliz cihazları ve sağlık çalışanları açısından ülkemizde her hangi bir yetersizlik söz konusu değil. Ülkemizde 865 Hemodiyaliz, 120 Periton Diyalizi ve 78 Böbrek Nakli gerçekleştiren sağlık kuruluşu bulunmakta ve tedavilerin hepsi devlet tarafından karşılanmaktadır."
Kazancıoğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Ülkemizde 77 binin üzerinde son dönem böbrek yetmezliği tanısı almış hasta var. Ulusal organ kadavra bekleme listesinde kayıtlı toplam 26 bin hasta kendisine uygun organın bulunmasıyla yeniden hayata tutunmayı bekliyor. Bu hastaların yaklaşık 23 binini ise böbrek bekleyen hastalar oluşturuyor (yüzde 86). Üstelik her yıl bu hastaların 2 bin 500’ü de bekleme listesinde uygun organ bulunamadığı için yaşamını yitiriyor. 2018 yılındaki nakillere bakıldığında, canlıdan 3 bin 11 böbrek nakli, kadavradan 859 böbrek nakli yapılmıştır. Organ nakli konusunda yeterince bilinçlenme sağlanamadığı takdirde kadavra bekleme listesindeki ölüm oranlarındaki artış kaçınılmaz olacaktır."
- "Her böbrek hastası aynı değil"
Böbrek hastalığının her bireyde farklı özellikler nedeniyle ortaya çıktığını, dolayısıyla hastaların tedavi ve yaşam biçimiyle ilgili birbirine tavsiyede bulunmasının doğru olmadığını vurgulayan Kazancıoğlu, "Hastaların her birinin hastalığının özelliği farklı olup, uygulayacağı tedavi biçimi de farklı olacaktır. Böbrek yetmezliğine neden olan durum, hastanın mevcut hastalıkları, yaş, ailede böbrek hastası olma durumu gibi pek çok unsur değerlendirilir. Tüm bu değişkenlerden yola çıkarak en uygun tedavi şekli belirlenir." yorumunu yaptı.