?>

Bu kalıpları parçalamak için ne kompresör ne dinamit fayda etmez!

İhsan Sever

6 yıl önce

Başlıkta da ifade edildiği gibi bütün engellilerin, toplumun kafasındaki o engelleri ağzıyla değil, neresiyle isterse kuş tutsa da aşamayacağını, dilim döndüğünce anlatmaya devam ediyorum. O açıdan bu da bir önceki yazı ile benzer nitelikte.
Yaşadığım bir kaç olay ve dezavantajlı kardeşlerimin yaşadığı benzer olayları anlatmaya devam ediyorum…
Hayatımın bir döneminde, bir bankadaOperasyon Bölümü”nde işe başladım; ilk günler “Tanışma faslı…”, “Alışma faslı…” vesaire derken sonrasında; 1 hafta… 2 hafta… 3 hafta… 4 hafta geçti.
Bir telefonun başında oturuyorum; daha doğrusu oturtuyorlar…
Tabii bu süre içinde, gözleri görmeyen biri olarak, bilgisayar bilgimin oldukça ileri düzeyde olduğunu da farkettiler.
Şubede çalışanlardan daha fazla teknik ve donanım bilgim vardı ama kendi özel bilgisayarlarını ve şubenin bilgisayarlarında bir sıkıntı çıkınca veya bu hususla ilgili birşey soracaklarsa gelip bana sordular; beni, gerektiği zaman, çekmecede bekleyen bir bilgi dosyası veya ellerinin altındaki bir alet olarak görüyorlardı hep.
İşleri düşünce vardım; diğer zamanlar varlığımdan habersizdiler!
Ben de bunun farkına varınca, “İç Hizmet Kuralları”nı ezberleyip, sabah gider, akşam işten çıkardım!
Hiç bir şey yapmazdım; yaptırmazlardı anlayacağınız! 
Mesai doldurup eve dönerdim ve çaycısı kuryesine kadar bana müdürlük yapmaya çalışırdı; bu duruma 3.5 yıl tahammül edebildim ve istifa edip, “En sevdiğim işi yapayım” dedim ve internet üzerinden araştırmaya başladım…
Bir “web” sitesinde tiyatro kumpanyasının vermiş olduğu ilanı gördüm; büyük bir mutlulukla belirtilen tarihte verilen adrese gittim; benimle birlikte toplam 25 kişi vardı.
İçlerinde bir tek ben görmüyordum. 
Ve herkes sırayla tirad/(monolog)larını sergilemeye başladı.
Bana sıra geldi, sahneye çıktım oyunum bitince “bi alkış bi kıyamet…
Yönetmen diyecek söz bulamıyor; diğer arkadaşlar hepsi ayrı ayrı tebrik etti ve diğerleri salondan ayrılınca yönetmen bana; “Sen görmüyorsun! Seninle provalar nasıl olacak” dedi ve hiç uğraşmadan gevelemeden cep telefonumu çıkarıp daha önce başrol oynamış olduğum bir oyun videosunu gösterdim; bunu izleyip aynı soruyu tekrarlayınca; “Hocam, bana kapıya kadar eşlik eder misiniz” dedim ve büyük bir buruklukla ordan ayrılıp eve dönerken kendi kendime “Ben, kalıpları dinamitle param parça edeceğim” dedim.
Dedim ama işin aslı da öyle değilmiş! 
Bir kaç zaman sonra yine bir “dezavantajlı” arkadaşla tanıştım ve o da yaşadıklarını anlattı.
Ardahan’da bir okulda memur olan görmeyen kardeşimin yaptıklarına bakın şimdi de…
Okula gelen büyük ağaç parçalarını, motorlu testere kullanarak parçalayor, sonra o parçaları baltayla küçültüp, kalorifer kazanını yakıyor. Okulun neredeyse bütün tamirat işlerini yapan ve gerektiğinde ses sistemi kurup, bağlama çalıyor; elinden gelen herşeyi, hatta fazlasını da yapan ve gözleri hiç görmeyen bir kardeşimiz.
Okul müdürü, sicil puanı için o görmeyen kardeşimizin bütün bu yaptığı işlerin tümünü bir bir sıralayıp, sicil dosyasına ekleyerek her yıl bir üst makama gönderiyor.
Müdürün aldığı cevap ise; “Bu adam bir görme engelli… Bütün bunları nasıl yapabilir” şeklinde. 
Ve…
Elinden her iş gelen, çalıştığı okulu çekip çeviren bu kardeşimiz, hakkı olan kıdem puanını bir türlü alamıyor.
Maruz kaldığı haksızlık sonrası Ardahan’dan İstanbul’a tayinini istiyor… Şimdilerde ise Sefaköy’de bir okulda, oturtulduğu telefon başında saat doldurup evine gidiyor.
Şimdi sorarım!..
Bu insanı küstüren kim!..
Başka nice tanıdığım böyle insanlar var; kısmi felçli ve nörolojik diğer engel guruplarındaki bir çok insanı küstürüp kendi içine hapseden kim!..
İşte, toplumun kafasında oluşmuş engellerle bu insanlar, değil ağızlarıyla, “gözleriyle” kuş tutsa, ne kafalardaki bu tür engelleri aşarlar ne de kalıbı parçalarlar!
Size şiddetle önereceğim şu filmi lütfen ama lütfen izleyin "Temple Grandin”… 
Sürç-i lisan ettiysem affola; engelsiz yarınlara.
.
İhsan Sever, dikGAZETE.com

Twitter'da bizi takip edin: @ihsansever , @dikgazete

YAZARIN DİĞER YAZILARI